• Merhaba Ziyaretçi.
    "Yapay Zeka Objektif " Fotoğraf Yarışması başladı. İlgili konuya  BURADAN  ulaşabilirsiniz. Sizi de bu yarışmada görmek isteriz...

Açlığa Sırlı Çözüm

ZeyNoO

V.I.P
V.I.P

Hayvanlar ve Beslenmeleri​

Hayat için, açlık tehlikelidir; ancak susuzluk öldürücüdür. Besinlerden gelen enerji vücudun yakıtı olmasına rağmen, su, motor yağı gibi fonksiyon görür ve vücudumuzun olmazsa olmazıdır. Su; sayısız kimyevî reaksiyonların gerçekleşmesine, besinlerin vücudun her noktasına taşınmasına, zararlı atıkların da vücudumuzdan atılmasına vesile olur. İnsanlar vücut ağırlıklarının yüzde ikisini, sıvı kaybına bağlı olarak azaltırlarsa, sağlıkları bundan olumsuz etkilenir. Bu oran, yüzde ikiden fazla olursa, hayatî neticeler doğurur.

Biyologlar ve hekimler, canlıların hangi moleküler mekanizmaları kullanarak açlık durumlarında hayatlarını devam ettirdiklerini anlamaya çalışmaktadır. Hepimizin bildiği gibi insanlar, metabolik faaliyetlerini tamamen kapatarak, canlılıklarını koruyamazlar. İnsanların sahip oldukları enerji depoları, ortalama 70 gün kadar yeterli olabilmektedir. Susuzluğa dayanma gücümüz 110 gün arasında değişmektedir. Hattâ uzun süre aç ve susuz kalan kimseler, tekrar beslenmeye başladıklarında, mide ve bağırsak problemleri yaşarlar. Hâlbuki diğer canlılarda durum hiç de böyle değildir. Bu konuda enteresan örnekler verilebilir:

1- Güneydoğu Avustralya'da yaşayan keseli memelilerden Cercartetus nanus, gündüzleri uyuyan geceleri avlanan fareye benzeyen küçük bir canlıdır. Ağırlıkları 1545 gram, boyları da 711 cm. arasındadır. Yaşadığı coğrafya, düzensiz bir iklime, bazen bol bazen kıt besinlere sahip olmasıyla tanınır. Bu küçük yaratık, bereketli günlerde iyi beslenerek yağ depolar. Bunu iktisatlı kullanarak, yaklaşık 310 gün boyunca hiçbir şey yemeden kış uykusunda kalabilir. Bundan dolayı memeliler arasında en uzun kış uykusuna yatan canlı unvanına sahiptir. Aynı cinsin bir başka türü olan Tasmanya'da yaşayan küçük Cercartetus lepidus (6,4 cm. uzunluğunda ve ortalama 7 gr. ağırlığında) ise, en fazla altı ay kadar kış uykusunda kalır. Her iki tür, böceklerle, polenlerle ve nektarla beslenir.

2- Alaska bölgesinde Arktik tundralarda yaşayan mini yer sincabı (Spermophilus parryii), enerji tasarrufunu en ciddiye alan hayvanlardan biridir. Bu canlı, 810 ay süren kış uykusu boyunca, 37 oC olan vücut sıcaklığını, ( -2,8) oC'ye kadar düşürebilmektedir. Diğer yandan Amerikan siyah ayısı (Ursus americanus) ise, kış uykusuna yattığında vücut sıcaklığını normal seviyesinde korumak için, bulunduğu yerde titrer. Avustralya'da yaşayan sırtında sarı-yeşilimsi çizgileri olan kurbağa (Litoria alboguttata) ise, kurak geçen yıllarda, susuz ve besinsiz beş yıl kadar uykuda kalarak hayatını devam ettirebilir. Çünkü bu kurbağa kurak geçen yıllarda, sevk-i İlâhi ile yerin altına tünel kazar, tünel içinde kendi derisini ince bir toprak tabakasıyla örterek kuraklığın menfi tesirlerini en aza indirir. Ayrıca metabolizmasını yavaşlatarak depolanmış enerjisini iktisatlı kullanarak, kuraklık ve kıtlık şartlarına oldukça iyi uyum sağlayabilir. Yağmur tekrar yağdığında, kurbağalar hızlı şekilde yeryüzüne çıkar ve çılgınca beslenmeye başlar. Öyle ki, kendi büyüklüklerinin yarısı kadar büyüklüğe sahip canlıları bile yerler. Çünkü üreyebilmeleri için enerjiye ihtiyaçları vardır.

3- Enerji tasarrufu yapan hayvanların tipik örneklerinden biri de, maymunlar ailesine mensup yağlı-kuyruklu cüce makidir (Microcebus murinus). Bu hayvan Madagaskar ve çevresindeki adaların sık ormanlarında yaşar. Gündüzleri ağaç dallarında dinlenir, gece faaliyet gösterir. Ağaç kovuklarında, dizlerini karnının üzerine çekerek, her yıl yedi ay kadar uykuya yatar. Bu döneminde vücuduna ve kuyruğuna depoladığı yağları kullanarak hayatını devam ettirir. Vücut sıcaklığını sürüngenler gibi, ortam sıcaklığına göre ayarlayarak enerji tasarrufu yapar. Kötü bir ısı izolasyonu olan ağaç kovuğunda, vücut sıcaklığı çevresindeki havanın sıcaklığına bağlı olarak iniş-çıkış gösterir. Isı izolasyonu iyi olan bir ağaç kovuğunda ise, vücut sıcaklığı nispeten sabit kalır.

4- Bu konuda bir başka enteresan örnek de, anavatanı Malezya olan gece kelebeklerinden atlas güvesidir (Attacus atlas). Tırtıllar çok fazla yemek yerken, yetişkin olduklarında yani kelebek hâline geldiklerinde, asla bir şey yemezler. Atlas dâhil, birçok yetişkin güve kelebeğinin ağız yapıları, gereğince gelişmez. Bu yetişkin güveler, lârval dönemde biriktirdikleri yağ depolarına güvenmek mecburiyetindedir. Ancak enerji depoları, uzun süreli enerji sağlayamadığından, iki veya üç haftada ölürler.

5- Bir başka örnek ise, kıyı çulluğudur (Limosa lapponica). Bu kuşun Alaska çeşidi, her yıl insanı hayrette bırakan uzaklıklara hiç mola vermeden göç eder. Uçuşu sırasında hiçbir şey yemez. Âdeta bir depo benzinle 7.000 mil uçar. Bir çalışmada, Batı Alaska'daki yuvasından ayrılan bir dişi kuşun, 7.257 mil uzaklıktaki Yeni Zelanda'ya, ağzına uçuş boyunca bir lokma koymadan, sekiz günde ulaştığı gözlenmiştir. Bu dişi kuşların, uçuşa kalkmadan önce, bir rahmet eseri olarak sindirim organlarının küçüldüğü ve vücut ağırlıklarının yarısının enerji deposu olan yağa dönüştüğü görülür.

6- Avrupa'da yaşayan kara salyongozlarından Helix pomatia da, bu konunun tipik örneklerindendir. Bu canlılar, uzun süren kuraklık veya soğuğun hâkim olduğu mevsimlerde, kendilerini günlerce, hattâ haftalarca kabuklarının içine kilitlerler. Kabuğun içine girer girmez, açıklığı kapatacak hususi bir mukus zar salgılarlar. Bu zar, buharlaşmaya bağlı su kaybını yavaşlatır. Salyangozlar, metabolizma hızlarını azaltarak da enerji tasarrufu sağlarlar. Ortama su geldiğinde veya sıcaklık arttığında, salyangozlar uykudan uyanır ve kabuklarından dışarı çıkarlar.

7- Bu konuda bir başka örnek de, Afrika'da yaşayan akciğerli balıktır (Protopterus amphibius). Hem solungaçlara hem de hava solunumu yapan akciğerlere sahip olan bu balık da, hareketli hayat tarzını yavaşlatarak, enerji tasarrufu yapar. Nehrin veya gölün zeminine tünel kazarak kendini gömer. Su seviyesi azaldığında, kendini koruyacak bir mukus örtü salgılar. Ayrıca enerji tasarrufu için metabolizmasını yavaşlatır. Böylece yaklaşık iki yıl kadar aç kalabilir.

8- Kıtlığa dayanıklı bir başka canlı da, pitondur. O, kıtlık dönemlerinde sindirim sistemini büzüştürerek küçültür ve bir-bir buçuk yıl yemeden yaşayabilir. Fakat bu hayvanlar, kendilerinden bir buçuk misli büyük hayvanları yutabilirler. İnsanlardan ve diğer hayvanlardan farklı olarak, pitonların sindirim sistemi, beslenme aralarında çalışmaz. Sadece avını yediğinde çalışmaya başlar. Avını yemeye başladığında 24 saat içinde, yılanın bağırsakları iki misli büyür. Yemek bittiğinde ise tekrar büzüşerek küçülür.

9- Bu konuda vereceğimiz son örnek ise, imparator penguendir (Aptenodytes forsteri). Bu canlının erkekleri, yavrusuna olan şefkatinden dolayı yaklaşık dört ay kadar aç kalır. Üreme mevsimi, Antarktika kışına denk geldiğinden yumurtadan çıkan yavrular, sıcaklığın -76 oC kadar düşük olduğu bir dünyaya gözlerini açarlar. Dişi penguen yumurtasını bıraktıktan sonra, yumurtaların sıcaklığını muhafaza etme işini eşine bırakır. Kendisi beslenmek ve yağ depolarını doldurmak için okyanusa açılır. Vazifesine düşkün erkek penguen, dört ay boyunca derisindeki kıvrımların altında yumurtanın sıcaklığını muhafaza eder ve bu süre zarfında hiçbir şey yemez ve içmez. Dişi beslenip yuvaya döndüğünde, görevini erkeğinden devralır. Bu sefer de, erkek penguen beslenmeye gider.

Yukarıda verilen örneklerde açıkça görüldüğü gibi, hayvanlar âlemindeki canlıların büyük bir bölümü için hayatın devamlılığı, besinin bol ve kıt olduğu dönemler arasında kurulan hassas dengeye bağlıdır. Açlık veya kıtlık durumlarında, hayatta kalabilmenin püf noktası, var olan enerjinin en verimli şekilde kullanılmasıdır. Bir canlı, kıtlık döneminde açlık durumunu ne kadar iyi yönetebilirse, hayatını sürdürme ihtimali de o kadar artar. Çünkü hayat, dengeli ve ölçülü olma üzerine kurulmuştur. Rahman ve Rahîm olan Rabb'imiz, Rububiyetinin gereği olarak canlılara, kıtlık, kuraklık veya yokluk mevsimlerinde kendilerini koruyabilecek çok farklı mekanizmalar vermiştir. Hayvanlar yaşadıkları ortamlarda besinlerin azaldığı ve çoğaldığı zamanları hissederler ve ona göre davranırlar. Sevk-i İlâhiyle bu periyotlara uygun bir yaşantı geliştirirler.

Açlığa uyum sağlamış canlıların uzun süreli durağan bir hayata geçerek, kısıtlayıcı zor şartlar altında, metabolizmalarını nasıl düzenlediklerini çözümleyebilirsek, belki bir gün biz insanlar da, metabolizmamızı âdeta bir termostat gibi açıp kapatabilen tedaviler geliştirebiliriz. Ayrıca kilo alımı ve kaybını kontrol edebilecek moleküler tedavilerin yolu açılabilir. Aşırı soğuk ve sıcak gibi uç değerlerde hayatta kalabilmenin yolları,- canlılar âleminden ilham alınarak ortaya konulabilir.
 
Top