Atatürk Nasil Mal Edindi?

Çirkin Kral

Forum Tutkunu
Atatürk, Cumhuriyet sonrasında, girişimcisi olmayan, özel sektörü yok denebilecek durumda olan ve tarımı orta çağı yaşayan ülkemizde, özel sektör yaratmak ister, tarımı ortaçağdan kurtararak, nüfusu köylü olan ve tarıma dayalı ekonomiye sahip olan halkımızı ilerletmek, refah düzeyini artırmak ister. Bunun için kendisi örnek olmaya karar verir ve tarım alanında bir girişimci olarak ortaya atılır.

Birbiri ardından; Ankara'da Orman Çiftliği ve Güvercin Çiftliğini oluşturduğu geniş araziyi, Silifke yakınında Tekir ve Şövalye, Tarsus'ta Piloğlu Çiftliklerini, Dörtyol'da Karabasamak Çiftliği ile büyük bir portakal bahçesini ve Yalova'da Baltacı ve Millet Çiftlikleri'ni, parça parça satın olarak işe koyulur.

Bütün bu arazi için ödediği para 100-120 bin lira arasında olur (9). O dönemde arazi çok ucuz, paramız çok kıymetlidir. Bu günkü değeri yaklaşık 71 milyar TL'dir. (1923'te 1 ABD doları 168 kuruş, 2001'de 1 ABD doları 1 milyon TL.)

İşte istismar edilen, olumsuz şekilde yansıtılan konu budur. Bu parayı nereden buldu, bu malları nasıl edindi?

Burada saklı gizli bir şey yoktur. Kaynaklarda da belirtilir, kendisi de açıklar. Bu malları hazineyi hortumlayarak almamıştır. Hint müslümanlarının Kurtuluş Savaşı sırasında kendisine gönderdikleri paranın artan kısmı ile satın almıştır (10).

Burada şu denebilir. Gönderilen yardım parası, kendi adına gönderilmiş olsa dahi, bir amaç için gönderilmiş ve Türk ulusuna yönelik verilmiştir. Dolayısıyla böyle bir parayı kişisel amaçlı kullanmamalıydı. Yaptığı doğru değildir.

Bu yardım parasının amacını, miktarını, nasıl değerlendirildiğini ve Atatürk'ün bu paraya bakış açısını ayrıca vereceğiz ama bu para herşeyden önce kişiye gönderilmiş, Mustafa Kemal'e gönderilmiş, Mustafa Kemal'in tasarrufuna havale edilmiş bir paradır. Harcanması, değerlendirilmesi doğrudan Mustafa Kemal'in kararına bağlı bir paradır. Dolayısıyla Mustafa Kemal, bu parayı kullanma şeklinde özgürdür. Buna rağmen bu parayı kişisel parası gibi görmemiş ve kullanmamıştır. Bu paranın bir bölümü ile satın aldığı çorak toprakları, verimli çiftlikler haline getirmiş, ülkenin çok ihtiyacı olan tarımda ve hayvancılıkta modernleşmeyi başlatmış, köylüye örnek olmuştur. Sanayileşme hamlesini başlatmıştır. Türklerin de girişimci olabileceğini, olması gerektiğini göstermiştir. Türkiye'nin hem tarım, hem sanayi alanında ilk büyük özel teşebbüsü olmuş ve Türkiye'de özel sektörün doğmasına örnek oluşturmuştur.

Yoktan var ettiği işletmelerin işletilmesinde, geliştirilmesinde sahibi gibi yakından ilgilenmiş, çalışmış ancak işletmelerin geliri söz konusu olduğunda sıradan bir yurttaş gibi davranmıştır. Gelirine sahiplenmemiştir. Kendi geliri gibi görmemiştir. 1927 yılına kadar işletme gelirlerini tamamen işletmenin büyümesinde kullandırmış; 1927-1937 döneminde C.H.P.ne bırakmış, sonrasında tüm varlığıyla birlikte hazineye , millete bağışlamıştır. İlginçtir, İşletme ürünlerini, meyvasını, sütünü, peynirini parasını ödeterek satın almıştır. Ben kurdum, benim dememiştir. Bir kilo elmasını dahi bedava yememiştir. Hediye veya örnek gönderilenlerin bile parasını ödetmiştir. Bunda aşırı duyarlılık göstermiştir. Bu duyarlı davranışı da gösteriyor ki; işletmelerini kendi malı gibi görmüyor, milletin malı olarak kabul ediyor ve işletmeleri tam verimle çalışır hale getirdikten sonra da asıl sahibi olarak kabul ettiği milletine bırakıyor. O, sadece milletine tarım ve sanayi işletmesi kazandırmış oluyor. Neyle, kendi gayreti ve çalışmasıyla. Çalışmasının karşılığını bile almayı düşünmüyor.

Böyle bir uygulama üzerine; yardım parasıyla mal edindi, parayı zimmetine geçirdi şeklinde Atatürk'ü suçlamak büyük haksızlıktır, iyilik bilmemektir, gerçeği görmemektir, en basit ifadesiyle kasıtlı olmaktır. Bu uygulamaya yaklaşımın doğrusu, her konuda olduğu gibi bu konuda da Atatürk'e teşekkür borçlu olduğumuzdur.

Asıl uğraşılması, araştırılması gereken konu, Atatürk'ün millete bıraktığı işletmelerin, malların bugünkü durumudur.
 
Top