• Merhaba Ziyaretçi.
    "Minimalist Fotoğraflar" konulu fotoğraf oylaması başladı. İlgili konuya BURADAN ulaşabilirsiniz. Oylamaya katılmanızı bekliyoruz...

25 - Erzurum

YoRuMSuZ

Biz işimize bakalım...
Yüzölçümü: 25.066 km²
Nüfus: 848.201 (1990)
İl Trafik No: 25

Doğu Anadolu Bölgesi'nin en büyük kenti olan Erzurum oldukça eski bir yerleşim birimidir. Palandöken Dağı eteklerinde kurulu olan kent son yıllarda kış turizmi açısından büyük önem kazanmıştır. Tarihi yönden çok zengin bir çok eseri barındıran ve adeta bir kültür merkezine benzeyen kent günümüzde önemli bir turizm potansiyeli taşımaktadır.

COĞRAFYA

Erzurum ili, Türkiye'nin orta ve batı kesimlerine göre, yükseltinin fazla olduğu illerinden biridir.

Doğu Karadeniz Dağlarının doğu uzantıları olan Rize Dağları, ili kuzeyden çevreler ve Rize ile sınırını oluşturur. Karadeniz'e paralel düzenli sıralar durumunda uzanan bu dağlar, geçit vermez ve yüksektir. En yüksek noktaları 3937m. yüksekliğindeki Kaçkar Tepesi ile Verçenik Tepesi'dir. Dumlu Dağından doğuya doğru uzandığında iki yüksek dağ sırasına ulaşılır. Tortum'a doğru olanı Güvercin Dağıdır; Pasinler Ovası ile Gürcü Boğazı arasını doldurmuş olanı ise Karga Pazarı Dağlarıdır. Erzurum şehrini doğudan çevreleyerek Palandöken Dağlarına ulaşır

Erzurum şiddetli karasal Doğu Anadolu iklimi bölgesinde yer alır. İlin yıllık sıcaklık ortalaması 6.0 derece kadardır.

TARİHÇE

Doğu Anadolu'nun en büyük kenti olan Erzurum'un MÖ 4900 yıllarında kurulduğu tahmin edilmektedir. Erzurum'u da içine alan bölge tarih boyunca Urartular, Kimmerler, İskitler, Medler, Persler, Parftlar, Romalılar, Sasaniler, Araplar, Selçuklular, Bizanslılar, Sasaniler, Moğollar, İlhanlılar ve Sfaviler gibi çok çeşitli kavim ve milletler tarafından idare edilmiştir.1514 yılında şehir ve çevresini fetheden Osmanlılar, Türkiye Cumhuriyeti'nin kurulduğu 1923 yılına kadar bu topraklarda hüküm sürmüşlerdir.

Milli mücadele, milli birlik ve bağımsızlık hareketinin temelinin atıldığı Kongre 23 Temmuz 1919 da Erzurum'da toplamıştır.

İLÇELER

Erzurum (merkez), Aşkale, Çat, Hınıs, Horasan, Ilıca, İspir, Karaçoban, Karayazı, Köprüköy, Narman, Oltu, Olur, Pasinler, Pazaryolu, Şenkaya, Tekman, Tortum, Uzundere.
 
Yılın yedi ayını karlar altında geçiren Erzurum, iki bin metre yüksekte kurulu, bulutlara arkadaşlık eden bir kent.

Sonbahar, sarı bavullarını dökülmüş yapraklarla doldurup Erzurum’u terk ettiğinde, kış hiç zaman yitirmez. İlk kar tanesi Erzurum’a düştüğünde, Anadolu’nun birçok yeri güneşle yüz yüzedir. Oysa Palandöken, kar yükünü çoktan tutmuş, dağın gerçek sakinleri yuvalarına çekilmiş, karlar erimeye başlayana kadar sürecek olan uykularına dalmışlardır.

İlk kar tanesi Erzurum Çarşısı’na düştüğünde, kürekler kapı arkalarında çoktan hazırdır. Erzurumlular, “Yedi dağa, bir bağa…” derler ya; işte yedi kez Palandöken’e yağan karın, sekizincisi kente inmiştir. Cağ kebabı ustası, ocağın başında, dışardaki soğuktan uzak, hazırladığı ete, kömür ateşi üzerinde bir tur daha attırır. Yağmaya başlayan karı camdan gören yolcular, yakut renkli, demli çaylarından son bir yudum alır, “Haydi bismillah!” deyip yola koyulurlar. Erzurumluların çay içişi, kente ilk kez gelen birinin garibine gider. Dadaşlar, çayı kıtlatarak içerler! Buz sertliğindeki şekerden bir parça ısırır; üstüne, çaydan bir yudum alırlar. Sonra yine şeker kıtlatır, yine çayı yudumlarlar.

Erzurumlular karakışa, dağlara kafa tutarlar. Onların yaşama inadı ve özgürlük mücadelesi, Doğu’nun gururlarından biridir. Mustafa Kemal ve arkadaşlarının 23 Temmuz- 5 Ağustos 1919’da yaptıkları Erzurum Kongresi, Kurtuluş Savaşı’nın temel basamaklarından biri olurken, Nene Hatun’un ve 27 Ekim 1878’de Ruslara karşı bir zafer yaratmış olan Aziziye Tabyası’nın anısı da, bu kenttedir. Atatürk Evi, Kongre Binası, Lala Mustafa Paşa Camii, Ulu Cami, Kale ve Arkeoloji Müzesi, kentin geçmişini anlamamıza yardımcı olan tarihi yapılardır.

ERZURUM’UN SICACIK KIŞ GECELERİ​

İlk kar tanesi, Taşhan diye de anılan Rüstem Paşa Medresesi’nin avlusuna düştüğünde, kara kehribardan ve oltu taşından yapılmış eşyaların bulunduğu dükkânların camları buğulanır. Taşhan, bundan iki yüz yıl öncesine kadar, deve kervanlarının mal aldığı ve indirdiği önemli yapılardan biriydi. Her yıl, yollarda yorgunluktan düşmeyip Erzurum’a varan kırk bini aşkın deve, İpek Yolu ticaretinin bereketini de kente taşırdı. Halk da, Erzurum’a gelenlerin, karda kayıp düşmezlerse, kente yeniden geleceklerine inanır. Bilirler ki, kar, Erzurum’a az buz değil, devrilen dağlar gibi yağar. Çeşmelerden akan sular, bıyıklar, çamaşırlar donar. Köşebaşlarında kestaneciler belirir. Geceleri duvarlara asılı sazlar indirilir, lapa lapa kar yağan kente hep birlikte söylenen türküler de yağar. Nineler, torunları için belleklerinden masallarını, kendileri için ise dolaplarından ehramlarını çıkarırlar. Yeni gelinler, mutfaklarda, mercimekli bulgur pilavı pişirir, şalgam dolması, ayran aşı, çiriş yaparlar. Atatürk Üniversitesi’nin öğrencileri için, sınav zamanı yaklaşmaktadır; bu yüzden dışarıda tipi varken, yurt odalarının ve öğrenci evlerinin ışıkları, kaloriferlerle sobalar gibi, sabaha kadar yanar.

İlk kar tanesi Üç Kümbetler’in üzerine düştüğünde, Tepsi Minare de denilen Saat Kulesi’ne tırmanıp Erzurum’a tepeden bakar çocuklar. Biraz ötede, rüzgârla çoğalan kar, Yakutiye Medresesi’nin girişindeki aslan ve kartal kabartmalarını beyaz bir örtüyle kapatmaya başlar. Türk İslam Eserleri ve Etnografya Müzesi olarak da kullanılan yapı, Anadolu’daki kapalı avlulu medreselerin son örneklerinden birisidir.

PALANDÖKEN, KAYAKÇILARIN GÖZBEBEĞİ​

Erzurum merkezinin çevresinde görülmesi gereken çok yer var. Palandöken, ünlü ‘toz kar’ı ile kayakçıların gözbebeği. Uçaktan inenler, yarım saat sonra pistlerden birinde kaymaya başlarlar, çünkü Erzurum’la Palandöken’in arası 5 km’dir. Ejder Pisti’nin uzunluğu 7200 metre olmasına karşın, diğer pistlerle birlikte değişik zorluk derecelerinde 20 km’lik bir pist toplamına sahiptir Palandöken. Kasım ve mayıs ayları arasındaki uzun kayak mevsiminde, çoğu zaman dağda iki üç metre kar olur. Mart ayında yapılan Kar Festivali, kayak gösterilerinin ve kış eğlencelerinin dorukta yaşandığı zamandır.

“Erzurum-Artvin yolu, Türkiye’nin en güzel yollarından birisidir” demek, hiç de yanlış olmaz. Tortum, çağlayanı ve gölü ile ünlüdür. Özellikle ilkbaharda, çağlayanın canlanışı ve derelerin taşıdığı çamurlu suların gölün yeşiline karışırken yarattığı görüntü görenleri etkiler. Tortum’u geçtikten sonra, yoldan çıkıp Narman yönüne döner ve 38 km giderseniz, önce Narman’a, sonra kızıl renkli peribacalarının bulunduğu kanyona varırsınız. Tortum Çağlayanı’na varmadan önce, iki köyde iki Gürcü kilisesi sizi bekler. Biri, Bağbaşı Köyü’ndeki Hahuli ya da Haho Kilisesi; diğeri de Çamlıyamaç Köyü’ndeki Öşkvank Kilisesi’dir. İkinci köy, Kapadokya’yı andıran bir doğal oluşumun içine kuruludur. Baharda, içinden geçen derenin kıyısındaki kavak ağaçları yeşillenip ahşap evlerin kahverengisine yanaşınca, ortaya şiirsel görüntüler çıkar. Karadeniz’e yakın olduğu için bu bölgede kış, Erzurum’un merkezindeki kadar sert geçmez.

Oysa şimdi Erzurum’a ilk kar tanesi düştükten sonra, sokağa çıkıyorum. Ayaz yaman… Birkaç saat önce, Ulu Cami’nin arkasındaki Erzurum Evleri’nde çorbamı kaşıklarken duvara asılı hediklere bakıyordum. Çifte Minareli Medrese’nin önünde başımı kaldırıp, Selçuklu Sultanı Alaeddin Keykubad’ın kızı Hüdavend Hatun’un yaptırdığı söylenen yapının ikiz minarelerine doğru bakıyorum. Yüzüm kar kristalleriyle kaplanıyor. Birden, bir ses duyuyorum: “Minarelerin nesine bakıyorsun?” Kasketli bir adam, yanımda durmuş, gözlerimi çevirdiğim yere doğru bakıyor. Paltosu beyaza kesmiş. Şaka yollu yanıtlıyorum: “Acaba ilk kar tanesi soldaki minareye mi düştü, yoksa sağdakine mi? Bunu anlamak için bakıyorum onlara!” Gülümsüyor, parmağının ucuyla soldaki minareyi işaret ederek, “Boşuna kafa yorma!” diyor, “Ben sana söyleyeyim, geçen yıl şu minareye düşmüştü ilk kar tanesi, bu yıl da öbürüne düşmüştür. Bir yıl ona, bir yıl buna düşer çünkü. Erzurum’un karı, ayakta durabilenin, yıkılmayanın hakkını yemez.”
 
Üç mevsim karla kaplı masalsı vadileri, Rus Baltık mimarisi, çam ormanlarıyla çevrili kayak merkezi ve sıradışı lezzetleriyle Sarıkamış'a havayolu ile bir - iki satte ulaşabileceğinizi biliyor muydunuz?

‘İsviçre gibi’ ifadesi klişe sanılabilir, ama değil. Sarıkamış'ın ormanlarla kaplı yüksek vadileri, şaşılacak derecede Alpler'deki dağ köylerini andırıyor. Daha doğrusu herşey, İsviçre'nin yarım yüzyıl önceki hali gibi: İnek sürülerinin çıngırak sesleri duyuluyor... Orhan Pamuk'un uzak, yalnız ve metruk bir metropole benzettiği Kars'ın 53 kilometre güneybatısındaki Sarıkamış'ı bize hatırlatan ilk şey, 90 bin askerimizi yitirdiğimiz Osmanlı - Rus Savaşı kuşkusuz. Oysa Sarıkamış, eşsiz doğası ve tarihi zenginlikleriyle anımsanmayı hak edecek kadar güzel...

İki saatte Sarıkamış​

Bugüne dek hep uzak olduğu için gözardı edilen Sarıkamış'ı görmek için önemli bir fırsatınız var artık. İstanbul ve Ankara'dan her gün karşılıklı yapılan THY seferleriyle birkaç saat içinde Kars'a ulaşılabiliyor. Şehir merkezinden Sarıkamış'a uzanan çift şeritli karayolu ise kışın en sert günlerinde bile açık ve bakımlı. İlçeye gelen ziyaretçiler için konaklama hiç sorun değil. Kayak tesislerinin bulunduğu Cıbıltepe Mevkii'ndeki beş ve üç yıldızlı iki otelin yanı sıra, ilçe merkezinde birkaç motel ve konukevi hizmet veriyor. En yükseği 3 bin 138, en küçüğü 2 bin 599 metre yüksekliğinde tam 6 volkanik dağ zirvesiyle çepeçevre sarılmış bir plato üzerine kurulan Sarıkamış'ın ortalama rakımı, 2 bin 90. Aras Nehri ile birlikte Kars Çayı, Zivin ve Keklik derelerinin bereket dağıttığı ilçe, yüksek rakımı ve bol oksijenli havası nedeniyle kondisyon depolamak isteyen sporcular için bulunmaz bir kamp alanı. Kış aylarında soğuğun eksi 40 derecelere kadar inmesi nedeniyle, Türkiye'nin en soğuk yerleri arasında sayılan ilçenin serin yazları, sporcular için bir hazine. Yazın en sıcak günlerinde bile kırları kaplayan geniş çayırların göz alıcı yeşilinin solmaması ise, doğanın bir lütfu. Şöhreti gün geçtikçe artan kış sporları merkezine ev sahipliği yapan ilçenin coğrafyası, doğanın kucağında dağcılık, binicilik, trekking, izcilik gibi aktiviteleri yapmak için de elverişli. Sarıkamış turundaki ilk durağımız, ilçe merkezinde bulunan Yanık Kilise. 93 Harbi olarak anılan 1877-78 Osmanlı - Rus Savaşı sırasında Ruslar tarafından inşa edilen mabet, kesme taş ve tuğla kullanılarak dikdörtgen planlı olarak yapılmış. Yapının girişi tuğla çerçeveli, yuvarlak kemerli ve üzeri küçük bir çatı ile örtülmüş. Kaderine terk edilen, çok sonraları belediye tarafından sinema olarak kullanılan bu ilginç yapı, yanına bir minare eklenerek cami olarak da kullanılmış. 1970'li yıllarda yangın geçiren tarihi eserin orijinalinden geriye yalnızca ana duvarları kalabilmiş.

Katerina Köşkü​

Sarıkamış'ın, insana doğal terapi uygulayan müthiş doğasının gizlediği bir diğer tarih hazinesi ise Katerina Köşkü. 93 Harbi sonrasından kalma özgün mimari yapılardan biri bu köşk. Kitabesi olmamasına rağmen, 1902 yılında inşa edildiği tahmin edilen yapı, Baltık mimarisinin zarif çizgilerini taşıyor üzerinde. Halk arasında Katerina Köşkü olarak bilinen av köşkü, 1914 yılında Rus Çarı İkinci Nikola ve eşini konuk etmiş.

Avrupa standardı​

Karın sihirli, huzur dolu bir sessizlik içinde yağdığı yörede, doğanın bahşettiği bu beyaz örtü, yılın 7 ayı hayatın içinde kalmayı sürdürüyor. Türkiye'de kayak sezonunun en uzun sürdüğü kış sporları merkezi olan Sarıkamış'ın değerini artıran bir başka unsur ise, el değmemiş doğası. Kars Havalimanı'na sadece 45 kilometre uzaklıktaki kayak merkezinin pistleri, Cıbıltepe - Balıklıdağ ve Çamurludağ'da, 2 bin 200 ile 2 bin 900 metre yükseklik gösteren bir plato üzerine konumlanmış. Saatte 2 bin 400 kişi taşıma kapasiteli ve bilgisayar donanımlı telesiyej sistemi ile Sarıkamış, Türkiye'nin en gelişmiş kayak tesislerinden birine sahip. Merkezde, toplam uzunluğu 17 kilometreye ulaşan 6 kayak ve snowboard parkuru konukların hizmetine sunulmuş. Sarıçam ormanlarıyla çevrili kayak merkezinin ana pistlerinin bulunduğu 2 bin 635 metrelik Cıbıltepe'de iki lift sistemi mevcut. Bin 700 metre uzunluğundaki birinci lift, kayak sporuna yeni başlayanlar için ideal bir eğime sahip. 2 bin 600 metre uzunluğundaki ikinci lift ise, farklı zorluk derecelerine sahip dört ayrı pist ile birinci lifte bağlanmış. Merkezdeki tüm mekanik tesisler, Avrupa firmalarına dünya standartları dikkate alınarak yaptırılmış. Sarıkamış'taki en uzun kayak parkuru, 5 bin 250 metre uzunluğunda. Sarıkamış'ı diğer kayak merkezlerinden ayıran bir başka özellik ise bölgeye yağan karın cinsi. Kayak sporu için son derece elverişli olan ve Alpler'deki kayak merkezlerine şöhretini kazandıran kristal toz karın aynısı, Sarıkamış'ta da yağıyor. Kış aylarını güneşli geçirmesine rağmen, bölgeye düşen kar, ilk yağdığı günkü tazeliğini yitirmeyip, kayak severlere pırıl pırıl pistler ve güvenli kış sporları olanağı sağlıyor. Kayak merkezi, çam ormanlarıyla çevrili olduğundan, pistler rüzgâra karşı korunaklı ve çığ tehlikesi yok. Normal koşullarda yılda ortalama 4 ay boyunca yaklaşık 1 metre karla kaplı olan merkez, aralık ayından nisan ortalarına kadar kış sporları için uygun olanaklar sağlıyor. Kayak merkezi ve yakın çevresinde Alp disiplini, kuzey disiplini gibi kayak türleri yapılabildiği gibi, tur kayağı ve kızaklı geziler için de ideal parkurlar bulunuyor. Ne dersiniz, artık farklı bir kış seyahati yaşamanın zamanı gelmedi mi?
 
Çifte Minareli Medrese (Erzurumun Tarihi ve Turistik Yerleri )

Çifte minareli medrese Selçuk Sultanı Alaeddin Keykubad`ın kızı Hundi Hatun tarafından yaptırılmış olan Erzurum`da bulunan bir tarihi yapı. Açık avlulu medreselerin Anadolu`da en büyük örneğidir. Cephede, taçkapı formundan çok çeşme nişleri ile yarım yuvarlak iki payanda vardır. Taçkapının iki yanında yükselen silindirik minareler tuğla ve moazaik çiniler ile süslenmiştir. Taçkapıyı çeviren bitki süslemeleri kalın silmeli panoların içindeki ejder, hayatağacı, kartal motifleri cephenin en gösterişli bölümüdür. Doğudaki tamamlanmış hayat ağacı ile kartal motiflerinin bir arma olmaktan çok, Orta Asya, Türk inanışına kadar uzanan gücü ve ölümsüzlüğü dile getirdiği düşünülür.


Erzurumun Tarihi ve Turistik Yerleri

KALELER

Erzurum zengin târihî eserleri temiz havası soğuk ve güzel suları tabiî güzellikleri dağ ve kış sporları kaplıca ve ılıcaları ile turizme çok elverişlidir.

Erzurum Kalesi: Romalılar devrinde yapılmıştır. Osmanlı devleti zamânında ve o devre kadar bölgeye hâkim olan devletler tarafından bir çok defâ tâmir ettirilmiştir. Kaynaklarda üç kat surla çevrili olduğu bildirilen kalede 110 burç ve kule bulunuyordu. İç ve dış kuleler yıkılmıştır.

Hınıs Kalesi: Hınıs ilçesinin bahçe mahallesinde kayalar üzerine yapılmıştır. Yapım târihi kesin belli olmamakla birlikte İlhanlılar döneminde yapıldığı tahmin edilmektedir. Kânûnî Sultan Süleymân devrinde tâmir edilmiş olan kalenin büyük kısmı yıkık vaziyettedir.

İspir Kalesi: İspir ilçesinin kuzeybatısında Çoruh nehri kıyısındadır. Yapım târihi belli değildir. Saltuklu Selçuklu ve Osmanlılar devrinde tâmir edilmiştir. Kalenin dış surları yıkılmış olup iç kale surları ve burçları sağlamdır.

Oltu Kalesi: Oltu Çayı kıyısında sarp bir tepe üzerinde yapılmıştır. Yapım târihi kesin belli değildir. İç kale sağlam olup güneyinde büyük ve görkemli bir burcu vardır. Diğer kısımları yıkılmıştır.

Hasankale (Pasinler Kalesi): Hasanbaba Dağı eteğinde Pasinler ilçesinin doğusundaki kayalıklar üzerindedir. Bâzı kaynaklarda İlhanlılardan Emir Hacı Togay’ın oğlu Hasan tarafından yaptırıldığı yazmaktadır. Yıkık vaziyettedir. İç kalenin güney ve batı bölümleri sağlamdır.

Avnik (Soğuksu) Kalesi: Pasinler’in Güzelhisar (Avnik) köyünün kuzeyindedir. Selçuklu ve Saltuklu mîmârisinin hâkim olduğu kale üç surla çevrilidir.

Tortum Kalesi: Tortum ilçesinden 14 km uzaklıkta Kale köyündedir. Yapım târihi kesin belli değildir. Kuzey bölümündeki duvar ve burçlar sağlamdır.
 

MEDRESELER

Çifte Minareli Medrese: Erzurum’un bir nevi sembolüdür. Selçuklu Sultânı Birinci Alâeddîn Keykubat’ın kızı Hüdâvent Hâtun tarafından 1253 senesinde yaptırılmış olup Anadolu’nun en büyük sanat şâheserlerinden biridir. Kümbeti de Erzurum’un en büyük kümbetidir. 26 metre yüksekliğindeki çift minâresi renk renk çinilerle süslüdür. 37 odası ve câmisi vardır. Dördüncü Murad Han tâmir ettirmiştir. Müze olarak kullanılmaktadır. Medresenin bâzı yazı ve parçaları sökülerek Leningrad Müzesine ***ürülmüştür. Anadolu’daki medreselerin en büyüğüdür. Çinilerle süslü minârede Allah Muhammed ve ilk dört büyük halîfenin (Çihâr Yâr-ı Güzîn) isimleri vardır. Medresenin ikinci katı dört eyvan arasında dört müstakil grup hâlinde tanzim edilmiştir. Birinci kata inmeden bir bölümden diğerine geçmek mümkün değildir. İkinci kat hücreleri de alt kattakiler gibi dikdörtgen plânlı olup kırma taşlarla örülmüş beşik bir tonozla örtülüdür. Alt kat hücre kapılarında görülen çok değişik şekiller ve tezyinat üst kattakilerde görülmez.

Yakutiye Medresesi: İlhanlı Sultanı Olcayto zamânında 1310’da yaptırılmıştır. Taş kapısının işlemeleri çok kıymetli bir sanat şaheseridir. Kubbeli medrese dört eyvanlı kapalı avlulu medrese tipindedir. Taçkapı cephenin tam ortasındadır. Cephenin iki köşesine kesme taştan iki silindirik istinat kulesi yerleştirilmiştir. Medrese Hoca Cemâleddîn Yâkut tarafından Sultan Gazan ve Horasanlı Bolugan Hâtun yardımıyle yaptırılmıştır.

Ahmediye Medresesi: Süslemesiz sâde bir yapıdır. İlhanlılar zamânında 1314’te yapılmıştır. Erzincankapı mevkiinde ve Murad Paşa Câmii yakınındadır. Harâbe hâlindedir. Ahmed bin Ali bin Yûsuf yaptırmıştır.

Şeyhler Medresesi: Osmanlı devri medreselerinden kalan bir medresedir. 1760’da inşâ edilmiştir. Bir avlu etrâfına toplanmış tek katlı hücrelerden ibârettir.

Kadıoğlu Medresesi: İspir ilçesi Çarşı Câmii yakınlarındadır. 1726’da Erzurum Müftüsü Kâdızâde Mehmed Efendi tarafından yaptırılmıştır. Avlu çevresinde on ders odası vardır. Yapı dıştan toprakla örtülü olup ders odaları avluya açılan pencerelerden ışık alır.
 

CAMİLER

Ulu Câmi: Saltukoğullarından Ebü’l-Feth Muhammed tarafından 1179’da yaptırılmıştır. Gördüğü tâmirâtlar yüzünden ilk şeklini kaybetmiştir. Erzurum’un en eski ve en büyük câmisidir. Atabey veya Atabek Câmii de denir. Doğu ve kuzeyinde ayrı üslûp ve yapıda üç kapısı vardır.

Lala Paşa Câmii: Yâkutiye Medresesinin doğusundadır. 1562’de Kıbrıs Fâtihi Lala Mustafa Paşa tarafından yaptırılmıştır. Beyaz taştan yapılan minâre kırmızı taş bileziklerle süslüdür. Minâre boyu kısadır. İç süslemesi renk yapı ve ünlü çinileriyle klasik Osmanlı mîmârîsinin önemli eserlerindendir.

Murad Paşa Câmii: 1573’te Sadrâzam Kuyucu Murad Paşa tarafından Erzurum beylerbeyi iken yaptırılmıştır. Ahşap minber ve kapıları Osmanlı ağaç işlemeciliğinin güzel örneklerindendir.

Kurşunlu Külliyesi: Câmi ve medreseden meydana gelen külliye 1701’de Şeyhülislâm Erzurumlu Feyzulah Efendi tarafından yaptırılmıştır. Minâresi 8 sıradan meydana gelmiş ve kırmızı taştan yapılmış halkalarla süslüdür. Câmi kapısının ağaç işçiliği çok kıymetlidir. Medrese on iki odalı olup klâsik Osmanlı medreseleri plânındadır.

Kale Mescidi: İç kalededir. Saltuklular devride yaptırılmıştır. Kümbet biçimiyle değişik bir mîmârî tarzı vardır.

Esad Paşa Câmii: 1835’te Erzurum Vâlisi Esad Muhlis Paşa tarafından yaptırılmıştır. 1852’de Sultan Abdülmecîd Han Nûruosmâniye Câmiine benzeterek onartmıştır. Erzurum câmileri içinde en yüksek kubbeli olanıdır.

Gürcü Kapısı (Ali Ağa ) Câmii: On yedinci asır başlarında yeniçeri başı Kürkçü Ali Ağa tarafından yaptırıldığı tahmin edilmektedir. Kare plânlı ve tek kubbeli bir câmidir.

Cennetzâde Câmii: 1786’da Erzurumlu İsmâil Efendi tarafından yaptırılmıştır.
 

KÜMBETLER

Emir Saltuk (Melik Gâzi)Kümbeti: Çifte minareli medresenin güneyinde bulunan üç kümbetten en büyüğüdür. On ikinci asır sonlarında yapılmış Anadolu’nun en eski kümbetlerindendir. İçinde Saltukoğullarından Emir Saltuk medfundur.

Karanlık Kümbet: 1308 senesinde yapılmıştır. Derviş Ağa Câmiinin karşısındadır. Emir Sadreddîn Tübey tarafından yaptırılmıştır.

Gümüşlü Kümbet: Kare kaideli ve sekizgen gövdelidir. Kıble istikâmetinde küçük bir mihrabı vardır. Gıyâseddîn Gazi için yapılmıştır. On üçüncü asır eserlerindendir.

Cimcime Sultan Kümbeti: Ulu Câminin kuzeyindedir. On dördüncü asrın başlarında inşa edilmiştir.

Rabia Hâtun Kümbeti: Kayseri’deki döner kümbete benzemektedir. On dördüncü asır başlarında yapılmıştır. Sâdece yarım bir duvarı kalmıştır.
 

KERVANSARAYLAR-HAMAMLAR

Taşhan (Rüstem Paşa)Kervansarayı: 1514-1561 târihleri arasında Sadrâzam Rüstem Paşa tarafından yaptırılmıştır. Fevziye Mahallesindedir. Oltu taşı îmâlatçıları çarşı olarak kullanmaktadır.

Boyahâne Hamamı: Boyahâne Câmiinin yanındadır. 1567’de Hacı Emin Paşa tarafından yaptırılmıştır. Yıkılan yapı daha sonra onarılmıştır.

Şeyhler Hamamı: Şeyhler Mahallesinde olup Şeyhler Câmiine vakıf olarak 13. yüzyılda Habib Efendi tarafından yaptırılmıştır.

Erzurum çeşmeleri: Erzurum çeşmeleri ile de ünlüdür. İl merkezinde elliden fazla çeşme olup en meşhurları şunlardır:Cennet Çeşmesi Şâfiler Çeşmesi (1556) Kale Çeşmesi (1681) İsmâil Ağa Çeşmesi (1734) Akpınar Çeşmesi (1745) Yazıcıoğlu Çeşmesi (1748) Dörtgüllü Çeşme (1775)

Erzurum Tophânesi: Dördüncü Murad Han yaptırmıştır. Erzurum’da dökülen Balyemez toplarını 4000 dev cüsseli camız çekerek Revan’a getirmiş ve İran’a karşı zafer kazanılmıştır. Erzurum’da dökülen toplar dünyâ silâh târihine geçmiştir.

Saat Kulesi (Tepsi Minâre): Şehrin en yüksek noktası İçkale’dedir. On ikinci asırda Saltukoğulları tarafından gözetleme kulesi olarak yapılmıştır. Kâidesi kes****ş gövdesi tuğladandır. Üst kısmındaki tahta külah 19. asır ilâvesidir. Kale mescidinin minâre vazîfesini de görür. Kale mescidi harâbe hâldedir. Kûfî kitâbede “İnanç Beygu Alp Tuğrul Bey Ebi’l Muzaffer Kasım” okunmaktadır. Anadolu’nun bilinen en eski Selçuklu minâresidir.

Tabyalar: 1877-1878 Osmanlı-Rus savaşında Erzurum’u savunmak maksadıyla yapılmıştır. Aziziye Tabyasında büyük bir anıt vardır. Kahraman Erzurum kadınlarını temsil eden Nene Hâtun kabri buradadır. Nene Hâtun Türk târihine “93 Harbi” diye geçen 1878 Türk-Rus savaşında destanlaşan kahraman yiğit bir Türk kadınıdır. Sivişli köyündendir. 1857-1955 yılları arasında yaşamıştır. 98 yaşında vefât etmiştir. Aziziye Tabyası Abdülazîz’in emriyle Topdağı’nda Erzurum Vâlisi Müşir Fosfor Mustafa Paşa tarafından yaptırılmıştır. 27 Ekim 1877’de geri çekilen Gâzi Ahmed Muhtar Paşa emrindeki ordu ve Erzurum halkı Ruslara karşı başarılı bir savunma vererek Rusları geriye püskürtmüştü. Bu savunma Avrupa’da kurmaylara ders olarak okutulmaktadır. Aziziye’den başka Mecidiye Ağzıaçık ve Sivişli Ahali Dolangez Büyük Hüyük Küçük Hüyük B. Kiremetli K. Kiremitli bilhassa Uzun Ahmed tabyaları vardır.

ERZURUM TABYALARINDAN
Bir şimşek çakıyor yine bir şimşek
Çakıyor Erzurum tabyalarından.
Dizilmiş nağmeler nineler tek tek
Bakıyor Erzurum tabyalarından.

Yediden yetmişe tek vücut tek can
Erzurum bir sevdâ Erzurum vatan...
Taptaze bir yara gibi o kan
Akıyor Erzurum tabyalarından.

Bu sevdâ bir sel ki teşnedir kine
Bir kere kabardı mı sığmaz bendine.
Bu sevdâ yıllardır bizi kendine
Çekiyor Erzurum tabyalarından.

Ahmed Muhtar Paşam al bizi yürüt
Küffârın kökünü yeniden kurut.
Dün bugün misâli hâlâ kan barut
Kokuyor Erzurum tabyalarından.

Dadaşıma artık ha ateş ha kar;
Burda savaşın adı kanlı bar.
Ovaya sis değil mücâhit ruhlar
Çöküyor Erzurum tabyalarından.

Gökler alev alev yer bayrak bayrak
Ya şu ufuklar şu dağlara bak!
Bu gece dünyâya başka bir şafak
Söküyor Erzurum tabyalarından.

Bekir Sıtkım şaşma nice bu târih
Gündüz bir târih gece bir târih...
Destanı sen değil koca bir târih
Okuyor Erzurum tabyalarından.

Şehitlik: Sultan Abdülmecîd Han devrinde yapılmış olup 93 Harbi Birinci Dünyâ Harbi İstiklâl Harbi ve sonrası bâzı şehitleri sînesinde toplamıştır.

Mesîre Yerleri: Erzurum târihî zenginliği yanında tabiî güzellikleri ile de meşhurdur. Bâzı mesîre yerleri şunlardır:

Hasankale: İl merkezine 39 km uzaklıktadır. Şifâlı su kaynakları ve yeşillikleriyle ünlüdür.

Boğaz: Erzurum’a 7 km uzaklıkta Palandöken Dağlarının Siğreli Tepesi ile Eğerli Dağı arasında kalan bol sulu ağaçlıklı şirin bir mesîre yeridir.

Türbe: İl merkezine 3 km uzaklıkta mübârek bir İslâm büyüğü olan Abdurrahmân Gâzinin türbesinin bulunduğu yerdir. Erzurum’un içinde şifâlı sularıyla meşhur bir ziyâret ve dinlenme yeridir. Manzarası ve havası çok güzeldir. Suları böbrek hastalarına iyi gelir.

Tortum Çağlayanı ve Gölü: Türkiye’nin en yüksek çağlayanıdır. Sular 50 metre yükseklikten aşağı düşer. Çağlayan ve gölün manzarası çok güzeldir.Suları berrak olup bol balık bulunur. Basamaklı kalker bankların üzerinden düşüş yapan sular yüksekliğin fazlalığı ve düşüşün sertliği ile çok güzel bir manzara meydana getirir.

Palandöken Telesiyej Hattı ve Kayak Tesisleri: Erzurum’a 6 km uzaklıkta ve 2250-3176 m irtifada bulunan bu tesislerde senenin 7 ayı kayak yapılabilir. Saatte 300 kişilik taşıma kapasitesi olan telesiyej hattında üç ana istasyon vardır.
 

KAPLICALARI

Kaplıcaları: Şifâlı su bakımından zengin olan Erzurum’da bu kaynaklardan yeteri kadar faydalanılamamaktadır.

Pasinler Kaplıcası: Pasinler ilçesi yakınındadır. Mâdensuyu niteliğindeki suyu şişelenmektedir. Kaplıcada terminal tesisler vardır.

Ilıca Kaplıcası: Ilıca ilçesindedir. Mîdebarsak karaciğer safrakesesi ve şeker hastalıklarına iyi gelmektedir. Kaplıcanın yanında konaklama tesisleri vardır.

Akdağ Kaplıcası: Merkez ilçeye 28 km uzaklıkta Erzurum-Artvin karayolu üzerindedir. Suyu mîde barsak karaciğer safrakesesi ve şeker hastalıklarında faydalıdır.
 

Erzurum Şivesi ve Kullanılan Kelimeler

aba : abla
ağa : ağabeyi
baci : bacı
beg : beğ
bibi : hala
boğızli : obur
bedimli : meteliksiz
cingen : çingene
cığız : mızıkçı
cırbağa : cılızçelimsiz
çarşut : casus
çerçi : gezgin satıcı
densiz : uygunsuz
devamsız : işe yaramaz
dığa : hararet olarak çocuk
dıreş : uzun boylu
dızınan : iri kıyımiri yapılı
emi : amca
enik : köpek yavrusu
ergişi : erkek
esgetek : kadın
eze : teyze
gada : ağabeyi
gancık : sözünde durmayandişi köpek
gavat : değersiz adam
gottozlanan : dik kafalı
gollik : kısa boylu
görüm : görümce
gucur : kısa boylu
guma : ikinci eş
guzzik : kambur
güleş : güler yüzlü
hızan : fakir
hızmeker : erkek hizmetçi
hırhız : hırsız
hodah : hayvanlara bakan çocuk
igit : yiğit
kalikli : ******
kanayaklı : kadınyavaş
kelloş : kel
keltoş : kel
keyvani : ev hanımı
kivra : kirve
kizir : köy adını ağız yapabilen kişi
kor : bakıpta görmeyen
maraba : tarım işçisi
matıf : suratsız adam
mazanni : şüpheli adam
omo : dalkavuk
poşa : çingene kadın
paşvani : bekçi
sınıhçi : kırıkçı
sogumsuz : sabırsız
şağıldahli : pis adam
şergada : akla gelmeyen işler yapan
tanko : sosyetik
termaş : şanslı
uşah : çocuk
vola : ulan
yelloz : müflis
yegin : aceleci
zenne :kadın
ağıl : yazın hayvanların koyulduğu yer
ahbun : hayvan gübresi
aşgar : kir
avlu : evin giriş salonu
ayvan odası: boş oda
baca : dam
bardan : büyük çuval
berf : kar
bedire : kova
cağ : şiş
cakkıl : zincirli iki ucuna kova takılan uzun çubuk
ceferlik : odunluk
cılfa : pulluk
cıstik : erkek ayakkabısı
çangıl : zil
çenebit : camdan ekmek kabı
çermik : kaplıca
damçi : damla
dastar : hamurun üstüne örtülen örtü
dıldılık : ince elbise
dibek : öğütme aracı
düllük : düdük
eğiş : tandırdan eşya veya ekmek çıkarmak için kullanılna araç
enek : sapanın toprağı yaran kısmı
fırfırik : topaç
galah : tezek yığını
geven : deve dikeni
gobçe : düğme
gullep : kapı demiri
gurna : kurna
hagos : tarla sulama arkı
halhal : bilezik
hamayıl : boyuna asılan muskalı gümüş kap
hepenk : kepenk
hemecik : bebek oyuncağı
hesir : otlardan yapılmış sergi
hıbar : duvar dizmede büyük taşlar arasıra konan küçük taş
hış : küpeklerin boynuna takılan demir
him : temel
hozan : sürülmemiş tarla
 
Geri
Top