• Merhaba Ziyaretçi.
    "Minimalist Fotoğraflar" konulu fotoğraf oylaması başladı. İlgili konuya BURADAN ulaşabilirsiniz. Oylamaya katılmanızı bekliyoruz...

81 - Düzce

YoRuMSuZ

Biz işimize bakalım...
DÜZCE

GENEL BİLGİLER


Yüzölçümü: 1065 km2

Nüfus: 156.326 (2000)

İl Trafik No: 81

Düzce Batı Karadeniz’in tek antik kenti olarak ayakta kalan, günümüzün önemli idari, ekonomik ve sosyal gelişmelerle hep yükselme yolunda; bir çok alanda gelişimini sağlayacak alt yapısı mevcut; ancak 17 Ağustos ve 12 Kasım 1999 Depremlerinden sonra kısa sürede yeniden kalkınabilmesi için; 09 Aralık 1999 tarihinde 81. İl oldu.

Yağmur ormanları olarak adlandırılan ormanları, birbirinden güzel yaylaları, Tabiat harikası Samandere ve Güzeldere Şelaleleri, Efteni Kuş Cenneti, Kaplıcaları, Yaylaları ve Akarsuları ve Batı Karadeniz Bölgesinin ayakta kalan tek Antik Kenti Prusias – Konuralp Müzesi ile görülmeye değer bir ildir.

İLÇELER:

Düzce ilinin ilçeleri; Akçakoca, Cumayeri, Çilimli, Gökyaka, Gümüşova, Kaynaşlı ve Yığılca'dır.

Akçakoca: Akçakoca, Karadeniz Bölgesi'nin Batı Karadeniz Bölümü'nün en batısındadır.

İlçenin 35 km uzunluğundaki kıyı şeridinde yer alan geniş ve kaliteli kumsalı, berrak ve temiz denizi, Ceneviz Kalesi, Fakıllı Mağarası ve hepsinden önemlisi halkının candan ve sıcak oluşu şehri aranan merkez haline getirmektedir.

Gölyaka: Gölyaka ilçesi Batı Karadeniz Bölgesi, batı sınırları içerisinde Düzce İlinin en batı ucunda yer almaktadır. Gölyaka su kaynakları yaylaları ve ormanlarıyla bir çekim merkezi olarak kendisini göstermektedir.

Cumayeri: Düzce’nin kuzeybatısında yer alan Cumayeri ilçesi Aralık 1999’da Düzce’nin il olmasıyla birlikte bu ile bağlanmıştır.

Çilimli: Çilimli Batı Karadeniz Bölgesinde yer almakta olup, doğusunda ve güneyinde Düzce ili, batısında Cumayeri ilçesi ve kuzeyinde Akçakoca ilçesi bulunmaktadır.Özellikle kış aylarında Düzce Ovası’nda görülen sis tabakasına Çilimli ve civarında rastalınmamakta bu nedenle yerleşim alanı olarak ideal bir konumdadır.

Gümüşova: İlçe Düzce iline 18 km. mesafede olup Düzce ovasının bitişiğindedir. Avlanmanın serbest olduğu dönemlerde ilçeden geçen Melen Çayı’nda balık avcılığı yapılmaktadır. İlçe fındık, çay, kayın ve ceviz gibi Karadeniz iklimine has bitki dokusuna sahiptir.

Kaynaşlı: Kaynaşlı, İstanbul-Ankara yolu üzerinde, Bolu Dağı’nın Düzce Ovası’yla birleştiği boğazda kurulmuştur.

12 Kasım 1999’da meydana gelen Düzce depreminde Kaynaşlı yerle bir olmuştur. Uzun fay kırıklarının ve çatlaklarının oluştuğu ilçede 313 kişi hayatını kaybetmiş, 544 kişide yaralanmıştır.12 Kasım depreminde Kuzey Anadolu Fayı kırığı Kaynaşlı’da son bulmuştur. Fayın ucunda bulunan Kaynaşlı bu nedenle 12 Kasım depreminden en fazla etkilenen yerleşim yeridir. Şehirde bulunan binaların %90’ından fazlası hasar almıştır.

Yığılca: Batıdan Düzce ili ve Akçakoca ilçesi, güneyden Kaynaşlı ilçesi ve Bolu ili, kuzeyden Zonguldak ilinin Alaplı ilçesi, doğudan Bolu ilinin Mengen ilçesi ile çevrili bulunmaktadır.

NASIL GİDİLİR?

Karayolu: Düzce ile Türkiye'nin en büyük iki ili olan Ankara ve İstanbul'u birbirine bağlayan TEM otoyolu ve D-100 karayolu üzerinde bulunduğundan ulaşım son derece kolaydır.

Denizyolu: Düzce İli Akçakoca İlçesi ile Karadeniz'e açılmakta olup, Akçakoca iskele barınağı ticari amaçlarla kullanılmaktadır. Ancak Denizyolu ile yolcu ve yük taşımacılığı yapılmamaktadır.

GEZİLECEK YERLER

Müzeler


Konuralp Müzesi: Batı Karadeniz'in tek antik Kenti olan Konuralp Düzce'nin beldesi ve iç içe Antik Roma Kenti olan " Prusias Ad Hypium" üzerine kurulmuştur. Konuralp müzesinde, 1825 adet arkeolojik, 456 adet etnoğrafik, 3837 adet sikke olmak üzere toplam 6118 adet eser bulunmaktadır. Bu eserler müze bahçesi, arkeoloji, etnoğrafya, taş eserler salonları ile sikke bölümlerinde sergilenmektedir.

Müze Tel: (+90-380) 212 38 17

Cami ve Türbeler

Konuralp Beldesi'nde bulunan Konuralp Camii 14. yy' da yapıldığı bilinmektedir. Yüz yıl kadar önce Dilaver Ağa isimli bir şahıs tarafından onarılarak bugüne kadar korunabilmiştir. Konuralp Türbesi, Karaköy Türbeleri, Cumayeri ve Ahmet Dede Türbesi Düzce'nin önemli türbeleridir.

Korunan Alanlar

Düzce - Demirciönü Tabiatı Koruma Alanı


Konumu: Batı Karadeniz Bölgesinde, Düzce ili, Akçakoca ilçesi sınırları içerisinde yer almaktadır. Saha; 430 Ha. büyüklüğündedir.

Ulaşım: Akçakoca'ya 10 km. uzaklıktadır.

Özellikleri: Sahada; kayın,gürgen,kestane ve meşe türlerinin yer yer saf, yer yer karışık meşcereleri oluşturması, optimum yağış alanlarından doğal özellikleri bozulmamış bir örneğini teşkil etmesi yanı sıra zengin bir alt flora ve fauna potansiyeline sahipyöre nadir bir ekosistemi özelliği göstermektedir.

Kayın,gürgen, kestane, meşe, kavak, ıhlamur, kızıl ağaç, yabani fındık, orman gülü, ayı üzümü, böğürtlen, kocayemiş, orman sarmaşığı, ısırgan ve çayır otları sahada bulunan başlıca bitki türleridir.

Sahada; ayı, yaban domuzu, tilki, tavşan, kurt, çakal, karaca, keklik, kartal, karga, yabani güvercin, atmaca bulunmaktadır.
 
Göl ve Şelaleler

Efteni Gölü: Efteni Gölü 100 metre yükseklikte, Düzce ile Gölyaka'nın sınırları içinde kalmaktadır. Düzce'nin 14 km. güney batısında, Elmacık Dağı silsilesinin eteğinde Asar, Uğur, Küçük Melen sularının ve yan derelerin oluşturmuş olduğu tatlı su gölüdür. Efteni Gölü, göçmen kuşların göç yolu üzerinde bulunan önemli ve ender merkezlerden biridir. Göl, 1992 yılında Orman Bakanlığı Milli Parklar Av-Yaban Hayatı Koruma Genel Müdürlüğü tarafından koruma statüsüne alınmış olup, avlanmak yasaktır.

Yaklaşık 150 çeşit su kuşu türüne ev sahipliği yapan gölde, Kuğu, Karabatak, Flamingo, Su Tavuğu, Boz Kaz, Yeşilbaş Ördek, Sakar Meke, Sumru, Kız Kuşu, Çulluk, Balık Kartalı, Balıkçıl, Yılan Boyun, Angıt ilk göze çarpan kuş türleridir. Efteni Gölü çevresinde gölün izlenebilmesi için Kuş Seyir Terasları ile ziyaretçilerin bilgi alabileceği bir de tanıtım merkezi bulunmaktadır.

Güzeldere Şelalesi: Güzeldere Şelalesi, Düzce'nin Gölyaka ilçesinin sınırları içerisinde Düzce'ye 28, Gölyaka'ya ise 16 km mesafedeki Güzeldere Şelalesi 135 m. yüksekliktedir ve estetik yönden yörede ayrıcalıklı bir konuma sahiptir.

Samandere Şelalesi: (Tabiat Anıtı) Düzce'nin güneydoğusunda, il merkezine 26 km. mesafede Samandere Köyü sınırları içinde bulunan ve tabiat olaylarının meydana getirdiği özellikler ile oluşan Samandere Şelalesi, Orman Bakanlığı'nca "Tabiat Anıtı" olarak tescil edilmiştir. Samandere Şelalesi'nin de bulunduğu 500 metrelik dere boyunca, anıt ağaçlar, 3 adet şelale ve 1 de Cadı Kazanı adı verilen derin bölüm bulunmaktadır.

Plajlar

Akçakoca:
Düzce’nin kuzeyinde ve Karadeniz kıyısında yer alan şirin ilçesi Akçakoca, bir tatil ve turizm cennetidir. Karadeniz sahilinde doğal yapısı ile dikkat çekin bu ilçe yaz ayları boyunca özellikle çevre ilçelerde yaşayanların ve bir çok turistin uğrak yeridir. Bu sahil şehrinde çok sayıda otel, pansiyon, kamping ve restorantlar turizme hizmet vermektedir.

Melenağzı Köyü ve Plajı: Akçakoca’nın 13 km batısında bulunan bu Melenağzı Köyü’nde balıkçılık hayli önemlidir .Köy içinden geçerek Karadeniz’e dökülen Melen Çayı, balıkçı teknelerinin barındığı doğal bir liman görünümündedir. Irmak boyunca teknelerle gezi imkanı vardır. Sahil boyunca geniş plajlar, kır kahveleri, gazinolar ve kamping alanları bulunmaktadır.

Karaburun Köyü ve Plajı: Akçakoca ilçesine 10 km. uzaklıktadır. Yeşil ile mavinin içiçe geçtiği Karaburun Plajı, doğal kumsalı, şirin ev ve pansiyonları, kır kahveleri, lokanta ve gazinolarıyla yaz aylarının en önde gelen dinlenme ve eğlenme yerlerindendir.

Edilli Ağzı Plajı: Ormanla denizin adeta kucaklaştığı bu alanda geniş ve doğal plajlar, özellikle sakin yer arayanlar için ideal bir ortamdır.

Çayağzı Kumpınar ve Akkaya Köyü: Karadeniz Ereğli yolu üzerinde, Akçakoca merkezinin 7 km doğusunda başlayan ve sahil boyunca uzanan geniş doğal plajları büyük rağbet gören bu yörede, ormanlar arasında akan derelerde balıkçılık yapılabiliyor. Orman içi piknik ve yürüyüş alanları bulunan bölge kuş avcılığı için de uygundur.

Mağaralar

Düzce'nin Akçakoca ilçesinin 8 km. güneydoğusundaki Fakıllı Köyü'nde bulunan Fakıllı Mağarası ilgi çekmektedir. Mağaraya, 1 metre yüksekliğinde, 15 metre uzunluğundaki bir galeriden ulaşılmaktadır. Hala doğal özelliğini koruyan mağaranın içinde çeşitli yönlere giden galeriler, ilgi çekici sarkıt ve dikitler mevcuttur.

Yaylalar

Kocayayla-Şehirli Yayla, Odayeri Yaylası, Torkul Yaylası, Topuk Yayla, Kardüz Yaylası Düzce'nin önemli yaylalarıdır.

COĞRAFYA

Düzce Batı Karadeniz havzası içinde yer alır. Düzce doğusunda Bolu, batısında Sakarya ve kuzeydoğusunda Zonguldak illeri ile komşudur. Denizden yüksekliği 120-180 metre arasında değişmektedir. Belli başlı akarsuları Büyük Melen Çayı, Küçük Melen Çayı, Asar Suyu, Uğur Suyu ve Aksu Deresidir.

Bitki örtüsü olarak oldukça zengin ve yeşilin her görüntüsü vardır. Ovada kavak, fındık ve çeşitli meyve ağaçlarına, yüksek kesimlerde kayın, meşe, köknar, kızılağaç, çam ağaçların bulunduğu zengin orman alanlarına sahiptir. Ayrıca dik meyilli yüksek olan yerlerde zamanla açılmış fındık bahçeleri geniş yer teşkil etmektedir.

Bölgede yazlar sıcak kışlar soğuk geçmesine rağmen iklimi, Batı Karadeniz iklimi ile Orta Anadolu iklimi arasında geçiş niteliğindedir.

TARİHÇE

Düzce'nin bilinen tarihi M.Ö. 1390 yıllarına kadar gitmektedir. Bu zaman içinde yöre, birçok kavmin ve Devletin istilasına maruz kalmıştır. Bu nedenle, çevre tarih öncesi ve sonrası Frig, Lidya, Pers, Roma, Bizans, Selçuk ve Osmanlı uygarlıklarının izlerini taşımaktadır. Yörenin Osmanlı hakimiyetine geçişi Orhan Gazi'nin Komutanlarından Konuralp Bey tarafından 1323 yılında gerçekleşmiştir.

17 Ağustos 1999 ve 12 Kasım 1999 depremlerini yaşayan Düzce 1'i yeni 6'sı eski ilçe dahil edilerek 09 Aralık 1999 tarihli Bakanlar Kurulu kararıyla İl Statüsüne kavuşturulmuştur.

NE YENİR?

Düzce ilinde yöresel yemekler olarak, Arnavut Böreği, Şıl Börek, Göbete ve Mantısı, Katlama, Sarı Burma ve Su Böreği, Boşnak Böreği ve Tatlısı, Gözleme, Höşmerim ve Tavuklu Keşkeği, Lepsi, Mamursa ve Halujları, Kara Lahana Yemeği ve Mısır Ekmeği sayılabilir.

NE ALINIR?

Düzce'den alınabilecek şeyler olarak yörenin en önemli tarımsal ürünü olan fındık ile tütün kolonyası sayılabilir.

LİNKLER

Düzce Valiliği


YAPMADAN DÖNME

Akçakoca Ceneviz Kalesi'ni gezmeden,
Aydınpınar Beldesi'nde tereyağda alabalık yemeden,
Konuralp Müzesi'ni gezmeden,
Efteni Kuş Cenneti ile Güzeldere Şelalesi'ni görmeden,
Kaynaşlı'da et-mangal yapmadan,
Fındık-tütün kolonyası almadan,

....Dönmeyin.
 
Efteni Kaplıcası (Merkez)
Düzce’nin 18 km. batısında, Düzce-Gölyaka yolu üzerinde, Efteni Gölü’nün kenarında Efteni Kaplıcası bulunmaktadır. Denizden yüksekliği 118 m. olan Efteni Gölü’nün çevresinde kaplıcanın tesisleri bulunmaktadır.

Kaplıcanın suyunun sıcaklığı 42 C. Olup, özellikle romatizma başta olmak üzere bir çok hastalığa iyi gelmektedir.

Derdin Kaplıcası (Merkez)
Düzce’nin 17 km. güneyinde ormanlık alanlarla çevrili 400 m. yüksekliğindeki bir tepe üzerinde Derdin kaplıcası bulunmaktadır. Bu kaplıcanın suyunun sıcaklığı 42 C.dir. Özellikle mide, bağırsak, safra kesesi, karaciğer, böbrek, şeker ve deri hastalıklarına iyi gelmektedir.

Derdin İçmeleri (Merkez)
Düzce’nin 15 km. uzağında Derdin İçmeleri bulunmaktadır. Bu içmelerin de bir çok hastalığa iyi geldiğine inanılmıştır.
 
Konuralp Müzesi

18 Kasım 1994 tarihinde açılan, Roma, Bizans ve Osmanlı dönemlerine ait eserlerin sergilendiği Konuralp Müzesi’nde, 3 teşhir salonu, 1 laboratuar, 2 depo, 1 konferans salonu, idari kısım ve hizmet odası mevcuttur. Müzede 1.831 arkeolojik, 456 etnoğrafik ve 3.837 adet çeşitli devirlere ait sikke olmak üzere toplam 6.124 eser yer alıyor. Arkeoloji ve etnoğrafya salonlarında birbirine bağlı duvar vitrinleri yer alan müzenin arkeoloji salonunda 4 adet sikke vitrini bulunuyor.

Antik Şehir: Prusias Ad Hypium (Konuralp)
Düzce’ye bağlı Konuralp beldesinde yer alan antik şehrin tarihi, milattan önce 3. yüzyıla kadar dayanıyor. Konuralp ilk olarak tarih sahnesine Hypios adı ile çıkıyor. Doğudan batıya uzanan, Küçük Melen ve Tabak Çayları yakınında, ovada son bulan bir tepenin üzerine kurulan kasabanın adı Hypios’dan sonra Kieros olarak anılmaya başlamış.


Kieros’un tarihi de tam olarak aydınlatılamamıştır. Mariandynlere ve Herekleia Devleti’ne karşı harekete geçen Bithynler, kralları 1. Prusias (M.Ö.283 - M.Ö.183)’ın eliyle Sangarios’un doğusundaki Kieros’u zaptettiler. Buraya Bithyn kolonisi yerleştirerek kısa zamanda eskisine göre daha bayındır hale getiren 1. Prusias, şehri bir çok abidelerle süsledi ve tahkim ettirdikten sonra adını da değiştirdi. Böylece Kieros M.Ö. 2. yüzyıl sonlarında tarih sahnesinden çekildi. Burası Kralın adına izafeten “Prusias” ismini aldı. Bursa ve Gemlik’deki diğer Prusias şehirlerinden ayırt edilmek için bu yeni kente Prusias Pros Hypios, yani “Melen Kenarındaki Prusias” adı verildi. Prusias Pros Hypios, M.Ö. 74 yılına kadar Bithyn hakimiyetinde yaşadı. Kral, 4. Nikomedes, Philopater zamanında, siyasi çalkantılara maruz kaldı. Büyük Pontus Kralı Mithridates’in diğer Bithynia şehirleri gibi Prusias Pros Hypios’u istila ederek Pontus hakimiyetine soktu. Bithynia Kralı Nikomedes ise ölmeden önce krallığını Romalılar’a vasiyet yolu ile bıraktı. M.Ö. 74’den sonra, Roma hakimiyeti başladı. Bu devrede Prusias Pros Hypios, Latin kültürünün tesiri altında kaldı. Merkezi Nikomedia olan Bithynia Pontus eyaletinin şehri olarak ve “Prusias ad Hypium” adıyla yaşayışına devam etti. Keşfedilen ve Fransız arkeologlardan Georges Perrot’nun ilim alemine kazandırdığı bir kitabeden, Prusias ad Hypium’da on iki kabile ve her birinin iki başının olduğu anlaşılmaktadır. Ekonomik hayatın Roma Çağı boyunca canlı olduğu, hemen hemen bütün devlet reislerine ait paralardan ve mimari eserlerden anlaşılmaktadır. Şehrin sembolü olan Tanrıça Tyche heykeli ve bu gün Tabak Çayı yatağında toprakla kapanmaya yüz tutan Roma Köprüsü, 3 kemerli ve 10 metre boyundadır. Prusias ad Hypium’un ilk çağlarına ait surlardan ise belirli bir iz kalmamıştır.

Roma Devri, 395’de sona ermiştir. Özellikle, imparatorluğun her yerinde olduğu gibi Prusias’da da dini akımların mücadelesi görüldü. Zira Hıristiyanlık önce gizli, sonra açıkça, eski ve Roma dini inançlarına meydan okuduğu gibi mağlup etmeyi de başarabilmişti. Roma Devri’nin sonlarına doğru, bilinmeyen sebeplerden dolayı İmparator 1. Teheodosius (378-395) 384 ve ya 385’de Paphlogonia ve Bithynia Eyaletleri’nden bazı şehirleri alarak, bunlarla oğlu Honorius’un adını verdiği Honorius Eyaletini kurmuştu. Yeni düzenlemede Prusias ad Hypium da bu eyaletin sınırları içinde önemli bir şehir mevkiini koruyabilmişti. 535 yılına doğru Prusias (Konuralp), Claudiopolis’ten sonra bölgede ikinci önemli şehir oldu. Konuralp’de bulunan Hac işaretli mezar mermerleri de bu devre ait arkeolojik kalıntılardandır. 395’de Büyük Theodosius öldü ve Roma İmparatorluğu resmen Doğu ve Batı olmak üzere ikiye bölündü. Bu dönemde Prusias ad Hypium da Doğu Roma İmparatorluğu sınırlarında kaldı. Düzce, Osman Gazi’nin beyliği sırasında Türk hakimiyetine katıldı. Orhan Gazi’nin mahiyetinde Geyve, Alp Suyu, Karacebüş hisarlarını fetheden Konur Alp, Akçakoca ve Abdurrahman Gazi, Bizans devrinde Regio Tarsia adı verilen Akova’ya akınlara başladı. Konuralp, Bolu topraklarına karşı bir sefer düzenlemiş, Düzbazar’ı ele geçirdikten sonra da, şimdi yeri hala belirlenemeyen Uzunca-Bel’de Bizanslılar’la iki gün vuruşmayarak beklemiş ve arkasından son darbeyi vurmuştur. Osman Gazi, Düzce Pazarı (yani ovayı) ve Bizans Prusias’ını, Konur Alp’in yönetimine verdi. 14. yüzyılın ilk çeyreğinden itibaren bu bölge Konur Alp ili ve kısaca “Konrapa” diye anılmıştır.

Antik Tiyatro(40 Basamaklar):


Konuralp’in etnik zenginliğini gösteren en önemli kalıntılarından biri de tiyatrosudur. Halk arasında 40 Basamaklar olarak da bilinen antik tiyatro, M.S. birinci yüzyıla kadar yöreye hakim olan Prusias Krallığı döneminin sanatsal zenginliğini gösteren en canlı eserler arasındadır. Adı her ne kadar 40 Basamaklar olarak anılsa da, tiyatro ilk zamanlarından bu güne, sahnesi yıkılmış, oturma kademeleri ise yarı yarıya yok olmuş bir eser olarak kalmıştır. Tepenin üst kısmına yaslanmış olarak duran tiyatro, yarı daire şeklinde olup, iki ucu kesilmiş , oturma kademeleri yarı daireden daha kısa bir şekil almıştır. Güneye bakan tiyatronun uzunluğu 100 metre, genişliği ise 74 metredir. Beyaz, sağlam ve mahalli güzel kalkerli taşlardan yapılmıştır. Üst kısmındaki oturma kademelerinin yarısı iyi korunabilmiş durumdadır. Aslan pençeleri ile süslenmiş olan oturma kademelerini bölümlere ayıran yedi merdiven bulunuyor. Sahne binası büyük dikdörtgen şeklinde olan tiyatronun, sağda ve solda bir koridora açılan kemerli geçitleri ile orkestranın bulunduğu kesime geçiliyor. Kemerlerden yalnızca en sağdaki, yarı daire şeklinde ve örtülü olanı bugüne kadar ayakta kalmıştır. Sahnenin önündeki üç büyük kemerli kapıdan ise bu gün yalnızca biri sağlam olarak duruyor. Cephede korniş altında büyük harflerle yazılı Yunanca kitabeden ise küçük bir parçası bugüne kadar muhafaza edilebilmiştir. Yaklaşık 2000 yıllık tiyatronun alanı içinde kalan yapıların istimlak edilmesi, Konuralp Belediyesi tarafından çevre düzenlemesi ve aydınlatmasının yapılmasından sonra düzenlenen çeşitli etkinliklerle yeniden canlandırıldı. Antik Tiyatro son yıllarda düzenlenen festival ve konserlere de ev sahipliği yapıyor.

Mermer Köprü: Konuralp’in batısından geçip, Efteni Gölüne dökülen Tabak Deresi üzerinde; Akçakoca yolu ile Çilimli yol ayrımındaki mermer köprünün bu gün yalnızca 10 metrelik üç kemeri görülebiliyor. Beyaz mermer bloklardan ve hiç harç kullanılmadan yapılmış olması köprünün en büyük özelliği olarak tanımlanıyor. Akçakoca Yolu Konuralp çıkışında bu gün kullanılmakta olan yeni köprünün arkasında kalan tarihi mermer köprünün, 50 yıl kadar önce, halen faaliyette olan yeni köprü yapılıncaya kadar kullanılmış olduğu biliniyor. Ancak ne zaman ve nasıl yarısının yıkıldığı konusunda kesin bir bilgi yok. Yarısı yıkılmış olmasına rağmen bu gün bile taş yapısı bozulmamış olan köprünün de M.S. birinci yüzyıla ait olduğu sanılıyor. Kısa bir süre öncesine kadar çevresindeki evlerin bahçesinde kaybolan köprünün yoldan ancak bir bölümü fark edilebiliyordu. Akçakoca yolu üzerinde sürdürülen yol genişletme çalışmaları kapsamında dere üzerine yapımına başlanan ikinci köprünün kazıları sırasında tarihi mermer köprü de çevresi açılarak gözler önüne çıkartıldı.

Mozaikler:
İlk olarak 1959 yılında Konuralp şehir merkezinin güneyinde, Akçakoca yolu kenarında Eski Roma Yolu olduğu tahmin edilen kanal mevkiinde tesadüfen iki büyük ve önemli mozaik bulunmuştur. Daha sonra bu mozaiklerin bulunduğu alanda İstanbul Arkeoloji Müzeleri adına kazı yapılmıştır. Mozaikler o tarihte yeterli ödeneğin olmaması nedeni ile çıkartılamamış ve üzeri yeniden kapatılmış. 1997 yılında Konuralp Turizm Tanıtma Derneği tarafından başlatılan girişimler sonucunda Kültür Bakanlığı’ndan izin alınarak Bolu Müze Müdürlüğü’nün gözetiminde mozaik için yeniden kazı başlatıldı. 1959 yılında bulunan ve üzeri kumla kapatılan mozaikler ortaya çıkarıldı. 40 metrekarelik mozaik zeminde lir çalan Orpeus, çevresinde hayvanlar ve dört köşesinde dört mevsim tasvirli kadın başı figürleri bulunuyor. Diğer mozaikte ise Achilleus ve annesi Thetis’le ilgili ve bir sahne resmedilmiştir. Mozaik zeminin M.S. 1. yüzyılda Roma Devri’nde yaşayan zengin bir Romalı’nın evinin salonuna ait zemin döşemesi olabileceği tahmin ediliyor.

Surlar: Roma çağına ait olan kale duvarlarından hiç bir kalıntı görülmüyor. Ancak, M.S. 253-268 yıllarında İmparator Gallienus zamanına ait sikkede, Prusias-ad-Hypium’un iki kuleli şehir kapısının tasviri görülmekte. Bizans çağı surlarının 200 metrelik bir kısmı ise hala ayakta. Bu surlar, Akçakoca Yolu kenarında, Antik köprünün bulunduğu yerin tam karşısından başlayarak Hamam Sokağı’na kadar devam ediyor. Evlerin bahçelerinde kalan surların bir kısmı bugün kimi yerde evlerin temelini kimi yerde de bahçe duvarlarını oluşturuyor. Yine şehir merkezinin güneyinde; Düzce’den gelen ana caddenin sağında Antik tiyatroya uzanan dar bir yol üzerinde bulunan ve “Atlı Kapı” adı ile anılan bir kapı bulunuyor. Sokağa da adını veren Atlı Kapı’nın ikinci defa kullanılmış olan mahal taştan büyük bir lentosu bulunuyor. Üzerinde at tasviri ve Yunanca bir kitabe bulunan taşın, bir Prusias vatandaşı tarafından annesine mezar kitabesi olarak yapıldığı sanılıyor. Surlar buradan itibaren bir süre daha güneydoğu istikametine doğru devam ediyor ve kare şeklinde bir kule ile son buluyor. Kale duvarları, bir biri üzerine konan kitabeli sunaklar, kaideler, tiyatroya ait oturma kademeleri ve büyük bloklarla yapılmış. Bizans dönemine ait olan surların büyük bir kısmı yarı yarıya toprak altında kalmış. Toprak üstünde bulunanlar ise ya evlere temel taşı olarak ya da bahçe duvarı gibi çeşitli amaçlarla kullanılıyor. Diğer tarafta şehrin yüksek kısmında, akropolde, Osmanlı dönemine ait surlar bulunuyor. Bu surların bulunduğu çevrede yörenin meşhur ağası Topçuoğlu Ailesi’nin konağının bulunduğu belirtiliyor.

Su Kemerleri :Şehrin eski su tesisatından kalma 11 tane istinat ayağı, akropol tepesi ile Kemer Kasım Köyü yolu üzerindeki tepeler üzerinde sağlam olarak duruyor. Üzerinden geçen su kanallarını taşıdığı sanılan su tesisatı moloz taş ile yapılmış. Tesisat kimi kaynaklara göre Osmanlılar dönemine, kimi kaynaklara göre ise daha eski dönemlere ait olarak belirtiliyor. Su tesisatının 500 metre kadar doğusunda, Çan Kule denilen yerde kitabeli bir lahit ile mozaik döşeme kalıntıları ve kilise olması muhtemel bir harabe mevcut.

Tyche Heykeli : 1931 yılında bulunan ve halen İstanbul Arkeoloji müzesinde sergilenen; 2.60 metre yükseklikteki heykel Bereket Tanrıçası Tyche’yi tasvir etmektedir. M.Ö. 4. yüzyıldaki heykeltıraşlık mekteplerinin tesiri altında, M.S. 2. yüzyılda yapılmış olan bu büyük heykelle birlikte bir de, üzerinden 10 satırlık kitabesi bulunan heykel kaidesi ortaya çıkarılmıştır. Şehrin sembolü olan Tanrıça Tyche’nin sol eli çeşitli meyve ve toprak ürünlerinden meydana gelen bir bereket boynuzu tutmakta. Aynı kolu üstünde ise elinde üzüm salkımı ile bir çocuk bulunmakta ve başında da bir taç bulunmaktadır.


Antoninus Pius Büstü : 1991 yılında, Konuralp’in güneyindeki bir tarlada Roma İmparatoru Antonıus Pius’un (M.S. 138-161) büstü bulunmuştur. Büst Konuralp Müzesi’nde sergilenmektedir.

Heykeller : Konuralp’den çıkarılıp 1901’de İstanbul müzesine alınan diğer heykeller de Lateran Müzesindeki Sophocles tipi, kumaş katları sade giyimli bir erkek heykeli ile Helenistik bir tipin Roma Çağında (M.S. 2. yüzyıl) yapılmış bir kopyası olan oturan mermer kadın heykelidir. 1949 yılında Konuralp’in Sarafiye mevkiinde bulunan ve M.S. 3. yüzyıla ait Mermer Çocuk heykeli de yine İstanbul Müzesine gönderilen eserler arasında. Milo Venüsü tipinde Venüs heykelciği, mermerden yapılmış ve sandalını çözen Afrodit Heykeli, M.S. ikinci yüzyıla ait çok sayıda küçük plasto başlığı, duvarlar önünde; zırhında çelenk tutan iki zafer ilahesi ile süslü olan bir Roma imparatorunun zırhlı heykelinin parçaları da bölgeden çıkan önemli eserler arasındadır.


Lahit : Konuralp’in batısındaki Tepecik Nekrapolü’nde 1937 yılında bulunmuştur. Eser, Konuralp Müzesi bahçesinde sergilenmektedir. Mermerden yapılan bu eser 1.20 metre yükseklik, 1.22 metre genişlik ve 2.47 metre uzunluğa sahiptir. Lahitin tüm yüzeyinde kabartma boğa başlarıyla birbirlerine bağlanan girlandlar içinde rozet ve insan başları işlenmiştir. Ön yüzde, içinde kitabesi olmayan bir tabula ansata ile altta aslan, kartal, yaban domuzu ve balıkçıl kuşu tasvirleri bulunmaktadır. Lahit M.Ö. 1. yüzyıla tarihlendirilmektedir.

Mezar Stelleri ve Heykel Kaideleri : Genellikle dikdörtgen prizma şeklinde ve altı üstü profilli olan bu eserler; üzerinde yer alan kitabeleri ile antik Konuralp hakkında önemli bilgiler vermektedir. Şehirde çok sayıda ele geçen mezar steli ve heykel kaideleri Konuralp Müzesi bahçesinde sergilenmektedir.

Konuralp Hamamı : Konuralp Beldesinde bulunan Hamamın dışında her hangi bir kitabe olmaması nedeni ile hangi döneme ait olduğuna dair kesin bir bilgi yoktur. Ancak, şehrin Fatihi Konur Alp tarafından tesis edildiği rivayetler arasındadır. Güney dış duvarı büyük mermer antik bloklarla yapılmış olan bina şehrin en eski Türk yapısıdır.

Konuralp Camii : Düzce’ye bağlı Konuralp Beldesinde bulunan Konuralp camii 14. yy’da yapıldığı ve yüz yıl kadar önce Dilaver Ağa isimli bir şahıs tarafından onarılarak bugüne kadar korunabilmiştir. Caminin eski bir kilisenin yerine yapıldığı, altından çıkan kiliseye ait olduğu sanılan mermer taban döşemelerinin kaldırılarak müzede koruma altına alındığı edinilen bilgiler arasındadır.
 
Düzce’nin kuzeyinde ve Karadeniz kıyısında yer alan şirin ilçesi Akçakoca, bir tatil ve turizm cennetidir. Karadeniz sahilinde doğal yapısı ile dikkat çekin bu ilçe yaz ayları boyunca özellikle çevre ilçelerde yaşayanların ve bir çok turistin uğrak yeridir. Pırıl pırıl denizi ve yalnızca Akçakoca’ya özel ince, kara kumu gerçekten övgüye değerdir. Bu sahil şehrinde çok sayıda kaliteli otel, pansiyon, kamping ve restorantlar turizme hizmet vermektedir.

Akçakoca: Ceneviz Kalesi ve Plajı : Akçakoca’nın 2.5 km. batısında, fındık bahçeleri ve ormanın eteğindeki tarihi kalenin doğu ve batısında eşsiz bir kumsalı olan iki koy arasında yer almaktadır. Kalenin surları moloz taşlarla ve kiremit kullanılarak yapılmıştır. Kalenin yarım yuvarlak çıkıntıları ve kara tarafında yüksek bir kulesi vardır. Kale Cenevizliler tarafından inşa edilmiş olup, Cenevizliler, Bizans ve Osmanlılar tarafından kullanılmıştır. Kale avlusu içinde 5,30 metre ölçülerinde bir de sarnıç vardır. Kale içinde Akçakoca Belediyesi’nce işletilen bir piknik alanı ve plaj mevcuttur. Akçakoca ve çevresinin önde gelen dinlenme ve eğlenme yeri olan Kale, yaz aylarında insanlarla dolup taşmaktadır.

Melenağzı Köyü ve Plajı : Akçakoca’nın 13 km batısında bulunan bu Melenağzı Köyü’nde balıkçılık hayli önemlidir .Köy içinden geçerek Karadeniz’e dökülen Melen Çayı, balıkçı teknelerinin barındığı doğal bir liman görünümündedir. Irmak boyunca teknelerle gezi imkanı vardır. Sahil boyunca geniş plajlar, kır kahveleri, gazinolar ve kamping alanları bulunmaktadır.

Karaburun Köyü ve Plajı : Akçakoca ilçesine 10 km. uzaklıktadır. Yeşil ile mavinin içiçe geçtiği Karaburun Plajı, doğal kumsalı, şirin ev ve pansiyonları, kır kahveleri, lokanta ve gazinolarıyla yaz aylarının en önde gelen dinlenme ve eğlenme yerlerindendir.

Edilli Ağzı Plajı : Ormanla denizin adeta kucaklaştığı bu alanda geniş ve doğal plajlar, özellikle sakin yer arayanlar için ideal bir ortamdır.

Çayağzı Kumpınar ve Akkaya Köyü : Karadeniz Ereğli yolu üzerinde, Akçakoca merkezinin 7 km doğusunda başlayan ve sahl boyunca uzanan geniş doğal plajları büyük rağbet gören bu yörede, ormanlar arasında akan derelerde balıkçılık yapılabiliyor. Orman içi piknik ve yürüyüş alanları bulunan bölge kuş avcılığı için de uygundur.
 
Güzeldere Şelalesi : Düzce’nin Gölyaka ilçesinin sınırları içerisinde Düzce’ye 28, Gölyaka’ya ise 16 km mesafedeki Gölyaka Güzeldere Köyü’ndedir ve rakımı 630 metredir. Güzeldere Köyü7nden geçen Bıçkı Deresi üzerinde bulunan Güzeldere Şelalesi 135 m. yüksekliktedir ve estetik yönden yörede ayrıcalıklı bir konuma sahiptir. Güzeldere Şelalesi Orman Bakanlığı Milli Parklar ve Av-Yaban Hayatı Koruma Genel Müdürlüğü tarafından “Orman İçi Dinlenme Yeri” olarak tescil edilmiştir. Elmacık Dağı (1700 m)’na uzanan bu şelale ve çevresi orman yapısı ile de dikkat çekmektedir. Şelalenin bulunduğu alanda, Kayın, Gürgen, Köknar, Porsuk, Sarıçam, Karaçam, Kestane, Ihlamur, Akçaağaç, Dişbudak, Ceviz, Orman Kavağı, Orman Söğüdü, Orman Gülü, Kara Yemiş, Papaz Külahı ağaçları; Böğürtlen, Üvez, Alıç, Taflan, Kantaron Otu, Kardelen, Arap Sümbülü, Siklamen, Menekşe, Düğün, Eğrelti, Fiğ, Burçak gibi bitkiler de görülmektedir. Yaban hayatı yönünden de bu bölge zengindir. Boz Ayı, Kurt, Tilki, Çakal, Vaşak, Karaca, Geyik, Yaban Domuzu, Sansar, Karatavuk ve Ağaçkakan gibi hayvanlar da bu bölgede görülmektedir.

Samandere Şelalesi (Tabiat Anıtı) : Düzce'nin güneydoğusunda, il merkezine 26 km. mesafede yer alan Samandere Şelalesi, Samandere Köyü sınırları içinde bulunmaktadır. Bulunduğu köye adını veren, tabiat olaylarının meydana getirdiği özellikler ile oluşan Samandere Şelalesi, doğal oluşum özellikleri ile Milli Parkar Kanunu gereğince, Orman Bakanlığınca “Tabiat Anıtı” olarak tescil edilmiştir. Samandere Şelalesi’nin de bulunduğu 500 metrelik dere boyunca, anıt ağaçlar, 3 adet şelale ve 1 de Cadı Kazanı adı verilen derin bölüm bulunmaktadır. Samandere Şelalesinde, büyük ağaçların arasından şiddetle akan sular, beyaz köpükler halinde dökülerek “Cadı Kazanı” içinde, derin kayalıkların arasında adeta kaynamaktadır. Şelalenin arkasındaki kayanın içinde, doğal olarak oluşan mağara ile bir ara kaybolan sular biraz ilerden tekrar ortaya çıkarak akışını sürdürüyor. Biranda insanın içine ürperti ile birlikte ferahlık veren suyun şiddetli akışında şekillenen kayalarıyla da Samandere Şelalesi, görülmeye değer güzelliklere sahiptir.

Aktaş ve Sarıyayla Şelaleleri : Akçakoca ilçesine bağlı Aktaş ve Sarıyayla Köyleri sınırları içinde bulunan şelalelerin çevresi, piknik ve yürüyüş yapmak için ideal ortamlar sunmaktadır.
 
Efteni Gölü Kuş Cenneti : Efteni Gölü 100 metre yükseklikte, Düzce ile Gölyaka’nın sınırları içinde kalmaktadır. Düzce’nin 14 km. güney batısında, Elmacık Dağı silsilesinin eteğinde Asar, Uğur, Küçük Melen sularının ve yan derelerin oluşturmuş olduğu tatlı su gölüdür. Ana çıkış noktası, Büyük Melen nehrini oluşturur. Efteni Gölü, göçmen kuşların göç yolu üzerinde bulunan önemli ve ender merkezlerden biridir. Göl, 1992 yılından Orman Bakanlığı Milli Parlak Av-Yaban Hayatı Koruma Genel Müdürlüğü tarafından “koruma” statüsüne alınmıştır. Efteni Gölü’nde avlanmak yasaktır. Son zamanlarda kuruma tehlikesi geçiren Efteni Gölü’ne, su kaynakları tekrar verilmektedir. Ancak yine de göl, eski yatağına kavuşamamıştır. Bunun nedeni ise geçmiş yıllarda tarımsal alan açmak için yoğun bir şekilde yapılan kurutma çalışmalarıdır. Yaklaşık 150 çeşit su kuşu türüne ev sahipliği yapan gölde, Kuğu, Karabatak, Flamingo, Su Tavuğu, Boz Kaz, Yeşilbaş Ördek, Sakar Meke, Sumru, Kız Kuşu, Çulluk, Balık Kartalı, Balıkçıl, Yılan Boyun, Angıt ilk göze çarpan kuş türleridir. Göl ve çevresi üzerinde gerek geçici ve gerekse kalıcı kuş varlığıyla gelecek nesillere aktarılması amacıyla 580 hektarlık kısmı Orman bakanlığı’nca “Düzce Efteni Gölü Su kuşları Koruma ve Üretme Sahası” olarak tesis edilmiş ve koruma altına alınmıştır. Efteni Gölü çevresinde Gölün izlenebilmesi için Kuş Seyir Terasları ile ziyaretçilerin bilgi alabileceği bir de tanıtım merkezi bulunuyor. Efteni Gölü kuş türlerinin yanısıra bünyesinde ender bitki türlerini de barındırmaktadır. Gölün içinde; Nilüfer, Süsen, Düğün Çiçekleri, Kamış, Nane, Su Mercimeği bitkileri kenarlarında ise; Söğüt, Dişbudak, Kızılağaç, Çınar gibi sucul karakterli ağaçlar ilk göze çarpan bitkilerdir. Türkiye’nin 2. Kuş Cenneti olan Efteni Gölü, kuşlar ve bitkiler için doğal bir habitat alanıdır.

Kurugöl (Sülün Yetiştirme Sahası) : Düzce’nin Üçköprü Köyü’ne 3.5 km. uzaklıkta bulunan Kurugöl ve çevresi, Orman Bakanlığınca, Sülün yetiştirme ve yerleştirme alanı olarak belirlenmiştir. Bu amaçla bölgeye sülün salınmıştır. Nesli tükenmekte olan sülünlerin, doğal ortamı içinde çoğalmasını sağlamak için yörede av yasağı uygulanmaktadır. Eskiden yöreye adını veren göl, çevredeki su kaynakları toplanarak yeniden canlandırıldı. Düzce ve Kaynaşlı'ya hakim bir yükseklikte bulunan Kurugöl, yeni yetişen Çam, Köknar vb. ağaçlardan oluşan ormanlık saha içinde güzel bir manzaraya sahiptir. Kurugöl, günübirlik gezi ve piknik alanı olarak değerlendiriliyor.


Hasanlar Baraj Gölü : Hasanlar Baraj Gölü, Yığılca ilçesinin ulaşım yolu üzerinde bulunmakta ve sulama ve enerji üretimi amaçlı olarak kullanılmaktadır. Göl çevresi piknik yapmak için ideal bir yapıya sahiptir. Olta balıkçılığı yapılan göl geçen yıl ilk kez düzenlenen ve geleneksel hale getirilmesi planlanan “Yelken Şenliklei” ile de adını duyurmuştur.
 
Konuralp Türbesi (Merkez)
Konuralp Camisi’nin yanında bulunan türbe Düzce yöresini Bizanslılardan 1323’te alan Osman Gazi’nin komutanlarından Konuralp’e aittir.

Türbenin mimari yönden herhangi bir özelliği bulunmamaktadır. Kare planlı, moloz taştan yapılmış basit bir yapıdır. Türbe içerisinde üç mezar vardır. Bu mezarlardan birisinin Konuralp’in yakınlarından Ali Hamza’ya aittir.

Çoban Dede Türbesi (Çilimli)
Düzce, Çilimli ilçesine bağlı Karaköy’de Kastamonulu Şeyh Şaban-ı Veli’nin müritlerinden Şeyh Çoban dede’nin türbesi bulunmaktadır. XVI.yüzyılda buraya yerleştiği sanılan Çoban Dede’nin türbesi basit bir yapı olup, mimari yönden bir özellik taşımamaktadır.

Şeyh Aliyyül Müslihiddin Türbesi (Çilimli)
Düzce, Çilimli ilçesine bağlı Karaköy’de Kastamonulu Şeyh Şaban-ı Veli’nin müritlerinden Şeyh Aliyyül Mislihiddin’in türbesi bulunmaktadır. XVI.yüzyılda buraya yerleştiği sanılan Şeyh Aliyyül Müslihiddin’in türbesi basit bir yapı olup, mimari yönden bir özellik taşımamaktadır.

Yabalı Hasan Dede Türbesi (Çilimli)
Düzce, Çilimli ilçesine bağlı Karaköy’de Kastamonulu Şeyh Şaban-ı Veli’nin müritlerinden yabalı Hasan dede’nin türbesi bulunmaktadır. XVI.yüzyılda buraya yerleştiği sanılan Yabalı Hasan Dede’nin türbesi basit bir yapı olup, mimari yönden bir özellik taşımamaktadır.

Ahmet dede Türbesi (Cumayeri)
Düzce, Cumayeri ilçesinin 3 km. güneydoğusunda, Arabacı Köy yolu üzerinde Ahmet dede’nin türbesi bulunmaktadır. Kaynaklarda Ahmet Dede ile ilgili bir bilgiye rastlanmamıştır.
Türbe basit bir yapı olup, mimari herhangi bir özelliği bulunmamaktadır.
 
Düzce
ÖRF-ADET-GELENEK-GÖRENEKLERİ

YÖRESEL YEMEKLER:


Yörenin kendine has yemekleri mevcuttur. Arnavutların Arnavut böreği, Tatarların şıl böreği, göbete ve mantısı, Muhacırların katlama, sarı burma ve su böreği, Boşnakların Boşnak tatlısı, yerli Türklerin gözleme ve höşmelisi, tavuklu keşkeği, Gürcülerin lepsi, Çerkez ve Abazaların mamursa, Çerkez tavuğu ve halujları meşhurdur.
YÖRESEL GİYİM:
Düzce köylerinde kıyafet farklılıkları görülmektedir. Bir köyde Karadeniz'de olduğu gibi peştamal, yün kuşak, çorap ve lastiği olan köylümüz; diğer bir köyde şalvarı ve feracesiyle değişik giysi sunmaktadır. İşlemeli cepkenler, pembe şalvarlar, iğne oyalı yemeniler, tel kırmalı örtüler, dokuma önlükler, heybeler maddi kültür unsurlarımızdandır.
HALK OYUNLARI VE FOLKLOR:
İlde Azeri, Çerkez oyunları ile Akçakoca yöresinde horonlar göze çarpmaktadır. Akçakoca'da görülen horonların büyük bir bölümü Rize, Hemşin, Hopa yörelerinde oynananlardır. Bunların bazılanda Gürcü özelliği de görülür. Azeri oyunlarında başta Şeyh Şamil olmak üzere genellikle Kars yöresinde oynanan oyunlara rastlanmaktadır.Oyunlara türüne göre; bağlama, kaval, davul, kemençe, tulum, mızıka ve zurna eşlik eder. Yöremiz halkı yaşayış bakımından nasıl bir mozaiği andırıyorsa halk oyunları yönünden de böyledir. Yörenin kendine has bir oyunu yoktur. Düğünlerde çıngırdaklı def, mızıka, akordeon, kemençe ve bağlama eşliğinde yöresel türküler söylenir. Çiftetelli, üçayak, rinna, abhaz oyunları oynanır. Düğünlerde çeşitli şenliklere de yer verilir. At yarışları, yağlı güreşler, çengi ve köçekler gelen davetlileri karşılarlar. Düğün gecelerinde muhabbet tertiplenir, gençler geç saatlere kadar muhabbete devam ederler. Çerkez ve abaza muhabbetlerinde 'capşu' denilen meşhur oyunları oynanır. Ayakta duran genç kimin eline vurmuşsa ayakta o kalır, diğerleri oturur. Oyun böylece devam eder. Muhabbet esnasında en büyük kimse onun izni alınmadan odadan çıkılmaz.
NELERİ İLE ÜNLÜ:
Samandere, Güzeldere, Aydınpınar, Sarıyayla, Saklıkent ve Aktaş Şelaleleri,Fakıllı, Sarıkaya ve Aksu Mağaraları, Akçakoca Turizm Merkezi, Efteni Gölü ve Kaplıcası, Konuralp Müzesi, Sakarca, Topuk, Kardüz, Odayeri , Torkul Yaylaları
 
Geri
Top