• Merhaba Ziyaretçi.
    "Yapay Zeka Objektif " Fotoğraf Yarışması başladı. İlgili konuya  BURADAN  ulaşabilirsiniz. Sizi de bu yarışmada görmek isteriz...

Bağımsızlık Nedir ?

Suskun

V.I.P
V.I.P
Bağımsızlık Nedir ?


Kısaca: Bağımsızlık, bir milletin veya bir devletin, kendi vatandaşları veya nüfusu tarafından özgürce yönetilebilmesidir. Yani egemenlik haklarının başkasının elinde olmamasıdır.

Bağımsızlık (Tanım 1): Bağımsızlık bir devletin iç ve dış işlerinde bağımsız olarak, istediği gibi hareket edebilmesi. En genel anlamda bağımsızlık; belirli bir ülke üzerinde ve hükumet ile temsil olunan üstün ve merkezi bir otoritenin hükmü ve gözcülüğü altında, hukuki ve otonom bir düzene bağlı olarak yaşayan insanlardan meydana gelen siyasi bir birliğin, yani devletin en belirgin vasfıdır.

Bağımsızlık (Tanım 2): Bir devletin, iç ve dış işlerine başka devletleri karıştırmayacak durumda olması. Bağımsız devletler, toprak bütünlüğüne sahip, kendi kendini serbestçe idare eden, başka devletler karşısında eşit hakları ve yetkileri bulunan devletlerdir. Tam bir bağımsızlık için o devletin iç ve dış işlerinde tam egemen olması gerektir. Buna karşılık dış işlerinde egemen olmayan, iç işlerinde egemen olan ayrı bağımsız devletler de vardır. Bu bakımdan bağımsızlık hali, bir devlet için, egemenlik kavramı ile eşdeğerli bir anlam taşır.

Bağımsızlık (Tanım 3): Alm. Unabhüngigkeit (f), Fr. Independance, İng. Independence. Bir devletin iç ve dış işlerinde müstakil olarak, istediği gibi hareket edebilmesi. En genel anlamda bağımsızlık muayyen bir ülke üzerinde ve hükumet ile temsil olunan üstün ve merkezi bir otoritenin hükmü ve gözcülüğü altında, hukuki ve otonom bir nizama bağlı olarak yaşayan insanlardan meydana gelen siyasi bir birliğin, yani devletin mümeyyiz vasfıdır. Aynı manaya gelmek üzere bağımsızlık, bir devletin,devletler hukuku kaidelerine bağlı kalmak şartıyla, bir başka devletin veya üstün bir otoritenin kendi iç veya dış meselelerine müdahalesi olmadan, kendi organlarının serbest takdiri ile icraatını düzenleyip yürütebilmesi ve bu çerçeve içindeki irade serbestisidir.

Bağımsızlık kavramının mahiyeti ile ilgili olarak değişik fikirler ileri sürülmüştür. Bu fikirlerin hemen hepsi bağımsızlığıekonomik, hukuki ve siyasi unsurlara değişik ölçüde ağırlık vererek açıklamışlardır. Meseleye tarihi gelişim açısından bakıldığında bu üç belirleyici vasfın ekonomik, hukuki ve siyasi bazan tek tek, bazan da birbiriyle çeşitli ölçülerde teşkil ettikleri kombinasyonlar halinde bağımsızlık kavramını belirledikleri görülür. Bir başka deyişle, bağımsızlık kavramının temel belirleyicisi tarihin farklı kesitlerinde ortaya çıkan güçler dengesinin ortaya koyduğu siyasi ve ekonomiktablo olmuştur.

Bağımsızlığın kazanılması ile bağımsızlığın, tanınması kavramlarını da birbirinden ayırmak icab eder. Bağımsızlığın kazanılması için onun mutlaka tanınmasına ihtiyaç yoktur. Siyasi bir camianın bağımsızlığının tanınması demek, bu toplumun devletler hukukunun gerektirdiği devletlik şartlarının yerine getirdiğinin bildirilmesi demektir.


Atatürk'e Göre Bağımsızlık
Yabancı bir devletin koruyuculuğunu istemek insanlık niteliklerinden yoksunluğu, güçsüzlüğü ve beceriksizliği açığa vurmaktan başka bir şey değildir. Gerçekten bu aşağılık duruma düşmemiş olanların, isteyerek başlarına yabancı bir yönetici getirmeleri hiç düşünülemez.

Oysa, Türkün onuru ve yetenekleri çok yüksek ve büyüktür. Böyle bir ulus, tutsak yaşam aktansa yok olsun, daha iyidir.

Öyleyse, ya bağımsızlık, ya ölüm!

İşte gerçek kurtuluşu isteyenlerin parolası bu olacaktır.

Bir an için, bu kararın uygulanmasında başarısızlığa uğranılacağını düşünelim. Ne olacaktı? Tutsaklık.

Şu ayrımla ki, bağımsızlığı için ölümü göze alan ulus, insanlık onur ve şerefinin gereği olan her özveriye başvurduğunu düşünerek avunur ve kuşkusuz, tutsaklık zincirini kendi eliyle boynuna geçiren uyuşuk, onursuz bir ulusla karşılaştırılınca, dost ve düşman gözündeki yeri çok başka olur.

Sonra, Osmanlı soyunu ve saltanatını sürdürmeğe çalışmak, elbette Türk ulusuna karşı en büyük kötülüğü istemekti.

Çünkü ulus, her türlü özveriye başvurarak bağımsızlığını sağlasa da, padişahlık sürüp giderse, bu bağımsızlığa güvenle bakılamazdı.

Artık yurtla, ulusla hiç bir vicdan ve düşünce bağı kalmamış bir suni delinin, devlet ve ulus bağımsızlığının ve onurunun koruyucusu durumunda bulundurulması nasıl uygun görülebilirdi?

Halifeliğin durumuna gelince, bunun bilim ve tekniğin ışığa boğduğu gerçek uygarlık dünyasında gülünç sayılmaktan başka bir durumu kalmış mıydı?

Görülüyor ki, verdiğimiz kararın uygulanmasını sağlamak için ulusun daha alışmadığı sorunlara el atmak gerekiyordu.

Kamunun söz konusu etmesinde büyük sakıncalar bulunacağı düşünülen noktaların söz konusu edilmesinde kesin zorunluluk vardı.

Osmanlı Hükümetine, Osmanlı Padişahına ve Müslümanların halifesine baş kaldırmak ve bütün ulusu ve orduyu ayaklandırmak gerekiyordu.

Türk ata yurduna ve Türkün bağımsızlığına saldıranlar kimler olursa olsun, onlara bütün ulusça silahlı olarak karşı çıkmak ve onlarla savaşmak gerekiyordu. Bu önemli kararın bütün gereklerini ve zorunluluklarını ilk gününde açıklamak ve söylemek, elbette yerinde olamazdı.

Uygulamayı birtakım evrelere ayırmak ve olaylardan yararlanarak ulusun duygu ve düşünceleri üzerinde hazırlamak ve adım adım ilerleyerek amaca ulaşmaya çalışmak gerekiyordu. Nitekim öyle olmuştur. Ancak dokuz yılda yaptıklarımız bir mantık dizisiyle düşünülürse, ilk günden bugüne dek izlediğimiz genel gidişin, ilk kararın çizdiği çizgiden ve yöneldiği amaçtan hiç ayrılmamış olduğu kendiliğinden anlaşılır.

Burada, zihinlerde yer tutabilecek bazı duraksama düğümlerinin çözülmesini kolaylaştırmak için bir gerçeği hep birlikte gözden geçirmeliyiz.

Beliren ulusal savaşın tek amacı, yurdu dış saldırıdan kurtarmak olduğu halde bu savaşın, başarıya ulaştıkça, ulusal iradeye dayanan yönetimin bütün ilkelerini ve şekillerini evre evre bugünkü döneme değin gerçekleştirmesi olağan ve kaçınılmaz bir tarih akışı idi.

Bu kaçınılmaz tarih akışını, gelenekten gelen alışkanlığı ile, hemen sezinleyen hükümdar soyu, ilk andan başlayarak ulusal savaşın amansız bir düşmanı oldu. Bu kaçınılmaz tarih akışını, ilk anda bende gördüm ve sezinledim. Ama, baştan sona, bütün evreleri kapsayan sezgilerimizi ilk anda bütünüyle açığa vurmadık ve söylemedik.

İleride olabilecekler üzerine çok konuşmak, giriştiğimiz gerçek ve maddesel savaşa boş kuruntular niteliği verebilirdi; dış tehlikenin yakın etkileri karşısında üzüntü duyanlar arasında ise, geleneklerine, düşünme yeteneklerine, ruhsal durumlarına uymayan olası değişikliklerden ürkeceklerin ilk anda direnmelerine yol açabilirdi. Başarı için pratik ve güvenilir yol, her evreyi zamanı geldikçe uygulamaktı.

Ulusun gelişmesi ve yükselmesi için esenlik yolu bu idi. Ben de böyle yaptım. Ancak bu pratik ve güvenilir başarı yolu; yakın çalışma arkadaşım olarak tanınmış kişilerden kimileriyle aramızda, zaman zaman görüşlerde, davranışlarda, yapılan işlerde beliren temelli ve ikinci derecede anlaşmazlıkların, kırgınlıkların ve giderek ayrılıkların da nedeni ve açıklaması olmuştur.

Ulusal savaşa birlikte başlayan yolculardan kimileri, ulusal yaşamın bugünkü Cumhuriyete ve Cumhuriyet yasalarına kadar uzayan gelişmelerinde, kendi düşünce ve psikolojilerinin kavrama sınırı bittikçe, bana direnmeye ve karşı çıkmaya başlamışlardır. Bu noktaları, aydınlanmanız için, kamuoyunun aydınlanmasına yararlı olmak için, sırası geldikçe, birer birer göstermeye çalışacağım.

Bu son sözlerimi özetlemek gerekirse diyebilirim ki ben, ulusun vicdanında ve geleceğinde sezdiğim büyük gelişme yeteneğini, bir ulusal sır gibi vicdanımda taşıyarak yavaş bütün toplumumuza uygulatmak zorundayım.
Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK





Atatürk'ün Bağımsızlık Hakkındaki Sözleri
1. Bizden öncekilerin yaptıkları yanlış işler yüzünden ulusumuz sözde bağımsızdı. Ama gerçekte bağımlı bulunuyordu.
2. Ben yaşamak için kesinlikle bağımsız bir ulusun evladı kalmalıyım.
3. Bağımsızlık, özgürlük benim karakterimdir.
4. Ulusun bağımsızlığını, yine ulusun azim ve kararı kurtaracaktır. (1919)
5. Tam bağımsızlık demek, elbette: Siyasal, maliye, ekonomi, adalet, askerlik, kültür……. gibi her alanda bağımsızlık, tam özgürlük demektir.
Bu saydıklarımızdan birisinde bağımsızlıktan yoksunluk, ulusun ve ülkenin gerçek anlamıyla yoksunluk, ulusun ve ülkenin gerçek anlamıyla bütün bağımsızlığından yoksun olması demektir.
6. Egemenlik verilmez, alınır.
7. Özgürlüğün de, Eşitliğin de, Adaletin de dayanak noktası ulusal egemenliktir. Özgürlüğü elinden alınan bir ulus; ne denli zengin ve bolluk içinde olursa olsun, uygar insanların gözünde bir uşaktan daha iyi bir davranışa layık değildir.
8. Ulusal özgürlük, öyle bir ışıktır ki, onun karşısında zincirler erir. Taç ve tahtlar yanar. Hükümdarlar mahvolur.
9. Yaşamak isteyen ulusumuzun isteği bir sözcükle özetlenebilir: Bağımsızlık.


Matematikte Bağımsızlık
Olasılık kuramında iki olayın bağımsız olması bu olaylardan birinin gerçekleşme olasılığının diğer olayın gerçekleşip gerçekleşmediğine bağlı olmaması anlamına gelmektedir.

Örneğin
Bir zarın ilk atışta 6 gelmesi olayı ile ikinci atışta 6 gelmesi olayı bağımsızdır.

Öte yandan, bir zarın ilk atışta 6 gelmesi olayı ilk iki atış sonunda elde edilen sayılar toplamının 8 olması olayına bağlıdır.

Bir kart destesinden seçilen ilk kartın kırmızı olması olayı ile ikinci kartın aynı renkte olması olayı bağımsızdır (kart seçimi yapıldıktan sonra deste ilk haline getiriliyorsa). Ne var ki, seçilen kartın desteye geri konulmaması durumunda bu iki olay bağımlıdır.

Benzer biçimde, iki rassal değişkenin bağımsız oluşu bu değişkenlerden birinin değerinin diğerinden önce gözlenmemiş oluşuna bağlıdır. Bağımsızlık kavramı ikiden fazla olay ya da rassal değişken barındıran durumlara da uygulanabilmektedir.

"Bağımsız" terimi zaman zaman "istatistiksel olarak bağımsız", "sınırdan bağımsız" ya da "mutlak bağımsız" olarak da kullanılmaktadır.
 
E

Elif Duygulu

Ziyaretçi
Gerçekten saolun,bu arada yazıları bir tık daha büyütme imkanınız varsa büyütebilirmisiniz.:keyifliyim=LLmutlulukistebuuu:baygingozler:uykulugozler;;O
 
Top