• Merhaba Ziyaretçi.
    "Yapay Zeka Objektif " Fotoğraf Yarışması başladı. İlgili konuya  BURADAN  ulaşabilirsiniz. Sizi de bu yarışmada görmek isteriz...

Adhémar Gelb ve Wilhelm Peters

ZeyNoO

V.I.P
V.I.P
Adhémar Gelb ve Wilhelm Peters

Dünya Savaşının kaybedilmesinden sonra Anschütz Almanya’ya dönmüş ve psikoloji derslerini devam ettirmek sonraki dönemde Mustafa Şekip Tunç ve Ali Haydar Taner’in görevi olmuştur. Ali Haydar Taner aslında bir pedagogdur, ama 1924’e kadar Darülfünun’da kalmış ve “deneysel psikoloji” dersi vermiştir. Mustafa Şekip Tunç’sa felsefe bölümü içinde psikoloji derslerine devam etmiş ve Bergsoncu bir psikoloji anlayışını gelenekselleştirmeye çalışmıştır.

1933 yılı hem Almanya’daki hem de Türkiye’deki öğretim üyeleri için önemli bir yıl olmuştur. Almanya’da iktidara gelen nazi partisi Yahudi kökenli veya Yahudilerle evli olan devlet memurlarını görevlerinden uzaklaştırmış, böylece bir çok öğretim üyesi üniversitedeki görevinden ayrılmak zorunda kalmıştır. Türkiye’de ise aynı yıl içinde yapılan Üniversite Reformu ile İstanbul Darülfünun’u kapatılmış ve yerine İstanbul Üniversitesi’nin açılışı yapılmıştır.

Dönemin Milli Eğitim Bakanı Reşit Galib’in açıklamasına göre15 yeni üniversitede görev alacak öğretim görevlileri üçe ayrılıyordu: Eski Darülfünün hocalarından olup görevlerinden alınmayanlar, yurtdışına eğitim için gönderilmiş olan gençler ve yabancı öğretim üyeleri.

Yabancı öğretim üyelerinin getirilmesine aracı olan kişi, daha önce Darülfünun’u inceleyerek reformun gereklerini bir raporla bildirmesi istenen İsviçreli Albert Malche’dı. Malche, Zürih’te doktor Philipp Schwartz’ın yönetimi altındaki “Yurtdışındaki Alman Öğretim Üyeleri Dayanışma Birliği” (Notgemeinschaft deutscher Wissenschaftler im Ausland) ile temasa geçti. Schwartz’ın iki kez Ankara’yı ziyareti sonrasında Türkiye’ye gelecek öğretim üyeleri belirlendi.

Türkiye’ye gelecek ilk öğretim üyeleri arasında psikolog yoktu. Daha sonra Adhémar Gelb’in davet edilmesi kararlaştırıldı. Sibel Arkonaç “Almanya’dan kaçmış olan Gelb’in” daveti kabul ettiğini ileri sürmektedir.17 Bu iddia Arkonaç’ın çalışmasında hiçbir kaynağa dayandırılmamıştır. Gelb’in daveti kabul edip etmediği bilinmemektedir. Bununla birlikte bilinen bir şey varsa, bu da, Gelb’in görevinden alındıktan sonra Almanya’dan “kaçmayan” az sayıda öğretim üyesinden biri olduğudur. Gelb 1935’e kadar Almanya’da kalmış, sonra İsveç’in Lund Üniversitesi’nden aldığı misafir profesörlüğü kabul ederek oraya gitmiş, ancak sağlığı bozulduğu için kısa süre sonra Almanya’ya dönmüş ve orada ölmüştür.

Gelb’in ölümü üzerine bu kez Wilhelm Peters davet edilmiş ve bu daveti kabul eden Peters 15 Ocak 1937’de İstanbul’a gelmiş ve yeni kurulan “Pedagoji Enstitüsü”nün yöneticiliğini üstlenmiştir. Peters’le ilgili sıkça tekrarlanan bir hata, kendisinin Almanya’dan kaçıp Türkiye’ye geldiği yolundadır. Oysa Peters Almanya’dan ayrıldıktan sonra İngiltere’ye gitmiş, Londra’da East London Child Guidance Clinic’te çalışmaya başlamış ve Türkiye’nin daveti üzerine buradaki görevinden ayrılarak İstanbul’a gelmiştir.
 
Top