52 - Ordu

YoRuMSuZ

Biz işimize bakalım...
Ordu'nun Tarihi

Hitit tabletlerine göre İ.Ö.17.yüzyılda Ordu, Kaşkaların ülkesi ve Hitit hakimiyetinde idi.( İ.Ö.1700-1200) Hititlerden sonra bölgeye Frigler ( İ.Ö.1200-670) sonra da Kimmerler hakim oldu. ( İ.Ö.676-546)

Yunan Tarihçi Ksenophon (M.Ö.431 ) " Onbinlerin Dönüşü" adlı eserinde Ordu yöresinin yerli halkı olarak Mossinoikler, Khalibler ve Tibarenler'den bahseder.

Boztepe'den Ordu'ya bakış


Asurlu bir halk olan Tibarenler, Çarşamba-Ordu arasında yaşıyorlardı. Giresun- Ordu arasında yaşayan Khalibler, daha sonra batıya doğru demir madeninin bol olduğu Tibaren ülkesine yayıldılar; merkezleri Ünye olmuştur.

Kimmerler döneminde Miletoslular yörenin kıyı kesiminde ticaret kolonileri kurdular. Kimmerler'den sonra hakimiyet Med ve Perslerin ( M.Ö. 547-334) eline geçti.Pers hakimiyetine Makedonyalı İskender son verdi.Bundan sonra bölge 50 yıl kadar yerli aşiret reisleri tarafından yönetildi. İ.Ö.280'de İran kökenli yerli krallardan Mithridates'in kurduğu Pontus krallığının İ.Ö.280 - İ.S.63 tarihleri arasında üç buçuk asırlık ömür sürmüştür ama hakkında ayrıntılı bilgi yoktur. Vl. Mithridates'in oğlu Pharnakes'in bu bölgeye hakim olduğu ve adından dolayı buralara Pharnakia dendiği biliniyor.Bu kral 25 yıl Romalılara direndi ve sonunda teslim oldu. Böylece Pontus kıyıları Roma ve Bizans hakimiyetine geçti.

Bölgenin etnik yapısını değiştiren asıl olgu, bu siyasi olaylar değil, M.S.324 yılında bölgede hristiyanlığın yayılması, yerli halkların hristiyanlaştırılması ve Yunan dilini öğrenmeye başlamışlardır.

Latinlerin Bizans'n başkenti Konstantinopolis ( İstanbul)'i 1204 yılında ele geçirmesi üzerine , Komnenos ailesinden Aleksios ve David, Gürcülerin de yardımıyla Trabzon Devleti'ni ? 1204-1461) kurdu. Bu devleti Fatih Sultan Mehmed ortadan kaldırdı. Fakat Ordu ve Yöresi Osmanlılar tarafından değil, 1270' lerden 1380'lere kadar uzanan uzun bir süreç içinde diğer TÜRK Gruplarının Özellikle Hacı Emiroğullarının mücadeleleri sonucunda fethedildi.XII.yüzyıl başında, Karadeniz'in Samsun'dan Rize'ye ve canik dağları zirvesinden sahile uzanan bölgesinde Trabzon Devleti ( 1204 ? 1461) vardı. İstanbul Latinlerin elindeydi. Batı Anadolu'da İznik Devleti kurulmuştu. Bunlar dışında bütün Anadolu Selçuklular tarafından XI. Yüzyıldan buyana Türk iskanına açılmış ve burada güçlü bir Müslüman Türk medeniyeti kurulmuştu. Sinop'tan Karadeniz'e açılan Selçuklu Devleti şüphesiz Trabzon'u tehdit ediyordu.

1223' te Selçuklular tarafından gerçekleştirilennTrabzon seferi, sonuç vermedi. Bununla birlikte, Trabzon Devleti genel olarak Selçuklulara bağımlı idi. Ne var ki, iki devlet arasındaki barış içinde devam eden yaşama süreci, ancak 1243 yılında Anadolu'nun İlhanlılar tarafından istilasına kadar devam etmiştir.

Anadolu'daki Moğol hakimiyeti kısa sürdü, fakat bölge yapısında büyük değişmelere yol açmıştır. Bu değişmenin en önemli sebebi, Moğol istilasıyla birlikte çok sayıda Türk aşiretinin XI. Yüzyılda olduğu gibi, Anadolu'ya göç etmiş olmasıydı. İlhanlılar bu aşireti kontrol altına almakta zorlandı. Zaten son İlhanlı valileri de merkeze karşı isyan ettiler. İşte bu iki sebeple, XIII. yüzyılın ikinci yarısında ve XIV. Yüzyılın başlarında Anadolu'da bir çok Türk Beyliği kuruldu.

Bu beyliklerden Trabzon Devleti'ne sınırdaş olanlar arasında Sivas'ta Eratnalıların yerine geçen Kadı Burhaneddin Devleti, Bayburt ve Erzincan Beyleri, merkezi Milas ( Mesudiye) olan Hacı Emiroğulları Beyliği ve merkezi Niksar olan Taceddinoğulları Beyliği vardı.Trabzonlular, bu devlet ve halklarla ve yine Doğu Anadolu'da bir Türk konfederasyonu olan Akkoyunlularla ilişki içindeydiler.

Ordu ve çevresinin Türkler tarafından fethedildiği XIV. Yüzyılda, Trabzon Devleti'nin çevresindeki Türk Beylikleriyle ilişkileri hakkındaki araştırmaları bulunan Trabzon saray tarihçisi Panaretos'un Kronik'i ile Kadı Burhaneddin'in yakını olan Aziz b.Erdeşir-i Esterabadi'nin Bezm u Remz adlı eserleri; Ordu tarihi hakkında bize bilgi veren nadir eserlerdir.

Bu kaynaklardaki verilere göre, Trabzon İmparatorluğu'nun XIV. yüzyıl boyunca Türklerle sürekli çatışma halinde olduğunu, yüzyılın ilk yarısında karşılıklı baskınlarla devam eden ilişkilerin, daha sonraki dönemde Trabzon İmparatorunun kızlarını Türk Beyleriyle evlendirmek suretiyle akrabalık ilişkilerini geliştirip barış ortamı yaratmaya çalıştıklarını, bununla birlikte baskın ve çatışmaların yine de devam ettiği görülmektedir.

1276'da Karamanlı Mehmed Bey'in Konya üzerine yürümesini fırsat bilen Trabzon İmparatoru, 1277' de denizden Sinop'a saldırmış, ancak Çepniler tarafından bozguna uğratılmıştır, bunun üzerine bazı Türk grupları Samsun sahil şeridini takiben doğuya doğru ilerlemişler; Karadeniz dağlarında yayla yapan Türk grupları ise, Harşit Deresi, Aksu,Melet Suyu, Bolaman Deresi ve benzeri vadilerden sahile doğru inmeye başlamışlardır.Yaylalardan sahile uzanan mesafe 70- 80 km civarındadır.Bu kadar kısa bir mesafe, muhtemelen arazinin dağlık olması sebebiyle, ancak 120 yıllık bir zaman dilimi içinde fethedilebilmiştir.1297-1380 yılları arasındaki 20 civarandaki çatışma, Panaretos'un Günlüğü'nde anlatılmaktadır.İşte bu çatışmalarla Hacıemiroğulları Beylerinden Bayram ve Süleyman Beyler, 1396 yılında Orta Karadeniz Bölgesini bir daha geri dönmemek üzere fethetmişlerdir. Türkler bölgeye bütün varlıklarıyla, aileleriyle birlikte yerleşmişler, toplu bir iskan politikası uygulayarak kendi düzenlerini kurmuşlardır.

Fatih Sultan Mehmet tarafından 1455 yılında yaptırılan ve Türk Tarih Kurumu tarafından yayımlanan bu Tahrir Defterine göre Ordu yöresinin resmi adı, Vilayet-i Canik Bayramlu me'a İskefsir ve Milas'tır. Bu adlar Bölükler biçiminde örgütlenen bir Ordu'nun, Ordu yöresini tuttuğunu ve iskan ettiğini açıkça göstermektedir.

Ordu Bölgesi Hacı Emiroğulları tarafından kesin olarak 1390'larda, yani 1455 yılı tahririnden 65 yıl önce feth ve iskan edilmiştir. İşte bu bölükler, askeri birlikler tarzında örgütlenerek bölgeyi feth ettikten sonra buralara yerleşen boy ve oymaklardır. Her bölükün yerleştiği kısım bir idari birim olmuş ve fetih sırasında başlarında bulunan kişinin adı idari birime ad olarak verilmiştir. Mesela; Bucak Bedir(lü),Ebulhayr Kethüda, Alibeğece, Fidaverende gibi.

İdari birim adları arasında, şahıs adları dışında altı ad vardır. Bunlardan biri, Ordu bi ismi Alevi'dir.Bu, Hacıemiroğulları ailesinin mensup olduğu cema'atin adıdır. Bunlar da ayrı bir bölük oluşturmaktadır. Bu ad aslında, Türklerin devlet merkezini Ordu olaak adlandırması geleneğinden gelmektedir.Taceddinoğulları Beyliğinin merkezi olan ve bugün hala Çarşamba'nın güneyinde varlığını koruyan köyün adı ORDU'dur.Diğerleri Elmalu, Kıruk-ili, Milas( Mesudiye), Hafsamana ( Gölköy) ve Bolaman'dır.

Türkiye haritası üzerinde Ordu ili


Ordu yöresinin fethi, profesyonel orduların bir ülkeyi veya bölgeyi fethine benzemez çünkü asker nitelikli değil aile fertlerinin katılımıyla gerçekleştirilmiştir.Yurt olarak benimsenmiştir.Selçuklular döneminde, Anadolu'nun büyük bir bölümünde uygulanan ve bu ülkedeki nüfus ve kültür yapısının temelini oluşturan fetih ve iskan biçimidir.

(Prof. Dr. Bahaeddin YEDİYILDIZ )
 

YoRuMSuZ

Biz işimize bakalım...
Ordu; Karadeniz bölgesinin giriş kapısıdır. Kuzeyinde Karadeniz, güneyinde Tokat, Sivas, doğusunda Giresun, batısında Samsun ili bulunmaktadır. Konumu 40'- 41' kuzey paralelleri, 37' -38' doğu meridyenleri arasındadır. Toplam yüzölçümü 5961 km² olup, üzerinde Melet, Civil Deresi, Akçaova Deresi gibi büyüklü küçüklü akarsuların oluşturduğu yer yer alüvyon düzlükler bulunmaktadır. 2000 yılı Nüfus sayımına göre İl genel nüfusu 887.765'dır.

ordu_02.jpg


Ordu il merkezi, dağların denize dik olarak indiği melet vadisinin oluşturduğu alüvyon ovasına 500. rakımlı boztepenin eteklerine kurulmuştur. İl merkezinden denize dökülen ve en büyük akarsuyumuz olan olan Melet Irmağı'nın doğu kısmında doğu ladini, yüksek kısımlarında ise karaçam, ibreli meşçereleri bulunmaktadır. Melet Havzası'nın batı kıyısından itibaren tarım arazileri dışında kızılağaç, kestane, gürgen ve doğu kayını küçük meşçereler halinde bulunmaktadır.

Tarım arazilerinde ise genellikle ağaççık formunda fındık bitkisi bulunmaktadır. Şehir kıyı ile birlikte doğu-batı doğrultusunda uzanan, yüksekliği 3000m'yi geçen aşılması güç Doğu Karadeniz dağ sıralarının kıyıda sıkıştırdıkları dar bir bölge ve küçük bir körfezin kenarında kurulmuştur. Ordu ili genel olarak ılıman bir iklime sahip olup, kışları ılık, yazları ise nispeten serin geçer. Yılın bütün aylarında mevsime uygun yağışlar mevcuttur. Akarsu bakımından zengin olup, tüm kanyonlarda ırmak, dere türü akarsular bulunmaktadır. En önemli ırmakları Melet Irmağı, Bolaman Çayı, Elekçi Irmağı, Turnasuyudur. Bitki örtüsü ladin, çam (karaçam), kızılağaç, kayın, gürgen, meşe, kestane ormanlık arazilerde bazen büyük, bazen küçük meşçereler oluşturmaktadır. Karadeniz maki formuna uygun bitki grupları orman vasfı bozulmuş arazilerde mevcuttur.Tarım arazilerinde yoğunlukla fındık bitkisi hakimdir.
 

YoRuMSuZ

Biz işimize bakalım...
Ordu'nun İlçeleri

1. Akkuş

Yüzölçümü 636 km², 2000 yılı nüfus sayımına göre nüfusu 49.800'dür. Kuzeyinde Ünye ve Samsun, güneyinde Niksar ve Tokat ile çevrili bir alanda yeralmaktadır. Yüzölçümü gözönüne alındığında Ordu'nun en büyük ilçesidir.

* Akkuş topraklarında çağlar içinde Tibaren ve Kalip kavimlerinin yaşadığı, sonraki dönemlerde Pont Krallığının egemen olduğu bilinmektedir. Danişmendliler ve Hacıemiroğlu Beyliği'nin yönetiminde de kalan Akkuş, 15. yüzyılda Fatih Sultan Mehmet tarafından Osmanlı egemenliğine alınmıştır. 1954 yılına kadar Karakuş adıyla bilinen ilçe, bu yılda Akkuş adını almıştır.

* İlçe Orta karadenizin iç kısımlarında Canik sıradağları üzerinde Argan tepesi eteklerinde kurulmuştur. Ünye-Niksar karayolu üzerinde Ünye'ye 62 kilometre mesafede yer almaktadır. İlçenin denizden yüksekliği 1340 metredir.

* İlçenin iki önemli akarsuyu Tifi ve Karakuş çaylarıdır. Tifi çayı, irili ufaklı derelerin birleşmesi ile oluşmuştur ve yeşilırmakla birleşmektedir.

* İklim yaylaların tipik karakteristikleri ile uyumludur. İlçe yılın 4-5 ayı karlar altındadır. Yılın kalan aylarında sis ve yağmur dönüşümlü olarak ilçenin iklim yapısını şekillendirmektedir. Yaz aylarında nadiren yüzünü gösteren güneşli günlerde ilçenin sık gürgen ve çam ormanlarından kaynaklanan temiz havasına ve tabiat güzelliklerinin seyrine doyum olmaz.

* Yayla ve kış turizmi için çok uygun koşullara sahiptir. İlçe maküs kaderinin değişebilmesi için bu koşulları değerlendirebilecek yatırımcı ve girişimcileri beklemektedir.
* Akkuş halkının başlıca geçim kaynağı tarım, orman, hayvancılık, el sanatları ve ticaretdir. Halıcılık son yıllarda büyük gelişme göstermiştir.

* 40.79 derece Doğu boylamı, 39.01 Derece Kuzey enlemi koordinatlarında bulunmaktadır.

Köyler:
Alanköy, Anbargürgen, Ceyhanlı, çaldere, çamlıca, çavdar, çökek, çukurköy, Dağyolu, Damyeri, Düğencili, Esentepe, Gedikli, Gökçebayır, Gürgenliyatak, Haliluşağı, Karaçal, Kargı, Kemikgeriş, Ketendere, Koçcuvaz, Kurtboğaz, Kuşçulu, Külekçili, Meyvalı, Muratlı, Ormancık, Ortabölme, Şahin, Tuzakköy, Yeniköy, Yeşilgüneycik, Yeşilköy, Yolbaşı, Y.Düğencili

_____*****_____
2. Aybastı

Coğrafi Durumu
Orta Karadeniz Bölgesi'nde Canik Dağları'nın Kuzey yamacında kurulmuş olan ilçe, Fatsa'nın güneyinde, kıyıdan 54 km içerdedir. Doğusunda Gölköy, Batısında Korgan, Kuzeyinde Fatsa ve Güneyinde Reşadiye (Tokat) ilçeleri yer alır. Yüzölçümü 359 Km²'dir. Rakım 730 metredir. Derinliği 27 km, genişliği 14 km.'dir. Bu saha içerisindeki belediye alanları ise 78 km² kadardır. Bu alan içerisinde 9 mahalle ve yayları bulunmaktadır. Km²'ye düşen kişi sayısı 90'dır. Engebeli bir arazi yapısına sahip olmasına rağmen merkez yerleşim alanı sarp yamaçlara ve kayalıklara rastlanmaz.

İlçenin Adı Nereden Geliyor
Aybastı daha önce İbasdı ( İbasda ya da ibassa ) 1900'lü yıllarda Aybastı olan adı üzerinde halkın dilinde pek çok söylenti ve öyküler mevcuttur. Bunlardan en önemlileri yörenin fethi sırasında karanlık bir gecede ayın bulutların arasından birden çıkarak ortalığı aydınlatması sonucunda işi kolaylaşan fatihlerce Aybastı şeklinde konuşmalarından dolayı yöreye bu adın verildiği şeklindedir.

Ulaşım Durumu
Aybastı'nın Sahil yolu Fatsa‘ya uzaklığı 52 Km.'dir. Bu yol Otomobille 1.20 dakikada alınmaktadır. Virajları keskin ve çok fazla olduğundan araçlar az hızla bu yolu almaktadır. Güzergahta trafik akış şeridini, bazı yerler hariç tek saymada fayda vardır. Yolun asfalt kalitesi düşüktür. Yolun çoğu kısımlarına bir araç ancak sığmakta, bu da bu yoldaki seyrin çok dikkatli olmasını gerektirmektedir. İlçenin tüm köy ve mahallelerine ulaşım mümkündür. Aybastı - Gölköy arası 37 Km olup stabilize yol vardır. Bu yol da 1997'de asfaltlanacaktır. Aybastı - Niksar arası 70 Km'dir. Aybastı - Korgan arası ise 45 Km'dir.

Aybastı'nın Niksar, Reşadiye, Gölköy, Korgan ve Mesudiye ile bağlantıları vardır. Sözü edilen yerlerde ham yol mevcuttur. Aybastı - Reşadiye arası 57 Km olup bu yol Aybastı- Fatsa arasına nispeten biraz daha az virajlıdır. Ne var ki yolun asfalt olmaması ve kış aylarındaki hava muhalefeti ulaşımı kesmekte ya da zorlaştırmaktadır.

_____*****_____
3. çamaş

_____*****_____
4. çatalpınar

Fatsa'ya 20 kilometre, Ordu'ya 56 km uzaklıktadır. Geçim kaynakları Tarım ve hayvancılıktır. Fındık yetiştirilir. Elmaköy köyünde acısuyu vardır. Birçok hastalığa faydalı olduğu bilinmektedir.

5. çaybaşı

_____*****_____
6. Fatsa

Orta Karadeniz Bölgesinde yer alan Ordu iline bağlı Fatsa, 570 km² yüzölçümüne sahip bir ilçedir. Şehir nüfusu 63.721, toplam nüfusu 120.774 olan ilçede 9 belde, 60 köy ve 60 mahalle vardır.41' kuzey paraleli ile 37 - 38' doğu meridyenleri üzerinde yer almaktadır. Doğusunda Perşembe, Batısında Ünye, Güneyinde Korgan, çamaş, çatalpınar ve Kumru İlçeleri Kuzeyinde ise Karadeniz yer almaktadır.

Tarihi M.S. 1. Yüzyıla kadar uzanan Fatsa, 14. Yüzyılda Hacıemiroğulları Beyliğinin egemenlik altında önemli bir liman konumundaydı. 1876 yılında kaza merkezi olan Fatsa, 1921 yılında Ordu'ya bağlanmıştır. Evliya çelebi Seyahatnamesinde Fatsa'nın Canik Sancağına bağlı 300 evli, 1 hanlı, 1 hamamlı, küçük çarşılı, bağlık ve bahçelik bir kasaba olduğundan söz eder.

Denizden yüksekliği 10 metre olan Fatsa'nın kıyı ve akarsuyu çevreleri dışında büyük düzlükleri yoktur. Önemli akarsuları Yapraklı ve Belice dereleridir. Kuzey rüzgarlarına açık olan ilçede balıkçılığı desteklemek amacıyla merkezde, Yalıköy ve Bolaman'da balıkçı barınakları yapılmıştır. İlçede yazlar sıcak, kışlar ise serin ve yağışlı geçer. İlçe topraklarının % 20'sini ormanlar kaplamaktadır.

Turizm
Turizm açısından ilçe çevresinde birçok dinlenme tesisi vardır. Doğal yeraltı kaynakları açısından şanslı olan ilçede, Ilıca beldesinde şifalı su bulunmaktadır. İlçede görülmeye değer yerler Kız kulesi, çınar ve ulu ağaçlar, Göreği Manastırı, Cıngırt Kaya ve Gaga gölüdür.Bunlarla birlikte her yıl temmuzun ikinci haftası FATSA BELEDİYESİ ULUSLARARASI çINAR FESTİVALİ düzenlenir.

Coğrafi Özellikleri ve İklimi

* a) Topoğrafik Durum:
Arazi dağlık ve engebelidir. Rakım 10 metreden 550 metreye kadar çıkmaktadır. Kuzeyde denize paralel olarak uzanan Canik Dağları sahile kadar kademeli bir şekilde alçalmaktadır. İlçenin iki önemli akarsuyu olan Bolaman ve Elekçi Derelerinin sahile yakın civarlarında düz araziler bulunmaktadır.
* b) Akarsular:
* 1 ) Bolaman Deresi
* 2 ) Elekçi Deresi
* 3 ) Şerefiye Deresi
* 4 ) Kurtuluş Mah. Deresi

* c) Göller:

İlçenin 10 Km. Güneydoğusunda Örencik Köyünün sınırları içinde GAGA GÖLÜ bulunmaktadır.54 dekar alan kaplamaktadır.

* d) Jeolojik Yapı :

İlçe kısmen sahildeki Alüvyon üzerinde kısmen gerideki Yamaçta yerleşmiş bulunmaktadır.çevrede yapılan inşaat hafriyatlarından edinilen bilgiye göre yamaçtaki iskan bölgelerinde yer altı suyu mevcut değildir. İlçenin düzlük kısımları ince kum ve killi zeminden teşekkül etmiş olup, yer altı suyu ihtiva etmektedir.Yamaçlarda ise üst tabaka 1,5-2 metreye kadar kil ve nebati örtü, taban ise çatlaklı mavi kalkerdir.

* e) Toprak ve Arazi Kullanımı :

Dere ve Dere yatakları çevresinde oluşan taban arazileri vasıflı (I ve III. Sınıf Toprak) ve vasıfsız tarım alanları mevcuttur. Tarıma elverişli arazilerin % 80 ' ninde Fındık tarımı yapılmaktadır. Daha yüksek yamaçlarda ise Orman Alanları ortaya çıkmaktadır. Topoğrafyanın kıyının gerisinde hemen yükselmesinden ve meyilinin fazla olmasından dolayı Ormanların yok edilerek Tarım Arazisine dönüştürülmesi olayına pek rastlanmamaktadır.

_____*****_____
7. Gölköy

_____*****_____
8. Gülyalı

Ordu ilinin bir ilçesidir. Eski adı Abulhayır 'dır. 1987 yılında ilçe haline geldikten sonra Gülyalı adını almıştır. Ordu ilinden Giresun istikametinde 15.nci km. dedir. Deniz kenarı,yeşillikler içinde güzel bir ilçedir. Nüfusu 1997 yılında 9100 , 2002 yılında yaklaşık 10600 kişidir. Geçim kaynağı ağırlıklı olarak fındıkçılık ve balıkçılık olup yeni yeni süt ve besi hayvancılığı ile turizm yatırımları ön plana çıkmaktadır.

Köyleri: Ambarcılı, Ayrılık, Kestane, Mustafalı, Taşlıçay ve en büyükleri Turnasuyu ' dur.

_____*****_____
9. Gürgentepe

GÜRGENTEPE İLçESİNİN TARİHİ
Gürgentepe Ordu-Sivas karayolunun 48.km'si üzerinde bulunan 1275 rakımlı mevkiinin adıdır. Gürgentepe uzun yıllar küçük bir yerleşim yeri olarak kalmıştır. Gürgentepe’nin tarihi gelişimi,Ordu-Sivas karayolunun açılmasıyla yakından ilgilidir. Ağızlar Köyü'nden Ali çavuş ve Akmescit Köyünden Hamdi Yılmaz, şehrin bugünkü bulunduğu yere birer han yapmışlardır. Ordu-Sivas güzergahında kurulmuş bulunan bu hanlar uzun yıllar konar-göçer ticaretçilerin dinlenme-konaklama ve alış-veriş merkezi olarak hizmet vermiştir. 1940 ve 1950'li yıllarda küçük değişikliklerle yeniden yapılan yol, motorlu araçların karayolu taşımacılığına açılmıştır. "Hanyanı" ismi ile kısa zamanda gelişmeye başlayan bu küçük yerleşim birimi, civar köylerin ilgisiyle giderek panayır ve pazar yeri özelliği kazanmıştır. Bununla birlikte Akmescit köyü muhtarı Hamdi Yılmaz'ın gayretleriyle Cuma günleri tertip edilen güreşlere katılan kalabalıkların ilgisi, aynı zamanda bugünkü Hıdırellez geleneğinin daha canlı bir şekilde kutlanmasını yaygınlaştırmıştır. Bunu plansız ve imarsız yapılaşma faaliyetleriyle, devletin asayişi sağlamak için Karakol açması takip etmiştir. Bütün bu gelişmeler, buranın (Hanyanı) geleceğini olumlu yönde etkilemiştir. Yerleşim yeri, Ağızlar ve Akmescit köylerinin birleşmesiyle 7 Ağustos 1955 tarihinde Gölköy ilçesine bağlı bir belediye teşkilatı kurulmasıyla "Gürgentepe" ismini almıştır.

Nüfusu 39.884
Yüzölçümü (km2) 221
Belediye Sayısı 4
Köy Sayısı 11

YERYÜZÜ ŞEKİLLERİ

Yeryüzü şekilleri 1300 metreye yaklaşan ve dağlık bir alanda bulunan ilçe topraklarının büyük bir bölümü dik yamaçlardan meydana gelir. Bu arazi yapısı ulaşım ve makinalı tarım açısından problemlidir. kuzeyden itibaren başlayan yükseliş ilçe merkezlerinde doruk noktasına ulaşır. Batıdan çatalpınar ve güneybatısında kabataş ilçeleri ile ilçe sınırını meydana getiren Tazvara çayı'nın derin vadisinden başlayarak devam eden dik yamaçlar birdenbire yükselir. Tepeköy Köyü, Okçabel Köyü ve Işıktepe Beldesi Bu Dik yamaçların zirvesindeki düzlükler üzerinde bulunurlar.Kuzeyden başlayarak devam eden yükselme özelliği , doğubatı-güney istikametlerine doğru yöneldiğinde ilçe merkezine göre alçalma dikkati çeker.

BİTKİ ÖRTÜSÜ
Yörenin genelinde orman özelliği dikkat çekerken, meşe, kestane, kızılağaç, pelit, kayın, akasya,karaağaç, vb. ağaç türleri yaygın olarak ormanarda mevcuttur. Bunun yanısıra ormanaltı bitki örtüsü olarak bilinen ormangülü, defne gibi maki türü bitkiler bol miktarda tabii olarak yetişir. Son yıllarda aşırı orman kırımı neticesinde orman varlığının büyük çoğunluğu kaybolmuştur. Genelde orman ürünleri yakıt ürünleri yakıt aracı olarak değerlendirmektedir. Artan inşaat malzemesi ihtiyacını karşılamak için gelişigüzel kayın, kestane, kızılağaç, mevcut orman varlığını tehdit etmektedir. Yörede orman bitkilerinin iklimin elverişli olması yüzünden yabani bitki diye adlandırdığımız ısırgan otu, sütleğen, böğürtlen dikeni, papatya, ebegümeci, eğreldi otu, bol miktarda bulunur.

TOPRAK YAPISI
Toprakların büyük çoğunluğu tarıma elverişli olmasına karşılık, arazinin dik yamaçlarınadan oluşması tarımı olumsuz etkiler. Toprak yapısı verim değeri yüksek Volkaro Sedimanter özelliği dolayisiyle volkanik yapıdadır. Verim gücü yüksek olan bu topraklar bol yağış alması, yabani bitkilerin zamanla çürüyerek tabii gübreyi oluşturması verim gücünü artırır.

AKARSULAR
Engebeli arazi yapısına sahip olan ilçede arazi yapısına karşılık önemli sayılacak akarsuları yoktur.genelde yamaçlardan kaynaklanan küçük dereler çoğunluktadır. Bu derelerin bazıları çık az su taşıdıklarından uzun süre yağmur yağmaması durumunda kururlar.Taşıdıkları su miktarı fazla olan başlıca akarsular: Tavzara çayı, Kanyaş Deresi, Kara Dere, Kömüşkırak Deresi, Akören Deresi, Eskiköy Deresi dir.

_____*****_____
10. İkizce

Ordu iline bağlı bir ilçedir.
Önceden Ünye ilçesine bağlı olan İkizce, 1990'da ilçe oldu. İlçede halk geçimini tarım ve fındık üretimiyle sağlamaktadır.

_____*****_____
11. Kabadüz

_____*****_____
12. Kabataş

_____*****_____
13. Korgan

Bölgenin ilk egemen halkı Halip (Kalip), Kolk ve Kokur’lardır. Kalip’ler ve Mitridat’lar en kuvvetli çağlarında demir madenleri ile ilgiliydiler. Korgan‘da Tatarcık Köyü sınırları içersinde bulunan ve günümüzde yine maden ormanı adı ile anılan mıntıkada, yine Korgan‘ın bazı yaylalarında özellikle Yalman civarında demir cüruflarına, işletilmiş maden yataklarının izlerinin bulunması, Kalip’lerin ve Mitridat’ların bu yerlerde M.Ö. 12 yy‘da yaşadıklarını göstermektedir.

M.Ö. 584–555 yılında Pers’lerin Korgan, bölgesinde yaşadıkları da bilinmektedir. Pers’ler devrinde I. Daryus‘un ( M.Ö. 522–485 ) bu toprakları idare edebilmek için satraplıklara ayırdığı ve dört adet birinci derecedeki satraplıktan biri olan “Pont Kapadokyası” Korgan topraklarını içine almış oluyordu.

M.Ö. 331 tarihinde Pers Devleti tarih sahnesinden İskender‘in orduları tarafından silindi. Pont ve Roma, hakimiyetleri döneminden sonra Danışmend Gazi’nin orduları Korgan topraklarına girmişler ve 1083 tarihinde buraları ele geçirmişlerdir. Anadolu‘ya gelen Oğuz Boyları’ndan birçok topluluk, Korgan bölgesine yerleşmişlerdi. Ordu İli’nin yayla toprakları ile Korgan ve Kumru İlçe merkezlerini çevreleyen sahalar, tamamen Türkmen’ler tarafından yerleştirme sahaları yapılmış ve buralarda oturanlar da kısa zaman içinde Oğuz Boyları Oymakları arasında erimişlerdi. Esasında azınlıkta bulundukları için de, hiçbir güçleri kalmayarak ağırlıklarını kaybetmişlerdir. II. Kılıçarslan, zamanında Korgan ve çevresi Anadolu Selçukluları hakimiyetine girdi. (1178) Kösedağ Savaşı’ndan sonra (1243) Korgan topraklarının büyük bir bölümü Kadı Burhaneddin‘in idaresine geçmiştir. 1380‘lerde ise Hacı Emir Oğulları Beyliği bu çevreye hükmetmiştir.

Yıldırım Beyazıt 1398‘ e Ordu ve Samsun‘u Osmanlı Devleti topraklarına dahil etmiştir. Osmanlı idaresine geçen yöre, resmi kayıtlarda “Keşdere” olarak anılmaktadır. Keşdere, Bolaman Irmağı’nın bir koluna verilen isimdir. 1642‘ye kadar Satılmış kazasına (Fatsa) bağlı olan Keşdere, bu tarihte kaza olmuştur. 1856‘da Liva–i Canik’e (Canik Sancağı) bağlıdır. Bu tarihte yönetimi Akçay, Terme ve Cevizderesi İle birdir. 1860–65‘te Canik Sancağı’na, 1866–71‘de ise Ünye Sancağı’na bağlı bir kazadır. 1882‘de ise Fatsa kazasına bağlı bir nahiye merkezi, 1928‘de Köy olmuştur. Korgan, Fatsa’ nın bir bucağı olarak yıllarca varlığını devam ettirdikten sonra 01Haziran 1958 tarihinde Belediye - 01 Nisan 1960 tarihinde ilçe merkezi haline getirilmiştir.

Korgan, kelime anlamı bakımından her hangi bir mana ifade etmemektedir . İlçeye bu adın verilişi hakkında çeşitli söylentiler ve ihtimaller vardır.

Türklerin Müslüman olmaya başladığı dönemlerde, Hazar Denizinin güneyinde Horasan Bölgesinde Korgan adı verilen yerden kalkarak Korgan‘a yerleşen aşiretler vardır. Buraya yerleştikten sonra geldikleri yer olan “Korgan” adını verdikleri ve bu adın buradan geldiği söylenmektedir.

_____*****_____
14. Kumru

Kumru, Ordu ilinin, sahil şeridinden 33 km. içerde kalan iki dağın arasında merkezi bulunan küçük bir ilçesidir.

_____*****_____
15. Mesudiye

Yerleşke

Ordu ilinin güneybatısında yer alan, denize oldukça uzak, dağlık fakat hafif eğimli bir arazi üzerine kurulmuştur. İlçe merkezi esasen Sivas'a daha yakındır. İlçenin geniş yüzölçümü çok sayıda köy ve yaylayla kaplıdır. İlçenin hemen içinden geçen Melet Irmağı Mesudiyelilere Meletli denmesine yol açar ki bunun sahilde oturan Ordululara verilen karşılığı cenüklüdür.Özelllikle keyfalan yaylasının yayla turizmi açısından önemi her yıl artmakta, yazın bu yaylarara yüzlerce mesudiyeli geziler düzenlemekte ve konaklamaktadır.Ayrıca Yeşilce ve Topçam yaylaları da önemli turizm merkezleridir.Yesilce yaylasında doğal bütünlüğü bozmaması için yapılan evlerin betonarme olmasına izin verilmemektedir.Son olarak da 2006 yılı içerisinde bu yaylalara elektrik bağlantısı götürülmüştür.

Tarih

Mesudiye çok eski bir tarihe sahip olup muhtemelen Ordu'nun diğer ilçelerinden daha eski bir yerleşkedir. İlçe tarihi Hitit dönemine kadar uzanır. Pek çok kaya mezarı bulunmaktadır.

Fatih Sultan Mehmet zamanında Osmanlı topraklarına katılmış ve ilçenin Osmanlı kayıtlarına girmesi 1455 senesinde olmuştur. Bu tahrir kayıtlarına göre Mesudiye o dönemde yüzden fazla köye ve çok sayıda mezraya sahiptir.

Mesudiye yöresi Osmanlılar döneminde nahiye olarak Milas ismiyle anılmaktadır.

Kaza merkezi Parçı köyünden alınarak 1863 yılından sonra Pazaryeri olarak kullanılan bugünkü Mesudiye’ye 1876'de nakledildi. Bölgedeki halkın padişaha yazdıkları arzuhal ile (3 Za 1293) 20 Kasım 1876 tarihinde Milas ismi Hamidiye olarak değiştirildi.

1908 yılında Hamidiye ismi Mesudiye olarak değiştirilmiştir.

1899 yılında belediye teşkilatı kurularak Aliçavuşoğlu Mustafa Bey ilk belediye başkanı olmuştur.

20 Mayıs 1933 gün ve 2197 sayılı kanunla Mesudiye İlçesi Şebinkarahisar’dan alınarak Ordu İli’ne bağlandı.

Sosyal ve Ekonomik Yaşam

Mesudiye için göç olgusu belirleyici önem taşır. 1950'lerden sonra batıya ve özellikle İstanbul'a yaşanan göç artarak sürmüş, 100 sene evvel çok yoğun nüfuslu bir yerleşke olan Mesdudiye bu gün için artık çok az bir nüfusu barındırmaktadır. Göçten önce ilçe ve çevresinde tahıl tarımı ve hayvancılık yapılırmış. Özellikle 1970'lerde yüzbinlerce başla ifade edilen küçükbaş hayvan sayısı bugün çok azalmıştır.

Mesudiyeliler özellikle Paşabahçe - Beykoz çevresinde yaygıdır. Kimilerine göre sayıları 200.000'den fazladır.

Son yıllarda özellikle yaz aylarında ilçe nüfusu şenlenmekte, terkedilen konutlar onarılmaktadır.

Bülent Ecevit - Devlet Bahçeli hükümeti, köykent projesi için ilçeyi plot bölge seçse de proje bekleneni henüz verememiştir.

Özellikle İstanbul'da yaşayan Mesudiyeliler'in önderliğinde son yıllarda kurultay toplanmakta, Mesudiyeliler sivil bir oluşum meydana getirmektedirler.

İlçeyi canladırmak için açılan yüksekokul ilçe merkezinde bulunmaktadır.

_____*****_____
16. Perşembe

Perşembe, uzun zaman Roma ve Bizans hakimiyetinde kalmıştır. 1461 yılında Fatih Sultan Mehmet' in Trabzon Rum Pontus imparatorluğunu ortadan kaldırmasından sonra Vona Osmanlı imparatorluğunun hakimiyetine girmiştir. 1945 yılında ise İlçe olmuştur.

Ordu-Samsun devlet karayolu üzerinde Vona tabii liman koyunda kordon tepesi eteğinde kurulmuştur. Kuzeyinde Karadeniz, doğusunda Ordu, batısında Fatsa, güneyinde Ordu-Ulubey ve Fatsa İlçeleri ile sınırlıdır. İl Merkezine 13 km. uzaklıktadır.

Bilinen Tarihin arkaik dönemlerinde Saka ( İskit ) Türkleri küçük koloniler halinde tüm Karadeniz kıyılarında olduğu gibi elbette memleketimizde de bulunmuşlardır. Hatta bu uzun saçlı ve çok iyi ok kullanan kavmi rumlar yanlarına dahi yanaşamadıkları için kadın zannetmişler ve Amazon efsanesini çıkartmışlardır.

Yazılı kaynaklara göre ise daha 1455 senesinde ilçede ( ki o zamana Canik-i Bayramlu adını taşıyan Orduna iline bağlı ) 32 nefer Türk vardır. Yani Fatih Sultan Mehmet Han'ın 1461'deki Doğu Karadeniz fethinden önce....

“Bolaman'dan sonra Yasun ve Vona burunlarını geçtikten sonra, Perşembe İlçesiyle karşılaşıyorlar. Perşembe adı yeni olup Tahrir defterlerinde geçmiyor. Defterlerde bu bölge, Niyabet-i Satılmış ve Bayramlu, Vilayet-i Satılmış ve Bayramlu, Nahiye-i satılmış gibi adlarla anılıyor. Böylece bölgenin merkezi durumunda olan Canik-i Bayramlu ( Nefs-i Ordu ) ile sıkı münasebeti ortaya çıkıyor. Ancak Tahrir Defterleri döneminde Satılmış Nahiyesi'nin ( Perşembe ) merkezinin neresi olduğu anlaşılamıyor. Gerçi nahiyenin en kalabalık köyü bil hassa 1520'lerden sonra Vona olmuştur. Köyde 1455' de 18 Hane, 2 mücerret cemaat-ı müslimin, biri caminin hatibi Mevlana Sofu olmak üzere 6 muafiye ve 5 müsellem yani 32 nefer müslüman Türk, 5 nefer de “cemaat-ı zımmıyun” ( yani hıristiyan ) bulunmaktadır.

1485' te “Karye-i Vona me'a iskele” olarak kaydedilen köyün nüfusu toplam 30 nefer müslüman ve 1 nefer de behr ( hristiyan ) olarak gözüküyor. 1520'de hristiyan kalmamış ve müslüman ( Türk ) nüfus gitgide artmıştır.

1613'de köyün camiinde beratlı bir vaiz görev yapıyordu. Aslında içerde bulunan Vona kasabası önce Perşembe pazarına taşındı daha sonra bu günkü yerini almıştır. Evliya Celebi, 1640'ta, Vona Kalesinin Serdarı, yüzelli akçeli kadısı vardır. Camileri, Hamamı, Hanı, Sük-i muntasarı vardır. Halkı ekseriye Rum ve Tuna etrakıdır diyor ( Seyahatname, sf.79)

Salname-i Vilayet-i Trabzon 1287 (sf.88-89)da ise, Perşembe nahiyesinde nahiye toplamı Hane olarak, 1486 islam ( Türk ), 10 çerkez, 38 Rum, 67 Ermeni gösterilmektedir. Demekki bu değişik etnik unsurlar nahiyeye sonradan gelmişlerdir.....”

( Prof. Dr. Bahaeddin YEDİYILDIZ, Ordu Kazası Sosyal Tarihi, Kültür ve Truzim Bakanlığı Yayını, 1985 )

(......İ.Ö. 3.yy da Rodoslu Apollonios, İason'la Argonatların teknelerini boğazlardan geçirip akıntya karşı mücadele ederek nasıl doğuya doğru gittiklerini; iki tarafı engebeli kayalıklarla çevrili rüzgarlı bir geçitten alttan akan güçlü burgacın sularının ilerleyen gemiye çarparken Karadeniz'de kürek çektiklerini anlatır. ( Neal ASCHERSON, Karadeniz ( Blaksea ) İş Bankası Kültür Yayınları, 2002.çev.Kudret EMİROĞLU. sf.14 )

Anlatılan yer Perşembe İlçesi Yason Burnu'dur. ( Av. Kani DEMİR )

“.....Argo'nun seyehati Tunç çağı efsanesidir. İason Karadeniz'i aştığında, teknesini Kolkhis'deki ( bugünkü Gürcistan'da bir bölgeye ) Phasis ırmağına yönlendirdi.”

“......Bütün Karadeniz kıyısında toprak taranan çalışmalarda deniz yatağında ortası delik büyük taşlar çıkmaktadır; bunlar Miken gemilerinin çapalarıdır.” ( Neal ASCHERSON Karadeniz, İş Bankası Kültür Yayınları, 2002.çev.Kudret EmiROĞLU. sf.20 ) Bu gün bu taşlardan birini denizin kıyıyla buluştuğu yerde Yason Kilisesi'nin doğu tarafında görebilirsiniz.

_____*****_____
17. Ulubey

_____*****_____
18. Ünye

Ünye, Orta Karadeniz Bölgesi'nde yer alan, Ordu iline bağlı bir ilçedir. Ordu ilinin kuzeybatısında yer alır. Doğusunda Fatsa, batısında Terme, güneyinde çaybaşı, Akkuş ve Kumru ilçeleriyle komşudur. Kuzey sınırını Karadeniz kıyıları çizer. Bu sınırlar içinde Ünye ilçesinin yüzölçümü yaklaşık 440 kilometre kare, merkez nüfusu ise (2000) 69.250'dir.

Ünye'nin il merkezi Ordu'ya uzaklığı 76 kilometredir. Ünye 41° kuzey paraleli ve 37° doğu meridyenleri arasında, Karadeniz Bölgesi'nin, Orta Karadeniz bölümünde yer alır.

Yerleşke
Ünye sahil şeridinde Fatsa ve Terme ilçelerine, içerde Akkuş ilçeleriyle komşudur. Eğimin sıfıra yaklaştığı bir yerde kurulmuştur ki bu onu Doğu Karadeniz den tümüyle ayırmaktadır. Ünye ilçe merkezi geniş bir hilal oluşturan bir koy üzerinde yer almaktadır. İlçenin içinden geçen Tabakhane deresi ilçenin doğu 1/3-2/3 şeklinde ikiye ayırmıştır. Batı yakasındaki Curi deresi ilçenin Terme ile fiziksel sınırını oluşturmaktadır.

Ekonomi
İlçe ekonomisi temel olarak tarıma dayanmaktadır. Gerçekten özellikle fındık tarımı ilçe ekonomisinin can damarını oluşturmaktadır. Gerek fındık tarımı ile uğraşan aileler, gerek fındık ticareti ile uğraşan ticarethaneler ve gerekse de fındık kırma tesisleri ekonominin can damarını oluşturmaktadır. İlçe yerleşkesinin büyük kısmını fındık bahçeleri kaplamaktadır. Fındık dışındaki ürünler ekonomik hayatta büyük bir yer kaplamayan, ailelerin genelde kendi ihtiyaçları için yetiştirdikleri ya da köylülerin pazarda sattıkları ürünlerdir. Ünye hurması, mısır, pancar diye bilinen kara lahana da yetiştirilmekte, son yıllarda iklimin elverişliliği nedeniyle kivi üretimi artmaktadır.

Tarım dışında ilçenin en büyük sanayi kuruluşu Ünye çimento Fabrikasıdır. Ünye limanı beklenen canlılığa bir türlü kavuşamamıştır. Ünye un fabrikası ÜNSAN ortaçaplı bir un fabrikasıdır. Son yıllarda teksitil atölyeleri sayısında bir canlanma gözükmektedir. Esnaf işletmeleri tarımdan sonraki en önemli geçim kaynağıdır. Gerçekten esnafların şehrin siyasi hayatına da yön vermekte olduğu gözlenmektedir.

Sosyal Yaşam
Ekonominin can damarı olan fındık sosyal yaşamı da belirlemektedir. Fındığın hasat zamanı olan temmuz sonu ve ağustos aylarında ilçenin boşaldığı, insanların köylere gittikleri gözlenmektedir. Hasat mevsiminden önce ise Ünye en canlı dönemini yaşamaktadır. Son yıllarda yeni açılan fakültenin etkisiyle cafe sayısının arttığı gözlenmektedir.

Tarih
Yapılan araştırmalar Ünye ve çevresinin Anadolu’daki en eski yerleşim yerleri arasinda oldugunu göstermiştir. Ünye çevresinin prehistorik dönemi ile ilgili olarak en geniş çapli araştirma, kendisi ve Ünyeli olan Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih Cografya Fakültesi Arkeoloji Bilim Dali Profesörlerinden rahmetli Kiliç Kökten tarafindan yapilmiştir.

Kılıç Kökten’in Ünye’nin doğusunda Yüceler köyü civarındaki mağaralarda 1944-45 yıllarında ve 1963 yılında Cevizdere vadisinde yaptığı kazılar sonucu, bu yörede milattan önce kazılarda yontma ve cilalı taş devirlerine ait aletler ve silahlarla toprak kapların yanı sıra, insan ve evcil hayvanlara ait iskelet parçaları da bulunmuştur. Araştırmalar esnasında bulunan çakmaktaşından bir el baltası, Alt Paleolitik döneme aittir ve Karadeniz kıyılarında elde edilen en eski buluntu olma özelliğini taşımaktadır. Bunun yanı sıra Orta ve Üst Paleolitik dönemlere ait olarak da ikili dilgi kazıyıcı, yuvarlak kazıyıcı, dilgi çakı, tekli diş çentikli yonga uç kazıyıcı, iri yonga kazıyıcılar gibi çeşitli çakmaktaşı aletler elde edilmiştir. Bütün bu bulgulara göre, Ünye çevresinde (M.Ö.)XV.bin yıla kadar uzanan bir yerleşik hayat olduğu kesin olarak anlaşılmıştır. Ünye ve çevresinde yazılı tarihlerde adı geçen ilk topluluk Kaşkalardır. MÖ 2000’lerden itibaren tarih sahnesine çıkan Kaşkalar bugünkü Sinop ile Perşembe arasındaki bölgede yerleşmişlerdi. Kaşkalar’da hem göçebe hem de yerleşik hayat tarzi vardi. Kaşkalar zaman zaman Iç Anadolu’daki Hititlerle savaşmişlar ve onlar için yönelen kuzeyden en önemli tehdidi oluşturmuşlardir. Zaman zaman Kaşkalar Hitit başkenti Hattuşaş’a (Boğazköy) kadar ilerlemişlerdi. Hititlerin Kaşkalar’ı durdurduğu hatta kısmi egemenlik altına aldıkları dönemler olduysa da, bu dönemler kısa süreli ve geçici olmuştur. Bu iki komşu ve düşman kavmin ömrü MÖ 12.yüzyılda sona erdi.

Sonraki devirde uzun bir süre Ünye çevresi tam bir devlet yapısı olmaksızın Asya kaynaklı ve Hititlerden arta kalan insan topluluklarının yaşama alanı oldu. MÖ 9.asından itibaren, İskitler bu bölgeyi ele geçirdi. MÖ 8.yüzyıldan itibaren Ege denizi kıyılarındaki kolonilerden gelenler Karadeniz kıyılarında ve bu arada Ünye’de koloniler kurdular. Ünye daha sonra Roma, Bizans,Selçuklular ve beylikler dönemini yaşadı. Ünye Sultan Mehmet in Trabzon u fethiyle kendiliğinden Osmanlı egemenliğine girdi.

16.asır ortalarında, Kanuni Sultan Süleyman’ın kanunnamelerine göre Ünye’nin dahil olduğu Canik livası Sivas eyaletine bağlanmıştı. Bu dönemde Ünye Kalesinde 32, şehirde 152 asker nüfus vardı. Kalede bulunanların biri dizdar, biri kethüda, biri mehter 29’u muhafızdı. Belli görevlerden muaf tutulma kaydıyla 8 nefer kalenin tamiratı işini üstlenmişlerdi. Aynı haklarla Ünye derbendinde 8 nefer beklemekteydi. Bu dönemde Ünye’nin 70.000 akçeden fazla yıllık geliri vardı. Meşhur seyyah Evliya çelebi 1640 yılında Ünye’yi ziyaret etti. Kitabında Ünye’nin ünyes adında bir hükümdar tarafından kurulduğunu ve adını ondan aldığını yazmaktadır. 19.yüzyılın başlarında Canik bölgesinin idarecisi olan Süleyman Paşa Ünye’de büyük bir saray inşa ettirmiştir. Güzelligi ile dillere destan olan bu saray, sonralari bir yanginda tümüyle harap oldu. Bu sarayin batili bir seyyah tarafindan çizilen bir gravürü mevcuttur. Süleyman Paşa Karadeniz bölgesindeki çeşitli derebeyleri ile devlet namina mücadele etmiştir. 19.yüzyılın sonralarında Ünye şehir nüfusu 10 bin civarındaydı. Köyleriyle birlikte toplam nüfusu 50 bin kadardı. Ünye’nin o tarihte 104 köyü vardı. Ünye’de 75 cami, 2 han, 3 hamam, 400 dükkan vardı. Yine 19.asrın sonlarında Ünye’de 271 öğrencisi olan medrese, 91 öğrencisi olan rüşdiye okulu, toplam 1554 öğrencisi olan 79 müslüman okulu ve 403 öğrencisi olan 14 gayrimüslim okulu vardı.

Turizm
İlçede çok sayıda mesire yeri bulunmaktadır. çamlık diye bilinen denize bakan bir yamacın üstünde kurulmuş ağaçlık arazi 4 mevsim ziyaretçi çekmektedir. Bu alan üzerinde yer alan çamlık motel bir konaklama tesisidir. çakırtepe , şehre hakim bir tepe yer almaktadır ve özellikle pide yapan dinlenme tesisleri burada yer almaktadır. Ünye kalesi şehrin 10 km dışında kalan bir mekandır. Uzunkum, Karadeniz in en uzun plajlarından biridir ve bu alanda başı çeker. Uzunkum,İncekum, inciraltı,çınarsuyu diye bilinen plajlar zinciri halinde kilometrelerce uzanır. Yunus Emre mezarlığı, ozanın bilinen mezarlarından birisi de Ünye de yer almaktadır. Bir şiirine dayanarak Ünye de öldüğü iddia edilir. çınar, şehir merkezinde yer alan 300 yıldan daha yaşlı bir çınardır. Son yıllarda yıldız taşıma yetkisine sahip otel sayısında artış gözlenmektedir.





Ordu Türküleri
* Akşam Oldu Yanıyor Vona'nın Işıkları
* Al Tavandan Belleri
* Bahçeye Gel Bahçeye
* Boztepe'nin Başında
* Çambaşı'na Çıktım
* Dalda Fındık Kalmasın
* Dalda Fındık Kalmasın (değişik versiyon)
* Düz Mahalle İçinde
* Ekini Biçe Biçe
* Halil İbrahim
* Hekim Oğlu
* Hekim Oğlu (Değişik Versiyon)
* Köprüyü Dolanma Anam
* Ordu'nun Dereleri
* Ordu'nun Dereleri (Değişik Versiyon)
* Ordu'nun Sokakları
* Ordu'nun Sokakları (Değişik Versiyon)
* Oy Bir Sigara Ver Bana
* Oy Gemici Gemici
* Oy Kemençe Kemençe
* Perşembe'nin Düzleri
* Sevdiğime Varamadım
* Şu Akkuş'un Gürgenleri
* Turnam
* Ünyeden Çıktım Başım Selamet
* Ünyeden Çıktım Başım Selamet (Değişik Versiyon)
* Yeni Yolun Bükmesini Dolaşamadım
* Yine Yeşerdi Fındık Dalları
* Yine Yeşerdi Fındık Dalları (Değişik Versiyon)
* Yolun Sonu Görünüyor
[/INDENT]
 

kelebek

-ütopik-
V.I.P
Karadeniz'in küçük illerinden biri gibi görünse de gerçekten gezilip görülmeye değer bir şehir. Boztepe'ye çıkıp o eşsiz karadeniz manzarasını izlemenizi tavsiye ederim
 

YoRuMSuZ

Biz işimize bakalım...
ORDU ÖRF-ADET-GELENEK-GÖRENEKLERİ

Ordu ve çevresinde eski çağlardan bu yana birçok millet ve kültür hâkim olmuşsa da, 1071 Malazgirt Zaferinden sonra devamlı Türkmen boyları gelerek 12. asırda tamâmen Türkleşmiştir. Çepni Türkmenlerinin kurduğu Hacıemiroğlu Beyliği buraya hâkim olduğunda bölgenin çoğunluğunu Türkmenler teşkil ediyordu. 1877-1878 Türk-Rus Harbinden sonra Kırım ve Kafkasya'dan gelen kalabalık Türk topluluğu da bu bölgeye yerleşti. On ikinci asırdan bu yana Ordu ve çevresinde Türk-İslâm kültürü hâkim olmuştur.

ordu_03.jpg


DOĞUM:
Yöremizde doğum olayı artık hastanelerde gerçekleştirilmektedir. Eskiden evlerde ebe yardımıyla yaptırılan doğumlar neredeyse bitmiştir. Doğumdan sonra 40 gün anneye iş yaptırılmaz. 40. gün çocuk ve annesi kırk uçurma adı verilen gezmeye gider. Yeni doğan bebek diş çıkarmaya başlayınca "diş buğdayı" denilen yemek hazırlanıp, komşulara ve akrabalara ikram edilir.

SÜNNET:
Yöremizde sünnet genellikle çocukları tek yaşlarında olduğu dönemlerde (1-3-5-7-9) yapılır. Sünnet kıyafetleri giydirilen çocuklar, sünnet olmadan önce arabayla konvoy eşliğinde gezdirilir. Evde sünnet yatağı hazırlanır. Sünnet olan çocuk için Kur'an okutulur ve konuklara ikramda bulunulur. Salonda yapılan sünnet düğünlerinde de eğlenceler yapılır.sünnet olan çocuğa çeşitli hediyeler alınır ve bahşiş olarak para yada altın takılır.

EVLENME:
Gerek sahil gerekse ilçe ve beldelerimizim büyük bir kesiminde görücü usulü ile evlenme unutulmaya yüz tutan adetlerimiz arasındadır. Erkek evinde veya şehir merkezinde salonlarda yapılan düğünlerden bir gece önde kız evinde yapılan kına gecesi gelenekselliğini sürdürmektedir. İlimizde kına gecelerinde bilhassa köylerde erkek evi kız evine kına, kız evi de erkek evine bohça adı altında çeşitli çeyiz eşyası ve hediye götürür. Kına gecelerinde kına yakma ve gelin ağlatma töreni yapılır. Gelin ağlatma esnasında yöresel türküler söylenir.
Düğün de düğün kahyası ve görevlendirilen bir başka kişi öncülüğünde davul, klarnet ve kemençe gibi çalgı takımı ile birlikte davetlilerin karşılanması, düğün evi baca ve saçaklarını hedef alan tüfek ve tabanca atışları, davetlilere başta keşkek olmak üzere yemek ikram edilmesi, mahalli oyunların oynanması, gelin almaya gidilmesi, gelin evinde karşılama, gelin evinde sandık ve kapı bahşişlerinin verilmesi, bahşiş almak için yol kesmeler, kurban kesme gibi bölümlerden oluşmaktadır.

Askerlik- Gurbetlik:
İlimiz genelinde Askerlik çağı gelmiş gençler; akrabalarında bulunan büyüklerin ellerini öpmek ve vedalaşmak için ziyaretlerine giderler. Askere yolcu etme töreninde davul zurna eşliğinde oyunlar oynanır, uğurlama arkadaşlar ve akrabalar eşliğinde yapılır.

Hıdrellez:
6 Mayıs Hıdrellez Kültür ve Bahar Bayramıdır. Halkımızın bu günle ilgili örf - adet, gelenek ve göreneklerini sergileyerek 7'den 70'e Hıdrellez kuşaktan kuşağa yaşatılmaktadır. Aynı zamanda bolluk, bereket, dileklerin kabul edileceği, Hızır ile İlyas'ın buluştuğu gün olarak da inanılan Hıdrellezin toplumumuzdaki yeri çok büyüktür. Halkımız çeşme başlarına su ve deniz kenarlarına, koruluklara v.b. yerlere giderek çeşitli şekilde eğlenirler.
Mayıs Yedisi:
Her yıl Mayıs ayının yirmisinde kutlanan " Mayıs Yedisi" Hızır ile İlyas'ın birbirleriyle dalgaların kırıldıktan sonra deniz sularının karada temas ettiği noktada buluştuğu gün olarak bilinmektedir. Mayıs Yedisi de Hıdrellez bayramında olduğu gibi aynı inanç ve adetler etrafında toplanmaktadır. Ancak aralarında Miladi ve Hicri takvimlerden kaynaklanan gün farkı vardır. Bu günde, yedi dalgadan geçmenin son derece yararlı olduğuna, böylece o yılki hastalık ve bunalımlardan kurtulacağının inancı hakimdir.

YÖRESEL YEMEKLER:
Hamsili pilav, karalahana çorbası, karalahana sarması ve Ünye pilâvı, hamsi tava, hamsi buğulaması, içli hamsi, pancar sarması, mısır çorbası, çerkez tavuğu, tirmit (mantar), yumurtalı sakarca ve yağlıdır.

YÖRESEL GİYİM:

Kadın Kıyafeti :

İçine beyaz renkli keten dokumadan yapılmış gömlek giyilmektedir.Gömlek dik yakalı ve uzun kolludur. Önü bele kadar açık olup gümüş düğmelidir. Önünde her iki tarafta dikişli pili süs vardır. Altına paçaları bol, ağı yukarıda don giyilir. Elbisenin altından bir karış kadar görünecek tarzda donun paçaları dize kadar çekilir ve çorabın içine sokulur. Ayağa dize kadar çıkan "Yargan Garası" veya "Alaçorap" denilen desenli çorap ile çarık giyilir.Gömleğin üzerine fistan giyilir.Fistan, belden büzgülü veya serbest pilelidir.Fistanın üstüne işlik giyilir.İşlik fistanın kumaşından olup, rengi değişiktir.Boyu göğüs altındadır.Bele çizgili yün kuşak sarılır.Dikdörgen şeklinde olan bu kuşak çapraz olarak katlanınca kaydırılmış iki üçgen şeklini alır.Başa etrafı pullu beyaz renkli çember örtülür, katlanarak üçgen yapılır. Sonra çene altından geçirilerek tepeden bağlanır. Üstüne etrafı boncuk oyalı ikinci bir beyaz çember daha örtülmektedir.Önce katlanarak üçgen yapılır, bu üçgen katlanarak daraltılır ve sivri kısmı arkaya gelmek üzere tepeye konur ve arkaya bağlanır. Boynuna kırmızı kurdeleye dizilmiş altınlar takılmaktadır.

Erkek Kıyafeti:
Önce iç gömlek giyilir. Gömleğin önü bele kadar açık olup, tek düğme ile iliklenmektedir. Üzerine entari denilen mintan giyilir. Mintan beyaz renkli, hafif dik yakalı olup, önden düğmelidir. Altına siyah koyun yününden dokunan şayak kumaşından yapılmış zıpka giyilir. Zıpkanın beli uçkurlu olup, boldur, paçaları aşağıya doğru daralmaktadır. Entarinin etek uçları içine konur ve beldeki uçkur sıkıca bağlanır. Paçaları ise dize kadar çıkan " yargan karası " veya " alaçordup" denilen yün çorabın içine sokulur. Çorabın üzerine çarık giyilir.Bele her iki tarafında gümüş şapşak ( gümüşten yassı sallantı süs )olan siyah kayış takılır. Kayışın sağ tarafına tabanca, sol tarafına kama sokulur. Arkaya ise yağlık ( Yağdanlık ) takılır.Entarinin üzerine zıpkanın kumaşından yapılmış yelek giyilir. Yeleğin boyu bele kadardır, yeleğin üzerine yine aynı kumaştan yapılmış aba giyilir. Haydari yakalı ve uzun kolludur. Göğüs cebine boncuktan örülmüş para kesesi konur ve üzerinden sarkıtılır. Abanın üzerine sağ omuzdan sol koltuktan altına doğru çapraz olarak hamail takılır. Başlık ta zıpkanın kumaşından olup içi kırmızı bez astarlıdır.

HALK OYUNLARI VE FOLKLOR:
Ordu ili kuruluşu itibariyle genelliklebirçok kavimlerin uğrak ve durak yeri olmuştur.onun için Ordu ili folklöründe, Ordu'ya gelen kavimlerin büyük etkisi vardır. Bu nedenle Ordu folklörünün yüzdeyüz kendinden gelme bir kaynağı olmamakla beraber, kavimlerin birbirleriyle kaynaşmasından doğan folklorik bir yapısı olduğu da inkâr edilemez.

Ordu İli; Horon, Kafkas ve Halay oyunlarının etkisinde bir folklor yapısına sahiptir. Onun için oyunlarında olduğu gibi türkülerinde de seri temponun ılımlı havası vardır. Trabzon ve dolaylarından gelenler "HORON"u Batum ve dolaylarından gelenler "KAFKAS"ı Orta Anadolu'dan gelenler de "HALAY"ı hem oyunlarında hem de müziklerinde geliştirmiş, kaynaştırmışlar ve böylece Ordu İli'ne has oyun stilleri meydana çıkarmışlardır. Örneğin, "METELİK", "ORDU KARŞILAMASI" gibi. Bu iki oyun ne Horon ne de Kafkastır. Ama dikkat edilirse görülürki her ikisinden de figürler vardır içinde. Bu nedenle "Metelik" ve "Ordu Karşılaması" Ordu İli'ne ait oyunlardır.


Ordu'da yaygın olarak oynanan oyunları şöyle özetleyebiliriz.

1- Horonlar :

a) Gürcü Horonu b) Dik Horon c) Mısırlıoğlu Horonu d) Sallama

2- Karşılama Türü (Kol Oyunları) Oyunlar :
a) Ordu Karşılaması b) Ordu'nun Sokakları c) Su Sızıyor Sızıyor d) Miralay

3- Her Yerde Oynanan Pıtık Oyunları
a) Horonlar -Mısıroğlu Horonu - Tulum Horonu - Sallama - Nalcı Horonu - Melet Horonu
b) Karşılama Türü (Kol Oyunu) Oyunlar -Lazutlar - Miralay - Bahçelerde Pırasa
c) Halay Karakterinde Oynanan Oyunlar -Tamzara - Temurağa
d) Dinsel Nitelikli Oyunlar -Semahlar

NELERİ İLE ÜNLÜ:
Türkiye'nin Fındık ve Bal Deposu, Boz Tepe, Çamlık Mesire Yeri, Yason Burnu ve Kilisesi, Keyfalan Yaylası
 
Arkadaşlar hepinizi kumruya bekleriz iki dağ arası diye gözüküyor ama aslında üç dağ arası ve üç dağın tepesinden kumru ayaklarınızın altında muhtesem manzara aynı ordu boztepe manzarası gibi tek fark bırda dere var orda sahil ve deniz bu kadar
 

YoRuMSuZ

Biz işimize bakalım...
Ordu İlinin Meşhur Yöresel Yemekleri

Türkiye’nin hemen her şehrinde olduğu gibi Ordu ilinin de kendine has yöresel lezzetleri bulunmaktadır. Sebze yemeğinden et yemeğine, salata çeşitlerinden tatlılarına kadar Ordu, kendini diğer şehirlerden ayırmaktadır. Karadeniz Bölgesinde bulunan Ordu ili, bulunduğu coğrafi şartlar itibariyle zengin bir mutfak kültürüne sahiptir.
Ordu iline özgü birçok meşhur yemek, içecek, hamur işi ve tatlılar vardır. Ama Ordu denince akla ilk gelen yöresel lezzetler kabak kavurması, soslu patlıcan, sakarca kayganası, fırın fasulye v.b. Bu yöresel lezzetlerin dışında Ordu iline özgü diğer yöresel lezzetleri de anlatmaya çalışacağız. İşte sizlere Ordu yöresine ait lezzetler…

Ordu Yöresel Yemekleri
Mısır Yarmalı Aş Sarması
Kabak Kavurması
Sakarca Kayganası
Kabak Kayganası
Pezik (Pazı) Mücveri
Soslu Patlıcan
Taze Bezelye Kayganası
Sakarca Kayganası
Keşkek (Gendeme)
Pancar Diblesi
Fasulye Diblesi
Galdirik Kavurması
Fırın Fasulyesi
Etli Pancar Sarması
Pancar Döşemesi
Pancar Çorbası (Karalahana)
Mısır Çorbası
Kabak Çorbası
Isırgan Çorbası
İçli Tava
Hamsi Buğulama
Hamsi Köftesi
Su Böreği
Yufka Böreği
Ev Makarnası
Kabak Tatlısı
Aşure
Un Helvası​
 
Top