Bağlama Nedir ?

Suskun

V.I.P
V.I.P
Bağlama Nedir

Ülkemizde kullanımı en yaygın olan telli bir Türk Halk Çalgısıdır. Yörelere ve ebatlarına göre bu çalgıya, Bağlama, Divan sazı, Bozuk, Çöğür, Kopuz Irızva, Cura, Tambura vb. adlar verilmektedir. Bağlama ailesinin en küçük ve en ince ses veren çalgısı Curadır. Curadan biraz daha büyük ve curaya göre bir oktav kalından ses veren çalgı ise Tamburadır. Bağlama ailesinin en kalın ses veren çalgısı ise Divan Sazı'dır. Tamburaya göre bir oktav kalından ses verir.

240px-Baglama_turc_manche_long.jpg
Bağlama; Tekne, Göğüs ve Sap olmak üzere üç ana kısımdan oluşmaktadır. Tekne kısmı genelde dut ağacından yapılmaktadır. Ancak dut ağacının dışında ardıç, kestane, ceviz, gürgen gibi ağaçlardan da yapılmaktadır. Göğüs kısmı ladin ağacından, sap kısmı ise gürgen, ak gürgen veya ardıç ağacından yapılmaktadır.

Sap kısmının tekneden uzak kısmı üzerinde tellerin bağlandığı Burgu adı verilen parçalar vardır. Bağlamanın akordu bu burgular kullanılarak yapılmaktadır. Sap kısmı üzerinde misina ile bağlanmış perdeler bulunmaktadır. Bağlama Mızrap veya Tezene adı verilen kiraz ağacı kabuğu veya plastikten yapılan araçla çalındığı gibi bazı yörelerimizde parmakla da çalınmaktadır. Bu çalım tekniğine Şelpe adı verilmektedir.

Bağlama üzerinde ikişerli veya üçerli gruplar halinde üç grup tel bulunmaktadır. Bu tel grupları değişik biçimlerde akort edilebilmektedir. Örneğin bağlama düzeni adı verilen akort biçiminde alt gruptaki teller yazılış itibariyle La,orta gruptaki teller Re,üst gruptaki teller ise Mi seslerini vermektedir. Bu akort biçimi dışında Kara Düzen (Bozuk Düzen), Misket Düzeni, Müstezat, Abdal Düzeni, Rast Düzeni vb. akort biçimleri de vardır

Mızraplı sazların atası olarak bilinen Kopuz, Türklerin en eski sazlarından biridir, en az 15 asırdan beri kullanılmış olan bu ünlü mızraplı saz, bu gün yerini Anadolu'da bağlama ve ailesi sazlarına bırakmış olmakla beraber. Orta Asya ve Sibirya Türkleri tarafından halen kullanılmaktadır. 17. yüzyılda Anadolu'da unutulmuş yalnız Macaristan, Bosna gibi o zaman ki Türk İmparatorluğu 'nun serhat eyaletlerinde rağbet gören bir sazdı. Kopuz, Türklerin bir çeşit Kültür Sembolü ve temsilcisi olarak Asya, Avrupa ve Afrika gibi üç kıtaya yayılmıştır.Kopuz'u Türklerden alıp yüzyıllarca kullanan milletler arasında Macarlar, Yunanlılar. Bulgarlar, Romenler. Ruslar, Estonlar, Ukraynalılar, Lehler, Finler, Almanlar ve Sırpları sayabiliriz.

Kopuz yüzyıllarca Türk Halk şâirinin ozanın ayrılmaz milli sazı olmuştur. "Kopuz-ı Rumi • Anadolu Kopuzu" 15. yüzyılda Anadolu da, Mısır ve Suriye Türklerinde çok değerli bir sazdı. Meraği' ye göre; 3 telli Kopuz-ı ozandan 5 telli olması ve Uda benzemesiyle ayrılıyordu. çeşitli şekiller çıkmış Araplar "Kunbuz. Kubz, Kubuz" demişler. Türkler "Kopuz, Kobuz, Kubos" Ruslar "Kobza" tarzında almışlardır.Kopuzun ilk şekli önceleri Iklığ'da olduğu gibi su kabağından teşekkül etmiş, zamanla yerini ağaçtan oyularak veya dilimler halinde yapılan gövdelere terk etmiş ve bu sazımızdan çok çeşitli sazlar türemiştir.

BAĞLAMA VE AİLESİ

Bağlama ve Ailesi sazlarını tanıyabilmemiz için önce bu sazların atası olarak bilinen KOPUZ' u tanımamız gerekir.Kopuz' u tanımamız için ise ilk insanlardan başlamamız gerekmektedir. Müziğin ilk insanlarda nasıl başladığını incelediğimizde her ne kadar efsaneye dayanan tarafları varsa da gerçek olduğuna inandığımız yanları da bulunmaktadır. Esen rüzgârların sazlıklardaki kırık kamışlara çarparak çıkarmış oldukları ıslık seslerini, onların da taklit ettikleri, üzüntülü ve sevinçli günlerinde çıkarmış oldukları seslerin ilk müzik duygularını verdikleri tahmin edilmektedir.Zamanla düşüncelerini geliştirerek, kamışın veya kirişin çıkarmış oldukları sesler, onların ilgisini çekmeye başlamış, avlanmak üzere kullandıkları ok ve yayların bir müzik aleti gibi de kullanmış oldukları bilinmektedir.

Avlanma yayına oku sürerek bir takım sesler çıkarmışlar ve adına "OKLUĞ" demişler. Bilahare okluğ' un ucuna su kabağı ilave ederek IKLIĞ' a dönüştürmüşler ve at kılından (kuyruk kılı) yapılan yaylar ile de çalmaya çalışmışlardır. Avlanma yayı üzerindeki kiriş tellerin sayısını artırarak Arp, Çeng, Lir gibi sazların doğmasını sağlamışlardır.

Su kabağının üst kısmına ince deriler gerdirip, sap ilave etmişler ve kiriş telleri ile üzerinden geçirmek suretiyle sesin daha net çıkmasını sağlamışlar. Yay ile çalınanlarına "IKLIĞ"parmak veya mızrap türünden maddelerle çalınanlarına da "KOPUZ" adı vermiş oldukları tarihi belgelerden anlaşılmaktadır.

Iklığ yaylı sazların, kopuz ise mızraplı sazların atası olarak bilinmektedir. Kopuz sonraları gövdesi su kabağı yerine, armudumsi şekilde ağaçlardan oyularak yapılmış, üzerine yine deri gerilmiş, kiriş teller takılarak uzun yıllar çalınmış, daha sonraları da derinin yerini ağaç (göğüs-ses tablosu) kiriş tellerin yerini ise, metal teller almıştır.

17. yüzyıl sonlarına doğru Kopuz adı yavaş,yavaş unutulmuş ve yerine "BAĞLAMA" deyimi kullanılmaya başlanmıştır.Bağlama, Türk halkı arasında oldukça tutulmuş, günden güne gelişmiş, genişlemiş geniş, bir aile oluşturmuş. Asya'dan Avrupa'ya, Afrika'ya ve bütün dünyaya yayılmış, herkesin beğenisini kazanmış, pek çok insanın elinden bırakamadığı bir saz haline gelmiştir.

Bağlamanın ilk olarak Orta Asya Türklerinden kaynaklandığı bilinen bir gerçektir. O zamanlar Kopuz olarak bilinirdi, bugün ise Bağlama olarak bilinmektedir.

Bağlama adının, nereden geldiği ve nasıl hafızalara yerleştiği araştırıldığında kesin olarak bilinmemekle beraber, birçok fikirlerin ileriye sürüldüğü görülür ve bunlar arasında da akla en yakın olan ise, sapına bağlanan perdelerden Bağlama denmiş olabileceği düşüncesi ağırlık kazanmaktadır. Kopuzun önceleri sapında perde olmayışı da, bu düşüncelerin isabet oranını artırmaktadır.

Gerek Kopuz olarak bilindiği devirlerde, gerekse Bağlama olarak çalındığı dönemlerde, kutsal bir alet gibi sevgi ve saygı görmüştür. Öpüp başa konulmuş, ondan sonra çalınmış evlerin en güzel köşelerine asılmış, çalanlara da büyük saygı duyulmuştur.

Bugün dahi hikayelerini, sözlerini ve türkülerini dilimizden düşürmediğimiz, birçok hikaye ve efsane kahramanlarını ve bir o kadar da halk ozanının doğmasını sağlamış.

Büyük Türk Milletinin ruhunu yüceltmiş, ozanını inletmiş, aşığını söyletmiş, dertlisini ağlatmış, efesini oynatmış ve bu sazın adına Kopuz denmiş. Bağlama denmiş.Bu güzel sazımız olmasa idi, Yunus Emre'yi, Emrah'ı, Kerem 'i. Pir Sultan' ı, Dadaloğlu' nu, Veysel'i kim söyletecek? Karacaoğlan'ı kim coşturacak? Köroğlu'nu kim kükretecekti? Türk Milletine yurdunda, yuvasında. Serhat boylarında neşeyi cesareti ve morali kim verecekti?

Bu güçlü sazımızın verdiklerini ve vereceklerini saymakla bitiremeyiz. Ne yazık ki onun değerini yine de gereği gibi bilememişiz, halende bilememekteyiz.Birçok Milletin Enstrümanlarını (sazlarını) incelemiş bir kişi olarak şunu rahatlık ve iftiharla söyleyebilirim ki, Sazımız dünyadaki binlerce saz arasında ilk üçe girebilen bir yapıya sahiptir. Tek başına çalınıp, zevkle dinlenebilen üç sazdan biridir. Piyano, Gitar, Bağlama,Onunla çalınamayacak hiçbir müzik türü yoktur. Perdelerinin hareketli oluşu, her sistemdeki müziği çalma imkanı sağlamaktadır. 2,5 oktavlık ses sahası, ses tablosu (göğüs' ü) üzerine de ya-pıştırılacak perdeler ile 3 oktava kadar da genişletilmekte, çok çeşitli Mızrap (Tezene) alına (çırpma, tarama, düz silkme, kazıma, fırıldak, vurma, çekme, okşama ve parmakla) şekilleri, sazımızın ne kadar esnek ve zengin icra tarzı olduğunu göstermektedir. Ayrıca tespit edilmiş 19 ayrı düzenle de akort edilmekte ve geniş bir aile oluşturulması ile de 6 oktava yakın ses sahasına yükselmekte, istenildiğinde binlerce saz aynı anda aynı mızrabı vurma tekniğine de sahip olmaktadır.

Sazımızdaki yüksek ajilite, ses rahatlığı, denge ve icra kolaylığı hiçbir sazda yoktur.Sazımızın kıymetini bilelim, onu gereği gibi değerlendirelim, koruyalım ve lâyık olduğu yerlere çıkaralım, Ona gereği gibi önem verdiğimiz zaman, müziğimizi ve sanatçılarımızı bütün dünyaya tanıtmamız daha kolay olacaktır.Bugün artık ülkeler, birbirlerine üstünlüklerini, güçlerini, sanatçıları ve sporcularıyla kanıtlamaya çalışmaktadırlar. Bizim ise şu anda çırpınan Güreşimiz ve emekleyen futbolumuzla bunları kanıtlamamız mümkün değildir.Ancak sazımıza önem verdiğimiz zaman sesimizi duyurur, kendimizi kanıtlar, birçok milletin sevgi ve saygısını kazanabiliriz. Hiç bir millete nasip olmayacak güzellikle Müziğimiz ve Folklorumuz var ve onları en iyi şekilde icra eden sanatçılarımız, virtüozlarımız var. Onları dünyaya lanse etmenin yollarını arayalım yeni yetişen gençlerimizden çok daha büyük virtuozların çıkacağına milletçe inanmaktayız.

Müziğimizin güzelliği, sazımızın güçlülüğü onlara bütün dünya milletlerinin kapılarını açacaktır.

Almanya ve Amerika, yurdumuzdan binlerce saz alma isteğinde bulunmaktadırlar. Yurdumuza gelen her turist ülkesine bir bağlama ***ürmek istemektedir. Buda sazımızın sadece yurdumuzda değil dünyanın her yerinde sevilip arandığını göstermeye yetecek en büyük kanıtlardan biridir.Milletçe konuya eğilelim, sesimizi ve gücümüzü bütün dünyaya bu yoldan da kanıtlamaya çalışalım.

Ülkemizin ulusal ve folklorumuzun temel sazı olan "BAĞLAMA" ,büyüklü küçüklü, çok değişik ebatlarda yapılması nedeniyle oldukça geniş bir aile teşkil etmektedir.Bağlama Ailesi başlıca şu sazlardan oluşmaktadır. Meydan sazı Divan sazı . Çöğür , Bağlama , Bozuk . Aşık sazı , Karadüzen Tanbura , Cura Bağlama , Bulgari , Irızva . Bağlama curası , Tanbura curası vs.

Bağlama Türk Halkının en soylu ve yaygın sazlarından biridir. Yüz yıllarca Türk halkının elinde bir bayrak gibi dolaşmış halen de elden ele dolaşmaktadır.

Âşık sazı olarak tek başına çalınıp söyleme geleneği sürdürmüş, sonraları Türk Halk Müziğine çeşitli ağızlama eş ve ortak saz olarak girmiş, gittikçe gelişerek takımlar halinde toplu icra geleneği sürdürmüş ve halen sürdürmektedir.

Bağlama genellikle insana benzetilmiş, sap ucuna "Baş", burgularına Kulak . yüz kısmına (ses tablosuna) Göğüs , ses kutusuna ise Gövde denilmiştir.Bağlama' nın gövde kısmı armudumsi biçimde ağaçlardan oyularak yapıldığı gibi dilimler halinde de yapılmaktadır. Tekne kısmında her cins ağaç kullanılır. Ses tablosuna (Göğsüne) ise beyaz çam denilen Ladin veya Köknar ağaçlan kullanılır. Uzunca bir sapı vardır, sap üzerine kirişten veya misinadan 13 ile 30 arasında perde bağlanır Bu perdeler Türk Halk Müziğinde kullanılan seslerin çıkarılmasını sağlar. Ayrıca perdelerin ileri geri kaydırılma imkanına sahip olması ise Bağlama ile her tür müziğin çalınabilmesini sağlamaktadır.

Bağlamanın telleri önceleri kirişten idi. (Bağırsak tel) Bugün ise çelikten prinçten ve çelik üzerine bakır sarılarak yapılmaktadır. Telleri üç grup halinde ikişerli veya üçerli olarak takılır. Tezene denilen kiraz ağacı kabuğundan yapılmış mızrapla kucakta tellere vurularak çalınır. Telleri, Bağlama düzeni. Bozuk düzen, Karadüzen gibi 19 ayrı düzenle akortlanarak çalınmaktadır

Bağlamanın 2,5 oktav ses sahası vardır. Ses tablosu üzerine yapıştırılacak ilave perdeler ile ses sahası 3 oktava kadar çıkarılabilir.

Bağlama Yurdumuzun her yerinde çeşitli ebatlarda yapılmakta ve değişik adlar almaktadır. Genelde hepsine birden bağlama denildiği gibi adını almış olduğu aile içerisinde de ebatına ve akorduna göre de Bağlama olarak belirlenmiş olanı da bulunmaktadır. Bu ailenin temel sazıdır. Halk arasında saz denildiğinde ilk akla gelen bağlama grubuna giren sazlar olmaktadır. Bağlama oldukça geniş bir aile oluşturur.

Bağlama Ailesini büyükten küçüğe doğru şu şekilde sıralayabiliriz:

MEYDAN SAZI

Bağlama ailesinin en büyük sazıdır. Sapında 30 - 32 perdesi vardır. En ince teli 35 - 40 numaradır. Daha ziyade kalın Bam tellerine (sargılı tellere) ağırlık verilmekledir. Davudi bir sesi vardır, gayet sade bir şekilde çalınır. Bağlama Ailesinin bas sesli sazı da denilir. Fiziksel yapısı oldukça büyük olması nedeniyle, icrası da oldukça zor olmaktadır. Bu nedenle icracılar Meydan Sazı'nı çalmaktan kaçınmaktadırlar. Onun yerine biraz daha küçüğü olan Divan Sazını çalmayı tercih ederler. Fakat Divan Sazı'nın da Meydan Sazının yerini tutması mümkün olamayacağından Meydan Sazının Davudi sesi devamlı şekilde topluluk içerisinde aranır.

İcracılarımızın pek çoğunun kolayı tercih etmeleri nedeniyle küçük sazlara sarılmakla ve Halk Musikîmizin tınılarında belirgin bir tizlik hissedilmektedir. Bu tizliğin getirmiş olduğu cılızlık Zeybeklerde ve Kahramanlık türkülerinde Bas seslere ne kadar ihtiyaç olduğunu açıkça göstermektedir. En büyük temennimiz icracılarımızın Meydan Sazımıza gereği gibi (önem vererek Halk Mu******ze yeniden kazandırmaları ve Halk Mu******zin istenilen tona yükselmesini sağlamalarıdır.

MEYDAN SADİVAN SAZI
Meydan Sazından biraz daha küçüktür. Üçerden dokuz teli vardır. Bazı icracılar alta 3. Ortaya ve Üste ikişerli olmak üzere 7 tel de takmaktadırlar. Divan Sazı da Halk Mu******zin güçlü sazlarındandır. Meydan sazından dört ses tiz akort edilir. Meydan sazının alt teli "La" sesine Divan Sazının alt teli ise "Re" sesine akort edilir. Bağlama ailesi sazlarında, genel olarak alt tellerin akortları değişmez. Değişen orta ve üst tellerin akortlarıdır. Her sazın tonuna göre alt telin akordu genel olarak sabit bırakılır, devamlı olarak değişen orta ve üst tellerdir.

ÇÖĞÜR

Divan sazına yakın büyüklükte 9 ile 6 tel takılmakta ve 15 kadar perdesi bulunmaktadır.Akordu: Alt iki tel La orta tellerin birisi La diğeri Re, Üst teller Sol sesine akort edilir.Çöğür ile; Nefes, Ayin ve Semai gibi havalar çalınır, bugün daha ziyade Curası çalınmakladır. Yeni yetişen gençlerimiz, cura bağlamadan az farklı bu saza Çöğür diyerek, aslını curası ile karıştırmaktadırlar. Cura; adı geçen sazın bir oktav daha tizi ve küçüğüne denir.

BAĞLAMA

Adını alan ailenin temel sazıdır. 17-24 perdesi vardır. Meydan sazından bir oktav. Divan sazından ise beş ses tizdir. Üçerli gruplar halinde 6 ile 9 tel takılır. Alt telleri L3 sesine akort edilir. Orta ve Üst teller de devamlı akort değişikliği yapılır. Her düzende değişen orta ve üst tellerin akortlarıdır.Bağlama düzeni alt (La) Orta (Re) Üst (Mi) ayrıca 19 ayrı düzende de çalınır.

BOZUK

Bağlama' nın ikinci bir adına da Bozuk denir. 15-18 perdesi vardır. Üçerli gruplar hailde 9 tel takılır. Ortaya iki san ve bir ince çelik tel. üste ve Alta ise birer kalın sarı ve ikişer çelik takılır. San teller çelik tellere göre bir oktav daha pes akort edilir.

Tatlı bir sesi vardır, genellikle Güney ve Ege yörelerimizde Bozuk olarak bilinir ve çalımı. Bozuk düzeni oldukça yaygındır. Atasözü gibi dillerden düşmez.Akortları ise Alt (La) Orta (Re) Üst (Sol) seslerine düzenlenir.Bu sazımıza genel yerlerde ve meydanda çalınmasından dolayı Meydan Sazı denilmiştir. 12 teli bulunması nedeniyle bazı yörelerde 12 telli saz da denilmektedir. Meydan sazlarının bazıları kısa saplıdır, bu da icralarımızın bir kısmının sazın sapına kollanılın yetişmemesinden dolayı, saplan özel olarak kısaltılmış olmasından ileri gelmektedir.Yunanlılar Bozuk sazımızı almış adının sonuna bir "i" harfi ekleyip "Bozuki" diyerek kendilerine mal etmişler ve Dünya müzik tarihini de yanıltmaya çalışmışlardır.Gerçekler ortadadır. Türklerin Ona Asya dan getirdikleri sazlarının (adının) sonuna bir (i) harfi eklemekle nasıl Yunanlıya mâl edilmeye kalkılır.

ÂŞIK SAZI

Aşıkların (Halk Ozanlarının) çalmış oldukları Bağlamaya Âşık Sazı denilmektedir. Normal Bağlama ile arasında pek az fark vardır. Sapı normale göre daha kısadır.

13, - 15 perdesi vardır. Dip perdesi (Re) değil (Do)dur. 6 tellidir, nadir olarak 9 telli olur.

TANBURA

Bağlama' dan daha küçüktür. Divan Sazından bir oktav tizdir ve Divan Sazının Curası olarak bilinir. Bağlamadan ise dön ses tizdir. 3 grup halinde ikişerden 6 tel takılır, teller çeliktir. Onaya çift san teller takıldığı dönemler de olmuştur. Alt (Re) Ona (Sol), Üst (Do) seslerine akort edilir. Genellikle icracıların en çok kullandıkları sazdır.

Bağlamanın ve Tanbura nın küçüğüdür. 6 telli, seri ve oynak çalınması gereken melodiler için çok kullanışlı bir sazdır.

İKİ TELLİ SAZ

Anadolu nun en eski saz örneklerinden biridir. Cura bağlama büyüklüğündedir. İki teli vardır.Zamanında çok yaygınlık kazanmıştır. Çifte Telli oyunu bu sazla çalındığı için adını iki telliden almıştır.

BULGARİ

4 telli olduğu gibi 2 tellilerine de rastlanır. 16 perdeli Güneyde ve Kayseri yöresinde görülür. Cüra' ya yakındır. Eski Volga boylarında yerleşmiş, Bulgari isimli Türk boylarındanbazıları Anadolu'ya geçerek Toros bölgesindeki yaylalara yerleşmişler ve ellerinden düşürmedikleri cura bağlamalarının bir benzeri olan bu sazın adı da onlardan gelmektedir.

IRIZVA

Üç tek telli 13 perdelidir. Cura bağlama büyüklüğünde, tekne kısmı yanlardan tabana doğru konik olarak iner, ark a kesitinden bir üçgeni andırır, parmak uçları ile çalınır.

KARA DÜZEN

Gaziantep dolaylarında halen bu adla kullanılmakta olup, ırızva' dan biraz büyükçedir. Karadüzen, tezene ile değil parmak uçları ile çalınmaktadır.


CURA

Bağlama ailesinin en küçük sazlarındandır. 7-16 perdesi, 3-6 teli bulunmaktadır. Genellikle 6 telli olduğu gibi, 3 tek telli olanları ve ayrıca altta iki ortada iki üstte ise tek telli olanlarına rastlanır, hatta iki telli olanlarına da rastlanmıştır.

Bağlama ve Bozuk düzenlerine akort edilir. İki tellinin akort düzeni alt tel (La), üst tel (Re) üç telli olanların ise alttan üste doğru akortlanmaktadır. Kütahya yöresinde eskilerin parmakla çaldığı Cura boyunda, oralarda adına Bağlama denilen bir saza rastlanır. Bu sazın diğerlerinden farkı sap üzerinde bir adet burgusunun fazla olmasıdır. Bu fazla burguya Dem Teli denilen bir tel takılır. Düzeni alttan üste doğru (La - Re - Re) olarak akortlanır. Dem teli'nin akordu üst telin bir oktav tizine çekilir. Bir başka düzen şekil de alttan üste doğru (La - Re- Fa) olarak akortlanır.

Burdur yöresinde de bağlama düzenine akortlanmış curaların tezene yerine parmakla ça-lındığı görülmüştür.

Başından beri adlarını sıralayıp tanıtmaya çalıştığımız Bağlama Ailesi sazlarının bazıları tek çalınıp söylenmektedir. Bunlar içerisinden bir arada çalınabilen bir aile daha oluşur. Onlara da takım halinde çalınabilen Bağlama ailesi adı verilir.

Bu aileyi de şu şekilde sıralayabiliriz:

MEYDAN SAZI: La sesine akort edilir. Bağlama Ailesinin en büyük sazıdır. Form boyu 52,5 cm. Sap boyu 70 cm, Tel boyu 112 cm., form eni ve derinliği 31,5 cm.dir.

DİVAN SAZI: Re sesine akort edilir.Meydan sazından dört ses tizdir.Form boyu: 49 cm.. Sap boyu: 65 cm.. Tel boyu: 104 cm., Form eni ve derinliği: 29,5 cm .dir.

BAĞLAMA: La sesine akort edilir. Meydan sazından bir oktav, divan sazından ise beş ses tizdir, adını alan ailenin temel sazıdır.Form boyu: 42 cm.. Sap boyu: 55 cm., Tel boyu: 88 cm. .Form eni ve derinliği 25 c m.dir.

TANBURA: Re sesine akort edilir. Divan sazından bir oktav, bağlamadan ise dört ses tizdir. Form Boyu: 38 cm, sap boyu: 50 cm.. Tel boyu: 80 cm.. Form eni ve derinliği 22.8 cm.

BAĞLAMA CURASI: La sesine akort edilir. Bağlamadan bir oktav, tanbura’dan ise beş ses tizdir. Form boyu: 26.5 cm.. Sap boyu: 35 cm.. Tel boyu: 56 cm.. Form eni ve derinliği: 15.5 cm.dir.

TANBURA CURASI: Re sesine akort edilir. Tanbura'dan bir oktav. Bağlama Curasından dört ses tizdir. Form boyu: 22,5 cm.. Sap boyu: 30 cm.. Tel boyu: 48 cm.. Fonu eni ve derinliği: 13,5 cm.dir

BAĞLAMA DÜZENLERİNİN BAĞLAMAYA YAPMIŞ OLDUĞU ETKİLER

Bağlama icrasında on dokuz ayrı düzen tespit edilmiş bulunmaktadır. Bu düzenlerin her biri bağlamayı değişik şekillerde etkilemekte ve 70 ile 125 kg.- kuvvetlik bir gerilim alıma sokarak, fiziksel yapısında bazı değişikliklere sebep olmaktadırlar.

Bir bağlamanın fiziksel yapısında 90 ile 100 kg.- kuvvetlik bir gerilik ve 500 ila 600 gr.- cm.' lik bir basınç normal kabul edilebilmekte ve bunun üzerindeki gerilim ve basıncı getiren düzenler bağlamanın fiziksel yapısını zorlayarak sapını öne doğru kıvırmakta ve göğüs denilen ses tablosunun çökmesine neden olmaktadırlar. Sapı kıvrılan ve göğüs tablosu çöken bir sazı çalmak ise oldukça güçtür. Normalin altında bir gerilim, basınç getiren düzenler ise. sazda istenilen tınıyı sağlayamadıklarından, kulağa hoş gelmeyen seslerin çıkmasına neden olmaktadırlar.Sazda devamlı bir denge sağlayabilmek için, normalin altında gerilim ve basınç getiren düzenlerde, tel kalıklıklarında yüzde birden, yüzde beşe doğru teller kalınlaştırılmalı normalin üstünde gerilim ve basınç getiren düzenlerde ise, bunun tersi uygulanmalı yani. yüzde birden yüzde beşe kadar tellerin incesi takılmalıdır. Böylelikle, sazın devamlı olarak normal gerilim ve basınç altında bulundurulması sağlanacağından, sazın dengesi ve tınısı bozulmamış olacaktır.

- Saza normal gerilim ve basınç getiren düzenler: Bağlama Düzeni. Eviç Düzeni. Müstezat Düzeni, Misket Düzeni. Sabahi Düzeni ve Bozuk Düzenidir.

- Nomalin altında gerilim ve basınç getiren düzenler: Ümmi Düzeni. Hüseyni Düzeni. Acemaşiran Düzeni. Hüzzam Düzeni ve Kütahya Düzenidir.

-Nomalin üzerinde gerilim ve basınç getiren düzenler ise: Yeksani Düzeni. Zirgüle Düzeni. Kayseri Düzeni. Çargah Düzeni. Segah Düzeni ve Sur Düzenidir. Her düzenin etkileri listeler halinde ileriki sayfalardadır.


TAR

"TAR" tel anlamına gelmektedir. Kopuzdan gelişen sazlarımızdandır. Mızraplı sazlar grubuna girer, genellikle bu sazımızla Azeri türküleri çalınır. Göğüste av tüfeği gibi tutulup, mızrap ile çalınan bu sazımız, geçmiş yıllara nazaran son yıllarda daha da çok rağbet görmekte ve daha çok icracı yetişmekle, öncülüğünü ve hocalığını kıymetli sanatçı Doç. Dr. Şenel ÖNALDI yapmaktadır.

Azeri Türklerinin de folklor sazı olması nedeniyle İRAN da da yaygın bir şekilde çalınmaktadır.Tarın kendine has güzel bir sesi ve 2,5 oktav ses sahası vardır.

Gövde kısmı ortadan boğumlu, teknesi ağaçlardan oyularak veya dilimli olarak yapılır. Üzerine yürek zarı ve ince deriler gerilir. Uzunca bir sapı vardır ve sapına, bağlamada olduğu gibi perdeler bağlanır, 3 çift ve 3 tek olmak üzere 9 teli vardır, 3 çifti icrada kullanılır, diğer 3 teki rezonans (ahenk) telleridir. Telleri çelikten olup, beşli ve dörtlü andıklara göre akort edilir. Alt tel DO. orta tel SOL, üst tel DO, ahenk telleri de bunlara göre akort edilir. Bin yılı aşkın bir maziye sahip olan bu güzel sazın mızrabı ise boynuzdan yapılmaktadır.
 

Suskun

V.I.P
V.I.P
Bağlama Tarihi

Bağlama benzeri çalgıların, literatürdeki adı, "lut" olarak geçmektedir. Lut adı, arapça "el-ud"dan gelmektedir. Endülüs kültürü aracılığıyla bu isim Avrupa kültürüne geçmiş ve lut, lavta gibi adlara dönüşmüştür.

Telli çalgılar içinde bir familya olarak lutlar, "uzun lutlar" ve "kısa lutlar" olarak iki ana kategoriye ayrılmaktadır. Uzun lutlarda ana özellik, gövdelerinin dar, küçük ve saplarının uzun olması iken, kısa lutlarda gövdeler geniş, büyük ve saplar da kısadır. Uzun saplı lutların tarihsel olarak görüldükleri ilk kaynak, MÖ. 3. bine ait, Akad devri silindir mühürleridir.

Özellikle MÖ. 2. binden başlayarak, küçük yapılı uzun saplı lutlar, Doğu Akdeniz, Mezopotamya ve Doğu Asya'da bulunmuştur.Bu türlerin bilinen en eski örnekleri, MÖ. 1730-1580 tarihlerinde Mısır' da görülmüştür. Bunlar saplarının uç kısmına doğru sivrilen örneklerdir. Çeşitli arkeolojik kaynaklarda, çalgının, üzerine bağlanmış bir mızrapla veya çalanın bileğine bağlanmış bir tel aracılığıyla çalındığı görülmektedir.

Bağlama benzeri çalgıların Anadolu'da bulunan en eski örnekleri ise, MÖ. 1680-1375 tarihlerinde, Eski Hitit Dönemi'ne aittir. Ayrıca, Zincirli ve Kargamış'ta (G. Antep) da, Geç Hitit Dönemi'ne ait çeşitli kabartma taş levhalar üzerinde de bu tip çalgılara rastlanmıştır. Bu tür çalgıların Frigler ve Lidyalılarca kullanıldığı bilinmekteyse de, Urartu kaynakları hala açıklık kazanmamıştır.

Bizans döneminde, 5. yüzyıla ait mozaikler üzerinde, "pandura" adı verilen, üç telli ve perdesiz örneklere rastlanmaktadır. Bu ve perdesiz örneklere rastlanmaktadır. Bu mozaik, Selçukluların Anadolu'ya gelişinden önce de, bu tür çalgıların Anadolu'da kullanılmakta olduğunu bizlere göstermektedir. L. Picken'a göre, uzun saplı lutların asıl kaynak yeri, Suriye ve çevresidir. Bu tip çalgılar, olasılıkla 2500 yıl önce Asya'ya geçmişti. Çünkü 2. ve 3. yylarda, benzer çalgılara Çin'de de rastlanmaktaydı.

Bağlama benzeri çalgıların batıya yeniden getirilişleri, Türkler aracılığıyla olmuştur.
Asya Türkleri arasında, bağlamaya benzeyen ilk örnekler, eski Kırgız Türklerinin yerleşim alanı olan Hakas bölgesinde bulunmuştur. İki telli olan bu örneklerin perdeleri yoktur. Bu çalgının perdeli örneklerine günümüzde "dutar (ikitelli)" denilmektedir. Genel olarak Asya Türkleri, bağlama tipli telli çalgılara "kopuz" yada "komıs" adını vermektedir. Asya kopuzlarında, tel sayısı ikiden fazla olanlara da (tanbura anlamında) "dambra" ya da "dombra" denilmektedir. Gürcüler, bu tip çalgılara "pandur" demektedirler. Bu ilişki ve benzerlikler, "pandura" ile "tanbura" arasındaki paralelliğe ve yaygınlığa dikkatimizi çekmektedir. Balkanlarda, tambura, buzuki (bozuk!), dvotelnik (ikitelli), kitelis (ikitelli, çiftetelli) adı verilen örneklere rastlanmaktadır.

Günümüzde özellikle Balkanlardan başlayarak, Anadolu, Suriye Irak, Gürcistan, Ermenistan Azerbaycan ve Asya'ya uzanan bölgede karşımıza çıkan bu tür çalgıların yayılmasında, Osmanlı Türkleri'nin de etkili olduğu anlaşılmaktadır. Özellikle batıya doğru olan yayılma, hemen tümüyle Osmanlılar eliyle sağlanmıştır

Anadolu'da, bağlama ailesi çalgıların, olağanüstü bir çeşitlilik sunması ve hemen her yörede kullanılması, çalgının "yerli"liği adına önemlidir. Anadolu sazlarında, bu türden çalgıların adlandırılmasında, farklı yöntemler uygulanmıştır. Sözgelimi tel sayısına göre, boyutuna göre, çalındığı akorda, hatta çalındığı yere göre yapılan adlandırmalar vardır.

Tel sayısına göre yapılan adlamada, önceleri arapça-farsça adlamalar yaygınken (dütar, setar, cıhartar, pençtar, şeştar gibi), bunun yerini, türkçe adlamalar almıştır. Anadolu sazları arasında, adları, "ikitelli"den "onikitelli"ye kadar değişen örnekler saptanmıştır. Bu arada, tel sayılarına göre yapılan adlamanın yerini, giderek çalgının boyuna, çalındığı akorda yada çalındığı yere göre yapılan adlamanın aldığı görülür. Sözgelimi cura, ırızva, bağlama, bozuk, tanbura, çöğür, divan sazı, meydan sazı gibi adlar, hep çalgının boyutunu esas alan bir anlayışın örnekleridir. Bağlama, bozuk, abdal gibi adlar, özel bir boyut bildirmenin yanısıra, belirli bir akort türüne de işaret etmektedir. Divan sazı, meydan sazı gibi örnekler, çalgının icra edildiği, mekansal büyüklüğe de çağrışım yapmaktadır.

Anadolu sazlarındaki bu adlamaların tarihsel gelişimini incelerken, yararlanılan önemli kaynakların başında, halk ozanlarının şiirleri gelmektedir.

Yunus Emre'den (13. Yy.) başlayarak, kopuz, çeşte (şeştar-altıtelli), tanbura, cura, bağlama, çögür, gibi adların, sıkça bu metinlerde geçtiği görülür. Kazak Abdal, Kaygusuz Abdal, Pir Sultan Abdal, Karacaoğlan, Köroğlu, Dadaloğlu, Emrah, Kerem gibi daha pekçok ozan, hayatlarını paylaşan, bu "sadık dost" için, şiirler söylemişlerdir.

Yapısal ve Akustik Açıdan Bağlama

BAĞLAMADA AĞAÇ KULLANIMI :

Dut ağacı bağlamanın en yaygın ve en eski malzemesidir. Bu seçim boşuna olmayıp, dutun bağlamaya hem görsel hem de akustik açıdan yakıştığı bir gerçektir. Asya da kullanılan bağlama benzeri çalgıların da temel malzemesi gene dut ağacıdır. Ancak son çeyrek yüzyıl içinde mevcut ağaç potansiyelinin bilinçsizce harcanması ve yabancı ağaçların girmesiyle birlikte dut kullanımı azalmış ve başka ağaçlardan da tekne yapılmaya başlanmıştır. Tekne yapımında kullanılan yerli ağaçlar arasında gürgen (kayın), kestane, karaağaç, ceviz ağacı gelmektedir. Yabancı ağaçlar arasında vengi, paduk, gül, maun sıkça görülür. Teknede kullanılacak ağacın gözenekli, gevrek, en az orta sertlikte, rezonans yapabilecek nitelikte olmalıdır. Adı geçen ağaçlardan özellikle dut, karaağaç, vengi, paduk, maun ve ceviz teknede iyi sonuç vermektedir.

Bağlama yapımının tarihsel gelişimi incelendiğinde bundan yarım yüzyıl öncesine kadar bağlama teknesinin sap ile aynı ağaçtan, yekpare olarak yapıldığı ve genel görünüm itibariyle cura-bağlama veya en fazla tanbura boyutlarında olduğu görülür. Eski bağlamaların ağızları dar, formları köşelidir. Çoğunlukla ses deliği yoktur veya delik(ler) ses tahtası üzerindedir. Sapın ve teknenin yekpare olmasının yanısıra ses tahtası olarak da dut ağacı kullanımı yaygındır. Yekpare sap-tekne geleneği halen Fethiyeli Ramazan Güngör Usta (aynı zamanda şelpe tekniğinin çok önemli bir icracısıdır) tarafından sürdürülmektedir. Şehirleşme süreci ile birlikte bağlamanın tekne, sap ve ses tahtası ayrı parçalardan ve ağaçlardan yapılmaya başlanmıştır.

TEKNE :
Tekne formu önceleri küçük, dar ağızlı ve sivri modelli iken özellikle seksenli yıllardan sonra derinlik ve ağız genişliği anlamında büyüyüp, arka kesit itibariyle U görünümlüleştiği ve daha dolgunlaştığı görülür. Bunda kısa saplı bağlamanın yaygınlaşmasının büyük rolü vardır. Diğer taraftan, teknedeki bu değişikliğin bir sebebi de volüm konusunda zayıf kalan bağlamanın bu dezavantajının giderilmesi amacıdır. Özellikle ellilerden itibaren şehirleşen bağlama hem volüm problemini çözmek için tekne ve sap boyu olarak büyümüş (divan ve meydan sazı) hem de tek boyutun veremediği tonları elde edebilmek amacıyla büyümeye ilaveten küçülmüştür(cura). Sapta kırma açısı da bu sıralarda kullanılmaya başlanmıştır. Ancak konuyu netleştirmek açısından şu tarihsel ve mantıksal doğrunun altını çizmek gerekir; bağlama karakteri itibariyle dar ağızlı, ağız genişliğinden 1-2 cm kadar fazla derinlikli, profilden hafif sivri, arkadan V görünümlü ve uzun saplı bir çalgıdır.

SES TAHTASI :
[Göğüs, döş veya kapak adlarıyla da anılan ses tahtası, bağlama da akustik işlev üstlenmiş, hayati bir bölümdür. Alan itibariyle ud, gitar, tanbur gibi çalgıların ses tahtalarından daha dar ve kalınlık olarak kalın olduğundan niteliği ve takılma şekli son derece önemlidir. Öyle ki bu saydığımız unsurlardaki ufak olumsuzluklar bağlamanın hassas akustik dengesini etkiler. Bunların yanısıra bağlamadaki ses tahtasının balkonsuz ve tellerin hemen hiçbir telli çalgıda bulunmayacak kadar ince olması da bu oluşturulması zor dengeye ilave zorluk katmaktadır.

Ses tahtasında kullanılan ağaçlar ladin ve köknardır. Son zamanlarda aslen gitar ses tahtası olarak kullanılan koyu ve açık renkli sedir ağaçları da takılmaya başlanmıştır.

Bağlama ses tahtasının en önemli özelliği de iki yönde bombeli olmasıdır. Bombe bir taraftan tahtanın tellerin yükü altında çökmesini önler diğer taraftan da tınıya bas-tiz dengesi açısından karakter kazandırır. Söz konusu bombelerin yanal olanı tekne ağzına verilen hafif kubbemsi eğime tahtanın ısıtılıp eğilerek oturtulması yoluyla elde edilir. Diğer bombe ise doğrusaldır (sap yönündedir) ve takılış esnasında kanca ile tahtanın kastırılmasıyla elde edilir. Bağlamanın tarihi boyunca bombe kullanımı incelendiğinde eski çalgılarda bombeye çok önem verildiği hatta bugünkü kullanımına göre oldukça abartıldığı gözlemlenir.

SAP :
Kol diye de adlandırılan sap, bağlamanın fiziksel olarak işlev üstlenmiş bir bölümüdür. Genellikle akgürgen (kayagürgeni), sarıgürgen (kayın) ve akçaağaçtan (kelebek) yapılmakla birlikte eski çalgılarda eriğin de kullanıldığı da görülür. Prensip itibariyle sap olarak kullanılacak ağacın gözeneksiz cinsten, homojen nitelikli ve özgül ağırlığı fazla olması gerekir. Saplık ağaç en az birkaç sene bekletilmiş olmalıdır. Ağacın üzerinde budak, hare veya düğüm bulunmamalıdır. İyi bir saplık ağacın özelliği liflerinin kesintiye uğramaksızın ve mümkün olduğunca doğrusal olmasıdır. Ayrıca estetik görünüm de tercih edilmelidir.

AKUSTİK AÇIDAN BAĞLAMA :
Bağlamanın akustik işleve sahip üç bölümü vardır: Bunlar; "tekne", "ses tahtası" ve "orta eşiktir". Bağlamada rezonans, tezenenin telleri tınlatmasıyla elde edilir. Tınlayan teller orta eşik yoluyla ses tahtasını, ses tahtası da tekneyi tınlatır. Bu hareket bu aşamadan sonra geriye döner ve teknenin ses tahtasını tınlatması, onun da telleri tınlatmasıyla bir etkileşime dönüşür. Bağlamada ses, akustik elemanlar arasında iki türlü yayılır; "ağaçtan ağaca" ve "havadan (boşluktan) ağaca". Şüphesiz ağaçtan ağaca yayılım daha güçlü ve önemlidir. Genel olarak arkadan U ve V kesitli olmak üzere iki tip tekne vardır. Başka birçok özellik de etkilemekle birlikte U kesitli tekneler daha dolgun ve bas karakterli; V kesitliler de tiz karakterli ses üretir. Bağlama teknesi bir çeşit rezonatördür. Teknede tizler ses tahtası ile yarı derinlik arasında, baslar da teknenin sırt ve dip kısmında tınlar. Dolayısıyla sırt ve dip kalınlığı çok ince teknelerde baslar koftur.

Teknenin yanaklarını hafif içeri doğru kıvrık olması sese lezzet katıcı bir özelliktir. Profilden 'yarım armut' şeklinde tarif edilen bağlama formunun yarım daire şekline yaklaşmaması gereklidir. Profilden, dolgun sırt ve boyun kesiti akustik açıdan ölü bölgelerdir. Sesin odaklanması ancak form, ağız genişliği ve derinliğin kombinasyonuyla sağlanır. Fazla derinlik sesin içerde kalmasına (dolayısıyla boğuk ve kof olmasına), az derinlik de önde veya dışarda tınlamasına (dolayısıyla çok bağırtkan ve boş, renksiz tınlamasına) sebep olur. Tekne kalınlığı yanaklarda 3 mm.den az olmamalıdır. Bu kalınlık sırt ve dipte en fazla 3,5 mm, ses deliği çevresinde 5mm. civarında olmalıdır.

Ses tahtasının her bölümü aynı derecede tınlamaz. En rahat ve fazla tınlayan kısım bir (tanbura düşünüldüğünde) ortada, bir insan eli büyüklüğündedir. Bir ses tahtasında yanal ve doğrusal olmak üzere iki bombe olmalıdır. Bu bombeler gerek gözle gerekse cetvel veya mastar yardımıyla görülebilir. Tahta kalınlığı küçük boylarda en ince yerde (sapa yakın dar kısım) 3mm den az, en kalın yerde (arka kısım) 5 mm den kalın olmamalıdır. Orta ve büyük boy bağlamalarda bu ölçülere 1-1,5 mm eklenmelidir.

Orta eşik yumuşak (kelebek, porsuk) veya sert ağaçlardan (kızılcık, şimşir, çalı) yapılabilir. Bu tercih bağlamanın bas-tiz dengesindeki zaaflara göre yapılmalıdır. Aşırı parlak, tizleri baskın çalgılarda yumuşak ağaç basları açar. Diğer yandan boğuk tonları sert eşik kullanarak açmak mümkündür. Orta eşiğin üstte sert, altta yumuşak ağaç kullanılarak iki katlı yapılması da mümkündür. Bu tip eşik de basları açıcı özelliktedir. Eşiğin tellerin altına gelmeyen kısımlarını oyarak boşaltmanın iç sürtünmeyi azaltmak açısından faydası vardır. Ayrıca tellerin bastığı ağız kısmının ve eşik tabanının geniş olması basları, dar olması da tizleri destekler.

...Her çalgıda olduğu gibi bağlamada da kullanılan cilanın önemi çok büyüktür. Gomolak cila ve selülozik vernik tercih edilmeli, sap dışında hiçbir bölgede polyester kullanılmamalıdır.

BAĞLAMANIN ÖLÇÜLERİ :
Bağlama hiçbir çalgıda görülemeyecek derecede farklı boyutlarda yapılan bir çalgıdır. Bağlamanın boyutları anlamında (aynı zamanda kullanılan malzeme itibariyle de) standarda sahip olamayışı "konar-göçer yaşam orijini"ne sahip olmasındandır. Oyma tekne geleneği de standardizasyonu zorlaştıran bir diğer sebeptir. İlk bakışta bu bir dezavantaj gibi görünmekle birlikte, bu durum icracıya oldukça geniş bir tını yelpazesi sunar. Bugün kullandığımız bağlamaların boyutları, 20 ile 52 cm arasında değişmektedir. Kabaca, 20 ile 30 cm tekne boyu arası "cura", 30-35 arası "dede bağlama", 36-44 arası "tanbura", 44-47 arası "çöğür" ("abdal sazı" da denir) ve 48 ve üstü "divan" olarak adlandırılır.

...Bağlamanın sap uzunluğu TEKNE BOYU X 4/3 şeklinde formülize edilebilir. Köprü diye de tabir edilen orta eşik TEKNE BOYU / 5 mesafesine konulur. Ancak bu kuralları ufak toleranslarla esnetmek mümkündür.

İYİ BAĞLAMANIN ÖZELLİKLERİ :
Akustik olarak iyi bir bağlama uzun tınlamalı, iyi bir ses rengine ve dengesine olmalıdır. Yapısal olarak kusurlu olmamalıdır. Kusurlu bir bağlama akustik açıdan da zaaflıdır. Sapında esneme (atma), ses tahtasında çökme olmamalıdır. Orta eşik (köprü) yüksekliği makul olmalıdır. Bağlama aynı zamanda estetik boyutu olan bir çalgıdır. Orantılı boyutları olan, işçiliği iyi bir bağlama zarif bir tablo gibidir.

BAĞLAMANIN BAKIMI :
İyi bir icracı olmanın önemli bir şartı çalgıyı iyi tanımak ve onun ihtiyaçlarını karşılayabilmektir. Bağlama bir insanın rahat edebileceği ortam ve hava şartlarında kullanılmalı ve saklanmalıdır. Nem, aşırı sıcak ve soğuktan korunmalıdır. Bağlamadaki ağacın, kesilmiş olmasına rağmen hala canlı bir organizma gibi davranabileceği (çalışabileceği), en kuru ağacın bile %3-4 oranında yaş olduğu unutulmamalıdır. Çalgının telleri kullanım sıklığı da gözetilerek 3 ayda bir mutlaka değiştirilmeli, teller değiştirilirken bağlama 'polish' ile temizlenip parlatılmalıdır. Bağlama kullanılmadığı zamanlar asılarak bekletilmemeli, bu esnada teller asla ve asla gevşetilmemelidir.

BAĞLAMADA BOYUTLAR VE SES TONLARI:
1-Meydan Sazı 110 Frekanslı LA sesine akort edilir.Tekne boyu 52,5 cmTekne eni ve derinliği 31,5 cmSap boyu 70 cmTel boyu 112 cm

2-Bağlama 220 Frekanslı LA sesine akort edilir.Tekne boyu 41,5 cmTekne eni ve derinliği 24,9 cmSap boyu 55 cmTel boyu 88 cm

3-Bağlama curası440 Frekanslı LA sesine akort edilir.Tekne boyu 26,5 cmTekne eni ve derinliği 15 cmSap boyu 36 cmTel boyu 58 cm

4-Divan Sazı 146 Frekanslı RE sesine akort edilir.Tekne boyu 49 cmTekne eni ve derinliği 29,4 cmSap boyu 65 cmTel boyu 1 04 cm

5-Tanbura293 Frekanslı RE sesine akort edilir.Tekne boyu 38 cmTekne eni ve derinliği 22,8 cmSap boyu 50 cmTel boyu 80 cm

6- Tanbura Curası 586 Frekanslı RE sesine akort edilir.Tekne boyu 22,5 cmTekne eni ve derinliği 13,5 cmSap boyu 30 cmTel boyu 48 cm[/COLOR]
 

Çağlayağmur

👪
Süper Moderatör
Bağlama

Bağlama ya da Saz Türk Halk Müziğinde yaygın olarak kullanılan telli bir çalgı türüdür.
Yörelere ve boyutlarına göre değişik isimlerle tanınır. kopuz, cura, saz, çöğür, dombra, ikitelli, tanbura, tar, v.b.

240px-Baglama_turc_manche_long.jpg
Kullanılan tekniğe göre mızrap veya parmaklar ile çalınır. Parmaklarla çalma tekniğine şelpe ve dövme denir. Genellikle altta iki çelik ile bir sırma bam, ortada iki çelik ve üstte bir çelik ile bir sırma bam teli olmak üzere toplam 7 tellidir.

Bağlama ailesi

Bağlama, kullanım amaçlarına göre farklı tür ve boylarda çalınmaktadır. Günümüzde genellikle aşağıdaki türlerle tanınır.

Cura (en küçük boy)
Çöğür (kısa kol bağlama)
Tanbura (uzun kol bağlama)
Divan sazı (büyük boy bağlama)
Meydan sazı (en büyük boy bağlama, kullanılmamakta...)
Elektro bağlama (gitar manyetikleri ile) donatılmış bağlama olarak bilinir.

Bağlama düzenleri

Halk müziğinde çoğunlukla karşılaşılan düzenler şunladır: (Parantez içindekiler, üst, orta ve alt tellerin çekilmesi gereken seslerdir).

Bağlama düzeni (La, Sol, Re)
Bozuk düzen, kara düzen (Sol, Re, La)
Misket düzeni (Fa#, Re, La)
Fa müstezat düzeni (Fa, Re, La)
Abdal düzeni (La, La, Sol)
Zurna düzeni (Re, Re, La)
Do müstezat düzeni (Sol, Do, La)

Bağlama Metodları

alt tel: (boş: re) mib, mib2, mi, fa, fad, fad2, sol, solb, la, sib, sib2, si, do, dod, dod2...
orta tel: (boş: sol) lad1, lad2, la, sib, sib2, dod, dod2, do...
üst tel: (boş: la) do, dod, dod2, re, red, red2...
 
Düzenleyen yönetici:
Top