61 - Trabzon

YoRuMSuZ

Biz işimize bakalım...
Yüzölçümü : 4.685 km²
Nüfus : 795.849 (1990)
İl Trafik No : 61


Trabzon, Karadeniz Bölgesi'nin Doğu Karadeniz bölümünde yer alan Trabzon ilinin merkezi olan bir şehirdir.Karadeniz sahili ile Zigana dağları arasında yer almakta olup yüzüölçümü açısından az bir alan kaplamasına karşın nüfus ve ekonomi açısından Samsun'dan sonra Karadenizin en büyük 2. ilidir. Batısında Giresun'a bağlı Eynesil ilçesi, güneyinde Gümüşhane'ye bağlı Torul ilçesi, doğusunda da Rize'ye bağlı İkizdere ve Kalkandere ilçeleri, kuzeyi Karadeniz ile çevrili antik çağ'dan beri varlığı bilinen il ve il merkezinin adıdır.

Trabzon gezilecek yerler, Trabzon turizm

Roma İmparatorluğu ve Osmanlı döneminde eyalet merkezi olmuş, Ortaçağ'da bir Rum imparatorluğuna başkentlik yapmış kent doğal güzelliklerinin yanısıra pek çok tarihi yapıyı barındırmaktadır. Bunların en önemlileri:

Manastırlar: Sümela Manastırı, Ayasofya müzesi,Kaymaklı Manastırı(Amenapırgiç Ermeni Kilisesi), Kızlar (Panagia Theoskepastos) Manastırı, Gregorios Peristera (Hızır İlyas)Manastırı, Kızlar (Panagia Kerameste) Manastırı, Vazelon Manastırı,Kustul, Hagaios Savas (Maşatlık) Kaya Kiliseleri

Kiliseler ve Camiler: Hagia Anna (Küçük Ayvasil), Sotha (St. John)K, Hagios Theodoros, Hagios Konstantinos, Hagios Khristophoras, Hagios Kiryaki, Santa Maria, Hagios Mikhail, Panagia Tzita, Fatih (Panagia Khrysokephalos), Yeni Cuma (Hagios Eugenios), Nakip (Hagios Andreas Kilisesi), Hüsnü Köktuğ (Hagios Eleutherios), İskender Paşa Camii, Semerciler, Çarşı Camii, Gülbahar Hatun Camii

Konaklar: Trabzon Müzesi, Atatürk Köşkü,Memiş Ağa Konağı (Sürmene), Çakıroğlu İsmail Ağa Konağı (Of), Çakıroğlu Hasan Ağa Konağı, Sarımollaoğlu Topal Mustafa Evi (Araklı)


Trabzon Toplum ve kültür

Trabzon Halkı: Rum ya da Osmanlı/Türk olsun, yaylacılık teknikleri, yaşam tarzı, köy mimarisi ve folklorik açıdan Anadolu köylüsünden net çizgilerle ayrılmakta ve Kafkasya halklarıyla Laz, Lezgi, Megrel, Mağharul-Dağıstan Avarlar'ı, Oset, Gürcü, Abhaz vs.) benzerlik göstermektedir. Şalpazarı, Ağasar vadisinde yaşayan Çepni türkmenleri bölgeye 13-14. yüzyıllar arasında yerleşmiş olup Dede Korkut masallarında bahsi geçen folklorik birikime ve Trabzon'un diğer yörelerinden kolayca ayrılabilen Türkmen dialektine sahiptirler. Bölgede Ermeni varlığı eskiye dayanmakla birlikte önemsenecek miktarda değildir. Gökbilgin'in Trabzon Tahrir Defterleri üzerine çalışmasında görüleceği gibi 1515 yılında kent merkezinde 774 Rum ve 179 Müslüman evine karşın sadece 15 Ermeni evi olduğu kayıtlıdır.

Giyim Kuşam: Osmanlı döneminde Samsun ile Batum arasında geleneksel giyim (Laz kıyafeti olarak da bilinir) şöyledir

* Erkek: Başta iki ucu üzerinden sarık gibi dolanarak uzun kulaklı bir düğümle bağlanan ve kukula adı verilen siyah başlık. Üstte beyaz mintan ve üzerine siyah aba yelek. Altta bacak arası körüklü bacak kısmı dar zipka adı verilen siyah şalvar.

* Kadın (köylü): İçte kamis adı verilen yakasız Trabzon bezinden gömlek, başta keşan peştemal, alltta etek veya üçetek elbise (zibun)bele bağlanan ve rengi yöreden yöreye değişen peştemal (fota. Üstte fermene veya kadife adı verilen yelek.

* Kadın (şehirli, kasabalı): Başta tepelik, Tapla, Koursi, hotoz adı verilen gümüş ya da altın sırmalı yuvarlak tepelik. İçte kamis, üzerine zibun (üçetek) belde peştemal, lahor veya trablus.

Kültürel Yaşam

Trabzon ilinde tiyatro etkinlikleri Trabzon Belediye Tiyatrosu ve Trabzon Devlet Tiyatrosu tarafından yürütülmektedir.Halk eğitim merkezlerinde amatörce tiyatro, müzik ve halk oyunları çalışmaları yapılmaktadır. Müzik alanında çalışmalar yapan Devlet Klasik Türk Müziği Topluluğu'nun yanısıra karikatür ve resim çalışmaları Belediye Sergi Salonu'nda sergilenmektedir.Trabzon sinema yönünden de oldukça zengindir.Şehirde Royal, Lara, Cinemini ve AFM sinemaları bulunmaktadır.

Mutfak: Samsun Batum arasında yeralan bölge mutfağının ayırıcı temel besinleri karalahana, mısır ve hamsi olup, bu üçlünün çorbasından ekmeğine dek sayısız kombinasyonu bulunmaktadır.


Trabzon Ulaşım bilgileri ve Haritaları

Antik Çağdan itibaren Trabzon kenti, özellikle Roma İmparatoru Hadrianus'un yaptırdığı limandan sonra denizcilik açısından önemli bir merkez olmuş, cumhuriyet döneminde de yakın zamana dek denizyolları ulaşım ve ticarette önemini korumuştur. Karadeniz sahil yolu ve yapımı tamamlanmak üzere olan otoban yolunun hizmete açılması ile Samsun ile Sarp sınır kapısı arasında yolculuğun kalitesi artarak ağırlık karayollarına geçmiştir. Trabzon il merkezinden başlayarak, Zigana geçidi üzerinden Gümüşhane'ye oradan Kop geçidini aşarak Erzurum'a bağlanan yol ise eski önemini kaybetmiştir.

Trabzon'dan Rize-Artvin-Gümüşhane-Erzurum ve Giresun-Ordu-Samsun istikameti olmak üzere üç karayolu ağı vardır. Kent merkezine uzaklığı 1.5 km. olan otobüs terminaline ulaşım taksi dolmuşlarla yapılmaktadıTrabzon Havaalanı bölgenin en yoğun havaalanıdır. Şehir Merkezine Uzaklığı 2 km. dir. Kent merkezinden Havaalanına Taksi veya dolmuşlarla ulaşım sağlanabilir.
 

YoRuMSuZ

Biz işimize bakalım...
Trabzon ilinin ilçeleri; Akçaabat, Araklı, Arsin, Beşikdözü, Çarşıbaşı, Çaykara, Dernekpazarı, Düzköy, Hayrat, Köprübaşı, Maçka, Of, Sürmene, Şalpazarı, Tonya, Vakfıkebir ve Yomra'dır.

Akçaabat : Trabzon'un 13 km batısında ve deniz kenarında kurulmuş bir ilçedir. Tabii plajları ile ilin önemli kıyı ilçelerinden birisidir. Mersin Köyü ve Akçakale kamping alanlarının yanı sıra Sera Gölü önemli turistik yerlerden biridir.

Çaykara : Trabzon'un güney doğusunda ve 76 km mesafede bulunan ilçe Uzungöl Turizm Merkezi ile ünlüdür.

Maçka : Trabzon-Gümüşhane karayolu üzerinde Trabzon'a 30 km uzaklıkta doğal güzellikleri yanı sıra Altındere Milli Parkı'nın ve Sumela Manastırı'nın bulunduğu turistik bir ilçedir.

Düzköy : Trabzon'a 40 km mesafede bulunan ilçe Çalköy Mağarasıyla turistik bir ilçe konumundadır.

Araklı

Arsin

Beşikdözü

Çarşıbaşı

Dernekpazarı

Hayrat

Köprübaşı

Of

Sürmene

Şalpazarı

Tonya

Vakfıkebir

Yomra
 

kelebek

-ütopik-
V.I.P
Trabzon Ayasofya Müzesi

Trabzon'un Yenimahalle semtinde bulunan tarihi müzedir.

İstanbul'un Latinler tarafından işgal edilmesinden sonra kaçan ve Trabzon'da 1204 yılında yeni bir devlet kuran Komnenos ailesinden Kral I.Manuel (1238-1263) tarafından 1250-1260 yılları arasında yaptırılan ve bir manastır kilisesi olan Ayasofya adı "Kutsal Bilgelik" anlamına gelir.

Geç Bizans Kiliselerinin en güzel örneklerinden biri olan yapı kare-haç planlı olup yüksek bir kubbeye sahiptir. Kuzey batı ve güneyinde revaklı üç kirişi bulunmaktadır. Yapı ana kubbenin üzerine değişik tonozlarla örtülmüş ve çatıya farklı yükseltiler verilerek kiremitle örtülmüştür.

Üstün bir işçiliğin görüldüğü taş plastiklerde Hristiyan sanatının yanı sıra Selçuklu Dönemi İslamSelçuklu sanatının da etkileri görülmektedir. Kuzey ve batıdaki revak cephelerinde görülen geometrik geçmeli bezemeleri içeren madalyonlarla batı cephesinde görülen mukarnaslı nişler taş işlemelerindeki özellikleri taşımaktadır.

Binanın en görkemli cephesi güneyidir. Burada Adem'le Havva'nın yaratılışı kabartma olarak bir friz halinde anlatılmıştır.

Güney cephesindeki kemerin kilittaşı üzerinde Trabzon'da 257 yıl hüküm süren Komnenosların sembolü olan tekbaşlı kartal motifi bulunmaktadır.

Kubbede ana tasvir İsa'nın tanrısal yönünü aksettiren pantacrator İsa'dır. Bunun altında bir kitabe kuşağı daha altta ise melekler frizi bulunur. Pencere aralarında oniki havari tasvir edilmiştir. Pandantiflerde değişik kompozisyonlar yer almaktadır. İsa'nın doğumu vaftizi çarmıha gerilişi kıyamet günü gibi sahneler betimlenmiştir.


Fatih Sultan Mehmed'in 1461 yılında Trabzon'u fethiyle camiye çevrilmiş ve vakıf eser olmuştur. 1868 yılında Bursa'lı Rıza Efendi'nin teşvikleriyle yeni baştan onarılmıştır.

I. Dünya Savaşı yıllarında Ruslar tarafından işgal edilen Ayasofya askeri karargah hastane depo ve savaştan sonra yine cami olarak kullanılmıştır. 1958-1962 yılları arasında Edinburgh Üniversitesi ve Vakıflar Genel Müdürlüğü işbirliği ile restore edilerek 1964 yılında müzeye çevrilmiştir.
 

kelebek

-ütopik-
V.I.P
ÇAYELİ RAŞOT KÖYÜ MAHALLİ KELİMELER
Derleyen: İslam Bilgin


A
Abril : Nisan
Abula : Abla
Aclanmak : Acıkmak
Açanki : Ne zamanki
Ahpon : Hayvan gübresi
Afalamak : Kazmak
Afkurmak: Havlamak
Ağanus etmek: Inlemek
Alaf : Yeşil bitkilerden oluşan hayvan yemi
Alay : Düğün günü, gelini damadın evine getiren grup
Anceli-Kunceli : Tahta revalli
Ander : Fena, kötü
Ander kalmak: Koturum olmak
Anderpali : Çukur açmak için kullanılan kazık
Anteri : Entari
Ağğ: kapıları kilitlemek için kullanılan demir parçası
Aşamol: Bir Tur Ot
Apandi : Bir tür lokum
Apos : Ağzı bozulmuş aletlerin düzeltilmesi
Aposkal : Yapılması gereken iş payı
Apsimati : Cansız, beyaz kıvılcım.
Ara kesmek : Söz kesmek
Aşhana : Hol
Aşude : Bir türlü sütlü yemek
Ateşluk : Geleneksel evlerde ateş yakılan kısım
Atiçi : Henüz çiçek açan salatalık
Atkı : Yaşlı kadınların kullandığı büyük başörtü
Aykırılamak : Yan tarafa doğru gitmek
Atiça : Ateş böceği
Avli : Avlu
Azina : Irmak kenarlarında bulunan ekilebilir arazi
Açal: Öküzün Küçüğü
Afkur:Köpeğin Havlaması
Agiş:-Maşa


B - 20

Bağlamak : Güveyi büyüleme, iktidarsız bırakma
Ballı lobya : Soya fasulyesi
Başini bağlamak: Evlendirmek
Başluk : Başlık
Başukari : Yukarıya doğru
Bayyışağa : Aşağıya doğru
Becit: Acele, ivedi
Belkim : Belki
Bet : Çirkin
Beyinmek : Büyümek
Bebuk:-Bebeklerin Ağlama Hazırlığı
Binam : Yavrum
Bive : Dul
Boğalmak : Bunalmak
Bohça çıkmak:Gelinin, damat tarafına bohça hediyesi
Boğanmak : Susamak
Bozger : Ağaçlık
Buldur : Geçen sene
Bukma muncurlarını : Mızmızlanma
Bulme : Oda
Buzakluk : İnek rahmi
Boğun: bügün

C

Cağ : Örgü şişi
Cağle / Çağlı : Bit
Cavramak : Gayret etmek
Caris Olmak : Rahatsız olmak
Cazı : Kocakarı kılığında, çocuk düşmanı yaratık.
Çapona---------- menteşe
Çaydağ --------- Kabak Vb Şeylere Yapılan Sergi
Celep : Kavurma yapmak için satın alınan inek
Ciniviz : Zeki, hareketli çocuk
Circiri : Toprakta yaşayan bir tür ceviz ezmesi
Cizlavet lastigi: Eskiden giyilen bir tür lastik ayakkabi
Coco : Kumda oynanan çocuk oyunu
Cug--------------- Bir tür Küçük Kazan
Çafi---------------Çay


Ç

Çafladi : İnce odun parçası
Çafılamak : Tırnakla kazımak, bahane aramak
Çafi : Çatallı
Cafili kürek: Gubre atmaya yarayan catalli kurek.
Çağana : Yengeç
Çağan : Mısır ayıklamak
Çağra: Bicak bilemeye yarar kolla cevrilen düzenek
Çağra cevirmek: Hileli işler yapmak.
Çağraya sarilmak: Başı belada olmak
Çağumi : Salkım
Çakal yağmuru : Güneşli havlarda aniden yağmaya başlayan kısa süreli yağmur
Çakçaka : Modyeliden dökülen mıısır tanelerini deremen taşına ileten ahşap oluk
Çakuma: Örümcek ağı
Çali : Odun dalları
Çambi : Mısır rokopi ve şokalilerinden örülen, genellikle iskemlelerde kullanılan hasır türü örgü
Çamçaka: Geveze
Çamı : Saç örgüsü
Çatara : Uygunsuz, yaramaz kişi
Çatmak : Görmek, rastlamak
Çapari : Oltaya çok kanca takılarak yapılan bir tür balık avlama aracı
Çapika : Ağzı geniş, minci ve yağ gibi malzemelerin konulduğu kıl desti (Rumca)
Çapli : Dizi
Çapula : Kullanılmış ayakkabı
Çarapali:: At kuyruğu telinden yapilan ozellikle kışın kullanilan küçük bir tür kuş kapanı
Çaravoş: Cekirge, balik yemi
Çarık : Hasılsız deriden yapılan bir tür ayakkabı
Çaşutluk Etmek : Fesatlık etmek (Uygurca)
Çeğel : Çakıllı yer
Çelefudi:Yarılmış odundan elle ayrılabilen küçük parça, kıymık
Çeli : Kurumuş mısır sapları
Çepli : Kıymık, küçük ağaç veya taş parçası
Çerik : Çam kalas

Çeşan : Başa bağlanan geniş ve çubuk desenli bir tür peştamal
Çaşot : Elçi, aracı kadın
Çıkma : Kız ve erkek tarafının gönderdikleri hediye
Çıpa : Arı iğnesi. Çocuk göbeği
Çırpıntı : Çalı ve odunun küçük parçaları
Çirmulis etmek : Kıvranmak
Çıtarı : Horoz ibiği
Çiçi : Yaranın sulanması
Çiçili : Solucan. Zayıf ince kız.
Çikli: Oyun oynamak için demir çember
Çilbur : Ana malzemesi süt olan bir tür yemek
Çile : Bezi enine göre ayarlayan bir ölçü
Çilimbura : Ateşböceği
Çiliğani : Kavurma
Çili pumburi : Ateş böceği
Çimidi : Beyin, beynin dağılmış şekli
Çina : İbik
Çırapi: Kötü, hain, belalı (kadın)
Çirata : Çırahta
Çirozlamak: buruşmak, ozelligini kaybetmek.
Çisenti : İnce yağmur
Çişon : Sarmaşık
Çiten : Yaprak taşınan delikli sepet
Çiya: Ates kivilcimi
Çori Kesmek: Derenin suyunu baska bir yere akitarak, balik avlamak.
Çuban : Çıban
Çufan: Filiz, surgun
Çufan vermek: Surgun, filiz vermek
Çuğni kokmak: Yanik kokmak, (ozellikle bez esya yanmasi)
Çuk: (Çocuk dilinde) pipi
Çulek : Tahta yoğurt ve pekmez kabı
Çume : Fındıkla yapılan bir tür tatlı yiyecek
Çumur : Mısır unu, yağ ve çökelekle yapılan yemek
Çunçuri : Bir tür sinek
Çupi : Çubuk
Çupyas : İnceden ağırma, sızı.
Çuruk ayi: Temmuz
Çuyis etmek: Agirmak, sizlamak,


D

Da : Anlamı güçlendirmek için kullanılan ek.
Dandaniça : Sözünde durmayan, dönek, daldan dala atlayan bir kuş
Dardar etmek dır dır etmek
Darlanmak : Sıkılmak
Darnı : Çatıkat
Davli : Odun parçası
Deremen : Değirmen
Devren : Köprü
Deyine : Diye
Didali : zayif, celimsiz, bakimsiz bebek
Donevira: büyük kazan türü şeyleri ateşin üstüne götüren o su veya içinde ne varsa ağır olduğundan tekrar donevira denilen ağaçtan yapma vinçle kazan ateşten geri alınır
Dimari : Ham meyve
Dizluk : Uzun erkek donu
Doğdi : Kalın odun parçası
Dolama: Irin
Dolaylık : Belden aşağıya sarılan peştamal
Dondarci : Düğünlerde yemeği yöneten kişi
Duğunçi : Düğüncü
Duvrani : Yağ ve ayran yapmak için kulklanılan tekerlekli küp yayık
Düzenci : Gelini hazırlayan bayan
Dereni: ahşap evlerin kiremitle oturma odalarının arasındaki ot kurutma veya depolama yeri
Do --------------Erkek


E
Ebi : Öbür
Ebirini: Otekini
Ecinli : Cinli, perili
Eğratluk : İmece
Elcan : Yabancı
Elçi : Evlenmede aracılık eden kişi
Elişmek : Sataşmak
Encami : Acemi
Entari : Fistan
Enuk : Domuz yavrusu
Eserli : Perili, cinli
Eskemi : İskemle
Eşadi : İnsan süretinde yapılan korkuluk
Eşkin : Filiz, sürgün
Etekluk : Etek
Evlek : Ark
Eyicene : İyicene, dikkatlice
Edikum --------- Hayvanların Üzerine Yatması İçin Toplanan Yaprakların Depolandığı Yer
Ereti --------------Bir Tur Bitki

F

Falamidi: Sandık çekmecesi
Fanila : Kollu atlet
Farfatara (fafatura) : Kelebek
Farfaratis : Çırpınma, çarpıntı
Feli : Kabak dilimi
Feretiko : Rize bezi
Fitne: Yavru Balık
Fitra: Mısır fidesi
Fitruka : İyi giyimli kız, yerden biten kestane filiz
Felombur --------Bir Tur Ağaç
Flanbur : Ihlamur
Foli : Ufak toprak çukur
Frahti : Kalın kestane tahtası
Fufudi : Sivilce
Furnesi : Kavrulmuş mısırdan yapılan un
Furtuna : Fırtına
Fuska (Likapa) : Böğürtlen
Fuşki : Taze gübre
Fuzuli: Boşu boşuna
Ferahti----------- Çit

G

Gada / Gadanı Almak : Çare olmak, avutmak
Gaganis Etmek : Tavuğun gıgıklaması
Geceluk : Gecelik
Gerdel : İneğe verilen yemin konulduğu tahta kap
Geyme : Kılıf, özellikle yastık kılıfı
Ganguli Guçça : Tahta revalli
Gogona: Kagittan bir tür küçuk uçurtma
Gatneri-----------Büyük Kazan
Gegma--------- Büyük Gügüm
Gelembur-------Kazan,Gugum Vb Şeylerin Ateşte Isıtılmak İçin Asılan Zincir
Gerdel-----------İneklere Su Ve Yiyecek Verilen Kap
Geroç----------- Dal Çekmeye Yarayan Kanca
Getoğ----------- Bir Tur Kazan
Golf pantul : Paçası dize kadar dar, üstü bol pantalon
Gömüğü sevilmek : İçi güzel olmak
Gömük: Kemik
Göreslenmek : Göresi gelmek
Gözun harhalisi : Goz yuvarlagi
Gugum : Güğüm
Güçükayı : Şubat
Gic -------------Arının İğnesi
Goc------------- Tahtadan Yapılan İskemle
Gotol -------------Lahana`nın Gövdesi
Gudal ------------Yemekleri Karıştırmaya Yarayan Odun
Gugum----------- Su Isıtmak İçin Kullanılan

Ğ

Ğanca : Kene
Ğarğaris etmek : Bağırıp çağırmak
Ğaros olmak : İşe yaramaz hale gelmek
Ğaviçi: Iyice, yamuk yumuk olmuş metal eşya
Ğavroz : Bebek lazımlığı
Ğezep : Bela
Ğiçi/Ğiti:(Cocuk dilinde, kotu, fena, pis şey)
Ğoncoğot---------- Yanan Odunun Kor Olması
Ğülag-------------- Biçilen Otları Kuruması İçin Dizilen Ağaç
Ğincik: Damak
Ğinzili : Damak
Ğizar: Bicki makinesi, buyuk testere
Ğorğorina : Bir tür kuş
Ğovroş : Kaya balığı
Ğoy : Üvey, ğoyana
Ğumeti : Bir tür sebze
Ğarçi--------------Fasulyelerin Çıkması İçin Dikile Sırık
Ğerğiz ------------- kavurmanın küçücük parçaları
Ğerik---------------Büyük Kazma
Ğoğol--------------- otlardan oluşan tozlar


H
Haböyle : Böyle
Habu : Bu
Habura : Burası
Haçan (haçanki) : Mademki (Uygurca)
Halaçı : Dolu
Haloti : Balgam
Hamlahus : Mısır
Hane : Neredesin?
Hapsi : Hamsi
Hapsikoli : Bir tür hamsi yemeği
Hamdospara : Böğürtlen
Hapalamak : Karıştırmak
Harçı : Sırık
Harhali etmek : Kabuğundan ayırmak
Hark : Ark
Haşindi : Şimdi
Haşlak : Olumsuz, aptal adam
Haşli : Çok sıcak
Haşuli : Ana malzemesi mısır unu olan bir türlü yemek
Hatyaluk : Çöplük
Havli : Havlu
Havu : Şu
Hayat : Giriş, hol
Hayın : Çok şiddetli, iyi
Hedik : Dallardan yapılan kar ayakkabısı
Heleke: Ruhsal hastaliklarin iyilesmesi icin hocaya okutmaya gidilen bir yer
Helepi : Kabak çekirdeği
Hemayil: Üçgen yada dörtgen biçimli gümüş zincir kap
Hemence : Bir çeşit bez çanta
Hep : Hap
Horkur--------------Halanın Kocası
Hepli : Siyah üzümün kabuğu
Hepten gitmek : Hasta olmak
Herik : İnce ve uzun kazma
Herişte : Ana melzemesi süt olan bir tür yemek
Hesa Yesa Helesa : Bir ağırlığı veya kayığı çekerken birlik ve beraberliği sağlamak için söylenir
Heseğten : Sahiden
Hılça : Taneli taze mısır
Hızan : Cimri
Hirli : İyi değil.
Hişir olmak : Değerini yitirecek kadar bollaşmak
Hobur : Hortlak
Hohol : Çöp, toz
Hoholis (Hohol) : Karma karışık
Hohori : Baykuş
Hohovis etmek : Çömelerek oturma
Hokelenmek : Öfkelenmek
Hopeçi : Kurutulmuş suı kabağı
Hopi : Tanesiz, olgunlaşmamış mısır koçanı
Hosti : Kor
Hoşeti : Kuru mısır yaprağı
Hova(ya) gelmek: Hemen, acele gelmek.
Hovini almak : Hevesini almak
Hozan : Ot olmayan yer
Hukelenmek : Çok kızmak
Humra : Kan çıbanı, şiş
Hutupis : Yolmak, Koparma
Hutuli : Yavrum, evladım
Hutumi : Gırtlak, boğaz
Hüsyana : Aralık
Horkurar------------Halanın Kocası

I -İ
İkamak : Yıkamak
Ikılmak : Yıkılmak
İlamur : Ihlamur
İlan : Yılan
İpranmak : Eskimek, yırtılmak
İpratmak : Yırtmak, eskitmek
Keregin--------------- Dayı Karısı

İrize : Osmanlı Dönemi'nde Rize'nin adı
İslemi : Büyük bakır güğüm
İspinoz : Bir tür kuş
İstavrit : Eylül
İşlitavali : Hamsi pilavı
İşmar etmek : Baş, kaş, göz ve elle işaret etmek
Kiti Kuzu
 

Suskun

V.I.P
V.I.P
K

Ka :Yakınlık, sevgi ifade eden kelime sonuna gelen ek. Dayıka, Fatuka (Fatma), Aşuka (Ayse) gibi
Kaçata : Alın
Kaful : Dikenlik
Kağle : Bit
Kakaçi : Koyun pisliği
Kaleçi : Boncuk
Kalemidi: Iplik yapmaya yarayan bir tür alet
Kambi : Taze çay filizi
Kanaviça: Bir tür ince dokuma
Kanci : Dilim
Kandala : Tıpa, musluk
Kapiluk İstemek : Gelin eve girmeden erkek tarfından bir şey istenmesi
Kapoçi : Çıbanın su toplamış hali
Karakış : Aralık
Karamış: Kara yemiş
Karkalaçi : Derelerin denize taşıdığı odun
Karnali : El sepeti
Kartof: Patates
Kartuli : Baca kurumu
Kasapetra : Sert toprak
Kastaniça : Beyaz kabak
Kataça : Alın
Katatori : Kapı eşiği
Katsafurç : Duman
Katson : Koçan
Kavara : Yellenmek
Kavurinti : Turşu kavurması
Kaybana : İstenmeyen bir şey
Kebre : Gübre
Kemane vurmak : Önem vermemek
Kenef:: Hela, tuvalet
Kerbeluk : Gübrelerin toplandığı yer
Kehkür : Kepçe
Kerbeluk : Gübrelik
Kerezayı : Haziran
Keşan : Başa sarılan peştamal
Kevi : Sağlam
Kevret : Yatak
Kılavlamak : Aleti ince bilemek
Kız çekmek : Kız kaçırmak
Kindi : İkindi
Kirkluk : Kırk yaşından sonra doğan çocuk
Koça : Merediven basamağı, mantar, siğil
Koçan :Çay alımyeri cüzdanı, şokalisi alınmamış mısır
Koçira : Tutumlu kadın
Kofi : Sağır kişi
Kohlidi : Sümüklü böcek
Koleti : Bir tür pide
Kolistavra : Kertenkele
Koliva : Suda pişmiş mısır
Koma : Set
Komar : Fundalık alanlarda yetişen bir tür ağaç
Kompi : Patates
Komri (kunduri) : İskemle
Komsilamak : Dedikodusunu etmek
Kondari: Sepet yapiminda kullanilan findik çubukları
Kongoş Çarık : İneklerin diz derilerinden yapılan basit ve kaba bir ayakkabı
Konişuk : Mukavele, konuşulan şey
Kontra : Eskiden zenginlerin giyebildiği topuksuz bayan ayakkabısı
Kopali : Çamaşır tokmağı
Kopça : Düğme
Kopeli : Evlilik dışı çocuk
Korbakor : Sevilmeyen kişileri kınamak için kullanılır
Korkata : Kalın öğütülmüş mısır unu
Korkızan : Korkak
Korop : Dam, baraka
Koso : Kuluçkaya yatan tavuk
Kot : Ölçü birimi, 5 kilo
Kot kafa : Aptal
Koti : Lahana gövdesi
Kotila : Ense
Kotori: Silindir biçimli kalın kaka
Kovermek: Birakmak, koyuvermek
Köz: Kor halindeki kucuk parça (ateşte)
Kuka : İplik yumağı
Kukari : Ucu çatallı değnek
Kukuçi : Küçük, güzel, minyon tipli
Kukula : Yün örme başlık
Kukulaçi: Bir armut türü
Kukuli : Sivri külah, dağ doruğu, tepe
Kukuma kuşu: Guguk kuşu
Kukuta : Çay tohumu
Kulumika : Kılçığı çıkarılmış hamsi üzerine yumurta kırlarak yapılan yemek
Kuma : Aynı erkekle evli kadınların birbirine göre adı
Kumri : Tomurcuk, genç kız
Kumuli : Yığın, tepe
Kumuşi : Kestanenin dikenli dış kabuğu
Kunci: Keten bitkisi kuru govdesi
Kupas: Ters
Kupli : Kurdeleyle boğaza takılan bir reşat altın değerinde ki altın süsü eşyası
Kuplika : Hıçkırık
Kupsi : Taze fasulyenin uçları
Kurdeşen: Bir tur isilik hastaligi
Kurna: Asbest su borusu
Kuşluk zamani: Kuşların ötmeye başladığı sabah vakti
Kurseli : Mısır fidanı gövdesi
Kutali : Lahana vurmaya yarayan çamdan mikser.
Kutalis : Yedek oyuncu (Yunanca)
Kutni : İpekli veya pamuklu entari
Kutuçi : Kuş gagası
Kutuni : Mısırın danesiz gövdesi
Kuvari : Ham incir, makat
Kuviça / Kuvitsa : Küçük küfe
Kuyis (ğarğaris) : Bağırmak çağırmak
Kuzina : Daha çok ekmek ve yemek pişrmek amacıyla kullanılan bir tür soba
Külünk : Ucu sivri kazma
Küpbaş: Koca kafali
Küspe: Bir cesit hayvan yemi

L

Lağus / Lazut: Mısır
Lahmi /Lahmikoli: İneklere çeşitli yeşilliklerden pişirilerek verilen yemek
Lahmi Kafa : Aptal
Landara landara gezmek: Avare avare dolasmak
Langona : Bir tür zararsız yılan yılan
Lapara gibi adam : Ciddi olmayan, döneklik edebilen
Lapi : Aptal
Lekur : Uzun
Lenger : Yayvan, kenarları geniş bakır sahan
Lenguri : Uzun boylu, hantal adam
Lepe: Sigara kutusu kağıtlarından oynanan oyunda tasin kağıda vurmasi
Lezgi : Derbeder insan
Likapa : Ormanda yetişen, siyah, ince taneli bir yemiş
Likapi : Bir cins armut
Likmen : Şişesiz yanan küçük idare lambası
Limas etmek : Havanın yuymuşamasi
Lina yapmak : Çamaşır asmak için ağaç germek
Litropi : Yazın en sıcak zamanı 22 Temmuz
Liver : Tabanca
Livor : Yabani yemiş veren bir bitki
Lobiya : Fasulye
Loha : Kor ateş
Longoş : Kaba herif
Luluçi olmuş : Islanmış, suya doymuş
Lumbika : El feneri
Latkah-------------- Evlerin Önünde Çamaşır Vb Şeyleri Asmak İçin Çakılan Oval Ağaç

M

Mamuli : Diken meyvesi
Minci : Çökelek
Miti : Burun
Mizmici : Çok titiz
Mokol : Tarlada büyük ateş
Moli: Pişen yemekte oluşan topak
Momolika : Bir tür kır meyvesi
Momoli : Böcek
Mudara : Kalitesiz, sakat
Muh : Çivi
Muhlama : Mısır unu muhallebisi
Muncur : Dudak
Murmuris etmek : Fiskos etmek
Muti: Yumusak huylu
Merağaug(Likapa)(Ligarba)---------------- Bir Orman
Meyvesi
Meson Bağı--------------- Ahşap Evlerin En Kalın Yük
Taşıyıcı Ağacı
Mesur ------------------- İneklerin Yemeklerini Yediği Yer
Minci--------------- Çokolek
Mabeyin : Yan oda
Malez : İneğe verilen yem
Manca : Kazan yemekleri veya çorba
Maran : Yaylalarda ve mezrada yazın kullanılan ahşap yığma tek katlı ev
Maraz : Ruhi hastalık
Marko : Erkek kedi
Maroslamak : Fidelerin veya yaprakların solması
Masti : Dişi kedi
Matahcara : Tohumluk torbası
Mavizer : Tüfek
Megereme : Meğer
Metika : Çelik çomak çubuğu
Momoli : Böcek
Moğ--------------------- Ot
Moluş --------------- Ağacın Yapraklarını Ufalama
Morkurar --------------Teyzenin Kocası
Morkur-----------------Teyze

N

Nabedil olasın : Yok olasın
Nacak : Et dogramaya yarar kucuk balta
Nağmisa : Gelin
Nanuris etmek : Ninni etmek
Nasaka : Yeni yumurtlamaya başlayan tavuk
Nayla : Serender
Nemise : Güzel

O - Ö

Oğura gelmek :İneklerin cinsel istek duyması
Ohtovi : Ekim
Ola : Ulan
Ondortli : Bir tür tabanca
Orsidi : Yörede yetişen bir tür ağaç
Ovalı : Erzurumlu, arka memleketli


P

Peçi : Cilt. "O paçi, o kızara peçilarun"
Peçibaş : Kabakbaş, saçı dökülmüş
Pepeçura : Üzümden yapılan muhalebi kıvamında tatlı
Peşe kaçmak : Kızın erkeğe kaçması
Peşuk : Beşik
Petima : Toprak basamak
Piçak : Bıçak
Pif kokmak : Kötü kokmak
Piftoli: Sevimli, yaramaz cocuk(şakalaşırken söylenir)
Pitemi : Yarım metrelik bir ölçü birimi
Pleki : Mısır ekmeği pişirmek işin kullanılan taş
Podosi : Naylanın direğine konan ağaç tekerlek
Pontul : Pantolon
Pormo : Erken olgunlaşan sebze ve ekin
Portağala: Yeni doğurmuş inek sütünden yapılır
Pulama: Un karıştırılarak yapılan hayvan yemeği
Puli : Civciv
Pumburi : At sineği
Purtuli : Kesik veya yırtık eski bez parçaları
Paçğa -----------------Dağda Veya Meralarda Biçilen Çimenin Kurutulduğu Ev
Paçi --------------------Kız
Poçuş ----------------- Bebeğin Emeklemesi

Paçariş etmek : Mani olmak, sıkıştırmak
Paçi : Küçük kız. Büyük kızlara şaka için denir.
Pafuli : Patlamış mısır. Güzel tombul kız
Pağsa : Kulübe
Palariş : Cin çarpması
Pali : İneğin bağlandığı kazık, iskamle ayağı
Paluze : Ana malzemesi süt olan bir tür tatlı
Paluze gibi uşak: Yakışıklı, beyaz tenli erkek cocuk
Pambuk : Pamuk
Panti : İneğin ot yediği bölme
Papur : Vapur
Pardi : Çakal, sesi uğursuz sayılır
Pasmanika : Patlamış mısır
Pati : Küçük tahta, mezar patisi, kedi köpek ayağı
Patiçi olmak : Yassılaşmak
Patoma : Ahırdaki tahta döşeme
Patos: Yassı, dümdüz
Patoslamak: Dümdüz etmek, yassı hale getirmek
Patuli patuli yağmak: Tane tane kar yağışı
Peçare : Çit
Por--------------------- Büyük Sinek

R

Rahna : Örümcek
Rahna ketani : Orumcek agi
Rohtiko : Vurma lahana içine mısır ekmeği doğranır ve bu şekilde ısıtılır. Tereyağı ile tatlandırılır.
Roka : Mısırın kabuklu hali
Rokopi : Mısır fidelerinin seyreltilmesi

S
Sahan : Bakır tabak
Sami : Mısır yaprağından örülen ip
Saruk : Sarık
Sebi : Bebek
Seftika : Pazıdan yapılan sirkeli turşu
Seğiretmek : Firlayip koşmak
Seke: Ahsap karyola
Sepetbaş : İçi boş kafalı
Sığna : Yara izi
Sığran : Isırgan otu
Sumari / sumarluk: Geç kalan. Son çocuk
Sumsuk : Hayvanın çenesi
Sumuş : Parmak boyunda ölçüm birimi
Surtika : Küçük kuş
Suser: Kilit
Sutli : Bir çeşit sütlaç
Sürecek :Yazı sürmek için kalem gibi yontulan sopa

Ş


Şelbet : Şerbet
Şepidi : Bir tür sinek
Şinakiça: Yaprakları oğuşturulduğunda köpüren bir tür otsu bitki
Şokali : Mısır koçanı yaprakları
Şurus etmek: Islık çalmak
Şerat--------------------Minci`nin Artakalan Suyu
Şib--------------------- Kabakların Veya Karpuzun Asması
Şokal ------------------Mısırın Yaprakları
Tağra-----------------Karadeniz`de Kullanılan Bir Tur Kesici Alet

Şağnoma: Fazla güneş almayan, bitki yetişmeyen yer
Şali: Salya ( cocuklar icin kullanilir)
Şalaka: Ustu basi kirlenmis, temiz kalmayan çocuk
Şaloti (haloti) : Ağızdan akan salya
Şaravaz : Alttan delikli ahşap tekne, üzümün suyunun çıkarılmasında kullanılır
Şarba : Eşarp
Sacayak ------------ Yanan Ateşin Üstüne Konarak Onun Üstünde Kazan,Tencere Vb Şeylerin Isıtılması

T
Tağra : Ufak balta
Tapuş----------------Toprağı Ufalama
Tahra : Burnu kıvrık, sapı uzun küçük balta
Taka : Küçük yelkenli
Taktaka : Su ile çalışan bir çocuk oyuncağı. Çıkardığı sersten dolayı bu isim verilmiştir.
Tami : Aynı bitkiden bir kaç tanesinin bir arada bulunması. Çay, fındık tamisi
Taraba : Tahta perde
Tarhuli : Tarla kenarlarında yetişen bir sebze
Tatuli : Ayak
Tavali : Ana malzemesi taze fasulye olan, kavrularak pişirilen bir tür yemek
Tavara : Gece gelip insanların ağzına kapatan bir tür hayalet, beceriksiz adam
Tavli : Şişman, semiz
Temeçi : Kaburga kemiği
Tentene : Dantel
Tepes kupas : Tepe taklak
Teretelli : Üzüm toplama sepeti
Termaş : Yaramaz
Terme : Yara
Termoni : Pekmez, fasulye, korkoto ve mısırla birlikte pişirilen bir yemek
Teşik: Yun eğirmeye yarayan bir tur çubuk
Tiken : Diken
Tikoça oyunu : Sek sek oyunu
Tirmata : Ekmek kırıntısı
Tohli : Yeni doğmuş erkek sığır
Toli: Toprakta kucuk delikli cukur
Toliye düşmek: Tuzağa düşmek
Tomari : Yemeği yapılan bir tür yabani bitki
Tomoni : Ot yığını
Troni : Sallanan koltuk
Turmuli : Ekmek kırıntısı

U

Uğrak : Uğranılan yer, durak
Ula / Ola : Bir sesleniş şekli. Ula Hasan !
Uskuçi : Taneleri alınmış mısır
Usti Dönmek : Başı dönmek
Uşak : Erkek çocuk
Uya : Oya
Uyma gitmek : Delikanlıya kaçmak
Uzumayı : Kasım

V

Varangelen : Bir tür teleferik
Varakula : Büyük çekiç
Viça : Çalı
Virka : Dişli kürek
Vareg---------------- Küçük Tavuk
Vehdik--------------- Zıplamak
Vrasti : Kediye yemek verilen çanak
Vu : Şaşırma ifadesi
Vurzula vurmak: Felç gelmek (beddua edilirken soylenir) Vurzula vursun suratuna..!

Y

Yaba: Ya bak. (Bak ne oldu !)
Yane : Ne sandın?
Yalağuz : Yalnız
Yamsilama : Taklit etme
Yangaz : Yaramaz
Yaşik : Kasa
Yaşmak: Bir tur kenari suslu bas ortusu
Yegi: Eskiden alinan baslik (parasi)
Yeni Yetne : Genç, delikanlı
Yenlik : Hafif
Yeniyıl : Ocak
Yirmak : Irmak
Yolluk : Kilim
Yukisi gelmek : Uykusu gelmek
Yuklamak: Uyumak
Yükli : Gebe kadın

Z

Zatiberi : Zaten, eskiden beri
Zibarmak: Şimarmak
Zibartmak: Fena halde, vucudu kizarincaya kadar dovmek (cocuklar icin soylenir)
Zımilaçi : Sık dikenlik.
Zoli : Kemiğin içindeki kemik iliği
Zotozot : İnadım inat
Zuzuli : Üzüm tanesi

 

Suskun

V.I.P
V.I.P
Trabzon GELENEK-GÖRENEKLERİ
DOĞUM

Doğumdan ölüme kadar kültürümüzün bütün renklerini görebildiğimiz yöremizde her anlamlı günün bir geleneği ve adeti vardır. Mesela hamile kadına çok iş yaptırılmaz. Ağır yük taşıttırılmaz, doğum yapan geline hediyeler alınır, komşuları yemek getirir, çocuğun kundağına para konur, altın takılır, iki lohusa kadın basmasın diye kırkı çıkana kadar birbirini ziyaret etmez. Mevlit okutulur, dualar edilir çocuğun da annenin de sağlık ve sıhhati temennisinde bulunulur. Biraz da erkek çocuğu oldu mu sevinç daha fazla olurdu. Ama günümüzde bu anlayış ta artık ortadan kalkmaktadır.
SÜNNET
Erkek çocukları yaşı çok geciktirilmeden sünnet ettirilir. Tek yaşlarda sünnet ettirilmesine özen gösterilir. Eskiden eli çantalı sünnetçiler köylerde dolaşıp çocukları sünnet ederlerdi. Çocuklar da bunları gördüklerinde canlarının yanacağını anlayınca kaçarlardı. Şimdi sağlık mensuplarına sünnet ettirilmekte. Çoğunlukta da çeşitli kurum ve kuruluşlar tarafından toplu sünnet törenleri düzenlenmektedir. Çalgılı sünnet törenleri olabildiği gibi mevlitli sünnet törenleri de yapılmaktadır. Sünnet öncesi çocuklar gezdirilerek gönülleri hoş edilir, sünnet sonrası aile yakınları konu komşu çocuklara para, altın veya çeşitli hediyeler verilir. Yemekler yenir, "İnşallah evlilik mürivetini de görürsünüz" diye anne ve babaya iyi dileklerde bulunulur.
DÜĞÜN
Çoğu zaman gençler birbirini ya düğünde, ya yaylada, ya bir şenlikte ya da çarşı pazarda görür ve "gönlüne düşürür". Aile büyükleri devreye giren yengeler görücü olur. Kız da, oğlan da beğenilme aşamasında birbirini tanımaya çalışır. Ama en son söz aile büyüklerinindir. Kararı aile meclisi toplanır verir. Ama ailenin "rıza"sı kimi zaman tam değildir. Karar olumsuzdur. Birbirlerini seviyorsa gençler, ortaya bölgemizde halen geçerli olan "kız kaçırma" olayı çıkar. Evlenecek olan gençler birbirlerini ne kadar sevse de son sözü aile büyükleri söyler. Kız istemek için ailenin büyükleri, annesi, babası, ağabeyi, ablası, akrabalarından amcası, dayısı veya bir başka büyüğü kızın evine gider. Ön konuşmalar ve genel sohbetlerden sonra laf bir şekilde esas konuya getirilir ve kızın ailesinden "Allah'ın emri peygamberin kavli ile kızınızı oğlumuza istiyoruz" denir. Kız tarafı da hemen tamam demez. "Nasipse, kısmetse, bakalım bir düşünüp karar verelim" deyip, işi ağırdan alarak kendini "naza çeker". Erkek tarafı "he, tamam, olur" cevabını alabilmek için kız tarafının kapısını biraz aşındırmak zorunda kalır. Kız tarafı sonunda razı olunca "söz kesilir." Bir küçük bahşiş sonunda kızın nüfus kağıdı ailenin o andaki en büyüğüne işlemeli mendile veya özenle hazırlanmış bir zarfın içene koyularak verilir. Hayırlısı olsun temennisiyle kız tarafının ikramlar yendikten sonra evden ayrılınır. Söz kesme olayından sonra sıra "nişan"a gelmiştir. Nişanda kız ve erkek tarafı karşılıklı olarak birbirlerine gelin ve damat adayına hediyeler alır. Bu arada düğün tarihi için karar verilir. Yeni evlilere alınacak eşyanın kim tarafından ne alınacağına karar verilir. Düğün zamanı gelince "ağırlık görme" ye gidilir.
Cuma günü, kızın çeyizi oğlan evine götürülerek yerleştirilir. Komşular düğüne davet edilir. Cumartesi gününün gecesi kız evinde yapılan ve sabaha yakın sona eren şenliğe ise "kına gecesi" denir. Eskiden kına gecesi Çarşamba günü akşamı yapılır, Perşembe günü, düğün olur. Cuma günü de "Cumalık" yapılırdı. Kına gecesi, kadınlar ve genç kızlar gelin evine toplanmaya başlarlar. Bu gecede, kadınlar ve genç kızlar gelin evine toplanmaya başlarlar. Çeşitli çalgılar çalınmak ve oyunlar oynanmak suretiyle eğlenilir ve kız ağlatılır. Gelini ağlatmak için kızlar maniler, türküler ve ilahiler söylerler.
Düğün günü (Perşembe veya Pazar) erkek tarafı kalabalık bir grup halinde öğleye doğru, tabanca - tüfek ata ata, yaya ve atlı olarak gelin evine gidilir. Hemen kızı alıp dönmek isterler. Ancak kız tarafı misafirlere yemek ikram ederler. Yemekten sonra, kızın bir erkek kardeşi, o da yoksa dayısı, erkek tarafından bahşiş alır ve kızı ata bindirilir. Yine silah atıla atıla erkek evine doğru yollanılır. Eve varıldığı zaman kız attan indirilerek evin içine alınır. Daha sonra erkekler ve kadınlar ayrı ayrı yerlerde düğüne devam ettirirler. Düğün şenliklerinde horon tepmek vazgeçilmez bir adettir. Akşam olunca gelin ve güvey yan yana durdurularak her ikisine de şerbet ikram edilir. Daha sonra köyün hocası getirilerek dini nikahları kıyılır. Gelin evinden en son kızın çok yakını olan iki kadın ayrılınca düğün bitmiş olur.
Ertesi gün ise Cumalık yapılır. Kadınlar çeşitli oyunlar oynarlar ve geline hediyeler verirler. Düğünden bir hafta sonra ise, erkek tarafı kız evine "yedi" ye gider. Damat büyüklerin elini öper, sini ve sofraya davet edilir. Sofrada önüne, üstü kapalı üç tabak koyulur, birinde yumurta, birinde sütlaç ve birinde de su vardır. Damattan yumurtayı bulması beklenir. Geç saate kadar kızın babasının evinde kalınıp, güzelce ağırlandıktan sonra geriye dönülür. Günümüzde bu adetlerin büyük bir kısmı "salon düğünleri" nedeniyle yaşatılmaz olmakla birlikte, köylerimizde geleneksel düğün törenlerine rastlamaktayız.
ÖLÜM
Düğünler kadar da ölümler de hayatın bir parçasıdır. Sevinçte bir olan halkımız hüzünde de beraberdir. Mahalle veya köy camiinde selalar okunur. Kent merkezinde belediye hoparlöründen ilan yapılır. Ölen kişinin ailesinin kimliği tanıtılır. Ölü evine akşamdan taziyeye gidilir. Evde sabaha kadar ölünün yakınları ile birlikte oturulur. Sabahleyin defin hazırlıkları başlar. Bu arada civar komşular ölü evine yiyecek getirir. Üzüntülü olan aile bireylerine katkıda bulunulur. Cenaze eş, dost ve komşular tarafından kaldırıldıktan sonra evde Kur'an-ı Kerim okutulur. Başsağlığı dilekleri kabul edilir. Kırk mevlidi, ölünün kırkıncı gününde yapılır. Mezarlar bakımlı ve düzgün tutulmaya çalışılır. Bilhassa dini bayramlarda olmak üzere mezarlar sık sık ziyaret edilerek dualar, Kur'an-ı Kerim okunur.
YÖRESEL YEMEKLER:​

Mısır Çorbası, Lahana Çorbası, Etli Lahana Sarması, Kara Lahana Yemeği, Trabzon Döneri, Hamsili Pilav, Hamsi Kuşu, Hamsili Kaygana, Kuymak, Akçaabat Köftesi, Trabzon Peynirlisi, Trabzon Burmalısı

HAMSİ:
Geleneksel yöre mutfağı hamsiden yapılan yemeklerin çoğunlukta olduğu bir mutfaktır. Karadeniz'de hamsinin mkültürel bir önemi vardır. Ayrıca dünyada ilk kez adına türkü yazılan balık türüdür

PİDE:
Kıymalı ve peynirlsi yapılan ünlü Trabzon Pidesi özellikle kış aylarında hafta sonu kahvaltılarının değişmeyen yiyeceği arasındadır

VAKFIKEBİR EKMEĞİ:
Taş fırında pişirilen Vakfıkebir Ekmeği uzun süre taze kalışı ve büyüklüğü ile ünlü bir Trabzon Ekmeğidir.

AKÇAABAT KÖFTESİ:
Hazırlanışı itibarıyle farklı bir lezzet sunan Akçaabat köftesinin mahalli yemekler arasında özel bir yeri vardır.
YÖRESEL GİYİM:
"Yüzyıllar boyunca Anadolu'nun Ünye'den Hopa'ya kadar uzanan Karadeniz yalısı halkının gemicilik ile geçinenleri ile yalı boyu gerisindeki dağlı köylülerin kendilerine has bir kılık ve kıyafeti ola gelmişti; baştan ayağa kapkara gayetle tipik bir giyim kuşam olup "Laz Kıyafeti" diye anılagelmiştir. XVI. Ve XVII. Yüzyıllarda korsan ve dağ haydudu kılığı iken giderek o yalının bütün gemicileri ile dağ köylülerinin sırtında görülmüştür. Başa, üstlüğe bağlanmayan müstakil kara bir kukuleta geçirilir; "Başlık", "Kara Puşu" veya "Kukula" isimleri ile anılır; bu kukuletanın gayetle uzun iki ucu, kukuletanın üstünden sarık gibi dolanarak uzun kulaklı bir düğümle bağlanır; o düğüm kulakları kukuletaya, başlığa kendine has bir manzara verir. Sırta, gömlek ve mintan üstüne bir kara cebken giyilir; bu cebkene "Yelek" de denilir; uzun kollu olup kolların üst kısmı dar, alt kısmı geniş, hatta bazan yırtmaçlı olup yenler bilek üstüne kolayca kıvrılır. Cebkenin göğsünde bazan sağlı sollu iki fişeklik-ceb yapılır. Kışın cebkenin altına ve mintanın üstüne omuzdan ilikli kara bir zıbın-yelek giyilir; cebkenin önü bu zıbın-yelek üstüne kavuşuk kapanır. Bacaklara "Zıbka" denilen kara bir potur giyilir, buna "Laz Poturu", "Laz Donu" da denilir; Zıbka bir iç donu üstüne giyilir ve iç donu gibi bele uçkur ile bağlanır; kalçadan ayak bileğine kadar bacağa sımsıkı yapışır, fakat ağı körüklüdür; yüze yakın kırma ile yapılan bu körüklü ağ, zıbka giymiş kimsenin bacaklarına, tamamen çıplak bir insanın bacak hareketindeki mutlak serbestiliğini temin eder; zıbkalı bir gemici veya dağlı dilediği gibi koşar, zıplar, atlar, tırmanır. Bele karaya boyanmış hafif bir pamuk kuşak sarılır; kuşağın üstüne geniş bir meşin kemer bağlar; bu kemerin, gümüşden yapılmış yaprakcıklar, dilcikler halinde sarkıtılmış bir sıra süsü vardır. Hallice olanlar beş altı kolan halinde uzun bir gümüş saat kösteği takarlar; boyundan geçme bu uzun kösteğin ucundaki iri bir koyun saati kuşakda muhafaza edilir. Gemiciler yazın daima yalın ayak olurlarr, karaya çıkar iken ayaklarına Çapula denilen, kendilerine mahsus ayakkabılarını giyerler; kışın ayağa yün çorap giyilir. Dağlılar ise kış ve yaz ayaklarına "Salenk" giyerler, Salenk hem mest hem çizme, Çapula gibi bu yalı halkına mahsus bir ayakkabıdır. Başlık-Kukula, Zıbın-Yelek, Cebken-Yelek ve Zıbka kara çuhadan, bazan kalın ve yüzü parlak saten-bezden yapılır; ve hepsi yine kara şeridden zırhlarla süslenir."

HALK OYUNLARI VE FOLKLOR:
KEMENÇE:

Ağaçtan yapılan üç telli ve yaylı bi müzik aletidir. Kemençe üzerinde nota yerlerini belirleyen ve parmakların kapak tahtasına değmesini önleyen "Kravat" bulunur.Kemençenin telleri çeliktir ve yayı bir demet at kuyruğundan oluşur.Oldukça ritmik bir çalış şekline sahiptir.

HORON:Hareketli,kıvrak,canlı bir oyun olan horonda insan vücudunun tüm organları hareket eder. Kemençe eşliğinde oynanır ve denizin dalgasını,yağmurun yağışını,doğa ile mücadeleyi sembolize eder.Çeşitleri şunlardır:
Düz Horon :
Genellikle kadınlar tarafından davul zurna, kemençe eşliğinde oynanır.
Akçaabat Sallaması :
Genellikle davul, zurna eşliğinde Akçaabat yöresinde oynanır, erkek oyunudur. Sıksara'ya geçiş öncesi bir oyundur. Ağır bir yapıya sahiptir, giderek hızlanır.
Sıksara :
Trabzon halkının karakteristik yapısını simgeleyen en önemli horon türlerimizdendir. Atak, canlı vücudun bütün bölümlerinin harekete geçtiği kıvrak ve sanat gücü yüksek bir oyundur. Kemençe ile ve davul, zurna ile de oynanabilir.
Kız Horonu :
Düz horondur. Hareketleri basittir. Türkü eşliğinde de oynanır. Atma türküleri meşhurdur. Oyun esnasında söylenen türküler bu oyunu ilginç kılar. Kemençe ile oynanır.
Sürmene Sallaması :
Özgün ve hareketli bir oyundur. Kemençe ile oynanır. Davul ve zurna ile de oynanır. Özellikle Sürmene'de oynanan bu oyunun özel figürleri zevkle izlenir.
Bıçak Oyunu :
İki kişi tarafından bıçakla oynanır. Müzik ve ritm sıksaraya çok benzer. Karşılıklı bir savaşı, mücadeleyi andıran figürleri vardır. Oyuncuların ellerindeki bıçakları çok iyi kullanmaları gerekir, yoksa oyunun heyecanı içinde birbirlerini yaralayabilirler.
Vaybeni :
Genellikle Çaykara ve çevresindeki köylerde oynanır. Türküye dayalı oyundur. Atışmalı türkülerin söylendiği horonda bir tarafın söyleyecek sözü kalmayana dek devam eder.
NELERİ İLE ÜNLÜ:
Sümela Manastırı, Atatürk Köşkü, Uzungöl, Zağanos Köprüsü, Hamsiköy Sütlacı, Kadırga Yaylası, Trabzon Bileziği, Akçaabat Köftesi, Boztepe, Beton Helva ve Vakfıkebir Odun Ekmeği, Ayasofya Müzesi, Horon, Kisarna ( Bengisu ) Madensuyu, Sultan Murat Yaylası, Kızlar Manastırı
İL İSMİ NEREDEN GELİYOR?
"Trapezus" sözcüğünden gelir. Anlamı dörtköşe'dir.
 

Suskun

V.I.P
V.I.P
Trabzon -Rize yöresi yerel terimler sözlüğü
A

Abanges: Beceriksiz, akılsız
Abli: Yelkeni yukarıda tutmak için kayığın serenine bağlanan ip
Abohomis etmek: [Y,-apo ön eki –den uzağa anlamında] Lazut yapraklarını (humi) sıyırıp çıkarmak
Abomolis: Zorlukla, son anda [Y,-apo öa eki ve Yunanca molis zorlukla]
Abore: zayıf, takatsiz, halsiz [Y, fakir]
Aboşimas: Ekili tarlanın yağmurdan zarar görmesi [Y]
Aboşkevaris: Çevreyi toplama [Y]
Abraş : İri yarı biçimsiz, çiçek hastalığına tutulmuş insanlara denilir
Absimon: Ateş
Absimat : Kıvılcım [R]
Absimisa . Ateş böceği [R]
Abstamlis: Düşürmek [R]
Abuskal: İnsanın kendine iş edindiği şey
Adoha: İri, büyük
Afana: Bereketsiz, verimsiz, harap
Afgurmak: Havlamak, edepsizce konuşmak
Aftoz :Yar, sevgili, canan, maşuka
Agitmek : ürmek, alıp ürmek
Agos: Doğru yol, yol, doğruyu bulmak [E]
Ağirlık : Gelinlik, Gelin için yapılan eşya ve takı
Ağrem: Ekilmemiş tarla, yabani, ıssız [Y,ayrio vahşi]
Ağremilo : Yaban elması
Ağrembela: Yaban üzümü
Ağu : Zehir
Ahan : İşte ( Ahana, ahaniya şeklinde kullanılır)
Ahbun, Afgun : İnek gübresi [E, gübre]
Ahriyan: Kötü yürekli, pis, zalim
Akamat: Verimsiz, boş, tembel
Akarina: Suyun akması, akım yönü
Alaf : Yulaf [A,hayvan yemi]
Alahta: İneklerin yediği büyük yapraklı ot türü
Alaşa : Haşarı, yaramaz çocuk
Alaşa, Şimula: Horon oynarken söylenen çömel kalk komutu
Alata : Ç ağacı
Alaturbiya: Denize girmenin sağlığa yararlı olduğunu inanılan gün [İ]
Alikonda : Deniz anası
Alobos: Dalganın köpüğü
Aloşo: Buğday sütlacı
Ambeliza: Çiçek veren bir asma [Y, bağ, asma]
Ameş: Korkak, saf
Ana babula : Ana baba günü, mahşer
Anagodos: Keder, sıkıntı [R]
Analislatmak: Açmak, gevşetmek [Y]
Anapa pahlasu: Sürmene’de bir fasülye türü
Ander: Metruk, cansız, işe yaramayan, çirkin,
Ander gaybana : Yok olasica, Allah Belanı versin
Aner galmak: Yok olmak, ölüden arta kalmak
Andi: Bez dokuma tezgahı (Rize'de de)
Andırhana : Koca yemiş, sarı bir meyva
Andon: Uygunsuz kadın, aşifte
Angona : Bölgeye özgü gri renkli bir kör yılan [Y, angos, yılan]
Angros etmek: Uyuşmak [R]

Ankmak : Bahsetmek, anmak
Aniç: Bit yumurtası
Anuk: Nane kokulu bitki
Ankli: Çok zayıf [R]
Antrigoz etmek: Suyu aşlamak [Y, anti, karşıt; krios, soğuk]
Anzorat : Rakı
Anuk: Dağ nanesi [E,F,A]
Aposkal: Yarım bırakılmış iş, iş yeri [Y, aposholisis, meslek]
Apotrak :Yabani yerlerde yetişen eşek dikeni
Apsumati: Mangaldaki kül [R]
Arasta : Pazar yeri
Araccin : Takke
Ar etmek: Utanmak [A]
Arey: Tamam, yeterli
Argosup: Bakır, bakırdan yapılmış kazan [R, halgosup; Y halkos, bakır]
April : Nisan ayı [Y]
Arahana : Örümcek
Ar etmek : Utanmak
Aşağa vurmak : Düşmek
Aruk : Zayıf, cılız
Arkuri : Bir şeyin tersiniiltizam etmek
Astos : Tembel adam
Aşkar : Lekesiz, ayan, aşikar
Aşşebar : Keser
Atma türki: Karşılıklı mani söylemek
Ateşluk : Evin içinde ateş yakılan yer, ocak, şömine
Atlamak : Mısır kocanıv.s ayıklamak, mısır fidelerini seyreklemek
Avanak : zavallı
Avara: işsiz [F, avare]
Avat: Yemişleri hayvanlara yedirilen bir yabani bitki [R]
Avroş: Taş, döşeme, tuzak [R]
Avu: Zehir
Ayan : Havanın berraklığı
Ayazma: Kusal su, şifalı su
Ayeser: Ağustos ayı
Aynali tüfek: Dürbünlü tüfek [F]
Ayorit: Kasım ayı [R]
Azder: Ejderha, Sürmene’de Azdehar[F]

B

Babiza: Çömlek, Sürmene’de babica
Babulhana: Karmakarışık eşyaları intizamsız, keşmekei içindeki yer
Bada: Saman [F]
Badama : Köy evlerinin ön taraflarındaki küçük sofa
Badila : El sepeti
Badilas : Karın yoğun şekilde yağışı
Bağa: Bana [T]
Bagorya : Yengeç
Bakraç : Süt mayalanan kap
Balak: Ayı yavrusu [T]
Balalos:Aptal, deli [Y, palavos]
Bali : Hayvanların ahırda bağlandığı yer
Balike : Sevgili kardeşim
Bandi, Panti: Ahırda ineğin otlarının konulduğu yer
Baragame, Baragami: Sürmene’de ocak yanı, parakami [Y, para, yakın;haminos ocak]
Bardo, Pardi: Dişi çakal [R]
Barenim, Paronim: Lakap, Takma ad [Y, paromin]
Barhana: Kervan
Baromana, Paromana: Doğum yapmış kadına ürülen yemekler, dadı [Y, para, yakın; mana, dadı]
Batoma, Patoma, Patima: Döşeme, zemin, basamak [Y,patoma, döşeme]
Bebes : Çarığın içine konulan bez parçaları
Bedeliza, Pedeliza: Kelebek [Y, petalouda]
Bedeliza elması: Bir elma türü
Beplasen: İsyan etmek, kabullenmemek [R]
Bestar: Gelişme bozukluğu olan çocuk [R]
Beşko, Peşko: Küçük yuvarlak soba [Rusça peş soba, - ka Rumca küçültme eki]
Bet: Çirkin
Bevi : Erkek
Beyuk: Büyük
Bezircanaş : Mısır ekmeği kırıntılarından yağ ve peynirle yapılan bir yemek
Bibil: Fasülye filizi, filiz, çocuk penisi
Biçinayı : Ekim
Bihamal : Her halükarda, hemen
Bilama : Az, biraz
Bileki, Pileki: Mısır ekmeği pişirmeye yarıyan taş, düz zemin [Y, düz zemin]
Bilobo: Yavrum [R]
Biron, Piron: Çatal
Bişe : Biraz, az miktarda [A]
Bitemi, Pithemi: Bir karış, uzunluk ölçüsü
Bobos: Yabani hayvan, öcü, çocukları korkutmak için kullanılan kelime
Bodur, Potur: Kadınların iş yaparken giydikleri pantolon

Bolaki: Belki, keşke
Buba: Baba
Buldur : Geçen sene
Buli, Puli: Sevgili, yavru, kuş [Y,pouli]
Bumbur: Yabani arı cinsi
Buzak : Buzağı
Büyük traz: Dokuz taş oyunu [R, triz,üçüncü]

C

Cahana, Zahana : Yengeç
Cağ: Çorap örmek için kullanılan şişler [E]
Came: Cami [A]
Capula : Ayakkabı
Caleps : Sürmene’de Fındığın içini çıkarmak, kabuğunu soymak, kanzilis etmek
Cameş : Manda
Cangalak : Dangalak
Cazi: Cadı [F]
Cauklamak : Tırmalamak
Cecim: Sürmene’de yere serilen yünlü dokuma
Celeb : Hayvan satın alıp kesen kasap
Celepter : Kervan başı
Cibur : Ufak tefek
Cicil : Solucan
Cicoz: Üç taş oyunu
Cimlin: Serçe [R, zimlin]

Cincilis: Kaymak, toprağın kayması [R, cincilis]
Cinya : Sürmene’de sümük
Civrik : İplik makarası
Cubuş : Meyve koçanı
Cicuk : civciv, tavuk yavrusu [F]
Cucul : Erkek çocuk penisi, Lili
Cuğri : Armut koçanı
Culuf : Fındığı saran yeşil koçan
Cuhumbal : Kılıksız
Cumur : Mısır ekmeğinden Trabzon yağıyla yapılan yapılan yemek
Y- Yunanca R- Pontos Rumcası, T- Türkçe, F- Farsça, E - Ermenice, L- Lazca

Ç

Çablama : Dama enliğine konan tahta
Çaça : Bir tür küçük balık
Çahçapuris : Çocuğa şiddetle bağırmak
Çağa : Henüz bir yaşına girmemiş çocuk
Çahra : Çırnık ( Rize'de de)
Çakmaklı: eski tip tüfek
Çapana : Kapı menteşesi ( Rize'de de)
Çapar : Bir nevi sandal
Çapıta : Büyük sandal
Çapli : Hamsi şişte
Çapula: Kaliteli deriden yapılan çarık türü
Çaput: Bez parçası
Çarçel : Serander döşemesi
Çaşut : Casus
Çatlankavuk: Kavrulmuş mısır
Çaygara: İçinde küçük taşlar, kumlar bulunan toprak
Çarık : İnek derisi kurutularak yapılan bir çeş ayakkabı
Çaygara : Kaynak, Dere kenarında kaynayan su
Çaynik : Çaydanlık
Çeli : Mısır, karalahana v.s. sapı
Çepel : Yağmurlu, çamurlu
Çepni: Giresun ve Trabzon’un Ağasar yöresinde yaşıyan Türkmen aşireti
Çepni koyuni: Yöreye Çepnilerin getirdiği uzun kuyruklu koyun
Çir : Baba
Çikir : Fındık, çay toplanırken kullanılan bele takılan torba
Çivit : Çekirdek
Çor : Kar eriten hava
Çonoşi: Odun parçaları ( Rize'de de)
Çümef : Uymak
Çuran : Diken (Çuğran şeklindede söylenir)
Çuraniye : Akasya ağacı
Çunuşi: Kırdaki odun parçaları
Çürük ayı : Temmuz
Çulluk : Çok eskimiş [A, cull, kıldan yapılmış kaba dokuma]
Çuva : Eskiden giyilen üç etek ve kadın yeleği


D

Daduk: Çocuk dilinde ayak [E, tat, ayak]
Dadulis etmek: İtiraz etmek [Y, diadilono]
Dağa : Oturak
Dahtabaş : Balkon
Daktura : El sepeti
Dalyan : Sığ
Dandanaz: Buğday temizlemekte kullanılan alet [Y, tantalikso]
Daun : Cin, peri
Davara: Gece uykusunda insanı boğmaya çalışan görünmez bir varlık
Dendena : Dantel (Temtene de denilir)
Deşürmek : Toplamak, Devşirmek
Dırani : Çatı
Di di: Köpek, hayvan kovalama sesi
Dialdi: Bez dokunurken tellerin açılması
Diyosi: Bez dokunurken kullanılan iplik
Diğar : Tava
Dingoz : İnatçı
Dinklişifra: Gereksiz, yersiz ufak tefek şeyler [R]
Direni : Tavan arası
Dirgona, dirvana, divranos : Vatoz balığı, Bir çeş kuş [Y, triyoni, güvercin]
Dişeri : İki avuç dolusu
Diza, tiza, tiz : Kene [R]
Dizman: Şeytan [Y, dusmanis]
Döşürmek: Dalından fındık, meyva v.s. toplamak
Dönme tavasi: Hamsi kızartırken çevirmek için kullanılan kapaklı tava
Draşas : Derinin sertleşmesi
Duman: Sis

E
Egi : Sürmene’de kadınlara hitap şekli
Elektirik: El feneri
Emen : Çocuk oyunlarında kullanılan bir terim, oyunda hedef olan kişi
Emice : Amca[R, omicekas]
Eniş : Aşağı, iniş, meyil
Enuk : Köpek yavrusu
Ereti: Emanet, geçici
Eriş : Mekik ipliğine mukabil ketenin asıl zeminini teşkil eden ve tarağın dişlerinden geçirilmiş olan iplikler
Eşkebir : Yaban arısı
Eşkin: Filiz, fındık fidanı [Y, oksinos]
Etiş etmek: Gürültü
Evlek : Hendek , küçük su yolu, sıra sıra anlamında da kullanılır ( evlek evlek)
Evza,Eza : Kibrit [A]
Eyiv : Keçi
Ezve: Kirpi [Y, asvos]

F

Fa : Yemek
Fasal : Otlayan hayvanın ipini bağlamak için yere çakılan kazık
Fastarak . Sevimli kız çocuğu
Fatuk : Kazılmış çukur yer
Feçan : Ocak üzerinde mısır kurutmak için kullanılan tahtalar
Feleka. Ahırda inekleri bağlamak için kullanılan kazığa geçen halka
Felemit, Felemidi: Çeyiz sandığının yan gözü [Y]
Feli, Filisi: Dilim, Kabak dilimi [Y, flios, soymak]
Feluka : Kayık
Ferbela: Süslü, gösterişli [Y, frambalas; İ, falbala]
Ferbelali: Bir çeş etek [Y,İ]
Fermene: Önü açık, süslemeleri olan yelek[Y]

Fikoko : Böğürtlen
Filesur: İnce giysi [Y]
Filister: Hartoma satırı [Y]
Firahti :Tarla kenarındaki kazıkların üstüne örülen çember, ç [Y, frahtis, ç]
Firfila. Fıınlanmış elma[Y]
Firavu : Yün eğirme aleti
Fisko : Taflanın iyi olmayan cinsi
Fiskul: Kabarmış, şişmiş [Y, fuskoma, şişmek]
Fistil: İltihap [L, pistula, sivilce]
Fol : Tavuk kümesi, hayvan yuvası [Y, folea, kuş yuvası]
Fola. Oyun yeri [Y]
Folluk: Argoda kadınların cinsel organı [Y]
Folit : Kabak tohumu dikilen yer
For : Giymek
Fosi: İz, çukur
Foter: Şapka
Fotul: Aksi, sinirli adam [R]
Fotula: Ekmek
Fuça: Mısır koçanının yaprakları
Fuduş : İneğin sütünü kesilmesi
Fufu, Furful: Yara, bere
Fufuli: Sivilce [R], Rize’de fufudi
Fufuza: Çıt kırıldım, her şeyden şikayetçi adam [R]
Furfula: Hoşaf
Furno: Kurbağa [Y, furnos, kurbağa]
Fusan: Kepek, mısır yarmasının kabukları [Y,ptisani;R, futzanin]
Fuska, Fiska, Faska, Fisto : Kabarkık, şişlik, bir çeş dağ yemişi [Y, phouska]
Fustul : Püsküle benzeyen şeyler
Fuştul : Talaş
Fuzan : Hububatın kepeği

G

Gabak felisi : Kabak dilimi
Gaban :Yamaç, toprak birikimi
Gabiz: Haraç
Gada : Kardeş, dost, kardeşim
Gadan almak : Feda etmek
Gaful : Dikenli ve küçük ağaçlardan müteşekkil meşçere
Gaga : Eğlencelik, çerez, fındık [Y, kokkali ; Lazca kokali ;Gürcüce kakali]
Gagart : Zincir kancası
Gagoş: Kötü [Y, kakos]
Galafika : Arka sepeti
Galege : Küçük dana
Galovriya: Sakin, uyuşuk, hımbıl [Y, kalmaro, sakin]
Gambo: Lahanaya dadanan böcek [Y, hampia; R, hampia, tırtıl]
Gamboki : Gerdani iri adam
Gancolis : Yarı pişmiş
Gancoz : Hasis, tamahkar
Ganker : Boğa
Ganzi, Kanzi: Fındık içi, sarmısak dişi
Gara sakiz : zift
Gargalak: Dere kenarındaki dal, ağaç parçaları
Gargaris . Yaygara, gürültü
Gaskam: Sert toprak
Gaybana : Menfur şey [A]
Gayuk suyadur : Kayık denizdedir
Gaviya : Odun yığını
Gayde : Şarkı türkü
Gazel : Kuru yaprak
Gecekuşi: Yarasa
Gelin elması: Elma türü
Gelurum kopa kopa : Gelirim koşarak
Gezi : Bir kumaş ismi
Geçme : Kılıf, yastık kılıfı
Gevo : Tabak
Gıdı gıdı: Keçileri çağırmak için söylenir
Gili gili: Buzakları çağırma yöntemi
Gırnap : Sicim
Gırziya : Tarlayı iki üç karış derinliğinde kazmak
Gıvitça: Sürmene’de sepet
Gıvrişuk: Kıvırcık saç
Gilli: Sabun
Giran: Tümsek
Go aşa : Aşağı indir, yere koy
Godesbana: Hamarat kadın
Godila: Düzlük
Goncoz : Hasis ( Rize'dede)
Gorabi : Köylülerin değnek makamında ellerinde taşıdıkları ve değnekleri fidanları kestikleri küçük, hafif, tepesi ağzına doğru biraz kıvrık balta
Gorena : Kadınlar hakkında müstehziyane tabir
Gidali : Meyve toplamak iin ucuna torba takılmış uzun saplı sırık
Ginişanap : Bir armut türü
Godila : Ense
Gofrak: İçi çürümüş yaşlı ağaçlara denir
Gofraklamak: Yaşlanmak
Goginap: Kırmızı armut [R]
Goginoforode: Soğuktan kızarmak [R]
Gogiya: Mısır yemeği [Y, kokkos, hububat]
Gogiza : Boğmaca hastalığı [Y, hohitizo]
Gogo: Cin, yaratık, çocuklar gogo geliyor diye korkutulurdu
Gogorina: Su tavuğu [Y, haharinos]
Gugo: Guguk, öten kuş, horoz
Goğor : Bok
Gohlis: Trabzonda salyangoz, Sürmene’de gohle, Rizede kohlid [Y, koholi]
Gokir: Becerikli, verimli [Y]
Goloşka : Kuluçka
Golot: Tekerlek biçimli peynir
Golot, Kolot, Kolotu: Yumurtalı ekmek k
Gordil : Düğüm
Gor : Mezar
Gomsilemek: Dedikodu yapmak
Gondes : Çukur
Gondel : Ufak , kısa
Gongoş: Ağacçta gövdeden dalların ayrıldığı bölge
Gongoş: Dananın çarık yapılan bacak derisi
Gongoş lastiği :Ayağa giyilen lastik ayakkabı
Gorbagor : Kadınlar için - uğursuz, mezera gir
Gorzit: İskemle
Gosi : Kuluçka dönemindeki tavuk
Gosva : Bir kuş cinsi, karatavuk
Govoksila: Kamış, sazlık, içi boş bitki [R, kifoksilo]
Goyvermek: Bırakmak [T]
Gudalis: Arabulucu, çöpçatan, ikitarafı idare eden[Y, kudal]
Gudiba, Kutavi, Godik: Çocuk, köpek yavrusu
Gudime : Çocuk dilinde inek
Gudi gudi: Köpek çağırma
Guduk : Uç, gaga, memenin ucu
Guduktera: Maçka’da ağaçkakan
Gugar, Kukar, Kukara: Meyva toplamak için kullanılan çengelli ucuyla dalları eğmeye yarayan eğri dal. [R]
Gugula : Şapka, fes
Gugulli : Tepeli
Gugus, Kukus, Kukuç: Tomurcuk, olgunlaşmamış meyva
Guguvaga: Baykuş
Guguvak : Yaylalarda kuytu yerlerde kendi yetişen yenilebilir mantar
Gulincak: Sürmene’de dokuma tezgahının ayak pedalı
Guliya : Bir tür karalahana yemeği
Gulum gulum ağlamak : Hıçkırarak ağlamak
Guman : Zan, şüphe
Gunzi: Mısır sapının içi
Gunzi gunzi: Parça parça
Guraci : Asker toplayan memur
Gurgut: Un çorbası içindeki topaklar
Gusgustera: Yazları yaylada yağan yağmuru durdurmak için edilen güneş duası geleneği
Güvercina: Bir inek adı

Ğ

Ğardel : Çocuk
Ğazep : Bela, çile
Gidak : Keçi yavrusu
Ğoli : Deniz yosunu
Ğoliva : Suda haşlanmış mısır
Ğovit : Kaya balığı
Ğuduş : Mısırı saran koçan
Ğulya, Ğoliya: Karalahanadan yapılan yöresel yemek
Ğuz: Yabancı, Oğuz, Türkmen


H


Habişkol : Bir çeş yemek
Haboyle: Bu şekilde
Habu: İşte bu
Haçabur, Haçanbur: Sürmene’de soya fasülyesinden yapılan ekmek, Rize’de hasabır
Haçan : Mademki, öyleyse
Hahala: Pejmürde, pasaklı [Y, hahaleo]
Hahot : Eski , kullanılamz hale gelmiş
Halaput, Halapot : Gürültü, patırtı, şamata
Halas, Halaz, Halaç: Dolu tanesi [Y, halazi]
Halaslamak : Bir işi baştan savarak yapmak
Halastar: Bir nevi bakır veya porselen su kabı
Halt: Trabzon’luların Bayburt, Gümüşhanelilere verdiği isim
Hamofta : Çilek [R, amofta]
Hampa : Zengin
Hamsi kuşi, Hamsi puli : Hamsi, mısır unu ve yumurtadan yapılan yemek
Hamsi göz: Açık mavi renkli göz
Haral : Büyük kıl çuval
Harci : Siyah ekmek
Halaz : Dolu
Hamayıl, Hamayli, Hemayil : Muska
Hamofta: Çilek
Hamurkera : Çilek
Handoşera : Kirpi
Hanseps: Tütsülemek, yakmak [R]
Harep : Keçi boynuzu
Harçi : Fasulye çalısı
Hark : Değirmenin su konulan bölümü [A]
Harkali : Ceviz ve fındığı kabuğu ile kavurmak
Harkoma, Hartama, Hartoma: Damların üstüne konan kiremit yerini tutan ç ağalarından elde edilen ince tahta
Has : İyi [A]
Haşofila: Kurumuş yaprak
Haşura: Maçka’da yağmurdan sonraki güneşli hava
Hatal : Eski
Hatel : Tatha parçaları
Hatya : Rize'de Gübre ile karışık toprak
Hayat :Evin içindeki bir bölüm
Havzal : Ufalmış kömür parçaları
Hedik : Kışın kar üstünde yürümeye mahsus içi sicimle örülmüş ağaçtan yapılmış bir nevi ayakkabı
Hececulap : Bir armut türü
Helal: Yorgun
Hemençe : İki tarafından bağı olan boyun ve koldan geçirilerek asılan köylü çantası
Hırhındık : Perişan , miskin adam
Hırziya: Kazmak, toğrağı alt üst etmek
Hışır : Eski, yıpranmış kullanılamaz hale gelmiş
Hızan : Yoksul kimsesiz, geçinmekten aciz aile
Hillal : Kur'an okunurken satırın altından takip için sürülen kağıt
Hinkaka : Birdenbire meydana çıkmak , yakalamak
Herek : Sırık
Hezep : Bela
Hlio : Sincap
Hoda : Sağdıç ( Rize'de de)
Hohoçi : Umacı, çocukları korkutmak için kullanılan hayali yaratık
Hohol : Toz , göze kaçan küçük böcek
Hohor : Baykuş
Hoholi : Kağıt kırpıntısı
Hoholli pide: Pazı veya ıspanaklı pide
Holbor: İneklere yal yaoılan bir ot
Hopal: Eti yenen bir kuş türü
Horom: Kesilmiş mısır saplarının birbirine dayanarak kümelendirilmesi
Horon: Karadeniz halk dansı’nın adı [Y, hora]
Hopeçi : Kurutulmuş su kabağının kapağı kutu gibi kullanılır
Hopi : Mısır koçanı mahfazası ( Rize'de de)
Horbol : Yemeği yapılan bir ot cinsi
Hortik : Zayıf, kambur adam
Hosrofi : Bir çiçek
Hoşmeri :Yazın yaylalarda kaymak ve mısır unundan yapılan yemek
Hozan : Köylerde ekilmemiş arazi
Hristiyanlar: Aralık ayı
Humbes : Karın, batın
Hutuş : Mısırı kaplayan ince, yeşil kabuk
Hora : Tarla
Huhuris etmek, hohoro: Türkü söylenirken yada horon oynanırken coşkudan anlamsız seslerle bağırmak
Humi, hurhur : Çıngırak
Humi: Mıaçka’da mısır koçanının yaprağı
Humurgan : Sürmene pazarının eski adı
Hutuş : Mısır koçanı üzerindeki yaprak
Hüsriyenas : Aralık ayı

İ


İcran : Yaralardan çıkan irin, cerehat
İfadi : Bez dokunurken kullanılan tel
İftar : Kürek
İfteri : Eğrelti otu
İgles : Hasta ve zayıf insan
İrgat : İşçi, amele
İkogir, İkokiris: Becerikli
İlahso : Afkur, havla
İmanli: Yağı alınmış süt
İmro: Kütük çekmekte kullanılan halkalı çivi [Y, yiros]
İnce Maraz : Verem
İsdikan : Bardak
İskala : Merdiven
İsponkar: Değirmende kullanılan bez [Y]
İsporit: Toprak tohumlanırken kazmayla çizilen hat [R, sporit]
İstavrik : Büyük gügüm
İstavrit : Eylül ayı, küçük bir balık adı
İstavrap. Ekim ayında olan armut türü
İsteriç : Ak gürgen ağacı
İstikan : Çay kadehi
İstoliz: Güvey traşı [Y, stolizo]
İştol : Masa
İşkebir: Yaban arısı
İşkilo : Büyük köpek
İşmar : İşaret etmek
İzim ayı: Eylül ayı, üzüm ayı
izgalit : tohumluk ve yemeklik mısırların asıldığı yer
İzmilanka : Yabani kuşkonmaz, kaygana yapılır
İzmira: Testere [R]

K - L


Kaban : Sarp, dik arazi
Kabaleşka: Haşlanıp süzüldükten sonra, tuzla ve soğan ekmekel tekrar haşlanan fasülye
Kabis : Değirmenlerde hububata mahsus bir ölçek
Kabot : Palto (Gabot)
Kada : Kedi
Kadabarlos: İnsanı uykuda yakalayan cin, karabasan [R]
Kadak : Manda yavrusu
Kadan alsun : Feda olsun
Kadarahti. Evin içinden alttaki ahıra açılan merdiven kapağı
Kafega, Gafega: Küçük gügüm
Kafgal, Kafkal: Fındık kozalağı [R, kaukal; Y, koukoli]
Kaful, Gaful: Fındık Ocağı, çalılık
Kafulluk: Dağınık, çalıların sardığı yer
Kahleya: Öksüren kişi [R]
Kakavuş : Lastik ayakkabı
Kakane : Zayıf adam
Kakoş : Aptal
Kalafika : Sepet
Kalak : İri yarı kaba adam
Kalamit : Başaklamak
Kalandar, Galandar: Ocak ayı, Yılbaşı, Yılbaşında ev ev dolaşarak çocukların söylediği tekerlemeler
Kalama, Kalanuma : Yavaş, ağır, bazende küfür olarak kullanılır
Kale kale : İneği çağırmak için kullanılan tabir
Kalaş : Kible, Kible rüzgarı
Kalora, Kalovriya, Kaluk: Evde kalmış, kocaya gidememiş yaşı geçkin kız [Yunanca kaloyria, rahibe kelimesinden]
Kama: Hançer [E, kama, çivi]
Kamak: Maçka’da Fırından ateş, mısır çekmeye yarayan ucu eğri kürek
Kamisela: Yağmurluk
Kambokiraz : Çilek
Kamesela : Buluz
Kamaşi : Kestane kabuğunun dikenli kısmı
Kanayaklı . Zavallı
Kaneta: Sürahi biçimli bakır kap [Y, kanata]
Kandilis : Çekirdeğe benzer bir küçük balık
Kandri : Pulluğu öküze bağlamak için kullanılan organ
Kangel : Eğri
Kankoşi : İnek derisinin dizden aşağı olan aşağı kısmı
Kanzelis, Kanzilis etmek: Fındıklar devşirildikten sonra dallarda tek tük kalanları devşirmek, Arsin’de zalis, Sürmene’de caleps [R, hantzin; Gürcüce Kanci, Lazca kandzi]
Kapara: Ayakkabı
Kapoçi : Deşilmemiş yara
Kapoli, Kopel : Piç
Karak: Kapı mandalı
Karakoncolos: Kışın insanlara musallat olan yaratık
Karamus: Uçurum
Karanbuk : Fındık ve mısırlara arız olan hastalık, mahsülü simsiyah yapar
Karda : Kardeş
Kardeş payi. Fındığın içinden iki tane iç çıkma durumu
Karmakudal : Karmakarışık
Karsanba : Tehlike, fırtına gürültü
Kaşanmak : Hayvanların işemesi
Karnal, Karkan: Kola takılan sepet
Karnes : Çayırlık
Kartol, Kartof : Patates [Rusça, kartofyel]
Kasa: Siğil
Kasa: Tırpan
Kaşıkçı : Kuyruklu kurbağa yavrusu
Katsi: Geniz
Katolik: Oruç tutmayan müslüman
Katotori : Kapı eşiği
Katma : Sicim
Kavara : Yellenmek [R, gavara; E, govor, gübreden türetilmiş]
Kavlak . Ahmak, battal, işe yaramaz adam
Kavran : Arı kovanı, yağ ve peynir kaplarına da denilir
Katofir : Eşik
Kaybana : Tembel adam, meş'um şey
Kaygana : Mısır unundan yapılan hamsili ekmek
Kavrangoz: Karışıki dağınık, kavga
Kayna : Kayığın kenarları
Kayde: Ezgi
Kaydelemek: Ağıt yakmak, şarkı söylemek
Kaygana: Tavada yumurta ve sebzeyle yapılan yemekler
Koytak : Alçak yer, dere içleri gibi
Kebat : Ağaç kavunu
Kede, Kata: Kedi [R, gada]
Kelberi : Fındık
Kelepçe : İplik sarmağa mahsus tahta parçası
Kelif : Ağaçlardan örülerek yapılmış küçük kulübe
Keltenek : Döküntü, süfli adam
Kelif : Dağ evi [R ;Y, kalivi ]
Kemre : Sığır gübresi
Kemçuk : Biçimsiz iri ağızlı insan
Keme : Büyük fare
Kemençe: Üç telli, yayla çalınan perdesiz müzik alei [F]
Kenef : Tuvalet
Kerenti : Tırpan
Keres: Ekmek kabuğu
Kertel : İneğin yal kabı [Y,kertel]
Keşan, Çeşan, Keşen: Peştemal türü
Ketan: Keten [A]
Keyvane : İhtiyar ve iş ehli kadın
Kezme : Ayakyolu
Kıdı Kıdı: Kedi çağırmak için söylenir
Kıraça : İstavrit balığının incesi
Kıreni: Oluk, tahtadan su oluğu
Kırgan : Ölüm ( Rize'de de)
Kırtil: Yaylalarda yetişen dikenli bir ot
Kırvanto : Kirli pasaklı adam
Kıylı : Kenarları yüksek tepsi
Kızana gelmek: Hayvanların çiftleşme arzusu duyduklarını belli etmeleri
Kızan ayi: Hayvanların kızana geldiği ay
Kızobo: Kızım
Kilar: Otlaklar
Kilos: Bakır eşyaların çarpmayla zedelenmesi
Kilse kuşi: Parlak renkli bir kuş
Kinsi: Elma, armut çöpü
Kiren : Kızılcık
Kirezayı : Haziran
Kirez karayemişi: Öteki karayemişlerden daha erken olgunlaşan, rengi daha kırmızı karayemiş türü
Kip : Toplu, kuvvetli gergin
Kise: Saksağan
Kobal : Büyük kalın değnek
Kobat: Beceriksiz
Kocakari: Yaşlı kadın
Koç ayi: Ekim ve kasım ayları
Koçinbela : Erik
Koçozina : Siyah benekli bir küçük balık
Kod, God : Bir ölçü birimi
Kodespa: İyi arkadaş
Kodespena: Becerikli ev kadını
Kodi, Godi: Lahananın sapı
Kodoş: Mısır sapı
Kofe, Kofi, Kofos, Kofuz, Kofu: Sağır
Kofte: Kendir bıçağı
Kofi : Meyvelerin çekirdekleri ihtiva eden yenilmeyen kısmı
Koftra : Rize'de Su yolunu kesmek için kullanılan tahta
Kofin : Yaprak sepeti
Kohraka: Mutsuz kadın
Kokir : Çalışkan, becerikli
Kokize : Boğmaca hastalığı
Kokozlanmak: Horozlanmak
Kolebessa: Sığır gübresinde yaşıyan kurt
Kolidi : Kendir
Koliva : Haşlanmış mısır
Kolot : İçinde bütün yumurta olan buğday veya mısır ekmeği
Komat, komadi : Parça
Kombos: Tomurcuk
Komri: Tahtadan yapılmış küçük ve alçak iskemle
Komsilamak : Birini diğerine geçmek
Komohti: Lazca konuşanlara Trabzon’da takılan ad, Rize’de mohti denir
Koncolos : Tuhaflık eden gülünç şekillere giren insan
Konop: Sivrisinek
Konzi : Bir şeyi çok ezmek, dağıtmak, fişeğin sapı
Kopat : Kaba, biçimsiz, büyük
Kopça: Düğme
Kordobo: Ahır kapısı
Kokneça : Fındık yada çay toplanırken kullanılan torba
Kolişevra : Kertenkele
Kom : Dağ evi
Kopçe : Düğme
Kopeli : Piç ( Rize'de de)
Korada : Zayıf, cılız
Korda : Tahta kurusu
Korepi : Ucu sivri küçük ve iğri bir nevi balta, diğer bir ismi dahara
Korç, Gorç: Tabure
Korona: Zavallı
Korsil: İskemle
Kozalak : Selvi ve ç gibi ağaçların meyvası
Kosi : Kuluçkaya oturan tavuk
Koska : Böğürtlen
Koskodor : Kibirli
Koskon : Hayvanların bel kemiğinin nihayet noktası
Kosnok : Açıkgöz, kurnaz çocuk
Kospodar: Ağalık taslıyan kişi
Kostel : Mısır yapraklarının yapraksız ve meyvesiz tarlada biçilmiş kalan yukardaki kısmı
Kosu: Kuluçka, Sürmene’de kosı
Koşat : Teke olmamış keçi
Kot : Altı okka mısırı tesbit eden ölçü birimi
Koti : Lahananın sapı
Kot kafa. Aptal
Kotan : Pulluk
Kotoni : Taneleri çıkarılmış mısır koçanı
Kototori . Kapı eşiği
Koviçe : Saplı küçük sepet ( Rize'de de)
Koyizme : Feryat
Koza : Elde çıkan sivilve
Kozefter : Bir işe yaramayan yahut kesmeyen kör bıçak
Kölük : Merkep, eşek
Köze : Pınar, menba
Kotarmak : Servis yapmak
Kotol : Küt
Köstere-Kösre : Bilem taşı, orak bilenen taş
Kremul : Zincir
Kuba: Yüzüstü
Kubalez : Karakabak
Kubani. Kurban olduğum
Kuçiris etmek: Çömelmek
Kudal: Karıştırma amaçlı kullanılan değnek
Kudap: Bir armut türü
Kufa: Ahşap su kabı
Kufika, Gafika: El sepeti
Kuka: İplik yumağı
Kukarina : Karabatak
Kukasamboli : Saklanbaç
Kukus: Ç kozalağı
Kukuvaak :Çömeler oturmak, bir yayla çiçeği
Kula: Duru ile beyaz arasında koyu al rengi
Kuliya: Boynuzsus keçi
Kulur : Bezelye tanesi
Kumakuduz : Hiç bir yere bakmadan çabucak gitmek
Kumar: Orman gülü
Kumbaz : Tertip
Kumbuz : Yumruk
Kumsi: Lifleri alınmış kendir
Kumul: Ot yığını
Kumuş : Dikenli kestane kozası
Kundul : Sakat , el sepetinden büyük sepet türü
Kunkuş : Kurumuş
Kupli : Kilit
Kurdi: Kadınların yük taşırken bellerine doladıkları bez yada ipten örtü
Kurut, Gurut: Süzülmüş yoğurtla yapılmış bir çeş peynir, haya, testis
Kusi : Kuluçka tavuk
Kuşlastiği : Sapan
Kutun, kutur : Mısır koçanı
Kuvar : Yumak
Kuyis : Çığlık
Kuymak : Mısır unundan yapılan bulamaç
Kuza: Siğil
Kuzika: Kızım
Kuzine : İçinde yemek pişirilen soba
Küçük ayı : Şubat
Küçük katun. Serçe parmak
Külür: Bezelye
Kümes, gümeş: Arı peteği
Kütük. Çapula yapılan tezgah


 

Suskun

V.I.P
V.I.P
L

Labaza: Kuzukulağı benzeri bir bitki
Lago. Aptal
Lahana: Karalahana, mavrolahana [Y, lahana, sebze]
Lahmi : Mısır ile karışık lahana yemeği
Laka: Lokma
Lakot : Bitkilere zara veren bir böcek, yer köpeği de denilir
Laksin : Bir mantar ismi
Lakşiya : Bulaşık, ıslak
Lambaza : Bir çocuk oyunu
Lamesli pide: Sürmene’de pazı veya ıspanak katılarak yapılan pide
Lankona : Sarı yılan
Lanuz : Nesil
Lapçin : Tabanları kırık ayakkabı
Larestera yapmak: Ayaklarını sarmak
Laşka: Boşvermiş
Latir: Hayvan temi olarak kullanılan bir bitki
Lazut, Lazot: Mısır, Sürmene’de Lauz
Leşko : Şişman adam
Levin levin: Telaşlı
Libade : Hırka
Lifer, Lifor: Yabani bir yemiş türü
Ligorisa. Bir kabuklu yemiş türü
Likarbe : Ormanda yetişen nohut büyüklüğünde siyah mayhoş bir meyve
Likans. Bir ot türü
Likit : Kirli su birikintisi
Likseya. Bir ot türü
Liver, Löver, Luber : Tabanca, Parabellum adlı tabancanın Luber modeli
Livera : Mezarlıkta yetişen bitki
Lobia. Fasülye
Lobut : Büyük değmnek, mecazi olarak kaba adam
Lenger : Meşale
Log : Taş silindit
Lom: Taş sökmek, yer kazmak için kullanılan demir kazık
Lonca : Gizli iş kurmak
Longos : Deniz kenarlarındaki kayaların diplerindeki derin yerlere denir
Longovit: Kaba saba adam
Longoz: Dere ile denizin birleştiği yerde oluşan girdap
Lök : Kapılarda su sızan yerleri kapamaya çalışan bir nevi macun
Lulus: Kel
Lutriya: Kelepir

M - Z

M

Makel: Kazma
Makena: Araba, tabanca
Makoci : Mekik
Malez : Kedi ve köpeklere yedirilen her şeyin karıştırıldığı yemek, Sütlü kabak lapası
Mamancika : Bez bebek
Momoli : Diken başı
Mamula : Diken meyvesi
Manca : Yemek
Maneftera: Eğrelti otu türü
Mani mani : Yavaş yavaş, peyder pey
Mania, Maneye : Kurum, is
Maniman : Çabuk, çabuk
Mangur: Köpek bağı
Mani: Anne
Mansiya: Olgunlaşmamış mısır koçanından öğütülerek yapılan ekmek
Manuşak: Güzel kokulu boz renkte bir yayla çiçeğinin ismi
Mankor : Azgın köpekleri bağlamak için kullanılan zincir
Manya : Çocuk oyunlarında tayin edilen hedefin ismi
Manzilis : Hayvanlara mahsus yemek, yal
Maranfe. Hoşaf yapılma için kurutulmuş meyva
Maraz : İllet, hastalık
Maran, Maranta, Maranda : Sarı rekte yayla çiçeği, güzel koktuğu için çocukları bununla yıkarlar
Maranzul : Olmuş kemale ermiş incir
Mareslemek:Rehavet çökmek, cansızlaşmak
Marko : Erkek kedi
Martin : Tüfek
Masmas : Manzarası biçimsiz, çirkin
Mastallamak: Bir şeyin üstüne varmak, çok incelemek
Masti : Kız çocuklarına "seni gidi cadı" anlamında söylenir
Matrika. Küçük balyoz
Marzalak : Yalan yalnış sözler
Masat : Bıçak bilemeye mahsus taş veya demir
Mastalya : İneğin yal kabı
Masti : Dişi köpek
Mayeps etmek: Tadına baktırıp iştahını açmak
Mayhoş : Ekşi
Mayıs beceğu: İlkbaharda görülen kabuklu bir böcek türü
Mayıs dikeni: Kısa boylu, yaban gülüne benzeyen çiçekleri olan bir ağaç
Mavrengel : Beceriksiz, zavallı
Mavroşkil : Bir nevi balık
Medane: Tövbe etmek
Meci : İmece
Melemet : Palamut
Melen: Değirmen taşı oluğu
Memşa : Ayakyolu, hela
Meni meni. Hızlı hızlı
Menilemek: Yavaşlamak
Mere: Mera, otlak
Merek : Saman veya ot konulacak kulübe
Mertek : Ç
Mesrebe : Maşrapa
Metroşike : Küçük sepet
Mezak : Mezelemek
Mezere: Otlak, çayır, yaylaya çıkmadan önce hayvanların yayıldığı yer
Midar tel : Pamuk ipliği
Miksu: Sümüklü
Mile : Bilye
Mila: Elma
Milliyetçi. Akrabasına, hemşerisine düşkün
Mimit : Yüzde ve vücutta çıkan sivilceler
Minci, minzi : Yöreye has çökelek peyniri
Mitil : Şiltenin pamuğu ihtiva eden iç kılıfı
Miyanci : Görücü
Mizmilak : Diken
Moçot : Beceriksiz, sakat
Modofengo: Küfür
Modonilon. Küfür
Modul : Merkepleri sürmek için kullanılan bir karış uzunluğunda odun parçası
Moloşa : Ebe gümeci
Moloz: Toprakla karışık taş döküntüsü
Momoç: Tırtıl, kurt
Momol: Böcek
Moncol : Gülyabani gibi adam
Mora : Böğürtlen
Mose: Küfür
Mozika : Gebe olmamış, az sağılır inek
Mucurum : Beceriksiz, felçli
Mudura: İşe yaramaz
Mufal : Ahır penceresi
Muh : Çivi
Muhlama. Sebzeli, yumurtalı yemek
Muhli: Değirmen taşının içindeki mil
Mumuda : Beceriksiz adam
Mumul : Uyuşuk, siyah kabuklu un böceği
Munduruş : Kudretsiz adam, uyuşuk
Muncur : Yüz

Murseps. İneğin memesine süt gelmesi için oğuşturma
Murş: Delik
Mustavaca kuşi: İnsandan kaçmayan serçeye benzer kuş
Muşmula : Malta eriği, Yenidünya meyvesi
Musibet : Başbelası
Mutuş: Erkek çocuk
Munzur : Hayvanların burnunun ucu
Murmut : Ağaçların dal ve yaorak çıkaracağı sırada hasıl olan şişlikler
Muzur : Meraklı
Müşkeftü: Mızmız
Müşkenar: Yaylada kelifin yanına yapılan koyun ağılı




N

Nacak : Küçük balta
Nahır : Sürü
Nahtar : Anahtar
Nafele: Nafile
Namazga : Seccade
Namose: Küfür
Nanay : Akılsız
Natos: Tarlanın biçildikten sonraki hali
Natura: Bünye, tabiat
Nayla: Rize'de Paska, serander Nekes : Hasis
Nemrut : Hain
Nene: Anne, büyükanne
Niça: Bir çeş ot
Nife : Gelin
Nogamise: Heniz gelin olacak kız
Nusga: Muska
Nuzul : Felç
O

Of kabağı: Karakabak
Oflan: Sürmene’de raf
Ofreya: Çatıda bulunan delik
Ofriyos: Ofreya’dan çıkan duman
Oğune: Önüne
O ki: Madem ki
Oksobis : Meraklı
Oksek : Ateşte yakılan odunların yanmamış ve kısmen sağlam kalmış parçaları
Oksobis : Biimsiz, pis, murdar
Okşokana : Varda , cesur
Olonotranan: Güçlülük, büyüklük, kendini büyük sanmak
Orak ayı : Temmuz ayı
Oluk :Kaynak suların aktığı üstü açık boru
Ospi : Ev
Otarmak : Hayvanları otlatmak
Otiş etmek : Gürültü yapmak
Otluk : Mısır bitkisinin gövdesi


P

Paçarez: Engel
Paçaroz olmak: Engel olmak, ayağa dolanmak
Pahil : Kıskanç
Palak, Palah : Küçük ve şişman köpek veya ayı yavrusu
Palaş : Allerji
Palalos, Palavos: Aptallık hali
Palikarya: Yiğ, delikanlı
Pambara: Azar, dayak
Panti : Hayvanların yem yediği kap
Parafloy: Fırının ön bölümü
Parakami, Parakath : Ocağın kenarında oturulan kerevitlere verilen ad
Parastal : Eski ayakkabı
Parsen: Yiyen hayvanları sarhoş eden bir ot türü
Parsi: Küçük pencere
Partal. Palavra
Partos, Partoz : Şişman adamlara denilir, lakap olarak da kullanılır
Pas : Ekinlere arız olan bir hastalık
Pasafta: Aşağılık, değersiz insan
Pasal : Otlayan hayvanların bağlı bulunduğu kazık
Paska : Sürmene’de Serader
Pasoslanmak: Zedelenmek, ez,lmek
Patiçi : Taze fasulye
Patlican inciri: İncir türü
Patome, Batoma : Ahırda ineklerin yattığı tahta, döşeme
Patul : Beyaz
Patul patul: Lapa lapa kar yağması
Pelit : Birmeyvesiz ağaç cinsi
Pepe : Yoğurt
Pereme : Genişçe dere ve ırmaklarda bir sahildenkarşı sahile geçmek için binilen ve iki sahil arasında gerilmiş halata tutunarak yürütülen sal veya sandal
Peresbet : Dağınık
Peşenk : Kervanın önünde giden yola alışkın beygir
Peşkir : Havlu
Peşko : Küçük soba
Petek: Arı
Peygamber Öküzü: Vurdumduymaz
Pezük : Vakfıkebir’de pancar
Piçak: Bıçak
Pifoli : Folluğa konan yumurta
Pifolluk : Tavukların yumurtladığı yer
Pilavra : Değirmen taşlarını üst üste bulundurmak
Pileki : İçinde ekmek pişirilen tekne şeklinde kap
Pilita: Su kazanlı fırın
Pines : Kümes
Pipli : Erkek çocuk penisi
Piron : Çatal
Pirpirim : Semiz otu
Pisik : Kedi
Piştof : Tabanca
Pohorik : Biçimsiz, omuzları kalkık, başı omuzlarının içine çekmiş adam
Polamaçi : Yeni doğuran ineğe verilen su ile karıştırılmış mısır unu
Polestera: İş önlüğü
Posul : Taze mısır
Pontil: Döşeme, ahırın tahta zemini
Potin, Potisiya: Ayakkabı
Pöhrenk : Bat Trabzon’da su yolu
Pöhle : Batı Trabzon’da koyun veya ineğin kemiksiz taraflarındaki eti
Pudesi : Yün eğirmekte kullanılan iğin bir kısmı
Purtul : Paçavra
Pul: Süs
Puli : Piliç
Pulim : Yavrum, mini miniğim, tavuğum
Pullim : Elbisesi benek bene
Pupu : Para
Pupuçi : Şişman çocuk
Pur : Taştan daha yumuşak alelade topraktan daha sert bir nevi topak
Purçuk : Küçük bez parçası
Purunca : Küçük bez parçaları, paçavra
Puşa: Mısır koçanı yprağı
Puşi : Küçük ç fidesi


R

Ragraga : Gürültü
Rahçe : Takke
Rahna: Örümcek
Rama : İplik
Reiz : Kaptan
Reni : Tavan
Reya, Reyha : Koku
Risi: Lahananın içi
Rivaoban : Orak
Roghe : Kendir teli işlenen alet
Rokobi : Mısır fidesi
Rokovat: Kendirin sarılarak ip yapıldığı alet

S

Saçayağı : Ateş üzerine tencere v.s koymak için kullanılan üç ayaklı bir eşya
Sağa : Sana
Sağan : Tabak
Sakırga : Yapışkan adam
Sakonari : Buğdayın değirmende döküldüğü yer
Salahana : İşsiz güçsüz adam
Salahor : Serseri
Sanga: Büyük dilli kapı kilidi
Sarfulis etmek: Tırmalamak
Sargan: Zargana balığı
Sele : Çamaşır sepeti
Semelek : Kalın kafalı
Semet: Hamur tahtası
Serek : Çamur yayığının ağzına bağlanan bez
Seren : Üzerine herhangi bir şey asılan ip yada sırık
Sevdaluk: Sevgi, aşk
Sıçan : Fare
Sıksara: Hizli oynanan erkek horonu
Sırifta: Yumurtalı sıvı hamurun kızgın yağda ufak parçalar halinde atılması ile elde edilen tatlı çeşidi
Sifte: İlk defa, önce
Simur: Mısır ekmeğinin yağda eritilmesiyle yapılan yemek
Singruz etmek: Küsmek
Sintina : Kayığın baş tarafındaki boş yer
Sinor : Sınır, arazi hududu
Soktopi : Mangaldaki kül ve közler
Somar : Bir ölçü, on altı kot miktarındaki hububat
Somizme : Araya girmek
Su armudu: Bir tür armut
Sukra: Mısır koçanının içi
Susar, soser : Kilit
Suhtopi : Kül ve közlerin beraber bulunması

Ş


Şafliz : Ağızdan akan salya
Şarkada : Yaramz , haylaz çocuk
Şataf : Parlak
Şelek : Arka yükü
Şeya : Çamaşır
Şilidi: Çorap bağı
Şişek: Kısır koyun
Şrombil, Şoromul, Şoromil: El değirmeni, mısır çorbalığı çekilen taş
Şoniçe: Karda açan beyaz veya pembe çiçek türü



T


Taban inciri: Yemişleri en son olgunlaşan incir türü
Taraba : Tahta perde
Taka: Küçük yelkenli
Takture : El sepeti
Talaşa koymak: Telaşlandırmak
Taraks etmek: Alt üst etmek
Tatari : Az pişmiş
Tatariko : Yay
Talaş : Kavga, dövüş
Tami : Çay
Tantana : Şenlik
Tara : Büyük orak (odun kesmek için kullanılırdı)
Taraba : Evlerin avlusuna tahtadan yapılan ç
Tas : Kase
Tavli: Ucu yanan odun
Tavali : Tavada pişmiş hamsi
Telis, telhis : Boş çuval
Temele : Ocak taşı
Temli : Fındık dalı
Tengel : Muşmul
Termaş : Sahibi yok başıboş
Tevek : Kabak asması
Teveka : Başıboş
Tırmata : Ekmek kırıntısı
Tirakon : Bir balık türü
Tiraca: Sardalyagillerden bir balık türü
Tiril: Bir çeş gömlek ismi
Tirma: Un çorbası
Tirsi: Bir balık türü
Toloz: Hile
Tombak: Yumak
Tombil: Tarla kuşu
Tonilon: Güneş hakkı için!
Tonya pahlisi: Bir çeş fasülye
Tor : Balık ağı
Torun: Yeğen
Traj : Yamaç
Tranis olmak: Üzülmek
Traz: Üç taş oyunu
Tufa : Mezbele
Tumbula : Tombul kadın
Tumbi : Arazi üzerinde yüksekçe yer

U


Uçkur : Bele bağlanan ip
Ula : Erkeklere hitap şekli
Urum: Rum
Urus: Rus
Urus fasülyesi: Bir tür fasülye, lobia
Uskoli : Kendirin hurdası çıktıktan sonra geriye kalan kısmı
Uşak : Erkek çocuk


Ü

Üç etek: Eskiden giyilen kadın kıyafeti
Üstü gitmek . Baş dönmesi
Üzüm ayı, İzim ayı : Kasım ayı


V


Vaynos : Yaygara, gürültü
Vedro : Kova
Vinzo, Vinzos : At sineği
Vinzoslanmak: Sineklerin ısırdığı hayvanın huysuzlanıp koşması
Vol : Tarla bellemede belin çıkardığı toprak
Volta : Balık oltası
Vira : Kayık halatlarının bağlandığı alet
Viya : Dalga
Viyalamak : Alttan almak
Vol : Tarla bellenirken oluşan çamur toprağı
Vola etmek, Volis etmek Ceviz ve fındıkları kabuklarından ayırmak
Volar: Tarla bellenirken kaldırılan büyük toprak parçası
Vovola: Maçka’da yumurta
Vurgoz : Karanlık, rutubetli yer


Y


Yaban adamı, Karakonciols: Dağda yaşıyan tüylü, vahşi insan
Yal :İnek yemeği, çeşitli bitkilerin karıştırılıp kaynatılmasıyla yapılır
Yalağuz, Yalanuz: Yalnız
Yali : Sahil, kumsal
Yali gitmek: Gemilerin kıyıya yakın gitmesi
Yali uşaği: Deniz kıyısında büyüyen çocuk
Yanis : Kokmuş sularda bulunan küçük böcek
Yangazluk: Düzeni bozmak, sorun çıkarmak
Yankaz, Yangaz : Sinsi, aksi adam
Yanpur : kötü kılıklı adam
Yarma: Yarılmış kütük, fırınlanmış mısır
Yavris eriğu: Bir yeşil erik çeşidi
Yastası : Meraklısı
Yaşık : Kasa, sandık
Yaşmak : Baş örtüsü, tülbent
Yel: Romatizma
Yele yele : Çabuk çabuk
Yer kirazı : Çilek
Yer liforu: Bir çeş lifor, yabani yemiş
Yiğ : Yün eğirmek için kullanılan alet
Yisa, yüsa : Çekmek var gücüyle asılmak
Yokuş : Yukarı, dik
Yomra elması, Gemora elması: Bir elma çeşidi
Yomurta eriğu: Bir erik çeşidi
Yosa yosa: Kayıkkaraya çekilirken söylenen ünlem
Yoşa:Koyunların sırtına sürülen kırmızı boya
Yufka : Sığ
Yürek ağrısı, Yürek bolanması: Açlık
Yürek: Mide
Yüzini köpek yalamak: Birisinin yüzünü köpek yalarsa utanmaz olacağına inanılır


Z


Zabuşka : Makbuz
Zağar : Büyük erkek köpek, yaşlı erkeklere karşı hakaret olarak da kullanılır
Zagel: Kazma
Zaguda : Yeşil zeytin
Zağana, Cahana: Yengeç
Zakoti : Gayet ekşi
Zahre : mısır
Zanga : Kilit
Zangar : İnatçı
Zangariya: Dokumacı
Zango : Bir çeş fındık
Zangoç: Kilisede çan çalmakla görevli kişi, sakat, topal anlamıda kullanılır
Zava: Yüzük
Zavrak : Debdebe, tantana, ihtiş
Zazal : İri yarı, heybetli fakat beceriksiz, bir işe yaramayan adam, kel, çıplak
Zazel : Köylerdeki serander denilen ev kısmının dallardan örtülmüş kısmı
Zerihta : Tuzlu su ile hamur haline getirildikten sonra biraz da maya katarak yağda parça parça pişirdikten sonra üzerine şeker yada bal dökülerek yenen tatlı
Zestas: Hazımsızlık, rahatsızlık, çok yemek sonrası kötü hissetmek
Zevli . Öküzün boyunduruğunu iki taraftan boğazına rapteden tahta çubuk
Zezoka : Çamurdan yapılmış küçük kutu
Zibil : Çöp, süprüntü
Zibra: Az, ufak
Zibros : Bozuk arızalı, hafif lamba ışığı
Zigar: İneklerin yediği bir ot
Zihnis : Ocaklardaki kurum
Ziki : Şilte veya minder kılıfı
Zimbonak: Cahil, boş insan
Zimilange: Kayganası yapılıp yenebilen bir ot türü
Ziniya : Tavuk pisliği
Zinok : Deniz derya
Zinos : Martı kuşu
Zipka : Karadeniz'e özgü körüklü şalvar
Zizil : Toprak içine gömülmüş solucan
Zifin : Ormanlarda yetişen sarı renkli bir bitki
Zoli : İlik
Zolot: Aptal
Zot : Bıçak bilemek
Zizoli : İlk baharda yetişen taze otlar
Zubun : Entari
Zuluf : Fındık veya fasulyenin tanelerini kaplayan kabuk
Zumur : Bir şeyi buruşturmak, sıcak mısır ekmeğini sade yağla karıştırarak yapılan bir nevi yemek
Zo : İnek
Zipka, Zipga: Bacakları dar, ağı geniş, geleneksel Laz pantolonu
Zirbiya: Suya batırılarak yenilen katıksız ekmek
Zirikzirna. Yankı, tahtarevalli, yankılanmak
Ziza: Yanmış, çok sıcak
Zobazorina: Zoru zoruna, kaba güç kullanarak
Zot: İnatçı, aksi
Zot etmek: Lehim yapmak, madeni eşyaları ısıtarak parça ekleyerek uzatmak
Zuğlis, Cuhnis, Çuğnıs, Çuğnos: Ezmek, çayır ezmek, çiğnemiş ot, çok geçilen yol
Zunis: Tavuğun tüylerini yakmak, tutuşturmak
Zükan : Nezle
 

Suskun

V.I.P
V.I.P
ROMEİKA - PONTUSÇA - TRABZON RUMCASI HAKKINDA

Romeika is. Karadeniz Rumcası’nın yöredeki adı.

Terminoloji: Rumca (Türkiye), Romeika (Trabzon), Pontiaka (Yunanistan), Pontic Greek (Uluslararası)

“Romeika sincevismi? (Rumca konuşurmu-sun? [Çaykara])”; rumċa, rumika (Sürmene, Çaykara)

Hint - Avrupa dil ailesinden Yunanca’nın Attic dialektiğinde bir dil adı olup günümüz-de Trabzon’un Tonya (17 köyden 6’tanesi), Sürmene (31 köyden 6’sı [Köprübaşı il-çesi]), Çaykara (21 köyden 17’si), Der-nekpazarı (13 köy), Uzungöl (6 köy) (Mackridge, 1987: 115-116 ) ve Maçka ilçelerinin bazı köylerinde sayısı ve köy içinde konuş-ma oranı tespit edilmemiş Müslümanlar tarafından konuşulmaktadır. Maçka ve bazı kuzey Gümüşhane köylerinde mübadele ön-cesi doğan ve bu dili konuşanların çoğu öl-müş ve genç kuşaklara aktarılamamıştır.

1923 mübadelesinin ardından Karadeniz’li Rumların göç ettiği, Kuzey Yunanistan, Atina’nın kenar mahalleleri ve Selanik ili çevresinde (200.000 kişi [1993 Johnstone), Osmanlı dönemi ve sonrasında Karadeniz’li Rumların göç ettiği Gürcistan, Kırım ve Sta-in döneminde sürüldükleri Azerbaycan, Ka-zakistan’da Hristiyanlar tarafından halen ko-nuşulmaktadır.

Of ve Sürmene Rumcası, Yunanca’nın en az ikibin yıldır kesintisiz konuşulan en doğu dialeği olup Karadeniz’in diğer yörelerinde 1923’e kadar konuşulmuş ve halen konuşul-makta olan (Tonya gibi [Sayraç, İskenderli, Turalı, Yakçukur köyleri ve Büyükmahalle ve Melikşah] TS 23) dialektlerden farklı olarak bazı arkaik fonetik (çoğunlukla ortaçağ’a ait) özellikleri barındırmaya devam etmek-tedir.

Michael Deffner’de 1877 yılında Karadeniz Rumcası’nın Of, Şerah ve Trabzon merkez diyalektlerini birbirleri, Antik ve Modern Yu-nanca ile karşılaştırmış ve bazı kuralları kaydetmiştir (Deffner,1877):

1. Trabzon Rumcası’nda, Antik Yunanca ikinci aorist/geniş zaman kipi –ειν’e /e/ son-sesi eklenmektedir.

Trabzon Rumcası Antik Yunanca


· ipìne ειπείν

· pathίne παθείν

· apothanίne αποθανείν

· piίne πιείν

· iδίne ιδείν

· fiίne φυγείν

· evrίne ευρείν

· kamίne καμείν

· faίne θαγείν

· mathίne μαθείν

· erthéane ελθείν

· menίne μενείν

2. Trabzon Rumcası’nda Antik Yunan-ca’da olduğu gibi –ηναι ile biten mastarlar olduğu gibi korunmuşlardır, ayrıca bir /e/ sonsesi ek almazlar.

Trabzon Rumcası Antik Yunanca


· anevίne ειπείν

· katevine καταβήναι

· embine εμβήναι

· evjine εκβήναι

· epiδeavine αποδιαβήναι

· kimethine κοιμηθήναι

· xtipethine κτυπηθήναι

· evrethine ευρεθήναι

· vrasine βρχήναι

· raine ραγήναι

3. Trabzon diyaleğinde hala bazı fiiler ikinci aorist pasifi kurmaktadır, oysa Antik ve Modern Yunanca’da birinci aorist pasif kullanılır.


filaine φυλαγήναι yerine φυλαχθήναι,

kiliine κυλιγήναι yerinel κυλισθήναι

tsaniine ραντιγήναι yerine ραντισθήναι

4. Trabzon ve Şerah (Bk) diyalekt-lerindeki sonlar aynı iken, Of diyaleğinde bazı sapmalar görülmektedir. Formlar aynı şekilde oluşturulmakta bununla birlikte mastarın çekimleri oluşmakta –είν sonuna değişmez bir /e/ yerine birinci aorist eki gelmektedir.

· ipine ειπείνα

· ipiname ειπείναμεν

· ipines ειπείνες

· ipinete ειπείνατε

· ipine ειπείνε

· ipinane ειπείνανε

5. Birinci aorist formu olan -αι son eki ikinci aoriste özgü -είν son eki ile yer de-ğiştirmiştir.

Antik Yunanca Trabzon Rumcası

· κράξαι κράξειν

· μεθύσαι μεθύσειν

6. İnfinitif aorist formların sonuna /e/ eklenmektedir.

ράψεινε, κράξεινε, μεθύσεινε, καλέσεινε, λαλήσεινε, κτυπήσεινε, καθίσεινε, κενώ-σειν...

7. Trabzon diyalektinde okunmayan –ine son ekindeki /i/ sesi atılmaktadır.

rapsne, kraksne, metsne, katsne , kalesne, lalesne, htipesne, kenosne...

8. Trabzon ve Of diyalektlerinde bazı fi-iller mastarı şimdiki zaman kökünden oluş-turmaktadırlar. Bunlar:

leğo, eksero, fero, elepo, pağo, thelo, prepi

9. Trabzon Rumcası’nda, Antik Yunan-ca’da olduğu gibi aorist aktifini –ka son eki ile kuran fiiller bulunmaktadır.

Trabzon Rumcası Antik Yunanca


· eδoka έδωκα

· enδoka ενέδωκα

· epika επουίκα

· efika αφήκα

· ethika έθεκα

10. –είν ve -αν ile biten fiiller Antik Yunanca ησαι ve -έσαι Karadeniz Rumcası diyalektlerinde her iki son ek -ese olarak okunmaktadır:

kales(i)ne, καλέσαι, lales(i)ne λφλήσαι, hti-pes(i)ne...

11. Karadeniz Rumcası’nda –ine yerine –-eane mastar eki bulunmaktadır.

Romeika’nın modern Yunanca’dan temel farklarından biri /a e i o u/ seslilerine ek olarak /ä (ae)/ ve /oe/ seslerini de içer-mesi, ayrıca Türkçe’den /ı/ ve /ü/ seslerini de ödünç almış olmasıdır.

Yine Romeika’nın modern Yunan dialekt-lerinden çarpıcı bir farkı eta harfinin /i/ ola-rak değil /e/ şeklinde telaffuz edilmesidir:

kleftes (Romeika) > kleftis (Modern Yunanca)

Girit ve Kıbrıs Yunancasında olduğu gibi /χ, ḫ/ harfi sesli bir harften önce geldiğinde /ş/ harfine dönüşmektedir:

Modern Yunanca heri (χέρι) > şeri (Ro-meika) “el”

Trabzon Rumcası “Efilesen to şerim” (Elimi öptü)

Modern Yunanca “Filise to ḫeri mu” (Elimi öptü)

Karadeniz Rumcası’nda başta Türkçe, Fars-ça ve Arapçadan girmiş veya etimolojik açı-dan kökeni belirlenmemiş diğer Yunan dialektlerinde bulunmayan yüzlerce yabancı kelime bulunmaktadır.

Of ve Sürmene sub dialektlerinin, Rome-ika içerisindeki özel konumu ise Romei-ka’nın diğer dialektlerinden farklı olarak fiil öncesi olumsuz artikeli (negatif pre-verbal) olan /u/ < (Antik Yunanca ούκ) ve tüm Yu-nan dialektlerinden farklı olarak δen (< Antik Yunanca ούδέν) kapsamasıdır.

Yine Of/ Sürmene Yunancası’nın diğer Yunan dialektlerinden farkı /χ (he)/ lerin /ş/ ye palatize olmasının yanında /tş/ den önceki k ve dž den önceki g seslerininde aynı değişime uğramasıdır:

· tširis “baba” (Of, Girit) < Antik Yunanca “kirios” (κύριος)

andžion (Of) “tulum” < Antik Yunanca angiyon (ἀγγειον)

Of ilçesi’nin Şerah köylerinde inceleme yapan dilbilimci Mackridge:

Köylülerin, Yunanca sadece 5’e kadar sayabildiklerini, devamında Türkçe rakamlar kullandıklarını, Yunanca ne “evet” kelimesini bilmelerine karşılık ohi (hayır) kelimesini bil-mediklerini, ay isimlerinin tümünün Rumca olmasına karşın, mevsim ve günleri bil-mediklerini, merhaba, allahaısmarladık, sa-ğol, oldu benzeri günlük dilde kullanılan pek çok kelimenin Rumca karşılığının unutul-duğunu gözlemiştir (Mackridge, 1987: 115-135)

Andrews’e göre Rumca konuşan müslüman köyleri (EG1 373-74):

· Sakarya, Hendek’te Dikmen ve Gök-su

· Trabzon ili, Çaykara ilçesinde: Ak-doğan (Yukarı Hopşera), Aşağı Kumlu (Aşa-ğı Mimilos), Baltacılı, Çambaşı (Anoso), Eğ-ridere (Gorgoras), Kabataş (Fotinos), Kara-çam (Yukarı Ogene), Kayran (Limli), Vah-tanç (Koldere), Köknar (Aşağıogene), Ma-raşlı (Nefsipaçan), Soğanlı (Aşağıhopşera), Şahinkaya (Şur), Taşlıgedik (Mezereipaçan), Taşeren (Zelek), Uzuntarla (Alisinos), Yeşil-alan (Holaysa), Yukarıkumlu (Yukarımimi-los)

· Trabzon ili, Dernekpazarı ilçesinde: Dernekpazarı (Kondu), Çalışlar (Kalanas), Çayırbaşı (Fotrekan), Günebakan (Zenoza-na), Ormancık (Makidanoz), Taşçılar (Fot-gene), Tüfekçi (Arşala), Yenice (Zaimler)

· Trabzon Çaykara ilçesi, Uzungöl: U-zungöl (Şerah), Demirli, Derindere (Asofo-liza), Köseli, Şekersu (Sakarsu), Taşkıran (Coroş)

· Trabzon ili, Maçka ilçesinin bazı köyleri

· Trabzon ili, Hayrat ilçesi, Yeniköy

· Trabzon ili, Sürmene ilçesi, Dirlik (Cida)

· Trabzon ili, Köprübaşı ilçesi: Büyük Doğanlı (Büyük Arhançilo), Dağardı (Okşo-ho), Konuklu (Kalis), Küçük Doğanlı (Küçük Arhançilo), Yılmazlar (Holomezere)

· Trabzon ili, Tonya ilçesi: Büyükma-halle, İskenderli (Kumyatak), Kozluca, Me-likşah (Melikşe), Sayraç, Turalı, Yakçukur

· Trabzon Beşikdüzü: Mesopliya
Tabiatla ilgili zengin birikim: Özellikle bitki ve hayvan isimleri gibi tabiatla ilgili zengin bir kelime hazinesine sahip olan Trabzon Rumcasının Çaykara dialektinde kullanılan bazı ot isimleri şunlardır:

Ağrodesme (Άγραδέσμε)
Ağrompelo (Αγράμπελο)
Ağrio mavro Botano (Άγριο μάυρο βότανο)
Ağrogalatitsa (Αγρογαλατίτσα)
Ağrokomarao (Άγροκόμαρο)
Ağro kukukavanka (Αγρο κουκουβάγκα)
Ağroliftokari (Άγρο λιφτοκάρι)
Ağromantatsi (Άγρο μαντάτσι)
Ağromatsidali (Άγρο ματσιδάλι)
Aleğahanto (Αλεγάχαντο)
Aleksandro (Αλεξάνδρο)
Alefritra (Αλευρίτρα)
Ampelitsa (Αμπελίτσα)
Anitsi (Ανίτσι)
Anitsoxorto (Ανιτσόχορτο)
Arkani (Αρκάπι)
Arkathamni (Αρκοθάμνι)
Arkolahano (Αρκολάχανο)
Arkotsupado (Αρκοτσούπαδο)
Asprahanto (Ασπράχαντο)
Ahanti (Αχάντι)
Ahantomoro (Αχαντόμορο)
Vaği (Βαγή)
Vlante (Βλάντε)
Vovoro (Βόβοχο)
Vudoğlovi (Βουδογλόνι)
Vuterohorto (Βουτερόχορτο)
Vredi (Βρέδι)
Vrio (Βρίο)
Gedurahanto (Γαιδουράχαντο)
Galatitsa (Γαλατίτσα)
Galatohorto (Γαλατόχορτο)
Gethihorto (Γεθιρόχορτο)
Glikorizo (Γλυκόριζο)
Gongilitra (Γογγυλίτρα)
Gumede (Γουμέδε)
Grinzilitra (Γρινζιλίτρα)
Grintra (Γρίντρα)
Dezme (Δέζμε)
Domari (Δομάρι)
Dromofilo (Δρομόφιλο)
Ergode (Εργόδε)
Zakutohorto (Ζακουτόχορτο)
Zarzela (Ζαρζέλα)
Zarzeletra (Ζαρζελέτρα)
Zerkaditsa (Ζερκαδίτσα)
Zumahi (Ζουμάχι)
İlopi (Ηλόπι)
İmera desme (Ήμερα δέσμε)
İmero komari (Ήμερο κομαρι)
İmero mantatsi (Ήμερο μαντάτσι)
İmero matsidali (Ήμερο ματσιδάλι)
İmero mavro votano (Ήμερο μάυρο βότανο)
Thomari (Θομάρι)
Kazmatsi (Καζμάτσι)
Kezağohorto (Καιζαγόχορτο)
Kanavi (Κανάβι)
Kanaro (Κάπαρο)
Karditsa (Καρδίτσα)
Karenesi (Καρενέσι)
Kastanikas lori (Καστανικας λορί)
Katena (Κάτενα)
Katenohorto (Κατενόχορτο)
Kveni (Κεβενί)
Kelmesi (Κελμέσι)
Kilitsi (Κιλίτσι)
Kintea (Κιντέα)
Kiormene (Κιορμένε)
Konkorohi (Κογκορόχι)
Kokinahanto (Κοκινάχαντο)
Kolonkitholori (Κολογκιθολόρι)
Kolonohorto (Κολονόχορτο)
Kolotura (Κολοτούρα)
Komari (Κομάρι)
Kontohorto (Κοντόχορτο)
Kopalohorto (Κοπαλόχορτο)
Kukarahanto (Κουκαράχαντο)
Kukuvağia (Κουκουβάγια)
Kukohorto (Κουκόχορτο)
Kunturohorto (Κουντουρόχορτο)
Kursohorto (Κουρσόχορτο)
Kusuti (Κουσούτι)
Kuspika (Κουσπίκα)
Kreni (Κρένι)
Kilitsi (Κυλίτσι)
Kintea (Κυντέα)
Lathsiri (Λαθίρι)
Lapazo (Λάπαζο)
Lapidohorto (Λαπιδόχορτο)
Levori (Λεβόρι)
Lihtsi (Λίχτσί)
Likopari (Λυκοπάρι)
Mazaro (Μάζαρο)
Mantaki (Μαντάκι)
Masuri (Μασούρι)
Matsidali (Ματσιδάλι)
Mavrahanto (Μαυράχαντο)
Mekesitra (Μελεσιδίτρα)
Minzolohi (Μινζολόχι)
More (Μόρε)
Nedrofilo (Νεδρόφιλο)
Nerohorto (Νερόχορτο)
Ormukeni (Ορμουκένι)
Ormohorto (Ορμόχορτο)
Uriohorto (Ουριόχορτο)
Palafohorto (Παλαφόχορτο)
Paputsohorto (Παπουτσόχορτο)
Parpeteni stipika (Παρπετενι στίπικα)
Parharo çiçeko (Παρχαρο τσίτσεκο)
Parharohorto (Παρχαρόχορτο)
Peğadohorto (Πεγαδόχορτο)
Peğaditsa (Πεγαδίτσα)
Pentikolathiritra (Πεντικολαθιρίτρα)
Petalitra (Πεταλίτρα)
Piperitsa (Πιπερίτσα)
Podaritra (Ποδαρίτρα)
Podarohorto (Ποδαρόχορτο)
Pulikohorto (Πουλικόχορτο)
Pumpuroçiçeko (Πουμπουροτσίτσεκο)
Prases (Πράσες)
Pamatitsa (Ραματίτσα)
Saluti (Σαλούτι)
Sidirohorto (Σηδιρόχορτο)
Sintza (Σίντζα)
Skilkaklitra (Σκυλκακαλίτρα)
Skilohorto (Σκυλόχορτο)
Spathohorto (Σπαθόχορτο)
Spahtukeni (Σπαχτουκένι)
Spentami (Σπεντάμι)
Stanpolika (Στανπολίκα)
Starohorto (Σταρόχορτο)
Stahi (Στάχι)
Stahomata (Σταχόματα)
Stipika (Στίπικα)
Çeohorto (Τσαιόχορτο)
Çali (Τσάλι)
Çiletura (Τσηλετούρα)
Çerçi (Τσέρτσι)
Çinkari (Τσιγκάρι)
Çimahtaki (Τσιμαχτάκι)
Çimpona (Τσιμπόνα)
Çimponohorto (Τσιμπονόχορτο)
Çihonolopi (Τσιχονολόρι)
Çuncuha (Τσουντζούχα)
Çuranea (Τσουρανέα)
Çuğari (Τσυγάρι)
İdrofilo (Υδρόφιλο)
Farfaroçiçeko (Φαρφαροτσίτσεκο)
Fidohorto (Φιδόχορτο)
Furçohoto (Φουρτσόχορτο)
Fusnitsa (Φουσνίτσα)
Frahnihtra (Φραχνίχτρα)
Fteri (Φτερί)
Halvani (Χαλβάνι)
Hamokerasa (Χαμοκέρασα)
Havani (Χανάπι)
Hantoko (Χαντόκοκο)
Hapsimati (Χαψιμάτι)
Şiapukes (Χιάπουκες)
Şinetitsa (Χινετίτσα)
Şionapi (Χιονάρι)
Hloro (Χλορό)
Husnitsa (Χουσνίτσα)
Htinari (Χτυπάρι)
Htiparitsa (Χτυπαρίτσα)
Htipedire (Χτυπεδίρε)
Psomomirihtra (Ψομομυρίχτρα)
Favos (Φάυος)
(Derleme: Vahit Dursun, Ogene köyü)
 
Top