Forumlar
Yeni Mesajlar
CerezExtra
EĞLENCE ↓
Şans Kurabiyesi
Renk Falınız
ÇerezRADYO
Sevgiliye Özel
ÇerezDERGİ
Hızlı Okuma Testleri
Pratik Çözümler
Yeniler
Yeni Mesajlar
Yeni ürünler
Yeni kaynaklar
Son Aktiviteler
İndir
En son incelemeler
Dükkan
Giriş
Kayıt
Yeniler
Yeni Mesajlar
Menu
Giriş
Kayıt
Uygulamayı yükle
Yükle
Forumlar
Eğitim
Öğrenci Salonu
Açıköğretim
1 . Sınıf Anatomi Dersi
JavaScript devre dışı bırakıldı. Daha iyi bir deneyim için, devam etmeden önce lütfen tarayıcınızda JavaScript'i etkinleştirin.
You are using an out of date browser. It may not display this or other websites correctly.
You should upgrade or use an
alternative browser
.
Konuya cevap yaz
Mesaj
<blockquote data-quote="Mc_ÖRGE" data-source="post: 235067" data-attributes="member: 31494"><p><strong><p style="text-align: center">III. BÖLÜM</p></strong></p><p style="text-align: center"><strong></p></strong></p><p style="text-align: center"><strong>3.1. RÖNESANS</p><p></strong></p><p> Yeniden doğuş anlamına gelen Fransızca bir sözcüktür. Avrupa tarihinde 14. yy sonuyla 15. ve 16. Yüzyılları kapsayan dönemi tanımlamaktadır. Eski Yunan ve Roma kültürünün canlandığı, düşüncede, edebiyatta, resimde, heykelde, mimarlıkta büyük değişikliklerin olduğu bu dönemde sanki her şey yeniden doğmuş gibiydi. Işte tarihsel değişim dönemine Rönesans denmesi bu yüzdendir. </p><p></p><p> Rönesans’ın resim sanatına büyük katkıları olmuştur. Perspektif kuralları saptanmış ve bu sayede resimlerde derinlik duygusu verilmiştir. Ressamlar anatomi biliminden yararlanarak insan vücudunu gerçekçi bir biçimde çizmişlerdir. Ayrıca Rönesans resim sanatına bir çok ünlü sanatçıyı da kazandırmıştır.12</p><p> </p><p> Klasik antikiteyi ve daha da önemlisi uzun süre sonra ilk kez kendilerini keşfeden Rönesans insanları, giderek artan bir özgüvenle, bilim ve tıbbı da kucaklayan bir aydınlanma dönemine girdiler. Bu kültürel patlama, zamanlama dışında birbirleriyle hiçbir bağlantısı olmayan bir dizi olağanüstü olayın peş peşe gelmesi sayesinde yaşanabildi. Matbaanın icadı iletişimi hızlandırırken, uzak denizlere yelken açan kaşifler coğrafi görüş alanını genişletti, güneş merkezli evren fikri ise yerleşik bakış açısını temelinden değiştirdi. Barut, çökmekte olan feodalizmin son kalelerini de yıkıyordu. 1453’te İstanbul Osmanlıların eline geçince, bölgeden ayrılarak Avrupa’nın dört bir yanına dağılan Yunanlılar, hümanist hareketin yaşlı kitaya yayılmasını başlattılar. Sanat ve bilim arasındaki dayanışma, ikisinin de yükselişini hızlandırıyordu. Otopsinin yasallaşmasıyla insan diseksiyonu yeniden gündeme geldi ve bilim adamlarının sanata, sanatçıların da diseksiyona gösterdiği yoğun ilgi, araştırmalara büyük ivme kazandırdı. Berengarios, Vesalios ve Eustachios olağanüstü sanatsal yeteneklere sahip ünlü anatomistlerdi ve elbette Leonardo da Vinci, özgün anatomik buluşları ve fizyolojik yorumlarıyla çağının çok ötesinde bir diseksiyon ustasıydı. Leonardo, kadavralar üzerinde uyguladığı geniş çaplı diseksiyonları büyük gizlilik içinde yürütüyordu, çünkü yaşamını tehlikeye atmak niyetinde değildi. Da vinci’nin “ayna görüntüsü” tekniğiyle yazması ve buluşlarını gizlemesi, ne bencillikten ne de elindeki kanıtların yeterliliğine duyduğu güvensizlikten kaynaklanıyordu. Asıl neden, dinin henüz yürürlükte olan yıldırıcı baskısıydı. Kilise doğması ve yaratıcılığı köstekleyici gelenekler, bilinmeyenin peşinde koşan serüvencileri, ayaklarını denk almaya zorlayan önemli bir tehdit unsuruydu. Diseksiyonlarını genellikle ventrikül, beyinkökü ve omirilik üzerinde yoğunlaştıran Leonardo, periferik sinirleri ve işlevleri konusunda da ciltler dolusu notlar tuttu. Sempatik sinir sistemi ve refleks arkına ilişkin tanımlamalar getirdiyse de, ne denli önemli olduklarını farkedemedi. Kurbağalar yaptığı deneylerde, beyin çıkarılsa da bir takım duyusal tepkilerin yok olmadığını, buna karşılık bulbusun omirilikle bağlantısı kesildiğini tüm yaşamsal işlevlerin durduğunu gözlemledi ve ruhun bulbusta bulunduğu sonucuna vardı. Leonardo'’a göre ağrı, dokunma duyusunun yoğunlaşmış bir uzantısıydı. Hayvanlar üzerindeki diğer deneylerine dayanarak, bazı spesifik sinirlerin kesilmesiyle oluşan anestezik bölgelerin haritasını çıkardı. Da vinci, saptamalardan yola çıkarak ağrının koruyucu etkisi ve yaşamsal önemi üzerinde de çeşitli düşünceler üretti 13 . </p><p></p><p> Dönemin açık fikirli, cesur anatomistlerinden biri de Vesalios’tu. Akademik olanakların çekiciliğine kapılarak Padova’ya gelen bu Belçikalı araştırmacı, Galen’in hayvan diseksiyonlarındaki hatalarını saptayarak, kendine özgü yetkin yöntemler geliştirdi. 1543’te Oporinos tarafından Basel’de basılan De Humani Corporis Fabrica adlı yapıtı, kuşkusuz Rönesans’ın paha biçilmez hazinelerinden biridir. Anatomideki yerleşik yanılgıları kışkırtıcı bir dille eleştiren Vesalios, bu tutumunun bedelini sürgüne gönderilerek ödedi . 13</p><p></p><p><strong><span style="color: red">3.2. İTALYA’DA RÖNESANS SANATI</span></strong></p><p></p><p>Rönesans denilen bir devrim şeklini, yani hızlı ve sistemli bir değişme halini, ancak Gotik sanatın yürürlükte olduğu ülkelerde, kuzey Avrupa’da almıştır. XV. Yüzyılın İtalya sanatı plastik sanatların tekniğini canlandırmak, form konusundaki görüşlerini derinleştirmek için uğraştır 14 .</p><p></p><p> Önce İtalya’nın floransa kentinde filizlenen Rönesans, zamanla öteki kentlerde ve ülkelerde de kendini gösterdi. Bu dönemde İtalya’da her kent kendi sanat anlayışını geliştirdi, kendi sanatçılarını yetiştirdi 12 .</p><p></p><p> XV. yüzyıl Floransa ressamları, bugünkü resim dilimizin temeli olan çizgi gramerini meydana getirmişlerdir. İlgiyi bu kadar bağlayan pek az çağ vardır. İki üç kuşak boyunca bu ekolde resim için zenginlik ve başarı olmayan hiç bir şey yapılmamıştır. Bu günlerin en gösterişsiz eserlerinde bile öyle bir temizlik vardır ki, değeri tartışılmaz olan şaheserlerde bile bulunmamaktadır 14 . </p><p></p><p> Rönesans’ta İtalyan sanatı üç aşamada oluşmuş ve gelişmiştir. İtalyan sanat terminolojisine göre bu aşamalar şunlardır.</p><p></p><p>1. XIV. Yüzyıl Trecento (treçento) Hazırlık aşaması, Primitif denilen sanatçılar.</p><p>2. XV. Yüzyıl Quatrocento (kvatroçento) İlk Rönesans aşaması.</p><p>3. XVI. Yüzyıl Cinquecento (çinkveçento) Klasik Rönesans aşaması</p><p></p><p><strong><span style="color: red">1. Hazırlık Aşaması – Primitifler :</span></strong></p><p></p><p>Ortaçağda İtalya roman sanatı formlarını benimseyerek uygulamış, çok yaygın olan gotik mimarlığa öncelik tanımamıştır. Resim sanatınsa ise Bizans sanatı mozaik ve freskleriyle, uzun süre, İtalya’da geçerli olmuştur. Ravenna, Milano, Roma ve Sicilya’daki dinsel yapılar Bizans mozaik ve freskleriyle süslenmiştir. Venedik ise başlı başına bir Bizans sanatı merkezi haline gelmiştir.</p><p></p><p>İnsan ve eşyayı mekan içinde değerlendirme şeklinde tanımlanan natüralizm ve onun gereği olarak, sanatta ve özellikle resim sanatında hacim, gölge-ışık ve perspektif uygulamaları Avrupalı sanatçıların Ortaçağ sanatlarından yavaş yavaş ayrılmalarıyla mümkün olabilmiştir. Bu basit bir sanat olayı değil, zihinsel bir gelişmenin ifadesidir. Ortaçağ sanatında büyük ölçüde egemen olan mistisizm ve sembolizm bu çaba ile sona erdirilmiştir. Doğa sevgisi ve doğayı daha iyi inceleyerek sanatta olduğu gibi yansıtma isteği Rönesans’ın karakteristiğidir. Bu sonuca yönelik çabalarda bulunan ilk sanatçılara primitifler adı verilmiştir. Bu sanatçılar İtalyan Rönesans sanatını hazırlamışlardır. İtalyan primitifleri de gotik sanatın ilke ve etkinliklerinden sıyrılmak suretiyle yeni bir sanat aşamasına yönelebilmişlerdir.</p><p></p><p>XIII. yüzyılın sonunda XIV. Yüzyılında İtalya’da artistik faaliyet Toscana bölgesinde toplanmış görünmektedir. Bu bölge ekonomik yönden kalkınmış, toplumsal yapı bakımından da sanata yatkın bir duruma ulaşmıştır. Floransa (Firenze) ve Siena önemli iki sanat merkezi olmuştur.</p><p></p><p><strong><span style="color: red">2. İlk Rönesans Aşaması</span></strong></p><p></p><p>XV. yüzyılın ikinci yarısında plastik sanatlar XVI. Yüzyıl klasisizmini hazırlayacak çapta sanatçılar yetiştirebilecek düzeye ulaşmıştır. </p><p></p><p>1432 yılında Floransa’da doğmuş olan Antonio Pollaiolo (1432-1498) gerçekten XV. Yüzyıl sonu sanatçısıdır. Bu sanatçı da çok yönlüdür. Kuyumcu, heykeltraş ve ressamdır. Zamanın ve gelecek yüzyılın estetik araştırmalarına, özellikle anatomi incelemeleriyle katkılarda bulunmuştur.</p><p></p><p> Bu aşamanın ikinci büyük sanatçı Andre Verrochio (1435-1488) dur. Sanatçı ressam ve heykeltraş’tır. Ressam olarak yaptığı tablolardan tanınmış biri Leonardo Da Vinci ile ortak eser İsa’nın Vaftizi’dir. Bu tabloda sağda bulunan melek ile gerideki manzara Leonardo’nun elinden çıkmadır. Paloiolo’nun resim dalındaki çalışmaları unutulmuş ise de, heykeltraşlık eserleri sanat edebiyatına geçmiştir.</p><p></p><p>XVI. yüzyıl klasisizmini hazırlayan XV. Yüzyıl sanatçılarının, Giotto’dan itibaren ışık, volüm, mekan ve perspektif sorunlarıyla ne kadar büyük uğraşı verdikleri görüldü. Paolo Uccello perspektif problemini önde görmüş ve onunla çok ilgilenmiştir. Bu arada ve bu açılardan iki sanatçıyı daha incelemek gerekir. Bu resim sanatçıları Ombria’lı Piero della Francesso ve Pauda’lı Andre Mantegna’dır.</p><p></p><p>Piero della Francesso (1416-1492) bir aralık Floransa’da Domenico Veneziano ile çalışmıştır. Sanatçının San Sepolcro’da Palazzo Communale’de bulunan Diriliş tablosu kompozisyon ve anlam bakımından önemli bir eserdir.</p><p></p><p>Sandro Botticelli (1445-1510) Polatolo ve Verrochio ile XV yüzyılın ikinci yarısının çok değerli ve güçlü sanatçılar grubunu oluşturur. Bu sanatçı gerçekten liriktir, şiir doludur. Denebilir ki resim sanatı bu derece arı ritimli bir sanatçıyı nadiren görmüştür. Bir çok dinsel konulu tablolar yapmış bulunan Botticelli’nin en tanınmış eseri Primavera (ilkbahar) ve Venis’ün Doğuşuu tablolarıdır.</p><p></p><p><strong><span style="color: red">3. İtalya’da XVI. Yüzyıl-Cinquecento- Klasik Rönesans</span></strong></p><p></p><p>XV. yüzyıl sanatçıları perspektif, anatomi ve doğanın tasviri denemelerinde bulunmuşlar, bu ilkeleri keşfederek sanat dünyasına yeni ve taze bir soluk getirmişlerdir. XVI. Yüzyıl sanatçıları bu verileri ve buluşları kendi artistik ve filozofik anlayışları ve teknik değerlendirmeleri doğrultusunda işleyip değiştirmişlerdir. İtalya’da olgunlaşan XVI. Yüzyıl sanatı bütün Avrupa’ya yayılmış XIX. Yüzyıl sonuna kadar bütün sanatçılar İtalyan sanat merkezlerini ve müzelerini, o yüzyılda yetişmiş büyük ustaların eserlerini görmek, inceleme ve kopya etmek için ziyaret etmiş, onlardan esinlenmişlerdir.</p><p></p><p>Leonardo da Vinci artistik gücü XVI. Yüzyılı da etkileyen bir XV. Yüzyıl sanatçısıdır. XVI. Yüzyıl İtalya’sının büyük sanat ustaları Floransa-Roma merkezlerinde çalışmış olan Michelangelo ve Raphello ile Venedik ekolünün temsilcileri Timtoretto, Tiziano, Giorgione ve Veronese’dir. Bu sanatçıların çoğu çok yönlü, evrensel kişilerdir 15 . </p><p></p><p>XVII. asrın başlangıcında, İtalya’da doğan klasik sanat Avrupa’yı kaplamıştı. Böyle iken prensiplerin birliği, milletlerin yerli şivelerini kaldıramamıştır. İspanya, Hollanda, Fransa, İngiltere gibi büyük memleketler, siyasi varlıklarını gittikçe belirtmekle beraber yeni sanat dilinden de türlü lehçeler çıkarıyorlardı. Fakat gariptir ki bu dili kurmağa çalışan iki memleket, İtalya ve Flandra birlik ve bağımsızlık kazanamamışlardı. Bu siyasi zayıflık onların sanat faaliyetlerini ilerleten imarın bir neticesi idi 14 . </p><p></p><p>3.3. 16. YÜZYILDA İTALYA’DA YÜKSEK RÖNESANS</p><p></p><p>XVI. yy’ın ilk yarısı Rönesans’ın olgunluk dönemi olarak kabul edilmiştir. Bu çağın, güzel sanatlar alanında bulunduğu değerler XIX. yy’ın ortalarına kadar devam eder. Bu dönemin büyük sanatçıları Leonardo, Raphael, Michelangelo’dur.</p><p></p><p>Sanat tarihinde “Yüksek Rönesans” ya da “Rönesans’ın gelişme devri” diye tanımlanan ve 1500-1530 arasın İtalya sanatı, başlangıçtaki Rönesans’ın mantıklı sonucudur. </p><p></p><p>16. yüzyılda pozitif bilimler insanı şaşırtan gerçeklere ulaşmıştır. Hümanizme yeni ruhsal değerler kazanmıştır. Yüksek Rönesans, yeni çağın getirdiği tüm duygu ve düşünce sistemlerini en kusursuz yaratış biçimlerine aktarmıştır.</p><p></p><p>XV. yüzyılda Floransa’da başlamış olan, sanatta Rönesans, özellikle Mecidi ailesinin şehri yönettiği sırada en güçlü devresine ulaşmıştır. </p><p></p><p>16. yüzyılda ise, aynı üretici ortam Roma’da oluşmuş ve sanat merkezi Floransa’dan Roma’ya taşınmıştır. Geçmişin güçlü biçimleri, hümanist Rönesans ruhu ile yorumlanarak 16. Yüzyılda yeniden inşa edilmiştir. Yüksek Rönesans’ı doğuran bu yeni kuruluş, Papalar şehri Roma’nın ikbal hırsıyla dolu, görkemli karakterine uygun şekilde baş döndürücü olmuştur.</p><p></p><p>Yüksek Rönesans, antikitenin dış görüntüsünden sıyrılarak kurallara yönelmiştir. 15. Yüzyılda araştırılan mekan, perspektif, anatomi, gölge-ışık açık-koyu, altın kesim problemleri Yüksek Rönesans’ta kurallaşmış ve amaç olmaktan çıkmıştır. Yüksek Rönesans, bütün teknik ve biçim değerlerini yeni dünya görüş ve düşüncelerini anlatmakta araç olarak kullanılmıştır. İlk Rönesans resimleri kusursuz dikdörtgenlerdi. Altın kesim kurallarına uygun bu kusursuz dikdörtgenler içine kusursuz üçgenler yerleştirmişlerdir. Kiliseler ve Saraylar ise kusursuz küpler olarak biçimlenmiştir. Bu estetik geometri 15. Yüzyıl sonunda biçimlerin en doğal ve kusursuz olanı diye saptanan “daire” şekliyle taçlanmıştır. Daire ve piramit 16. Yüzyılın her sanat alanına en-boy-derinlik veren silsileli deseni ile örülmüştür. Böylece en-boy-derinlik yani “üç boyutlu” perspektif düzeni gözle görülen bir mekan yaratmıştır. Biçimler, olduklarından daha anıtsal bir görünüş kazanmışlardır.</p><p></p><p>Yüksek Rönesans gerçek bir akılcı (rasyonel) sanattır. Yüksek Rönesans, duygu ve düşüncenin, özle biçim değerlerinin kusursuz dengesiyle taşlanmıştır. Raffaello, Leonardo, Michelangelo onun temel taşlarıdır 16. Ancak 1900 yıllarından itibaren, klasik esrin savunulmasının gerektiği kabul edilir. Böylece bu iki akımın, klasik olanın son derece fakir ve hatta boş bozlardan ibaret olduğu kabul ediliyordu.</p><p></p><p>Dikkat edilirse, çağlar değiştikçe değer hükümleri de değişiyordu. Bu bakımdan güzel sanatlarda en dolgu değerleri bile başka çağların dünya görüşü karşısında temsil edici nitwliklerini, ancak kendi içinde korudukları anlaşılıyor. Ve her çağ kendi değer hükümlerine göre kendine uygun eserler talep ediyor.17 </p><p></p><p><strong><span style="color: red">3.4. Leonardo Da Vinci (1452-1519)</span></strong></p><p></p><p>Leonardo, Ver Piero da vinci ile Carterina isimli bir köy dilberinin gayri meşru çocukları olarak 15 Nisan 1432 yılında Toskana eyaletinde, vinci kasabasına bağlı Anchiano köyünde doğdu. Aslında Floransalı bir kişizadenin oğlu olan babası, kendi halinde bir noterdi. Ver piero’nun işi, Floransa’da idi. Leonardo böylee çocukluk ve gençlik yıllarını baba evinde geçirdi 18. </p><p></p><p>16. yy’ın başında bazı sanatçılar erken Rönesans geleneğini sürdürürken Leonardo da vinci Rönesans’ı taçlandıran “modern klasisizm”in kurucularından oldu 16. </p><p></p><p>Rönesans sanatını doruğuna ulaştırmış, yalnız sanat yapıtlarıyla değil çok çeşitli alanlardaki araştırmaları ve buluşlarıyla da tanınan, dünyanın gelişmiş sanatçılarından biridir14 .</p><p></p><p>İnsanlık tarihinin en büyük kişilerinden biri olan Leonardo da vinci, tüm geçmişi özetlenmiş ve ileriye ışık tutmuştur. Büyük bir sanatçı olduğu değin, büyük bir bilim adamı, biyolog, mühendis, mimar, heykeltraş, ressam, ozan ve mizisyendir. Çeşitli savaş aletleri, makinalar, şehir ve köprü projeleri, fizik, optik, matematik.. vb.. çok değişik konularda sayısız araştırma ve taslaklar yapmıştır. İlk karanlık kutu- fotoğraf makinası, insan tarafından yönetilmek üzere ilk balon projesini de Vinci yapmıştır. 120 ciltlik bir anatomi kitabı hazırlamıştır. Renk üzerine 20 ciltlik bir kitap yapmıştır. Kitabında rengi ışık etkilerini ve çeşitli resim promlemleri üzerinde görüşlerini belirtmektedir. Renk konusundaki savları, 19. yy’da Empresyonist sanatçılara büyük bir kaynak olmuştur 16. Resim, sanatçının yaygın ve çok yönlü çalışmalarında küçük ve sınırlı bir bölüm tutmaktadır. Resmi zihinsel bir olay olarak nitelendirmiştir. Bu tanım sanatçının eserlerinde açıkça ifade bulur. Tanınmış eserleri arasında, yapılış sırasına göre, Verrochio ile ortaklaşa meydana getirdikleri İsa’nın Vaftizi, Muştulama, Kahinlerin Tapması, Mağarada Meryem, Cena (Son Yemek), Gioconda (Monna Lisa), Saint-Anna Grubu bulunmaktadır. Leonardo’nun sanat çalışmaları, genellikle Floransa’da geçmiştir. Bir aralık Milano’ya gitmiş ve orada eser vermiştir. Leonardo ilk sanat çalışmalarını Verrochio’nun atölyesinde yapmıştır 15 .</p><p>Sanata eğilimi daha erken yaşlarda ortaya çıktığından babası oğlunun çizimlerini dönemin ünlü heykelci ve ressamlarından Andrea del Verrochio’ya gösterdi Leonardo’nun yeteneğini ilk bakışta anlayan Verrachio, yanında çalışmak üzere onu Floransa’daki atölyesine aldı. Leonardo orada yaklaşık beş yıl çalıştı ve çok yönlü bir eğitim gördü. O yıllarda az sayıda yağlıboya resmin yanısıra kurşunkalem ve mürekkeple bir çok çizim yaptı. Çizimlerinde öne çıkan keskin gözlem gücü ve gerçek varlıkların görünüşlerini, hareketlerini, ışık ve gölgeleriyle kağıda tam olarak aktarabilme yeteneğiyle Verrochio’nun hayranlşığını kazandı. Çizimleri arasında silahlar, mekanik araçlar, az rastlanan türden hayvan ve bitkileri, ilginç insan figürleri vardı 12.</p><p></p><p>Ne var ki Leonardo daha da ileri giderek insanların fizyolojik yapıları ile ruhsal yapıları arasında dinamik bir gerilim kurdu. Giderek araştırmaları ile 15. Yy’da araştırılan “Merkezi kompozisyon” düşüncesinin resimde ilk kez uyguladı. </p><p></p><p>1481’de yaptığı “Kralların Secdesi” , “Merkezi Kompozisyon” düşüncesinin ilk kez uygulanışıdır. Merkezi kompozisyon, ileride Michelangelo’nun birinci dönem Raffaello’nun eserlerinde doruğuna ulaşacaktır.</p><p></p><p>Leonardo da Vinci’den pek az resim kalmıştır. Bu , ya resimlerin kaybolması ya da sanatçının çok yaygın konulardaki çalışmalarından ileri gelmektedir. </p><p></p><p>Ömrünün büyük bir kısmı 15. yy’la ait olan Leonardo’nun 16. yy’la aktarılmasının nedeni eserlerinde 15. yy’lı ve 16. yy yüksek Rönesans’ını içeren yeni dünya görüş ve yorumundan ötürüdür. Aslında sanatçının deseni, 15 .yy’ın ikinci yarısı Floransa kültür ve sanat görüşü üzerinde kuruludur. O da, atölyesinden yetiştirdiği Verrochio ve diğerleri gibi insan vücudunun anatomik özelliklerini derinden incelemiştir16.</p><p></p><p>Muştulama (müjdeleme) Leonardo’nun ilk yapıtlarındandır. Simetrik bir kompozisyonla meydana getirilmiştir. Mimari değeri olan bir masanın sağ yanında Meryem, sol tarafında da Meryem’e İsa’ya hamile olduğunu müjdeleyen melek bulunmaktadır. Meryem, konunun niteliğine tümüyle uygun olarak, meleksi yüzlü genç bir kız görünüşündendir. Davranışı yumuşak ve saygılıdır. Sol elindeki bakirliği simgeleyen (immacule conception anlamında) zambaklar tutan haberci niteliğin profil görünüşü çok arı ve gerçekten meleksidir. Sağ el üç parmağı teslisi (Trinite, yani ruhulkuduş, İsa ve Meryem üçlüsü) ifade etmektedir. Buğulaşarak derinleşenpeyzajın ön planında çeşitli tür ağaçlar bir botanist bilinciyle değerlendirilmiştir 15.</p><p></p><p>Sanatçının anıtsal nitelikteki yapıtı Milano’da Santa Maria della Grazie kilisesinin yemekhane duvarında yer alan freskidir. Fresk İtalyan sanatçılarının XII. Yüzyılından beri uyguladıkları resim tekniğidir. XV. ve XVI. Yüzyıl sanatçıları da bu tekniği uygulamışlardır15.</p><p></p><p>1494’te Milano’daki Santa Mario delle Grazie manastırında Rönesans resminin en etkileyici örneklerinden biri olan Son Akşam yemeği üzerinde çalışmaya başladı. Duvara özel bir astar çekerek yağlıboya ve tempera karışımı boyalarla yaptığı bu resim, boyanın yeterince tutmaması yüzünden bir süre sonra çatlayıp, bozulmaya başladı 12.</p><p></p><p>İsa’yı Havarileriyle son yemekte tasvir eden bu fresk, yemekhanenin bir duvarını tümüyle örtmektedir. İsa masanın tam ortasında, arkasındaki oda penceresinin ekseni üzerine yer almıştır. Havarileri iki yanında, simetrik düzende bulunmaktadırlar. Freskteki duvarlar ve tavan yemekhanenin duvarlarının ve tavanının devamı gibi görünmektedir. Maddi mekanla fresk bütünleştirilmiştir. İsa: içinizden biri beni ele verecek sözlerini söylemiş ve bu sözler, hain luda dahil, bütün Havarileri etkilemiş, hareketlendirmiştir. Üçer kişilik gruplar halindeki kişilerin hareketleri İsa’da düğümleniyor gibidir. Jestler, ifadeler karakterleri yansıtmaktadır. Bu Leonardo’nun vücutların hareketi, ruhların yansımasıdır tanımı belgelenmektedir. </p><p></p><p>Leonardo da Viinci büyük bir ışık ustasıdır. Figürleri, volümleri ışıkla değerlendirmek onun sanatının büyük bir özelliğidir. Mağarada Meryem tablosunda dört figür, bir peyzaj içinde bulunmaktadır. Piramidal bir kompozisyon meydana getirilmiştir. Perspektif çok bilinçlidir. Mağara dibinden, fonundan gelen ışık bir planda kesilmekte, sonra ön plandaki figürleri aydınlatmaktadır. Raccourci mükemmeldir, Meryem’in sol eli bunu göstermektedir. Volümler ışık ve boya ile yoğrulmuştur. Konturlar bir plandan ötekine yumuşayarak, fonda eriyerek geçmektedir. Bu, Leonardo’nun sfumato denilen buğulu tekniği uygulanmasıdır. Jestler kişiler arasındaki ilişkiyi kurmakta ve böylece grubun birliği sağlanmaktadır 15.</p><p></p><p>Leonardo, 1502 yılında yeniden Floransa’ya geldiği zaman sanat dünyasının en büyük şaheserlerinden birini vereceğini kendi dahi bilmiyordu: Mona Lisa...18</p><p></p><p>Mona Lisa ya da La Joconda porte sanatının en ulaşılmaz sayılan örneklerindendir. Leonardo’nun sfumato tekniği bu yapıtta en üst düzeyde mükemmelliğe ulaşmıştır 15.</p><p></p><p>Mona Lisa’nın 500 yıllık ünü, usta kullanılan büyülü ışık ve gölgelerle yakalanan dudaklardaki kaygan ve değişken anlık gülümsemedir. Mona Lisa’da da yüzeyler buğulu bir atmosfer içinde sertliklerini kaybedip yumuşamışlardır. Mona Lisa’nın dudaklarında eriyip kayboluverecekmiş gibi beliren, yakalanması hayli güç bu gülümsemeyi Leonardo usta gölge-ışık oyunlarıyla yakalanmıştır 16. </p><p></p><p>Mona Lisa veya La Gioconda’nın yüzündeki ifade, ancak Albeeht Dürer’in eserlerine kattığı Melankoli ile kıyaslanablir 18. </p><p></p><p>Mona Lisa, Napolili olup, Floransalı Franceso Gioconda’un karısıydı. Leonardo 1503 yılında resme başladığı zaman, Mona Lisa 26 yaşındaydı. Vasari’nin belirttiğine göre, Leonardo bu eserine dört yıl çalışmış, ancak ona son çalışmasını yapamadan bırakmıştı. Portrenin yüzünde gözler ve dudaklarda ölçülü bir tebessüm ilgiyi çekmektedir. Gioconda, süssüz bir elbise ve bir tül ile örtünmüş. Arkada, mavi-yeşil bir kayalık arazi görünüyor. Bu tebessümün Mona Lisa’ya ait olup olmadığı hususunda tereddütler vardır. </p><p>Hatta “Kayalıklarda Meryem” adlı eserde de biz bu esrarlı tebessümü görüyoruz. Demek ki, Leonardo, aynen Grek klasik heykelinde gözlemlediğimiz bir dudak biçimi gibi, kendine özgü bir tebessüm bulmuştur. Bunun yanında Leonardo, inik bir perde gibi olan gözkapaklarının güzelliğine varmıştır. Ayrıca bu bilgin ressam, insanlarına anıtsal, adeta sarsılmayan bir büyüklük kazandırmış, iç duygunun en ince nüanslarını hissettirebilecek bir fizyonomi biçimlendirmiş ve bir duyguyu en sade bir yüz biçiminde yansıtmayı başarmıştır. Böylece biz Leonardo’yu üstün bir içi analizine varmayı başarmış, bilgin bir ressam olarak görüyoruz 17. Geride pek çok tanımlanmayan yapıt bırakan büyük usta 1519 yılında hayata gözlerini yummuştur.</p></blockquote><p></p>
[QUOTE="Mc_ÖRGE, post: 235067, member: 31494"] [B][CENTER]III. BÖLÜM 3.1. RÖNESANS[/CENTER][/B] Yeniden doğuş anlamına gelen Fransızca bir sözcüktür. Avrupa tarihinde 14. yy sonuyla 15. ve 16. Yüzyılları kapsayan dönemi tanımlamaktadır. Eski Yunan ve Roma kültürünün canlandığı, düşüncede, edebiyatta, resimde, heykelde, mimarlıkta büyük değişikliklerin olduğu bu dönemde sanki her şey yeniden doğmuş gibiydi. Işte tarihsel değişim dönemine Rönesans denmesi bu yüzdendir. Rönesans’ın resim sanatına büyük katkıları olmuştur. Perspektif kuralları saptanmış ve bu sayede resimlerde derinlik duygusu verilmiştir. Ressamlar anatomi biliminden yararlanarak insan vücudunu gerçekçi bir biçimde çizmişlerdir. Ayrıca Rönesans resim sanatına bir çok ünlü sanatçıyı da kazandırmıştır.12 Klasik antikiteyi ve daha da önemlisi uzun süre sonra ilk kez kendilerini keşfeden Rönesans insanları, giderek artan bir özgüvenle, bilim ve tıbbı da kucaklayan bir aydınlanma dönemine girdiler. Bu kültürel patlama, zamanlama dışında birbirleriyle hiçbir bağlantısı olmayan bir dizi olağanüstü olayın peş peşe gelmesi sayesinde yaşanabildi. Matbaanın icadı iletişimi hızlandırırken, uzak denizlere yelken açan kaşifler coğrafi görüş alanını genişletti, güneş merkezli evren fikri ise yerleşik bakış açısını temelinden değiştirdi. Barut, çökmekte olan feodalizmin son kalelerini de yıkıyordu. 1453’te İstanbul Osmanlıların eline geçince, bölgeden ayrılarak Avrupa’nın dört bir yanına dağılan Yunanlılar, hümanist hareketin yaşlı kitaya yayılmasını başlattılar. Sanat ve bilim arasındaki dayanışma, ikisinin de yükselişini hızlandırıyordu. Otopsinin yasallaşmasıyla insan diseksiyonu yeniden gündeme geldi ve bilim adamlarının sanata, sanatçıların da diseksiyona gösterdiği yoğun ilgi, araştırmalara büyük ivme kazandırdı. Berengarios, Vesalios ve Eustachios olağanüstü sanatsal yeteneklere sahip ünlü anatomistlerdi ve elbette Leonardo da Vinci, özgün anatomik buluşları ve fizyolojik yorumlarıyla çağının çok ötesinde bir diseksiyon ustasıydı. Leonardo, kadavralar üzerinde uyguladığı geniş çaplı diseksiyonları büyük gizlilik içinde yürütüyordu, çünkü yaşamını tehlikeye atmak niyetinde değildi. Da vinci’nin “ayna görüntüsü” tekniğiyle yazması ve buluşlarını gizlemesi, ne bencillikten ne de elindeki kanıtların yeterliliğine duyduğu güvensizlikten kaynaklanıyordu. Asıl neden, dinin henüz yürürlükte olan yıldırıcı baskısıydı. Kilise doğması ve yaratıcılığı köstekleyici gelenekler, bilinmeyenin peşinde koşan serüvencileri, ayaklarını denk almaya zorlayan önemli bir tehdit unsuruydu. Diseksiyonlarını genellikle ventrikül, beyinkökü ve omirilik üzerinde yoğunlaştıran Leonardo, periferik sinirleri ve işlevleri konusunda da ciltler dolusu notlar tuttu. Sempatik sinir sistemi ve refleks arkına ilişkin tanımlamalar getirdiyse de, ne denli önemli olduklarını farkedemedi. Kurbağalar yaptığı deneylerde, beyin çıkarılsa da bir takım duyusal tepkilerin yok olmadığını, buna karşılık bulbusun omirilikle bağlantısı kesildiğini tüm yaşamsal işlevlerin durduğunu gözlemledi ve ruhun bulbusta bulunduğu sonucuna vardı. Leonardo'’a göre ağrı, dokunma duyusunun yoğunlaşmış bir uzantısıydı. Hayvanlar üzerindeki diğer deneylerine dayanarak, bazı spesifik sinirlerin kesilmesiyle oluşan anestezik bölgelerin haritasını çıkardı. Da vinci, saptamalardan yola çıkarak ağrının koruyucu etkisi ve yaşamsal önemi üzerinde de çeşitli düşünceler üretti 13 . Dönemin açık fikirli, cesur anatomistlerinden biri de Vesalios’tu. Akademik olanakların çekiciliğine kapılarak Padova’ya gelen bu Belçikalı araştırmacı, Galen’in hayvan diseksiyonlarındaki hatalarını saptayarak, kendine özgü yetkin yöntemler geliştirdi. 1543’te Oporinos tarafından Basel’de basılan De Humani Corporis Fabrica adlı yapıtı, kuşkusuz Rönesans’ın paha biçilmez hazinelerinden biridir. Anatomideki yerleşik yanılgıları kışkırtıcı bir dille eleştiren Vesalios, bu tutumunun bedelini sürgüne gönderilerek ödedi . 13 [B][COLOR="red"]3.2. İTALYA’DA RÖNESANS SANATI[/COLOR][/B] Rönesans denilen bir devrim şeklini, yani hızlı ve sistemli bir değişme halini, ancak Gotik sanatın yürürlükte olduğu ülkelerde, kuzey Avrupa’da almıştır. XV. Yüzyılın İtalya sanatı plastik sanatların tekniğini canlandırmak, form konusundaki görüşlerini derinleştirmek için uğraştır 14 . Önce İtalya’nın floransa kentinde filizlenen Rönesans, zamanla öteki kentlerde ve ülkelerde de kendini gösterdi. Bu dönemde İtalya’da her kent kendi sanat anlayışını geliştirdi, kendi sanatçılarını yetiştirdi 12 . XV. yüzyıl Floransa ressamları, bugünkü resim dilimizin temeli olan çizgi gramerini meydana getirmişlerdir. İlgiyi bu kadar bağlayan pek az çağ vardır. İki üç kuşak boyunca bu ekolde resim için zenginlik ve başarı olmayan hiç bir şey yapılmamıştır. Bu günlerin en gösterişsiz eserlerinde bile öyle bir temizlik vardır ki, değeri tartışılmaz olan şaheserlerde bile bulunmamaktadır 14 . Rönesans’ta İtalyan sanatı üç aşamada oluşmuş ve gelişmiştir. İtalyan sanat terminolojisine göre bu aşamalar şunlardır. 1. XIV. Yüzyıl Trecento (treçento) Hazırlık aşaması, Primitif denilen sanatçılar. 2. XV. Yüzyıl Quatrocento (kvatroçento) İlk Rönesans aşaması. 3. XVI. Yüzyıl Cinquecento (çinkveçento) Klasik Rönesans aşaması [B][COLOR="red"]1. Hazırlık Aşaması – Primitifler :[/COLOR][/B] Ortaçağda İtalya roman sanatı formlarını benimseyerek uygulamış, çok yaygın olan gotik mimarlığa öncelik tanımamıştır. Resim sanatınsa ise Bizans sanatı mozaik ve freskleriyle, uzun süre, İtalya’da geçerli olmuştur. Ravenna, Milano, Roma ve Sicilya’daki dinsel yapılar Bizans mozaik ve freskleriyle süslenmiştir. Venedik ise başlı başına bir Bizans sanatı merkezi haline gelmiştir. İnsan ve eşyayı mekan içinde değerlendirme şeklinde tanımlanan natüralizm ve onun gereği olarak, sanatta ve özellikle resim sanatında hacim, gölge-ışık ve perspektif uygulamaları Avrupalı sanatçıların Ortaçağ sanatlarından yavaş yavaş ayrılmalarıyla mümkün olabilmiştir. Bu basit bir sanat olayı değil, zihinsel bir gelişmenin ifadesidir. Ortaçağ sanatında büyük ölçüde egemen olan mistisizm ve sembolizm bu çaba ile sona erdirilmiştir. Doğa sevgisi ve doğayı daha iyi inceleyerek sanatta olduğu gibi yansıtma isteği Rönesans’ın karakteristiğidir. Bu sonuca yönelik çabalarda bulunan ilk sanatçılara primitifler adı verilmiştir. Bu sanatçılar İtalyan Rönesans sanatını hazırlamışlardır. İtalyan primitifleri de gotik sanatın ilke ve etkinliklerinden sıyrılmak suretiyle yeni bir sanat aşamasına yönelebilmişlerdir. XIII. yüzyılın sonunda XIV. Yüzyılında İtalya’da artistik faaliyet Toscana bölgesinde toplanmış görünmektedir. Bu bölge ekonomik yönden kalkınmış, toplumsal yapı bakımından da sanata yatkın bir duruma ulaşmıştır. Floransa (Firenze) ve Siena önemli iki sanat merkezi olmuştur. [B][COLOR="red"]2. İlk Rönesans Aşaması[/COLOR][/B] XV. yüzyılın ikinci yarısında plastik sanatlar XVI. Yüzyıl klasisizmini hazırlayacak çapta sanatçılar yetiştirebilecek düzeye ulaşmıştır. 1432 yılında Floransa’da doğmuş olan Antonio Pollaiolo (1432-1498) gerçekten XV. Yüzyıl sonu sanatçısıdır. Bu sanatçı da çok yönlüdür. Kuyumcu, heykeltraş ve ressamdır. Zamanın ve gelecek yüzyılın estetik araştırmalarına, özellikle anatomi incelemeleriyle katkılarda bulunmuştur. Bu aşamanın ikinci büyük sanatçı Andre Verrochio (1435-1488) dur. Sanatçı ressam ve heykeltraş’tır. Ressam olarak yaptığı tablolardan tanınmış biri Leonardo Da Vinci ile ortak eser İsa’nın Vaftizi’dir. Bu tabloda sağda bulunan melek ile gerideki manzara Leonardo’nun elinden çıkmadır. Paloiolo’nun resim dalındaki çalışmaları unutulmuş ise de, heykeltraşlık eserleri sanat edebiyatına geçmiştir. XVI. yüzyıl klasisizmini hazırlayan XV. Yüzyıl sanatçılarının, Giotto’dan itibaren ışık, volüm, mekan ve perspektif sorunlarıyla ne kadar büyük uğraşı verdikleri görüldü. Paolo Uccello perspektif problemini önde görmüş ve onunla çok ilgilenmiştir. Bu arada ve bu açılardan iki sanatçıyı daha incelemek gerekir. Bu resim sanatçıları Ombria’lı Piero della Francesso ve Pauda’lı Andre Mantegna’dır. Piero della Francesso (1416-1492) bir aralık Floransa’da Domenico Veneziano ile çalışmıştır. Sanatçının San Sepolcro’da Palazzo Communale’de bulunan Diriliş tablosu kompozisyon ve anlam bakımından önemli bir eserdir. Sandro Botticelli (1445-1510) Polatolo ve Verrochio ile XV yüzyılın ikinci yarısının çok değerli ve güçlü sanatçılar grubunu oluşturur. Bu sanatçı gerçekten liriktir, şiir doludur. Denebilir ki resim sanatı bu derece arı ritimli bir sanatçıyı nadiren görmüştür. Bir çok dinsel konulu tablolar yapmış bulunan Botticelli’nin en tanınmış eseri Primavera (ilkbahar) ve Venis’ün Doğuşuu tablolarıdır. [B][COLOR="red"]3. İtalya’da XVI. Yüzyıl-Cinquecento- Klasik Rönesans[/COLOR][/B] XV. yüzyıl sanatçıları perspektif, anatomi ve doğanın tasviri denemelerinde bulunmuşlar, bu ilkeleri keşfederek sanat dünyasına yeni ve taze bir soluk getirmişlerdir. XVI. Yüzyıl sanatçıları bu verileri ve buluşları kendi artistik ve filozofik anlayışları ve teknik değerlendirmeleri doğrultusunda işleyip değiştirmişlerdir. İtalya’da olgunlaşan XVI. Yüzyıl sanatı bütün Avrupa’ya yayılmış XIX. Yüzyıl sonuna kadar bütün sanatçılar İtalyan sanat merkezlerini ve müzelerini, o yüzyılda yetişmiş büyük ustaların eserlerini görmek, inceleme ve kopya etmek için ziyaret etmiş, onlardan esinlenmişlerdir. Leonardo da Vinci artistik gücü XVI. Yüzyılı da etkileyen bir XV. Yüzyıl sanatçısıdır. XVI. Yüzyıl İtalya’sının büyük sanat ustaları Floransa-Roma merkezlerinde çalışmış olan Michelangelo ve Raphello ile Venedik ekolünün temsilcileri Timtoretto, Tiziano, Giorgione ve Veronese’dir. Bu sanatçıların çoğu çok yönlü, evrensel kişilerdir 15 . XVII. asrın başlangıcında, İtalya’da doğan klasik sanat Avrupa’yı kaplamıştı. Böyle iken prensiplerin birliği, milletlerin yerli şivelerini kaldıramamıştır. İspanya, Hollanda, Fransa, İngiltere gibi büyük memleketler, siyasi varlıklarını gittikçe belirtmekle beraber yeni sanat dilinden de türlü lehçeler çıkarıyorlardı. Fakat gariptir ki bu dili kurmağa çalışan iki memleket, İtalya ve Flandra birlik ve bağımsızlık kazanamamışlardı. Bu siyasi zayıflık onların sanat faaliyetlerini ilerleten imarın bir neticesi idi 14 . 3.3. 16. YÜZYILDA İTALYA’DA YÜKSEK RÖNESANS XVI. yy’ın ilk yarısı Rönesans’ın olgunluk dönemi olarak kabul edilmiştir. Bu çağın, güzel sanatlar alanında bulunduğu değerler XIX. yy’ın ortalarına kadar devam eder. Bu dönemin büyük sanatçıları Leonardo, Raphael, Michelangelo’dur. Sanat tarihinde “Yüksek Rönesans” ya da “Rönesans’ın gelişme devri” diye tanımlanan ve 1500-1530 arasın İtalya sanatı, başlangıçtaki Rönesans’ın mantıklı sonucudur. 16. yüzyılda pozitif bilimler insanı şaşırtan gerçeklere ulaşmıştır. Hümanizme yeni ruhsal değerler kazanmıştır. Yüksek Rönesans, yeni çağın getirdiği tüm duygu ve düşünce sistemlerini en kusursuz yaratış biçimlerine aktarmıştır. XV. yüzyılda Floransa’da başlamış olan, sanatta Rönesans, özellikle Mecidi ailesinin şehri yönettiği sırada en güçlü devresine ulaşmıştır. 16. yüzyılda ise, aynı üretici ortam Roma’da oluşmuş ve sanat merkezi Floransa’dan Roma’ya taşınmıştır. Geçmişin güçlü biçimleri, hümanist Rönesans ruhu ile yorumlanarak 16. Yüzyılda yeniden inşa edilmiştir. Yüksek Rönesans’ı doğuran bu yeni kuruluş, Papalar şehri Roma’nın ikbal hırsıyla dolu, görkemli karakterine uygun şekilde baş döndürücü olmuştur. Yüksek Rönesans, antikitenin dış görüntüsünden sıyrılarak kurallara yönelmiştir. 15. Yüzyılda araştırılan mekan, perspektif, anatomi, gölge-ışık açık-koyu, altın kesim problemleri Yüksek Rönesans’ta kurallaşmış ve amaç olmaktan çıkmıştır. Yüksek Rönesans, bütün teknik ve biçim değerlerini yeni dünya görüş ve düşüncelerini anlatmakta araç olarak kullanılmıştır. İlk Rönesans resimleri kusursuz dikdörtgenlerdi. Altın kesim kurallarına uygun bu kusursuz dikdörtgenler içine kusursuz üçgenler yerleştirmişlerdir. Kiliseler ve Saraylar ise kusursuz küpler olarak biçimlenmiştir. Bu estetik geometri 15. Yüzyıl sonunda biçimlerin en doğal ve kusursuz olanı diye saptanan “daire” şekliyle taçlanmıştır. Daire ve piramit 16. Yüzyılın her sanat alanına en-boy-derinlik veren silsileli deseni ile örülmüştür. Böylece en-boy-derinlik yani “üç boyutlu” perspektif düzeni gözle görülen bir mekan yaratmıştır. Biçimler, olduklarından daha anıtsal bir görünüş kazanmışlardır. Yüksek Rönesans gerçek bir akılcı (rasyonel) sanattır. Yüksek Rönesans, duygu ve düşüncenin, özle biçim değerlerinin kusursuz dengesiyle taşlanmıştır. Raffaello, Leonardo, Michelangelo onun temel taşlarıdır 16. Ancak 1900 yıllarından itibaren, klasik esrin savunulmasının gerektiği kabul edilir. Böylece bu iki akımın, klasik olanın son derece fakir ve hatta boş bozlardan ibaret olduğu kabul ediliyordu. Dikkat edilirse, çağlar değiştikçe değer hükümleri de değişiyordu. Bu bakımdan güzel sanatlarda en dolgu değerleri bile başka çağların dünya görüşü karşısında temsil edici nitwliklerini, ancak kendi içinde korudukları anlaşılıyor. Ve her çağ kendi değer hükümlerine göre kendine uygun eserler talep ediyor.17 [B][COLOR="red"]3.4. Leonardo Da Vinci (1452-1519)[/COLOR][/B] Leonardo, Ver Piero da vinci ile Carterina isimli bir köy dilberinin gayri meşru çocukları olarak 15 Nisan 1432 yılında Toskana eyaletinde, vinci kasabasına bağlı Anchiano köyünde doğdu. Aslında Floransalı bir kişizadenin oğlu olan babası, kendi halinde bir noterdi. Ver piero’nun işi, Floransa’da idi. Leonardo böylee çocukluk ve gençlik yıllarını baba evinde geçirdi 18. 16. yy’ın başında bazı sanatçılar erken Rönesans geleneğini sürdürürken Leonardo da vinci Rönesans’ı taçlandıran “modern klasisizm”in kurucularından oldu 16. Rönesans sanatını doruğuna ulaştırmış, yalnız sanat yapıtlarıyla değil çok çeşitli alanlardaki araştırmaları ve buluşlarıyla da tanınan, dünyanın gelişmiş sanatçılarından biridir14 . İnsanlık tarihinin en büyük kişilerinden biri olan Leonardo da vinci, tüm geçmişi özetlenmiş ve ileriye ışık tutmuştur. Büyük bir sanatçı olduğu değin, büyük bir bilim adamı, biyolog, mühendis, mimar, heykeltraş, ressam, ozan ve mizisyendir. Çeşitli savaş aletleri, makinalar, şehir ve köprü projeleri, fizik, optik, matematik.. vb.. çok değişik konularda sayısız araştırma ve taslaklar yapmıştır. İlk karanlık kutu- fotoğraf makinası, insan tarafından yönetilmek üzere ilk balon projesini de Vinci yapmıştır. 120 ciltlik bir anatomi kitabı hazırlamıştır. Renk üzerine 20 ciltlik bir kitap yapmıştır. Kitabında rengi ışık etkilerini ve çeşitli resim promlemleri üzerinde görüşlerini belirtmektedir. Renk konusundaki savları, 19. yy’da Empresyonist sanatçılara büyük bir kaynak olmuştur 16. Resim, sanatçının yaygın ve çok yönlü çalışmalarında küçük ve sınırlı bir bölüm tutmaktadır. Resmi zihinsel bir olay olarak nitelendirmiştir. Bu tanım sanatçının eserlerinde açıkça ifade bulur. Tanınmış eserleri arasında, yapılış sırasına göre, Verrochio ile ortaklaşa meydana getirdikleri İsa’nın Vaftizi, Muştulama, Kahinlerin Tapması, Mağarada Meryem, Cena (Son Yemek), Gioconda (Monna Lisa), Saint-Anna Grubu bulunmaktadır. Leonardo’nun sanat çalışmaları, genellikle Floransa’da geçmiştir. Bir aralık Milano’ya gitmiş ve orada eser vermiştir. Leonardo ilk sanat çalışmalarını Verrochio’nun atölyesinde yapmıştır 15 . Sanata eğilimi daha erken yaşlarda ortaya çıktığından babası oğlunun çizimlerini dönemin ünlü heykelci ve ressamlarından Andrea del Verrochio’ya gösterdi Leonardo’nun yeteneğini ilk bakışta anlayan Verrachio, yanında çalışmak üzere onu Floransa’daki atölyesine aldı. Leonardo orada yaklaşık beş yıl çalıştı ve çok yönlü bir eğitim gördü. O yıllarda az sayıda yağlıboya resmin yanısıra kurşunkalem ve mürekkeple bir çok çizim yaptı. Çizimlerinde öne çıkan keskin gözlem gücü ve gerçek varlıkların görünüşlerini, hareketlerini, ışık ve gölgeleriyle kağıda tam olarak aktarabilme yeteneğiyle Verrochio’nun hayranlşığını kazandı. Çizimleri arasında silahlar, mekanik araçlar, az rastlanan türden hayvan ve bitkileri, ilginç insan figürleri vardı 12. Ne var ki Leonardo daha da ileri giderek insanların fizyolojik yapıları ile ruhsal yapıları arasında dinamik bir gerilim kurdu. Giderek araştırmaları ile 15. Yy’da araştırılan “Merkezi kompozisyon” düşüncesinin resimde ilk kez uyguladı. 1481’de yaptığı “Kralların Secdesi” , “Merkezi Kompozisyon” düşüncesinin ilk kez uygulanışıdır. Merkezi kompozisyon, ileride Michelangelo’nun birinci dönem Raffaello’nun eserlerinde doruğuna ulaşacaktır. Leonardo da Vinci’den pek az resim kalmıştır. Bu , ya resimlerin kaybolması ya da sanatçının çok yaygın konulardaki çalışmalarından ileri gelmektedir. Ömrünün büyük bir kısmı 15. yy’la ait olan Leonardo’nun 16. yy’la aktarılmasının nedeni eserlerinde 15. yy’lı ve 16. yy yüksek Rönesans’ını içeren yeni dünya görüş ve yorumundan ötürüdür. Aslında sanatçının deseni, 15 .yy’ın ikinci yarısı Floransa kültür ve sanat görüşü üzerinde kuruludur. O da, atölyesinden yetiştirdiği Verrochio ve diğerleri gibi insan vücudunun anatomik özelliklerini derinden incelemiştir16. Muştulama (müjdeleme) Leonardo’nun ilk yapıtlarındandır. Simetrik bir kompozisyonla meydana getirilmiştir. Mimari değeri olan bir masanın sağ yanında Meryem, sol tarafında da Meryem’e İsa’ya hamile olduğunu müjdeleyen melek bulunmaktadır. Meryem, konunun niteliğine tümüyle uygun olarak, meleksi yüzlü genç bir kız görünüşündendir. Davranışı yumuşak ve saygılıdır. Sol elindeki bakirliği simgeleyen (immacule conception anlamında) zambaklar tutan haberci niteliğin profil görünüşü çok arı ve gerçekten meleksidir. Sağ el üç parmağı teslisi (Trinite, yani ruhulkuduş, İsa ve Meryem üçlüsü) ifade etmektedir. Buğulaşarak derinleşenpeyzajın ön planında çeşitli tür ağaçlar bir botanist bilinciyle değerlendirilmiştir 15. Sanatçının anıtsal nitelikteki yapıtı Milano’da Santa Maria della Grazie kilisesinin yemekhane duvarında yer alan freskidir. Fresk İtalyan sanatçılarının XII. Yüzyılından beri uyguladıkları resim tekniğidir. XV. ve XVI. Yüzyıl sanatçıları da bu tekniği uygulamışlardır15. 1494’te Milano’daki Santa Mario delle Grazie manastırında Rönesans resminin en etkileyici örneklerinden biri olan Son Akşam yemeği üzerinde çalışmaya başladı. Duvara özel bir astar çekerek yağlıboya ve tempera karışımı boyalarla yaptığı bu resim, boyanın yeterince tutmaması yüzünden bir süre sonra çatlayıp, bozulmaya başladı 12. İsa’yı Havarileriyle son yemekte tasvir eden bu fresk, yemekhanenin bir duvarını tümüyle örtmektedir. İsa masanın tam ortasında, arkasındaki oda penceresinin ekseni üzerine yer almıştır. Havarileri iki yanında, simetrik düzende bulunmaktadırlar. Freskteki duvarlar ve tavan yemekhanenin duvarlarının ve tavanının devamı gibi görünmektedir. Maddi mekanla fresk bütünleştirilmiştir. İsa: içinizden biri beni ele verecek sözlerini söylemiş ve bu sözler, hain luda dahil, bütün Havarileri etkilemiş, hareketlendirmiştir. Üçer kişilik gruplar halindeki kişilerin hareketleri İsa’da düğümleniyor gibidir. Jestler, ifadeler karakterleri yansıtmaktadır. Bu Leonardo’nun vücutların hareketi, ruhların yansımasıdır tanımı belgelenmektedir. Leonardo da Viinci büyük bir ışık ustasıdır. Figürleri, volümleri ışıkla değerlendirmek onun sanatının büyük bir özelliğidir. Mağarada Meryem tablosunda dört figür, bir peyzaj içinde bulunmaktadır. Piramidal bir kompozisyon meydana getirilmiştir. Perspektif çok bilinçlidir. Mağara dibinden, fonundan gelen ışık bir planda kesilmekte, sonra ön plandaki figürleri aydınlatmaktadır. Raccourci mükemmeldir, Meryem’in sol eli bunu göstermektedir. Volümler ışık ve boya ile yoğrulmuştur. Konturlar bir plandan ötekine yumuşayarak, fonda eriyerek geçmektedir. Bu, Leonardo’nun sfumato denilen buğulu tekniği uygulanmasıdır. Jestler kişiler arasındaki ilişkiyi kurmakta ve böylece grubun birliği sağlanmaktadır 15. Leonardo, 1502 yılında yeniden Floransa’ya geldiği zaman sanat dünyasının en büyük şaheserlerinden birini vereceğini kendi dahi bilmiyordu: Mona Lisa...18 Mona Lisa ya da La Joconda porte sanatının en ulaşılmaz sayılan örneklerindendir. Leonardo’nun sfumato tekniği bu yapıtta en üst düzeyde mükemmelliğe ulaşmıştır 15. Mona Lisa’nın 500 yıllık ünü, usta kullanılan büyülü ışık ve gölgelerle yakalanan dudaklardaki kaygan ve değişken anlık gülümsemedir. Mona Lisa’da da yüzeyler buğulu bir atmosfer içinde sertliklerini kaybedip yumuşamışlardır. Mona Lisa’nın dudaklarında eriyip kayboluverecekmiş gibi beliren, yakalanması hayli güç bu gülümsemeyi Leonardo usta gölge-ışık oyunlarıyla yakalanmıştır 16. Mona Lisa veya La Gioconda’nın yüzündeki ifade, ancak Albeeht Dürer’in eserlerine kattığı Melankoli ile kıyaslanablir 18. Mona Lisa, Napolili olup, Floransalı Franceso Gioconda’un karısıydı. Leonardo 1503 yılında resme başladığı zaman, Mona Lisa 26 yaşındaydı. Vasari’nin belirttiğine göre, Leonardo bu eserine dört yıl çalışmış, ancak ona son çalışmasını yapamadan bırakmıştı. Portrenin yüzünde gözler ve dudaklarda ölçülü bir tebessüm ilgiyi çekmektedir. Gioconda, süssüz bir elbise ve bir tül ile örtünmüş. Arkada, mavi-yeşil bir kayalık arazi görünüyor. Bu tebessümün Mona Lisa’ya ait olup olmadığı hususunda tereddütler vardır. Hatta “Kayalıklarda Meryem” adlı eserde de biz bu esrarlı tebessümü görüyoruz. Demek ki, Leonardo, aynen Grek klasik heykelinde gözlemlediğimiz bir dudak biçimi gibi, kendine özgü bir tebessüm bulmuştur. Bunun yanında Leonardo, inik bir perde gibi olan gözkapaklarının güzelliğine varmıştır. Ayrıca bu bilgin ressam, insanlarına anıtsal, adeta sarsılmayan bir büyüklük kazandırmış, iç duygunun en ince nüanslarını hissettirebilecek bir fizyonomi biçimlendirmiş ve bir duyguyu en sade bir yüz biçiminde yansıtmayı başarmıştır. Böylece biz Leonardo’yu üstün bir içi analizine varmayı başarmış, bilgin bir ressam olarak görüyoruz 17. Geride pek çok tanımlanmayan yapıt bırakan büyük usta 1519 yılında hayata gözlerini yummuştur. [/QUOTE]
Alıntıları ekle...
İsim
Spam kontrolü
Sarı kırmızı renkleri ile ünlü futbol takımımız?
Cevapla
Forumlar
Eğitim
Öğrenci Salonu
Açıköğretim
1 . Sınıf Anatomi Dersi
Top