Başucumda Müzik - Kürşat Başar

cırcırböcee

V.I.P
V.I.P
Bir insan hayatı boyunca arayıp bulamadığı mutluluğu tam buldum demeden, balıklama dalarak hayatının en önemli kararlarından birini verdikten sonra; hayatı boyunca onun hakkında bir şey duyduğunda hatta adını bile duyduğunda kalbi yerinden atacakmış gibi olmasına rağmen mutsuz olur?. Bütün bunların farkında olmasına rağmen, elinden hiç bir şey gelmediğini görmesine rağmen yine de ” mutsuz ” olacağını bildiği kararların peşinden gider?

Ve en önemlisi; bir erkek bir kadının duygularını nasıl da bu kadar başarılı ve sürükleyici bir şekilde yaklaşık 500 sayfaya sığdırır ?

İşte, bu soruları ben bu kitabı okumadan önce sorsaydım cevabım herhalde kesin ve net olurdu… Fakat okuduktan sonra sorularımın hepsine farklı cevap buldum…

Başucumda müzik kitabı, eksiklikleriyle fazlalıklarıyla gerçekten emek isteyen bir kitap olmak dışında; başarılması zor bir roman. Neden?. Bir erkeğin kadının hislerini anlatması gerçekten şaşırtıcı ve ilk başta garipsediğim bir durumdu. Kürşat Başar‘ın romanlarını daha önce okumadığımdan ve kendisini tanımadığımdan kitabın ilk 50 sayfasını okuduktan sonra yazarın cinsiyetini merak ettim, cidden! Google’de bilgilerini bulduktan sonra şaşırıdm doğrusu! ” Adam yazmış ” sözleri ağzımdan çıktıktan sonra bir erkeğin kaleminden bir kadının hislerini yaklaşık 100 sayfa kadar okuduüğumu biliyorum, hem de bir çırpıda…

Başucumda müzik kitabı, bizi ” gerçeklemiş ” bir ” kurgu ” serüvenine çağırıyor… Hayatı boyunca uçarı bir kız olan ( ki bu kızın adını kitapta hiç görmedik, adını sanını bilmiyoruz yani kitap kurgusu açısından ) baş karakterimizin ana özelliklerinden biri de istediğini yapması… Yani içinden o an ne yapmak geliyorsa tüm hayatı boyunca iyi ve ya kötü sonuçta doğursa bile uyguladı, sonunu düşünmeden… Derler ya sonunu düşünen kahraman olamaz, herhalde o mantıkla hareket etti ama burada sormak isterdim kendisine: pişman mısın?


Kitabın özeti

Romanın anlatıcısı görevini de üstlenen kadın kahraman, tayyareci olma hayalleri kurduğu henüz çocuk sayılabilecek yaşlarını sürerken ailesini bile şaşırtan bir kararla geleceği parlak bir hariciyeci ile evlenmiş, kocası Turgut’un mesleği gereği gençliğinin büyük bir bölümünü yurt dışında geçirmiştir. Bir ara Türkiye’ye gelir genç evliler. Genç, güzel, Amerika görmüş, biraz da uçarı bir kadın 1940’lı yıllar Ankara’sının gösterişli balo salonlarında elbette ilgi uyandıracak, kocasını sevmekle birlikte aşkı hiç tatmamış genç kadın, yine bir balo gecesi siyasi kariyeri kadar çapkınlığı ile de tanınan Fuat’la karşılaştığında bulacaktır o aşkı. Ne var ki, evli bir kadın sorumluluğuyla, karısından boşanıp kendisi ile evlenmek isteyen Fuat’ı cevapsız bırakacak, kocası ile yeniden yurt dışına gitmeyi seçecek, aşkları ise apaçık dillendirilmeksizin mektuplarla ateşlenecektir. Türkiye’de yeni bir dönem açılıp Demokrat Parti iktidarı devir aldığında, Fuat, Menderes hükümetinin önemli bir bakanıdır. Kadınsa tekdüzeleşen evliliğinden bıkmıştır artık. Fuat’ın ısrarlı takibi sonunda beklenen olur; Fuat’tan hamile kaldığını anladığında, çocuğunu doğurmayı göze alamamakla birlikte kocasını terk eder. Bundan sonra hiçbir zaman bir çatı altında yaşamaksızın sürdürürler ilişkilerini; ta ki 27 Mayıs darbesine kadar. Fuat, Menderes ile birlikte idama mahkum edilen ve hayatı idam sehpasında noktalanan iki bakandan birisidir…

Eski başbakanımız Menderes’in idamını bu kitapta hiç sorgulamadı yazar; zaten siyasi konulara aslında hiç girmedi. Zaten kitabın başlangıcı ve sonucunda bu karakterlerin gerçek hayattaki isimleri hakkında vs. hiç bir bilgi yok. Bunu biz gibi kitabı araştıranlar bir şekilde bulduk, zaten zamanı bilen kişiler onların kim olduklarını biliyordur. başa dönecek olursam, siyasi konulara hiç girmedi yazar. Hatta kitapta dünyanın bir çok mekanını karakterler dolaşsa da mekanlar hakkında hiç bir ayrıntıya girmedi. Sadece ve sadece kadının hislerini bize ustalıkta yansıttı, arada ise erkeğin sevdiği kadın için yaptıklarını… Dİle kolay yaklaşık 500 sayfa bu şekilde hem de sürükleyici bir şekilde yazılabilir mi?.

Benim elimde şuan da kitabın 57. baskısı yer almakta. Fazladan baskı hatası yüzünden yaklaşık 30 sayfa eklenmiş. Yayın evi değiştiğinden herhalde..

Kitap hakkında düşüncelerim bunlar, uzun bir kitap. Tek kişi etrafında dönüyor gibi… Fakat dönemin olaylarından ufakta olarak bahsedilmesi, yaşantı tarzlarından söz edilmesi ( dönem baloları, müzikleri, şarkıları, gazete yazıları gibi. ) ve aşkı hem de bir kadının ağzından erkeğin yazabileceği en güzel şekilde anlatması açısından okunması gereken bir kitap diyebilirim…

Sıkılmadan kitap okumasını bilenler, bu kitabı sevecektir.

İyi okumalar…

Kitaba tekrar dönecek olursak, kitabı okurken yazdığım bazı yazılar var onları da buraya eklemek istiyorum..

s.7 ” Senden ayrı olduğum bir tek an bile yok,
çok uzaklarda olsan bile
seni taşıyor herşey
kokular, sesler, seslenişler,
ne zamandır görmüyor gözlerim,
unuttum tanıdığım ne varsa,
bir tek senin yüzün,
çok uzaklarda olsan bile… ”

s.5 ” bazen kendimizi bir hayalin içinde sanırız ama aslında yaşadıklarımız gerçektir. bazen de herşeyi gerçek sanırken aslında yalnızca hayal gördüğümüzün farkına varmayız. bu kitapta yazılanların hepsi gerçektir. ama aynı zamanda hepsi yalandır. çünkü onu ben yazdım. ”

s.8 ” Bazı rastlantılar alın yazısından başka bir şey değildir ve söyle bana onu kim değiştirebilir ”

s9. ” Hiç değilse bir şans daha verilseydi. Hiç değilse bir yol ayrımında verdiğimiz kararı değiştirip yeniden başlayabilseydik… ”

s12. ” Keşke, yaşamdan sonra sonsuz bir hayat bekleyen eski firavunların geleneğini izlemek yerine, onun burada, yepyeni bir ülkenin umutlarını taşıdığı günlerdeki alçak gönüllü, sıcak evini korusaydık, ölümü değil de hayatı bu kentin simgesi yapabilseydik. Keşke, bütün evlerden onun gibi pek çok insan çıkabileceğine inansaydık. ” ( Anıtkabir ve Atatürk hakkında sanırım bu yazı… )

s. 19 ” hatırlamak güzeldir derler. hayır, değildir. anılar bir an için bizi gülümsetse bile hemen sonra elimizi uzatıp tutmaya çalıştığımızda silinip giderler ve ne yaparsak yapalım ancak acı verirler.”

s. 35 ” bir konuda fazla du$unurseniz hicbir$ey yapamazsiniz. ”

s. 92 ” Dorris day – secret love ” ( videosunu youtubede bulabilirsiniz, ben buldum ama telif hakkı yüzünden silmişler az önce kontrol ettiğimde… ama youtube bir çok şirketle anlaşmalı olduğundan orada bulabilirsiniz, tabii youtubeye girebiliyorsanız.. )

s. 97 ” belki de insanları bir türlü anlamayışımızın, günün birinde en beklenmedik biçimde bizi şaşırtmalarının nedeni, hep bir bütün olarak bize verdikleri görüntüyle yetinip farklı parçalardan oluştuklarını unutmamızdır. ”

s. 98 ” İnsan gönlünün istediğini alamadıktan sonra başka şeyin ne önemi var? ”

s. 109 ” Kadınların kalbine giden bir yol varsa, inanın bana sözcüklerden geçer. Hatta o yol sözcüklerle döşelidir. Başka hiçbir şey doğru bir söz dizimi kadar bir kadının başını döndüremez. ”

s. 110 ” Her şey olacağına varır. ”

s. 127 ” İnsanın neler yaşadığı çok önemli değildir. Önemli olan ne hissettiğidir. ”

s. 136 ” Ne yazık ki insan kendi hapishanesinin anahtarını bulamıyor, hatta çoğu zaman asıl mahpusun kendisi olduğunu bile anlayamıyor. ”

s. 151 ” Ne olursa olsun hayatını durdurma! Durup hayata bakmaya başladığın zaman yaşamak zordur. ”

s. 175 ” Derler ki, cesur insanlar dürüst olur. ”

s. 187 ” Ne kadar karamsar, risk almasını bilmeli.. ” –

s. 193 ” Birini sevmen için elle tutulur bir neden bulamıyorsan onu sahiden seviyorsun demektir.. ”

s. 207 ” hayat hiç beklenmedik bir an da biten bir şey, içinizden gelen neyse onu yapın, fazla düşünmeye zaman yok. ”

s. 228 ” hayatta insanın başına gelebilecek en kötü şey, doğruları bilip yanlışları seçmek istemesi midir? ”

s. 257 ” Hep iki arada kalıyorsun, bu çelişki seni yiyip bitiriyor. iyi ya da kötü birini seçsen rahatlayacaksın. ”

s. 355 ” yazık ki insan, hayatın, hızla ileriye sarılan bir görüntüler kuşağı, bir an sonra geriye bir kez daha bakmasına bile izin vermeden bitebilecek bir oyun olduğunu, ona verilmiş bu bilinmez zaman parçasında karşısına çıkan rastlantıların içinde onu en çok mutlu edenleri bulduğu an geriye kalan herşeyi boşvermek gerektiğini bilse de, yapamıyor. ”

s. 400 ” dedim ya hayat işaretler verir diye… ama okuyabilirseniz… “
 

kelebek

-ütopik-
V.I.P
Almayı düşündüğüm bir kitaptı çok güzel olduğunu duymuştum. Harikasın valla masraftan kurtardın beni çalışkan süpermodum :)
 
Top