41 - Kocaeli

YoRuMSuZ

Biz işimize bakalım...
Yüzölçümü: 3.626 km²
Nüfus: 936.163 (1990)
İl Trafik No: 41

Kocaeli, Marmara Bölgesi?nde bulunan ülkemizin önemli ticaret ve kültür merkezlerinden biridir. Kocaeli iline kültürel niteliğini kazandıran faaliyetlerden biri Değirmendere düzenlenen Uluslararası Ahşap Heykel Sempozyumu'dur. Eski Yalı Mahallesi?nde bulunan eski evler restore edilerek, bu evlerin çevrelediği ve yüzyıllık çınarların bulunduğu alana 600 kişilik bir amfiteatr yapılmış olup, her yıl düzenlenen Uluslararası Ahşap Heykel Sempozyumu sonunda, parklar ile Çınarlık Meydanı?nda sergilenen heykeller büyük ilgi görmektedir.

COĞRAFYA

Kocaeli, kuzeyde Karadeniz, güneyde Bursa, batı ve kuzeybatıda İstanbul, doğuda Sakarya illeriyle çevrilidir. Kuzeyde Kocaeli Platosu, üzerinde az sayıda tepe vardır. Dağlar Kocaeli ili topraklarının yüzde 18.8'ini kaplar. İlin kuzey kesiminde tek tek kütleler halinde tepeler, güney kesiminde ise Samanlı Dağları yer alır.

Kocaeli sınırları içinde bulunan tek önemli göl, Sapanca'dır. Ancak Sapanca Gölünün büyük bölümü Sakarya ili sınırları içinde kalır.

Genel anlamda Karadeniz ile Akdeniz ikliminin kesiştiği bir iklim tipi bölgede egemendir. Yazlar sıcak ve az yağışlı, kışlar yağışlı ve Türkiye'nin pek çok yöresine oranla ılık geçer. İlin kuzey kesimlerinde Karadeniz kıyılarında yaşanan yaz mevsimi, ilin güney bölümlerinde yaşanan yaza oranla daha serindir.

TARİHÇE

Asya-Avrupa yolu üzerinde olması nedeniyle Avrupa'dan gelen kavimlerin bir kısmı kısa bir süre bu bölgede kalmışlar veya uzun bir süre bölgeye yerleşmişlerdir. M.Ö. 712'de Megaralı kolonistler İzmit Körfezi'nin karşısında, Başiskele'de Astakos adıyla bilinen yerleşimi ele geçirmiş ve bir koloni şehri kurmuşlardır. M.Ö. 500 - 435 tarihleri arasında adına sikke bastıran şehir, M.Ö. 435?de Atina?nın eline geçmiştir. M.Ö. 297'de Bithynia Kralı Zipoites şehri alarak tahrip etmiştir. M.Ö. 262 yılında Bithynia Kralı I. Nikomedes, bu harap şehrin üstüne bugünkü İzmit?in bulunduğu yere Nikomedia şehrini kurmuştur.

I. Nikomedes zamanında saraylar, mabetler inşa edilmiştir. M.Ö. 1. yüzyıla kadar gelişmeye devam eden kent, bu yüzyılda Pontus Kralı Mithridates ile Roma arasındaki savaş sırasında çok zarar görmüş, III. Nikomedes tarafından M.Ö. 74'de vasiyet yoluyla Roma'ya bırakılmıştır. M.S. 2. yüzyılda birçok Anadolu kenti gibi Nikomedia da çok gelişmiştir. Hadrianus, Septimus Severius, Caracalla ve III. Gordianus?un kenti ziyaret ettikleri bilinmektedir.

Got ve Part saldırılarından zarar gören şehir daha sonra tekrar onarıldıysa da Sasaniler ve Araplar tarafından saldırıya uğramıştır. 11. yüzyıl sonlarında Kutalmışoğlu Süleyman Şah tarafından Selçuklu topraklarına katılmıştır. Osman Gazi zamanında da Osmanlıların eline geçmiştir.



Kocaeli ilinin ilçeleri; merkez ilçe İzmit, Derince, Gebze, Gölcük, Karamürsel, Kandıra ve Körfez olmak üzere toplam yedi ilçesi bulunmaktadır.

İzmit: Kocaeli'nin merkez ilçesi olan ve aynı adı taşıyan İzmit, Körfez'in doğu ucuna yakın bi kıyı kentidir. Türkiye'nin Asya ile Avrupa arasındaki en önemli geçiş güzergahının üzerinde kurulmuş, tarihi bir kenttir. Büyük sanayi kuruluşlarının ve alışveriş merkezlerinin bulunduğu İzmit'in nüfusu köy ve bucaklarıyla birlikte toplam 371.725'e ulaşmıştır. İzmit sanayi kenti olarak tanınmasının yanı sıra, kültür, sanat ve eğitim kenti olma yolunda ciddi atılımlar yapan bir kenttir. Kente özgü bir tatlı olan pişmaiye ile de dünya çapında bir üne sahiptir.

Gebze: İzmit-İstanbul karayolu üzerinde İzmit'e 51 km. uzaklıktadır. Kartacalı komutan Hannibal'in mezarı, arkeolog-ressam Osman Hamdi Beyin Müze-Evi ile Mimar Sinan'ın eseri Çoban Mustafa Paşa Külliyesi Gebze'nin önemli tarihi sanat hazinelerindendir.

Gebze'de ikinci konut ağırlıklı yerleşim birimlerinden Darıca Bayramoğlu yazlık siteleri ve sahili ile Gebze'nin önemli tatil beldelerindendir. Ballı Kayalar Tabiat Parkı, Darıca Bayramoğlu Kuş Cenneti ve Temalı Parkı da ilçenin doğal güzelliklerini oluşturmaktadır.

Gölcük: İzmit Körfezi'nin güney sahilinde yer alan ilçe, İzmit'e 16 km. uzaklıktadır. Türkiye'nin en gözde ilçelerinden biri olan Gölcük, 17 Ağustos 1999 Marmara felaketinde çok büyük hasarlar almıştır.

Kandıra: İzmit Körfezi'nin kuzeyinde Karadeniz sahilinde'dir. Kandıra temiz sahilleri nedeniyle yaz aylarında turzim faaliyetlerinin yoğunlaştığı bir ilçedir. Babadağı tepesinde Kocaeli Fatihi Akçakoca'nın anıt mezarı bulunmaktadır. Yöreye özgü Kadıra bezi köy evlerindeki tezgahlarda dokunup, eski türk motifleriyle işlenerek beğeniye sunulmaktadır. Hindisi ve yoğurdu ile haklı bir üne kavuşan Kandıra, meşhur süsleme taşları ile de çok iyi tanınmaktadır.

Karamürsel: İzmit Körfezi'nin güney kıyısında, İzmit-Yalova kıyı yolu üzerindedir. İzmit'e 34 km uzaklıkta olup, ilk Osmanlı Kaptan-ı Deryası Karamürsel Beynin anıt mezarının da bulunduğu ilçe; sahildeki çay bahçeleri, parkları, yürüyüş alanları, restoranlarıyla bir turizm merkezidir.

Körfez: İzmit'e 17 km. uzaklıktadır.İzmit'in batı sahilinde, kara ve demiryolları üzerinde yer almaktadır.

Derince: İzmit?e 8 km. uzaklıktadır.İstanbul ile Anadolu arasında geçiş sağlayan yolları ve Marmara Denizi 'nde boğazların trafik ve navlun yükünü hafifletici etkisi olan Derince Limanı; çok etkin dağıtıcı - toplayıcı Ro-Ro seferlerini yürütmektedir. Kocaeli?nin sanayi özelliklerini yoğun bir şekilde bünyesinde barındıran Derince, büyük sanayi kuruluşlarının yanı sıra iş merkezleri ve küçük sanayi kuruluşları ile de İlin sanayi merkezlerindendir. Derince Çenesuyu ile de ülke çapında bir üne sahiptir.
 

YoRuMSuZ

Biz işimize bakalım...
Kocaeli Tarihi

Asya ile Avrupa'yı birbirine bağlayan dünyanın önemli yollarının kavşak noktası durumunda olan Kocaeli ve civarı tarih öncesi çağlardan itibaren insanların yerleşmek için uygun bulduğu önemli alanlardan biri olmuştur. Bu yörede yaklaşık olarak M.Ö. 3000' den itibaren insanların yaşamakta olduğu yapılan araştırmalar sonucu ortaya çıkmıştır. Buna karşın Kocaeli içinde ve yakın çevresinde günümüze kadar tarih öncesine ait yalnızca birkaç yerleşim yeri saptanabilmiştir.Eski İzmitEski İzmit Yerleşmeye böylesine elverişli bir alanda yalnızca birkaç yerleşim yerinin belirlenmiş olmasının en önemli nedenlerinden biri yeterli arkeolojik araştırma olmaması diğeri de geçmişe ait izlerin buralarda oturanlar tarafından sürekli olarak tahrip edilmesidir.

Günümüze kadar devamlı iskan edilmiş olan Kocaeli ve çevresinde sınırlı olarak yapılan araştırmalarda insanoğluna ait en erken izler, Kefken' in doğusundaki Kovanağzı ve batısındaki Sarısu ağzı ile Pembe Kayalar ve Cebeci sırtlarında görülmektedir. Kovanağzı ile Cebeci sırtlarından elde edilen buluntular Alt Paleolitik Çağ'a, Sarısu ağzından elde edilen buluntular ise Orta Paleolitik Çağ'a tarihlenmektedir.

Ayrıca yine Kefken burnunda, çeşitli dönemlerde kullanıldığı anlaşılan ve geniş bir alana yayılan çakmaktaşı işlik yerleri bulunmaktadır.Yörede Kalkolitik Çağ'a tarihlenen yerleşim yerlerinden ilki Karamürsel ilçesinin Yalakdere beldesine bağlı Valideköprü Höyüğü' dür. Diğer bir yerleşim yerine ait olabilecek izler Derince ilçesindeki Çene Dağı'nda tespit edilmiştir. Ancak her iki yerleşim yerinde de kapsamlı bir araştırma yapılmamıştır. Bunların dışında MÖ 1200' lere kadar geçen süre içinde başka bir yerleşim yeri tespit edilmemiştir

Kocaeli' ne ait ilk deliller ise M.Ö. 12. yüzyıla kadar dayanmaktadır. Bu tarihlerde Frigler bölgeyi ellerinde tutmuş, ardından Yunanistan' ın Megara şehrinden kendilerine yeni bir yer aramak için yola çıkan göçmen bir grup, şimdiki Başiskele mevkiinde ASTAKOZ adını verdikleri şehri kurmuşlardır. Trakia kralı Lysimakhos' un ASTAKOZ' u tahrip etmesiyle bugünkü Kocaeli'nin de üzerinde bulunduğu yamaçlara NlKOMEDİA adında yeni bir şehir kurulmuştur.

M.Ö. 262 yılında şehri inşa ettiren Büyük iskender' in Anadolu'yu fethetmekle görevli kralı Nikomedes, şehre eşinin ismini vermiştir. Giderek yükselen Bıtinya Krallığı'nın merkezi Nikomedia, büyük Helenistik şehir olur. MÖ. 91-94 yıllarında Romalılara bağışlanır. M.S. 284 yılında imparator Dıokletıonus, Nıkomedıa' yı yeniden başkent yapar. Onun zamanında Nikomedia; Roma, Antakya, İskenderiye' den sonra dünyanın dördüncü büyük şehridir. 11. yüzyılın son çeyreğinde Nikomedia, Selçuklular tarafından zaptedilir. I. Haçlı Seferinde geri alınan Nikomedia, bir süre Latinlerin işgalinde kaldıktan sonra tekrar Selçuklulara geçer.

Orhan Gazi zamanında, Adapazarı ve Hendek yörelerinin valisi Akçakoca, kenti alınca şehir Osmanlı Devletinin egemenliğine girmiştir. Başlangıçta Iznik' in yan komşusu anlamında İznikmid olan bu şehrin adı zamanla Kocaeli ye dönüşmüştür. 1888 yılına kadar İstanbul' a bağlı kalan Kocaeli bu tarihten sonra ayrı bir kent olmuştur. İstiklal harbi öncesi İngiliz ve Yunanlı kuvvetlerin işgalinde kalan şehir 28 Haziran 1921'de kurtarılmış, Cumhuriyetin ilanından sonra da Kocaeli vilayetinin merkezi olmuştur. Cumhuriyet döneminde bölgeye yapılan sanayi yatırımları ile sanayi alt yapısı tamamen şekillenmiş, hem devlet hem de özel girişimler artmıştır.

Bugün ileri düzeyde sanayi ve endüstri kenti olan Kocaeli; çevresi ile demiryolu ve en gelişmiş karayolu ağına sahiptir. Bunun yanı sıra Derince ve Kocaeli limanlarıyla da dünyanın dört bir yanına deniz yolu bağlantısını kurmuştur. Yüzölçümü açısından küçük bir il olan Kocaeli, sanayi sektöründeki üretim ve katma değer açısından sadece Türkiye için değil, dünya için de ilginç bir örnektir. Doğal güzellikleri, plajları, yaylaları, kayak merkezi ve tarihi eserlerinin yanında Karadeniz ve Marmara Denizine olan kıyıları ile Kocaeli ili ticaret ve turizm açısından da ayrı bir önem taşımaktadır.
 

metAL41

Üyecik
KOCAELİ
ÖRF-ADET-GELENEK-GÖRENEKLERİ

Düğün

Yörede genellikle söz kesimi için kız evine giden damat anası gelinimi getirin diye seslendikten sonra yere kumaş serer ve kız bunun üstünden yürüyerek kaynanasının önünde oturur. Kıza takılar takılır ve armağanlar verilir. İki üç hafta sonra erkeğe nişan takılır, kız evi iki tepsi baklava gönderir. Düğün çeyiz asmayla başlar. Bazı çevrelerde ilk gün gelin ve güvey çörekleri yapılır, kız evinde kadınlar, erkek evinde erkekler toplanır. Gece yarısından sonra mumlarla "Heyamola" çekilerek oğlan evine gelinir, eğlenceler sabaha kadar sürer. Yörede kına gecesine "Düri" gecesi de denir. Gelin daha çok Perşembe günü alınır. Gelini almaya damadın sağdıcının önderliğinde gidilir. Damat gelin alayını kapıda karşılar ve gelin arabadan indikten sonra bıçağını çekerek kapıya saplar, birlikte içeri girerler. Topluca yatsı namazı kılındıktan sonra dini nikah kıyılır.

Doğum

Gebenin midesinin yanması bebeğin saçlarının çıkmasına, gebelik çillenmesi doğacak çocuğun kız olacağına yorulur. Çocukları yaşamayanlar, yeni doğmuş bebeklerini hiç çocuğu ölmemiş kadının koynundan geçirirler. Anne ve çocuğu kırk gün geçtikten sonra komşular götürülür. Her gidilen evden yeni doğan bebeğin dölünün bereketli olması için yumurta verilir. Yörede çocukların tek sayılı yaşlarda sünnet ettirilmesinin daha uygun olduğu kabul edilir.

Orhan Camii, Kocaelinin fethini simgeleyen tek cami. Camide her cuma günü imam hütbeye kılıçla çıkıyor. Hutbede de elinde kılıçla cemaate sesleniyor. Bu gelenek yüzyıllardır fethin simgesi olarak gösteriliyor.

Kocaeli İzmit Körfezine hakim tepede, Kalenin ortasındaki set üzerinde yer alan Orhan Camisini, Orhan Gazi, Süleyman Paşaya 1332-1333 yıllarında yaptırmış. Daha önce bu caminin bulunduğu yerde eski bir kilise kalıntısı olduğu da kaynaklarda belirtiliyor. V.Cuinet, buradaki Bizans kilisesinin Orhan Gazi tarafından 1330a doğru camiye çevrildiğini ileri sürmüştür.

H.Dernschwans, eskiden kilise olan bu yere Orhan Gazinin cami yaptırdığını kaydetmiş, Ekrem Hakkı Ayverdi, caminin kilise ile hiçbir ilgisi olmadığını ileri sürmüş. İstanbul Arkeoloji Müzeleri, 1938de burada yaptığı kazıda kale duvarlarına rastlamış ancak, kilisenin varlığını belirten herhangi bir ize rastlamamış. Nitekim, Orhan Gazi Camisinin kilise üzerinde yapılıp yapılmadığı da kesinlik kazanamamış. Vakıflar Genel Müdürlüğü arşivindeki kayıtlarda bu cami Orhan Gazinin eserleri arasında gösterilmiş. Sultan Abdülmecit zamanında yapılan onarım kitabesinde de Süleyman Paşanın ismi bulunuyor. Günümüze ulaşan önemli eserlerden biri olan Orhan Camisinin mimari yapısı Abdülmecit dönemine ait. Avlu kapısı üzerinde yirmi kartuşlu talik yazılı onarım kitabesinde Serasker Rıza Paşanın caminin durumunu padişaha bildirerek 1848de onarımını sağladığı belirtiliyor.

Orhan Gazi Camisinin yapı üslubu XIX.yüzyıla ait olduğunu açıkça göstermektedir. Cami, 15.40x20.85 m. ölçüsünde dikdörtgen planlı bir yapı olup, moloz taştan yapılmış. Sonraki yıllarda, 1843te önüne bir de ahşap son cemaat yeri ile hünkar mahfili eklenmiş. Cami, orijinal temelleri üzerine aynı planda yeniden yapılmış. Geç devir mimari üslubuyla bağdaşmayan kalın duvarlar arasındaki ağaç hatıllar ve alt sıra pencerelerinin uzun kemerli pencerelere dönüştürülmesi iki devir arasındaki çelişkiyi de göstermektedir.

İbadet bölümü kare kaide üzerine oturtulmuş, silindirik gövdeli yivlerle şekillendirilmiş altı metre yüksekliğindeki ahşap kubbeyi taşımaktadır. Kubbe çatının altında kalmış ve dışarıya yansımamış. İç mekandaki bezemeler son derece sadedir. Kubbe çevresinde ağaç süslemeler ve balık pulu motifler eklenmişt. Bunun dışında kalan alanlar da badanalanmıştır. Caminin kuzeybatı köşesine taş kaide üzerine oturtulmuş tek şerefeli bir minare eklenmişti. Meydana gelen 17 Ağustos 1999 Marmara Depreminde bu minare de hasar gördü. Minare, camiye gelen cemaat üzerine düşme ihtimali göz önünde bulundurularak Cami Derneği tarafından yıktırıldı. Cami çatısı üzerinde kalan kısımdan içeri su sızmaması için huni şeklinde bir sacla kapatıldı. Dernek, daha sonra minareyi yeniden yapmak için girişimlerde bulundu fakat cami tarihi eser olduğu için minare projesinin Anıtlar Yüksek Kurulu tarafından hazırlanması bekleniyor. Caminin hemen karşısında bir de tarihi çeşme bulunuyor. Canfeda Kethuda Kadın Çeşmesi adı verilen tarihi eser daha önce onarım gördü. Hazne bölümü betonarme sıvalı olan çeşmenin dikdörtgen kitabesinde sülüs yazısıyla yazılmış H. 1243 M. 1827 tarihi mevcuttur. Caminin güneyinde bir de mezarlık bulunuyor. Zamanla harabeye dönen mezarlık, yeniden düzenlenerek yeşillendirildi.

Her cuma hutbe kılıçla okunuyor
Camiyi önemli kılan tarihi kadar hutbenin kılıçla okunması. Cami yapıldığı tarihten bu yana fethin simgesi olarak imamın hutbeyi kılıçla okuması. Türkiyenin birkaç camisinde bu uygulama yapılıyor. Kocaelide ise sadece Orhan Camisinde bu gelenek devam ediyor. Bu camide görev yapan tüm imamlar bu geleneği yerine getirdi. Şimdi de cami imamı Ali Fazlı Demir bu geleneği yerine getiriyor. Hoca hutbe okumak için minbere kılıcı sağ eline alarak merdivenleri çıkıyor. İmam hutbeyi okurken de kılıcı elinden bırakmıyor. Hutbe okunduktan sonra imam kılıçla aşağı iniyor.

Türkiyede tarihi öneme sahip cami yıllarca kaderi ile baş başa bırakıldı. Cami derneğinin kendi imkanları ile bir şeyler yapmasına karşın istenilen düzenlemeler yapılmadı. Kocaeli Büyükşehir Belediyesinin devreye girmesi ile cami yeni bir görünüme kavuştu. Caminin ön tarafında bulunan avlu, körfez manzarası olduğu için cemaat genelde burada oturarak zaman geçiriyor. Daha önce camiye yakışmayacak şekilde duran bu avlu, belediye tarafından silbaştan yeniden onarıldı. Avlunun tabanı mermerle döşenirken, çevre duvarı yenilendi ve demir korkuluklar takıldı. Avlunun ortasında bulunan iki ağacın çevresi de çevrilerek çiçekler ekildi. Camiye gelen cemaatin körfez manzarasını izlemesi içinde avluya banklar konuldu. Camideki düzenlemeleri belediyenin yardım ve destekleri ile yaptıklarını belirten Orhan Mahallesi Muhtarı Nazmi Balaban, caminin tuvaletlerini ve abdest alınan yerleri de yeniden inşa ettiklerini söyledi. Balaban, "Caminin birkaç eksiği kaldı. Birincisi minaresi ikincisi de çeşmesi. Burası tarihi eser olduğu için minare projesini bekliyoruz. Proje gelmesi halinde belediye minarenin yapılması için yardımda bulunacak. Aynı durum çeşme için de geçerli" dedi.

YÖRESEL YEMEKLER:

Yöredeki kültürel çeşitlilik ve kozmopolit yapı beslenme biçimlerinde de çeşitlilik yaratmaktadır. Tarımda çağdaş yöntemlerin kullanımı, ülke genelinin üstündedir. Bu, sebze üretiminde yoğunlaşmaktadır. Anadolu'da beslenme temel olarak unlulara dayanırken, Kocaeli'nde sebze-meyve tüketimi öne çıkmaktadır. Karadeniz'den göçlerle, karalahananın da yaygınlaştığı görülmektedir. Ancak kurutma, turşu ve komposto gibi ev konserveciliği giderek azalmaktadır. Yarımca kirazı, Değirmendere fındığı, Kandıra yoğurdu, hindi dolması ev peyniri, İzmit pişmaniyesi bu yörelerin adıyla özdeşleşmiştir.

Yöremizin yerlileri olan Manavlar'ın köylerinde yöresel yemekler varlığını sürdürmektedir. Bu yemeklerden bazıları;

Çorbalar: Tarhana, Umaç, Bulamaç

Et Yemekleri:Y ahni, Kavurma, Tavuklu Keşkek, Çiğceli Kavurma - Sebze Yemekleri: Mantar Yemeği, Ebe Gümeci, Mancar Yemeği( Çiçekli Mancar )

Hamur İşleri: Ev Makarnası, Gözleme, Cizleme (Akıtma), Lokum, Mantar Böreği, ÇiğceliYumurta, Cevizli Börek

Tatlılar: Höşmerim ( Peynir Tatlısı), Kuru Helva, Otur Fatma Tatlısı, İrmik Helvası, Kübe Tatlısı ve çeşitli Sarma ve Dolmalar.

Pismaniye

Pişmaniye kente özgü bir tatlı türü olarak ün kazanmıştır. Yolculuklarda İzmit'ten geçenleri önce Pişmaniye satıcıları karşılar. Kutular içinde ak pamuk görünümü veren bu tatlı ilin simgesi gibidir. Tüm yöresel şenliklerin, şölenlerin de vazgeçilmez yiyeceklerindendir. Un ve şekerden yapılan tatlının anavatanıysa "Eski Acemistan" olarak biliniyor. Oradaki adı "Peşmek"tir. Kocaeli'nde Pişmaniyenin bilinen ilk ustasının Kandıralı Hayri Usta olduğu söylenmektedir. Pazara yönelik üretimi de, yapımını Hayri Usta'dan öğrenen Hacı Agop adlı bir Ermeni şekerci başlatmıştır. Bir süre sonra tüm Ermeni şekerciler Pişmaniye yapımına yönelmiş, Cumhuriyet sonrasında mahkeme başkatiplerinden İbrahim Çınar pişmaniyenin İzmit'te tanıtımını sağlamıştır. Hacı Agop'un oğluna Türkçe dersleri vermek için sık sık dükkana gidip gelirken pişmaniye yapımını da öğrenen İbrahim Çınar emekli olunca tümüyle pişmaniyecilik yapmıştır.

Özgün bir tatlı çeşidi olması, hafifliği, pişmaniyenin il dışında da aranmasını, ilgi görmesini sağlamıştır. Kavrulmuş una kaynamış şekerin yedirilmesi ilk bakışta kolay gibi görülmektedir. Ancak küçük bir yanlışlıkla tüm emek ve harcamalar boşa gidebilir. Çevrede pişmaniye adının buradan kaynaklandığı öne sürülür : "Yapan bin pişman, yapmayan bir pişman". Satıcılarsa aynı tekerlemeyi yolculara yöneltmektedir : "Alan bir pişman, almayan bin pişman! Pişmaniye.

YÖRESEL GİYİM:

İlin nüfus yapısındaki çeşitlilik, giyim-kuşamına da yansımıştır. Geleneksel yapının sürdüğü 1960'lara kadar ildeki giysiler oldukça çeşitlilik göstermektedir. Bu, göçmen kesimlerde daha belirgindir.

Çerkez, Abaza ve Gürcülerin giyiminde Kafkas etkisi görülmektedir. Yöresel giysi denildiğinde ilk akla gelen ilimizin yerlileri olan Manavların giysileri olmaktadır. Bu kesimin giysileri Manav köylerindeki orta yaş kadınlarımızda özgün yapısını sürdürmektedir.Kadın giysileri; başta, ön tarafı oyalı tepelik fes eşarpla başa bağlanmakta onun üzerinde kuşak hizasına kadar inen uçları oyalı atkı örtülmektedir. Gövdede içlik üstünde yakasız gömlek ve en üstte kalça hizasına kadar inen ceket giyilmektedir. Ceket üzerinden kemer bağlanmaktadır. Gövde altında diz altına kadar inen şalvar bulunmakta, ayakta da özgü çorap ve siyah kundura giyilmektedir.

Erkeklerde klot pantolon, yakasız gömlek, belde özgün şal kuşak, başta püsküllü örgü fes ve ayakta siyah ayakkabı bulunmaktadır.

Kandıra ve Karamürsel'in köylerinde yer yer geleneksel giysilerden renkli şalvara , renkli ve desenli basma entariye, ak yazma ya da " serpme" denilen geniş, uçları püsküllü başörtülere rastlanmaktadır

HALK OYUNLARI VE FOLKLOR:
Yörede değişik bölgelerden gelen toplulukların getirdikleri oyunlar görülür. Her topluluk geldiği yerin oyunlarını yaşatmaya çalışmıştır. Yalnız Kandıra ve Karamürsel bir ölçüde geleneksel bütünlüğünü koruyabilmiştir.İlimizde, Balkanlardan, Karadeniz ve Doğu Anadolu Bölgesi'nden gelen topluluklar ve Çerkezler bulunmaktadır. Kimi köylerde horon, hora ve karşılamalar, kasap oyunları, zeybekler ve Çerkez oyunları oynanmaktadır. Bunlarda öbür yörelerdekinden ayrı bir özellik görülmemektedir.İlimizin ilk yerlileri olan Manavların maalesef henüz derlenememiştir. Ancak merkez ilçemizin tamamı ile diğer ilçe merkezlerimiz dışında kalan köylerimizin büyük bir bölümünde yöresel oyunlar oynanmaktadır. Müziklerinin ince sazlarla ( Klarnet, Keman, Cümbüş, Darbuka, veya Küçük Davul) çalındığı oyunlar; erkeklerde kaşıkla ve bireysel oyunlar şeklinde,kadınlarda gruplar halinde kaşıklı veya kaşıksız olarak oynanır. Kına gecelerinde kapalı mekanlarda bir kadının ritim tutarak sözlü türküleri eşliğinde oynanır.Doğu Karadeniz Bölgesi'nden gelen insanlarımızın yoğun olarak yaşadığı yerleşim birimlerinde kemençe veya Karadeniz davul-zurnası eşliğinde horon türü oyunlar şeklindedir. Oyunlar Kocaeli'de yaşayanlara özgü bir karakter kazanmamıştır. Oyunlar asıl yöresindeki isim ve figürlerle aynıdır.Balkan Türkleri-Muhacırlar 1920'li yıllarda geldikleri ve daha sonraki yıllarda yöreden gelebilecek göçlerle takviye olmadıkları için oyunlarda yöresel özgünlüklerini kaybetmişler ve modernize olan kent yaşamına uyum sağlamışlardır.Kafkas göçmenlerinden Çerkezler ve Abazalar daha çok İzmit ve çevresinde birkaç köy ve beldemizde özgün yapılarını koruyabilmiştir. Buralarda akordiyon veya tuşlu sazlar eşliğinde Kafkas oyunları oynanmaktadır. Gürcüler de ise Artvin'den gelenler Artvin oyunları, diğerleri ise kemençe eşliğinde horon türü oyunlar oynamaktadır. Doğu ve Güneydoğu Anadolu'dan gelenler ise davul-zurna eşliğinde halay türü oyunlar oynamaktadır.

NELERİ İLE ÜNLÜ:

Pişmaniye, Değirmendere Fındığı, Hannibal'ın Mezarı, Petrokimya ve Otomotiv Sanayi, Osman Hamdi Bey Müzesi, Eski Hisar Kalesi, Saat Kulesi, Hereke Halısı, Kandıra Yoğurdu, Abdülazizin Av Köşkü, Kaiser Wilhelm Köşkü, Ballıkayalar Vadisi ve Beşkayalar Tabiat Parkları, Darıca Kuş Cenneti, Maşukiye, Kartepe ve Kuzu Yaylası, Çoban Mustafa Paşa Külliyesi

İL İSMİ NEREDEN GELİYOR?
Orhan gazi döneminde bu bölgeyi feth eden Akçakoca isimli komutandan dolayı buraya Kocaeli denildi.
 

KıRMıZı

TeK BaşıNa CUMHURİYET
V.I.P

Orhan Gazi Camisi (Merkez)​

Kocaeli İzmit Körfezi’ne hakim tepede, İç Kale’nin ortasındaki set üzerinde yer alan Orhan Gazi Camisi’ni, Orhan Gazi Süleyman Paşa’ya 1332-1333 yıllarında yaptırmıştır. Bu caminin bulunduğu yerde eski bir kilise kalıntısı olduğu da kaynaklarda belirtilmiştir. V.Cuinet buradaki Bizans kilisesinin Orhan Gazi tarafından 1330’a doğru camiye çevrildiğini ileri sürmüştür. H.Dernschwans eskiden kilise olan bu yere Orhan Gazi’nin cami yaptırdığını kaydetmiştir. Ekrem hakkı Ayverdi caminin kilise ile hiçbir ilgisi olmadığını ileri sürmüştür. İstanbul Arkeoloji Müzeleri 1938’de burada yaptığı kazıda kale duvarlarına rastlamış ancak, kilisenin varlığını belirten herhangi bir ize rastlamamıştır. Nitekim, Orhan Gazi Camisi’nin kilise üzerinde yapılıp yapılmadığı da kesinlik kazanamamıştır. Vakıflar Genel Müdürlüğü arşivindeki kayıtlarda bu cami Orhan Gazi’nin evkafı arasında gösterilmiştir. Sultan Abdülmecit zamanında yapılan onarım kitabesinde de Süleyman Paşa’nın ismi bulunmaktadır.

Günümüze ulaşan Sultan Orhan Gazi Camisi’nin mimari yapısı Abdülmecit dönemine aittir. Avlu kapısı üzerinde yirmi kartuşlu talik yazılı onarım kitabesinde Serasker Rıza Paşa’nın caminin durumunu padişaha bildirerek 1848’de onarımını sağlamıştır.

Kitabe:​

Sağ Taraf
Güzîn-i âl-i Osman Hazret-i zişânın
Vezir erşed-i evlâdı bu paşy-ı ekyâd
Müşerref olduğu dem hak-i pâyimden ser-i İzmid
Bu hâlâ camii bâlâya itdi sıdküle is’ad
Rıza paşa görüp emr-i ibadde bu hâlâtı
Tutup destin hûlasiyle kıyame eyledi idad
Yine tecdîde kendi zât-ı zâşânın idüp me’mur
O da âyine imtisal eyledi hem-çün dil-nihâd
İ de ömr-şehrin şâhını Allah müstevfa
Namaz-ı ağabeydin oldukça minnac ı dil-i ibâd

Sol Taraf​

Cahidü fi sebl’i-Allah hem nâm emin-ullah
Süleyman-ı gazâ-pişe idüp müşrikleri
Mürûr-i vakte ile az kaldı kim ol mâbed-i’ulyâ
Rükî u secdeye müşerref taharrükle ola mu’tad
Ki yani sevk idüp zıll-ı Hüda’ Abdül’i-Mecîd Hân’a
Memâl-i ihtiyacın ol makamın eyledi îrad
Ve Rütbe-i sâye-i şâhânesinde oldu müstahkem
Metanetle görenler zan ederler beyza-ı tûlâd
Hitamında yazup târih-i tâmın hame-i zâlik
Bu dilcû ma’bedi’ Abdü’l-Mecid Hân kıldı nev-bunyâd
h.1255 (1839).

Orhan Gazi Camisi’nin yapı üslubu XIX.yüzyıla ait olduğunu açıkça göstermektedir. Cami, 15.40x20.85 m. ölçüsünde dikdörtgen planlı bir yapı olup, moloz taştan yapılmıştır. Sonraki yıllarda, 1843’te önüne bir de ahşap son cemaat yeri ile hünkar mahfili eklenmiştir. Büyük olasılıkla cami, orijinal temelleri üzerine aynı planda yeniden yapılmıştır. Geç devir mimari üslubuyla bağdaşmayan kalın duvarlar arasındaki ağaç hatıllar ve alt sıra pencerelerinin uzun kemerli pencerelere dönüştürülmesi iki devir arasındaki çelişkiyi de göstermektedir.

İbadet mekanı kare kaide üzerine oturtulmuş, silindirik gövdeli yivlerle şekillendirilmiş altı metre yüksekliğindeki ahşap kubbeyi taşımaktadır. Kubbe çatının altında kalmış ve dışarıya yansımamıştır. İç mekandaki bezemeler son derece sadedir. Kubbe çevresinde ağaç süslemeler ve balık pulu motifler eklenmiştir. Bunun dışında kalan alanlar da badanalanmıştır.

Caminin kuzeybatı köşesine taş kaide üzerine oturtulmuş tek şerefeli bir minare eklenmiştir.

Fevziye (Fethiye) Camisi (Merkez)​

Kocaeli Kemalpaşa Mahallesi, Hürriyet Caddesi üzerindeki bu camiyi XVI.yüzyılda İzmitli Mehmet Bey tarafından yaptırılmıştır.

İlk yapımında Mimar Sinan’ın eseri olan bu cami, 1776 depreminde yıkılmıştır. Sultan II.Mahmut zamanında Kaptan-ı Derya Firari Ahmet Paşa tarafından yeniden yaptırılmıştır. Bu yüzden de Fevziye Cami ismini almıştır.

Cami 1894 depreminde bir kez daha yıkılmış ve yalnızca minaresi günümüze gelebilmiştir. Sonraki yıllarda Sırrı paşa tarafından yapılan bu caminin mimari yönden herhangi bir özelliği bulunmamaktadır.

Cami arazi konumuna uyularak yarı fevkani yapılmıştır. Cadde tarafından avluya düz bir girişle girilmektedir. Deniz tarafında ise bodruma yer verilmiştir. Bu taş bodrumun orijinal camiden kaldığı duvar kalıntıları ile silmelerinden anlaşılmaktadır. Cami dış görünümü itibarı ile Ampir üsluptadır. Önünde kagir bir son cemaat yeri, üst kata, mahfile çıkan merdiven bulunmaktadır. Dikdörtgen planlı cami, içten ahşap kubbelidir.

Minare kaidesi köfeki taşından olup, orijinaldir. Üzerine yuvarlak gövdeli tuğladan minare yerleştirilmiştir.

Pertev Mehmet Paşa (Yeni Cuma) Camisi (Merkez)​

Kocaeli Yeni Cuma Mahallesi’nde, eski İstanbul-Ankara Karayolunun yanında bulunan Pertev Mehmet Paşa Külliyesi’nin bölümlerinden biri olan bu cami, halk arasında Yeni Cuma Camisi olarak da tanınmaktadır. Pertev Mehmet Paşa’nın ölümünden sonra, 1572’de caminin temelleri atılmış, yapı topluluğu 1579’da tamamlanmıştır. Külliye Mimar Sinan eseridir.

Cami kareye yakın dikdörtgen planlı olup, üzeri merkezi bir kubbe ile örtülmüştür. Kubbeye geçişi sağlayan tromplar caminin dışında, üst örtüsünde kendini açıkça belli etmektedir. Merkezi kubbe yarım kubbelerle takviye edilmiştir. Kubbe kasnağını çepeçevre kuşatan 24 adet ve yan duvarlarda ise mihrap duvarında dörderden 12, ikisi son cemaat yerine bakan toplam 14 pencere ile ibadet mekanı son derece güzel biçimde aydınlatılmıştır. İbadet mekanında çiniye yer verilmeyişi, o dönem yapıları içerisinde karşılaşılmayan bir örnektir. Caminin pencere aralarında yazı frizleri ve kalem işleri bulunmaktadır. Bu kalem işlerinde hatayi ve rumilere geniş yer verilmiştir. Camideki mermer işlerinin yanı sıra ahşap işçiliği de ileri bir düzeydedir.

Mermer mihrap ve minberi geometrik bezemelerle kaplıdır. Bunların üzerindeki stalaktitler ve geometrik bezeme son derece güzel işlenmiş olup, diğer Osmanlı minberlerinde karşılaşılmayacak kadar farklı ve ince bir işçilik göstermektedir.

Caminin batı duvarında ana giriş kapısı bulunmaktadır. Giriş kapısının bulunduğu duvar diğer üç cephe duvarından daha önce yapılmış olduğundan caminin ibadet mekanına doğru iki dayanak ile takviye edilmiştir. Bunlar birbirleri ile ve duvarlara kemerlerle bağlanmış, üç küçük eyvan meydana getirilmiştir. Böylece kapının üzerinde ikinci bir kat, müezzin mahfili ile maksureler oluşturulmuştur. Caminin portali stalaktitli olup, çevresi mermer frizlerle kuşatılmıştır. Caminin son cemaat yeri stalaktit başlıklı dört mermer sütun ve iki müstakil ayaktan meydana gelmiş olup, üzeri üç kubbe ve iki beşik tonoz ile örtülüdür. Son cemaat yerinde ayrıca ahşap çatılı bir de galeri vardır.

Caminin yanındaki minaresi oldukça yüksek dikdörtgen düzgün taştan yapılmış kaide ve kürsü üzerinde, yuvarlak gövdelidir. Minare, kesme taştan, silindirik gövdeli, tek şerefeli ve şerefe altı stalaktitli, kurşun külahlıdır.

Çarşı (İmaret-Abdüsselâm) Camisi (Merkez)​

Kocaeli il merkezinde, İmaret Mahallesi’ndeki bu cami, Defterdar Abdüsselâm tarafından 1524-1525 yılında yaptırılmıştır. Vakıf kayıtlarından bu caminin daha önce yapıldığı ve Mimar Sinan tarafından genişletilerek yenilendiği öğrenilmektedir.Cami 1872-1873 yıllarında Altıncıoğlu Hatice Hanım tarafından onarılmıştır. Bunu belirten bir kitabe caminin giriş kapısı üzerindedir.

Kitabe:​

“İş bu İmaret Cami-i Şerifinin banisi Defterdar-ı Esbak Abdüsselam Bey Efendi Hazretlerinin sülale-i tahirelerinden El Hac Seyyid İsmail Zülkefil Bey’in halile-i muhteremesi Delail-i Şerif mezunesi merhume ve Makfurliha Hadice Firdevs Hanım ruhu için rızaen l’illah el Fatiha fi sene Zilhicce-tış Şerife fi 23 yevm-3 Cuma.”

Cami dikdörtgen planlı, yarı kagir olup, duvarları moloz taştandır. Üzeri ahşap bir çatı ile örtülmüştür. Bugünkü yapının mimari yönden bir özelliği bulunmamaktadır. Yalnızca caminin dış çevre duvarları ile minaresi Mimar Sinan dönemi özelliklerini yansıtmaktadır. İlk yapıldığında kubbeli olan caminin kubbesi 1776 yılında yıkılmıştır.

Bağçeşme Camisi (Merkez)​

Kocaeli Bağçeşme Mahallesi’nde, Bağçeşme İlköğretim Okulu karşısında bulunan bu camiyi İzmit’in fethinden sonra Sultan Orhan’ın oğlu Gazi Süleyman Paşa’nın sancaktarı Osman Ağa yaptırmıştır.

İzmit’te ilk yapılan camilerden biri olup, ahşaptan yapılmıştır. Sonraki yıllarda yenilenmiş, 1953 yılında yıktırılmış ve yerine bugünkü fevkani cami yapılmıştır. Bu caminin mimari yönden özelliği bulunmamaktadır.

Alaca Mescit (Gümüşlüoğlu Camisi) (Merkez)​

Kocaeli Hacı Hasan Mahallesi, Hasan Kasım Yokuşu yanında, Mescit Sokağı’nda bulunan bu caminin Bizans çağında yapılmış olan Iustinianus sarayının kalıntıları üzerinde olduğu söylenmektedir. Caminin beyaz zemin üzerine lacivert renkte sülüs yazılı çini kitabesinden El Hac Bin Mehmet Gümüşlüzade tarafından 1598-1599 yıllarında yapıldığı öğrenilmektedir.

Kitabe:​

Benâ hâzâ’l-mescide taleben li-rıza’l-lahi
Te’alâ vebtigae li-rahmeti Rabbihi’l-âlâ
El-Hac Mustafa Bin Muhammed eş-şehir bi-Gümüşlüzade
Tarih fî sene Seb’a ve elf
h.1007 (1598).

Cami dikdörtgen planlı olup, moloz taştan ve kagir duvarlıdır. Ancak zamanla onarılmış iki yanı ile arka cephesine eklemeler yapılmıştır. Bugünkü hali ile ahşap çatı ile örtülüdür.

Kaptan-ı Derya Hüseyin Paşa Camisi (Merkez)​

Kocaeli Çukurbağ Mahallesi’nde bulunan bu camiyi Sultan III.Selim’in süt kardeşi Kaptan-ı Derya Küçük Hüseyin Paşa yaptırmıştır. Kitabesi günümüze ulaşamadığından yapım tarihi ve mimarı bilinmemektedir.

XVIII.yüzyılda yapıldığı sanılan bu cami dikdörtgen planlı olup moloz taştan ve kagirdir. İbadet mekanının üzeri ahşap bir çatı ile örtülüdür. II.Dünya Savaşı yıllarında bir süre askerlere tahsis edilmiş, savaşın bitiminden sonra da halk tarafından onarılarak ibadete açılmıştır. Bugünkü konumu ile mimari yönden herhangi bir özelliği bulunmamaktadır.

Akçakoca (Dere) Camisi (Merkez)​

Kocaeli’nin Yukarı Pazar, Akçakoca diye isimlendirilen yerdeki bu camiyi İzmit ve yöresini fetheden Akçakoca 1327-1328 yıllarında yaptırmıştır. Cami, orijinal olmayıp geç devirlerde yenilenmiştir. Cephe duvarının sol üst köşesinde, saçağa yakın bir dua cümlesinin altında 1939 tarihi yazılıdır. Buna dayanılarak yapının bu tarihte yenilendiği sanılmaktadır.

Caminin il yapımı ile ilgili bilgi bulunmamaktadır. Bugünkü görünümü ile dikdörtgen planlı, kagir duvarlı, ahşap çatılıdır. Caminin beden duvarlarında XIX.yüzyıla tarihlendirilen tuğlalar kullanılmıştır. Bu da caminin XIX. Yüzyılda yenilendiğini göstermektedir. İbadet mekanı 14.75x12.60 m. ölçüsünde dikdörtgen planlıdır. Kare kaide üzerinde yükselen kırmızı tuğla minaresi ile dikkati çekmektedir.

Baç Camisi (Urgancı Ahmet Çelebi Camisi) (Merkez)​

Kocaeli Cedid Mahallesi’nde eski İstanbul yolu üzerinde bulunan bu camiyi Urgancı Ahmet Çelebi yaptırmıştır. Kitabesi günümüze ulaşamadığından ve yapımı ile ilgili arşiv kaydına da rastlanmadığından yapım tarihi ve mimarı bilinmemektedir. Bu cami şehrin dış surlarının doğu kapısı yakınında olduğundan ve buradan geçen kervanlardan rüsum (baç) alındığından banisinin ismi yerine halk arasında Baç Camisi olarak tanınmıştır. Buna dayanılarak caminin XVI.yüzyılda yapıldığı sanılmaktadır.

Değişik dönemlerde yapılan onarımlar sonucunda özelliğini bütünüyle yitirmiştir. Dikdörtgen planlı, yarı kagir bir camidir. Taş kaide üzerine, taştan yuvarlak gövdeli minaresinin orijinal olduğu sanılmaktadır.

Debbağhane Camisi (Merkez)​

Kocaeli Debbağhane semtindeki bu cami, 1958 yılında yerel bir dernek tarafından yaptırılmıştır. İzmit Vakıflar Müdürlüğü hayrat Kütüğü kayıtlarında, daha evvel burada ahşap bir mescit olduğu kayıtlıdır. Ancak bu mescitle ilgili herhangi bir bilgi bulunmamaktadır.

Cami dikdörtgen planlı yarı kagir olup, üzeri ahşap çatı ile örtülüdür. Mimari yönden bir özelliği bulunmamaktadır.

Yenidoğan Camisi (Merkez)​

Kocaeli Yenidoğan Mahallesi’nde bulunan bu cami, özel bir dernek 1952 yılında yaptırmıştır. Caminin bulunduğu yer eski bir mezarlık alanıdır. Bu nedenle de caminin çevresinde eski tarihlere ait mezar taşları bulunmaktadır. Burada mezarlıkla ilgili bir mescidin olup olmadığı da bilinmemektedir.

Cami mimari yönden bir özellik taşımamaktadır. Dikdörtgen planlı kagir ve ahşap çatılı bir yapıdır.

Sümer Camisi (SEKA Camisi) (Merkez)​

Kocaeli il merkezinde, eski İstanbul-İzmit Karayolu üzerinde SEKA’nın içerisinde bulunan bu cami 1955-1957 yıllarında yaptırılmıştır. Klasik devir camilerinin modern teknikte betonarme-karkas olarak yapılmış bir uygulamasıdır.

Kare planlı olan caminin üzeri kubbe ile örtülüdür. Kubbeyi taşıyan ayaklar ve son cemaat yerinin revak kolonları betonarmedir. Bunların klasik üsluba uydurulabilmesi için kırmızı-beyaz pirinçli harç kullanılarak dövülmüş ve taraklanmıştır.

Akça Camisi (Merkez)​

Kocaeli Çukurbağ Mahallesi, Akça Cami Caddesi’nde bulunan bu cami 1965-1966 yıllarında dernek tarafından yaptırılmıştır. İzmit Vakıflar Müdürlüğü Hayrat Defterlerinde Akça Hacı İbrahim tarafından yaptırıldığı yazılıdır. Buna dayanılarak bugünkü caminin Akça Hacı İbrahim Camisi’nin yıktırılarak yeniden yaptırıldığı anlaşılmaktadır. Temel kazılarında çıkan bir kitabeye dayanılarak bu yapının XVII.yüzyılda yapıldığı anlaşılmaktadır.

Bugünkü cami mimari yönden herhangi bir özellik taşımamaktadır.Cami dikdörtgen planlı ve tek kubbeli olup, betonarme karkas tekniğinde yapılmıştır. Yalnızca eski caminin minare kaidesi korunmuştur.

Yalı Camisi (Çalık Ahmet Camisi) (Merkez)​

Kocaeli Buğday Meydanı’nda bulunan bu camiyi, İzmit Vakıflar Müdürlüğü Hayrat Kütüğündeki bilgilerden öğrenildiğine göre Çalık Ahmet 1907 yılında yaptırmıştır. Kitabesi bulunmamaktadır.

Dikdörtgen planlı cami kagir olup, üzeri ahşap bir çatı ile örtülüdür. Caminin duvar köşeleri, kemerli pencereleri ve giriş kapısı tuğladan yapılmıştır. Sağ tarafındaki minare kesme taş kaide üzerine yuvarlak gövdeli ve tek şerefelidir.

Yumurtacı Camisi (Merkez)​

Kocaeli Hacı Kadın Mahallesi’nde bulunan bu caminin kitabesi bulunmamaktadır. Vakıf kayıtlarında Hacı kadın tarafından yaptırıldığı yazılı ise de bu kadının kim olduğu bilinmemektedir. Mimarı konusunda da bir bilgiye rastlanmamıştır.

Dikdörtgen planlı cami ahşap çatılıdır. Sonraki dönemlerde önüne bir son cemaat yeri eklenmiştir. Haziresindeki mezar taşları toplanarak kaldırılmıştır. Ahşap minareli olup, bugünkü durumu ile mimari özellik taşımamaktadır.

Tepecik Mescidi (Merkez)​

Kocaeli Tepecik Mahallesi, Cami Sokak’ta bulunan bu caminin kitabesi bulunmadığından yapım tarihi ve banisi bilinmemektedir.

Dikdörtgen planlı olan cami, yarı kagir yarı moloz taştan yapılmıştır. Üzeri ahşap çatı ile örtülüdür. Son cemaat yerinin üstü meşruta olarak kullanılmaktadır.

Zıbıncı Mescidi (Merkez)​

Kocaeli Hacı Hasan Mahallesi’nde bulunan bu caminin kitabesi bulunmadığından yapım tarihi ve banisi bilinmemektedir. İzmit Vakıflar Müdürlüğü’nde bu caminin Zibani Hacı Hasan tarafından yaptırıldığı yazılıdır. Ayrıca Ressam Besim’in 1934 yılında yapmış olduğu yağlıboya bir resimde bu mescit görülmektedir.

Mescit dikdörtgen planlı olup, taş temeller üzerine kagir olarak yapılmıştır. Üzeri ahşap çatı ile örtülüdür. Minaresi çinko kaplı olup, çatı üzerinden çıkmaktadır. Mimari yönden herhangi bir özelliği bulunmamaktadır.

Çoban Mustafa Paşa Camisi (Gebze)​

Kocaeli Gebze ilçesi Gölcükönü Meydanı, Bağdat Caddesi ile Küçük Yazı Sokağı, Çömlekçi Bayırı ve Odunkapısı sokakları arasında bulunan Çoban Mustafa Paşa Külliyesi’nin bir bölümünü oluşturan cami, Çoban Mustafa Paşa tarafından yaptırılmıştır.

Çoban Mustafa Paşa Külliyesi’nin ve caminin yapım tarihi ve mimarı tartışmalıdır. Mimar Sinan’ın eserlerinin listesini veren Tuhfetü’l Mimarin’de cami, imaret ve medresenin ismi geçmektedir. Cami ve medresenin kapıları üzerinde 1523-1524 tarihleri yazılı ise de Mimar Sinan 1521’de Belgrat, 1522’de Rodos seferine katılmıştır. Prof.Dr.Metin Sözen yapı topluluğunun tasarım ve uygulamasının tamamen Mimar Sinan tarafından yapılmasının güç olacağını belirtmektedir. Büyük olasılıkla yapı topluluğunun planlarını Mimar Sinan düzenlemiş, uygulamasını da Mimar Hüssam Ağa yapmıştır.

Cami, Klasik Osmanlı mimarisinin özgün örneklerinden birisidir. Bezemelerindeki Memluk etkisi, Çoban Mustafa Paşa’nın Mısır’la olan bağlantısına ve orada yapmış olduğu görevden kaynaklanmaktadır.

Caminin girişi önünde beş kubbeli bir son cemaat yeri bulunmaktadır. Buradaki mukarnas başlıklı altı porfir sütun sivri kemerlerle birbirine bağlanmıştır. Ortadaki bölüm diğerlerinden daha yüksek tutulmuş ve camiye giriş daha görkemli bir hale getirilmiştir. Caminin son cemaat yerine açılan pencerelerindeki kiremit renkli mermer söveler, küfi yazılar ve duvar panoları Memluklu sanatının etkisini açıkça göstermektedir. Giriş kapısı 1.53x2.92 m. ölçüsünde yüksek görünümlü, mermer söveli ve mukarnas dolguludur. Burada iki satır halinde sülüs yazılı bir kitabe bulunmaktadır. Bu kitabenin mealen anlamı şöyledir:

“Bu Allah’ın halifesi Sultan Süleyman han bin Sultan Selim Han, Allah hayatını, saltanatını ebedi kılsın. Bu ikisinin veziri bina ve inşaatın sahibi Mustafa Paşa tarafından tamir edilmiş bir imarettir. Güzellik ve parlaklık sahibi olduğundan tarihi hayren hasena 930 (1523)”.

Cami 14.55x14.55 m. ölçüsünde kare planlı olup, üzeri dört trompun taşıdığı 24 m. yüksekliğinde, 14 m. çapında bir kubbe ile örtülmüştür. Trompların içleri istiridye kabuğu görünümünde yivlerle süslenmiş olup, bunların altlarına stalaktitli üçgenler yerleştirilmiştir. Ayrıca kubbe çevresinde tek sıra halinde stalaktit dizilerinin birbirini izlediği görülmektedir. Duvarlar taş kaide üzerinde kesme taş ve tuğla dizilerinin peş peşe sıralanmasından meydana gelmiştir.

Caminin içerisi her duvarda dörder, kasnakta da sekiz olmak üzere yirmi dört pencere ile aydınlatılmıştır. Mihrap beş köşeli, mermer bir niş şeklinde olup, mukarnaslarla son bulur. Ayrıca mukarnaslardan oluşmuş bir bordür mihrabı çepeçevre kuşatmıştır. Mihrap nişindeki kufi levhalar buraya ayrı bir görünüm kazandırmıştır. Mihrap nişindeki bezeme, dışındaki ince bordür ve üçgen boşluklar siyah renkte macunla doldurulmuş ve böylece farklı bir görünüm elde edilmiştir. Mihrabın sağında yer alan minber, mermerden yapılmış, yan korkulukları geometrik geçmelerle bezenmiştir. Mihrabın üçgen alınlıklarında yer yer yıldızlara yer verilmiş, çokgenler ve zincirlerden oluşmuş motifler kompozisyonu tamamlamıştır.

Caminin içerisindeki ve son cemaat yerindeki mermer kaplamaları Çoban Mustafa Paşa Mısır’dan getirtmiştir. Bu mermer levhalardan ötürü de cami, Kahire’deki Sultan Hasan Medresesi (1356-1362), Kahire Şeyh Melik Müeyyed Camisi (1413-1420), Ebubekir İbn-i Mashar Medresesi (1479-1480), Kahire Gavri Medresesi (1503), Süleyman Paşa Camisi (1528-1529) ve Sultan el-Burdayn (1616-1626) camileri ile çok yakın benzerlikler göstermektedir.

Çoban Mustafa Paşa Camisi’nin ahşap işçiliği de yapıya ayrı bir görünüm kazandırmıştır. Kapı ve pencere kanatlarında çok kanatlı, yıldız şekilli lüle taşından kakmalar bulunmaktadır. Ayrıca bunların üzerine de çeşitli kitabeler yazılmıştır.

Çoban Mustafa Paşa Camisi’nin kalem işlerinde orijinal örneklere yer yer rastlanırsa da bunların büyük çoğunluğu geç devirlere ve Vakıflar Genel Müdürlüğü’nün 1950’li yıllardan sonraki onarımlarında yapılmıştır. Orijinal kalem işleri müezzin mahfili ile alt sıra pencerelerin tavanlarında görülmektedir. Buradaki motiflerde kırmızı ve altın yaldız çok bol kullanılmış ve çiçekli bezemelere de geniş yer verilmiştir.

Caminin minaresi XVI.yüzyıla tarihlendirilmektedir. Kesme taş kaide üzerine yuvarlak gövdeli olup, şerefesinin altı stalaktit ile kaplıdır.

Sultan Hamit Camisi (Gebze)​

Kocaeli Gebze ilçesi, Tavşancıl’da bulunan cami, halk arasında Aşağı Cami olarak tanınmıştır. Tavşancıl’ın en eski camilerinden olup, ne zaman yapıldığı ve banisinin kim olduğu bilinmemektedir.

XX.yüzyılın ilk yıllarında harap olan bu caminin onarımı Sultan II.Abdülhamit’e verilen bir dilekçe ile istenmiş, bunun üzerine Sultan II.Abdülhamit mali desteği sağlamış ve cami yenilenmiştir. Bu onarım çalışması sırasında eski caminin kitabesi korunamamıştır. Sultan II.Abdülhamit’in yeniden yaptırdığı bu cami, minaresi dışında tamamen yenilenmiştir. Bu bakımdan da özelliğini yitirmiştir.

Bugünkü cami kare planlı olup, üzeri kubbe ile örtülmüştür. Caminin eski ahşap minaresi ile asma kattaki 1901 tarihine ait perdeleri de korunmuştur. Minberi yapıldığı devrin özelliklerini yansıtmaktadır. Mihrabın bezemesini padişahın Yıldız Sarayı’ndan gönderdiği İtalyan ressam yapmıştır. Bunların yanı sıra cami içerisindeki yazı levhaları da orijinaldir.

Bu cami Kurtuluş Savaşı sırasında bazı trajik olaylara sahne olmuştur. 15 Ekim 1920’de tavşancıl’ı işgal eden Yunanlılar ilçenin ileri gelen ve eli silah tutan erkekleri burada toplayarak işkence yapmışlardır.

Karabakkal Mescidi (Merdivenli Cami) (Gebze)​

Kocaeli Gebze ilçesi Sultan Orhan Mahallesi’nde bulunan bu cami, XV.yüzyılda yaptırılmıştır. Kitabesi bulunmadığından banisi ve yapım tarihi kesinlik kazanamamıştır. Cami üç katlı olduğundan ve katlara merdivenle çıkılmasından ötürü Merdivenli Cami ismi ile tanınmıştır.

Dikdörtgen planlı cami ahşap çatılıdır. Yanında tek şerefeli minaresi bulunmaktadır.

Orhan Gazi Camisi (Gebze)​

Kocaeli Gebze ilçesi Menzilhane Mahallesi’nde bulunan Orhan Gazi Camisi’nin kitabesi günümüze ulaşamamıştır. Başbakanlık Arşivindeki kayıtlarda 1328 yılında caminin yapımına başlanıldığı öğrenilmiştir. Ayrıca Ekrem Hakkı Ayverdi’nin değindiği Kocaeli il tahrir defterlerinde bununla ilgili kayıtlar bulunmaktadır:

“Karye-i Danişmend Virani Tabi-i Orhan Bey taberesah ü Gebuze Camisine vakfetmiş Padişahımız sizce lehu enseranhu_Hazretleri Muhyiddin nam kimesneye saduka idüp eline Hükm-i Hümayun virmiş deyu cem’i gün bir cüz Kur’anı- Azim ve sure-i En’amdan bir aşar okuya...”

Bu kayıtlardan öğrenildiğine göre, bir köyün gelirine bir cüz okunması karşılık tutulmaktadır. Ayrıca diğer görevliler için ayrılmış birkaç köy de haşiyede belirtilmiştir. Caminin vakfiyesinde de “Gekbuse kasabasında merhum ve mağfurun Sultan Orhan Cami-i Şerif-i Vakfı” başlığı altında görevlerini gösteren kayıtlar vardır.

Sultan Orhan Camisi’nin yapımında çevredeki Bizans yapılarının mimari kalıntılarından yararlanılmıştır. Kaynaklar bu konuda bilgi vermemesine rağmen caminin bir Bizans kilisesi üzerinde, onun mimari parçalarından yararlanılarak yapıldığı da yazılıdır. Nitekim cami avlusunda Bizans dönemine tarihlenen sütun başlıkları, su haznesi olarak kullanılan Grekçe yazılı lahit ve antik parçalar dikkati çekerse de bunlar çevreden toplanmış mimari elemanlardan başka bir şey değildir. Cami erken Osmanlı mimari özelliklerini yansıtmakta olup, bir Bizans yapısının temelleri üzerinde ve onun plan düzeninden yola çıkıldığını göstermekten de çok uzaktır.

Cami 12.30x12.30m ölçüsünde kare planlı bir yapıdır. Yapımında moloz taş ve yer yer tuğla hatıllar kullanılmıştır. İbadet mekanının üzeri tromplu, sekiz köşeli kasnağın taşıdığı basık bir kubbe ile örtülmüştür. Kasnağın çevresinde pencereler sıralanmıştır. İçerisinin aydınlatmasını duvarların her birinde altlı üstlü ikişer pencere sağlamıştır. Kıble duvarının ortasında yarım yuvarlak niş görünümündeki mihrabın özelliği bulunmamaktadır. Günümüzde mihrap badana edilmiş ve orijinalliğinden uzaklaşmıştır. Minber ise XIX. yüzyıla tarihlendirilmektedir.
İç mekanda bezeme olarak yalnızca kubbe kasnağında yazı frizi vardır. Ancak bu friz 1775 yılında yapılan onarım sırasında buraya yazılmıştır.

Caminin içerisinde ilgi çekici ağaç işçiliği örnekleri bulunmaktadır. Özellikle batı duvarı ve minare yanındaki meşe ağacından tek parça halindeki pencere kapakları Erken Osmanlı ağaç işçiliğinin tipik örneklerindendir. Bu kapakların oymalı demir çivileri, dövme çivileri, dövme çengelleri ahşabın yanı sıra maden sanatının da güzelliğini ortaya koymaktadır. Kapaklarının her kanadının üzerinde dikdörtgen çerçeveler içerisine alınmış kabartma sülüs yazılı ayetler dikkati çekmektedir. Bunların orta kısımlarında madalyonlar içerisinde bitki motifli, altışar kenarlı yıldızlar yerleştirilmiştir.

Caminin kuzey-doğu köşesine yerleştirilen minarenin kaidesi moloz taştan, gövdesi, şerefesi tuğladan yapılmıştır. Orijinal kaide üzerindeki gövde daha geç yıllara tarihlendirilmektedir. Minarenin Orijinal kaidesi caminin alt sıra pencerelerine kadar yükselmektedir.

İlyas Bey Camisi (Gebze)​

Kocaeli Gebze ilçesi, Menzilhane Mahallesi’nde, Orhan Gazi Camisi’nin yakınındaki İlyas Bey Camisi’ni Akçakoca’nın oğlu İlyas Çelebi 1323 yılında yaptırmıştır. Caminin yanına zaviye ile sıbyan mektebi de yaptırmış olmasına rağmen onlar günümüze ulaşamamıştır.
İlyas Bey Camisi zamanla harap olmuş, yıktırılmış ve yerine mimari değeri olmayan bir cami yapılmıştır.

İlsa bey Camisi’nin orijinal durumu ile ilgili yeterli bilgi bulunmamaktadır. Eski camiden yalnızca minaresi günümüze gelebilmiştir.

Bugünkü cami dikdörtgen planlı olup, üzeri çatı ile örtülmüştür. Giriş kapısı üzerinde sülüs yazıyı kitabede caminin yapımı ile ilgili bir bilgi bulanmamaktadır. İbadet mekanı son derece basit olup içerisi beyaz badanalıdır. Duvarlarında altlı üstlü ikişer pencere bulunmaktadır. Bu pencerelerden alt sıradakiler dikdörtgen söveli üst sıradakiler kemerli ve alçı şebekelidir. Avluda yakın tarihlerde yapılmış bir şadırvan, kuyu bileziği ve bir de eski mezar taşı bulunmaktadır.
 

KıRMıZı

TeK BaşıNa CUMHURİYET
V.I.P
Çoban Mustafa Paşa Türbesi (Merkez)

Çoban Mustafa Paşa Külliyesinin içerisinde bulunan Çoban Mustafa Paşa’nın Türbesi caminin güneyinde, diğer yapılardan bir duvar ile ayrılan hazirenin içerisinde bulunmaktadır. Türbe içerisinde yalnızca Çoban Mustafa Paşa’nın mezarı bulunmaktadır.Külliye 1523-1524 tarihleri arasında yapılmıştır. Çoban Mustafa Paşa 1579 tarihinde, Viyana Seferi sırasında ölmüş, Gebze’de ölümünden önce yapılan türbesine gömülmüştür.

Türbe Klasik Osmanlı Türbe Mimarisinin tipik örneklerindendir. Kesme taştan sekizgen planlıdır. Üzeri sekizgen bir kasnağın taşıdığı bir kubbe ile örtülmüştür. Bu kubbe küçük pandantifli olup üç sıra halinde mukarnas dizileri de kubbe ile eteğini oluşturulmuştur. Türbenin içerisi alt sıra pencerelerin üzerine kadar çinilerle kaplanmıştır. İç mekan giriş cephesi dışında altlı üstlü her kenarda ikişer pencere ile aydınlatılmıştır. Bunlardan alt sıra pencereler mermer söveli ve dikdörtgen, üst sıra ise sivri kemerli alçı şebekelidir.
Türbenin girişi zemindn0.75 m. yükseklikte bir girişi vardır. Üzeri ayaklar ve türbe duvarı arasındaki kirişlere atılmış eğimli bir çatı ile örtülmüştür. Türbe girişi kırmızı ve beyaz renkte alternatif sıralamış taş dizileri ile görkemli bir görünümü vardır. Sivri kemerli, Bursa kemerli bir kapı ve kemerlerle giriş oluşturulmuştur.


Malkoçoğlu Mehmet Bey Türbesi (Gebze)

Kocaeli, Gebze ilçesinin güneyinde, Belediyenin arkasında bulunan Malkoçoğlu Mehmet Bey’in türbesi günümüze ulaşamamıştır. Eski İstanbul yolunun Gebze’ye giriş yolu üzerindeki mezarlığın yaklaşık otuz yıl önce ortadan kaldırılmasıyla birlikte bu türbe de yıkılmıştır.Ancak mezarın yeri bilinmektedir.

Türbe açık kümbet şeklinde olup kitabesi Halil Edhem tarafından yayınlanmış, rölövesi de Y.Mimar Hasan Ergezen tarafından çizilmiştir. Kitabesi günümüze gelememiş, çalınmıştır. Buna dayanılarak Malkoçoğlu Mehmet Bey türbesi hakkında bilgi sahibi olunmaktadır. Kitabesine dayanılarak türbe, İstfafanos isimli bir Bizanslı tarafından yaptırılmıştır.

Türbe 6.00x6.00 m. ölçüsünde kare planlı bir yapı olup üzeri Osmanlı Mimarisinde ender görülen sivri bir külahla üzeri örtülmüştür.Türbenin köşelerinde L şeklinde yığma ayaklar, bunların ortasında ortasında birer mermer sütun yer almıştır. Sütunlar ve ayaklar yuvarlak kemerlerle birbirlerine bağlanmış, üzeri de tuğladan düz bir kasnak ve sivri konik külahla örülmüştür.

Türbenin ortasındaki iki sandukadan biri 1385’de ölen Malkoçoğlu Mehmed Bey’in, diğerinin kim ait olduğu bilinmemektedir. Türbeyi Mehmet Bey’in babası Malkoçoğlu yaptırmıştır.


İlyas Çelebi Türbesi (Gebze)

Kocaeli, Gebze ilçesi, Menzilhane Mahallesi’nde İlyas Çelebi Camisi’nin avlusunda bulunan Türbe, XIV. Yüzyılın ilk yarısında yaptırılmıştır. Uzun süre içerisinde pek çok onarıma uğraya türbe orijinal durumunu yitirmiştir. Türbe içerisindeki bir kitabeden İlyas Çelebi’nin torunlarından Şıkk-ı Evvel Defterdar Hasan Bey’in cami ile birlikte türbeyi de 1776’da onardığı öğrenilmektedir.


Horasanlı Şeyh Kudbeddin Çelebi Türbesi (Gebze)

Kocaeli, Gebze ilçesinde, Çarşısı içerisinde Horasanlı Şeyh Kudbeddin’in türbesi bulunmaktadır. Kudbeddin Bey Gebze kadısı Feyzullahzade Kemalettin Bey’in oğludur. Türbenin ne zaman ve kimin tarafından yaptırıldığı kesinlik kazanamamıştır. Yaygın bir söylentiye göre Şeyh Kudbeddin Timur’un orduları ile birlikte Anadolu’ya gelmiş ve Gebze’de ölmüştür.

Selçuklu Türbeleri üslubundaki türbenin XIV-XV yüzyılda yapıldığı mimari üslubundan anlaşılmıştır. Moloz taştan kare planlı olarak yapılmış, üzeri de basık bir kubbe ile örtülmüştür. Türbenin altında mumyalığı vardı. Türbenin kuzey girişinde kapısı ve diğer kenarlarda da birer penceresi bulunuyordu.

Türbe, İsmet Paşa Caddesinin 1070 yılında açılışı sırasında yıkılarak ortadan kaldırılmıştır.


Kadı Feyzullah Bey Türbesi (Gebze)
Kocaeli Gebze ilçesinin güneydoğusunda E-5 karayolunun kenarında bulunan türbenin yapım tarihi bilinmemektedir. Feyzullah Bey’in 1451 yılında ölümünden sonra ailesi tarafından yaptırılmıştır. Büyük olasılıkla da büyük torunu Kudbeddin Çelebi tarafından yaptırılmıştır.

Türbe moloz taştan yapılmış olup 13.50x15.95 m. ölçüsünde dikdörtgen planlıdır. Türbenin üzeri ahşap bir çatı ile örtülüdür.Yakın tarihlerde Gebze Belediyesi tarafından onarılmıştır.


Akçet Dede Türbesi(Gebze)

Kocaeli Gebze ilçesi Denizli Köyü’ne yaklaşık 2 km. uzaklıkta Akçet Dede Türbesi bulunmaktadır. Akçet Dede’nin kim olduğu konusunda bir bilgi bulunmamaktadır.

Türbe kare planlı olup Erken Osmanlı döneminde yapıldığı sanılmaktadır. Üzeri piramidal konik bir çatı ile örtülüdür. Çeşitli dönemlerde yapılan onarımlarla özelliğini yitirmiştir.


Sultan Baba Türbesi (Gölcük)

Kocaeli Gölcük ilçesi, Değirmendere Örçün Köyü’nde bir tepe üzerinde bulunan Sultan Baba Türbesi’nin Osmanlı dönemine ait olduğu sanılmaktadır. Sultan Baba Halveti Tarikatı’nın Şemsi kolunun bir üyesidir. Türbe içerisindeki sandukada 1787 yılına ait bir berat bulunmaktadır.

Türbenin girişinde bir de haziresi bulunmakta olup, buradaki en eski mezar taşı 1879 tarihlidir. Moloz taştan yapılan türbenin mimari bir özelliği bulunmamaktadır. Dikdörtgen planlı türbenin iki uzun kenarında dikdörtgen söveli ikişer penceresi vardır. Üzeri ahşap bir çatı ile örtülüdür. Değişik dönemlerde yapılan onarımlar nedeniyle özelliğinden uzaklaşmıştır.
 

KıRMıZı

TeK BaşıNa CUMHURİYET
V.I.P

Pertev Mehmet Paşa Külliyesi (Merkez)​

Kocaeli Yeni Cuma Mahallesi’nde, eski İstanbul-Ankara Karayolunun yanında bulunan Pertev Mehmet Paşa Külliyesi, halk arasında Yeni Cuma Camisi olarak da tanınmaktadır. Külliye cami, imaret, hamam, kervansaray, sıbyan mektebi ve çeşmeden meydana gelmiştir. Hamam caminin kuzeybatısında, imaret batıda, kervansaray ise güneybatıda bulunuyordu. Kervansarayın güneydoğusunda ise dükkanlar sıralanmıştı.

XX.yüzyılın ikinci yarısında yapı topluluğunun ortasından bilinçsizce açılan Yeni Cuma Sokağı (Pertev Paşa Sokağı) yapı topluluğunun ikiye ayrılmasına neden olmuştur. Cumhuriyet döneminde Kocaeli’nin yeniden düzenlenmesi sırasında önce Hermann Yansen, sonra da Prof. Kemal Ahmet Aru’nun imar planları ile külliyenin etrafı açılmış ve yapı topluluğunun daha görkemli bir görünüm kazanmasına neden olunmuştur. Ne var ki, bu çalışmalar sırasında külliyenin hamamı ile kervansarayı tümüyle yıkılmış, sıbyan mektebi orijinalliğini yitirmiştir.

Pertev Mehmet Paşa Külliyesi, vasiyeti uyarınca Kethüdası Sinan Ağa tarafından Mimar Sinan’a yaptırılmıştır. Paşa’nın ölümünden sonra 1572’de caminin temelleri atılmış, yapı topluluğu 1579’da tamamlanmıştır. Külliye moloz taştan üzeri harpuştalı ve pencereli bir avlu duvarı ile çevrelenmiştir. Üç ayrı girişi olan avlu kapılarından kervansarayın bulunduğu yöne “Cami-i Şerifi Pertev Paşa sene 987 (1579)” kitabesi yerleştirilmiştir. Külliyenin avlusu iki kısımdan meydana gelmiştir. Bunlardan bir tanesi son cemaat yerinin önünde, diğeri de mihrap yönündedir. Her iki avlu birbirlerinden bir duvar ile ayrılmıştır.

Cami:​

Yapı topluluğunun merkezinde bulunan cami kareye yakın dikdörtgen planlı olup, üzeri merkezi bir kubbe ile örtülmüştür. Kubbeye geçisi sağlayan tromplar caminin dışında, üst örtüsünde kendini açıkça belli etmektedir. Merkezi kubbe yarım kubbelerle takviye edilmiştir. Kubbe kasnağını çepeçevre kuşatan 24 adet ve yan duvarlarda ise mihrap duvarında dörderden 12, ikisi son cemaat yerine bakan toplam 14 pencere ile ibadet mekanı son derece güzel biçimde aydınlatılmıştır. İbadet mekanında çiniye yer verilmeyişi, o dönem yapıları içerisinde karşılaşılmayan bir örnektir. Caminin pencere aralarında yazı frizleri ve kalem işleri bulunmaktadır. Bu kalem işlerinde hatayi ve rumilere geniş yer verilmiştir. Camideki mermer işlerinin yanı sıra ahşap işçiliği de ileri bir düzeydedir.

Mermer mihrap ve minberi geometrik bezemelerle kaplıdır. Bunların üzerindeki stalaktitler ve geometrik bezeme son derece güzel işlenmiş olup, diğer Osmanlı minberlerinde karşılaşılmayacak kadar farklı ve ince bir işçilik göstermektedir.

Caminin batı duvarında ana giriş kapısı bulunmaktadır. Giriş kapısının bulunduğu duvar diğer üç cephe duvarından daha önce yapılmış olduğundan caminin ibadet mekanına doğru iki dayanak ile takviye edilmiştir. Bunlar birbirleri ile ve duvarlara kemerlerle bağlanmış, üç küçük eyvan meydana getirilmiştir. Böylece kapının üzerinde ikinci bir kat, müezzin mahfili ile maksureler oluşturulmuştur. Caminin portali stalaktitli olup, çevresi mermer frizlerle kuşatılmıştır. Caminin son cemaat yeri stalaktit başlıklı dört mermer sütun ve iki müstakil ayaktan meydana gelmiş olup, üzeri üç kubbe ve iki beşik tonoz ile örtülüdür. Son cemaat yerinde ayrıca ahşap çatılı bir de galeri vardır.

Avlunun ortasında piramidal çatılı on iki köşeli bir şadırvan bulunmaktadır. Avlunun güneybatısına da iki bölümden oluşan bir çeşme yerleştirilmiştir.

Sıbyan Mektebi:​

Cami avlusunun kuzeybatısında bulunan kare planlı tuğla derzli, köfeki taşından yapılmış olan sıbyan mektebi günümüzde çocuk kütüphanesi olarak kullanılmaktadır.

Sıbyan Mektebi basit bir salon ve giriş kapısı üzerinde fevkani bir muallim odası ile üzeri kapalı bir verandadan meydana geliyordu. Yakın tarihlere kadar buradaki muallim odasının ayak temellerine ait izler duruyordu. Yapının eski cephesinde iki kat halinde pencerelerin bulunduğu kaynaklardan öğrenilmektedir.

Hamam:​

Külliyenin hamamı çifte hamam plan düzenine göre yapılmıştır. 1922 yılında harap olduğu görülen hamamın 1940’lı yıllara kadar temelleri ile sıcaklık kısmına ait kemerleri görülüyordu. O yıllarda dikdörtgen planlı soyunmalık kısmı tamamen yıkılmıştı. Bunun da nedeni duvarlarının ince ve çatısının ahşap oluşundan kaynaklanmaktadır. Hamamdan günümüze herhangi bir iz gelmemiştir.

İmaret:​

Moloz taştan yapılmış olan imaretin üzeri ahşap bir çatı ile örtülü idi. Yalnızca yemek pişirilen yer ve bacaların üzeri tuğladan örtülmüştü. İmaretin duvarlarında küçük mazgal pencereler ile nişler bulunuyordu.

Kervansaray:​

Yapı topluluğunun kervansarayının duvar kalıntıları 1940’lı yıllara kadar gelmiş, ondan sonra da yok olmuştur. Y.Mimar Ali Saim Ülgen’den öğrenildiğine göre; kervansarayın cümle kapısı çift şekilde idi. Yapı güneybatı-kuzeydoğu yönünde dikdörtgen planlı idi. Dış duvarlarında on kagir dükkandan meydana gelen bir çarşı bulunuyordu. Kervansaray 25 ocaklı olup, üzeri ahşap bir çatı ile örtülü idi. Bu çatıyı üç sıra halinde altışardan on sekiz ahşap direk taşıyordu.

Çoban Mustafa Paşa Külliyesi (Gebze)​

Kocaeli Gebze ilçesi Gölcükönü Meydanı, Bağdat Caddesi ile Küçük Yazı Sokağı, Çömlekçi Bayırı ve Odunkapısı sokakları arasında bulunan Çoban Mustafa Paşa Külliyesi, Kanuni Sultan Süleyman döneminde yapılmış en büyük külliyelerden birisidir. Yapı topluluğu cami, medrese, imaret, kütüphane, dergah, kervansaray, türbe ve paşa odalarından meydana gelmiştir.

Çoban Mustafa Paşa’nın asıl ismi Gazi Mustafa Bin Abdülkerim olup, Kapucubaşı görevinde bulunmuş, 1571’de ikinci Vezirliğe, 1522’de de Mısır Beylerbeyliği’ne getirilmiştir. Kanuni Sultan Süleyman’ın kız kardeşi Hafsa Sultan ile evlenmiş Belgrat, Rodos seferlerine katılmış, 1529’da Viyana seferine gitmek üzere iken ölmüştür. Gebze’deki külliyesinin bir bölümünü oluşturan türbesine gömülmüştür.

Çoban Mustafa Paşa Külliyesi’nin yapım tarihi ve mimarı tartışmalıdır. Mimar Sinan’ın eserlerinin listesini veren Tuhfetü’l Mimarin’de cami, imaret ve medresenin ismi geçmektedir. Cami ve medresenin kapıları üzerinde 1523-1524 tarihleri yazılı ise de Mimar Sinan 1521’de Belgrat, 1522’de Rodos seferine katılmıştır. Prof.Dr.Metin Sözen yapı topluluğunun tasarım ve uygulamasının tamamen Mimar Sinan tarafından yapılmasının güç olacağını belirtmektedir. Büyük olasılıkla yapı topluluğunun planlarını Mimar Sinan düzenlemiş, uygulamasını da Mimar Hüssam Ağa yapmıştır. Evliya Çelebi de bu konuda; “Bu camiyi Süleymaniye Cami-i Şerifi’ni yapan Koca Mimar Sinan’ın başhalifesi Hüssam Kalfa büyük bir maharet ve üstatlıkla yapıp, şirin ve ince fenlerinde büyük sanatını göstermiştir” demektedir.

Yapı topluluğu 117.00x106.10 m. ölçüsünde geniş bir alanı kaplamaktadır. Yapı topluluğunun avlusuna dört ayrı kapıdan girilmektedir. Külliyenin asıl girişi Kütüphane altında olup, Gölcükönü Meydanı, kervansaray yönünde imaret ile türbe avlusu arkasından da içeriye girilmektedir. Bunlardan Gölcükönü Meydanı’ndaki giriş üzerinde Sultan II.Abdülhamit’in tuğrası ile onarım kitabesi bulunmaktadır.

Cami avlusunun arkasında daha geniş ikinci bir avlu olup, buraya türbe avlusu ismi verilmiştir. Bu şekildeki arka avlulu plan şeması daha sonraki yıllarda Kocaeli Pertev Paşa Külliyesi’nde Mimar Sinan tarafından yenilenmiştir.

Çoban Mustafa Paşa, külliyesine zengin vakıflar da tesis etmiştir. Gebze’de 98 dükkan, başhane, bozahane ve bir aşçı dükkanı vakfetmiştir. Ayrıca vakfiyesinde külliyenin padişahın temlik ettiği geniş bir arazide kurulduğu yazılı olup, sınırları tüm ayrıntıları ile belirlenmiştir.

Cami:​

Yapı topluluğunun ortasında yer alan cami, Klasik Osmanlı mimarisinin özgün örneklerinden birisidir. Bezemelerindeki Memluk etkisi, Çoban Mustafa Paşa’nın Mısır’la olan bağlantısına ve orada yapmış olduğu görevden kaynaklanmaktadır.

Caminin girişi önünde beş kubbeli bir son cemaat yeri bulunmaktadır. Buradaki mukarnas başlıklı altı porfir sütun sivri kemerlerle birbirine bağlanmıştır. Ortadaki bölüm diğerlerinden daha yüksek tutulmuş ve camiye giriş daha görkemli bir hale getirilmiştir. Caminin son cemaat yerine açılan pencerelerindeki kiremit renkli mermer söveler, küfi yazılar ve duvar panoları Memluklu sanatının etkisini açıkça göstermektedir. Giriş kapısı 1.53x2.92 m. ölçüsünde yüksek görünümlü, mermer söveli ve mukarnas dolguludur. Burada iki satır halinde sülüs yazılı bir kitabe bulunmaktadır. Bu kitabenin mealen anlamı şöyledir:

“Bu Allah’ın halifesi Sultan Süleyman han bin Sultan Selim Han, Allah hayatını, saltanatını ebedi kılsın. Bu ikisinin veziri bina ve inşaatın sahibi Mustafa Paşa tarafından tamir edilmiş bir imarettir. Güzellik ve parlaklık sahibi olduğundan tarihi hayren hasena 930 (1523)”.

Cami 14.55x14.55 m. ölçüsünde kare planlı olup, üzeri dört trompun taşıdığı 24 m. yüksekliğinde, 14 m. çapında bir kubbe ile örtülmüştür. Trompların içleri istiridye kabuğu görünümünde yivlerle süslenmiş olup, bunların altlarına stalaktitli üçgenler yerleştirilmiştir. Ayrıca kubbe çevresinde tek sıra halinde stalaktit dizilerinin birbirini izlediği görülmektedir. Duvarlar taş kaide üzerinde kesme taş ve tuğla dizilerinin peş peşe sıralanmasından meydana gelmiştir.

Caminin içerisi her duvarda dörder, kasnakta da sekiz olmak üzere yirmi dört pencere ile aydınlatılmıştır. Mihrap beş köşeli, mermer bir niş şeklinde olup, mukarnaslarla son bulur. Ayrıca mukarnaslardan oluşmuş bir bordür mihrabı çepeçevre kuşatmıştır. Mihrap nişindeki kufi levhalar buraya ayrı bir görünüm kazandırmıştır. Mihrap nişindeki bezeme, dışındaki ince bordür ve üçgen boşluklar siyah renkte macunla doldurulmuş ve böylece farklı bir görünüm elde edilmiştir. Mihrabın sağında yer alan minber, mermerden yapılmış, yan korkulukları geometrik geçmelerle bezenmiştir. Mihrabın üçgen alınlıklarında yer yer yıldızlara yer verilmiş, çokgenler ve zincirlerden oluşmuş motifler kompozisyonu tamamlamıştır.

Caminin içerisindeki ve son cemaat yerindeki mermer kaplamaları Çoban Mustafa Paşa Mısır’dan getirtmiştir. Bu mermer levhalardan ötürü de cami, Kahire’deki Sultan Hasan Medresesi (1356-1362), Kahire Şeyh Melik Müeyyed Camisi (1413-1420), Ebubekir İbn-i Mashar Medresesi (1479-1480), Kahire Gavri Medresesi (1503), Süleyman Paşa Camisi (1528-1529) ve Sultan el-Burdayn (1616-1626) camileri ile çok yakın benzerlikler göstermektedir.

Çoban Mustafa Paşa Camisi’nin ahşap işçiliği de yapıya ayrı bir görünüm kazandırmıştır. Kapı ve pencere kanatlarında çok kanatlı, yıldız şekilli lüle taşından kakmalar bulunmaktadır. Ayrıca bunların üzerine de çeşitli kitabeler yazılmıştır.

Çoban Mustafa Paşa Camisi’nin kalem işlerinde orijinal örneklere yer yer rastlanırsa da bunların büyük çoğunluğu geç devirlere ve Vakıflar Genel Müdürlüğü’nün 1950’li yıllardan sonraki onarımlarında yapılmıştır. Orijinal kalem işleri müezzin mahfili ile alt sıra pencerelerin tavanlarında görülmektedir. Buradaki motiflerde kırmızı ve altın yaldız çok bol kullanılmış ve çiçekli bezemelere de geniş yer verilmiştir.

Caminin minaresi XVI.yüzyıla tarihlendirilmektedir. Kesme taş kaide üzerine yuvarlak gövdeli olup, şerefesinin altı stalaktit ile kaplıdır.

Cami avlusunun ortasında bulunan şadırvan mermer bir havuzun çevresinde kare kesitli altı ahşap direğin taşıdığı çatı ile örtülüdür. Ahşap sütunlar arasında abdest alanlar için oturma sekileri yerleştirilmiştir.

Medrese:​

Çoban Mustafa Paşa Külliyesi’nin güneydoğu kanadını oluşturan medrese, caminin solundaki Şeftali Kısığı Sokağı ile dış avlu arasında yer almaktadır. Klasik Osmanlı üslubunda yapılan, üç tarafı revaklarla çevrili medresenin üç ayrı giriş kapısı vardır. Bunlardan ikisi kuzey, diğeri de güney cephesindedir.

Medrese 15.00x10.40 m. ölçüsünde dikdörtgen planlı olup, baklava başlıklı sütunların oluşturduğu bir revak avluyu çepeçevre dolaşmaktadır. Bunların arkasında ise medrese hücreleri yer almaktadır. Medresenin tümü moloz taş ve tuğla duvarlı olup, on yedi hücresi bulunmaktadır. Bu hücreleri örten kubbeler tuğladandır. Medrese hücrelerinden daha görkemli olan dershane, kare planlı olup üzeri sekizgen kasnağın taşıdığı bir kubbe ile örtülüdür. Giriş kapısı üzerinde celi-sülüs yazılı bir kitabe bulunmaktadır. Bu kitabenin mealen anlamı şöyledir:

“Zamanın veziri Allah rızası için güzel bir medrese yapmıştı”.

Medresede bezemeye yer verilmemiştir. Orijinal yapımında da medresenin bezemelerinin olup olmadığı da kesinlik kazanamamıştır. Dış pencerelerin taş kakmalarla süslendiği kaynaklarda belirtilmişse de bunu kanıtlayacak izlere rastlanmamıştır. Dershane avlusunda bulunan kuyu üzerinde tavus kuşu motifi ile silik bir haç motifi görülmektedir. Bu da kuyu ağzının bir Bizans yapısından getirildiğine işaret etmektedir.

İmaret:​

Çoban Mustafa paşa Külliyesi’nde, caminin sağında yer alan imaret, türbe avlusundan 2.65 m. yüksekliğinde pencereli bir duvarla ayrılmıştır. İmaretin girişi batıda olup, 5.00x5.50 m.lik bir odadan aynı büyüklükte ikinci bir odaya geçilmektedir. Duvarları gömme payeli, geniş kemerlerle bölünmüş bu mekanların yemek yenilen yerler olduğu sanılmaktadır. Bunlara bitişik iki büyük ocaklı mekan ise, mutfaktır. Bunların yanında kiler, fırın ve odun ambarları da bulunmaktadır.

Kervansaray:​

Çoban Mustafa Paşa Camisi’nin karşısında, Bağdat Caddesi ile Küçük Yazı Sokağı’nda bulunan kervansaray dikdörtgen planlı bir yapıdır. Kervansaray aynı eksen üzerinde bir giriş mekanı, bunun iki yanında iki ayrı ahır bölümünden meydana gelmiştir. Ahır bölümleri arazi konumundan ötürü diğer yapıların daha altındadır.

Yapımında tuğla ve taş kullanılan ve payelerle ikiye ayrılan kervansarayın girişi 2.40x5.10 m. ölçüsünde basık kemerlidir. Giriş bölümünün üzeri kubbe, diğer bölümler tonoz örtülüdür. Buradan yan duvarlarında birer ocağın yer aldığı kare planlı, kubbeli bir diğer mekana, oradan da ahırlara geçilmektedir. Simetrik plan düzenine göre yapılan ahırlar yuvarlak kemerlerle birbirlerine bağlı olup, dörder paye ile ikiye bölünmüştür.

Bimarhane:​

Günümüze ulaşamayan bimarhane, cami avlusunun solunda yer alıyordu. Burada bulunan yapının bimarhane olduğu ileri sürülmüştür. Bimarhane üzeri kubbelerle örtülmüş 10 odadan meydana gelmiştir. Bunların önüne altı sütunun taşıdığı tonozlu bir revak yerleştirilmiş, ancak onlar da günümüze ulaşamamıştır.

Bimarhanedeki odalar kemerli kapılarla avluya açılmaktadır. Bu odaların içerisinde taş setler ve ocaklar bulunmaktadır.

Kütüphane:​

Yapı topluluğunun batısında, avlu kapısı üzerinde bulunan kütüphane iç içe iki kare oda görünümündedir. Kesme taştan yapılmış tuğla sıraları ile de hareketlendirilmiştir. Sokağa bakan ve diğerine göre daha yüksek olan odanın üzeri sekizgen bir kasnağın taşıdığı 3.50 m. çapında bir kubbe ile örtülmüştür. Bu odanın dördü sokağa, biri yanlara olmak üzere altı penceresi vardır. Cami avlusuna bakan diğer oda ise tonoz örtülü olup, içerisi dört pencere ile aydınlatılmıştır.

Çoban Mustafa Paşa kütüphaneye tefsir, tefsir şerhleri, hadis, hadis şerhleri, usul ve füru, fetva ve Kuran olmak üzere 165 cilt kitap vakfetmiştir. Bu kitaplar İstanbul Türk ve İslam Eserleri Müzesi’ndedir.

Türbe:​

Yapı topluluğunun arkasında, mihrap yönünde ve ikinci avlunun ortasında bulunan Çoban Mustafa Paşa, türbesine öldükten sonra gömülmüştür.

Klasik Osmanlı türbelerinin güzel bir örneği olan bu türbe sekizgen planlı, kesme taştan yapılmıştır. Mermer kaplı girişin üzerini altı payenin taşıdığı bir çatı örtmektedir. İç mekan 6.40 m. çapında sekizgen kasnaklı bir kubbe ile örtülüdür. Türbenin duvarları 3.50 m. yüksekliğe kadar XVI.yüzyıl çinileri ile kaplanmıştır. Bu çiniler lacivert renkte, beyaz zemin üzerine çeşitli çiçek kompozisyonlarından meydana gelmiştir. Ayrıca hatayiler, Rumiler, küçük yapraklar, goncalar, spiral dallar da bu kompozisyonu tamamlamıştır.

Türbe avlusunda bir de mermer güneş saati bulunmaktadır.

Dergâh:​

Külliyenin avlusunda, kuzeybatı köşesinde yer alan dergah, kubbeli bir tevhidhane ve on iki derviş hücresinden meydana gelmiştir. Derviş hücreleri 6.25x16.90 m. ölçüsündeki küçük bir avlunun etrafında sıralanmıştır. Bunların önünde dokuz sütunun taşıdığı, meyilli bir çatının örttüğü revaklar bulunmaktadır. Hücrelerin her biri kareye yakın dikdörtgen planlı olup, içlerinde ocak ve raflar bulunmaktadır.

Dergahın Nakşibendi tarikatı’na ait olduğu söylenmektedir. Ahşap kısımları zamanla harap olmuş ve 1865 yılında onarılmıştır.

Darüşşifa ve Paşa Odaları:​

Yapı topluluğunun doğusunda bulunan ve L biçiminde planı olan Darüşşifa yıkılmış ve günümüze ulaşamamıştır. Darüşşifanın kubbeli odaları önünde de revakları olduğu sanılmaktadır. Ayrıca avlunun kuzeydoğu köşesinde sekiz kubbeli oda bulunmaktadır. Bu odalara paşa odaları ismi verilmiştir. Odalar 5.25x5.25 m. ölçüsünde kare planlı olup, içlerinde ocak ve rafları vardır. Altta iki, biri de yukarıda olmak üzere her oda üçer pencere ile aydınlatılmıştır. Bunların kubbe ve kubbe eteklerinde alçı palmetli bezemeler bulunmaktadır.

Gebze Çoban Mustafa Paşa Külliyesi’nin 1950 yılından sonra onarımına başlanmıştır. Bu dönemde Y.Mimar Alaaddin Özaktaş ve Y.Mimar Süreyya Yücel külliyenin cami bölümünü restore etmiştir. Ardından 1961-1970 yıllarında da Y.Mimar Cahide Tamer külliyenin bütününü onarmıştır.
 

KıRMıZı

TeK BaşıNa CUMHURİYET
V.I.P
Süleyman Paşa Hamamı (Merkez)

Kocaeli Yukarıpazar Mahallesi’nde bulunan Süleyman Paşa Hamamı Sultan Orhan Gazi döneminde, XIV.yüzyılda yapılmıştır. XIV.yüzyılda İzmit’te yapılmış olan eserlerin en güzel örneklerinden biridir. Çifte Hamam plan düzenindeki bu hamamın bir bölümü genişletilen yoldan ötürü kamulaştırılmış, kalan kısmında da Yukarıpazar İtfaiye grubu tarafından kullanılmıştır.

Klinghard’ın rölövelerinden bu hamamla ilgili bazı bilgiler edinilmiştir. Buna göre; hamamın soğukluk kısmı 9.50x9.50 m. ölçüsünde olup, üzeri çatı ile örtülmüştür. Soğukluktan yuvarlak bir kemerle 3.85x3.60 m. ölçüsünde kareye yakın dikdörtgen planlı ılıklığa geçilmektedir. Bu bölümün üzeri iki kubbe ile örtülüdür. Sıcaklık 3.85x3.85 m. ölçüsünde kare planlı olup, üzeri kubbe ile örtülüdür.

Hamamın kanalizasyon sistemi son derece ileri düzeyde yapılmış olup, bu sitemle de pis suları denize kadar ulaştırılmıştır.


Mehmet Bey Hamamı (Orta Hamam) (Merkez)

Kocaeli il merkezinde, Fethiye Caddesi üzerinde, çarşı içerisindeki bu hamam Fevziye Camisi’ni yaptıran Mehmet Bey XVI.yüzyılda yaptırmıştır. Hamamın yapım tarihini belirten kitabesi günümüze gelememiştir. Mimar Sinan’ın eserlerinin listesini veren Tezkeret’ül Ebniye’de Mehmet Bey Camisi’nin Mimar Sinan eseri belirtilmiş ise de hamamın Mimar Sinan tarafından yapıldığını gösteren herhangi bir bilgiye rastlanmamıştır.

Mehmet Bey Hamamı Pertev Paşa Hamamı’nın bir benzeridir. Ancak, Pertev Paşa Hamamı’nda olduğu gibi çifte hamam plan düzeninde olmayıp tek hamamlar grubundandır.

Hamam soğukluk, ılıklık ve sıcaklık bölümlerinden meydana gelmiştir. Soğukluk kısmı moloz taş ve kagir karışımı olup, üzeri ahşap bir çatı ile örtülüdür. Ilıklık kısmı dikdörtgen planlı ve üç bölümlü olup, üzeri kubbe ile örtülmüştür. Kubbeli sıcaklığın içerisine altı köşeli bir göbek taşı yerleştirilmiştir. Bunun yanı sıra sıcaklığın köşelerinde halvet hücreleri de yerleştirilmiştir. Yıkanma hücrelerinin doğusunda bulunan iki hücre diğerlerine göre çok daha büyüktür.


Yalı Hamamı (Merkez)

Kocaeli Kemal Paşa Mahallesi’nde Yalı hamamı Sokağı’nda bulunan bu hamam, deniz kıyısına yakınlığından ötürü Yalı Hamamı ismi ile tanınmıştır. Kitabesi bulunmamaktadır. Yapı üslubundan XIX.yüzyılda yapıldığı sanılmaktadır.

Hamam soğukluk, ılıklık ve sıcaklık bölümlerinden meydana gelmiştir. Moloz taştan yapılmış olan hamamın soğukluk kısmının üzeri ortada tam, iki yanda da onu destekleyen yarım kubbelerden meydana gelmiştir. Ilıklık ve sıcaklık kareye yakın planlı olup, ılıklığın üzeri beşik tonoz, sıcaklığınki ise iki küçük kubbe ile örtülüdür.

Yakın tarihlerde yapılan onarım ve eklerle özelliğini büyük ölçüde yitirmiştir.


Yeni Hamam (Merkez)

Kocaeli İstanbul Caddesi’nde bulunan bu hamamın kitabesi bulunmamaktadır. yapı üslubundan XVIII.yüzyılın sonlarında yapıldığı sanılmaktadır.

Plan düzeni olarak İstanbul Cağaloğlu Hamamı ile çok yakın benzerlikleri bulunmaktadır. Soğukluk, ılıklık ve sıcaklık bölümlerinden meydana gelen hamam, kesme ve moloz taştan yapılmıştır. Önündeki camekan kısmı yıkılmıştır. Soğukluk bölümü oldukça yüksek çifte bir kubbe ile örtülüdür. Sıcaklık dikdörtgen planlı olup, üzeri merkezi bir kubbe ile örtülüdür. Bu bölümün dört köşesine birer özel yıkanma yeri, aralarına da açık yıkanma yerleri yapılmıştır.


Çoban Mustafa Paşa Hamamı (Gebze)

Kocaeli Gebze ilçesi Gölcükönü Meydanı, Bağdat Caddesi ile Küçük Yazı Sokağı, Çömlekçi Bayırı ve Odunkapısı sokakları arasında bulunan Çoban Mustafa Paşa Külliyesi’nin bir bölümünü oluşturan bu hamam, Çoban Mustafa Paşa tarafından 1524 yılında yaptırılmıştır.
Halk arasında Çarşı Hamamı ve Çifte Hamamlar olarak da adlandırılmaktadır.

Hamam simetrik düzende çifte hamam plan tipinde olup, düzgün kalker taşından yapılmıştır. Alt pencerelerinin kemer ayaklarına kadar üçer sıra tuğla ve bir hatıl ile dış cepheye hareketli bir görünüm verilmiştir. Pencere kemerleri de tuğlalarla örülmüştür. Hamamın girişine ayrı bir özen gösterilmiş, kapı açıklıkları mermerden yassı kemerlerle örülmüş, üzerine de kalker taşından sivri kemerler yerleştirilmiştir.

Hamamın soğukluk kısmı dikdörtgen planlı olup, üzerini 12 m. yüksekliğinde bir kubbe örtmüştür. Bu kubbe üzerinde aydınlık feneri bulunmaktadır. Soğukluğun çevresinde 1.30 m. genişliğinde sedirler ve nişler sıralanmıştır. Ortasında da sekiz köşeli bir havuz bulunmaktadır. Ilıklığın sağ tarafında iki hela, karşısında ise yıkanma hücreleri bulunmaktadır. Sıcaklık bölümü oldukça geniş olup, üzeri merkezi bir kubbe ile örtülmüştür. Ortada göbek taşı, köşelerde de halvet hücreleri bulunmaktadır.

Çoban Mustafa Paşa Hamamı’nın kadınlar ve erkekler kısmı birbirlerinin eşidir. Her iki yapıda da simetriye önem verilmiş ve birindeki en ince detay diğerinde de tekrarlanmıştır. Hamam çeşitli zamanlarda onarım görmüş olup, günümüzde halen kullanılmaktadır.


Menzilhane Hamamı (Gebze)

Kocaeli Gebze ilçesinde, Menzilhane Mahallesi’nde, Sultan Orhan Camisi'nin yanında bulunan hamamın yapım tarihi kesin olarak bilinmemektedir. Cami ile hamamın yapı üslubu ve kullanılan malzemenin birbirine çok yakın benzerliklerinin oluşundan ötürü her ikisinin de aynı zamanda yapıldığı sanılmaktadır. Bunun yanı sıra Matrakçı Nasuh’un Gebze ile ilgili minyatüründe de Orhan Gazi Camisi’nin yanı başında bir hamam görülmektedir.

Menzilhane Hamamı küçük bir yapı olmasına karşılık ilginç bir plan düzenine sahiptir. Ancak 1970’li yıllardan sonra hamamı işletenler kendi görüşlerine göre bir takım ekler yapmışlar ve bu da hamamın orijinalliğinden uzaklaşmasına neden olmuştur.

Hamamın batı yönündeki dışa hafif çıkıntılı girişi üzerinde bir kitabe yeri varsa da rumi ve kıvrık dallardan oluşmuş bordür içerisindeki kitabe günümüze gelememiştir. Hamamın girişi ahşap ve düz tavanlıdır. Üç cephesine de oldukça yüksek ikişer pencere açılmıştır.Soğukluk kısmı küçük bir kubbe ile örtülmüş. Buradan dikdörtgen planlı sivri kemerlerle bölümlere ayrılmış sıcaklığa geçilmektedir. Sıcaklık kare planlı olup, üzerini pandantiflerin taşıdığı bir kubbe örtmüştür. Halvetin yanında tonozlu küçük yıkanma hücresi bulunmaktadır. Hamamın kuzeyine üzeri tonozlu bir sarnıç ve bir de külhan eklenmiştir.


Çarşı Hamamı (Gebze)

Kocaeli Gebze ilçesinde, Cumhuriyet Caddesi ile Hamam Sokağı arasında bulunan bu hamamın kitabesi günümüze ulaşamadığından yapım tarihi ile banisi bilinmemektedir. Kapı üzerindeki kitabelik yeri boş bırakılmıştır. Büyük olasılıkla bu hamam Çoban Mustafa Paşa Külliyesi’nin yapımından önce (1523-1534), külliyenin yapımında çalışan işçilerin yıkanması için yapılmıştır.

Hamam kesme ve kaba taştan yapılmıştır. Hamamın giriş kapısı yuvarlak kemerli olup, dikdörtgen silmeli bir çerçeve içerisine alınmış ve böylece görkemli bir görünüm elde edilmiştir. Kare planlı soğukluğun üzeri trompların taşıdığı merkezi bir kubbe ile örtülmüştür. Buradan geçilen sıcaklık bölümü yine kare planlı olup, merkezi kubbe ile örtülüdür. Hamam değişik zamanlarda onarılmış olmasına rağmen orijinalliğini korumuştur.
 

KıRMıZı

TeK BaşıNa CUMHURİYET
V.I.P
Diocletianus Sarayı (Merkez)

Kocaeli Kemalpaşa Mahallesi’nde Eski İstanbul Caddesi üzerinde bulunan Diocletianus Sarayı’nı Roma İmparatoru Diocletianus (MS.284-305), Nicomedia’da (İzmit) tiyatro, hipodrom ve Pazar yerinin yanı sıra yaptırmıştır. Romalı tarihçi Libianus 358’de şehrin geçirdiği büyük bir depremden sonra bu sarayın yapıldığını belirtmekte ve aynı zamanda sarayın mükemmelliğine değinmektedir:

“Bu şehir ağaçlar ve bahçeler içinde denizden akropole kadar teraslar biçiminde uzanırdı. Buradaki Helenizm’e ait her şeyin en güzelleri ve en mükemmelleri bulunurdu. Bu haşmeti imparator sarayının denize akseden gölgelerinde görmek mümkündür. Bu heybetli tablonun önünde yer alan liman her zaman gemilerle dolu olarak muhteşem tabloyu tamamlayan bir motiftir”.

Diocletianus Sarayı’nın yeri kesinlik kazanamamıştır. Bunun da nedeni İstanbul Caddesi üzerindeki yol yapımı ve yeni yapılanma bu sarayın kalıntılarını ortadan kaldırmıştır. Kaynaklardan öğrenildiğine göre; saray mermerlerle kaplı son derece görkemli bir yapı idi. Günümüze yalnızca çevredeki blok binaların altında kalan sarnıç kalıntıları gelebilmiştir.


Abdülaziz Sarayı (Av Kasrı) (Merkez)

Kocaeli Kemalpaşa Mahallesi’nde bulunan Abdülaziz Av Köşkü, Abdülaziz Sarayı, Av Kasrı, Küçük Saray ve Hünkâr Köşkü isimleriyle tanınmaktadır. İzmit Körfezi’ne hakim, çam ağaçları arasındaki bu yapı Sultan Abdülaziz (1861-1876) döneminde, Anadolu demiryollarının ilk bölümünü oluşturan Haydarpaşa-İzmit arasındaki 89 km. lik yolun 1875’te hizmete girmesi ve padişahın yapılacak törene gelmesi nedeniyle yaptırılmıştır. Bunun yanı sıra avlanmaya düşkünlüğü ile tanınan Sultan Abdülaziz’in zaman zaman bu yöreye gelip avlandığı iddia edilmişse de bunu kanıtlayacak belgeye rastlanmamıştır.

Sultan Abdülaizi Sarayı’nın mimarı Kirkor Amira Balyan’ın oğlu, Mimar Karabet Amira Balyan’dır. Karabet Amira Balyan bu sarayın yanı sıra İzmit’te bir çuha fabrikası ile Hereke’de kumaş ve halı fabrikası yapmıştır.

Sultan Abdülaziz Sarayı, mabeyn dairesi ve muhafızların bulunduğu yapılarla oldukça geniş bir alana yayılmıştır. Bu yapılar uzun süre Jandarma İl Komutanlığı, Ziraat Müdürlüğü ve Adliye olarak kullanılmış, yapılan onarımlar sonucunda da orijinalliğini büyük ölçüde yitirmiştir. Abdülaziz Sarayı ise Cumhuriyetin ilanından sonra bir süre Hükümet Konağı olarak kullanılmış, daha sonra Kocaeli Müzesi olmuştur.

Saray XIX.yüzyıl sonlarında Türk yapı sanatına egemen olan eglektik ve ampir üslupların bir araya getirildiği bir mimariyi yansıtmaktadır. Sarayın yapım tarihi kitabelerinin bozulmasından ötürü kesinlik kazanamamıştır. Sarayın geniş avlu duvarlarından bazıları günümüze ayakta gelebilmiştir. Saat Kulesi yönünde anıtsal bir avlu giriş kapısı bulunmaktadır. XIX.yüzyıl Avrupa mimarisi üslubunda yapılan bu giriş kapısı mermerden olup, girişin iç ve dış cephelerinde, yüksek kaideler üzerinde ikişer yuvarlak sütun ve kitabeler bulunmaktadır. Bu kitabelerin üzeri bir dönem sıva ile kapatılmış, 1978-1979 yıllarında sıvalar kaldırılmış ve altından yeşil zemin üzerine altın yaldızlı kitabeler ortaya çıkarılmıştır. Bu kitabelerde sarayın Abdülaziz döneminde yapıldığı yazılıdır.

Dış görünümü ile mermer kaplı, iki katlı bir yapı olan saray, ince uzun kemerli pencereleri ile Kocaeli’nin karakteristik bir yapısıdır. Pencerelerin kenarlarındaki kuvvetli kornişler kolonlarla birlikte tüm cepheye hareket kazandırmıştır. Yuvarlak kemerli giriş kapısından mermer döşeli büyük bir salona girilmektedir. Bu salonun iki yanında aynalı iki büyük oda ve arkasında da hizmetkarlara ait küçük bir oda, tuvalet ile üst kata çıkan gizli bir servis merdiveni bulunmaktadır. Sarayın ikinci katına tek yönlü başlayıp, ikiye ayrılan anıtsal mermer bir merdivenle çıkılmaktadır. İkinci katta büyük bir divanhane, onun iki yanında dinlenme ve yatak odaları, tuvalet, tümüyle mermer kaplı bir banyo bulunmaktadır. Fransa’dan özel olarak getirilmiş parkelerle kaplı olan ikinci katın pencerelerinin ahşap doğramaları beyziye yakın şekildedir. Bunun sonucu olarak da pencerelerde büyük boyda camlar yerine küçük camlar kullanılmıştır.

Sarayın ikinci katında özellikle tavanlarda bezemeler ve resimler bulunmaktadır. Fransız ressamı Sasso’nun eseri olan tavan bezemeleri sıva üzerine yağlı boya ile yapılmıştır. Aynı zamanda alt katın giriş tavanına da aynı ressam büyük bir madalyon yapmış, dışında kalan yerlere de geometrik geçmelerle kıvrık dallar yerleştirmiştir. Küçük iki madalyon içerinse ağaçlar arasında koşan bir geyik ve bir de aslan resmedilmiştir. Alt katın yan odalarının tavanları da oldukça basit çizgili, kıvrık dallar, çiçekler, meyveler ve çeşitli manzaralarla doldurulmuştur. İkinci kata çıkan merdiven üzerinde stilize palmetli yıldızların bulunduğu küçük bir madalyon görülmektedir. Bunun dışında kalan boş yüzeyler çiçek buketleri dörtgenler içerisine alınarak hareketli bir görünüm kazandırılmıştır.

İkinci katın divanhanesinin tavanı kasrın en zengin bezemelerine sahiptir. Burada bayrak, mızrak, kılıç, boru, balta ve terazi resimlerinden oluşan kompozisyonlar bulunmaktadır. Aralarına da güneş ışınları içerisinde Sultan Abdülaziz’in küçük tuğraları yerleştirilmiştir. Burada da kıvrık dallar, çiçekler ile tüm yüzey doldurulmuştur. Divanhanenin en önemli yağlı boya resimleri arasında, fırtınalı bir havada dalgalarla boğuşan, buharlı, yelkenli ve tek bacalı bir gemi görülmektedir. Diğer yağlı boya resimlerde arkasında dağların bulunduğu bir liman, önünde demir atmış buharlı ve yelkenli gemiler görülmektedir. Buradaki bir diğer resimde ise, karanlık bir havada kayalıkların önünde yelkenli bir kalyon görülmektedir. Bu resimlerde ressamın imzası bulunmamaktadır.

Sultan Abdülaziz Sarayı’nda bazı tarihi olaylar olmuştur. Atatürk Kocaeli grubunu denetlemek üzere 18-20 Haziran 1922’de buraya gelmiş, Fransız yazarı Claude Farrére ile burada görüşmüştür. Bunun ardından Atatürk 16-21 Ocak 1923’te İzmit Basın Toplantısını burada düzenlemiştir. Atatürk işgal altındaki İstanbul gazetelerinin başyazarlarını da burada kabul etmiş, devrimlerle ilgili günün koşullarından söz edilmiştir. Ancak, bu toplantının bazı bölümlerinin yayınlanmaması için de bir karar alınmıştır.

Saray 28 Haziran 1967’de Kocaeli Müzesi olmuştur. Yeni müzenin Fuar Alanı’na taşınmasına kadar da bu işlevini sürdürmüştür.
 

KıRMıZı

TeK BaşıNa CUMHURİYET
V.I.P
Tarihi kaynaklardan öğrenildiğine göre İzmit’te tarih boyunca çok sayıda çeşme ve sebil yapılmıştır. Ancak bu çeşmelerin büyük çoğunluğu kente 1933 yılında Paşa Suyu’nun getirilmesi ile kendi haline bırakılmış ve bunların yıkılmalarına olanak sağlanmıştır. Çeşmelerden bazıları da yeni açılan yol ve caddelerden ötürü yıkılmıştır. Bu çeşmeler arasında; Selçuklu döneminde yapıldığı sanılan Tozluzade Çeşmesi 1966 yılında yıkılmıştır. Kocaeli Müzesi’ne rastlantı sonucu getirilen Hasanağa Çeşmesi (1882) Ulugazi İlköğretim Okulu yakınında Hacı Mehmet Ağa çeşmelerinin kitabeleri bu yıkımdan arta kalan örneklerdir. Bunların yanı sıra Gebze’de Hamam Çeşmesi, Orun Mustafa Çeşmesi, Meydan Çeşmesi günümüze gelemeyen çeşmeler arasındadır.


Canfeda Kethuda Kadın Çeşmesi (Merkez)

Kocaeli İzmit Körfezi’ne hakim tepede, İç Kale’nin ortasındaki set üzerinde yer alan Orhan Gazi Camisi’nin avlu kapısının karşısında bulunan bu çeşme Orhan Gazi Camisi ile beraber yaptırılmıştır. Daha sonra Canfeda Kethüda Kadın 1826 yılında çeşmeyi yenilemiş, Sultan II.Mahmut’un hazinedar ustası Suada Usta tarafından tamir edilmiştir.

Çeşmenin üzerinde Canfeda Kethüda Hatun’un 1826 yılında yeniden yaptırdığını gösteren sülüs yazılı kitabesi bulunmaktadır:

Kitabe:

Sahibü’l hayrat Canfeda Kethüda Kadın merhumenin İzmit’in midderununda inşa ve icrasına muvaffak oldukları
Çeşmeleri su yollarının müruru zaman ile müşrif-i harap ve muattal olmakla
Mu’ahharem menbaında külliyen tamir ve çeşmelere icrâya muvaffak olan hâlâ serlevhâ
Şehinşah-ı Cihân Hazret-i gazi Sultan Adli Mahmud Hân meddei zilâl-i
Devletehû ilâ âhır-id-devran efendimiz Hazretlerinin haremi saray-ı humayunlarından hazinedir ustalık
Rütbe-i celilesi ile şerefyabolan aliyyetüs şân suada usta hazretlerinin imarına muvaffak oldukları hayratıdır. H.1242 (1826)

Çeşme tümüyle mermer kaplı olup, yuvarlak ayna taşının üzerinde barok bezemeli kitabesi bulunmaktadır. Önünde yalak taşı, arkasında da dikdörtgen planlı su haznesi bulunmaktadır.

Mısırlıoğlu Çeşmesi (Merkez)

Kocaeli Hacı Hasan Mahallesi, Alaca Mescit Sokağı’nda bulunan bu çeşme, Mısırlıoğlu isimli bir kişi tarafından 1713’te yaptırılmıştır. Çeşme üzerindeki, sülüs yazılı kitabesi çok aşındığından yeterince okunamamıştır.

Çeşme Kocaeli’ndeki sayıca çok azalan iki cepheli çeşmelerden birisidir. Çeşme ayna taşı, yalak ve arkasındaki su haznesinden meydana gelmiştir.


Pertev Paşa Çeşmesi (Merkez)

Kocaeli Yeni Cuma Mahallesi’nde, eski İstanbul-Ankara Karayolunun yanında bulunan Pertev Mehmet Paşa Cami avlusunun güneybatısına da iki bölümden bir çeşme bulunmaktadır.


Nymphaion Çeşmesi (Merkez)


Kocaeli Tepecik Mahallesi’nde, İstanbul Caddesi, Yeni Turan İlköğretim Okulu yanındadır. Temelleri günümüze ulaşabilen bu anıtsal çeşme MS.II.yüzyılda yapılmıştır.

Nymphaion’un günümüze gelen kalıntılarından ve temellerinden anlaşıldığına göre, Anadolu'nun en büyük çeşmelerinden olduğu anlaşılmaktadır. Çeşme Korint düzeninde, sütunlarla süslenmiş bir cephesi bulunuyordu. Bu cephesinde de kitabesi bir kemer üzerine oturtulmuştur. 1930 yılında burada yapılan temel kazıları sırasında Nymphaion’a ait mimari parçalar ve heykeltıraşi örnekleri ortaya çıkarılmıştır.


Hünkar Çeşmesi (Gebze)

Kocaeli Gebze ilçesi, Hünkar Çayırı denilen yerde bulunan bu çeşme, IV.Mehmet zamanında, Sadrazam İbrahim Paşa tarafından, Fatih Sultan Mehmet anısına 1659 tarihinde yaptırılmıştır. Çeşmenin önüne Fatih Sultan Mehmet’in bir anıtı dikilmiştir. Halk arasında Fatih Sebili diye de adlandırılan çeşme, Fatih Sultan Mehmet’in otağını kurduğu yerdir.

Fatih Sultan Mehmet'in 27 Nisan 1481 cuma günü İtalya üzerine yapılacak bir sefer için üç yüz bin kişilik ordusuyla Üsküdar'dan İzmit'e doğru yola çıktığında, ordusuna mola verdiği ve otağını kurdurduğu çayırlık alana “Hünkar Çayırı” denilmektedir. Günümüzde bu alan Çayırova adıyla anılmaktadır. Çeşme yakın tarihlerde onarım görmüştür.


İbrahim Paşa (Çarşı) Çeşmesi (Gebze)


Kocaeli, Gebze ilçesinin merkezinde, Eski Çarşı’nın ortasında, Çoban Mustafa Paşa Hamamı’nın yanı başında bulunan bu çeşme, Sadrazam Köprülü Mehmet Paşa’nın kethüdası ve Veziri İbrahim Paşa tarafından 1664 yılında yaptırılmıştır. Çeşme üzerindeki kitabesinde İbrahim Paşa’nın ismi ve Ebcet hesabı ile düşürülen tarihi okunmaktadır.

Kitabe:

”Ayn İbrahim der kıl müsamil zemzemin
h.1075 (1664).”

Bu çeşmenin yapılması ile birlikte halk arasında bir mersiye söylenmiştir:

İbrahim Paşa kuyu kazmış
Dokuz arşın eni boyu
Terazi ile gelir suyu
Çeşmesi var Gebze’nin
Bundan evvel harab oldu
Bir efendi sebep oldu
Elli üçte tamir oldu
Bu çeşmesi Gebze’nin

Çeşme 6 m. eninde, 6 m. yüksekliğinde kare planlıdır.Üzeri piramidal bir çatı ile örtülüdür. Çeşmenin üç yönünde ayna taşları ile musluklar, kuzeyinde su deposu yer almaktadır. Suyunun akışı Terazi Sistemi ile sağlanmıştır. Çeşme 1933 yılında onarılmıştır.


Eskihisar Çeşmesi (Gebze)

Kocaeli Gebze ilçesi’nde Eskihisar’da bulunan bu çeşme, 1772 yılında yaptırılmıştır. Banisi bilinmemektedir. Çeşme 1850 yılında onarılmıştır.

Çeşme kare planlı olup, üzeri piramidal çatı ile örtülmüştür. 2 m. yüksekliğindeki çeşmenin ön ve arka yüzü 2.70 m., yan kısımları 3.15 m.dir. Günümüze harap durumda gelebilen çeşmenin kitabesi orijinal halini korumuştur. Çeşme çeşitli dönemlerde yapılan onarımlar nedeni ile özelliğini yitirmiştir.


Arapçeşme (Gebze)

Kocaeli, Gebze ilçesi Arapçeşme Mahallesi’nde bulunan bu çeşmenin kitabesi bulunmadığından banisi ve yapım tarihi kesinlik kazanamamıştır. Yapı üslubundan Osmanlı dönemine, XVIII. yüzyıla ait olduğu sanılmaktadır.

Çeşme kesme taştan yapılmış olup, üç yönünde musluk ve yalağı bulunmaktadır. Taşlarının renginden ötürü bu ismi aldığı sanılmaktadır. Çeşme 1946 yılında onarım geçirmiştir.


Papaz Çeşmesi (Gebze)

Kocaeli Gebze ilçesinde bulunan en eski çeşmelerden biri olup, kitabesi bulunmadığından banisi ve yapım tarihi ile ilgili bilgi bulunmamaktadır.

Çeşmenin bir Rum Ortodoks papazına izafeten yaptırıldığı söylenmektedir. Bu çeşmenin hemen yakınında bir kilisenin temel kalıntıları bulunmaktadır. Bizans dönemine ait olduğu sanılan çeşme günümüzde harap durumdadır.


Namazgâh Çeşmesi (Gebze)

Kocaeli Gebze ilçesi girişinde, eski Ankara-İstanbul yolu üzerinde bulunan bu çeşmenin, burada bulunan bir namazgâha ait olduğu bilinmektedir. Bundan ötürü çeşmeye Namazgâh Çeşmesi ismi verilmiştir. Günümüze harap durumda gelebilen kitabesinden, El Haç Abdi kerimesi tarafından 1773 yılında hayrat olarak yaptırıldığı öğrenilmektedir. Ayrıca onarım kitabesinde de 1923 yılında onarıldığı belirtilmektedir.

Çeşme günümüze gelememiştir.


Çatalçeşme (Gebze)

Kocaeli Gebze ilçesi, Tavşancıl Beldesi, Çerkeşli yolu üzerinde bulunan bu çeşmenin kitabesi bulunmamaktadır. Bizans dönemine ait olduğu sanılan çeşmenin bir aslan başından ibaret musluğu bulunmaktadır. Yakın tarihlerde bu musluğu kırılmış olan çeşme, günümüzde harap durumdadır.


Galipağa Çeşmesi (Gebze)

Kocaeli Gebze ilçesinde, Bayramoğlu yolunun Darıca girişinde bulunan bu çeşme, Darıca eşrafından Galipağa tarafından 1937 yılında yaptırılmıştır. Çeşme birkaç kez onarım görmüş olup, günümüzde kullanılmaktadır.


Banara Çeşmesi (Gebze)

Kocaeli Gebze ilçesinde bulunan Banara Çeşmesi’nin tarihi Roma dönemine kadar inmektedir. Eski İstanbul-Bağdat kervan yolu bu çeşmenin önünden geçiyordu. Günümüzde harap bir durumda olan çeşmenin restorasyonu Gebze belediyesi tarafından yapılmaktadır.


Kuşuncubaşı (Yolcuönü) Çeşmesi (Gebze)

Kocaeli Gebze ilçesi, Tavşancıl Beldesinde bulunan bu çeşmeyi kitabesinden öğrenildiğine göre, Kurşuncubaşı Hacı Hüseyin 1899 yılında yaptırmıştır. Hacı Hüseyin Milli Mücadele yıllarında Yahya Kaptan’a evini tahsis etmiş ve yakalandığı güne kadar da orada yaşamıştır.

Tavşancıl’da yaşayanlar Hıdrellez eğlencelerini bu çeşmenin bulunduğu yerde yapmışlardır. Bu çeşme gereksiz yere 1990 yılında yıktırılmıştır. Çeşmenin mimari yapısı kadar Yahya Kaptan’a yakınlığı olan Minareci Hacı Hüseyin’in tarihi belge niteliğindeki çeşmesinin yıkılması üzüntü vericidir.


Çarşı Çeşmesi (Gebze)

Kocaeli Gebze ilçesi, Tavşancıl’da bulunan bu çeşme, kitabesinden öğrenildiğine göre Kara Ali tarafından 1766 yılında yaptırılmıştır. Çeşmenin banisi Kara Ali ile çeşmeyi yapan Besim Usta’nın ismi çeşme duvarlarından birisine madalyon içerisine yazılarak yerleştirilmiştir. Bu çeşme de Belediye iş hanının yapımı sırasında, 1988 yılında yıktırılmıştır.


Hallaçdere Çeşmesi (Gebze)

Kocaeli Gebze ilçesi, Tavşancıl beldesinde bulunan bu çeşme Derviş İbrahim tarafından 1802 yılında yaptırılmıştır. Çeşmeyi yapan usta Tavşancıllı Muhammed Reis Usta’dır.

Kitabeli olan çeşme, köfeki taşından yapılmış olup ön yüzünde ayna taşı ile su yalağı bulunmaktadır.


Şakir Çeşmesi (Gebze)

Kocaeli Gebze ilçesi Tavşancıl beldesinde bulunan bu çeşme, kitabesi bulunmadığından yapım tarihi bilinmemektedir. Ancak üzerini örten beton kaplamanın altında kesme taştan yapıldığı görülmektedir. Büyük olasılıkla Bizans döneminden kalmış, Osmanlı döneminde de yenilenerek kullanılmıştır.
 

KıRMıZı

TeK BaşıNa CUMHURİYET
V.I.P
İzmit, Kemalpaşa Mahallesi’nde Av Köşkü ile Atatürk Heykeli arasında, tepe üzerinde yer alan Saat Kulesi'ni, İzmit Mutasarrıfı Musa Kazım Bey tarafından Sultan II. Abdülhamit'in tahta çıkışının 25. Yıldönümü nedeniyle yaptırmıştır. Saat Kulesi’nin mimarı, Mimar Vedat Bey’dir.

Saat Kulesi’nin üç tarafında bulunan sebillerin alınlığında ve kapısı üzerinde kitabeler bulunmaktadır. Bu kitabelerde “1318 Belediye etti inşa bu kule ile çeşme-i Seyit Kamari’ye” yazılıdır. Orta kattaki yuvarlak kartuş içerisinde de Sultan II.Abdülhamit’in tuğrası bulunmaktadır. Kulenin giriş kapısı yanındaki Türkçe bir kitabeden de SEKA tarafından 1970’te onarıldığı yazılıdır.

Saat Kulesi, köşelerinde ikişer sütun ve kenarlarında yuvarlak kemerli sebiller bulunan kare bir kaide üzerinde yükselmektedir. Sebiller basık yuvarlak niş şeklinde olup, silmelerle çevrelenmiştir. Ayrıca sebillerin profilli birer teknesi bulunmaktadır. Buradaki sebilli kaide üzerinde yükselen kulenin köşeleri pahlanmış kare prizma şeklindedir. Kaide ile gövde arasına bir balkon yapılmıştır. Bundan sonra gövde enine üç silme ile dört kata bölünmüş, üzeri de piramidal bir külah ile örtülmüştür. Geniş saçakları olan bu külahın altında dört yöne yönelik birer saat kadranı yerleştirilmiştir. Neo-Klasik üslupta yapılan Saat Kulesi’nin her köşesinde silmeli, ince uzun birer pencere bulunmaktadır.
 
Top