Forumlar
Yeni Mesajlar
CerezExtra
EĞLENCE ↓
Şans Kurabiyesi
Renk Falınız
ÇerezRADYO
Sevgiliye Özel
ÇerezDERGİ
Hızlı Okuma Testleri
Pratik Çözümler
Yeniler
Yeni Mesajlar
Yeni ürünler
Yeni kaynaklar
Son Aktiviteler
İndir
En son incelemeler
Dükkan
Giriş
Kayıt
Yeniler
Yeni Mesajlar
Menu
Giriş
Kayıt
Uygulamayı yükle
Yükle
Forumlar
Tarih
Dünya Tarihi
Ülkeler Tarihi
Babil Esareti ve Önemli Sonucu
JavaScript devre dışı bırakıldı. Daha iyi bir deneyim için, devam etmeden önce lütfen tarayıcınızda JavaScript'i etkinleştirin.
You are using an out of date browser. It may not display this or other websites correctly.
You should upgrade or use an
alternative browser
.
Konuya cevap yaz
Mesaj
<blockquote data-quote="Sentinus" data-source="post: 821583" data-attributes="member: 115946"><p>MALAKİ, Tanrı ağzından şu ahlâk kaidelerini hatırlatır :</p><p></p><p><em>“Çalınmış olanı, topalı ve hasta olanı takdime için getiriyorsunuz ve sürüde erkek hayvanı varken adak adayıp Rabbe kusurlu olanı kurban edene lanet olsun.....diyor ve sizleri düşman kılıcına vereceğim......”</em> gibi.</p><p></p><p>Bu peygamberler tanrının birer habercisi olduklarını söylerlerken milli Tanrı fikrinden uzaklaşmışlardır. Çünkü işgal edilip Süleyman Mabedi arkada bırakılıp Babil’de esaret hayatına başlanınca halk periyodik mabet ziyaretlerini yapamaz oldu, daha doğrusu Süleyman Mabedinde ibadet etmek imkânsız hale gelince bu duruma bir çare bulmak gerekti. Peygamberler ve bilhassa NEMENİAH Babil’lilere yazdığı mektuplarla Tanrının ritüel ve mabet ayinleriyle ilgisinin şart olmadığını bunun insanın kendi içinde teşekkül edebileceğine dair sayısız telkinlerde bulundular. Mabetlerinden ayrı düşmüş olan İsrail çocuklarının Mâbed’de kurban ve takdime vermeden de Tanrının lütfuna mazhar olabilecekleri ve gelecekte Tanrı Jahvenin İsrail Kavmi ile yeni bir ahite girişeceği ve bu günlerin çok yakın olduğu fikrini git gide yaydılar. Yukarıda söylediğim Kurtarıcı / Soter / Mesih fikrinin doğması bu devirlerde yavaş yavaş şekillenmeye başlar. Böylece bu büyük nebilerin tesiriyle insanlık tarihinde çok ilginç bir yer tutan PROFETİZM (PEYGAMBERLİK) müessesesi çok köklü bir değişikliğe uğramaktadır. Bundan böyle Nebilik Hz. DANİEL örneği bir falcılık, rüya tabirciliği, remilcilik, ekmek parası kazandıran bir uğraş olmaktan çıkıp, yalın bir felsefî ekol şekline dönüşmektedir. Bir gün AMOS'a bir fal bakmasını söylediklerinde verdiği cevap şu olur "Ben ne peygamber ne de peygamber oğluyum". Bu cevabıyla günlük yaşam derdinden uzak olarak sadece tanrısal düşüncelerle ilgili bir kişi olduğunu ima etmektedir.</p><p></p><p>Bu yeni Nebi sınıfı, düşünce ve fikirlerini semboller, alegoriler, paraboller ile izah etmişlerdir. RENAN dahil bir çok yazarlarca bir extaz, psikopatolojik bir hal olarak izah edilmek istenen bu garipsi haller, aslında bu kişilerin cahil kitlelere, sansür ve terör rejimleri zamanında en etkin şekilde hitap edebilme imkânlarını gösterir. Meselâ Nebi NEHEMİAH bir gün halk içinde dolaşırken Babil için bir beddua yazıp Fırat nehrine atar. Bunun sembolik mânâsı Babil’in yakında batacağına işarettir. İŞAYA Peygamber, sokaklarda tamamen çıplak dolaşır. Bunun mânâsı İsrael devleti eğer Mısır ve Amori Devletleri ile ASUR Devletine karşı geldiği takdirde kendisine benzeyeceğini imadır. Unutmadan ilâve edelim bütün nebilerin benzer vasıfları sulh taraftarı olmalarıdır. Bu yüzden vatan hainliği ile suçlanmışlardır.</p><p></p><p>Bu peygamberler, yaşadıkları dönemde BABİL Devletinin veya yerine göre ASUR Devletinin kendi küçük Krallıklarını eninde sonunda yok edeceklerini çok iyi biliyorlar ve bunun İsrael Tanrısı YAHVE'nin arzusu ile olacağını bildiriyorlardı. Zamanına göre bir vatan hainliği sayılabilecek bu denli pervasızca fikir yürütme aynı zamanda Milli Din inanışlarına da ters düşmekteydi.</p><p></p><p>JAHVE gibi İsrael oğullarının milli tanrısı onu yücelteceği yerde düşmanları ile bir olup onu yok etmek istesin, bu o zamanlar için akıl almaz bir durumdu.</p><p></p><p> İbrahim ve Musa Peygamberler zamanından kalma bir ahit ile var olan statükoya ters düşen bu duruma yeni Peygamber nesli şöyle bir izah tarzı bulmuşlardır : Tanrı Yahve sadece İsrael'in Tanrısı değil, evrenlerin ve bütün insanlığın tek Tanrısıdır, bütün kavimlerin hükümdarı, hakimi ve mutlak yargılayıcısıdır. NEHEMİAH (13/23), şöyle der : </p><p></p><p><em>"Ve eğer yüreğinde niçin bunlar başıma geldi dersen fesadının çokluğundan, eteklerinin açılmasındandır."</em></p><p></p><p>İŞAYA ( 45/22 ), Evrensel bir Tanrı için şöyle der:</p><p></p><p></p><p><em>"Ey dünya kavimleri, hepiniz bana yönelin de kurtulun. Çünkü Rab benim ve benden başkası yoktur."</em></p><p></p><p>AMOS (9/7 ):</p><p></p><p><em>"İsrail'i Mısır diyarı'ndan, kurtardığım gibi Filistinlileri Keftor'dan, Suriyelileri Kır'dan ben çıkarmadım mı?"</em></p><p></p><p>Babil Kulesinin mimarı ve akıbeti konumuz dışıdır. (Mimar Peleğ olup Nuh Peygamberin Shem kolundan gelen 5inci oğludur). İbrahim Peygamberin de atasıdır. </p><p></p><p>Kutsal Kitaptaki söz konusu Babil Kulesi olayını salt bir efsane saymak safdillik olur. Bizlere bir işaret verilmiş bir şeyler ima edilmiştir. GİLGAMESH efsanesinde lokal dahi olsa bir Tufan hadisesinin mevcudiyetini biliyoruz. Ayrıca Tekvin X 1.1.deki <em>"Ve bütün dünyanın dili ve sözü birdi"</em> cümlesi biraz şairane gibi görünür. Zira o tarihlerde Sümer, Kaide, Elam, Akkat, Mısır Kavimlerinin kendilerine has yazı ve dilleri zaten mevcut idi. Babil Kulesine dair olay URARTU, HİTİT VE NİNOVA Tabletlerinde yoktur. Olay tamamıyla İbranî kaynaklıdır. Bitüm yani katran ile harç kullanılarak tuğla ile yapılan inşaat tarzı oldukça yeni devirlere rastlar. John T. LAWRENCE, ahlâki bir hikâyeyi yansıtan bu İbranî menşeli olay ile eski Yunan / Minos Medeniyeti Mitolojideki Devlerle Olimpus Tanrılarının mücadelesi efsanesi ile bir paralellik görür.</p><p></p><p>Mitolojideki Devlerin, Olimpus Dağındaki Tanrılarla boy ölçüşmeye kalkmaları gibi, Tevrat'taki, insanoğlunun kibir ve küstahlığı neticesinde perişanlığa uğramış ve yıkılmıştır.</p></blockquote><p></p>
[QUOTE="Sentinus, post: 821583, member: 115946"] MALAKİ, Tanrı ağzından şu ahlâk kaidelerini hatırlatır : [I]“Çalınmış olanı, topalı ve hasta olanı takdime için getiriyorsunuz ve sürüde erkek hayvanı varken adak adayıp Rabbe kusurlu olanı kurban edene lanet olsun.....diyor ve sizleri düşman kılıcına vereceğim......”[/I] gibi. Bu peygamberler tanrının birer habercisi olduklarını söylerlerken milli Tanrı fikrinden uzaklaşmışlardır. Çünkü işgal edilip Süleyman Mabedi arkada bırakılıp Babil’de esaret hayatına başlanınca halk periyodik mabet ziyaretlerini yapamaz oldu, daha doğrusu Süleyman Mabedinde ibadet etmek imkânsız hale gelince bu duruma bir çare bulmak gerekti. Peygamberler ve bilhassa NEMENİAH Babil’lilere yazdığı mektuplarla Tanrının ritüel ve mabet ayinleriyle ilgisinin şart olmadığını bunun insanın kendi içinde teşekkül edebileceğine dair sayısız telkinlerde bulundular. Mabetlerinden ayrı düşmüş olan İsrail çocuklarının Mâbed’de kurban ve takdime vermeden de Tanrının lütfuna mazhar olabilecekleri ve gelecekte Tanrı Jahvenin İsrail Kavmi ile yeni bir ahite girişeceği ve bu günlerin çok yakın olduğu fikrini git gide yaydılar. Yukarıda söylediğim Kurtarıcı / Soter / Mesih fikrinin doğması bu devirlerde yavaş yavaş şekillenmeye başlar. Böylece bu büyük nebilerin tesiriyle insanlık tarihinde çok ilginç bir yer tutan PROFETİZM (PEYGAMBERLİK) müessesesi çok köklü bir değişikliğe uğramaktadır. Bundan böyle Nebilik Hz. DANİEL örneği bir falcılık, rüya tabirciliği, remilcilik, ekmek parası kazandıran bir uğraş olmaktan çıkıp, yalın bir felsefî ekol şekline dönüşmektedir. Bir gün AMOS'a bir fal bakmasını söylediklerinde verdiği cevap şu olur "Ben ne peygamber ne de peygamber oğluyum". Bu cevabıyla günlük yaşam derdinden uzak olarak sadece tanrısal düşüncelerle ilgili bir kişi olduğunu ima etmektedir. Bu yeni Nebi sınıfı, düşünce ve fikirlerini semboller, alegoriler, paraboller ile izah etmişlerdir. RENAN dahil bir çok yazarlarca bir extaz, psikopatolojik bir hal olarak izah edilmek istenen bu garipsi haller, aslında bu kişilerin cahil kitlelere, sansür ve terör rejimleri zamanında en etkin şekilde hitap edebilme imkânlarını gösterir. Meselâ Nebi NEHEMİAH bir gün halk içinde dolaşırken Babil için bir beddua yazıp Fırat nehrine atar. Bunun sembolik mânâsı Babil’in yakında batacağına işarettir. İŞAYA Peygamber, sokaklarda tamamen çıplak dolaşır. Bunun mânâsı İsrael devleti eğer Mısır ve Amori Devletleri ile ASUR Devletine karşı geldiği takdirde kendisine benzeyeceğini imadır. Unutmadan ilâve edelim bütün nebilerin benzer vasıfları sulh taraftarı olmalarıdır. Bu yüzden vatan hainliği ile suçlanmışlardır. Bu peygamberler, yaşadıkları dönemde BABİL Devletinin veya yerine göre ASUR Devletinin kendi küçük Krallıklarını eninde sonunda yok edeceklerini çok iyi biliyorlar ve bunun İsrael Tanrısı YAHVE'nin arzusu ile olacağını bildiriyorlardı. Zamanına göre bir vatan hainliği sayılabilecek bu denli pervasızca fikir yürütme aynı zamanda Milli Din inanışlarına da ters düşmekteydi. JAHVE gibi İsrael oğullarının milli tanrısı onu yücelteceği yerde düşmanları ile bir olup onu yok etmek istesin, bu o zamanlar için akıl almaz bir durumdu. İbrahim ve Musa Peygamberler zamanından kalma bir ahit ile var olan statükoya ters düşen bu duruma yeni Peygamber nesli şöyle bir izah tarzı bulmuşlardır : Tanrı Yahve sadece İsrael'in Tanrısı değil, evrenlerin ve bütün insanlığın tek Tanrısıdır, bütün kavimlerin hükümdarı, hakimi ve mutlak yargılayıcısıdır. NEHEMİAH (13/23), şöyle der : [I]"Ve eğer yüreğinde niçin bunlar başıma geldi dersen fesadının çokluğundan, eteklerinin açılmasındandır."[/I] İŞAYA ( 45/22 ), Evrensel bir Tanrı için şöyle der: [I]"Ey dünya kavimleri, hepiniz bana yönelin de kurtulun. Çünkü Rab benim ve benden başkası yoktur."[/I] AMOS (9/7 ): [I]"İsrail'i Mısır diyarı'ndan, kurtardığım gibi Filistinlileri Keftor'dan, Suriyelileri Kır'dan ben çıkarmadım mı?"[/I] Babil Kulesinin mimarı ve akıbeti konumuz dışıdır. (Mimar Peleğ olup Nuh Peygamberin Shem kolundan gelen 5inci oğludur). İbrahim Peygamberin de atasıdır. Kutsal Kitaptaki söz konusu Babil Kulesi olayını salt bir efsane saymak safdillik olur. Bizlere bir işaret verilmiş bir şeyler ima edilmiştir. GİLGAMESH efsanesinde lokal dahi olsa bir Tufan hadisesinin mevcudiyetini biliyoruz. Ayrıca Tekvin X 1.1.deki [I]"Ve bütün dünyanın dili ve sözü birdi"[/I] cümlesi biraz şairane gibi görünür. Zira o tarihlerde Sümer, Kaide, Elam, Akkat, Mısır Kavimlerinin kendilerine has yazı ve dilleri zaten mevcut idi. Babil Kulesine dair olay URARTU, HİTİT VE NİNOVA Tabletlerinde yoktur. Olay tamamıyla İbranî kaynaklıdır. Bitüm yani katran ile harç kullanılarak tuğla ile yapılan inşaat tarzı oldukça yeni devirlere rastlar. John T. LAWRENCE, ahlâki bir hikâyeyi yansıtan bu İbranî menşeli olay ile eski Yunan / Minos Medeniyeti Mitolojideki Devlerle Olimpus Tanrılarının mücadelesi efsanesi ile bir paralellik görür. Mitolojideki Devlerin, Olimpus Dağındaki Tanrılarla boy ölçüşmeye kalkmaları gibi, Tevrat'taki, insanoğlunun kibir ve küstahlığı neticesinde perişanlığa uğramış ve yıkılmıştır. [/QUOTE]
Alıntıları ekle...
İsim
Spam kontrolü
En iyi yönetim şekli?
Cevapla
Forumlar
Tarih
Dünya Tarihi
Ülkeler Tarihi
Babil Esareti ve Önemli Sonucu
Top