Soru: Daha önceki görüşmelerimizden birinde uzaya açılan medeniyetlerin gelişmiş uzay araçları yapmış olabileceklerini, fakat kainattan bir başka kainata geçmek için boyut değiştirmeleri gerektiğini, süratli bir şekilde bu kainatın içinde hareket edebilmek için de o farklı boyutun imkanından yararlanarak çok kısa sürede, çok uzaktaki gezegene gidilebileceğini söylemiştiniz hatırladığım kadarıyla ve aynı şekilde halden hale geçmenin de büyük bir medeniyet farkı olduğunu da belirtmiştiniz. Bu fark ne kadardır? Yanlış mı izah ettim acaba?
Semiyun: Hayır yanlış izah etmediniz. Kainatınız içinde ki pek çok uygarlıklar, kainat içindeki gezegenlere henüz boyut değiştirerek gitme imkanına sahip değillerdir. Elbette ki bunun ötesinde yine sayısız gezegenlere ait uygarlıklar da bizim seviyemizin çok ötesindeki imkanlarla çok daha mükemmel yolculuklar yapmaktadırlar. Ama biz yine bu seviyeden konuyu ele alacak olursak kainatımız içindeki bir gezegenden bir gezegene gitmek normal olarak ışık hızıyla çok uzun zamanları almaktadır. Çok süratli uzay araçları ile yine bu kainatın imkanları dahilinde ışık hızı aşılamayacağından dolayı uzun zamanlara ihtiyaç bulunmaktadır. Ama şayet bir üst boyutun imkanlarından yararlanmak durumunu elde etmiş iseniz, uzay aracınızın vibrasyonel seviyesini yükselterek o boyuta geçer ve o boyut üzerinde çok kısa bir zaman süreci içerisinde yolculuk yaparak tekrar vibrasyonel seviyenizi düşürdüğünüzde mevcut kainatın içindeki çok uzak bir gezegene çok kısa bir sürede seyahat etme imkanına sahip olursunuz. Yalnız bu çok ileri bir aşamayı gerektirmektedir. Bizler yolculuklarımızı çok uzun bir zamandan beri bu yöntem ile yapmaktayız.
Soru: Düşünce gücünüzle olsun, başka teknolojik seviyenizin gücüyle olsun, adeta bozulmaz, tahrip edilmez aletler, sözgelimi; uzay gemileri yapmıştınız. Ama ben yinede şöyle düşünüyorum. Sözgelimi; o uzay gemileri ile güneşe yaklaşabilir misiniz? Vibrasyonel seviyesini değiştirmeden, normal haliyle. Yada yaklaşırsanız ne derece yaklaşabilirsiniz? O aletlerin dayanma gücü, güneşin verdiği ısının ötesinde midir?
Semiyun: Hayır değildirler ve inanınız ki, olamazlar da. Çünkü sizin güneş hakkındaki mevcut bilgileriniz inanın ki, her bakımdan yetersizdir. Biz güneşi sizin tanımadığınız ölçüde tanıdığımız için bu sözü söylemekte sakınca görmüyoruz. Kendi gemilerimizin metali adeta tahrip edilemez bir tarzda inşa edilmiştir. Ama onun tabi hali ile güneşin tabii halini kıyasladığınızda güneşin sıcaklığının eritme gücü, bizim gemilerimizin dayanma gücünü aşmaktadır. Ama bu durum bizim için bir sorun teşkil etmemektedir. Çünkü gerektiğinde gemilerimiz kendi yolları üstünde ortaya çıkan herhangi bir dünyadan, gezegenlerden, anında vibrasyonel seviyesini arttırmak veya değiştirmek suretiyle, adeta delip geçercesine geçebilmektedirler.
Soru: Peki "Peki tahrip edilemez tarzda inşa edilmiştir" sözünden kastettiğiniz neydi?
Semiyun: Elbette ki o sözümüzü de boşuna söylemedik. O gemilerin yapısı yinede tahrip edilemez tarzda inşa edilmiştir. Ve bu tahrip edilemezliğin içine az önce sözünü ettiğim vibrasyonel değişiklikler de girmektedir. Ama bu son cümleyi hesaba katmasak bile gemilerimiz. İnanın ki, asla tahrip olmayacak şekilde yapılmışlardır. Ama bunun denemesini yapmaya kalkacak olursak, elbette ki gemilerimizin dayanma gücünden çok daha üstün mevcut güçler, haller mevcuttur. Ama sizlere bunların kıyaslamasını yapabilecek durumda değiliz. Çünkü sizin mevcut bilgileriniz neyi, neyle kıyaslayacağımızı anlamanıza imkan vermeyecektir. Ama yine aynı şeyi söylüyorum; gemilerimizin maddeleri pek çok uzay gemisinin yapılmış olduğu maddelerden çok daha güçlüdür. Şüphesiz ki, pek çok medeniyetin uzay araçları mevcuttur. Bizim uzay araçlarımız bu medeniyetlerin genel seviyesinin üzerinde güçlere imkanlara sahiptir. Hemen her bakımdan bu böyledir. Çünkü bizim medeniyetimiz, gerçekten şu kainat içinde gelişmiş sayılabilecek medeniyetlerden biridir. Ama şunu da yine önemle belirtirim ki, bizim dahi hiçbir zaman ilişkiye geçemeyeceğimiz seviyelerde medeniyetler, uygarlıklar, esasında bu kelimelerle bile ifade edilemeyecek yaratılmışlıklar mevcuttur. (... )
Soru: O halde kıyas, yine fiziki alemleri kapsayacak tarzda yapılabilir?
Semiyun: Elbette. Ancak bir şey kendine uygun düşebilecek bir şey ile kıyaslanabilir. Bizim sözümüz daha ziyade fiziki alemleri kapsamaktadır. Ve fiziki alemdeki kainatlar, fiziki alemlerdeki uygarlıklar ile karşılaştırıldığında, bizim uygarlığımızın gelişmişlik seviyesi genel seviyenin üzerindedir.
Soru: Uçan Daire başlı başına büyük uzay gemisi midir Çeşitli ebatlarda olmasına rağmen, yoksa bir takım daha önce bildiklerimizin ışığında, mesela; daha büyük gemilerin içinde bulunup da girip-çıkan yardımcı fonksiyonlar gören bir yapıda mıdır?
Semiyun: Aslına bakarsanız her iki tür de bizde mevcuttur. Yani çok büyük çaplı, oval olmayan daha değişik şekillerde uzay gemilerimiz de vardır. Ve bir uzay gemisinin içinde amaca uygun sayıda, daha değişik, sizin uzay gemisi dediğiniz tarzda uzay araçlarımız da vardır. Bu yapılacak işin niteliğine göre bizler tarafından rahatlıkla tanzim edilebilen bir durumdur. Düşündüğünüz gibidir; Yani gerektiğinde uzay araçlarımız birbirine eklenebilir.. Bu da çok rahatlıkla yapılabilir. Ve böylece o amaca göre de uzay gemimiz ya da gemilerimiz hizmet verirler.
Soru: Peki yinede hacimsel olarak konuşursak, mesela; bu şekilde çok büyük uzay gemileriniz vardır dersek büyüklüğü hakkında bir fikir verebilir misiniz?
Semiyun: Elbette. Ama bunun boyu sizin mesafe ölçüleriniz ile 2,5 kilometreyi geçmez. Yanlış duymadınız. Sizin için büyük bir rakamdır. Ama yinede 2,5 kilometreyi geçmez. Elbette ki bundan daha büyük tarzda, çapta gemiler de yapılabilir. Ama bunun inanın ki, büyük bir önemi yoktur. O büyük gemilerimiz, büyük olmalarının gerçekten gerekli olmaları nedeni ile bu şekilde planlanmış ve yapılmıştır. Sözümüzü toparlarsak öyle olmaları icap ettiği için o büyüklükte yapılmışlardır.
Soru: Peki bu büyüklükte bir uzay gemisi yeryüzünde mi, yoksa uzayda mı yapılıyor?
Semiyun: Bu da önemli bir konudur. Bunun teknolojik seviye ile bir alakası yoktur. Boyları birkaç yüz metreyi bulan uzay araçları uzayda inşa edilmektedir. Zira yeryüzünde inşa edildikleri taktirde onu uzaya çıkartacak manyetik güç maalesef dünyanıza zarar verecek çapta bir güç olmak zorundadır. Bu tamamen fiziki bir kanundur. O çapta o hacimde ve o ağırlıkta bir parçanın dünyanın çekim gücünden uzaklaşabilmesi için çok büyük manyetik itme gücüne ihtiyaç vardır. Bu güç ise dünyaya, sizin de tahmin edebileceğiniz gibi önemli fiziki zararlar verir. Bu nedenle de bu çaptaki uzay araçları yerçekiminden uzakta yani uzayda inşa edilmektedir.
Soru: Dev ana gemileriniz içerisinde küçük çaptaki gezegenlere iniş için daha küçük çapta gemileriniz var mı?
Semiyun: Evet ana gemilerimiz içerisinde istenilen oranda daha küçük gemiler mevcuttur.
Soru: Tüm bu uzay gemilerinin bir kullanım süresi var mıdır.
Semiyun: Size inanılmaz gelse de bundan 1 milyon yıl önce yaptığımız uzay gemilerini hala kullanıyoruz diyebilirim. Çünkü bu uçan daireler öyle bir tarzda inşa edilmişlerdir ki, bozulmalarına imkan yoktur. Ama yine de şunu ilave edebiliriz ki, bu uçan dairelerimize biz, bu 1 milyon yıllık süre zarfında gelişen teknolojimize uygun olarak yeni araçlar ve gereçler ilave ettik. Ama hiç birini kaldırıp da sizde olduğu gibi müzeye koymadık, koymamıza da imkan yoktur. Daha birkaç milyon yıllık süre için diyorum.
Soru: Ama belki öyle bir seviyeye geleceksiniz ki, bu birkaç milyon yıl sonra belki fiziki bir araç kullanmaya ihtiyaç kalmayacak.
Semiyun: Hayır bunda yanılıyorsunuz. Fiziki kainatta yaşayan insanların, medeniyetlerin daima fiziki araç-gerece ihtiyaçları olacaktır.
Soru: Peki bu uçan daireler ne yakıtı kullanıyorlar? Bizim bildiğimiz gibi bir depoları mı var, bir enerji mi yükleniyor. Yoksa yine bildiğimiz gibi evrenin her zaman, her yerinde bulunan güçlerden, enerjilerden mi yararlanıyorsunuz?
Semiyun: Hayır. Uzay araçlarımızda herhangi bir yakıt deposu yoktur. Ve uzay araçlarımızın bu tür bir sorunu da yoktur. İşte konunun can alıcı noktası da buradadır. Aslında kainatın her yerinde daima mevcut bulunan güçlerden yararlanma yoluna gitmekteyiz. Ve bu güçlerinde açıkçası bir sınırı yoktur. Uzay araçlarımız kendi kapasiteleri oranında bu güçlerden her zaman için yararlanmakta, böylece ihtiyacı olan enerjiyi temin etmektedirler. Bizim enerjisiz kalma gibi bir problemimiz yoktur.
Soru: Peki bu gücü nasıl temin ediyorsunuz?
Semiyun: Elbette ki gemi kendi içinde bulunan aletler vasıtasıyla bu gücü, bu enerjiyi istediği yönde kullanmakta yani kendisini hareket ettirmekte, vibrasyonel seviyesini yükseltip alçaltmakta ve daha sizin bilmediğiniz maksatlarda kullanmaktadır.
Soru: Şimdi en büyük çaplı o 2,5 kilometre boyundaki uçan dairelerinizi, uzay araçlarınızı yine düşünelim. Onlarda aynı küçük gemiler gibi veyahut da diğer gemiler gibi o büyüklükte olmasına rağmen, uzay yolculuklarını aynı prensip dahilinde mi yapıyorlar? Yani vibrasyonel seviyesini yükselterek bir üst boyuta, üst saman yoluna geçip Einstein'ın dediği gibi o solucan delikleri tünelinden ( o kurtçuklardan) yararlanmak suretiyle mi yolculuklarını yapıyorlar? Bu, o büyük gemiler için de geçerli midir?
Semiyun: İnanınız ki büyük küçük bir sorun yaratmamaktadır. Geminin çapı bir kaç metre de olsa, bir kaç kilometre de olsa; prensip, değişmemektedir. Ve asıl uzak seyahatlere nispeten büyük çaplı gemilerimiz ile gitmekteyiz ki, o gemiler içlerinde bir çok küçük çaplı uçan daireyi de barındırmaktadır ve bu yolculuklar önceki ifadelerimde de belirttiğim gibi üst samanyollarından ( üst boyutlardan) yararlanılarak yapılan yolculuklardır.
Soru: Bizim bir mesafe birimimiz var. Metreden başlıyoruz, kilometre den ve nihayet ışık hızından söz ediyoruz. Sizin uygarlığınız içinde bir mesafe ölçüsü söz konusu mudur?
Semiyun: Hayır. Bizler ‘zaman'ı nasıl sizden farklı bir şekilde niteliyorsak, aynı şekilde mesafeleri de sizden farklı olarak nitelendirmekteyiz. "Şu Samanyolu bize bu kadar uzaklıktadır, şu gezegenin boyu şu kadardır" gibi bir yaklaşımı yada bu tür bir kavramı biz düşünmüyoruz. Böyle bir yaklaşım sizin realitenize uygun bir düşünce biçimidir. Çünkü biz insan varlığını çok farklı olarak ele aldığımız için, mesafeleri de insan varlığının yapısıyla değerlendirdiğimizden ortaya sizinkine benzemeyen bir mesafe nitelemesi çıkmaktadır. Benim fiziki kalıbım için A gezegeni birkaç ışık yılı uzakta olabilir sizin zaman ölçünüze göre ama ben kendi ruhsal gücümü kullandığım anda, o zaman ölçüsünü de niteleyerek, tekrar ediyorum, o zamanın niteliğini de hesaba katarak mesafeyi sizin düşünemeyeceğiniz bir süre içinde kat eder ve o gezegene ulaşırım. Burada "o gezegenin mesafesi şu kadardır" kavramı ortadan kalkar. Aynı sistemi gemilerimiz için de düşünecek olursak, zaman faktörünü de hesaba kattığımızda bizler ulaşacağımız gezegenlere sizinkine benzer bir mesafe koyamayız. Çünkü her gezegenin, her sistemin, her kainatın değişik zaman akış hızları olduğunu biz hesaba katıyoruz. Siz bu hesaplamayı yapmadan bir mesafe tahmininde bulunursanız ondan bilimsel manada kuvvetli bir netice çıkartmanıza imkan yoktur. Yani mesafelerin gerçek nitelemesini yapabilmemiz için, olayın içine mutlaka zaman akış hızını katmak gerekmektedir ki, tek başına buda yeterli değildir. Nihayet mesafe kavramı, iki gezegen arasındaki mesafe kavramı, (sizin için böyle bir kavram söz konusu olduğundan aynı şeyi söylüyorum) o iki gezegene karşı pozisyon alan varlığın ruhsal seviyesiyle de yakından ilişkilidir. Bunu da hesaba katarsak bizim sizinkine benzer bir mesafe kavramına sahip olmadığımız ortaya çıkar. Ama şu demek değildir ki, biz bu konuda bir bilgisizlik içindeyiz. Tam tersine bu konuda, bu şekilde yaklaşımımız sayesinde biz kainatın içindeki gezegenlerin nerede, niçin ve neden bulunduğunu biliyoruz. Uzay araçlarımızla da bu gezegenlere ulaşmak bizim için bu nedenlerle çok daha kolay oluyor. Bu konuya daha derinlemesine girmeye çalışırsak bu akşam için kafanızın karışabileceğini düşünüyorum.
Soru: O zaman şöyle bir kavram çıkıyor ortaya: Yani mesafe ile zaman kavramı birbiriyle çok yakın ilişki içinde diyebilir miyiz?
Semiyun: Elbette bizde zaten sözlerimizin içinde belirttik. Buna birde ruhsal varlığı ilave etmemiz gerekir ki, o zaman sonuç daha net bir şekilde belirlenebilsin.
Soru: Ama yine de şöyle bir kavram düşünülemez mi: Yani söz gelimi; dünyadan bir uzay gemisi havalanıyor ve diyelim ki Neptün gezegenine gidecek. Yine de belli bir zamanda oraya ulaşır.
Semiyun: Her gezegene elbette belli bir zamanda ulaşılır. Ama gerektiğinde biz o zamanları kısaltabiliriz. Şunu da önemle belirtirim ki, farklı boyutlara girdiğiniz anda zaman ve mekan hadisesi de birbiriyle kıyaslanamayacak, yani bir önceki boyutla kıyaslanamayacak şekilde büyüklük ve farklılık kazanmaktadır. Sizler bu konuların hemen hemen hiç birine dünya insanı olarak vakıf değilsiniz henüz.
Semiyun: Hayır yanlış izah etmediniz. Kainatınız içinde ki pek çok uygarlıklar, kainat içindeki gezegenlere henüz boyut değiştirerek gitme imkanına sahip değillerdir. Elbette ki bunun ötesinde yine sayısız gezegenlere ait uygarlıklar da bizim seviyemizin çok ötesindeki imkanlarla çok daha mükemmel yolculuklar yapmaktadırlar. Ama biz yine bu seviyeden konuyu ele alacak olursak kainatımız içindeki bir gezegenden bir gezegene gitmek normal olarak ışık hızıyla çok uzun zamanları almaktadır. Çok süratli uzay araçları ile yine bu kainatın imkanları dahilinde ışık hızı aşılamayacağından dolayı uzun zamanlara ihtiyaç bulunmaktadır. Ama şayet bir üst boyutun imkanlarından yararlanmak durumunu elde etmiş iseniz, uzay aracınızın vibrasyonel seviyesini yükselterek o boyuta geçer ve o boyut üzerinde çok kısa bir zaman süreci içerisinde yolculuk yaparak tekrar vibrasyonel seviyenizi düşürdüğünüzde mevcut kainatın içindeki çok uzak bir gezegene çok kısa bir sürede seyahat etme imkanına sahip olursunuz. Yalnız bu çok ileri bir aşamayı gerektirmektedir. Bizler yolculuklarımızı çok uzun bir zamandan beri bu yöntem ile yapmaktayız.
Soru: Düşünce gücünüzle olsun, başka teknolojik seviyenizin gücüyle olsun, adeta bozulmaz, tahrip edilmez aletler, sözgelimi; uzay gemileri yapmıştınız. Ama ben yinede şöyle düşünüyorum. Sözgelimi; o uzay gemileri ile güneşe yaklaşabilir misiniz? Vibrasyonel seviyesini değiştirmeden, normal haliyle. Yada yaklaşırsanız ne derece yaklaşabilirsiniz? O aletlerin dayanma gücü, güneşin verdiği ısının ötesinde midir?
Semiyun: Hayır değildirler ve inanınız ki, olamazlar da. Çünkü sizin güneş hakkındaki mevcut bilgileriniz inanın ki, her bakımdan yetersizdir. Biz güneşi sizin tanımadığınız ölçüde tanıdığımız için bu sözü söylemekte sakınca görmüyoruz. Kendi gemilerimizin metali adeta tahrip edilemez bir tarzda inşa edilmiştir. Ama onun tabi hali ile güneşin tabii halini kıyasladığınızda güneşin sıcaklığının eritme gücü, bizim gemilerimizin dayanma gücünü aşmaktadır. Ama bu durum bizim için bir sorun teşkil etmemektedir. Çünkü gerektiğinde gemilerimiz kendi yolları üstünde ortaya çıkan herhangi bir dünyadan, gezegenlerden, anında vibrasyonel seviyesini arttırmak veya değiştirmek suretiyle, adeta delip geçercesine geçebilmektedirler.
Soru: Peki "Peki tahrip edilemez tarzda inşa edilmiştir" sözünden kastettiğiniz neydi?
Semiyun: Elbette ki o sözümüzü de boşuna söylemedik. O gemilerin yapısı yinede tahrip edilemez tarzda inşa edilmiştir. Ve bu tahrip edilemezliğin içine az önce sözünü ettiğim vibrasyonel değişiklikler de girmektedir. Ama bu son cümleyi hesaba katmasak bile gemilerimiz. İnanın ki, asla tahrip olmayacak şekilde yapılmışlardır. Ama bunun denemesini yapmaya kalkacak olursak, elbette ki gemilerimizin dayanma gücünden çok daha üstün mevcut güçler, haller mevcuttur. Ama sizlere bunların kıyaslamasını yapabilecek durumda değiliz. Çünkü sizin mevcut bilgileriniz neyi, neyle kıyaslayacağımızı anlamanıza imkan vermeyecektir. Ama yine aynı şeyi söylüyorum; gemilerimizin maddeleri pek çok uzay gemisinin yapılmış olduğu maddelerden çok daha güçlüdür. Şüphesiz ki, pek çok medeniyetin uzay araçları mevcuttur. Bizim uzay araçlarımız bu medeniyetlerin genel seviyesinin üzerinde güçlere imkanlara sahiptir. Hemen her bakımdan bu böyledir. Çünkü bizim medeniyetimiz, gerçekten şu kainat içinde gelişmiş sayılabilecek medeniyetlerden biridir. Ama şunu da yine önemle belirtirim ki, bizim dahi hiçbir zaman ilişkiye geçemeyeceğimiz seviyelerde medeniyetler, uygarlıklar, esasında bu kelimelerle bile ifade edilemeyecek yaratılmışlıklar mevcuttur. (... )
Soru: O halde kıyas, yine fiziki alemleri kapsayacak tarzda yapılabilir?
Semiyun: Elbette. Ancak bir şey kendine uygun düşebilecek bir şey ile kıyaslanabilir. Bizim sözümüz daha ziyade fiziki alemleri kapsamaktadır. Ve fiziki alemdeki kainatlar, fiziki alemlerdeki uygarlıklar ile karşılaştırıldığında, bizim uygarlığımızın gelişmişlik seviyesi genel seviyenin üzerindedir.
Soru: Uçan Daire başlı başına büyük uzay gemisi midir Çeşitli ebatlarda olmasına rağmen, yoksa bir takım daha önce bildiklerimizin ışığında, mesela; daha büyük gemilerin içinde bulunup da girip-çıkan yardımcı fonksiyonlar gören bir yapıda mıdır?
Semiyun: Aslına bakarsanız her iki tür de bizde mevcuttur. Yani çok büyük çaplı, oval olmayan daha değişik şekillerde uzay gemilerimiz de vardır. Ve bir uzay gemisinin içinde amaca uygun sayıda, daha değişik, sizin uzay gemisi dediğiniz tarzda uzay araçlarımız da vardır. Bu yapılacak işin niteliğine göre bizler tarafından rahatlıkla tanzim edilebilen bir durumdur. Düşündüğünüz gibidir; Yani gerektiğinde uzay araçlarımız birbirine eklenebilir.. Bu da çok rahatlıkla yapılabilir. Ve böylece o amaca göre de uzay gemimiz ya da gemilerimiz hizmet verirler.
Soru: Peki yinede hacimsel olarak konuşursak, mesela; bu şekilde çok büyük uzay gemileriniz vardır dersek büyüklüğü hakkında bir fikir verebilir misiniz?
Semiyun: Elbette. Ama bunun boyu sizin mesafe ölçüleriniz ile 2,5 kilometreyi geçmez. Yanlış duymadınız. Sizin için büyük bir rakamdır. Ama yinede 2,5 kilometreyi geçmez. Elbette ki bundan daha büyük tarzda, çapta gemiler de yapılabilir. Ama bunun inanın ki, büyük bir önemi yoktur. O büyük gemilerimiz, büyük olmalarının gerçekten gerekli olmaları nedeni ile bu şekilde planlanmış ve yapılmıştır. Sözümüzü toparlarsak öyle olmaları icap ettiği için o büyüklükte yapılmışlardır.
Soru: Peki bu büyüklükte bir uzay gemisi yeryüzünde mi, yoksa uzayda mı yapılıyor?
Semiyun: Bu da önemli bir konudur. Bunun teknolojik seviye ile bir alakası yoktur. Boyları birkaç yüz metreyi bulan uzay araçları uzayda inşa edilmektedir. Zira yeryüzünde inşa edildikleri taktirde onu uzaya çıkartacak manyetik güç maalesef dünyanıza zarar verecek çapta bir güç olmak zorundadır. Bu tamamen fiziki bir kanundur. O çapta o hacimde ve o ağırlıkta bir parçanın dünyanın çekim gücünden uzaklaşabilmesi için çok büyük manyetik itme gücüne ihtiyaç vardır. Bu güç ise dünyaya, sizin de tahmin edebileceğiniz gibi önemli fiziki zararlar verir. Bu nedenle de bu çaptaki uzay araçları yerçekiminden uzakta yani uzayda inşa edilmektedir.
Soru: Dev ana gemileriniz içerisinde küçük çaptaki gezegenlere iniş için daha küçük çapta gemileriniz var mı?
Semiyun: Evet ana gemilerimiz içerisinde istenilen oranda daha küçük gemiler mevcuttur.
Soru: Tüm bu uzay gemilerinin bir kullanım süresi var mıdır.
Semiyun: Size inanılmaz gelse de bundan 1 milyon yıl önce yaptığımız uzay gemilerini hala kullanıyoruz diyebilirim. Çünkü bu uçan daireler öyle bir tarzda inşa edilmişlerdir ki, bozulmalarına imkan yoktur. Ama yine de şunu ilave edebiliriz ki, bu uçan dairelerimize biz, bu 1 milyon yıllık süre zarfında gelişen teknolojimize uygun olarak yeni araçlar ve gereçler ilave ettik. Ama hiç birini kaldırıp da sizde olduğu gibi müzeye koymadık, koymamıza da imkan yoktur. Daha birkaç milyon yıllık süre için diyorum.
Soru: Ama belki öyle bir seviyeye geleceksiniz ki, bu birkaç milyon yıl sonra belki fiziki bir araç kullanmaya ihtiyaç kalmayacak.
Semiyun: Hayır bunda yanılıyorsunuz. Fiziki kainatta yaşayan insanların, medeniyetlerin daima fiziki araç-gerece ihtiyaçları olacaktır.
Soru: Peki bu uçan daireler ne yakıtı kullanıyorlar? Bizim bildiğimiz gibi bir depoları mı var, bir enerji mi yükleniyor. Yoksa yine bildiğimiz gibi evrenin her zaman, her yerinde bulunan güçlerden, enerjilerden mi yararlanıyorsunuz?
Semiyun: Hayır. Uzay araçlarımızda herhangi bir yakıt deposu yoktur. Ve uzay araçlarımızın bu tür bir sorunu da yoktur. İşte konunun can alıcı noktası da buradadır. Aslında kainatın her yerinde daima mevcut bulunan güçlerden yararlanma yoluna gitmekteyiz. Ve bu güçlerinde açıkçası bir sınırı yoktur. Uzay araçlarımız kendi kapasiteleri oranında bu güçlerden her zaman için yararlanmakta, böylece ihtiyacı olan enerjiyi temin etmektedirler. Bizim enerjisiz kalma gibi bir problemimiz yoktur.
Soru: Peki bu gücü nasıl temin ediyorsunuz?
Semiyun: Elbette ki gemi kendi içinde bulunan aletler vasıtasıyla bu gücü, bu enerjiyi istediği yönde kullanmakta yani kendisini hareket ettirmekte, vibrasyonel seviyesini yükseltip alçaltmakta ve daha sizin bilmediğiniz maksatlarda kullanmaktadır.
Soru: Şimdi en büyük çaplı o 2,5 kilometre boyundaki uçan dairelerinizi, uzay araçlarınızı yine düşünelim. Onlarda aynı küçük gemiler gibi veyahut da diğer gemiler gibi o büyüklükte olmasına rağmen, uzay yolculuklarını aynı prensip dahilinde mi yapıyorlar? Yani vibrasyonel seviyesini yükselterek bir üst boyuta, üst saman yoluna geçip Einstein'ın dediği gibi o solucan delikleri tünelinden ( o kurtçuklardan) yararlanmak suretiyle mi yolculuklarını yapıyorlar? Bu, o büyük gemiler için de geçerli midir?
Semiyun: İnanınız ki büyük küçük bir sorun yaratmamaktadır. Geminin çapı bir kaç metre de olsa, bir kaç kilometre de olsa; prensip, değişmemektedir. Ve asıl uzak seyahatlere nispeten büyük çaplı gemilerimiz ile gitmekteyiz ki, o gemiler içlerinde bir çok küçük çaplı uçan daireyi de barındırmaktadır ve bu yolculuklar önceki ifadelerimde de belirttiğim gibi üst samanyollarından ( üst boyutlardan) yararlanılarak yapılan yolculuklardır.
Soru: Bizim bir mesafe birimimiz var. Metreden başlıyoruz, kilometre den ve nihayet ışık hızından söz ediyoruz. Sizin uygarlığınız içinde bir mesafe ölçüsü söz konusu mudur?
Semiyun: Hayır. Bizler ‘zaman'ı nasıl sizden farklı bir şekilde niteliyorsak, aynı şekilde mesafeleri de sizden farklı olarak nitelendirmekteyiz. "Şu Samanyolu bize bu kadar uzaklıktadır, şu gezegenin boyu şu kadardır" gibi bir yaklaşımı yada bu tür bir kavramı biz düşünmüyoruz. Böyle bir yaklaşım sizin realitenize uygun bir düşünce biçimidir. Çünkü biz insan varlığını çok farklı olarak ele aldığımız için, mesafeleri de insan varlığının yapısıyla değerlendirdiğimizden ortaya sizinkine benzemeyen bir mesafe nitelemesi çıkmaktadır. Benim fiziki kalıbım için A gezegeni birkaç ışık yılı uzakta olabilir sizin zaman ölçünüze göre ama ben kendi ruhsal gücümü kullandığım anda, o zaman ölçüsünü de niteleyerek, tekrar ediyorum, o zamanın niteliğini de hesaba katarak mesafeyi sizin düşünemeyeceğiniz bir süre içinde kat eder ve o gezegene ulaşırım. Burada "o gezegenin mesafesi şu kadardır" kavramı ortadan kalkar. Aynı sistemi gemilerimiz için de düşünecek olursak, zaman faktörünü de hesaba kattığımızda bizler ulaşacağımız gezegenlere sizinkine benzer bir mesafe koyamayız. Çünkü her gezegenin, her sistemin, her kainatın değişik zaman akış hızları olduğunu biz hesaba katıyoruz. Siz bu hesaplamayı yapmadan bir mesafe tahmininde bulunursanız ondan bilimsel manada kuvvetli bir netice çıkartmanıza imkan yoktur. Yani mesafelerin gerçek nitelemesini yapabilmemiz için, olayın içine mutlaka zaman akış hızını katmak gerekmektedir ki, tek başına buda yeterli değildir. Nihayet mesafe kavramı, iki gezegen arasındaki mesafe kavramı, (sizin için böyle bir kavram söz konusu olduğundan aynı şeyi söylüyorum) o iki gezegene karşı pozisyon alan varlığın ruhsal seviyesiyle de yakından ilişkilidir. Bunu da hesaba katarsak bizim sizinkine benzer bir mesafe kavramına sahip olmadığımız ortaya çıkar. Ama şu demek değildir ki, biz bu konuda bir bilgisizlik içindeyiz. Tam tersine bu konuda, bu şekilde yaklaşımımız sayesinde biz kainatın içindeki gezegenlerin nerede, niçin ve neden bulunduğunu biliyoruz. Uzay araçlarımızla da bu gezegenlere ulaşmak bizim için bu nedenlerle çok daha kolay oluyor. Bu konuya daha derinlemesine girmeye çalışırsak bu akşam için kafanızın karışabileceğini düşünüyorum.
Soru: O zaman şöyle bir kavram çıkıyor ortaya: Yani mesafe ile zaman kavramı birbiriyle çok yakın ilişki içinde diyebilir miyiz?
Semiyun: Elbette bizde zaten sözlerimizin içinde belirttik. Buna birde ruhsal varlığı ilave etmemiz gerekir ki, o zaman sonuç daha net bir şekilde belirlenebilsin.
Soru: Ama yine de şöyle bir kavram düşünülemez mi: Yani söz gelimi; dünyadan bir uzay gemisi havalanıyor ve diyelim ki Neptün gezegenine gidecek. Yine de belli bir zamanda oraya ulaşır.
Semiyun: Her gezegene elbette belli bir zamanda ulaşılır. Ama gerektiğinde biz o zamanları kısaltabiliriz. Şunu da önemle belirtirim ki, farklı boyutlara girdiğiniz anda zaman ve mekan hadisesi de birbiriyle kıyaslanamayacak, yani bir önceki boyutla kıyaslanamayacak şekilde büyüklük ve farklılık kazanmaktadır. Sizler bu konuların hemen hemen hiç birine dünya insanı olarak vakıf değilsiniz henüz.