• Merhaba Ziyaretçi.
    "Hoşgeldin sonbahar "
    konulu yarışma düzenlendi. İlgili konuya BURADAN ulaşabilirsiniz. Sizi de bu yarışmada katilmanizi bekliyoruz...

59 - Tekirdağ

YoRuMSuZ

Biz işimize bakalım...
Yüzölçümü: 60218 km²
Nüfus: 468.842 (1990)
İl Trafik No: 59

COĞRAFYA

Marmara denizi boyunca akarsularca taşınmış alüvyonlarla kaplı kıyı ovaları vardır. Platolar bir aşınma yüzeyi karakterindedir. Güney kesimlerini Tekir Dağı ve Koru Dağı ile Ganos Dağları engebelendirir.

Akdeniz ikliminin etkileri görülen Tekirdağ sahil şeridinde yazlar sıcak, kışlar ılıktır. Ergene havzasını içine alan kıyı ardı şeridinde, daha ziyade kara iklimi hakimdir. Şarköy - Kumbağ arasındaki kıyı şeridi Akdeniz iklimi karakterindedir.

TARİHÇE

Trakların kurduğu Tekirdağ, daha sonra Pers, Roma, Bizans ve Osmanlı egemenliğinde kalmıştır.

İLÇELER:

Tekirdağ ilinin ilçeleri; Çerkezköy, Çorlu, Hayrabolu, Malkara, Marmara Ereğlisi, Muratlı, Saray ve Şarköy'dür.
 

Tekirdağ​

Vikipedi, özgür ansiklopedi

Tekirdağ ili (eski adı: Tekfürdağı), Türkiye CumhuriyetininMarmara Bölgesi'nin Trakya yakasında, doğuda İstanbul, güneyde Marmara Denizi ve Çanakkale, batıda Edirne , kuzeyde Kırklareli ve kuzeydoğuda Karadeniz ile çevrili il. İlin merkezi aynı adı taşıyan Tekirdağ şehridir.
Nüfus Yoğunluğu: km²'ye 99 kişi. Yıllık Ortalama Sıcaklık: 13,8 °C. Yıllık Ortalama Yağış: 583 mm.

Genel Bilgiler​

  • Bölge: Marmara Bölgesi
  • Yüzölçümü: 6.313 km²
  • Nüfus: 728.396 ― Şehir nüfusu494.342 ― Köy nüfusu234.054
  • Nüfus yoğunluğu:115.55 kişi/km²
  • Plaka kodu: 59
  • Alan kodu: 0282
  • Vali: Aydın Nezih Doğan

Coğrafya​

Tekirdağ, ilin batısında yer alan en yüksek tepesini 945 m. rakımlı Ganos Dağı (Işıklar Dağı)'nın oluşturduğu Tekir Dağları hariç genelde düzlüktür. Kuzeyde ilin en önemli akarsuyu olan Ergene nehri bulunur. Ergene yarattığı alüvyonlu ovaların verimliliğiyle il nüfusunun büyük bir kısmını çevresindeki yerleşimlere toplamıştır. Tekirdağ'ın bitki örtüsü Marmara Denizi kıyısında makilik, dağlık alanlarda ormanlık, diğer yerlerde ise step özelliği gösterir.

Tekirdağ'ın iklimi, Akdeniz ve kara ikliminin bir karışımıdır. Sahil yöresinde Karadeniz'in etkisiyle nemli bir Akdeniz iklimi yaşanırken, kuzeye doğru çıkıldıkça karasal iklim kendini gösterir.

İlin İlçeleri​

Tekirdağ_(tr).svg.webp
Tekirdağ ilinin ilçeleri


Tekirdağ'da insan yerleşimi ile ilgili en eski kalıntılara Karansıllı köyü dolaylarındaki Yatak, Kuştepe ve Malkara yakınlarındaki Balıtepe adlı buluntu yerlerinde rastlanmıştır. Bunlar Alt Paleolitik Çağ'a ait aletlerin bulunduğu açıkhava buluntu yerleridir. Tipolojik olarak bir milyon yıl ile 250 bin yıl önceleri arasına tarihlenebilirler. Tekirdağ'ın hemen doğusunda bulunan Menekşe Çatağı ise Kalkolitik Çağ'dan Helenistik Dönem'e kadar yerleşilmiş bir buluntu yeridir.

Tekirdağ'ın tarihi Trakya'daki diğer illere paralellik gösterir; ilk olarak Traklar tarafından iskan edilen bölge, Makedon, Pers, Roma ve Bizans egemenliğinin ardından 1361 yılında Macaristan İmparatorluğu'na karşı bağımsızlık mücadelesi veren asi Macar prensi Rakoczi'ye de evsahipliği yapmış olan Tekirdağ, Osmanlı döneminin sonlarında Edirne vilayetine bağlı bir sancak merkezi idi. 93 Harbi'nde (1878) Rus, Balkan Harbi'nde (1912) Bulgar ve I. Dünya Savaşı'ndan sonra (1920-1922) Yunan işgali yaşayan il, Kurtuluş Savaşı ile gelen zaferin ardından 13 Kasım 1922 tarihinde kalıcı olarak Türk topraklarına katıldı.

İsminin kökeni​

Tekirdağ, Bizans döneminde Βισανθη (Bisanthe) ve sonraları Ρωδοστο (Rodosto) adıyla anılmıştır. Kenti ele geçiren Türkler, şehre önceleri Rodosçuk, 18. y.y.y9ıuhplç sandır. Aslıtagovar, anlamı ise taç taşıyandır. Cumhuriyetin ilanından sonra tekfur sözcüğü atılarak yerine sesçe benzeşen tekir getirilmiştir.

Ekonomi​

Tekirdağ ilinin batısında ekonomi değeri çok yüksektir
 

TEKİRDAG​

ÖRF-ADET-GELENEK-GÖRENEKLERİ​

DOĞUM
Doğum, hemen her zaman mutlu bir olay olarak kabul edilmiştir. Doğum toplumda ana ve babaya duyulan saygıyı arttırır. Çağlar boyu doğuma ve onun kendi bünyesi içindeki evrelerine bir takım geçiş töreleri ve törenleri eşlik ederler. İnançlar ve gelenekler insanları gebelik öncesinden başlayarak bir takım âdetlere uymaya ve bu âdetlerin gerektirdiği işlemleri yerine getirmeye zorlamaktadır. Doğumun çevresinin yüzlerce âdet, inanç dinsel ve büyüsel özlü işlemle örülü olduğunu görüyoruz (Örnek,1995:132).Tekirdağ'da doğumla ilgili âdet, inanma ve bunlara bağlı pratikler günümüzde de sürmektedir. Yeni kuşak bir yönden âdetlere uyarken diğer yönden de tıbbın sağladığı her türlü imkandan yararlanmaktadır.

Çocuğa Ad Koyma
Türklerde ad vermenin köklü bir geleneği vardır Tekirdağ'da ad koyma dinsel nitelikli bir törenle olur.
Doğumdan üç gün sonra adı konulur. Çocuğun ailesi yemekler hazırlayarak"üç yemeği" adı verilen toplantıda hoca bebeğin kulağına ezan okur, adıkonur ve 3 defa kulağına bağırılır. Eski yıllarda çocuğa aile büyüklerinin adı verilmesi âdeti yaygındı. Son yıllarda aile büyüklerinin adları göbek adıolarak konulup nüfusa yazdırılmıyor. Kabirde göbek adı ile çağrılacağıinancıyla eski adlar verilir.Tekirdağ'da daha önce çocukları yaşamayan aileler, çocuklarının yaşaması dileğiyle belli adlar koyarlar. Cılız ve hastalıklı çocukların adı ağırgeldi diyerek adları değiştirilir. Günümüzde çocuklara konulan adlara bağlıbulundukları kültür çevrelerinin beğenisi hakim olmaktadır. Eski adlarkoymaktan kaçınmaktadırlar.

EVLİLİK
Evlenme, kadınla erkeğin aile kurmak için yasaca birleşmeleridir.Kızın ve erkeğin sosyalleşme sürecinin önemli bir aşamasıdır. Ailelerarasında dayanışmayı, toplumsal ve ekonomik ilişkiyi belirler, düzenler.Evlenme törenleri bağlı bulunduğu kültür tipinin öngördüğü belirli kurallarave kalıplara uydurularak gerçekleştirilir. Evlenme, tören, töre, âdet, gelenek,görenek ve inanma bakımından zengin bir tablo çizer (Örnek, 1985:185).Evlenme törenleri bir dini toplumsal olayı da içine alır. Evlenmetörenleri köy ortamında bir bayram şenliği olarak algılanır. Ulusal yapının oluşmasında bir çok değer ve davranışın kazanılması yönüyle evlenmetörenleri fonksiyonel etkinlik gösterir. Toplumların tarihi ve ekonomikyapıları yerleşim şekilleri, üretim şekilleri ve gelenekleri kısmen kültürlerievlenme biçimlerini belirlemektedir (Balaman, 1973:135).

A- Evlilik Öncesi​

Evlilik Çağı:
Tekirdağ'da kızlar 17-18, erkekler askerlik dönüşü 22-23 yaşındaevlenme çağına gelmiş olarak kabul edilirler. Evlilikte akraba olmaması şartıaranır. Evlenmede "sıra gütme" adı verilen bir tür sıra gözetimi vardır.Öncelikle abla ve ağabeylerin evlenmelerine dikkat edilir. Ancak bu önemlibir engel değildir.Evlenme yaşına gelen gençler evlenme isteklerini evin büyüklerinesöyleyemezler. Çeşitli yollara başvurarak bu dileklerini belli ederler.Bir kaçını şöylece sıralayabiliriz Ayakkabıları ters çevirme, devamlı of çekme,süpürgenin üstüne oturma vb.

B-Evlenme Aşamaları​

Kız Bakma - Kız Görme:
Tekirdağ'da evlenme çağına gelen oğullarına ailesi önce beğendiğibir kız olup olmadığını sorar. Eğer oğlan kız beğenmeyi ailesine bırakırsaailesi önce çevreden soruşturarak kız arar. Kız ararken kızda ve ailesinde
ahlâkî yapı, maddî durum, fiziki vb. özellikleri arar. Oğlanın beğendiği birkız varsa aynı özellikler soruşturularak araştırılır. Çevredeki evlenme törenleri, kızlarla erkeklerin birbirlerini görüp tanışma ortamlarıdır. Eğer birkıza karar verilirse kız evine görücü gönderilir.Görücüler oğlanın annesi, teyzesi, halası, yengesi ve komşukadınlardır. Kız evi bu ziyaretin nedenini sezer. Gelin adayı kız gelenlerigüler yüzle karşılar. Teker teker ellerini öper. El öpme sırasında ve ziyaretboyunca kız belli edilmeden incelenir. Vücutça bir kusuru olup olmadığınadikkat edilir. Yürüyüşü, oturması,kalkması, davranışları gözlenir. Evin temizlik ve düzenine bakılır.Kız beğenilmişse, görücülerden yaşlı bir hanım kızı beğendiklerini,uygun görürlerse kararlaştırılacak bir günde erkeklerin kızı istemeye gelip
gelemeyecekleri sorar. Kızın annesi ya da yakınlarından biri bu tekliftenmemnun kılmışsa "Madem ki siz münasipgördünüz, kısmetse olur. Ama birkere de erkeklere danışalım" der. Görücü misafirler uğurlanır.

Kız İsteme-Söz Kesme
Kız evinde erkekler, oğlanın mesleğini, iyi ve kötü alışkanlıklarınıbelli etmeden araştırırlar. İyi olduğuna kanaat getirilirse oğlan evine bir günverirler. Kız istemek için oğlanın ailesinden, akrabalarından, işarkadaşlarından çevrede saygınlığıyla tanınan kişilerden oluşan bir gruplakızı istemek üzere kız evine giderler.Gelinlik kız her birinin elini öperek "hoş geldiniz" der. Kadınlar birdaha da erkek misafirlerin yanına çıkmazlar. Yalnız kız arada bir şeker kolonya, çay, kahve vb. ikram etmek üzere odaya girip çıkar. Gelinlik kızınüzerinde en güzel elbisesi vardır. Erkekler selamlaşıp , hatır sorduktan sonratanışırlar, sohbet ederler. Bir süre sonra sedirde oturan erkek evinden bir kişi ayağa kalkarak "Haydin başlayalım" diyerek odanın ortasına gelir. Bununüzerine kız evinden bir kişi kalkarak karşısına geçer. Bunlar kız ve erkekevinin en yakın akrabalarıdır. Önceden seçilirler. Bunlar nişan, takı, karşılıklı hediyeler, eşyalar ve baba hakkı (başlık parası) konusunda konuşupanlaşırlar.Baba hakkı son yıllarda çok azalmıştır. Baba hakkının temelindeekonomi ve evlilik kurumuna saygı yatmaktadır. Baba hakkıyla kızın ailesine düğün masraflarında katkı, evlenme yoluyla evden ayrılan iş gücünüve ekonomik güçlüğü karşılamak amaçlanmaktadır.

Kızın verilmesi kesinleşince söz kesilir. Kız evi söz bohçası verir.Düğün için kız tarafına terlik, çorap, ayakkabı, tuvalet takımı, nişan elbisesive çeyiz eksiklerini tamamlamak için patiska vb. verilir. Oğlan tarafı daevlerindeki kişi sayısı kadar, yakın akrabalar dahil bohça ister.Söz kesiminde erkek tarafı kıza grep, çorap, elbiselik kumaş, terlik vb. olan bohça verir. Kız tarafı da söz bohçasına mendil, gömlek, kravat,çorap vb. söz kesti alameti olarak koyar. 'Bohçalar karşılıklı verilince sözkesilmiş olur. Odada bulunanlar kız ve oğlan babasına "Hayırlı uğurlu olsun" vb.şeklinde iyi dilek ve temennilerde bulunurlar. Kız tarafından birisi lokum ve şeker ikram eder. Müstakbel gelin odada bulunan herkesin elini öper,kızın eline bir miktar para verilir. Nişan günü tesbit edilerek dağılırlar.

Nişan
Nişan evliliğe atılan ilk adımdır. Bu törenle kız ve oğlanın evlenme istekleri çevreye duyurulmuş olur. Nişan kız evinde yapılır. Nişan günü kızevi oğlan evi tarafından istenilen bohçaları yanında bir tepside nişan tatlısınıoğlan evine gönderir. Oğlan evi nişan tatlısını nişan alameti olarak konukomşu, akrabaya dağıtır. Kız ve oğlan tarafının ve köy halkının hazırbulunduğu bir bahçede nişan töreni yapılır. Yüzükler bu törende takılarak gençlerin nişanları ilan edilir. Köy halkı bu tür törenlere büyük ilgi gösterir.Daha sonra düğün günü kararlaştırılır.

Düğün
Düğünler bazen salı günü başlayıp pazar günü sona erer. Bu düğünler "perşembe düğünü" ve "pazar düğünü" olarak adlandırılır.Köylerde daha çok "pazar düğünü" yapılmaktadır. Düğüne cuma gecesi kızevinde, cumartesi günü oğlan evinde başlanır. Düğüne komşular akrabalar veköylüler katılır. Oğlan evine yakın bir yerde komşu evinde veya bir kahveocağına giderek erkekler düğünü kutlarlar, çay, kahve içilir.Kadınlar hediyeleriyle birlikte düğün evine giderler, kız evinde ve erkek evinde cümbüş vardır. Kızlar rengarenk elbiseleri, pırıl pırıl parlayanoyalı grepleriyle maniler, türküler söyleyip oynarlar.Köyde delikanlılar, oynayan kızları 30-40 metre uzaktan seyrederler.Kızlara yaklaşıp laf atmak hoş karşılanmaz. Eğlenceler kızlarla delikanlılarınkarşılıklı bakışmaları, kızların delikanlıların imalı maniler söylemeleriylesürer.Düğün, evlenme denilen geçit döneminin en belirgin özelliğidir.Düğünün geleneklere en uygun bir biçimde kullanılmasına çaba sarfedilir.Medeni nikahtan sonra yapılan düğünle, gelinle güveyin evliliği yasa, din ve
bağlı bulunduğu topluluğun üyelerinin onayıyla geçerli sayılmış olur. Düğünden amaç kadın ve erkeğin evliliğini ilan etmek toplumun gözünde geçerli kılmak kutlamak ve kutsamaktır.

Çeyiz Götürme - Çeyiz Gösterme

Kız evinin, düğün tarihinden önce çeyiz adı verilen bir takımeşyaları hazırlayıp alması âdettir. Düğünden bir müddet önce damat ve gelinkendi yakınlarından bir kaç kişiyle giyecek ve ev eşyası almak için alışverişeçıkarlar. Buna "çeyiz düzme" denir.Çeyiz damat evine davul zurna eşliğinde bayrakla götürülür.Tekirdağda çeyiz taşınırken sandığın üzerine oturma âdeti vardır. Bahşişalınmadan kalkılmaz.Bu arada gelinlik, alınır veya diktirilir. Kızın çeyizi tamamlanıncakonu komşuya gösterilir. Çeyiz düğüne bir hafta kala ve alay önünde oğlanevine gönderilir. Çeyiz oğlan evinde duvarlara asılır, masalar zerindesergilenir.Bu hazırlık tamamlanınca düğüne bir kaç gün kala veya bir kaç günönce adına "okuyucu" ,"fike" veya "yiğitbaşı" adı verilen genellikle fakir vedul bir kadın, komşuları, hısım akrabayı ve diğer köylüleri tek tek gelinhamamı, hamam gecesi, ana kınası ve kız kınası için çağırır. Okuyucu kadının sepetinde yaşlılar için kına ve gençler için kırmızı kurdeleyle bağlı tel bulunur. Köyün yaşlı kadınlarına birer fincan kına verir. Genç kızları kızkınası için yapılacak olan peksimet yapımı için kız evine çağırır. Okuyucu kadına çağırdığı evlerden mendil, havlu, kumaş, para ve yiyecek gibi şeylerverilir. Köy kahyası da muhtelif yerlerde bağırarak düğünü ilan eder.

Gelin Hamamı
Köyün kadınları hamama çağırılır. Hamam parasını oğlan evi verir.Hamamda türküler söylenir, maniler atılır, tef eşliğinde oynanır. Gelininarkadaşları sırayla gelinle oynarlar. Hamam sonrası kız evi yemek verir. Bu yemekte özellikle yufka böreği yapılır. Pirinç çorbası, dolma ve aşure vb.ikram edilir.

Hamam Gecesi
Bu gece hamama gelen kadınlar arasında yapılan bir eğlencedir.Gelin kız en güzel elbisesini giyer. Genç kızlar darbuka çalar, mani söyler.Oynarken gelinin başına hamam tası konur. Bunun içine para atılır.Toplanan bu paralar tellaklara bahşiş olarak verilir.

Kına Gecesi
Tekirdağ'da kına âdeti çok yaygındır. Türk inançlarında seçilmişadak edilmiş olanı gösterme inancına göre kına işaretini taşıyan canlı vecansız tüm varlıkların kutsallığına inanılır, onlara dokunulmaz. Bunlara dokunana uğursuzluk geleceği inancı yaygındır. Bunlar adanmışlar, bir türkoruma altına alınmışlardır (Kalafat, 1990:51). Kına yakılırken gelinin ve güveyin avucuna konan para kısmetiçindir. Onları ömür boyu kötülüklerden koruyacağına inanılır. Bir türsaçıdır. Geline kına yakılırken başına al örtülmesi, al basmasından korunmakiçindir. Kötülük ve nazardan korunmak için gelinin yüzü örtülür. Bazıköylerde kına öncesi gelin ve güveyin iki rekât namaz kılması eski Türk inançlarıyla İslâmiyet'in nasıl içice yaşadığının göstergesidir.Tekirdağ'da genellikle Cuma günü gecesi, kız evinde ana kınasınıkutlamak üzere toplanırlar. Konuklar gelin evinin en yakın komşuları,akrabalarıdır. Bazan kınaya oğlan tarafından kızlar da gelirler. Mevsim yazsadışarıda, kışsa içeride toplanılır. Gelin kına gecesinde gelinlik giymez ya nişan elbisesini ya da başka bir elbise giyer. Gelin kızın başı mumçiçekleriyle süslenir. Bazan kına gecesi için ince çalgı tabir edilen keman,cümbüş, darbukadan oluşan çalgıcılar tutulur. Çalgıcı tutulmazsa kızların çaldığı darbuka eşliğinde türküler söylenir, oyunlar oynanır.Kına yakılmadan önce, genç kızlar çeşitli kılıklara girerek oyunçıkarırlar. Mani atışırlar. Kına gecesinin son saatlerine doğru geline kınayakılır. Kına yakılacağı zaman gelini bir sandalyeye oturtup yüzünü kırmızıgreple örterler. Gelin bu sırada ağlamaya başlar. Eğer ağlamazsa kınanır, ayıplanır. Gelinin kınasını yengeler yakar. Kına yakmadan Önce gelininomuzuna bir mendil koyarlar. Gelinin ellerine ve ayaklarına kına yakarlar.Gelinin ellerini, gelinin çeyiz sandığından çıkarılan oyalı kına bezleriyle sararlar. Kına yakılırken kızlar kına vurma türküsünü söylerler. Eğer gelinuzak bir yere gidiyorsa kına yakılırken hasretliği, gurbetliği anlatan türküler söylenir. Gelini kına için bağlanmış elleriyle oynatırlar. Kına yakılırken para yapıştırırlar veya gelinin avucuna para koyarlar. Gelinin arkadaşları gelininyanında kalarak sabaha kadar eğlenirler, hiç uyumazlar.Güneş doğmadan önce çalgılar alınarak köy içinde yakın birçeşmeye gidilir. Gelinin annesi ve babası genç kızlara gelinin kınasını yıkatırlar. Gelinin avucundan çıkan paraların bir kısmını arkadaşlarınaverirler, bir kısmını ise gelinin sandığına ve damadın cebine kısmeti açılsındiye koyarlar.Oğlan evi cumartesi günü sabahtan kız evini berbere götürür. Köyünbütün genç kızlarının saçları yapılır. Akşam için ince çalgı tutulur. Gelin o gece gelinlik giyer. Öğleye kadar iş biter, kızlar düğün evine dönerler. Busırada gelin salınması için davetliler toplanmıştır. Ağır bir müzik çalar. Bu müzik daha çok "Kırmızı Gül" türküsüdür. Ortaya bir sandık sandığın üzerinde bir içi su dolu bozuk paraların konduğu bir tas konur. Önde başındayeşil bir başörtü bulunan gelin ve kollarında iki yenge arkada ikişer ikişergurup olmuş kızlar tasın etrafında üç defa dönerler. Gelin üçüncü turun sonunda sandığa bir tekme vurur. Tas devrilir bozuk paralar etrafa saçılır.Çocuklar bu paraları kapışırlar. Gelin önce yengelerin sonra davetlilerin ellerini öper. Cumartesi günü öğleden sonra oğlan tarafı kız evine gider. İki tarafın davetlileri bir araya gelir. Davetlilere akşam kız evinde yemek verilir.Köy halkı ve davetliler oyun alanında toplanırlar. Bu arada gelin davetlilergelene kadar kız tarafının bulunduğu bölümde oturur. Kızlarla oynar. Sonra gelin annesinin elini öper. Biri anne bir baba tarafından iki yenge kollarındantutarak gelini annesine getirir. Anne kızına takısını takar . Yenge kadınlarınboynuna ikişer metre, basma asar. Ayrıca mumlu tası taşıyan fike kadına da iki metre basma asar.Karşı tarafta oğlanın yengeleri el çırparak gelini istediklerinibelirtirler. Yengeler gelinin koluna girerek kaynanasına getirirler. Kaynanagelinin ayağına ipekli bir elbise yayar. Gelin bunun üzerinden geçerek kaynananın önüne gelir. Kaynana gelinin yüzünü açar, başının üzerindenşekerle karışık bozuk para saçar. Bir şekerin yarısını kendi yer, diğer yarısınıgeline yedirir. Sonra takısını takar gelini getiren yengelere ve yiğitbaşı fike kadına hediye verir. Yerinden kalkarak yerine gelini oturtur. Oğlan tarafınınyengeleri gelini hemen kaldırırlar. Çevredekiler alkışlarlar. Gelini başka yereoturturlar. Gelen hediyeler bir yorgan çarşafının içinde toplanır. Yiğitbaşı kadın hediyelerin tek tek kimlerden geldiğini söyler. Düğün bitmedenpeksimet dağıtılır. Yanında şeker, kuru üzüm, fındık fıstık verilir.

Gelin Alayı:
Pazar sabahı gelini almaya gidecek olan alay arabalarını oğlan tarafıhazırlar. Kız tarafı da kızın eşyalarını gönderme hazırlıkları yapar. Alayarabalarının üstleri renk renk kilimlerle sarılır. Arabalar kapalı hale getirilir.Arabaların sayısı 6-15 arası değişir. Gelinin bindiği araba en yakınkomşusunun arabasıdır. Son zamanlarda bu arabaların yerini özel taksi,minibüs ve traktörler almıştır. Gelin arabasına güveyin komşuları ve hala,teyze ve yenge gibi yakın akrabaları binerler. Çalgılar öndedir, bunların ardında gelin arabası ve diğer arabalar güle oynaya kız evine doğru yola çıkarlar. Alayda gençler içki içerler. Gençlerin başı alay bayrağını taşırBayrağa oğlan tarafından elbiselik kumaş asılır. Kızın evine gelince çalgılar bir yanda durarak çalmaya devam ederler, kızın babası yakınları ve komşuları arabaları karşılarlar, önde bulunan gelin arabasını içeri alırlar.Gelini arabaya bindirmek için akrabalar komşular ve köylüler evin avlusunuve dışını doldurmuşlardır.Gelin alayı gelince köyün gençleri arabanın tekerleklerini, boyunduruğunu çıkarır saklarlar. Bir miktar para almadan bunları vermezler.Diğer yanda gelinin akrabaları bir odada toplanırlar. Evi terkedecek gelin kıza son kez ellerini öptürürler. Geline para verirler. Gelinin amcaları, dayıları takılarını takarlar . Gelinin yengeleri de birer havlu verir. Gelininbabası gelini arabaya bindireceği zaman gelinin beline kırmızı bir kurdeleyleüç defa sarar. Buna " kuşak kuşatma" denir. Alaya atlarıyla katılan gençler gelin arabasının önünde dururlar, mendil veya çevre isterler. Gençlerin bu arzuları gelinin bu iş için hazırlanmış bohçasından karşılanır. Alay köyün dışında uygun bir alanda durur. Çalgılar "koşu havası" çalmaya başlarlar. Atlı gençler at koşusuna geçerler. Koşu menzili 3-4 km dir. Verilen işaretüzerine koşu başlar. Birinci gelen atlı gelinin arabasına gider. Gelin alayının geldiğini müjdeleyen koşu yastığını alır ve damadın evine yollanır. Öte yanda bahçede traş edilmekte olan damadın sağdıcı koşuda birinci gelen atlının elinden bu yastığı alır, hediyesini verir. Yastık uygun bir yere konur ve günün hatırası olarak saklanır.

Şimşir(Ahret Dalı):
Gelinin ahret kardeşi veya arkadaşları tarafından hazırlanır.Köylerde kızlar birbirleriyle ahret tutarlar. Bunlardan hangisi önce evlenirseona ahreti veya ahretleri şimşir hazırlarlar. Şimşire iğneden ipliğe ne varsaondan konur (iğne, iplik, meyve, oyuncak , tarak vd.). Bunlar bir çam dalınaiplikle tutturulur.Dalın ucu toprakla dolu bir tenekeye veya saksıyayerleştirilir. Alay geleceğine yakın bütün davetliler çalgılar önde, gelin arkada ahretin evine gidilir. Orada bir saat oynadıktan sonra şimşir ve bohçaalınarak eve gelinir. Buna karşılık oğlan evinde ahretliğe çamaşır ve elbiselik verilir. Delikanlılar tarafından alayın geldiği haber verilir. Gelini içeriyesokarlar.Kaynana içeri girerek gelinin çıkarılmasını ister. Bu sırada kızlarkaynanadan tel parası isterler. Kaynana gönlünden ne koparsa verir. O zaman gelinin arkadaşları bir halka halinde gelini ortaya alırlar. Mani söyleyerek kaynanadan şeker ve para isterler. Ama gelini yine de vermezler.Kaynanayı mutlaka oynatırlar. Yengeler gelini koluna girerek kaynanaya teslim ederler. Kaynana gelini alınca yengelere hediye verir. Cebinden şeker çıkartarak geline ısırtır. Geri kalan yarısını da evli olmayan çocuklarına ısırtır sonra gelinin duvağını açar ve hediye dağıtır.

Telli Horoz:
Köyün gençleri gelin alayı gelmeden önce çalgıcılarla birlikte sabah ezan okunduğu zaman oynayarak oğlan evine giderler. Oğlan evinde damadı ve damadın yakın arkadaşlarını birer birer uyandırırlar. Bahçede oynarlar,eğlenirler. Buradaki eğlenceler bitince yeniden çalgılarla birlikte kız evine gidilir. Kız evi köy gençlerine ya bir bilezik veya bir elbise asar. Tekrar oynanır. Gelin, erkek tarafından gelenlerin ellerini öper. Her elini öptüren para verir. Gelinin yengesi de birer havlu verir. Köyün gençlerine büyük bir tepside, bütün her tarafı telle sarılmış bir pişmiş horoz, yanında çeşitli içkiler, peksimet denilen ufak kurabiye gibi şeyler verirler. Telli horozu yiyen içkileri içen gençler coşarlar, oynarlar ve silah atarlar.

Çömlek Kırma:
Gelin alayı kız evine gerince önce gelin çıkartılmaz. Gelinin arkadaşları türkü söyleyerek gelini kaynananın yanına getirirler. Kaynana bu kızlara para verir. Kızlar gelini kaynananın önüne getirerek bırakırlar. Gelin kaynanasının ve akrabaların ellerini öper. Gelinle kaynana oynarken aralarında çömlek kırar.

Toprak Bastı:
Oğlan tarafı gelin almaya gittiği zaman kız tarafının bayrağı ve çalgıları oğlan tarafının bayrağı ve çalgılarıyla birleşerek toplanırlar. Gençlerle konuşulur, anlaşılır. Bir miktar para ile mendil, çevre, havlu vb.verilir.

Gelin İndirme:
Alay koşudan sonra yavaş yavaş köy içine girmeye başlar. Alayın köye dönüşü ağır yapılır ve nihayet oğlan evine gelinir. Gelin arabası avluya çekilir. Diğer arabalardakiler, davetliler daha önceden yerlerini almışlardır. Oğlan damatlık elbiselerini giymiş hazır beklemektedir, Gelin arabadan indirilir. Başı al bir greple örtülüdür. Damat ,traşında bulunan arkadaşlarının ardından odasına çıkar. Önde sağdıcı olmak üzere gelin arabasına ilerler. Bu sırada sağdıç tasın içinde bulunan şeker, fındık ve ufak paraları etrafa saçar. Bu âdet yeni kurulan yuvanın, bugünkü gibi her zaman bolluk içinde yaşaması için yapılır. Damat gelinin önüne gelir, elini sıkar, önceden hazırladığı hediyesini, -bu genellikle altın ya da kağıt paradır- gelinin göğsüne iğneler. Bundan sonra yengesinin kolunda bulunan gelinin sağ koluna girer. Bu üçlü grup kapıya kadar alkışlar arasında ilerler. Kapıdan içeri yalnız gelin ve damat girerler. Güveyin arkadaşı kapıda bekler. Çalgılar bu arada "hoş geldin evimize" türküsünü çalarlar. Damat içeride bir süre eğlenir, sonra kapıda görülür. Elinde gelinin tutuşturduğu damatlık sigarası,ceket cebinde de dışarıdan ucu görünen bir çevre vardır. Sağdıç güveyin koluna girer, evin önünde bekleyen arkadaşlarının ve delikanlıların arasına katılır. Tebrik edilir. Düğünün şerefine halay çekilir. Davetliler kahveocağına veya bir kahvehaneye giderler. Bu arada açıkgöz bir delikanlı damadın cebindeki çevreyi kapar. Topluluğa damadın şekeri ve sigarası dağıtılır. Damadın çeyiz odasını terketmesinden sonra gelin içeriden çıkartılır. Bir sandalye üzerine çıkarılarak hazır bulunanlara gösterilir.

Gerdek:
Törenden sonra yalnız kalan damat sağdıcıyla çıkar, gezer dolaşır, akşam yemeğini düğün evine en yakın bir komşu evinde sağdıçla yer. Oğlan evinde düğün için gelen erkeklerle yemekli bir mevlit okutulmaktadır.Mevlit yatsıdan önce biter. Damat, cemaatla birlikte yatsı namazınagötürülür. Sonra caminin imamı da dahil olmak üzere cemaatın bir kısmı düğün evine dönerler. İmam bir dua okur. Damat ve sağdıcı orada bulunanların ellerini öperler. Damat yumruklanarak gerdeğe sokulur vetopluluk dağılır. Düğün sona erer.

Gelin Paçası:
Düğünün ertesi gün düzenlenen törene Tekirdağ'da"Gelin Paçası" adı verilir. Gelin paçası kadın ve kızlar arasında yapılır. Bu günde gelinin gelin gittiği evin erkeklerinin karıları dallı giyerler. Diğer kadınlar normal giysiler içerisidedir. Kadınlar çeşitli oyunlar oynarlar, mani türkü söylerler, eğlenirler.

Düğün Tatlısı:
Düğünden bir hafta sonra kız evi baklava, revanı vs. tatlılar yapar. Gelinle damat çağrılır. Bunların yanı sıra kız ve oğlan evinde davetliler çağrılır. Yemekten sonra gençler bir odada, yaşlılar bir odada toplanır, kendi aralarında eğlenirler.
 
ÖLÜM
Ölüm çevresinde birçok inanma, âdet,töre, tören, ayin, kalıp davranış,işler kümelenmektedir. ölüm çevresinde kümelenen ve ölüyle toplum üyelerini kuşatan bu inanmalar, âdetler, işlemler, törenler ve kalıp davranışlar üç grupta toplanmaktadır.

A- Ölüm Öncesi
l- Ölümü Düşündüren Belirtiler:
Tekirdağ inanmalarında bir takım davranışlar olaylar, sesler, rüyalar, alışılmamış durumlar ölüm işareti, ölümün ön belirtisi olarak yorumlanır.

Başlıcalarını şöylece sıralayabiliriz.
1- Bir evin üstünde baykuş öterse, o evden ölü çıkacağına inanılır.
2- Gökyüzünde bir yıldız kaydığında bir insanın öldüğüne inanılır.
3- Bir kimse rüyasında canlı bir yılanı, ayaklarının altında görürse o kimsenin en çok kırk gün yaşayacağına inanılır.
4- Bir insan rüyada birini çıplak görürse o insanın öleceğine inanılır.
5- Evin penceresine bir kuş konup gagasıyla camı tıklatırsa o evden ölü çıkacağına inanılır.
6- Köpeğin uzun uzun uluduğu evden ölü çıkacağına inanılır.
7- Evde gece ıslık çalınırsa o evden ölü çıkacağına inanılır.
8- Cenazeyi taşıyan araba gıcırdarsa, bir haftaya kadar cenaze evinden ölü çıkacağına inanılır.
9- Tavan çatırdayınca o evden ölü çıkacağına inanılır.
10- Rüyada kara toprak görülürse, aileden veya tanıdıklardan birinin öleceğine inanılır.
11- Gözleri devamlı yere bakan hastanın öleceğine inanır.
12- Alışılmamış bir biçimde evde eşyalar gıcırdar, kırılır yere düşerse o evden ölü çıkacağına inanılır.
13-Beklenmedik bir rüzgar, gök gürültüsüyle pencereler açılırsa ölüm habercisi olarak yorumlanır.
14-Çocuklar ulur gibi uzun uzun ağlarsa hayra yorulmaz, ölüm habercisi olarak düşünülür.
15- Rüyada denizde boğulmak, yılan sokması, ağaçların devrilmesi, kara kazan görmek ölüm habercisi olarak yorumlanır.
16- Rüyada Azrail görme, kutsal birinin çağırması ölüp dirilme ölüm habercisi olarak yorumlanır.
17- Horozun ve bazı hayvanların zamansız ötmeleri ölüm habercisi olarak yorumlanır.
18- Uzun süre hasta olan hastanın birden iyileşmesi ölüm habercisi, ölüm öncesi hoşluk olarak yorumlanır.

2- Ölümden Kaçınma İşlemleri:
Tekirdağ'da ölümü hatırlatan, ölüme ön belirti sayılan yerine getirilmediğinde ölüm getireceğine inanılan bir takım işlemler ve davranışlar
vardır. Başlıcalarını şöylece sıralayabiliriz.
1- Ölü evinde yemekler dökülür, su dolu kaplar boşaltılır.
2- Ölü yıkandıktan sonra su ısıtılan kazan ters çevrilir.
3- Ölü suyunu ısıtan ateş su dökülerek söndürülmez : Kendi halinde
sönmesi beklenir.
4- Mezarlık dönüşü geri bakılmaz.
5- Makasın ağzı açıksa kapatılır, ayakkabılar ters dönmüşse
düzeltilir.
6- Çocuk geri geri giderse durdurulur, hayra yorulmaz.
7- Bir evden arka arkaya iki ölü çıkarsa üçüncü ölüm olmaması için kurban kesilir.
8- Ölüm cumartesi günü olduysa bir yıla kadar ikinci ölüm olmasın diye kurban kesilir.

Ölüm Sırası

1- Ölümün Duyurulması:

Ölüm duyulunca komşular ölü evinde toplanarak ölenin yakınlarının acıları paylaşırlar. Ölüm uzaktaki akraba ve yakınlara duyurulur. Son yıllarda belediye hoparlörüyle duyurulur. Camide selâsı verilir. Eskiden ölümü duyurmak için tellal bağırtılırmış. Ölüm sonrası ölünün ayakkabıları sokak kapısının önüne konur. Bunu görenler evde ölü olduğunu anlarlar. Ayakkabılar biri alıncaya kadar durur.

2- Ölüm Anı:
Bir kişinin öleceği anlaşıldığı zaman sağ tarafa çevrilir. Kuran okunur. Hastaya tövbe getirtilir, tekbir alınır, ezan verilir. Ağzına sık sık pamukla zemzem suyu verilir. Hasta ölünce, çenesi çekilir, tülbentle sıkılır. Elbiseleri çıkartılıp yere temiz bir yatağa yatırılır. Göz kapakları kapatılır. Üzerine temiz bir örtü örtülür. Başı kıble yönüne çevrilir. Eller göbek üstüne konur. Ölünün karnının üstüne, içine şeytan girmesin, ardından birini götürmesin, şişmesin diye bıçak, demir, makas vb. konur. Ruhu, Azrail çıksın, melekler girsin diye pencereler açılır. Ayak başparmakları birbirine bağlanır. Takma dişleri varsa alınır. Ölüm anında ayak ucunda ezan okunur. Ölünün bütün çamaşırları yıkanır fakire verilir.

3- Ölünün Gömülmeye Hazırlanışı:
Ölüyü gömme için gerek dini gerekse geleneksel bakımdan hazırlıklar yapılır. Bu hazırlık üç önemli işlemden oluşur, l)Yıkama 2) Kefenleme 3) Cenaze namazı. Her üç işlemin çevresinde dinsel olayların yanı sıra geleneksel âdet ve inanmalar da kümelenmekte bunlar çoğu zaman da ön plana geçmektedir. Ölüyü yıkayıcılar yıkar. Son yıllarda ölüler gasılhanelerde yıkanmaktadır. Gasılhanenin olmadığı yerlerde genellikle bahçede bir yıkama yeri yapılır. Tekirdağ'da ölü yıkama sırasında değişik âdetler vardır. Bir kaçını sıralayalım. Ölü yıkanırken ayak ucuna bir fincan tuz, bir tas un konur. Eğer ölü yaralanarak öldüyse yıkandıktan sonra yanına 40 adet çörekotu konur. Gözlerine ve parmak aralarına pamuk, buhur konur. Kefen bıçakla biçilir. Ölünün yıkandığı yere ışık ve ibrik konur. Bazı köylerde ölen kişi erkekse şapkası, kadınsa eşarbı ocakta yakılır, bunun külü yıkama suyuna atılır. Tütsü yakılır. Ölünün kefenlenme işlemi İslam geleneğine göre yapılır. Kefenlendikten sonra tabuta konularak cenaze namazının kılınacağı yere götürülerek musalla taşına konur. Cenaze namazı kılınır. Mezarlığa götürülerek gömülür

C- Ölüm Sonrası:
Tekirdağ'da ölenin dinsel törenle ve yemekle anıldığı belli günler vardır. Bunlar kırkıncı ve elli ikinci günleriyle, yılıdır. Az olmakla birlikte 22 üçü ve yedisi de anılır. Belirli sayılarla karşılanan bu tür günler, söz konusu sayılara kazandırılmış olan dinsel, büyüsel ve geleneksel niteliklerden dolayı önemsenmişler, giderek bir takım âdetlerin bünyelerine ana öğe olarak yerleşmişlerdir (Örnek, 1995:220). Ölümden sonra kırkıncı günde mevlit okutulur, hatim indirilir, yasin okunur. Bazı köylerde ölünün kırkıncı gününde 41 taş okunur. Bu taşlar mezarına konur. Servi ağacı dikilir. 52.gün mevlit okutulur. Yasin okunur. Ölü yemeği ölenin ruhu ve canı için verilir. Bunlar bir yanıyla törenseldir. Dinsel kural ve işlemlerin yanı sıra geleneksel olanların da yerine l getirilmesi beklenir. Tekirdağ Taşumurca köyünde ölü yemeği ölü gömüldükten sonra mezarlıkta yenir. Mezarlığı gelip törene katılanlar için sofra kurulur. Yiyecekler peynir, helva ve ekmektir.

Tekirdağ'da ölünün arkasından yas tutulur. Bu süreyi dinsel, geleneksel ve toplumsal etmenler belirler. Yas ölenin yakınlığına ölüm biçimine, yaşına, ölümün sıralı olup olmamasına ve başsağlığına gelenlere göre belirlenir. Baş sağlığına gelindiği sürece ölünün yakınları eski düzenlerine dönmezler. Bu süre içinde bazı şeylerden kaçınılır. Bunlardan bir kaçını şöylece sıralayabiliriz. Renkli süslü giysiler giyilmez, eğlencelere katılınmaz. Makyaj yapılmaz. Varsa düğün sünnet, nişan ertelenir veya törensiz yapılır. Yasta evde beklenir. Ölünün ardından şerbet yapılır, para dağıtılır.

YÖRESEL YEMEKLER:
Geleneksel Tekirdağ yemekleri arasında bulama, çeneçarpan çorbası, cıllık, elbesan tava, gülbarak böreği, höşmelim, hakuk, kalle, kodrul, mangır, papaz mancası, pireşe, şaraşura, yoğurtlu borani, zennik belli başlılarıdır. Her yıl "Turizm Haftası"nda, ilin geleneksel mutfağını yaşatmak amacıyla İl Turizm Tanıtma Derneği'nce yemek yarışması düzenlenmektedir. Şarköy-Mürfte'de üretilen üzümlerden şarap yapılmaktadır.

YÖRESEL GİYİM:
Adet, gelenek ve göreneklerin çoğu muhafaza edilmekle birlikte Tekirdağ ve yöresinde geleneksel giysiler, çevre şartlarına, sosyal ve ekonomik duruma göre farklılıklar göstermekte ve giderek yerini modern giysilere bırakmaktadır. Günümüzde ancak belirli günlerde görülebilecek geleneksel giysiler şöyledir.
Kadın Giyimi

Grep: a) Buna yazma, çember, tülbent, şami, kıvrak, tartma ve vala da denir. b) Kare biçimindedir. Kenarları iğne oyaları, boncuk oyaları, çeşitli motifler, tığ işi oyaları, şakırdaklı kağıttan yapılmış oyalar, mekik oyaları ile süslenir. c) Genellikle ipek cinsi kumaşlardan yapılır. g) Genellikle beyaz renklidir, bazen renkli ve desenli olur. Günümüzde de kullanılan bir baş örtüsüdür.

Fistan:a) Buna mistan da denir. b) Bugünkü gömlek görevini yapar, şalvarın üstüne giyilir. c) Şile bezinden. Basmadan divitinden yapılır, önü düğmelidir. d) İşlemeli ve işlemesizdir.

Cepken: a) Gömleğin üzerine giyilir, yelek de denir. b) Saten yada ipekten yapılır, alıcı renklerle süslenir, ön kısmı işlemeli olanları da vardır. Bazıları sırmalarla süslenir.

Şalvar: a) Desenli yada düz renkte olup, ayağa giyilir. b) Yünlü dokuma kumaşlardan, desenli basmalardan, satenlerden yapılır. Genellikle büyük çiçekli kumaşlar seçilir. c) Parçaları dar, ağı mümkün olduğu kadar kısadır. d) Belli uçları işlenmiş uçkurlarla sıkılır.

Bindallı: a) Genellikle kadifeden yapılır. b) Hemen hemen ayaklara kadar uzundur, üzeri simle işlidir. Genellikle düğün ve bayramlarda giyilir.
Kuşak: a) Buna uçkur da denir. b) Şalvarın beline geçilir, lastik görevini yapar, iki ucunda çeşitli işlemeler vardır. Bel iyice sıkıldıktan sonra işlemeleri görülecek şekilde yandan sarkıtılır.
Hırka: a) Pamukludan yapılır. b) Mintanın üzerine giyilir, kadifeden de yapılır.
Peşli: a) Beli kuşaklı olup, tüm bedeni örten, ayaklara kadar uzun entari (elbise) dir.
Kırmalı Entari: a) Beli lastikli olup, tüm bedeni örter. b) Pamukludan yapılır.
Çetik: a) Buna terlik de denir. b) Çeşitli motiflerle süslenerek yünden örülür. Bazen yapağından da örülür.
Çorap: a) Çetiğe benzer, fakat ondan daha uzundur, diz altına kadar çıkar. b) Şasonda denir. c) Genellikle yapaktan yapılır, düz ve sade olanları olduğu gibi süslü ve motifli olanları da vardır.
Ferace: a) Siyah düz kumaştan yapılır. b) Arkalığı bele kadar gelir, bu aralık arkadan başın üzerine atılır.
Şalta: a) Bele kadar sıkı kollu, yakasız, önü iliksiz bir giysidir. Omuzdan kol ağzına kadar uzunlamasına gider. Etekleri kaytanlıdır.
Çarık: a) Genellikle manda derisinden yapılır. Ucu sivri ve iple bağlıdır. b) Urgani denilen ayakkabılarda giyilir. c) Nalın veya takunya adı verilen, tahtadan yapılan ayakkabılar da giyilir. c) Özel günlerde kalaş kundura adındaki ayakkabılar giyilir.
Para Kesesi:Tel ile kalıptanla işlenerek yapılan kese.
Ziynet Eşyaları: a) Renkli kurdelaya geçirilmiş altınlar boyna takılır. b) İnci boncuklar, nar taneleri (üçgen boncuklar) boyunlarına ve kollarına mavi boncuklar takılır.
Yağlık: a) Uçları işlidir. B) Şalvarın üzerine takılır.Fıta: a) Kadınların iş yaparken giydikleri giysidir. b) Sık dokunmuş bir önlüktür, hota da denir. c) Genellikle düğünlerde iş yaparken bu önlükler bağlanır.
Üç Etek: a) Etekleri üç ayrı pile şeklindedir. Parça parça göründüğü için bu ismi alır.
Mendil: a) Ucu işlemelidir. Beyaz rengi yanında diğer renklerde olanlarda olanları da vardır. b) Boyna bağlanır.

Kalaş Kundura: Çok sert bir ayakkabıdır.
Erkek Giyimi

Başa giyilenler:a) Sarık: Şapkanın üstüne sarılır, sarı renkli büyük, kare biçimindedir. Birbuçuk metre uzunluğundadır. Kenarlarına sim geçirilmiş uçları püskülüdür.
b) Fes: Koyu kırmızı renkte, uçları püskülüdür. Silindir biçiminde etrafı biyelidir.
c) Tata: Başa bağlanan her günlük şapkadır. Kıra giderken giyilir.
Boyna Bağlananlar: a) Mendil: Dört köşeli telle yahut kılabadanla işlenmiştir ve beyaz renklidir. Ekoseli olanları da vardır.
b) Çevre: Beyaz ve dört ucu işlenmiş, kare şeklindedir. Uçları gergefte işlenir.
Yağlık: a) Tek ucu işlenmiştir. b) Bezden yapılır.
Gömlek: a) Beyaz amerikan bezinden yapılır. Geniş kollu uçları, yaka kenarları etekleri oyalanmıştır.
b) Ceketin içine giyilir mitan da denir.
c) Ketenden ve dokumadan da yapılır.
Cepken: a) Yelek biçiminde basmadan içi astarlı olarak yapılır, içine pamuk doldurulur, şalta adı da verilir.
b) Ceketin içine giyilir, sırmayla da işlenir.
c) Kolları tek katlı ve işlemelidir. Önü çaprazlıdır.
Potur:
a) Çuhadan yapılmış, kaytanlı pantolondur.
b) Yukarı kısmı geniş olup paçalara doğru daralır.
c) Genellikle siyah ve laciverttir.
d) Genellikle dokuma kumaşlardan yapılarak boyanır.
e) Poturun uçkurluğuna uçkur geçirilir, iki ucu yandan sarkıtılır. Poturun dizden aşağı tarafı düğmelidir.
Uçkur: Patiskadan yada yapağından dokunarak yapılır.
Kuşak: 2-3 metre boyunda genellikle kırmızı renkte olup, bele dolanır. 30-40 cm. genişliğindedir.
Palto: Buna gocuk ismi de verilir. İçi genellikle tüylü olur.
Çorap: Yünden veya yapağıdan elde örülerek yapılar. Sade olanları yanında süslü motifli olanlar daha çok kullanılır.
Ayakkabılar:
a)Tulumbacı: Hayvan derisinden yapılır. Deri birkaç kat üst üste getirilerek taban kısmı yapılır, üst kısmı ise tek bir kat deriden yapılır. Bu ayakkabılar kış için kullanılır.

b)Çarık: Bir tek kat hayvan derisinden yapılır. İple ayağa sıkıca bağlanır. Genelikle yazın tarlaya giderken giyilir. Bunlardan başka mes ve çizme de giyilir.
Para Kesesi: Meşinden ya da bezden yapılır. Ağzından bir ip geçirilerek büzülür. Meşinden olanların ise ağzına çıt çıt dikilir.

HALK OYUNLARI VE FOLKLOR:
Tekirdağ halk oyunlarının bazıları şunlardır: Tekirdağ karşılaması, Kampana, Ali Paşa, Debreli Hasan, Kara Yusuf, Karaçalı, Kasap, Yeşillim, Lambada Şişesiz Yanmaz mı, Gülo, Nazife Hanım, Dumanda Bastı Dağları, Fasülye, Bahçelerde Börülce. Tekirdağ halk oyunlarından başka seyirlik oyunları dediğimiz ve kadınların kendi aralarında yöresel toplantı ve nişan törenlerinde oynadıkları oyunlar vardır. Bunlar da; Ahret ana, Oyna Padiş, Osman'ın Naciyesi, İlk Kocam Oyunu, Yüzük Saklamaca, Leylek Oyunu, Elmacı Kadın, Ana Beni Eversene vb.

NELERİ İLE ÜNLÜ:
Şarköy Üzümü ve Şarabı, Tekirdağ Rakısı, Ayçiçeği, Tekirdağ Köftesi, Rakoçzi Müzesi, Rüstempaşa Camii
İL İSMİ NEREDEN GELİYOR?
Adını, kıyı boyunca uzanan Tekirdağlarından almıştır.
 
Geri
Top