• Merhaba Ziyaretçi.
    "Yapay Zeka Objektif " Fotoğraf Yarışması başladı. İlgili konuya  BURADAN  ulaşabilirsiniz. Sizi de bu yarışmada görmek isteriz...

Aşk harika bir çiçektir ama korkunç bir uçurumun kenarında onu aramaya cesaret etmen gerekir

yesim434

Hırçın Karadeniz Kızı Biricik Yeşim
AdminE
Bu Ayın Lideri
image.jpeg

Kimimiz sonsuz aşkı arıyoruz, kimimiz aşka inanmıyoruz. Kimimiz bu yolda aşka olan inancımızı kaybetmişiz, kimimiz daha yeni başlıyor bu serüvene. Kimimiz ilk görüşte aşkı savunur, kimimiz bunu imkânsız bulur. Aşk, karında uçuşan kelebeklerden daha mı fazlası? Şairlere ölümsüz dizeler yazdıran, Mecnun’a çölleri aştıran, uğruna ölümü göze aldıran güç aşk değil mi? Sahi, nedir aşk? İnsan ilişkilerini karmaşıklaştıran ve bir o kadar da değerli kılan bu deneyim nasıl başlar, kalp ve beyin bu süreçte aynı safta mı yer alır? Bilinçdışı süreçler eşimizi bulma konusunda etkili mi? Gelin bu soruların cevaplarını arayalım.
qWxVhqq.jpg

Aşk harika bir çiçektir ama korkunç bir uçurumun kenarında onu aramaya cesaret etmen gerekir

Sayfalarca yazsak bile içinden çıkılamayacak aşkı anlamak ve anlatmak güç. Aşk kalpten çok beyin işidir diyebiliriz. Bir bağımlılık gibidir aşk. Bağımlılık yapan tüm maddeler beynimizin ödül sistemini harekete geçirir, beyinde dopamin yani mutluluk hormonu salgılatır. Beynimiz bu konuda o kadar bencildir ki “yok” demekten anlamaz. Bir kere o ödül sistemi harekete geçtiyse, artık beynimiz iki yaşındaki bir çocuğun bencilliğine bürünür. Tek istediği o maddeye ulaşmaktır. Maddeye ulaşmak içinse her yol mubahtır. Sevdiğimiz kişi de beynimizde eroin gibi işte tam bu etkiyi yapar. Onu görünce etrafın pembe toz bulutu olması da bu yüzdendir. Ödül sistemi görevini yerine getirmekle meşgul olsun, biz de o sırada bulutların üzerinde gezinmeye başlarız. Sevdiğimizi görünce dopamin salgılayan beyin, o yokken tıpkı bir bağımlı gibi adeta yoksunluk hissi yaşar. Beynimiz bencilce davranır ve sadece sevgiliyi görmek, onunla olmak ister. Onun için süslenir, onun için elimizden ne gelirse yaparız çünkü yokluğu dayanılmaz bir acıdır.


Hormonlar demişken oksitosin ve vazopressin adı verilen iki baskın hormonun aşık insanlarda yüksek düzeyde bulunduğu ortaya çıkmıştır. Bu hormonların ruhsal açıdan bağlanma ve sarılma üzerinde etkileri vardır. Ayrıca araştırmalara göre vazopressin hormonu sadakat ile ilgilidir. Dağ fareleri ve tarla fareleri üzerinde yapılan tek eşlilikle ilgili deney, bize çok ilginç sonuçlar vermiştir. Bu deneye göre tarla farelerinin, ömrünü tek eşle geçirdiği ve eşini kafese kapatsalar bile kafesin yanında onu beklediği görülmüştür. Ancak dağ farelerinde böyle bir durum söz konusu değildir. Araştırıldığında ise tarla farelerinde çok sayıda bu iki hormon bulunmuştur. Dağ farelerinde ise bu hormonu alacak, ilgili merkeze iletecek reseptör bile yoktur. Etrafınızda sarılan, sevgilisine sadık kalan insanları gördüğünüzde artık biyolojik bir temelden ve gönül rahatlığıyla oksitosin ve vazopressin hormonlarının yüksekliğinden bahsedebilirsiniz.


Hormonlar bir yana, biraz da eşimizi seçerken gerçekleşen bilinçdışı süreçlerden bahsedelim. Söz konusu aşk olunca zıt kutuplar birbirini çekemiyor maalesef. Eşin, kişiye benzemesi, ortak yönlerinin olması gerek, yani tencere misali kapağını bulması gerek sevgili okur. Bizler, bize yakın ve aşina gelen şeyler karşısında kendimizi daha rahat hissederiz. Bu yakınlık konusu hakkında yapılan bir araştırmada sonuçlar çok ilgi çekici. 2004’te psikolog John Jones ve meslektaşları tarafından on beş bin evliliğe ilişkin kayıtlar incelendiğinde çok ilginç bir sonuçla karşılaşılmıştır. Araştırmaya göre isimleri, kendi isminin baş harfiyle başlayan kişilerle evlenenlerin sayısı önemli ölçüde fazlaydı. Bir örnekle açıklamak gerekirse, ismi Esma olan birisinin Enes adlı biriyle evlenmesi bir rastlantıdan daha fazlası. Tamam, az önce bize yakın gelen şeyler karşısında daha rahatız dedik ama hayatımızı birlikte geçireceğimiz bir insanı seçerken baş harfi gibi gereksiz bir detaydan etkilenmekten bahsediyoruz burada. Hal böyle olunca, “Bilinçdışımız biz farkında olmadan daha neler yapıyor, kim bilir?” diye düşünmeden edemiyor insan. Aslında meselenin tamamının harflerde yattığını söyleyemeyiz. Bu durumda asıl olay şudur: Seçilen eş, kişiye kendisini hatırlatır. Psikologlar bu durumu bilinçdışı özsevgi ve örtülü benlikçilik (implicit egotism) olarak tanımlar. Kısaca, kendi yansımamızı başkasında bulmaya bayılırız.


Benzerlik kadar fiziksel ve duygusal yakınlıktan da bahsetmemiz gerek. Büyüklerimiz ne güzel söylemiş: “Gözden ırak olan gönülden de ırak olur.” Bu sözün doğruluğunu hiçbir zaman yabana atmamak gerek sevgili okur. Fiziksel olarak yakında olan kişilere âşık olma ihtimali her zaman daha yüksektir. Biraz daha açacak olursak, yıllar önce görüştüğün birine değil de her gün gördüğün birine âşık olma ihtimalin çok daha fazla sevgili okur. Ama her gün görmek de yeterli değil, ortak paydada buluşabilmek ve duyguların da harekete geçmesi gerek. Duygusal yakınlık dediğimiz şey de budur. Evet, âşık olmak için yukarıda sayılan etmenler gerekir ancak aşk, yapılan tüm araştırmalara rağmen sırlarını korumaya devam ediyor ve tüm karmaşıklığıyla hayatın içinden bize göz kırpıyor.

Belki bu yazıdan sonra aşka karşı bakışımız değişebilir ama değişmeyen tek şey aşkın yolunun düz gitmediğidir sevgili cerezforum okurlari

O çiçeği arayacak cesareti yüreğinizde bulmanız dileğiyle…​

 

yesim434

Hırçın Karadeniz Kızı Biricik Yeşim
AdminE
Bu Ayın Lideri
Çok şey vardı seni anımsatacak...
"Ben sadece Papatya kokusu ile yetindim...

resim.jpg

Bilmeni isterim ki, Yüreğimde ki, en güzel Çiçeksin...
🌹
Hani, denize bakan evler Gibi, öyle huzurlu,
🌹
__Sevmek
🌹
__Varsa tabi...
 

yesim434

Hırçın Karadeniz Kızı Biricik Yeşim
AdminE
Bu Ayın Lideri
Ben çiçeklerden en çok papatyayı severim
neden biliyormusunuz ..?
Çünkü bana hâlâ masum kalan bir şeyler olduğunu hatırlatır.
Ama en cok sadeliğini ve zerafetini severim , papatyanın;
gösterişten uzak ama bir o kadar da göz alıcıdır,
bana göre
narin görünür ama dayanıklıdır
ayrıca onu satın almanıza gerek yoktur,
kırlarda özgürce salınır,
gidip toplayabilirsiniz.
Özgürdür saksıda süs bitkisi gibi yetistiremezsiniz onu
ama bir kaldırım köşesinde hayat bulur bazen.
Ayrıca papatyalar bana hep ilkbaharı hatırlatır,
umudu temsil eder,
benim için.
Gül yada yasemin gibi güzel kokmaz belki ama onlar gibi nazlı da değildir.
Güçlüdür zor şartlara direnebilir.
Ve gülü pek çok kişi sever
ama papatyayı sevmek hayatı anlamak
ve SEVmektir, bence

Seviyormu sevmiyormu
Hiç ugrasma Canim Sevmiyorum :)
 

yesim434

Hırçın Karadeniz Kızı Biricik Yeşim
AdminE
Bu Ayın Lideri
bb.jpg

Ben gönül eğlemek için,
Kimsenin yanına gitmem.
Kalbine dokunamadıysam,
Mümkün değil ellerinden tutmam.
Ben aklından geçmediğimin,
Kapısından geçmem.
Sen beni düşünmediğini söyledin ya,,
Artık aşkın şarabını sunsan,
Senin ellerinden diye onu da içmem...!
 

yesim434

Hırçın Karadeniz Kızı Biricik Yeşim
AdminE
Bu Ayın Lideri
Adam demiş KADINA sana nasıl hitap edeyim KADIN demiş,ki
Gülüm deme dikeni batar
Çiçeğim deme çabuk solar
Papatyam deme vakti geçer
Ciğerim deme ciğerler artık beş para etmiyor
Kuşum deme çabuk uçuyor
Bebegim deme biz okadar
Temiz değiliz,
Bitanem deme
Bizden çok var
Sen en iyisi
Bana KADINIMM de
KADIN bir erkeğe aittir…
🐞
❤
🌹
 

yilmaz27

Ne Mutlu Türküm Diyene
Site Yetkilisi
Süper Moderatör
Eşyalar toplanmış seninle birlikte
Anılar saçılmış odaya, her yere
Sevdiğim o koku yok artık bu evde

Kıyıda köşede gülüşün kaybolmuş
N'olur terk etme, yalnızlık çok acı
Bu renksiz dünyayı sevmiştik birlikte
Sen, kadınım
 

Top