Forumlar
Yeni Mesajlar
CerezExtra
EĞLENCE ↓
Şans Kurabiyesi
Renk Falınız
ÇerezRADYO
Sevgiliye Özel
ÇerezDERGİ
Hızlı Okuma Testleri
Pratik Çözümler
Yeniler
Yeni Mesajlar
Yeni ürünler
Yeni kaynaklar
Son Aktiviteler
İndir
En son incelemeler
Dükkan
Giriş
Kayıt
Yeniler
Yeni Mesajlar
Menu
Giriş
Kayıt
Uygulamayı yükle
Yükle
Forumlar
Edebiyat / Kültür / Sanat
Edebiyat / Kitap
Kitap Özetleri
BERBER DÜKKÂNINDA -Anton Pavloviç Çehov
JavaScript devre dışı bırakıldı. Daha iyi bir deneyim için, devam etmeden önce lütfen tarayıcınızda JavaScript'i etkinleştirin.
You are using an out of date browser. It may not display this or other websites correctly.
You should upgrade or use an
alternative browser
.
Konuya cevap yaz
Mesaj
<blockquote data-quote="jeriko" data-source="post: 286934" data-attributes="member: 15210"><p><span style="font-family: 'Comic Sans MS'">[ATTACH=full]18224[/ATTACH]</span></p><p><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"></span></p><p><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"><strong>BERBER DÜKKÂNINDA</strong></span></p><p><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"></span></p><p> <span style="font-family: 'Comic Sans MS'">Sabah. Saat daha yedi olmadığı halde Makar Kuzmiç Bliostkov'un berber dükkânı açık. Şık giyimli, ama üstü-başı kir içinde, henüz yüzünü bile yıkamamış bulunan, yirmi yaşlarındaki dükkân sahibi Makar sabah temizliği yapmakta. Aslında nereyi temizlediği de belli değil, gene de hayli terlemiş. Elindeki bezle bir yerleri siliyor, şuraya-buraya parmağını sürüyor, duvarda gördüğü bir tahtakurusuna fiske atıyor...</span></p><p><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"></span></p><p><span style="font-family: 'Comic Sans MS'">Dükkân küçük mü küçük, daracık, pis bir yer. Kütüklerden örtülü duvarlara arabacıların gömleği gibi soluk duvar kâğıtları yapıştırılmış. Camları rutubetten donuklaşmış, ışık sızdırmaz iki pencere arasında elinizi hızla vursanız parçalanacakmış gibi duran, gıcırtılı bir tahta kapı; kapının üstündeyse durduk yerde marazlı marazlı şangırdayan, titrek sesli, pastan yeşillenmiş bir çıngırak göze çarpıyor. Duvardaki aynaya şöyle bir bakmayagörün, suratınız dört bir yana çarpılır, kendinizi tanıyamazsınız. Makar, bu aynanın karşısında, saç-sakal tıraş etmektedir. Aynanın önündeyse dükkân sahibi kadar pis, yağa bulanmış berber gereçleri var: Taraklar, makaslar, usturalar, birkaç kapiğe alınan krem ve pudralar, içine bolca su katılmış bir şişe kolonya... Berber dükkânını toptan satmaya kalksanız beş ruble bile etmez.</span></p><p><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"></span></p><p><span style="font-family: 'Comic Sans MS'">Kapının üstündeki zilin hastalıklı sesi duyuluyor, içi kürklü bir gocuk ve keçe çizmeler giymiş yaşlıca bir adam dükkâna giriyor. Adamın başı, boynu kadın şalıyla sarılı. Makar Kuzmiç'in vaftiz babası Erast İvanoviç Yagodov'dur bu gelen. Kendisi konservatuvarda bekçiydi bir zamanlar, şimdiyse oturdukları Krasniy Prud Mahallesi'nde tesviyecilik yapıyordu.</span></p><p><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"></span></p><p><span style="font-family: 'Comic Sans MS'">Temizlik işiyle uğraşan Makar Kuzmiç'e;</span></p><p><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"></span></p><p><span style="font-family: 'Comic Sans MS'">- Merhaba Makarcığım! Ne haber, gözümün nuru? diye sesleniyor içeri girer girmez.</span></p><p><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"></span></p><p><span style="font-family: 'Comic Sans MS'">Öpüşüyorlar. Yagodov şalı başından çekip alıyor, ıstavroz çıkardıktan sonra bir iskemleye çöküyor.</span></p><p><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"></span></p><p><span style="font-family: 'Comic Sans MS'">- Yol ne kadar uzunmuş! diyor oflayıp puflayarak. Şaka değil, ta Krasnıy Prud'dan Kaluga kapısına değin yaya geldim.</span></p><p><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"></span></p><p><span style="font-family: 'Comic Sans MS'">- E, nasılsınız bakalım? İyi misiniz?</span></p><p><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"></span></p><p><span style="font-family: 'Comic Sans MS'">- Hiç sorma, iyi değilim. Yakınlarda bir hastalık atlattım.</span></p><p><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"></span></p><p><span style="font-family: 'Comic Sans MS'">- Ne hastalığı?</span></p><p><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"></span></p><p><span style="font-family: 'Comic Sans MS'">- Evet, bir ay kadar ateşler içinde kıvrandım. Öleceğim sanıyordum, ama sonunda kefeni yırtık. Şimdi de saçlarım dökülüyor. Doktor saçlarımı kestirmemi söyledi. Yerine daha gür çıkarmış. Ben de tuttum, sana geldim. "Yabancıya gitmektense bir yakınım kessin saçlarımı. Hem daha iyi tıraş eder, hem de para almaz" dedim. Doğrusunu söylemek gerekirse yol biraz uzun, ama ne zararı var? Benim için bir gezinti oldu.</span></p><p><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"></span></p><p><span style="font-family: 'Comic Sans MS'">- Ne olacakmış canım. Seve seve tıraş ederim. Buyurun, oturun!</span></p><p><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"></span></p><p><span style="font-family: 'Comic Sans MS'">Makar Kuzmiç saygıyla eğilerek tıraş masasının arkasındaki koltuğu gösteriyor. Yagodov gösterilen yere oturarak aynada kendine bakıyor. Oradaki görüntüden pek hoşnut kalmış olmalı. Neden derseniz, Moğol dudaklı, küt, yayvan burunlu, gözleri alnına kaymış bir surat beliriyor orada. Makar Kuzmiç vaftiz babasının omuzlarına sarı sarı lekeli, beyaz bir çarşaf örttükten sonra makası şıkırdatmaya başlıyor.</span></p><p><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"></span></p><p><span style="font-family: 'Comic Sans MS'">- Saçlarınızı cascavlak keseceğim, ne dersiniz?</span></p><p><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"></span></p><p><span style="font-family: 'Comic Sans MS'">- En güzelini yapmış olursun. Tatarlara benzet beni, bomba gibi bir şey olayım. Sonunda daha gür çıkacak nasıl olsa.</span></p><p><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"></span></p><p><span style="font-family: 'Comic Sans MS'">- E, hanım teyzemiz nasıllar?</span></p><p><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"></span></p><p><span style="font-family: 'Comic Sans MS'">- Nasıl olsun, yuvarlanıp gidiyor işte. Geçenlerde binbaşının karısına doğuma çağırmışlardı, tam bir ruble vermişler.</span></p><p><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"></span></p><p><span style="font-family: 'Comic Sans MS'">- Ya, bir ruble vermişler, ha? Kulağınızı tutar mısınız biraz?</span></p><p><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"></span></p><p><span style="font-family: 'Comic Sans MS'">- Tuttum... Sakın keseyim deme, e mi? Of, acıttın be! Neden çekiyorsun saçımı?</span></p><p><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"></span></p><p><span style="font-family: 'Comic Sans MS'">- Zararı yok, zararı yok. Bizim meslekte böyle şeyler olmadan olmaz. Anna Erastovna iyiler mi?</span></p><p><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"></span></p><p><span style="font-family: 'Comic Sans MS'">- Kızım mı? Yerinde rahat durduğu yok ki! Geçen çarşamba Şeykin'le nişanını yaptık. Sen niçin gelmedin?</span></p><p><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"></span></p><p><span style="font-family: 'Comic Sans MS'">Makas şıkırtıları şıp diye kesiliyor. Makar Kuzmiç'in elleri aşağı düşüyor, korku okunan bir sesle;</span></p><p><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"></span></p><p><span style="font-family: 'Comic Sans MS'">- Kim? Kimi nişanladınız? diye soruyor.</span></p><p><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"></span></p><p><span style="font-family: 'Comic Sans MS'">- Bizim Anna'yı, canım!</span></p><p><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"></span></p><p><span style="font-family: 'Comic Sans MS'">- Nasıl olur? Kiminle?</span></p><p><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"></span></p><p><span style="font-family: 'Comic Sans MS'">- Şeykin'le. Prokofi Petroviç Şeykin'le. Teyzesi Zlatoustenski Sokağı'nda zengin bir ailenin vekilharçlığını yapıyor, iyi bir kadındır. Şükürler olsun, hepimizi sevindiren bir iş kıvırdık. Bir hafta sonra da nikahı var. Sen de gel, eğleniriz.</span></p><p><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"></span></p><p><span style="font-family: 'Comic Sans MS'">Şaşkınlıktan yüzü sararan Makar Kuzmiç omuzlarını silkiyor.</span></p><p><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"></span></p><p><span style="font-family: 'Comic Sans MS'">- Nasıl olur, Erast İvanoviç? Bunu nasıl yaparsınız? Olamaz! Anna Erastovna ile ben... ben ona karşı iyi duygular besliyordum... Niyetim onunla... Bu nasıl şey, bilmem ki!</span></p><p><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"></span></p><p><span style="font-family: 'Comic Sans MS'">Makar Kuzmiç'in yüzünde ter damlaları tomurcuklanıyor. Makası masanın üstüne bıraktıktan sonra yumruğuyla burnunu ovuşturmaya başlıyor.</span></p><p><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"></span></p><p><span style="font-family: 'Comic Sans MS'">- Benim ona karşı temiz niyetlerim vardı. Olacak şey değil, Erast İvanoviç! Ben onu sevdim, en saf duygularımı sundum. Karınız, hanım teyze de söz vermişti. Size karşı hep öz babam gibi saygı gösterdim... her zaman bedava tıraş ediyorum. Benden iyilikten başka ne gördünüz? Babam öldüğü zaman evdeki kanepeyle on rublemi aldınız, sonra geri vermediniz. Anımsıyorsunuz, değil mi?</span></p><p><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"></span></p><p><span style="font-family: 'Comic Sans MS'">- Anımsamaz olur muyum? Hatırımdadır hep. Ama, gözümün nuru, sen iyi bir güvey olabilir misin, Makarcığım? Söyle, iyi bir güvey olabilir misin? Ne paran var, ne mevkiin, ne de işe yarar bir mesleğin!</span></p><p><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"></span></p><p><span style="font-family: 'Comic Sans MS'">- Peki, Şeykin zengin mi?</span></p><p><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"></span></p><p><span style="font-family: 'Comic Sans MS'">- Taşeronluk yapıyor. Tam bin beş yüz ruble pey akçesi yatırmış bu işe. Yetmez mi, iki gözüm? Her neyse, olan oldu bir kere, geri dönemeyiz, Makarcığım, sen kendine başka bir kız ara. Elini sallasan ellisi gelir sana. E, ne duruyorsun? Hadi tıraş etsene!</span></p><p><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"></span></p><p><span style="font-family: 'Comic Sans MS'">Makar Kuzmiç konuşmadan dikiliyor, sonra cebinden mendilini çıkararak ağlamaya başlıyor. Erast İvanoviç onu yatıştırmaya çalışıyor:</span></p><p><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"></span></p><p><span style="font-family: 'Comic Sans MS'">- Aman canım, böyle şeylere de ağlanır mı? Hadi, sus bakalım. Kadınlar gibisin vallahi!... Önce saçımı kes, sonra ne yaparsan yap. Hadi, makası al eline!</span></p><p><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"></span></p><p><span style="font-family: 'Comic Sans MS'">Makar Kuzmiç makası alıyor, ona bir dakika şaşkın şaşkın baktıktan sonra yine masaya bırakıyor. Eli titremektedir.</span></p><p><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"></span></p><p><span style="font-family: 'Comic Sans MS'">- Yapamayacağım. Kalsın şimdi, elimin gücü kesildi. Ah, ne talihsiz bir insanmışım ben? O da çok mutsuz şimdi... Birbirimizi seviyorduk, söz vermiştik. Kötü insanlar acımadan ayırdılar bizi. Dükkânımdan gidin, Erast İvanoviç! Sizi gördükçe tuhaf oluyorum.</span></p><p><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"></span></p><p><span style="font-family: 'Comic Sans MS'">- Öyleyse yarın gelirim, Makarcığım. Tıraşı yarın bitirirsin.</span></p><p><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"></span></p><p><span style="font-family: 'Comic Sans MS'">- Peki, nasıl isterseniz.</span></p><p><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"></span></p><p><span style="font-family: 'Comic Sans MS'">Erast İvanoviç saçlarının yarısı kökünden kesilmiş başıyla tıpkı bir kürek mahkûmuna benziyor. Böyle bir başla ortalıkta dolaşmak pek hoş değil ama başka ne yapılabilir? Başına şalı yeniden sarıyor, berber dükkânından çıkıyor. Makar Kuzmiç yalnız kalınca bir sandalyeye oturuyor, sesssiz sessiz ağlamasını sürdürüyor.</span></p><p><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"></span></p><p><span style="font-family: 'Comic Sans MS'">Ertesi sabah Erast İvanoviç erkenden dükkândadır. Makar Kuzmiç soğuk bir sesle;</span></p><p><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"></span></p><p><span style="font-family: 'Comic Sans MS'">- Bir şey mi var? Ne istiyorsunuz? diye soruyor.</span></p><p><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"></span></p><p><span style="font-family: 'Comic Sans MS'">- Tıraşı bitir Makarcığım. Bak, daha yarısı duruyor.</span></p><p><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"></span></p><p><span style="font-family: 'Comic Sans MS'">- Parası peşin, lütfen. Bedava tıraş etmem!</span></p><p><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"></span></p><p><span style="font-family: 'Comic Sans MS'">Erast İvanoviç tek söz söylemeden kalktığı gibi dükkândan dışarı fırlıyor. O günden beri başının yarısında saçları uzun, öbür yarısında ise kısacık. Parayla tıraş olmayı lüks saydığından başının yarısındaki saçların kendiliğinden büyümesini bekliyor. Kızının düğününde bile ortalıkta böyle dolaştı. </span></p></blockquote><p></p>
[QUOTE="jeriko, post: 286934, member: 15210"] [FONT="Comic Sans MS"][ATTACH=full]18224[/ATTACH] [B]BERBER DÜKKÂNINDA[/B] Sabah. Saat daha yedi olmadığı halde Makar Kuzmiç Bliostkov'un berber dükkânı açık. Şık giyimli, ama üstü-başı kir içinde, henüz yüzünü bile yıkamamış bulunan, yirmi yaşlarındaki dükkân sahibi Makar sabah temizliği yapmakta. Aslında nereyi temizlediği de belli değil, gene de hayli terlemiş. Elindeki bezle bir yerleri siliyor, şuraya-buraya parmağını sürüyor, duvarda gördüğü bir tahtakurusuna fiske atıyor... Dükkân küçük mü küçük, daracık, pis bir yer. Kütüklerden örtülü duvarlara arabacıların gömleği gibi soluk duvar kâğıtları yapıştırılmış. Camları rutubetten donuklaşmış, ışık sızdırmaz iki pencere arasında elinizi hızla vursanız parçalanacakmış gibi duran, gıcırtılı bir tahta kapı; kapının üstündeyse durduk yerde marazlı marazlı şangırdayan, titrek sesli, pastan yeşillenmiş bir çıngırak göze çarpıyor. Duvardaki aynaya şöyle bir bakmayagörün, suratınız dört bir yana çarpılır, kendinizi tanıyamazsınız. Makar, bu aynanın karşısında, saç-sakal tıraş etmektedir. Aynanın önündeyse dükkân sahibi kadar pis, yağa bulanmış berber gereçleri var: Taraklar, makaslar, usturalar, birkaç kapiğe alınan krem ve pudralar, içine bolca su katılmış bir şişe kolonya... Berber dükkânını toptan satmaya kalksanız beş ruble bile etmez. Kapının üstündeki zilin hastalıklı sesi duyuluyor, içi kürklü bir gocuk ve keçe çizmeler giymiş yaşlıca bir adam dükkâna giriyor. Adamın başı, boynu kadın şalıyla sarılı. Makar Kuzmiç'in vaftiz babası Erast İvanoviç Yagodov'dur bu gelen. Kendisi konservatuvarda bekçiydi bir zamanlar, şimdiyse oturdukları Krasniy Prud Mahallesi'nde tesviyecilik yapıyordu. Temizlik işiyle uğraşan Makar Kuzmiç'e; - Merhaba Makarcığım! Ne haber, gözümün nuru? diye sesleniyor içeri girer girmez. Öpüşüyorlar. Yagodov şalı başından çekip alıyor, ıstavroz çıkardıktan sonra bir iskemleye çöküyor. - Yol ne kadar uzunmuş! diyor oflayıp puflayarak. Şaka değil, ta Krasnıy Prud'dan Kaluga kapısına değin yaya geldim. - E, nasılsınız bakalım? İyi misiniz? - Hiç sorma, iyi değilim. Yakınlarda bir hastalık atlattım. - Ne hastalığı? - Evet, bir ay kadar ateşler içinde kıvrandım. Öleceğim sanıyordum, ama sonunda kefeni yırtık. Şimdi de saçlarım dökülüyor. Doktor saçlarımı kestirmemi söyledi. Yerine daha gür çıkarmış. Ben de tuttum, sana geldim. "Yabancıya gitmektense bir yakınım kessin saçlarımı. Hem daha iyi tıraş eder, hem de para almaz" dedim. Doğrusunu söylemek gerekirse yol biraz uzun, ama ne zararı var? Benim için bir gezinti oldu. - Ne olacakmış canım. Seve seve tıraş ederim. Buyurun, oturun! Makar Kuzmiç saygıyla eğilerek tıraş masasının arkasındaki koltuğu gösteriyor. Yagodov gösterilen yere oturarak aynada kendine bakıyor. Oradaki görüntüden pek hoşnut kalmış olmalı. Neden derseniz, Moğol dudaklı, küt, yayvan burunlu, gözleri alnına kaymış bir surat beliriyor orada. Makar Kuzmiç vaftiz babasının omuzlarına sarı sarı lekeli, beyaz bir çarşaf örttükten sonra makası şıkırdatmaya başlıyor. - Saçlarınızı cascavlak keseceğim, ne dersiniz? - En güzelini yapmış olursun. Tatarlara benzet beni, bomba gibi bir şey olayım. Sonunda daha gür çıkacak nasıl olsa. - E, hanım teyzemiz nasıllar? - Nasıl olsun, yuvarlanıp gidiyor işte. Geçenlerde binbaşının karısına doğuma çağırmışlardı, tam bir ruble vermişler. - Ya, bir ruble vermişler, ha? Kulağınızı tutar mısınız biraz? - Tuttum... Sakın keseyim deme, e mi? Of, acıttın be! Neden çekiyorsun saçımı? - Zararı yok, zararı yok. Bizim meslekte böyle şeyler olmadan olmaz. Anna Erastovna iyiler mi? - Kızım mı? Yerinde rahat durduğu yok ki! Geçen çarşamba Şeykin'le nişanını yaptık. Sen niçin gelmedin? Makas şıkırtıları şıp diye kesiliyor. Makar Kuzmiç'in elleri aşağı düşüyor, korku okunan bir sesle; - Kim? Kimi nişanladınız? diye soruyor. - Bizim Anna'yı, canım! - Nasıl olur? Kiminle? - Şeykin'le. Prokofi Petroviç Şeykin'le. Teyzesi Zlatoustenski Sokağı'nda zengin bir ailenin vekilharçlığını yapıyor, iyi bir kadındır. Şükürler olsun, hepimizi sevindiren bir iş kıvırdık. Bir hafta sonra da nikahı var. Sen de gel, eğleniriz. Şaşkınlıktan yüzü sararan Makar Kuzmiç omuzlarını silkiyor. - Nasıl olur, Erast İvanoviç? Bunu nasıl yaparsınız? Olamaz! Anna Erastovna ile ben... ben ona karşı iyi duygular besliyordum... Niyetim onunla... Bu nasıl şey, bilmem ki! Makar Kuzmiç'in yüzünde ter damlaları tomurcuklanıyor. Makası masanın üstüne bıraktıktan sonra yumruğuyla burnunu ovuşturmaya başlıyor. - Benim ona karşı temiz niyetlerim vardı. Olacak şey değil, Erast İvanoviç! Ben onu sevdim, en saf duygularımı sundum. Karınız, hanım teyze de söz vermişti. Size karşı hep öz babam gibi saygı gösterdim... her zaman bedava tıraş ediyorum. Benden iyilikten başka ne gördünüz? Babam öldüğü zaman evdeki kanepeyle on rublemi aldınız, sonra geri vermediniz. Anımsıyorsunuz, değil mi? - Anımsamaz olur muyum? Hatırımdadır hep. Ama, gözümün nuru, sen iyi bir güvey olabilir misin, Makarcığım? Söyle, iyi bir güvey olabilir misin? Ne paran var, ne mevkiin, ne de işe yarar bir mesleğin! - Peki, Şeykin zengin mi? - Taşeronluk yapıyor. Tam bin beş yüz ruble pey akçesi yatırmış bu işe. Yetmez mi, iki gözüm? Her neyse, olan oldu bir kere, geri dönemeyiz, Makarcığım, sen kendine başka bir kız ara. Elini sallasan ellisi gelir sana. E, ne duruyorsun? Hadi tıraş etsene! Makar Kuzmiç konuşmadan dikiliyor, sonra cebinden mendilini çıkararak ağlamaya başlıyor. Erast İvanoviç onu yatıştırmaya çalışıyor: - Aman canım, böyle şeylere de ağlanır mı? Hadi, sus bakalım. Kadınlar gibisin vallahi!... Önce saçımı kes, sonra ne yaparsan yap. Hadi, makası al eline! Makar Kuzmiç makası alıyor, ona bir dakika şaşkın şaşkın baktıktan sonra yine masaya bırakıyor. Eli titremektedir. - Yapamayacağım. Kalsın şimdi, elimin gücü kesildi. Ah, ne talihsiz bir insanmışım ben? O da çok mutsuz şimdi... Birbirimizi seviyorduk, söz vermiştik. Kötü insanlar acımadan ayırdılar bizi. Dükkânımdan gidin, Erast İvanoviç! Sizi gördükçe tuhaf oluyorum. - Öyleyse yarın gelirim, Makarcığım. Tıraşı yarın bitirirsin. - Peki, nasıl isterseniz. Erast İvanoviç saçlarının yarısı kökünden kesilmiş başıyla tıpkı bir kürek mahkûmuna benziyor. Böyle bir başla ortalıkta dolaşmak pek hoş değil ama başka ne yapılabilir? Başına şalı yeniden sarıyor, berber dükkânından çıkıyor. Makar Kuzmiç yalnız kalınca bir sandalyeye oturuyor, sesssiz sessiz ağlamasını sürdürüyor. Ertesi sabah Erast İvanoviç erkenden dükkândadır. Makar Kuzmiç soğuk bir sesle; - Bir şey mi var? Ne istiyorsunuz? diye soruyor. - Tıraşı bitir Makarcığım. Bak, daha yarısı duruyor. - Parası peşin, lütfen. Bedava tıraş etmem! Erast İvanoviç tek söz söylemeden kalktığı gibi dükkândan dışarı fırlıyor. O günden beri başının yarısında saçları uzun, öbür yarısında ise kısacık. Parayla tıraş olmayı lüks saydığından başının yarısındaki saçların kendiliğinden büyümesini bekliyor. Kızının düğününde bile ortalıkta böyle dolaştı. [/FONT] [/QUOTE]
Alıntıları ekle...
İsim
Spam kontrolü
Ülkemizin kuzeyindeki deniz hangisidir? (bitişik yazınız)
Cevapla
Forumlar
Edebiyat / Kültür / Sanat
Edebiyat / Kitap
Kitap Özetleri
BERBER DÜKKÂNINDA -Anton Pavloviç Çehov
Top