Forumlar
Yeni Mesajlar
CerezExtra
EĞLENCE ↓
Şans Kurabiyesi
Renk Falınız
ÇerezRADYO
Sevgiliye Özel
ÇerezDERGİ
Hızlı Okuma Testleri
Pratik Çözümler
Yeniler
Yeni Mesajlar
Yeni ürünler
Yeni kaynaklar
Son Aktiviteler
İndir
En son incelemeler
Dükkan
Giriş
Kayıt
Yeniler
Yeni Mesajlar
Menu
Giriş
Kayıt
Uygulamayı yükle
Yükle
Forumlar
Edebiyat / Kültür / Sanat
Edebiyat / Kitap
18. Yüzyıl Filozofları
JavaScript devre dışı bırakıldı. Daha iyi bir deneyim için, devam etmeden önce lütfen tarayıcınızda JavaScript'i etkinleştirin.
You are using an out of date browser. It may not display this or other websites correctly.
You should upgrade or use an
alternative browser
.
Konuya cevap yaz
Mesaj
<blockquote data-quote="ZeyNoO" data-source="post: 408044" data-attributes="member: 10904"><p><strong><span style="color: #FF0000">George Berkeley</span></strong></p><p><strong></strong></p><p><strong><img src="http://i.imgur.com/GCCSW.jpg" alt="" class="fr-fic fr-dii fr-draggable fr-fil" style="" />1685-1753 yılları arasında yaşamış olan, dünyada yalnızca ruhların ve bu ruhların idelerinin varolduğunu, buna karşılık maddenin varolmadığını öne süren İngiliz düşünürdür. Dublin'deki Trinity College'de eğitim görmüş İrlandalı bir Protesandı. Bugün yakından bilinen bütün felsefi çalışmalarını henüz yirmili yaşlarındayken yayınladı.</strong></p><p><strong></strong></p><p><strong>Yeni Dünya'da yüksek eğitimi geliştirmek için çok uğraştı. Bu amaçla üç yılını Amerikan kolonilerinde geçirdi. Rhode Island'daki çiftliğini ve kütüphanesini, 1701′de kurulan Yale Üniversitesi'ne bıraktı. Yale'in fakültelerinden birine onun adı verildi. California'daki Berkeley kenti de onun adını taşımaktadır. 67 yaşındayken Oxford'da vefat etmiştir.</strong></p><p><strong></strong></p><p><strong></strong></p><p style="text-align: center"><strong><img src="http://cerezforum.com/_ozel/extra/ayrac.gif" alt="" class="fr-fic fr-dii fr-draggable " style="" /></p><p></strong></p><p><strong><span style="color: #FF0000">Bilgi Görüşleri</span></strong></p><p><strong>Berkeley'de kendisinden önce yaşamış olan Locke gibi, bizim doğrudan ve araçsız olarak algıladığımız her şeyin kendi zihnimizdeki ideler olduğunu, doğuştan düşünceler bulunmadığını, tüm idelerimizin algısal deneyin sonucu olduğunu ve bilgimizin duyudeneyi yoluyla sahip olduğumuz idelerden türediğini savunmuştur. İdelerden türeyen bilginin tek bir istisnası vardır. Tinsel varlıklara ya da insanın kendi benine ilişkin bilgi.</strong></p><p><strong></strong></p><p><strong>Berkeley'e göre, kendi zihnime ya da benime ilişkin olarak doğrudan bir algısal deneye sahip olamadığım; fakat doğrudan ve araçsız olarak yalnızca zihnimin çeşitli niteliklerini ya da faaliyetlerini algıladığım için, benim, kendi zihnime ya da benime ilişkin bir ideye sahip olduğum söylenemez. Bununla beraber, buradan yola çıkılarak zihinden ya da benden söz etmenin anlamsız olduğu sonucuna varılmaz. Çünkü, sonsuz sayıda ideye ek olarak, bu ideleri bilen ve algılayan bir şey, algılama, isteme, imgeleme ve anımsama gibi faaliyetlere ek olarak, bu faaliyetleri gerçekleştiren aktif bir varlık vardır ki, bu da zihin ya da ruh ya da bendir.</strong></p><p><strong></strong></p><p><strong></strong></p><p><strong>İdelerden insan zihninden ya da bir algı eyleminden bağımsız olarak kendi başlarına var olan şeyler olarak söz etmek çelişik olsa bile, bizim birincil niteliklere ilişkin idelerimize benzeyen niteliklere sahip olan nesnelerin insan zihninden bağımsız olarak var oldukları düşünülebilir. Bu düşünceye Berkeley, bir idenin ancak başka bir ideye benzeyebileceği, buna karşın bir sese ya da bir şeklin başka hiçbir şeye değil de, yalnızca başka bir ses ya da başka bir şekle benzeyebileceği karşılığını vermektedir. Dahası, ona göre, biz zihnimizdeki idelerin nesnelerin niteliklerine benzeyip benzemediklerini hiçbir zaman bilemeyiz, çünkü bizim dolayımsız olarak algıladığımız her şey kendi idelerimiz olup, idelerimizde bu idelere benzeyen nitelikler ilke olarak birbirlerinden farklı olduklarından, bizim idelerimizle bu ideler benzeyen nitelikleri birbirleriyle karşılaştırma imkanımız yoktur.</strong></p><p><strong></strong></p><p style="text-align: center"><strong><img src="http://cerezforum.com/_ozel/extra/ayrac.gif" alt="" class="fr-fic fr-dii fr-draggable " style="" /></p><p></strong></p><p><strong><span style="color: #FF0000">Metafizik Anlayışı</span></strong></p><p><strong>Bilginin tek kaynağının algı olduğunu, algıda ise bizim yalnızca kendi idelerimizin ya da duyumlarımızı bilebileceğimizi öne süren epistemolojik nitelikli öncüllerden yola çıkarak, yalnızca idelerin ve ideleri algılayan zihinlerin var olduğu ve duyularımız üzerindeki eylemiyle idelere neden olan maddenin hiçbir şekilde var olmadığı şeklindeki ontojik sonuca ulaşan Berkeley, bununla birlikte tıpkı Locke'un yapmış olduğu gibi, nedensel bir algı anlayışı benimseyerek, zihnimizdeki idelere neden olan bir varlığın, Tanrı'nın var olduğunu öne sürmüştür. Başka bir deyişle, o maddenin yerine Tanrı'yı yerleştirmiştir.</strong></p><p><strong></strong></p><p><strong>Berkeley'e göre, biz algılarımızın, idelerimizin, onlar canlı ve açık oldukları, diğer deneylerimizle uyumlu oldukları ve insan iradesinin keyfi bir eyleminin sonucu olmadıkları, yani insan zihninde, nedensiz ve temelsiz olarak keyfi bir biçimde yaratılmadıkları zaman, gerçek olduklarını kabul eder ve onları fantezilerden, düşsel algı ve idelerden ayırırız. Yani, duygularımız, idelerimiz bize bağlı ve keyfi olmadıklar için, bu algı, duyum ve idelerin insan zihninin dışında bir nedeni olmalıdır.</strong></p><p><strong></strong></p><p><strong>Diğer bir deyişle, madde var olmadığı, var olsa bile, bütünüyle olumsuz ve belirsiz bir biçimde tanımlandığından dolayı, bizim zihnimizdeki idelere neden olamayacak kadar pasif olduğu, ikinci olarak ideler kendi kendilerinin ya da başka idelerin nedenleri olamayacağı ve nihayet bu gerçek ideleri insanın bizzat kendisi yaratamayacağı için, Berkeley'e göre, zihnimizdeki bu idelere, algımızdaki duyumlara neden olan başka bir tinsel varlığın var olması gerekir ki, bu tinsel varlık da Tanrı'dır.</strong></p><p><strong></strong></p><p><strong></strong></p><p><strong>Bizim tinsel bir varlığı, bir Tanrı'yı algılarımıza, duyumlarımıza, idelerimize neden olurken de, başka bir zaman da hiçbir şekilde tecrübe etmediğimiz söylenerek, duyumlarımıza, idelerimize neden olan bir Tanrı düşüncesinin, en azından niteliklerinin duyularımız üzerindeki eylemi sonucunda bizde algılara, idelere neden olan bir madde düşüncesi kadar keyfi olduğu söylenerek itiraz edilebilir. Böyle bir itiraza karşı Berkeley, bizim tamemn irademize bağlı olarak çeşitli şeyleri çeşitli şekillerde imgelediğimiz zaman, tinsel varlıkların ideler yaratmasına ilişkin bir tecrübeye sahip olduğumuz yanıtını verir. Biz, tinsel varlıklar olarak kendimizin zihnimizde ideler oluşturma gücüne sahip olduğumuzu biliyorsak, ona göre, bu bilgi başka bir tinsel varlık olarak Tanrı'nın bizim zihnimizdeki idelere neden olmakta olduğu olgusu için sağlam bir temel oluşturur.</strong></p><p><strong></strong></p><p><strong>Berkeley söz konusu maddesizcilik öğretisiyle ilgili eleştirileri, örneğin insanlar tarafından tecrübe edilen izlenim ya da idelerle özdeşleştirilmesi durumunda, doğanın insanların ortaya çıkışlarından önce var olmadığı, ya da bir odanın içinin insan ona baktığı zaman varlığa geldiği, insan ona bakmaktan geri durduğu zaman yok olup gittiği türünden itirazları bertaraf edebilmek için şu halde, Tanrı'nın evreni var oluş kabul etmek suretiyle, dış dünyanın Tanrı tarafından tecrübe edilen ideler, izlenimler toplamı olduğunu, dış dünyadaki nesnelerin Tanrı'nın zihninde bulunduğunu, onların bizim tarafımızdan algılanmadıkları zaman, Tanrı tarafından algılandıklarını öne sürer.</strong></p><p><strong></strong></p><p style="text-align: center"><strong><img src="http://cerezforum.com/_ozel/extra/ayrac.gif" alt="" class="fr-fic fr-dii fr-draggable " style="" /></p><p></strong></p><p><strong><span style="color: #FF0000">Temel İçgörü Kavramı</span></strong></p><p><strong>Geçmişteki ünlü filozofların çoğu, geniş bir problem alanını kapsayan bir eserler külliyatı çıkartırlarken, Berkeley, o günden beri kimsenin tümüyle görmezden gelemediği tek bir düşünceyle anımsanmaktadır. Doğrudan kavrayabileceğimiz şeylerin kendi bilincimizin içeriğinden ibaret olduğunu söylerken Locke'un tamamen haklı olduğunu belirtir Berkeley. Ancak bu durumda, zihnimizdekilerin varlığına, asla doğrudan ulaşamayacağımız onlardan tamamen ve temelden farklı nitelikteki şeylerin, yani maddi nesnelerin neden olduğunu neye dayanarak ileri sürebiliyoruz? Denildiği gibi, eğer bu nesnelere, onlardan edindiğimiz duyusal imgeler aracılığıyla dolaylı olarak ulaşıyorsak, bu hangi anlamda doğru olabilir? Duyusal imgelerimizin nesnelerin kopyaları olduğunu söyleyerek bunu açıklıyorlar; fakat bundan nasıl böyle bir anlatım çıkabilir?</strong></p><p><strong></strong></p><p><strong>Renk ya da ses gibi bir deneyim konusu olmayan bir şeyin nasıl kopyası olabilir. Herhangi bir biçimde ona benzeyebilir? Bir rengin ancak başka rengin, bir sesin ancak başka bir sesin benzeri olabilceğine kuşku var mıdır? Bütün bunlar kavramsal bir saçmalıktır diyor Berkeley. Locke, hiçbir zaman kavramlaştıramayacağımız, kendisi hakkında kanıtlara ulaşamayacağımız ve varlığıyla yokluğu bizim için bir fark yaratmayacak duyusal olmayan bağımsız bir alanın varlığını ileri sürüyordu. Bunu yapmak için elde anlaşılır nedenler var mıdır?</strong></p><p><strong></strong></p><p><strong>Her birimiz böyle bir özne olmanın ve bir öznenin yaşantısı olduğunun dolaysız bilincine sahip olduğumuzdan, deneyimlerin bir öznenin doğasında içkin olarak bulunduğunu biliriz, diyor Berkeley. Ancak buna mukabil, bu deneyimlerin, bizim dışımızdaki nesnelere bağlı olduğuna inanmak için nedenimiz yoktur. O nedenle, diyor Berkeley, tutarlı bir deneycilik, bizi var olanların zihinsel şeylerle zihnin içerikleri ya da öznelerle onların deneyimleri olduğu sonucuna götürmektedir. Başka herhangi bir şeyin var olduğuna inanmak için neden yoktur.</strong></p><p><strong></strong></p><p><strong></strong></p><p><strong>Süreduran, bağımsız bir maddenin, Locke'un maddi tözünün var olduğuna inanmak için nedenimiz yoktur. Olanaklı deneyim alanının sınırlarının dışında bir şeyin var olduğunu öne sürerken Locke deneyciliğin temel ilkesini çiğnemiştir. Birkaç kişinin bir oyuna çevirdiği hakikat bütün insanların feryadırır.</strong></p><p><strong></strong></p><p><strong>Bu, düşünürlerin o zamandan beri halleşmekte zorluk çektikleri sağlam bir felsefi savdır. Bir hristiyan olan Berkeley bu savı, biz sonlu ruhları yaratan ve deneyimlerimiz aracılığıyla bizimle iletişim kuran sonsuz bir ruhun, Tanrı'nın aklında var olduğu şekliyle bütünsel gerçeklik görüşüne uygun hale getirdi. bu görüşe göre var olan her şey, ya bizim ya da Tanrı'nın aklında var olur. Aksi halde var olan ya bizizdir ya da Tanrı'dır. Din dışı düşünürler, bu dini çerçeveyi bir yana koymuş ve Berkeley'in bir Tanrı'nın, hatta kalıcı bir benliğin varlığını soyutlamak için yeterli nedeni olmadığını belirtmişlerdir; ancak Berkeley'in diğer felsefi savları, yanıtlaması güç savlar olarak durmaktadır.</strong></p><p><strong></strong></p></blockquote><p></p>
[QUOTE="ZeyNoO, post: 408044, member: 10904"] [B][COLOR="#FF0000"]George Berkeley[/COLOR] [IMG align="left"]http://i.imgur.com/GCCSW.jpg[/IMG]1685-1753 yılları arasında yaşamış olan, dünyada yalnızca ruhların ve bu ruhların idelerinin varolduğunu, buna karşılık maddenin varolmadığını öne süren İngiliz düşünürdür. Dublin'deki Trinity College'de eğitim görmüş İrlandalı bir Protesandı. Bugün yakından bilinen bütün felsefi çalışmalarını henüz yirmili yaşlarındayken yayınladı. Yeni Dünya'da yüksek eğitimi geliştirmek için çok uğraştı. Bu amaçla üç yılını Amerikan kolonilerinde geçirdi. Rhode Island'daki çiftliğini ve kütüphanesini, 1701′de kurulan Yale Üniversitesi'ne bıraktı. Yale'in fakültelerinden birine onun adı verildi. California'daki Berkeley kenti de onun adını taşımaktadır. 67 yaşındayken Oxford'da vefat etmiştir. [CENTER][IMG]http://cerezforum.com/_ozel/extra/ayrac.gif[/IMG][/CENTER] [COLOR="#FF0000"]Bilgi Görüşleri[/COLOR] Berkeley'de kendisinden önce yaşamış olan Locke gibi, bizim doğrudan ve araçsız olarak algıladığımız her şeyin kendi zihnimizdeki ideler olduğunu, doğuştan düşünceler bulunmadığını, tüm idelerimizin algısal deneyin sonucu olduğunu ve bilgimizin duyudeneyi yoluyla sahip olduğumuz idelerden türediğini savunmuştur. İdelerden türeyen bilginin tek bir istisnası vardır. Tinsel varlıklara ya da insanın kendi benine ilişkin bilgi. Berkeley'e göre, kendi zihnime ya da benime ilişkin olarak doğrudan bir algısal deneye sahip olamadığım; fakat doğrudan ve araçsız olarak yalnızca zihnimin çeşitli niteliklerini ya da faaliyetlerini algıladığım için, benim, kendi zihnime ya da benime ilişkin bir ideye sahip olduğum söylenemez. Bununla beraber, buradan yola çıkılarak zihinden ya da benden söz etmenin anlamsız olduğu sonucuna varılmaz. Çünkü, sonsuz sayıda ideye ek olarak, bu ideleri bilen ve algılayan bir şey, algılama, isteme, imgeleme ve anımsama gibi faaliyetlere ek olarak, bu faaliyetleri gerçekleştiren aktif bir varlık vardır ki, bu da zihin ya da ruh ya da bendir. İdelerden insan zihninden ya da bir algı eyleminden bağımsız olarak kendi başlarına var olan şeyler olarak söz etmek çelişik olsa bile, bizim birincil niteliklere ilişkin idelerimize benzeyen niteliklere sahip olan nesnelerin insan zihninden bağımsız olarak var oldukları düşünülebilir. Bu düşünceye Berkeley, bir idenin ancak başka bir ideye benzeyebileceği, buna karşın bir sese ya da bir şeklin başka hiçbir şeye değil de, yalnızca başka bir ses ya da başka bir şekle benzeyebileceği karşılığını vermektedir. Dahası, ona göre, biz zihnimizdeki idelerin nesnelerin niteliklerine benzeyip benzemediklerini hiçbir zaman bilemeyiz, çünkü bizim dolayımsız olarak algıladığımız her şey kendi idelerimiz olup, idelerimizde bu idelere benzeyen nitelikler ilke olarak birbirlerinden farklı olduklarından, bizim idelerimizle bu ideler benzeyen nitelikleri birbirleriyle karşılaştırma imkanımız yoktur. [CENTER][IMG]http://cerezforum.com/_ozel/extra/ayrac.gif[/IMG][/CENTER] [COLOR="#FF0000"]Metafizik Anlayışı[/COLOR] Bilginin tek kaynağının algı olduğunu, algıda ise bizim yalnızca kendi idelerimizin ya da duyumlarımızı bilebileceğimizi öne süren epistemolojik nitelikli öncüllerden yola çıkarak, yalnızca idelerin ve ideleri algılayan zihinlerin var olduğu ve duyularımız üzerindeki eylemiyle idelere neden olan maddenin hiçbir şekilde var olmadığı şeklindeki ontojik sonuca ulaşan Berkeley, bununla birlikte tıpkı Locke'un yapmış olduğu gibi, nedensel bir algı anlayışı benimseyerek, zihnimizdeki idelere neden olan bir varlığın, Tanrı'nın var olduğunu öne sürmüştür. Başka bir deyişle, o maddenin yerine Tanrı'yı yerleştirmiştir. Berkeley'e göre, biz algılarımızın, idelerimizin, onlar canlı ve açık oldukları, diğer deneylerimizle uyumlu oldukları ve insan iradesinin keyfi bir eyleminin sonucu olmadıkları, yani insan zihninde, nedensiz ve temelsiz olarak keyfi bir biçimde yaratılmadıkları zaman, gerçek olduklarını kabul eder ve onları fantezilerden, düşsel algı ve idelerden ayırırız. Yani, duygularımız, idelerimiz bize bağlı ve keyfi olmadıklar için, bu algı, duyum ve idelerin insan zihninin dışında bir nedeni olmalıdır. Diğer bir deyişle, madde var olmadığı, var olsa bile, bütünüyle olumsuz ve belirsiz bir biçimde tanımlandığından dolayı, bizim zihnimizdeki idelere neden olamayacak kadar pasif olduğu, ikinci olarak ideler kendi kendilerinin ya da başka idelerin nedenleri olamayacağı ve nihayet bu gerçek ideleri insanın bizzat kendisi yaratamayacağı için, Berkeley'e göre, zihnimizdeki bu idelere, algımızdaki duyumlara neden olan başka bir tinsel varlığın var olması gerekir ki, bu tinsel varlık da Tanrı'dır. Bizim tinsel bir varlığı, bir Tanrı'yı algılarımıza, duyumlarımıza, idelerimize neden olurken de, başka bir zaman da hiçbir şekilde tecrübe etmediğimiz söylenerek, duyumlarımıza, idelerimize neden olan bir Tanrı düşüncesinin, en azından niteliklerinin duyularımız üzerindeki eylemi sonucunda bizde algılara, idelere neden olan bir madde düşüncesi kadar keyfi olduğu söylenerek itiraz edilebilir. Böyle bir itiraza karşı Berkeley, bizim tamemn irademize bağlı olarak çeşitli şeyleri çeşitli şekillerde imgelediğimiz zaman, tinsel varlıkların ideler yaratmasına ilişkin bir tecrübeye sahip olduğumuz yanıtını verir. Biz, tinsel varlıklar olarak kendimizin zihnimizde ideler oluşturma gücüne sahip olduğumuzu biliyorsak, ona göre, bu bilgi başka bir tinsel varlık olarak Tanrı'nın bizim zihnimizdeki idelere neden olmakta olduğu olgusu için sağlam bir temel oluşturur. Berkeley söz konusu maddesizcilik öğretisiyle ilgili eleştirileri, örneğin insanlar tarafından tecrübe edilen izlenim ya da idelerle özdeşleştirilmesi durumunda, doğanın insanların ortaya çıkışlarından önce var olmadığı, ya da bir odanın içinin insan ona baktığı zaman varlığa geldiği, insan ona bakmaktan geri durduğu zaman yok olup gittiği türünden itirazları bertaraf edebilmek için şu halde, Tanrı'nın evreni var oluş kabul etmek suretiyle, dış dünyanın Tanrı tarafından tecrübe edilen ideler, izlenimler toplamı olduğunu, dış dünyadaki nesnelerin Tanrı'nın zihninde bulunduğunu, onların bizim tarafımızdan algılanmadıkları zaman, Tanrı tarafından algılandıklarını öne sürer. [CENTER][IMG]http://cerezforum.com/_ozel/extra/ayrac.gif[/IMG][/CENTER] [COLOR="#FF0000"]Temel İçgörü Kavramı[/COLOR] Geçmişteki ünlü filozofların çoğu, geniş bir problem alanını kapsayan bir eserler külliyatı çıkartırlarken, Berkeley, o günden beri kimsenin tümüyle görmezden gelemediği tek bir düşünceyle anımsanmaktadır. Doğrudan kavrayabileceğimiz şeylerin kendi bilincimizin içeriğinden ibaret olduğunu söylerken Locke'un tamamen haklı olduğunu belirtir Berkeley. Ancak bu durumda, zihnimizdekilerin varlığına, asla doğrudan ulaşamayacağımız onlardan tamamen ve temelden farklı nitelikteki şeylerin, yani maddi nesnelerin neden olduğunu neye dayanarak ileri sürebiliyoruz? Denildiği gibi, eğer bu nesnelere, onlardan edindiğimiz duyusal imgeler aracılığıyla dolaylı olarak ulaşıyorsak, bu hangi anlamda doğru olabilir? Duyusal imgelerimizin nesnelerin kopyaları olduğunu söyleyerek bunu açıklıyorlar; fakat bundan nasıl böyle bir anlatım çıkabilir? Renk ya da ses gibi bir deneyim konusu olmayan bir şeyin nasıl kopyası olabilir. Herhangi bir biçimde ona benzeyebilir? Bir rengin ancak başka rengin, bir sesin ancak başka bir sesin benzeri olabilceğine kuşku var mıdır? Bütün bunlar kavramsal bir saçmalıktır diyor Berkeley. Locke, hiçbir zaman kavramlaştıramayacağımız, kendisi hakkında kanıtlara ulaşamayacağımız ve varlığıyla yokluğu bizim için bir fark yaratmayacak duyusal olmayan bağımsız bir alanın varlığını ileri sürüyordu. Bunu yapmak için elde anlaşılır nedenler var mıdır? Her birimiz böyle bir özne olmanın ve bir öznenin yaşantısı olduğunun dolaysız bilincine sahip olduğumuzdan, deneyimlerin bir öznenin doğasında içkin olarak bulunduğunu biliriz, diyor Berkeley. Ancak buna mukabil, bu deneyimlerin, bizim dışımızdaki nesnelere bağlı olduğuna inanmak için nedenimiz yoktur. O nedenle, diyor Berkeley, tutarlı bir deneycilik, bizi var olanların zihinsel şeylerle zihnin içerikleri ya da öznelerle onların deneyimleri olduğu sonucuna götürmektedir. Başka herhangi bir şeyin var olduğuna inanmak için neden yoktur. Süreduran, bağımsız bir maddenin, Locke'un maddi tözünün var olduğuna inanmak için nedenimiz yoktur. Olanaklı deneyim alanının sınırlarının dışında bir şeyin var olduğunu öne sürerken Locke deneyciliğin temel ilkesini çiğnemiştir. Birkaç kişinin bir oyuna çevirdiği hakikat bütün insanların feryadırır. Bu, düşünürlerin o zamandan beri halleşmekte zorluk çektikleri sağlam bir felsefi savdır. Bir hristiyan olan Berkeley bu savı, biz sonlu ruhları yaratan ve deneyimlerimiz aracılığıyla bizimle iletişim kuran sonsuz bir ruhun, Tanrı'nın aklında var olduğu şekliyle bütünsel gerçeklik görüşüne uygun hale getirdi. bu görüşe göre var olan her şey, ya bizim ya da Tanrı'nın aklında var olur. Aksi halde var olan ya bizizdir ya da Tanrı'dır. Din dışı düşünürler, bu dini çerçeveyi bir yana koymuş ve Berkeley'in bir Tanrı'nın, hatta kalıcı bir benliğin varlığını soyutlamak için yeterli nedeni olmadığını belirtmişlerdir; ancak Berkeley'in diğer felsefi savları, yanıtlaması güç savlar olarak durmaktadır. [/B] [/QUOTE]
Alıntıları ekle...
İsim
Spam kontrolü
Sarı kırmızı renkleri ile ünlü futbol takımımız?
Cevapla
Forumlar
Edebiyat / Kültür / Sanat
Edebiyat / Kitap
18. Yüzyıl Filozofları
Top