Bellek ve Görevleri

r0se

Forum Onuru
Özel üye
Belleğin hayatımızda çok büyük rolü ve önemi vardır. Çünkü biz, ancak bellek sayesinde bireysel hayatımızdan, kendi varlığımızdan ve benliğimizden haberdar oluruz (bilinç). Eğer insanda bellek olmasaydı, insan için «mazi» denilen geçmişe ait zaman fikri olmayacaktı. Hayat, yalnız «şimdiki zamandan» ibaret kalacaktı. Gelecek hakkında da belki bir fikri bulunmayacaktı. Bellek olmasaydı kişi kendi varlığını, kendisinin sürekli benliğini tanımadığı gibi, çevresinde bulunan kişileri ve şeyleri de tanımak yeteneğinden yoksun olacaktı. Eğer bellek olmasaydı, kişi dostunu, düşmanını tanıyamaz, kendisine gerekli olan yiyecek ve içecekleri bulma hususunda zorluk çekerdi. Sona bellek insan hayatının devamına hizmet eder. İnsanın yüzyıllar boyu kazandığı bilgiler, edindiği deneyler, bellek sayesinde saklanmaktadır. Bugünkü bilimin temeli belleğe dayanmaktadır.

Belleğin Üç Temel Görevi:

Belleğin üç temel görevi vardır. Bunlar :

1 - Anıların kazanılması,
2 - Anıların saklanması,
3 - Anıların canlandırılması.

1 — Anıların Kazanılması:

Önce belleğin sermayesini oluşturan fikirleri, bilgileri toplamak, onları kazanmak gerekir. Bu da bellemek ve ezberlemek sayesinde olur. Belleğin birinci görevi anıların kazanılmasından ibarettir. Bu anılar algılardan sonra zihinde kalmış olan izlerdir. Fakat bellekte, yer alan yalnız algılardan kalma izler değildir. însan, fikirleri, akıl yürütmeleri, haz ve elem ile karışık olan acılarını da kazanır. Bu duruma, bir şeyi bellemek, öğrenmek, ezberlemek denir. Belleğin en basit biçimi, bir kez ortaya çıkan algılar, tekrar algılanınca, bunların tanınmasıdır. İkinci bir kez gördüğümüz bir kimseyi tanıyamazsak bile, bunun büsbütün yabancı bir kimse olmadığına hükmederiz. Bazen bir kitap okurken, başka birtakım fikirlere dalarız. Bir sayfa yazıyı gözümüzle süzdüğümüz halde, ne okuduğumuzu anlayamayız. Kitabı kapayıp ne okuduğumuzu düşünürsek, aklımıza bir şey gelmez. Fakat ayni sayfayı bir kez daha okumaya başlarsak, bunun büsbütün yabancısı olmadığımızı anlarız. Demek iki, dalgınlık esnasında yapılan ilk okumada da zihinde bazı izler kalmıştır.

2 — Anıların Saklanması :

Anı bir şey bellendikten, ezberlendikten sonra, onun zihinde saklanmasıdır. Yukarıda belleğin ilik işi olarak anıların kazanıldığını, bazı şeylerin ezberlendiğini, bellendiğini gördük. Bu bellenen, ezberlenen şeyler, daima bilinç alanında yer almazlar. Bilinçte olan tasarımlar ve fikirler, bir süre orada belirli ve açık olarak yaşadıktan sonra, oradan çekilirler. Âdeta unutulurlar. Fakat bunlarda tekrar bilinç alanına çıkmak gücü vardır. O halde, halihazırda bilinçte var olmayan binlerce fikir ve kelimeler bizde saklıdırlar. Fakat bunlar nerede ve nasıl saklanırlar, bunun açıklanması güçtür.

3 — Anıların Canlandırılması :

Evvelce bellenmiş olan şeylerin tekrar bilinçte canlandırılması demek, onların anımsanmasıdır. Bellekte saklanılan bu anılar, istenildiği zaman, yani bizim istek ve irademizle bilinç alanına çıkarlar. Bir süre orada bulunduktan sonra tekrar kaybolurlar. Bazen de bizim isteğimiz olmadığı halde tasarımlar, kendi kuvvetlerine dayanarak bilinç alanına çıkarlar. Bundan başka zihindeki tasarımlar, tek başlarına bulunmazlar. Bunlardan her biri çeşitli görünümlerle birbirlerine bağlanırlar. Bu suretle tasarım silsileleri veya tasarım kümeleri teşkil ederler. Bu tasarımlardan biri, ihtiyari veya gayri ihtiyari olarak bilinç alanına çıktı mı, kendine bağlı olan diğer tasarımları da arkasından sürükler, getirir (çağrışımlar), işte zihinde var olan tasarımların tekrar canlandırılmasına anımsama denir.
 
Top