• Merhaba Ziyaretçi.
    "Yapay Zeka Objektif " Fotoğraf Yarışması başladı. İlgili konuya  BURADAN  ulaşabilirsiniz. Sizi de bu yarışmada görmek isteriz...

Atatürk'ün Baba Soyunun Köyü: Kocacık

wien06

V.I.P
V.I.P
Makedonya'nın batı kesiminde yer alan ve günümüzde Kocacık diye adlandırılan köy, Osmanlı'nın Avrupa'ya doğru ilerlediği yıllarda, geçit yolu üzerinde, sarp ve kayalık, savunulması kolay, önemli bir kilit arazi kesimiydi.

Hemen kuzeybatısında da bugün Kocacık Kalesi olarak anılan, o zamanlar Svetigrad Kalesi denilen kale bulunuyordu.

XIV ncü yüzyılın ikinci yarısında, Doğu Roma (Bizans) etkisinden kurtulan Katolik Arnavut prensliklerinin birbirleriyle çekişmelerinden yararlanan Osmanlılar, Arnavutluk topraklarına girmişler ve prenslikleri vergiye bağlamaya başlamışlardı.

1443'te, Osmanlılar'ın İskender Bey adını verdikleri, ulusal kahraman Gjergji Kastrioti ( 1404- 1468), Arnavutlar'ı bir araya toplayarak Osmanlılarla savaşa tutuştu.

Svetigrad (Kocacık) ve Kruje ( Akçahisar ) kalelerini alan ve son derece sarp bir arazi yapısına sahip yöreyi üs olarak seçen İskender Bey, 1444-1446 arasında, Osmanlılar’ın Arnavutluk üzerine düzenlediği akınları başarıyla püskürttü.

Sultanı 2 nci Murat döneminde, Osmanlı birlikleri, 1448’de Svetigrad Kalesi’ni ele geçirdi.
Osmanlı birlikleriyle İskender Bey’in adamları arasındaki muharebe, Svetigrad Kalesi’nin yakınındaki düzlükte oldu.

Bu muharebede, Anadolu’nun Konya/Karaman ile Aydın/Söke yörelerinden gelen atlılar, “Konyarlar” (Konyalılar/Hudut Akıncıları) adıyla ve İsa Bey komutasında, Osmanlı saflarında çarpıştılar. Çok çetin geçen bu muharebeye “ Kocacenk” adı verildi. İskender Bey yenildi ama, Konyarlar da 3 000 civarında şehit verdiler.

Günümüzde, “ Erenler” ya da “ Büyük Şehitlik” denilen yer ve görülen mezar taşları, o günün hatıralarını yaşatmaktadır. Araştırmacı- Yazar Numan Kartal, mezar taşlarında “ Konyarlardan, …oğlu” gibi isimlerin yazılı olduğunu gördüğünü, ifade etmektedir.

Muharebenin kazanılmasından sonra 2 nci Murat, bu akıncı Türkler’in sağ kalanlarına muharebe yöresini tımar olarak verdi. Onlarda buraya yerleşerek, Kocacık adını verdikleri Türk yerleşim bölgesini meydana getirdi.

İlk zamanlar, Kocacıklılar’ın içinde bir bölüm, “ Koca Hamza” isimli bir beye bağlıydı ve bunlara “ Koca Hamza Yörükleri” deniyordu.

Bugün, Kocacık Köyü’nün bir mahallesinin adı “ Hamzaoğlu Mahallesi”dir.

Kocacıklılar’ın anlatımına göre, halen bu mahallede yaşayanlar, mahallenin kurucusu Hamza Bey ve yakınlarının günümüze uzantılarıdır.

İlk gelenleri, Anadolu’dan göçler takip etti. Konyarlar, kafileler halinde gelerek yöreye yerleşti.

Şecaattin Zenginoğlu, Bilgi Çağındaki Türk Gençliğinin Yükselen Sesi-1999 isimli eserinde, “ Fetihnâmelerde, buralardaki Konya Türkleri’ne hudut gazileri unvanı verildiği yazılıdır” demektedir.

Atatürk’ün baba soyunun Konya/Karaman civarından gelerek yerleştikleri Kocacık, Osmanlı döneminde Manastır (Bitola, Bitolj) Vilâyeti’nin dört sancağından biri olan Debre-i Bâlâ’ya bağlıydı.

1912 yılına kadar varlığını nahiye merkezi olarak sürdüren Kocacık, günümüzde Yukarı Jupa Belediyesi’ne bağlıdır.

Kocacık'ın kuzeyinde Debre, güneyinde Struga ile Ohri, doğusunda Kırçova, batısında ise Arnavutluk yer alır. Debre’ye 18 km, Arnavutluk sınırına 8 km. mesafededir. Debre'nin güneydoğusunda yer alan Kocacık, denizden 1080 m. yüksekliktedir. Stogova Dağı’nın "Kocacık Yaylası" adı verilen bölümünün batı eteklerinde kurulmuştur. Yedi mahalle ve on dört köyden oluşmaktadır.

Kocacık, kendisine bağlı köylerin dışında,merkez yerleşim bölgesi olarak; Bireştani, Koçişta ve Novak köyleri arasında, kuzey ve kuzeybatı doğrultusunda uzanır. Kocacık merkezinin sınırları kuzeyde Koçişta köyü, güneyde Ela (Eğla, Evla) köyü, güneydoğuda Novak köyü, batıda ise Osolnisa köyü toprakları ile çevrilidir. Kuzeybatısında ise Bireştani köyü yer almaktadır

Kocacık’a bağlı Novak Köyü’nde, Mustafa Kemal Atatürk Sağlık Ocağı ile Necati Zekeriya İlkokulu hemen dikkati çeken yapılardır.

Kocacık ve ona bağlı köylerde yaşayanlar, Anadolu’dan gelirken yanlarında taşıdıkları Türk örf ve adetlerini aynen muhafaza etmektedirler. Gelenekler içinde ise Hıdrellez ve Nevruz gelenekleri önemli bir yer tutar.

Kocacıklılar, “ Evlâd-ı fâtihan” dır. Kendi deyişleriyle; “ Anadolu Türklüğünün Rumeli’deki seçkin ve onurlu temsilcileridir.”

Türklüğe ve Atatürk’e bağlılıklarıyla tanınan Kocacıklılar, her sene, ölüm yıldönümlerinde, Atatürk’ü saygı ve rahmetle anmaktadırlar.

Kocacık’lı tarihçi Numan Kartal’ın, “ Atatürk ve Kocacık Türkleri” isimli çok kapsamlı bir çalışması vardır. Bu kitap, Kocacık Türkleri’nin maddi kültür unsurlarını derleyen çok önemli bir etnografik araştırmadır.

Numan Kartal :

“…Ali Rıza Efendi, Manastır Vilâyeti’nin Debre-i Bâlâ Sancağı’na bağlı Kocacık’ta dünyaya geldi. Kocacık’ın nüfusu tamamen Türk’tür. Hepsi de Yörük Türkmeni’dir. Anadolu’dan geldiler.
Atatürk’ün dedesi Kocacık’ın Taşlı Mahallesi’nden, babaannesi ise Yukarı Mahalle’dendir. Ayşe Hanım, Taşlı Mahallesi’ne gelin gelmiştir.

Kocacık’ın Taşlı Mahallesi’nin üst tarafında bir yokuş vardır. Önünde küçük bir derecik akar. Bu nedenle oraya Dere Mahallesi de denir. İşte Atatürk’ün büyükbabasının evi oradadır. Kocacık’tan temelli göç ettikleri zaman, evlerini Etem Malik’lere satmışlar.Malik’in oğlu Hayrettin İzmit’te oturmaktadır.“

Bazı değerli araştırmacılar, Atatürk’ün baba topraklarında, geçmişe ait izler aradılar.

Gazeteci Altan Araslı, Manastır’ın Kocacık Köyü’ne giderek yaşayanlarla görüştü; gözlem ve tespitlerini “ Ata’nın Soy Kütüğü” isimli bir yazıyla 10 Kasım 1993’te Milliyet Gazetesi’nde yayınladı.

5 Eylül 1999 tarihli Star Gazetesi’nde de, Ali Öz’ün “ Ata’nın Köyü” başlıklı yazısında, halen Manastır’ın Kocacık Köyü’nde yaşayan Türkler ve onların Atatürk’e duydukları sevgi dile getirildi.

2000 yılında da, Sayın Namık Kemal Zeybek’in başkanlığında Yeni Avrasya Dergisi Ekibi, Kocacık’ı ziyaret etti. Ekibin gözlemlerinden bir kısmı şu şekildedir:

“…Atatürk’ün yakın akrabalarının yaşadıkları yeri merak ettik ve Makedonya’nın batısındaki bir dağ köyü olan Kocacık’a gittik.

Bir zamanlar Osmanlı Devleti’nin sınırları içindeki Manastır Vilayeti’ne bağlı olan Kocacık Nahiyesi, günümüzde Makedonya’nın Debre Şehri yakınlarında, Jupa Belediyesi’ne bağlı, şirin bir dağ köyü…

…Arka arkaya hepsi de Yörüklerin yaşadığı dört köyün içinden geçiyoruz. Pala bıyıklı erkekler, başörtülü kadınlar el sallıyor. Türkçe selâm veriyorlar. Nihayet Kocacık Kalesi de denilen doruk seçilmeye başladı. Bayır yukarı çıkarken büyük bir mezarlıktan geçiyoruz. Hâlâ heybetli gözüken bu mezar taşları, büyük bir Türk şehitliğinde olduğumuzu anlatıyor.

…Nihayet yeşillikler içinde saf ve temiz bir Türk köyü bulduk. İçi dışı güzel, güler yüzlü insanlar.Hepsi de ‘biz Atatürk’ün torunlarıyız’ diyorlar.

…Öğretmen Selim Maksut, bizi evine davet etti. Geleneksel Türk konukseverliği ile ikramlarda bulunduğu tertemiz evine…Bize kısa bir tanıtım yapmayı da ihmal etmedi: Kocacık halkının Konya’dan geldiğini, çok eski tarihlerde köyün adının ‘Kocacenk’ olduğunu, hatta bir ara köye ‘Konyacık’ dendiğini dahi anlattı. Civarda yaşayan insanlar da burada yaşayanları ‘Konyarlar’ olarak tanıyormuş. Köy yakınlarındaki büyük çarpışmadan dolayı köyün adının bir ara Kocacenk, daha sonra da Kocacık olarak anıldığını anlattı.Makedonya resmi adı da aynı imiş. Türkçe yazıldığı gibi, Kocacık.“



Namık Kemal Zeybek :

“…Atatürk, Cumhuriyet’in ilk Konya Milletvekili Naim Hazım Onat’a, ‘Konya benim dedelerimin öz vatanıdır. Onlar, Rumeli’ye Konya’dan göçmüşlerdi’ demişti.

Makedonyalı araştırmacı İlhami Emin ve tarihçi Numan Kartal, Ata’nın dedesi Kırmızı Hafız Ahmet Efendi’nin annesinin Gulalar, babasının Pınarlar adlı ailelerden geldiğini söylüyorlar.

Aile, 1850 yıllarında önce Manastır’a, sonra Selânik’e yerleşmiş.

2000 yılında, Makedonya’nın Ohri ilinin, Debre ilçesinden Kocacık’a gitmiştim. Yolda kime sorsak, Atatürk’ün köyüne mi? diyordu. 16 yörük köyünün ortasında Kocacık’a ulaştığımızda sokakta oynayan küçük Atatürk’leri görüyorum, duygusuna kapıldım. Sarı saçlı, mavi gözlü…Ya da Ata’nın yüz hatlarına sahip yeşil gözlü kumral çocuklar. Kara gözlü kara saçlılar da var. Ata’nın dedesinin evi artık sadece enkaz. Yeri belli…Yerinde yenilenmesi gerekiyor. “

Osmanlı döneminde Türkler, Balkanlar’a yerleşmişler, yüzyıllar boyu buralarda kalmışlardı.
Osmanlı Devleti’nin dağılma sürecinde, Balkanlar’ın çeşitli yerlerinde yaşayan Türkler’in bir kısmı bulundukları yerlerde kalırken, bir kısmı da Anadolu’ya göç etti.



Şaban Kocacenk:

“ Benim soyadım Kocacenk, Kocacık’tan gelir. Büyüklerimden duyduğuma göre, bizim atalarımız Konya/Karaman bölgesinden Manastır civarındaki Kocacık’a göç etmişler. O zamanlar Osmanlı Devleti, Balkanlar’ı Türkleştirmek için Karaman bölgesindeki Türkmenleri zorunlu göçe tabi tutmuş. Atalarım da bu şekilde göç etmişler.

İkinci Dünya Savaşı’ndan sonraki günler içinde, büyükbabamlar ve bazı Kocacıklılar, parça parça Anadolu’ya gelmişler.

Gelenler, özellikle İzmit(Kocaeli), Adapazarı, Bursa, İnegöl ve Manisa gibi şehirlere yerleşmişler. Biz de, Yalova’ya yerleşmişiz.

Ben, bu bilgileri rahmetli babam Süleyman Kocacenk’ten duymuştum.
Bizde, hemen hemen herkes, sarışın ve mavi gözlüdür. Hatta babamın yüz hatları ve gözleri de, Atatürk’e çok benzer.”




İlyas Kocacenk :

“ Büyükbabam Hasan, Manastır’da Kocacık Köyü’nde doğmuş. Askerliği sırasında Resne’de kalmış ve askerliği bitince bir daha köyüne dönmemiş, burada evlenmiş. Babam Hacı, Resne’de doğmuş ve o da Resne’de evlenmiş. Ben de, 1927 yılında, Resne’de doğmuşum.

Rahmetli Hasan dedem, bizleri etrafına toplar ve atalarının Konya bölgesinden gelerek Kocacık’a yerleşen Yörükler olduğunu anlatırdı.

Biz, tamamen Türk örf ve adetlerine göre büyüdük. Çok iyi hatırlıyorum: ramazan ve kurban bayramları çok büyük heyecanla kutlanırdı. Kadınlar arasında kına geceleri tertiplenirdi. Çocukların sünnet törenleri, ramazan geceleri çalan davulcular, hatırladıklarım arasında güzel bir yer işgal eder.

Bizim zamanımızda minarelerde ezan okunması yasaktı ama, cami içindeki ibadete karışmıyorlardı. Camilerin onarılması da yasaktı. Meselâ, bir caminin minaresi yıkıldığında, yenisini yapamıyorduk.

Amcam Abdi’nin yani Şaban Kocacenk’in dedesi’nin Türkiye’ye gitmesinden sonra, 1956 yılında biz de Türkiye’ye gitmeye karar verdik. Gereken tüm işleri tamamladıktan sonra Resne’den trenle Selânik’e, oradan da yine trenle Sirkeci’ye geldik. Amcam Abdi, Yalova’ya yerleşmişti. Biz de, Yalova’ya gelerek yerleştik.

Soyadımızı, atalarımızın köyü Kocacık’tan esinlenerek Kocacenk koyduk.

Bugün, akrabalarımızdan Kocacık ve Resne’de yaşayanlar var.”

Halen, Balkanlar’da kalanlar Anadolu’dan taşıdıkları Türk örf ve adetlerini aynen korurken, Balkanlar’dan Anadolu’ya göçenler de, Balkanlar’daki anıları tüm canlılığıyla muhafaza etmektedirler.

Atatürk’ün anne ve baba soyu, Konya/Karaman yöresinden Balkanlar’a göç eden Türk milli kültür değerleriyle yoğrulmuş Türk Yörük ailelerdendir.

Ailenin çeşitli dalları günümüze ulaşmıştır.

Atatürk’ün hem kendisinde, hem de ailesinde muazzam bir Türklük bilinci vardır.

Atatürk, Türk olmaktan, Türk Milleti’nin bir bireyi olmaktan daima gurur duymuştur.



KAYNAK:
Ahmet Akyol
19 Mayıs 2006
 

wien06

V.I.P
V.I.P
Atatürk’ün Dedesi Kızıl Hafız Ahmet Efendi’nin Evi Kocacık Köyü / Debre-Makedonya
Mustafa Kemal Atatürk’ün anne soyu da, Konya/Karaman’dan gelerek Selanik ile Manastır’ın arasında bulunan Vodina Sancağı’na bağlı “Sarıgöl” de denilen “Kayalar” Nahiyesine yerleştiler. Aile, sonradan Selanik yakınlarında bugün de kaplıcaları ile meşhur olan Lankaza’ya yerleşmiştir. Dedesi Feyzullah Efendi’in taşıdığı “Sofu-zade” (Sofular) lâkabı, yerleştikleri Sarıgöl bölgesindeki yer adları ve ailedeki hatıraların gösterdiği üzere, Atatürk’ün anne soyu Konya/Karaman’dan Rumeli’ye gelen ve bundan dolayı da “Konyarlar” olarak Rumeli’de anılan Yürük, Türkmenlerdendir. Zübeyde Hanım, 1857′de Lankaza’da dünyaya gelmiştir.
 
Top