Arabistanlı Lawrence

İngilizler, Osmanlı İmparatorluğunun Ortadoğu'daki topraklarını binbir entrika ile bölüp parçaladıkları için mutlu ve gururludurlar. Böylece petrol dahil tüm kaynaklarla ticari çıkarlar, hiç kan akıtmadıkları halde kendilerine geçmiştir.

Bu entrikaların baş rol oyuncusu ise Oxford Üniversitesi mezunu bir arkeolog olan casus ve ispiyoncu Lawrence'tir. Bu "erkeklikten" nasibini almayan casus, Mekke emirini avucunun içine almış ve asırlardır Ortadoğu'da barış ve adaletle hüküm süren bir idareye karşı arapları kandırmış ve kışkırtmıştır. Kahire'deki İngiliz haber alma merkezinden sürekli talimat alan ve aldığı taktik gereği, üst düzeydeki arap yöneticilerine çeşitli vaadlerde bulunarak onları aldatan bu casus, arap ordularının başında ön safta Türklere karşı savaşmıştır. Osmanlı orduları binlerce zayiat vererek geri çekilmişler; sıra ile şimdiki Suudi Arabistan, Irak, Suriye ve Ürdün düşmüş; Filistin, Şam, Kudüs teker teker düşman eline geçmiştir. İşgal edilen yerlere İngilizler arı gibi üşüşmüşler ve zavallı arapların tüm kaynaklarını çabucak ele geçirmişlerdir.

Bu casusun verdiği "mücadele" filme alınmış ve sinemanın tanınmış oyuncuları Osmanlı İmparatorluğunun dış düşmanlarını heyecanlı senaryolarla görüntülemişlerdir.
"Lawrence of Arabia" filminin bir sahnesi Filistin cephesinde İngilizlere esir düşen binlerce Türk asker ve subayını pejmürde kıyafetleri ile gösterir. Esir kampında zaten bir kısmı ölmüştür. Çoğu da susuzluktan can çekişmektedir. Ayakta kalmayı başarabilmiş üç-beş kişide (aslına uysun diye) Türkçe olarak "su!..su!..su!.." diye İngilizlere yalvarmaktadır.

Nasılsa merhamete gelen İngiliz askerlerinin damacana ile su dağıtırken kameranın görüntülediği sahne gerçekten göz yaşartıcıdır. Medeniyetin kitabını yazmış bir milletin hissiyatinin, acıma hissinin ne kadar yüce olduğu söylenmeye çalışılmaktadır.
Sonradan araplar gerçeği anlayacaklardır ama iş işten geçmiş İngilizler, gizli anlaşma yaptıkları Fransızlarla Ortadoğu'yu paylaşmışlardır bile...
 
Top