• Merhaba Ziyaretçi.
    "Yapay Zeka Objektif " Fotoğraf Yarışması başladı. İlgili konuya  BURADAN  ulaşabilirsiniz. Sizi de bu yarışmada görmek isteriz...

Açık Nedir?

ZeyNoO

V.I.P
V.I.P
Açık Nedir?

İsim
1 . Bir gereksinimin karşılanamaması durumu:
"Bütçe açığı."- .
"Ülkenin doktor açığı."- .
2 . Belli bir yerin biraz uzağı:
"Tren yolu nehrin açığından geçer."- .
3 . Denizin kıyıdan uzakça olan yeri:
"Limanda bilinen gemiler, oysa açıklardadır."- B. Necatigil.
4 . (sıfat) Açılmış, kapalı olmayan, kapalı karşıtı:
"Açık pencerenin önünde denize karşı saatlerce dertleştik."- R. N. Güntekin.
5 . (sıfat) Engelsiz, serbest:
"Açık yol."- .
6 . (sıfat) Örtüsüz, çıplak:
"Yolcuların hepsi indikten sonra Mehmet Akif göründü, beni açık başıyla selamladı."- A. Kabaklı.
7 . (sıfat) Boş:
"Kâğıtta açık yer kalmadı."- .
8 . (sıfat) Görevlisi olmayan, boş (iş, görev), münhal:
"Açık kadro."- .
9 . (sıfat) Aralığı çok:
"Açık adımlarla."- .
10 . (sıfat) Çalışır durumda olan:
"Bazı dükkânları açık olan caddeden sola saptılar."- Ö. Seyfettin.
11 . (sıfat) Kolay anlaşılır, vazıh:
"Açık konuşma zamanının artık geldiğine kani idim."- R. N. Güntekin.
12 . (sıfat) Gizliliği olmayan, olduğu gibi görünen:
"Bu adamın her işi açıktır."- .
13 . (sıfat) Her türlü düşünceyi hoşgörüyle karşılayabilen, etkisinde kalabilen:
"... her çeşit kafa ve gönül fırtınalarına açık bir adamdı o."- T. Buğra.
14 . sıfat Rengi koyu olmayan, koyu karşıtı:
"Açık sarı saçlı, zayıf bir kadın keman çalıyordu."- Ö. Seyfettin.
15 . (sıfat) Sevişme sahnelerini bütün çıplaklığıyla anlatan (kitap, resim, film vb.).
16 . (zarf) Belirgin bir biçimde:
"İnsan mağlubiyetini bu kadar açık kabul eder mi?"- M. Yesari.

Atasözü, deyim ve birleşik fiiller
  • (birini) açığa çıkarmak
  • (bir şeyi) açığa çıkarmak
  • (bir durumu) açığa çıkarmak
  • (bir durum) açığa çıkmak
  • (bir durumu) açığa vurmak
  • (birinin) açığı çıkmak
  • açığını aramak
  • açığını bulmak
  • açığını kapamak (veya kapatmak)
  • açık ağız aç kalmaz
  • açık düşmek
  • açık kapamak
  • açık kapı bırakmak
  • açık konuşmak
  • (birine) açık olmak
  • (bir yer, birine) açık olmak
  • açık söylemek
  • (birini) açıkta bırakmak
  • açıkta kalmak (veya olmak)
  • açık tutmak
  • açık vermek
  • açık yaraya tuz ekilmez


Birleşik Sözler
  • açık açık
  • açık ağıl
  • açıkağız
  • açık ağızlı
  • açık alan
  • açık ara
  • açık artırma
  • açık bilet
  • açık bono
  • açık bölge
  • açık büfe
  • açık celse
  • açık ciro
  • açık çek
  • açık deniz
  • açık devre
  • açık dolaşım sistemi
  • açık durum
  • açık duruşma
  • açık düşmek
  • açık eksiltme
  • açık elli
  • açık fikirli
  • açık giyim
  • açık görüş
  • açıkgöz
  • açık gri
  • açık hava
  • açık hece
  • açık hesap
  • açık imza
  • açık işletme
  • açık kahverengi
  • açık kalp ameliyatı
  • açık kalpli
  • açık kapı
  • açık kart
  • açık kestane
  • açık kırmızı
  • açık kredi
  • açık liman
  • açık lise
  • açık maaşı
  • açık mavi
  • açık mektup
  • açık ordugâh
  • açık oturum
  • açık oy
  • açık öğretim
  • açık önerme
  • açık pazar
  • açık pembe
  • açık piyasa
  • açık poliçe
  • açık raf
  • açık rejim
  • açık saçık
  • açık saman rengi
  • açık sarı
  • açık sayım
  • açık seçik
  • açık senet
  • açık sözlü
  • açık şehir
  • açık taşıt
  • açık teşekkür
  • açık tohumlular
  • açık toplum
  • açık tribün
  • açık yara
  • açık yeşil
  • açık yol
  • açık yürekle
  • açık yürekli
  • açık zaman
  • ağzı açık
  • alnı açık
  • bahtı açık
  • başı açık
  • eli açık
  • gözü açık
  • kapısı açık
  • sağ açık
  • sofrası açık
  • sol açık
  • ucu açık
  • uğuru açık
  • yarı açık cezaevi
  • açığa alınmak
  • açığa almak
  • açıktan açığa
  • bütçe açığı dış
  • ticaret açığı
 
Top