Diyarbakır Kalesi
Diyarbakır Kalesi’nin hangi tarihte yapıldığı kesinlik kazanamamıştır. Dicle Nehri’nin 100 m. kadar yükseğindeki Fis Kayası, İçkale’nin ilk yerleşme yeri olduğu düşünülebilir. Ayrıca bu bölgede Huriler zamanında da bir kale yapıldığı sanılmaktadır. MS.349’da Roma imparatoru II.Constanius bu kalenin etrafını surlarla çevirmiştir.
Diyarbakır Kalesi, Dışkale ve İçkale olmak üzere iki bölümden meydana gelmiştir. Diyarbakır’da hüküm süren devletler bu kaleyi onarmıştır. Bu bakımdan kalede her dönemin izlerine rastlanmaktadır.
Dışkale’nin kuzeydoğu köşesinde İçkale bulunmaktadır. Bu kale de surlarla çevrilmiştir. İçkale içerisinde Virantepe denilen yerde surlarla çevrili bir bölüm daha bulunmaktadır. Virantepe’de yapılan kazılar XIII.yüzyılda Artukoğulları döneminde bir saray yapıldığını ortaya çıkarmıştır. İçkale Kanuni Sultan Süleyman zamanında 1524-1526 yıllarında genişletilmiş, on altı burç ile iki kapı eklenmiş ve surlarla çevrilmiştir. Bu kalenin fethi Oğrun, Saray ve Küpeli isimli kapıları Diyarbakır şehrine açılmaktadır.
Çermik Kalesi (Çermik)
Diyarbakır, Çermik ilçesinin batısındaki bir tepe üzerinde kale kalıntıları bulunmaktadır. Bu kalenin ne zaman yapıldığı kesinlik kazanamamıştır. Ancak, Osmanlılar burayı ele geçirdikleri zaman yörede yaşayan halkın büyük çoğunluğu bu kalede idi. Çermik’in fethinden sonra halk burasını terk ederek ovaya inmiştir.
Çermik Kalesi Osmanlı fethi sırasında top ateşleri ile yıkılmış ve yeniden onarılmasına da gerek görülmemiştir. Kale, yüksek ve oldukça kayalık bir yerde olup, kalenin içerisinden Sinek Çayı’na kayaların oyulması sureti ile 150-170 m. uzunluğunda bir yer altı geçiti yapılmıştır.
Günümüzde harap halde olan kalenin kitabesi bulunamamıştır. Yalnızca İçkale’nin kapısı birkaç sarnıç, dört su kuyusu ve bir de eski bir kiliseye ait duvar kalıntısı dikkati çekmektedir. Kale içerisinde Berber Dükkanı diye isimlendirilen, kayalara oyulmak sureti ile 3.00x4.50 m. ölçüsünde bir mekan ortaya çıkarılmıştır. Bu mekanın yüksekliği 1.55 m. olup, kuzey, güney ve batısında oturma yerleri bulunmaktadır. Kalede çok sayıda ok uçlarının bulunması yerleşimin oldukça eski yıllara kadar indiğinin kanıtıdır.
Eğil Kalesi (Eğil)
Diyarbakır’ın Eğil ilçesinde, Dicle Vadisinin kıyısında bulunan kale, yöredeki en eski kalelerden birisidir. Ancak ne zaman ve kimin tarafından yaptırıldığı bilinmemekle beraber, MÖ.VII.yüzyıldan kaldığı sanılmaktadır.
Kale tek parça büyük bir kayanın üzerine yapılmıştır. Kalenin bulunduğu kayanın etekleri ve yanları yontulmuş ve böylece daha dik bir konuma getirilmiştir. Günümüze yalnızca surların kalıntıları, sur içerisindeki bazı yapıların temelleri ve sarnıçlar gelebilmiştir. Kalenin batısındaki bir kaya üzerinde de Asur hükümdarlarına ait yazılı bir stel bulunmuştur. Burada Asur hükümdarlarına ait kaya mezarları da bulunmaktadır. Ayrıca kaleden Dicle Nehri’ne inen, kayaların oyulması ile yapılmış merdivenli bir de yolu vardır.
Silvan Kalesi (Silvan)
Diyarbakır, Silvan ilçesinde bulunan bu kalenin ne zaman yapıldığı kesinlik kazanamamıştır. Bununla beraber MÖ.77 yılında Büyük Tigrat Krallığı zamanında yapıldığı, sonraki yıllarda da Bizanslılar tarafından yeni eklerle kale genişletilmiş ve onarılmıştır. Hamdaniler, Mervaniler döneminde kaleye yeni burçlar ve sur duvarları eklenmiş, böylece daha korunaklı bir duruma getirilmiştir.
Kale yörede bulunan kalker taşından yapılmıştır. İçkale kareye yakın planlı olup, bunun dışında dış ve iç surlarla çevrelenmiştir. Kale 25 m. aralıklarla 50 burçla sağlamlaştırılmış ve dört yöne de dört kapı açılmıştır. Kale kapılarında bezemeli kitabeler bulunmakta olup, bunlar Eyyubilerden Melik Eşref zamanından kalmıştır. Ayrıca kalenin diğer kapılarında da Melik Kamil, Selahattin Eyyubi, Melik Evhad, Artukoğulları ve Mervanoğullarına ait çeşitli kitabeler de bulunmaktadır. Sonraki devirlerde kale içerisine Ulu Cami eklenmiştir.
Antak Kalesi (Lice)
Diyarbakır, Lice ilçe merkezinin 15 km. güneydoğusunda Kayacık ve Kabak Kaya Köyü’nde bulunan Antak Kalesi’nin ne zaman ve kimin tarafından kurulduğu kesinlik kazanamamıştır. Bununla beraber kalenin Roma döneminden kaldığı ve 532 yılında Bizans imparatoru I.Iustinianus tarafından onarıldığı sanılmaktadır. Ebu Abdullah Muhammed bin Ömerü’l Vakadi’nin yazmış olduğu kitapta bu kalenin hicretin 17.yılında, VII.yüzyılda Diyarbakır bölgesini ele geçirmek isteyen Iyaz bin Ganem ve Halid bin Velid tarafından Diyarbakır’ın fethinden hemen sonra Arapların eline geçtiğini yazmaktadır.
Kalenin ismi farklı kaynaklara değişik isimlerle geçmiştir. Eski Arap kaynaklarında Hetax, Silvanlı tarihçi İbnü’l-Ezrak da Hatak olarak bu kaleden söz etmişlerdir. Bununla beraber bir çok kaynakta da Atak olarak geçmiştir. Burada bulunan Entak şehri Mervaniler ve Artukoğulları döneminde (X.-XIII.yüzyıl) önemli bir yerleşim yeri idi. Yavuz Sultan selim’in Çaldıran Savaşı’ndan (1514) sonra kale Osmanlıların eline geçmiştir.
Evliya Çelebi bu kaleden “Kale nehir kenarında yüksek bir tepe üzerinde, dört köşe taş yapılı güzel bir kaledir” diye söz etmiştir.
Kaleden günümüze yalnız temelleri gelebilmiştir. Kalenin üzerinde yıkık bir cami kalıntısı bulunmaktadır. Güneyinde de Ak Kilise isimli bir kilise kalıntısı vardır.
Zülkarneyn Kalesi (Çeper Kalesi) (Lice)
Diyarbakır, Lice ilçesinin Çeper Köyü yakınlarında bulunan bu kale dağların ovalara açıldığı dar bir geçidin ortasındadır. Ovaya hakim bir konumdadır. Halk arasında bu kaleye Çeper, Şeter kalesi gibi isimler de verilmiştir. İskender-i Zülkarneyn’in buradan geçtiği ve bu kalede misafir edildiği, bundan ötürü de bu kaleye Zülkarneyn Kalesi isminin verildiği yöre halkı tarafından söylenmektedir. Bununla birlikte kalenin ne zaman ve kimler tarafından kurulduğu kesinlik kazanamamıştır. Büyük olasılıkla MÖ.VI.yüzyılda bölgeye hakim olan Persler tarafından kurulduğu sanılmaktadır.
Kale surlarının büyük bir bölümü yıkılmış, günümüze ancak sur temelleri, surlara ait üç burç kalıntısı gelebilmiştir. Kalenin çevresindeki köyler bu kalenin taşlarını sökerek kullanmışlardır. Bu da kalenin harap olmasını hızlandırmıştır.
Evliya Çelebi bu kaleden söz etmiştir: “Makdisi tarihine göre meşhur İskender-i Zülkarneyn buradaki hayat suyunu içince iyileşmiş ve boynuzları düşmüş. Bunun üzerine 315 gün içinde bu kale tamamlanmıştır. Burç ve kuleleri büyük taşlarla yapılmış olup beşgen şeklindedir.”