Forumlar
Yeni Mesajlar
CerezExtra
EĞLENCE ↓
Şans Kurabiyesi
Renk Falınız
ÇerezRADYO
Sevgiliye Özel
ÇerezDERGİ
Hızlı Okuma Testleri
Pratik Çözümler
Yeniler
Yeni Mesajlar
Yeni ürünler
Yeni kaynaklar
Son Aktiviteler
İndir
En son incelemeler
Dükkan
Giriş
Kayıt
Yeniler
Yeni Mesajlar
Menu
Giriş
Kayıt
Uygulamayı yükle
Yükle
Forumlar
Edebiyat / Kültür / Sanat
Edebiyat / Kitap
18. Yüzyıl Filozofları
JavaScript devre dışı bırakıldı. Daha iyi bir deneyim için, devam etmeden önce lütfen tarayıcınızda JavaScript'i etkinleştirin.
You are using an out of date browser. It may not display this or other websites correctly.
You should upgrade or use an
alternative browser
.
Konuya cevap yaz
Mesaj
<blockquote data-quote="ZeyNoO" data-source="post: 408058" data-attributes="member: 10904"><p><strong><span style="color: #FF0000">Georg Wilhelm Friedrich Hegel</span></strong></p><p><strong></strong></p><p><strong><img src="http://i.imgur.com/hlOz5.jpg" alt="" class="fr-fic fr-dii fr-draggable fr-fil" style="" />27 Ağustos 1770 yılında Stuttgart'ta doğan ünlü Alman filozof 14 Kasım 1831 yılında Berlin'de vefat etmiştir. Almanya'nın batısında yer alan Stuttgart, Württemberg'de doğan idealist Alman filozoftur. Etkisi, hem onu takdir edenler, hem de acımasızca eleştirenler tarafından insanlar üzerinde çok geniş bir yelpazede olmuştur. Felsefenin sürekli tartışılan sorunlarının fasit dairesinin dışına çıkmak için, muhtemelen felsefede ilk kez, tarih ve yapının önemli olduğunu ileri sürmüştür. Efendi-köle diyalektiğinin kavramsallaştırılması öz farkındalık oluşması için ötekinin öneminin altını çizmiştir.</strong></p><p><strong></strong></p><p><strong>Hegel, bir memurun oğluydu ve Tübingen'de ilahiyat okuduktan sonra Bern ve Frankfurt'ta felsefe öğretmenliğine başladı. 1805′te Jena Üniversitesi'ne profesör oldu. Öncelikle Schelling'in öznel idealizm felsefesine inanmış gibi görünüyordu; fakat daha sonra kendine ayrı bir sistem kurarak onun savunmasını yapmaya başladı. Kurduğu bu felsefe sistemini Phanomenologie des Geistes' adlı eserinde açıklamıştır. Bir dönem Nürnberg'de kaldıktan sonra Berlin ve Heidelberg Üniversitesi'nde profesörlük yaptı. Bu devrede yazdığı eserler arasında Mantık Bilimi' ve Felsefe Ansiklopedisi' dikkatleri çekti.</strong></p><p><strong></strong></p><p><strong>Hegel'in kurduğu sisteme diyalektik mantık' deniliyordu. Buna göre bir fikir (yani tez), karşısındaki başka bir tezle karışır, bundan yeni bir anlayış doğar ki, buna sentez denilmektedir.</strong></p><p><strong></strong></p><p><strong></strong></p><p><strong>Hegel, Kant'ın felsefesine inanmakla beraber onun fikirlerini yetersiz buluyordu. Kant'ın aksine insanların her şeyi öğrenebileceklerine inanmıştı. Hegel'e göre dünya demek mantık demekti. İnsanlar mantığının sınırlarını çözdükleri anda beşerin sınırlarını da çözmüş olacaklardı. Hegel'e göre, biricik, canlı felsefe, çelişmelerin daha doğrusu karşıtların felsefesidir. Çiçek, meyvanın ortaya çıkmasına yol açar; fakat meyvenin ortaya çıkması için de, çiçeğin ortadan kalkması gerekir. Bu şekilde üremenin gerçeği, hem çiçek hem de meyve olmaktır. Ölüm hem ortadan kaldırmadır, hem yeniden doğuşu sağlayan şarttır.</strong></p><p><strong></strong></p><p><strong>Ömrünün son yıllarını Berlin'de geçiren Hegel, 1831 yazı ve sonbaharı boyunca kolera salgınının son kurbanlarından biri oldu. 14 Kasım'da kısa süren bir hastalıktan sonra ani bir şekilde vefat etmiştir.</strong></p><p><strong></strong></p><p style="text-align: center"><strong><img src="http://cerezforum.com/_ozel/extra/ayrac.gif" alt="" class="fr-fic fr-dii fr-draggable " style="" /></p><p></strong></p><p><strong><span style="color: #FF0000">Mutlak İdealizm Sistemi</span></strong></p><p><strong>Hegel felsefesi her şeyden önce bireylerin kendi kendilerine ilişkin olarak özgür bir bilince ulaştıkları bir insanlık tarihi felsefesidir. Bilinç, kendi başına özgür değildir; bilincin özgürleşmesi Tinin Fenomenolojisi'nde betimlenen karmaşık bir süreçle gerçekleşir.</strong></p><p><strong></strong></p><p><strong>Bu eserinde Hegel, bilincin bütün dünya ölçeğinde kendi kendini nasıl sınadığını ve yalın bir öznel kesinlik ile kendi kendinin nesnel bilgisine nasıl ulaştığını ortaya koyar. Bilinç, dünyanın bilincine vararak, kendi kendisinin bilincine de efendi ile köle arasındaki diyalektik olarak adlandırılan yolla varacaktır. Gerçekte bu diyalektik, herbiri kendisi olduğu gibi tanıtmak isteyen iki bilinç biçimi arasındaki kölelik ve egemenlik ilkelerini insanlık içinde betimlemektedir. Her biri bnu bir ölüm kalım savaşı içinde, hem kendisi hem öteki için yapacaktır. Köle kaybedecek, yaşam önünde diz çökecek ve efendi için çalışarak ona hizmet edecektir. Ancak köle, esaretinden de bu çalışma içinde bunun sayesinde kurtulacaktır. Çünkü dünyayı dönüştürerek, kendi kendisine bağımsızlığa ulaşmanın somut araçlarını verecektir.</strong></p><p><strong></strong></p><p><strong>Bu süreç sonunda, bilinç Akıl'a ulaşır. Dünya ona yabancı olmaktan çıkar; dünyaya ilişkin bilgisi onun gerçek bilgisidir ve onun gerçek bilgisi de dünyaya ilişkin bilgisidir. Bilinç artık sadece bireyin bilinci değildir. Bilinç, içinde ben'in biz olduğu, biz'in ben olduğu tinsel bir topluluğun bilincidir. Bu da Tin'den başka bir şey değildir. Tin, tarihsel gelişim kilit anları olan belli sayıda figures aracılığıyla tarih boyunca kendini ortaya koymuştur. Bu kilit anlar yunan etiğinden, Hegel'in dönemindeki çağdaş Prusya'ya kadar uzanır. Bu süreç sonunda ancak bilinç, Tinin kendi bilinci haline gelerek mutlak bilgiye ulaşır; filozof da böyle bir bilginin yorumcusu olur.</strong></p><p><strong></strong></p><p style="text-align: center"><strong><img src="http://cerezforum.com/_ozel/extra/ayrac.gif" alt="" class="fr-fic fr-dii fr-draggable " style="" /></p><p></strong></p><p><strong><span style="color: #FF0000">Ansiklopedi Projesi ve Kültür Felsefesi</span></strong></p><p><strong></strong></p><p><strong><span style="color: #0000CD">Ansiklopedi Projesi</span></strong></p><p><strong>Mutlak, kendi kendini temsil eden öznedir ve kendisine ilişkin bilgisini de felsefe aracılığıyla elde eder. Bu nedenle felsefi düşüncenin kendisi mutlak bilgidir. Felsefi Bilimler Ansiklopedisi bu bilgiyi oluşturan kavramların nasıl eklendiklerini ve Doğru'ya ulaşmasına nasıl olanak sağladıklarını gösterecektir. Tarih olarak felsefe, önceki bütün felsefeleri kendi içinde bütünleştirir ve aşar. Ancak bunu yalın bir toplama işlemi biçiminde değil, doğrunun kendisine ulaşmak üzere gerçekleştirdiği eyleme göre yapar. Felsefenin her parçası bir bütündür, her felsefe bir dairededir ve ansiklopedi dairelerin dairesidir, bunun sonunda ideye ulaşılır ve orada felsefe gerçekleşir.</strong></p><p><strong></strong></p><p><strong><span style="color: #0000CD">Kültür Felsefesi</span></strong></p><p><strong>Geist, kendisini kültür dünyasında diyalektiğin üçlü hareketi gereğince, Sübjektif Geist (Öznel Tin), Objektif Geist (Nesnel Tin) ve Mutlak Geist olarak açıklar. Bu durumda Geist en lat düzeyinden en üst düzeyine kadar insan ruhunu meydana getirir. Geist, kendisine yönelmiş özgür bir varlık, kendisini bilip tanıyan bağımsız bir gerçeklik haline gelmek için, doğadan yavaş yavaş sıyrılır. O, henüz gelişmemiş bir ruh halindedir ve bu haliyle antropoloji biliminin araştırma ve inceleme konusu olur. Ruhun henüz doğadan tümüyle sıyrılamadığı bu aşamada, ona karşılık gelen kavrayış biçimi duyumdur. Ruh, daha sonraki aşamada duygu ya da hissetmeye geçer. Hissetmenin en gelişmiş ve tamamlanmış şekli kendini hissetmedir ve bu biline giden bir ara basamaktır. Bilinç, böylelikle duyum, algı ve anlayış aşamalarından geçerek kendini özgür bir Ben olarak tanır.</strong></p><p><strong></strong></p><p><strong>Bundan sonra başka benleri de tanır ve kabul eder. Böylelikle, Geist kendisini Nesnel Ruh olarak gerçekleştirir ve ortaya ahlaklılık ve Devlet çıkar. Bu durum benin kendi içinde kalmaktan kurtularak genel kurallara ve öznellikten nesnelliğe yükselmesi demektir. Böylelikle, herkes için geçerli olan, herkesi kavrayan nesnel Ruh ortaya çıkmış olur. Tarih dediğimiz şey, Hegel'e göre, halklarda beliren Ruhun gelişmesinden başka bir şey değildir. Tarihin belli bir anında, belli bir halk, Ruhun gelişmesi üzerine alır. Ruhun hukuk, devlet, ahlak ve tarih alanındaki bu nesnelleşmesi boyunca kendine dönmesi, kendini tanıması, mutlak Ruhun bilincine varması söz konusudur. Özel isteklerin, tutkuların ve eğilimlerin alanında, herkes için geçerli nesnel ilkeleri ortaya koyarak, onları hukuk, ahlak, devlet şeklinde kabul eden Ruh, bütün koşullardan sıyrılarak kendini tanımaya, kendi özünü farketmeye başlar. Böylece, Mutlak Ruh haline gelir.</strong></p><p><strong></strong></p><p><strong>Mutlak Ruh da üç adımlı bir hareketle gerçekleşir. Onun birinci aşaması sanat, ikinci aşaması ise dindir. Buna karşılık, üçüncüsü aşaması felsefedir. Felsefe, Hegel'e göre, hem sanatın hem de dinin aşılması ve onların içlerinde taşıdıkları hakikatin daha üst bir düzeyde kavranmasıdır. Felsefe, Geist'i mutlak varlık olarak kavrar ve onu hem maddi olmayan bir düşünce, hem de elle tutulup gözle görülebilen bütün varlıkların birliği olarak kavrar.</strong></p><p><strong></strong></p><p style="text-align: center"><strong><img src="http://cerezforum.com/_ozel/extra/ayrac.gif" alt="" class="fr-fic fr-dii fr-draggable " style="" /></p><p></strong></p><p><strong><span style="color: #FF0000">Hegel Sözleri</span></strong></p><p><strong>Tanrı, insan ve madde diye ayırım yapmak anlamsızdır. Evrensel cevher, saf bilinç olan ruhtur. Düşünce basamaklarını kateden insan sonunda kendisine döner. Gerçek ruhun kendisi olduğunu keşfeder. Aslında insan tanrı; tanrı da insandır.</strong></p><p><strong></strong></p><p><strong>Her aklî olan gerçektir, her gerçek olan aklîdir.</strong></p><p><strong></strong></p><p><strong>Felsefe objelerin düşünce ile görülmesidir.</strong></p></blockquote><p></p>
[QUOTE="ZeyNoO, post: 408058, member: 10904"] [B][COLOR="#FF0000"]Georg Wilhelm Friedrich Hegel[/COLOR] [IMG align="left"]http://i.imgur.com/hlOz5.jpg[/IMG]27 Ağustos 1770 yılında Stuttgart'ta doğan ünlü Alman filozof 14 Kasım 1831 yılında Berlin'de vefat etmiştir. Almanya'nın batısında yer alan Stuttgart, Württemberg'de doğan idealist Alman filozoftur. Etkisi, hem onu takdir edenler, hem de acımasızca eleştirenler tarafından insanlar üzerinde çok geniş bir yelpazede olmuştur. Felsefenin sürekli tartışılan sorunlarının fasit dairesinin dışına çıkmak için, muhtemelen felsefede ilk kez, tarih ve yapının önemli olduğunu ileri sürmüştür. Efendi-köle diyalektiğinin kavramsallaştırılması öz farkındalık oluşması için ötekinin öneminin altını çizmiştir. Hegel, bir memurun oğluydu ve Tübingen'de ilahiyat okuduktan sonra Bern ve Frankfurt'ta felsefe öğretmenliğine başladı. 1805′te Jena Üniversitesi'ne profesör oldu. Öncelikle Schelling'in öznel idealizm felsefesine inanmış gibi görünüyordu; fakat daha sonra kendine ayrı bir sistem kurarak onun savunmasını yapmaya başladı. Kurduğu bu felsefe sistemini Phanomenologie des Geistes' adlı eserinde açıklamıştır. Bir dönem Nürnberg'de kaldıktan sonra Berlin ve Heidelberg Üniversitesi'nde profesörlük yaptı. Bu devrede yazdığı eserler arasında Mantık Bilimi' ve Felsefe Ansiklopedisi' dikkatleri çekti. Hegel'in kurduğu sisteme diyalektik mantık' deniliyordu. Buna göre bir fikir (yani tez), karşısındaki başka bir tezle karışır, bundan yeni bir anlayış doğar ki, buna sentez denilmektedir. Hegel, Kant'ın felsefesine inanmakla beraber onun fikirlerini yetersiz buluyordu. Kant'ın aksine insanların her şeyi öğrenebileceklerine inanmıştı. Hegel'e göre dünya demek mantık demekti. İnsanlar mantığının sınırlarını çözdükleri anda beşerin sınırlarını da çözmüş olacaklardı. Hegel'e göre, biricik, canlı felsefe, çelişmelerin daha doğrusu karşıtların felsefesidir. Çiçek, meyvanın ortaya çıkmasına yol açar; fakat meyvenin ortaya çıkması için de, çiçeğin ortadan kalkması gerekir. Bu şekilde üremenin gerçeği, hem çiçek hem de meyve olmaktır. Ölüm hem ortadan kaldırmadır, hem yeniden doğuşu sağlayan şarttır. Ömrünün son yıllarını Berlin'de geçiren Hegel, 1831 yazı ve sonbaharı boyunca kolera salgınının son kurbanlarından biri oldu. 14 Kasım'da kısa süren bir hastalıktan sonra ani bir şekilde vefat etmiştir. [CENTER][IMG]http://cerezforum.com/_ozel/extra/ayrac.gif[/IMG][/CENTER] [COLOR="#FF0000"]Mutlak İdealizm Sistemi[/COLOR] Hegel felsefesi her şeyden önce bireylerin kendi kendilerine ilişkin olarak özgür bir bilince ulaştıkları bir insanlık tarihi felsefesidir. Bilinç, kendi başına özgür değildir; bilincin özgürleşmesi Tinin Fenomenolojisi'nde betimlenen karmaşık bir süreçle gerçekleşir. Bu eserinde Hegel, bilincin bütün dünya ölçeğinde kendi kendini nasıl sınadığını ve yalın bir öznel kesinlik ile kendi kendinin nesnel bilgisine nasıl ulaştığını ortaya koyar. Bilinç, dünyanın bilincine vararak, kendi kendisinin bilincine de efendi ile köle arasındaki diyalektik olarak adlandırılan yolla varacaktır. Gerçekte bu diyalektik, herbiri kendisi olduğu gibi tanıtmak isteyen iki bilinç biçimi arasındaki kölelik ve egemenlik ilkelerini insanlık içinde betimlemektedir. Her biri bnu bir ölüm kalım savaşı içinde, hem kendisi hem öteki için yapacaktır. Köle kaybedecek, yaşam önünde diz çökecek ve efendi için çalışarak ona hizmet edecektir. Ancak köle, esaretinden de bu çalışma içinde bunun sayesinde kurtulacaktır. Çünkü dünyayı dönüştürerek, kendi kendisine bağımsızlığa ulaşmanın somut araçlarını verecektir. Bu süreç sonunda, bilinç Akıl'a ulaşır. Dünya ona yabancı olmaktan çıkar; dünyaya ilişkin bilgisi onun gerçek bilgisidir ve onun gerçek bilgisi de dünyaya ilişkin bilgisidir. Bilinç artık sadece bireyin bilinci değildir. Bilinç, içinde ben'in biz olduğu, biz'in ben olduğu tinsel bir topluluğun bilincidir. Bu da Tin'den başka bir şey değildir. Tin, tarihsel gelişim kilit anları olan belli sayıda figures aracılığıyla tarih boyunca kendini ortaya koymuştur. Bu kilit anlar yunan etiğinden, Hegel'in dönemindeki çağdaş Prusya'ya kadar uzanır. Bu süreç sonunda ancak bilinç, Tinin kendi bilinci haline gelerek mutlak bilgiye ulaşır; filozof da böyle bir bilginin yorumcusu olur. [CENTER][IMG]http://cerezforum.com/_ozel/extra/ayrac.gif[/IMG][/CENTER] [COLOR="#FF0000"]Ansiklopedi Projesi ve Kültür Felsefesi[/COLOR] [COLOR="#0000CD"]Ansiklopedi Projesi[/COLOR] Mutlak, kendi kendini temsil eden öznedir ve kendisine ilişkin bilgisini de felsefe aracılığıyla elde eder. Bu nedenle felsefi düşüncenin kendisi mutlak bilgidir. Felsefi Bilimler Ansiklopedisi bu bilgiyi oluşturan kavramların nasıl eklendiklerini ve Doğru'ya ulaşmasına nasıl olanak sağladıklarını gösterecektir. Tarih olarak felsefe, önceki bütün felsefeleri kendi içinde bütünleştirir ve aşar. Ancak bunu yalın bir toplama işlemi biçiminde değil, doğrunun kendisine ulaşmak üzere gerçekleştirdiği eyleme göre yapar. Felsefenin her parçası bir bütündür, her felsefe bir dairededir ve ansiklopedi dairelerin dairesidir, bunun sonunda ideye ulaşılır ve orada felsefe gerçekleşir. [COLOR="#0000CD"]Kültür Felsefesi[/COLOR] Geist, kendisini kültür dünyasında diyalektiğin üçlü hareketi gereğince, Sübjektif Geist (Öznel Tin), Objektif Geist (Nesnel Tin) ve Mutlak Geist olarak açıklar. Bu durumda Geist en lat düzeyinden en üst düzeyine kadar insan ruhunu meydana getirir. Geist, kendisine yönelmiş özgür bir varlık, kendisini bilip tanıyan bağımsız bir gerçeklik haline gelmek için, doğadan yavaş yavaş sıyrılır. O, henüz gelişmemiş bir ruh halindedir ve bu haliyle antropoloji biliminin araştırma ve inceleme konusu olur. Ruhun henüz doğadan tümüyle sıyrılamadığı bu aşamada, ona karşılık gelen kavrayış biçimi duyumdur. Ruh, daha sonraki aşamada duygu ya da hissetmeye geçer. Hissetmenin en gelişmiş ve tamamlanmış şekli kendini hissetmedir ve bu biline giden bir ara basamaktır. Bilinç, böylelikle duyum, algı ve anlayış aşamalarından geçerek kendini özgür bir Ben olarak tanır. Bundan sonra başka benleri de tanır ve kabul eder. Böylelikle, Geist kendisini Nesnel Ruh olarak gerçekleştirir ve ortaya ahlaklılık ve Devlet çıkar. Bu durum benin kendi içinde kalmaktan kurtularak genel kurallara ve öznellikten nesnelliğe yükselmesi demektir. Böylelikle, herkes için geçerli olan, herkesi kavrayan nesnel Ruh ortaya çıkmış olur. Tarih dediğimiz şey, Hegel'e göre, halklarda beliren Ruhun gelişmesinden başka bir şey değildir. Tarihin belli bir anında, belli bir halk, Ruhun gelişmesi üzerine alır. Ruhun hukuk, devlet, ahlak ve tarih alanındaki bu nesnelleşmesi boyunca kendine dönmesi, kendini tanıması, mutlak Ruhun bilincine varması söz konusudur. Özel isteklerin, tutkuların ve eğilimlerin alanında, herkes için geçerli nesnel ilkeleri ortaya koyarak, onları hukuk, ahlak, devlet şeklinde kabul eden Ruh, bütün koşullardan sıyrılarak kendini tanımaya, kendi özünü farketmeye başlar. Böylece, Mutlak Ruh haline gelir. Mutlak Ruh da üç adımlı bir hareketle gerçekleşir. Onun birinci aşaması sanat, ikinci aşaması ise dindir. Buna karşılık, üçüncüsü aşaması felsefedir. Felsefe, Hegel'e göre, hem sanatın hem de dinin aşılması ve onların içlerinde taşıdıkları hakikatin daha üst bir düzeyde kavranmasıdır. Felsefe, Geist'i mutlak varlık olarak kavrar ve onu hem maddi olmayan bir düşünce, hem de elle tutulup gözle görülebilen bütün varlıkların birliği olarak kavrar. [CENTER][IMG]http://cerezforum.com/_ozel/extra/ayrac.gif[/IMG][/CENTER] [COLOR="#FF0000"]Hegel Sözleri[/COLOR] Tanrı, insan ve madde diye ayırım yapmak anlamsızdır. Evrensel cevher, saf bilinç olan ruhtur. Düşünce basamaklarını kateden insan sonunda kendisine döner. Gerçek ruhun kendisi olduğunu keşfeder. Aslında insan tanrı; tanrı da insandır. Her aklî olan gerçektir, her gerçek olan aklîdir. Felsefe objelerin düşünce ile görülmesidir.[/B] [/QUOTE]
Alıntıları ekle...
İsim
Spam kontrolü
Atatürk'ün doğduğu şehir?
Cevapla
Forumlar
Edebiyat / Kültür / Sanat
Edebiyat / Kitap
18. Yüzyıl Filozofları
Top