Forumlar
Yeni Mesajlar
CerezExtra
EĞLENCE ↓
Şans Kurabiyesi
Renk Falınız
ÇerezRADYO
Sevgiliye Özel
ÇerezDERGİ
Hızlı Okuma Testleri
Pratik Çözümler
Yeniler
Yeni Mesajlar
Yeni ürünler
Yeni kaynaklar
Son Aktiviteler
İndir
En son incelemeler
Dükkan
Giriş
Kayıt
Yeniler
Yeni Mesajlar
Menu
Giriş
Kayıt
Uygulamayı yükle
Yükle
Forumlar
Edebiyat / Kültür / Sanat
Kim Kimdir ? - Biyografiler
Osmanlı Padişahları
08. Sultan İkinci Bayezid
JavaScript devre dışı bırakıldı. Daha iyi bir deneyim için, devam etmeden önce lütfen tarayıcınızda JavaScript'i etkinleştirin.
You are using an out of date browser. It may not display this or other websites correctly.
You should upgrade or use an
alternative browser
.
Konuya cevap yaz
Mesaj
<blockquote data-quote="Suskun" data-source="post: 317337" data-attributes="member: 21093"><p><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"><span style="font-size: 15px"><span style="color: blue"><span style="color: red">Beşinci Sefer-i Hümayun (1500)</span></span></span></span></p><p><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"><span style="font-size: 15px"><span style="color: blue">30 Ağustos 1499'da, Sapienza zaferi'nden 33 gün sonra İnebahtı kalesi de Osmanlı'nın olmuştu. Bölgedeki büyük Venedik Amirali'nin donanması ile geri çekilmesi kaledekilerin maneviyatını bozmuş, kale komutanı kaleyi teslim etmişti. Osmanlı Ordusu için sıra, Mora'daki 3 büyük Venedik üssü olan Koron, Modon ve Navarin'e gelmişti.</span></span></span></p><p><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"><span style="font-size: 15px"><span style="color: blue"></span></span></span></p><p><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"><span style="font-size: 15px"><span style="color: blue">Ancak bu sıralarda 1479'dan bu yana Osmanlı hâkimiyetinde olan Kefalonya adasına Venedik asker çıkarıp işgal etmişti. Ardından önceleri kendi hâkimiyetlerinde olan Preveze'de ki Osmanlı tersanelerini basıp, kızaktaki gemileri yakmışlar fakat geri püskürtülmüşlerdi.</span></span></span></p><p><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"><span style="font-size: 15px"><span style="color: blue"></span></span></span></p><p><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"><span style="font-size: 15px"><span style="color: blue">1499 yılının sonlarında Edirne'ye dönen II. Bayezid birkaç aylık bir dinlenmeden sonra 7 Nisan 1500'de Edirne'den ayrıldı. Bu hareketinden dolayı bu sefer, 5. Sefer-i Hümayun olarak değerlendirilmiştir.</span></span></span></p><p><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"><span style="font-size: 15px"><span style="color: blue"></span></span></span></p><p><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"><span style="font-size: 15px"><span style="color: blue">7 Temmuz'da donanmanın geldiği Modon'a ardından bizzat padişah komutasındaki ordu gelerek kaleyi kuşatmıştır. 24 Temmuz'da Venedik donanması muhasaranın kaldırılması maksatıyla hücuma geçse de Kemal Reis tarafından geri püskürtülmüşlerdi. Kale Venediklilere mahsus olan bir şekilde savunulmuş, lakin 10 Ağustos 1500'de düşmüştü. Modon'un çetin mukavemetine rağmen düşürülmesi, bu kalenin yakınlarında bulunan Koron ve Navarin kalelerinin de sonunu gösteriyordu </span></span></span></p><p><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"><span style="font-size: 15px"><span style="color: blue"></span></span></span></p><p><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"><span style="font-size: 15px"><span style="color: blue">Fetihten iki gün sonra, yani 12 Ağustos'ta, Navarin, etrafındaki Milona ve Fener kaleleri ile teslim olmuştu. Avar Türkleri tarafından kurulan bu şehirin ismi de Avar'dan gelmektedir. Venedikliler Osmanlıların izniyle bütün asker ve mühimmatları ile Venedik'e dönmüşlerdi.</span></span></span></p><p><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"><span style="font-size: 15px"><span style="color: blue"></span></span></span></p><p><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"><span style="font-size: 15px"><span style="color: blue">16 Ağustos'ta ise Koron'nun yine karşı koymadan teslim olması ile Venedik'in Yunanistan ile hiçbir bağlantısı kalmamıştı. 3 Aralık 1500 günü Venedik donanması Navarin önlerine geldi. Venediklilerce ele geçirilen bir Hıristiyan Arnavut kale kapısını onlara açtı. Venedikliler böylece Navarin'i ele geçirdiklerini zannederken Kemal Reis 30 savaş gemisi ile limana girdi ve 8 Venedik gemisini ele geçirdi.</span></span></span></p><p><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"><span style="font-size: 15px"><span style="color: blue"></span></span></span></p><p><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"><span style="font-size: 15px"><span style="color: blue"><span style="color: red">Fransızların Midilli kuşatması </span></span></span></span></p><p><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"><span style="font-size: 15px"><span style="color: blue">Papa'nı teşviki ile Fransa da, Venedik'in müttefiki olarak Osmanlı'ya karşı savaş açmıştı. 1501 yılının Eylül ayında Ege Denizi'ne giren Fransız donanması 10.000 piyade taşıyordu. Eylül ortalarında da Midilli muhasarası başladı [18]. Bunun üzerine Sultan Bayezid'in Manisa sancak beyi olan ikinci oğlu Şehzade Korkut, şimdiki Ayvalık'a gelerek 800 kişilik yardımcı kuvveti adaya geçirmişti. Ekim sonlarında Osmanlı Donanması'nın Çanakkale Boğazı'ndan çıktığını öğrenen Fransızlar 6 haftadan beri devam ettirdikleri kuşatmayı kaldırmış ve Mora'nın güneyindeki Çuha Adası açıklarına gelmişlerdi. Burada müthiş bir fırtınaya kapılan donanmadan yalnızca birkaç yüz kişi kurtulabilmişti.</span></span></span></p><p><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"><span style="font-size: 15px"><span style="color: blue"></span></span></span></p><p><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"><span style="font-size: 15px"><span style="color: blue">Fransız donanması geri çekilirken, İspanyollar hazırladıkları donanma ile Ege'ye girmiş fakat Fransızlarla birleşemediklerinden dolayı hiçbir şey yapamadan geri dönmüşlerdir.</span></span></span></p><p><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"><span style="font-size: 15px"><span style="color: blue"></span></span></span></p><p><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"><span style="font-size: 15px"><span style="color: blue"><span style="color: red">Osmanlı-Venedik barışı (1502)</span></span></span></span></p><p><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"><span style="font-size: 15px"><span style="color: blue">Venedik, Osmanlı Devleti ile artık başedemiyordu. Özellikle Osmanlı akıncılarının yapmış olduğu her akın Venedik için büyük bir tehlike idi. Zira Osmanlıların her an için Venedik şehrini dahi istila etme ihtimali mevcuttu. Mora'dan tamamıyla atılan Venedik, denizlerde de faaliyet gösteremiyor, Kemal Reis başta olmak üzere Türk denizcileri Venedik'e göz açtırmıyorlardı.</span></span></span></p><p><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"><span style="font-size: 15px"><span style="color: blue"></span></span></span></p><p><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"><span style="font-size: 15px"><span style="color: blue">Kefalonya gibi Aya Mavri adasını da işgal eden Venedik, 1502 yılının başlarında adayı ele geçirdi. Adayı korumakla görevli küçük yeniçeri müfrezesi vuruşmadan kaleyi teslim etmiş ve akabinde silahları ile birlikte İstanbul'a gelmişti. Sultan Bayezid düşmana karşı silah atmadan kaleyi teslim eden bu askerleri idam ettirdi. Birkaç ay sonra adaya gelen Kemal Reis 30 Ağustos 1502 tarihinde Venediklileri adadan çıkardı. 13 Ağustos 1502 tarihinde Venedik'in Arnavutluk'ta bulunan son üssü Dıraç'ın da Osmanlı'ya geçmesi ile Venedik'in Yunanistan gibi Arnavutluk'la da bir bağlantısı kalmadı.</span></span></span></p><p><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"><span style="font-size: 15px"><span style="color: blue"></span></span></span></p><p><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"><span style="font-size: 15px"><span style="color: blue">Mora ve Arnavutluk'taki büyük üslerini ve denizlerdeki üstünlüğünü kaybeden Venedik için barıştan başka çözüm yolu kalmamıştı. 27 Eylül 1502'de kalabalık bir ekiple İstanbul'a gelen Venediklilerle 14 Aralık 1502'de 31 maddelik Osmanlı - Venedik Barış Antlaşması (İstanbul Muahedesi) imzalandı. Yalnız Kefalonya adası Venedik'e bırakılmış, bunun dışındaki tüm fetihleri Venedik tanımıştı</span></span></span></p><p><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"><span style="font-size: 15px"><span style="color: blue"></span></span></span></p><p><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"><span style="font-size: 15px"><span style="color: blue"><span style="color: red">Karamanoğulları'nın son taht teşebbüsü </span></span></span></span></p><p><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"><span style="font-size: 15px"><span style="color: blue">Osmanlılar, Venedik'e karşı savaşırken Karamanoğlu Mustafa Bey, Karamanoğulları'nın tarihteki son ayaklanmasını çıkardı. Akkoyunlular'ın misafiri olarak Tebriz'de büyüyen Mustafa Bey 1500 yılında II. Bayezid Mora'da iken İçel'e geldi. Burada etrafına topladığı Türkmenlerle Karaman'ı kuşattı. Osmanlılar'ın fazla önem vermedikleri bu olay üzerine Konya'da bulunan Bayezid'in 4. oğlu Şehzade Şehenşah, Karamanoğlu Mustafa Bey'in üzerine bizzat gitmemiş, Beyşehir sancak beyi olan oğlunu göndermişti. Vuruşmayı göze alamayan Karamanoğlu Mustafa Bey, İçel'e çekildi. 1500 yılı sonlarında Şehzade Şehenşah bizzat İçel'e gelmiş fakat Karamanoğlu Mustafa Bey'i yakalayamamıştı. 1501 baharında Vezir-i Azam Hacı Mesih Paşa da İçel'e geldi. Bunun üzerine Tarsus'tan gemiye binip Suriye'ye kaçan Karamanoğlu Mustafa Bey, Memluklulara sığındı. Osmanlılarla yeni bir anlaşmazlığa düşmek istemeyen Memluk Sultanı da Karamanoğlu Mustafa Bey'i öldürttü.</span></span></span></p><p><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"><span style="font-size: 15px"><span style="color: blue"></span></span></span></p><p><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"><span style="font-size: 15px"><span style="color: blue"><span style="color: red">Safeviler'in İran'da başa geçmeleri </span></span></span></span></p><p><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"><span style="font-size: 15px"><span style="color: blue">1502'de Akkoyunluların Tebriz'i kaybetmesinden sonra İran tahtına başka bir Türk hanedanı olan Safeviler geçti. Olayı önemli kılan ise Safevilerin Şii mezhebine mensup olmalarıydı. Akkoyunlu ve Trabzon Rum Devleti ile akrabalık ilişkileri kuran Safeviler böylece siyasi hayata atılmışlardı. Şiirlerini Farsça'dan çok Türkçe olarak söyleyen Safeviler'in lideri Şah İsmail Osmanlı Devleti'ne doğudan gelen tehlikelerin üçüncüsü ve sonuncusudur. (Daha önceden Timur ve Akkoyunlular).</span></span></span></p><p><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"><span style="font-size: 15px"><span style="color: blue"></span></span></span></p><p><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"><span style="font-size: 15px"><span style="color: blue">Sultan Bayezid daha önceden bölgede dengeyi koruma amaçlı önlemler almış ve hem Akkoyunlular'ın hem de Memlukluların hanedanları ile akrabalık bağları kumuştu. 1507'de Kemal Reis Mısır'a bir dostluk ziyaretinde bulundu ve Sultan Kansu tarafından büyük bir törenle karşılandı. Safevilerin başa geçmesi Osmanlılarla Memlukluları birbirine yaklaştırdı.</span></span></span></p><p><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"><span style="font-size: 15px"><span style="color: blue"></span></span></span></p><p><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"><span style="font-size: 15px"><span style="color: blue">Şah İsmail, Akkoyunlular'ı haritadan silmek amacındaydı. Bu arada Trabzon'da sancak beyi olan Şehzade Selim Erzincan'ı ele geçirmiş, Safeviler'e bağlı olan Gürcü prenslikleri yenip onları vergiye bağlamıştı.</span></span></span></p><p><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"><span style="font-size: 15px"><span style="color: blue"></span></span></span></p><p><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"><span style="font-size: 15px"><span style="color: blue">Şah İsmail'in tahta çıkışı Avrupa'da büyük yankı uyandırdı. Zira kendilerinin Osmanlı ile baş edemeyeceklerini bildiklerinden başka bir Türk devletinin onu yenmesi ile Müslümanların tıpkı Endülüsdeki gibi Avrupa'dan atılabileceğini düşünüyorlardı.</span></span></span></p><p><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"><span style="font-size: 15px"><span style="color: blue"></span></span></span></p><p><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"><span style="font-size: 15px"><span style="color: blue">Şah İsmail büyük gücün Osmanlı Devleti olduğunu bildiğinden Memluklulara Osmanlılara karşı birleşmeyi önermiş fakat Osmanlılardan sonra sıranın kendilerine geleceğini bilen Memluklular tarafından bu teklif reddedilmişti. Venediklilere de aynı teklifte bulunan Şah İsmail'in elçileri Venedik'den yardım cevabı aldılar. Fakat Venedik, Osmanlı Devleti ile doğrudan bir savaşı göze alamayıp, yapılacak bir savaşta destek vermeyi kabul etti. Deniz gücü olmayan ve tamamıyla bir kara devleti olan Safeviler Venedik'in deniz gücünden yararlanmak istiyorlardı.</span></span></span></p><p><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"><span style="font-size: 15px"><span style="color: blue"></span></span></span></p><p><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"><span style="font-size: 15px"><span style="color: blue">Bunlara karşılık II. Bayezid Mısır'a Kemal Reis ile birlikte büyük miktarda top, stratejik harp malzemesi ve bahriye levazımı gönderdi. Memluklular Safevilerden, Osmanlılardan daha çok çekiniyorlardı. Zira daha önce Şii Fatımi hanedanı uzun süre Mısır'da hüküm sürmüş ve ancak Memluklular tarafından yıkılmıştı. Ayrıca Mısır'da Osmanlı ülkesinin tersine halk ve saray erkanı Türkmen asıllı değildi. Büyük bir Arap çoğunluğu azınlıktaki Türkler tarafından yönetiliyordu.</span></span></span></p><p><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"><span style="font-size: 15px"><span style="color: blue"></span></span></span></p><p><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"><span style="font-size: 15px"><span style="color: blue">Şah İsmail daha önceden Fatımilerin yapamadığını yapmak, tüm İslam dünyasını Şii mezhebi altında birleştirmek istiyordu ve önündeki Osmanlı barajı yıkılırsa onu ne Memluklar ne de Türkistan'daki Türk devletleri durdurabilirdi.</span></span></span></p><p><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"><span style="font-size: 15px"><span style="color: blue"></span></span></span></p><p><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"><span style="font-size: 15px"><span style="color: blue"><span style="color: red"></span></span></span></span></p><p><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"><span style="font-size: 15px"><span style="color: blue"><span style="color: red">Şah İsmail'in Dulkadir seferi </span></span></span></span></p><p><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"><span style="font-size: 15px"><span style="color: blue">Safevi Şah'ı İsmail 1507 yılında hem İstanbul'un hem de Kahire'nin göstereceği tepkiyi görmek amacıyla Dulkadiroğulları Beyliği'nin üzerine yürüdü. Asıl sebebi bu olmamakla beraber görünüşteki sebep, Dulkadir Beyi Alaüddevle Bozkurt Bey'in Şii olan Şah'a kızını vermek istememesiydi. Şah İsmail Osmanlı topraklarından geçerek Kayseri üzerinden Dulkadir topraklarına girdi. Savaşta yenilen Alaüddevle Bozkurt Bey kaçtı ve Şah İsmail Bey'in bir oğlu ile iki torununu ele geçirerek öldürttü. Bunun üzerine Maraş'a ve Elbistan'a giren Şah İsmail Dulkadir Hanedanı'nın mezarlarını yaktırdı. Sonradan da Osmanlı Devleti'ne bir mektup yazıp topraklarını çiğnediğinden dolayı da özür diledi.</span></span></span></p><p><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"><span style="font-size: 15px"><span style="color: blue"></span></span></span></p><p><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"><span style="font-size: 15px"><span style="color: blue">Senelerden beri Dulkadiroğulları Beyliği'nin kendilerine bağlı olduğunu iddia eden Memluklular ve Osmanlılar bu hareketi cevapsız bıraktılar. Bu da Şah İsmail'in Anadolu'daki prestijini artırdı. Memluklular tamamıyla sessiz kalsa da Osmanlıların sessiz kalmaları mümkün değildi. Zira Trabzon sancak beyi Şehzade Selim (Yavuz Sultan Selim Han) anne tarafından Dulkadir Beyi Alaüddevle Bozkurt Bey ile akrabaydı. Şehzade Selim ve Şehzade Korkut Alaüddevle Bozkurt Bey'in kızı olan aynı anneden dünyaya gelmişti. Bir dayısına ve iki dayı oğluna yapılan bu harekete karşı Şehzade Selim Azerbaycan'a kadar Safevi topraklarına girerek Safevi Hanedanı'na mensup bazı kişileri esir alıp Trabzon'a getirerek dayısına yapılanın intikamını aldı. Babası Bayezid bile hiçbir şey yapmamış iken Şehzade Selim'in bu hareketi gözlerin ona çevrilmesine neden oldu.</span></span></span></p><p><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"><span style="font-size: 15px"><span style="color: blue"></span></span></span></p><p><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"><span style="font-size: 15px"><span style="color: blue">Bu arada II. Bayezid Şah İsmail'in herhangi bir seferine karşı Orta Anadolu'ya asker yığdı. Bu nedenle Şah İsmail Anadolu'nun içlerine girmekten çekinmiştir. Sayısı 115.000'i bulan bu orduyu gözüne kestiremeyen Şah, II. Bayezid'e Şanlı büyük babam diye hitap ettiği bir mektup yazarak 1508 yıllarının ilk aylarında Diyarbakır'a çekildi.</span></span></span></p><p><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"><span style="font-size: 15px"><span style="color: blue"></span></span></span></p><p><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"><span style="font-size: 15px"><span style="color: blue"><span style="color: red">1509 Büyük İstanbul Depremi</span></span></span></span></p><p><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"><span style="font-size: 15px"><span style="color: blue">10 Eylül 1509'da Memalik-i Rum adı verilen Amasya, Tokat, Sivas, Çorum ve çevresinden başlayıp 45 gün şiddetle devam eden depremde halk, iki ay kadar çadırlarda yaşadı. Bu deprem, aynı şiddette İstanbul ve Edirne'de de meydana geldi. 14 Eylül 1509'da İstanbul, Osmanlı tarihinin kaydettiği en şiddetli depreme maruz kaldı. Küçük kıyamet (Kıyamet-i Suğra) denilen bu depremde İstanbul'da 109 cami ve mescit ile 1.070 ev kullanılamaz hâle geldi. Halktan da 5.000 kadar insan yaşamını yitirdi. Binlerce insan yıkıntılar altında gömülü kaldı. Köpürmüş ve azgın bir hal almış olan deniz dalgaları, İstanbul ve Galata surlarını aşarak sokaklarda tufan meydana getirdi. Bu arada eski su bentleri de yıkıldı. Sultan II. Bayezid, sarayının duvarlarına güvenemediğinden bahçesinde gayet hafif ve tehlikesiz bir çadır kurdurarak orada on gün kadar ikamet etti.</span></span></span></p><p><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"><span style="font-size: 15px"><span style="color: blue"></span></span></span></p><p><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"><span style="font-size: 15px"><span style="color: blue">45 gün kadar, aralıklarla devam eden bu deprem, İstanbul sakinlerini sürekli bir heyecan içinde yaşattı. Çorum halkının üçte ikisi, şehirlerindeki toprak kaymaları yüzünden yarılıp açılan topraklar içinde hayatını kaybetti. Yine bu esnada Gelibolu istihkâmları da yıkıldı. Sultan II. Bayezid'in doğduğu şehir olan Dimetoka bir toprak yığını hâlini aldı.</span></span></span></p><p><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"><span style="font-size: 15px"><span style="color: blue"></span></span></span></p><p><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"><span style="font-size: 15px"><span style="color: blue">Sultan Bayezid, bu deprem nedeniyle devletin ikinci başkenti olan Edirne'ye gittiyse de İstanbul depreminden 15 gün sonra Edirne'de İstanbul'dakinin benzeri olan ve aynı şiddette bir deprem daha meydana geldi. Mimar Hayreddin, 15 gün içinde Padişah için Edirne'de ahşap bir ev yaptı. Padişah, bu ahşap evde ikamete başladı. Aynı sene Edirne'de yine benzer şiddette bir deprem daha oldu. Tunca Nehri taşarak ve yatağını da aşarak depremin yıkıntılarını kapladı. Üç gün geçit vermeyen Tunca'nın taşmasıyla da birçok insan öldü.</span></span></span></p><p><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"><span style="font-size: 15px"><span style="color: blue"></span></span></span></p><p><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"><span style="font-size: 15px"><span style="color: blue">Bundan sonra II. Bayezid İstanbul'un yeniden imarı için neler yapılması gerektiği konusunda ilgililerle bizzat toplantılarda bulundu. Toplantılar sonunda İstanbul'da yıkılan yerleri yeniden yapmak veya tamir etmek için yirmi evden bir kişi ve ev başına yirmi ikişer akçe toplandı. Bu şekilde Anadolu'dan 37.000, Rumeli'den de 29.000 cerahor (ücretli amele) çıkarılıp 3.000 kadar mimar ve marangoz getirildi. Bunlardan başka "Yaya"lardan 8.000, "Müsellem"lerden de 3.000 kişi kireç yakmakla görevlendirildi. 29 Mart 1510'da başlayan imar faaliyetleri 65 günde sona erdi. Bu inşaat ve tamiratta, İstanbul surlarından başka Galata'daki mahzenler, Galata Kulesi, Kız Kulesi, Rumeli ve Anadolu hisarları ve fenerlikleri, Çekmece köprüleri ile Silivri kalesi gibi önemli yerler de vardı. Sultan II. Bayezid'in bu çabaları üzerine İstanbul kısa bir sürede adeta yeniden inşa edilmiş oldu. Bu inşaat, bütünüyle Mimar Hayreddin'in nezareti altında yapıldı. İnşaatın tamamlanmasından sonra hükümdarın emri üzerine üç gün ve gece, fakirlere yemek dağıtıldı.</span></span></span></p><p><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"><span style="font-size: 15px"><span style="color: blue"></span></span></span></p><p><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"><span style="font-size: 15px"><span style="color: blue"><span style="color: red">Şahkulu İsyanı</span></span></span></span></p><p><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"><span style="font-size: 15px"><span style="color: blue">Şah İsmail'in Anadolu'da Şii propagandası yapmakla görevlendirdiği kişi, Türk asıllı olmakla birlikte kökeninin Anadolu mu yoksa İran mı olduğu tam olarak bilinmeyen Şah Kulu adı verilen biriydi. İran'dan kıyafet değiştirterek binlerce Türkmen'i Anadolu'ya sokan Şahkulu, Kütahya'ya kadar sokuldu. Şehirdeki Osmanlı kuvvetleri dağıtıldı. II. Bayezid o sıralarda oğlu Şehzade Şehenşah'ın vefatından dolayı çok üzgündü. Aslında dedesi II. Murat gibi tahtı büyük oğlu Şehzade Ahmet'e devretmek arzusundaydı. Kendisi de Şehzade Ahmet taraftarı olan Vezir-i Azam Ali Paşa, Şahkulu'nu yoketme görevinin Şehzade Ahmet'e verilmesini istedi. Böyle bir başarı ile hem Şehzade Ahmet prestij kazanacak hem de onun tahta çıkmasına karşı olan sesler azaltılabilecekti.</span></span></span></p><p><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"><span style="font-size: 15px"><span style="color: blue"></span></span></span></p><p><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"><span style="font-size: 15px"><span style="color: blue">Bu sıralarda Anadolu beylerbeyi Karagöz Mehmet Paşa'yı da yenen Şahkulu, Kütahya'ya girdi . Bunun üzerine Amasya sancak beyi olan Şehzade Ahmet İstanbul'a çağrıldı ve başkumandan ilan edilip Ali Paşa ile birlikte Şahkulu'nun üzerine gönderilidi.</span></span></span></p><p><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"><span style="font-size: 15px"><span style="color: blue"></span></span></span></p><p><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"><span style="font-size: 15px"><span style="color: blue">Kayseri-Sivas arasında Şahkulu ile karşılaşan Osmanlı Ordusu Gökçay Meydan Muharebesi'nde 1511 yılının Temmuz ayında Kızılbaş dedikleri Şii Türkmenleri yendiler . Yalnız Ali Paşa savaşta öldü. Bu olay ile Şii meselesi o an için ortadan kalmış oldu. Şah Kulu yakalanıp idam edildikten sonra imparatorlukta sorunlar yükseldi. Şehzadeler babalarını başarısız görüp tahtı kendi aralarında mücadele ederek ele geçirmeye çalıştılar.</span></span></span></p><p><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"><span style="font-size: 15px"><span style="color: blue"></span></span></span></p><p><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"><span style="font-size: 15px"><span style="color: blue"><span style="color: red"><strong>Oğulları arasındaki taht kavgaları </strong></span></span></span></span></p><p><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"><span style="font-size: 15px"><span style="color: blue"><span style="color: red">Oğulları </span></span></span></span></p><p><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"><span style="font-size: 15px"><span style="color: blue">II. Bayezid'in, Mahmut, Ahmet, Şehenşah, Selim, Mehmet, Korkut, Abdullah ve Alemşah isimli 8 oğlu ve pek çok da kızı olmuştu. Oğullarının en büyüğü babasının tahta geçmesinden kısa bir süre sonra vefat etti. Padişah'ın 6., 7., 8. oğulları olan Mahmut, Mehmet, Alemşah ise 1507'den önce öldüler. Hayatta sadece yaş sırası ile Şehzade Ahmet, Şehzade Korkut, Şehzade Selim ve Şehenşah kalmıştı. Hepsi de olgun yaşlara gelmiş, ya kırk yaşını geçmiş veya yaklaşmışlardı. Şehzade Korkut ile Şehzade Selim Alaüddevle Bozkurt Bey'in kızı olan Ayşe Hatun'un çocukları idiler. Şehzade Ahmet Amasya'da vali iken, Korkut Manisa'da, Şehzade Selim ise Trabzon'da vali olarak görevliydi. En küçük şehzade Şehenşah'ın annesi Karamanoğlu sülalesindendi ve bu nedenle Konya valiliğini yürütüyordu.</span></span></span></p><p><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"><span style="font-size: 15px"><span style="color: blue"></span></span></span></p><p><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"><span style="font-size: 15px"><span style="color: blue"><span style="color: red">Şehzade Korkut</span></span></span></span></p><p><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"><span style="font-size: 15px"><span style="color: blue">II. Bayezid'in hayatta kalan oğullarından Şehzade Korkut dışındakilerin hepsinin şehzadeleri vardı; yani hepsi kendisinden sonra tahta geçebilecek erkek çocuklara sahiptiler. Yalnız Şehzade Korkut'un pek çok kızı olmasına rağmen erkek çocuğu yoktu.</span></span></span></p><p><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"><span style="font-size: 15px"><span style="color: blue"></span></span></span></p><p><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"><span style="font-size: 15px"><span style="color: blue">1509 yılında 40 yaşındaki Şehzade Korkut Manisa sancak beyi (Saruhan Beyi) iken Antalya sancak beyliğine (Teke Beyi) gönderilmişti. Vezir-i Azam Ali Paşa'nın kardeşi Şehzade Ahmet'i tuttuğunu bilen Şehzade Korkut bu tayinle tahttan uzaklaştırıldığının farkında idi. Babasının ani ölümü halinde kardeşi Ahmet Amasya'da olduğundan İstanbul'a Antalya'dan daha çabuk varabilirdi. Bu nedenle kendisinin tekrar Manisa'ya tayinini istedi, fakat kabul edilmedi. Bunun üzerine babasının gözünü korkutmak isteyen Şehzade Korkut tıpkı amcası Cem Sultan gibi hacca gideceğini söyleyip, 137 kişilik maiyeti ve 8 gemi ile 1509 yılında Antalya'dan yola çıktı. Aslında Şehzade Korkut'un denizciler üzerinde büyük bir tesiri vardı. Zaten denizcileri himaye etmesi ile ün kazanmıştı. Pek çok Osmanlı esirini fidyelerini cebinden verip kurtarmıştı. Bunun yanında denizcilik yapanları, reisleri korur, himaye ederdi.</span></span></span></p><p><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"><span style="font-size: 15px"><span style="color: blue"></span></span></span></p><p><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"><span style="font-size: 15px"><span style="color: blue">Şehzade Korkut 29 Mayıs'ta Sultan Kansu tarafından Kahire'de muhteşem bir şekilde karşılandı. Bu arada devlet adamları bu olayın aynen Cem Sultan'ın hikâyesine benzediğinden kuşkulanmışlardı. Fakat Şehzadenin tek hedefi babasının ve Ali Paşa'nın gözünü korkutmaktı. Tüm çabalarına rağmen ataması yapılmadı ve Antalya'da kaldı.</span></span></span></p><p><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"><span style="font-size: 15px"><span style="color: blue"></span></span></span></p><p><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"><span style="font-size: 15px"><span style="color: blue"><span style="color: red">Şehzade Selim </span></span></span></span></p><p><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"><span style="font-size: 15px"><span style="color: blue">Aynı dönemde Şehzade Selim yaptıkları ile takdir topluyordu. Safeviler'e karşı yapmış olduğu akın ve Gürcü kralları vergiye bağlaması gözleri ona çevirmişti. Şehzade Korkut ise daha yumuşak huylu ve mutedildi. Yalnız erkek çocuğunun olamayışı nedeniyle fazla taraftar toplayamamıştı. Esasen tahta Şehzade Ahmet geçecekti. Zira meşru veliaht, büyük şehzade idi.</span></span></span></p><p><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"><span style="font-size: 15px"><span style="color: blue"></span></span></span></p><p><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"><span style="font-size: 15px"><span style="color: blue">Şehzade Selim İstanbul'a çok uzak olan Trabzon sancak beyiydi. Ağabeylerinden Ahmet Amasya'da, Korkut Manisa'da, küçük kardeşi Şehzade Şehenşah ise Konya'daydı. Bu durumda tahta en uzak şehirde olan kendisi idi. Bir defa tahta oturan şehzadeyi oradan atmak neredeyse imkânsızdı.</span></span></span></p><p><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"><span style="font-size: 15px"><span style="color: blue"></span></span></span></p><p><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"><span style="font-size: 15px"><span style="color: blue">Bu dönemde oğlu Şehzade Süleyman 14 yaşına gelmişti. Büluğ çağına gelen şehzadelere sancak verilmesi kanundu. Babası da oğlu Süleyman için Bolu sancağını istedi. Şehzade Süleyman Trabzon'a bağlı Şebinkarahisar sancak beyiydi. Bolu ise ayrı müstakil bir sancaktı. Selim'in isteği oldu ve Şehzade Süleyman Bolu'ya nakledildi. Tabii bu olaya Amasya Sancak beyi Şehzade Ahmet karşı çıktı. Çünkü Bolu Amasya ile İstanbul arasında bir noktaydı. Bu da kendisi için tehlikeli olabilirdi.</span></span></span></p><p><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"><span style="font-size: 15px"><span style="color: blue"></span></span></span></p><p><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"><span style="font-size: 15px"><span style="color: blue">Şehzade Ahmet'in çabaları ile Şehzade Süleyman Bolu'dan ayrılacakken, Şehzade Selim bu sefer oğlu için Kefe sancağını istedi. Kefe Kırım'da bir liman şehriydi. Kırım Hanlığı'na bağlı olmayan şehir doğrudan doğruya İstanbul'a bağlı idi. Şehzade Selim'in düşüncesi kayınpederi olan Kırım hanı Mengli Giray'a yakın bulunabilmekti. Zira Mengli Giray da damadını destekliyordu. Bunun üzerine Şehzade Süleyman 1504 yılında ölen amcası Şehzade Mehmet yerine Kefe sancak beyi oldu.</span></span></span></p><p><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"><span style="font-size: 15px"><span style="color: blue"></span></span></span></p><p><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"><span style="font-size: 15px"><span style="color: blue">1511 yılında Şehzade Selim büyük bir maiyet ile Trabzon'dan gemi ile Kırım'a gitti. Güya oğlu Süleyman'ı ve kayınpederini ziyaret edecekti. Asıl amacı kayınpederi ile sıkı bir işbirliği yapmak ve oğlu Süleyman'a talimat vermekti. Veliaht Şehzade Ahmet, Kırım Hanı'na bir mektup gönderdi ve kardeşi Selim'e yardımdan vazgeçmediği takdirde, padişah olduğu zaman Kırım tahtından ümit kesmesini açıkça söylüyordu. Mengli Giray buna kulak asmadıysa da, kayınpederini müşkül durumda bırakmak istemeyen Şehzade Selim Kırım'dan ayrıldı. Kardeşi Ahmet babasına baskı yaparak kayınpederini azlettirebilirdi.</span></span></span></p><p><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"><span style="font-size: 15px"><span style="color: blue"></span></span></span></p><p><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"><span style="font-size: 15px"><span style="color: blue">Selim Kırım'dan Trabzon'a dönmek yerine Rumeli'ye geçti ve artık Trabzon'a dönmeyeceğini ve kendisine Rumeli'de bir sancak verilmesini istedi. Şehzadelere Rumeli'den sancak verilmesi yasalara aykırı olmasına rağmen ordu tarafından sevilen Şehzade Selim'e Semendire ve Vidin sancakları verildi.</span></span></span></p><p><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"><span style="font-size: 15px"><span style="color: blue"></span></span></span></p><p><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"><span style="font-size: 15px"><span style="color: blue">Bu arada Şehzade Korkut babasının üzerindeki baskısını arttırarak tekrar Manisa sancağına atandı. 2 Temmuz 1511'de Konya sancak beyi Şehzade Şehenşah'ın 40 yaşında eceli ile vefatı üzerine taht adaylarının sayısı üçe indi.</span></span></span></p><p><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"><span style="font-size: 15px"><span style="color: blue">1511 Temmuz'unda Şehzade Selim Vidin'den Edirne'ye geldi. Bu şehri işgal ettikten sonra Çorlu'ya geldi. Ancak 3 Ağustos günü babası II. Bayezid tarafından karşılandı. Birkaç dakikalık vuruşmadan sonra Şehzade mağlup oldu . Kaçmak zorunda kalan Şehzade ihtiyatı elden bırakmamıştı. Bulgaristan sahillerinde gemiler şehzadeyi bekliyordu. Bu olaydan sonra tekrar sancağına dönemezdi. Oğlunun yanına, Kefe'ye gelen şehzade orduyu elde etmeden taht yolunun zor olduğunu böylece anladı.</span></span></span></p><p><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"><span style="font-size: 15px"><span style="color: blue"></span></span></span></p><p><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"><span style="font-size: 15px"><span style="color: blue"><span style="color: red">Şehzade Ahmet </span></span></span></span></p><p><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"><span style="font-size: 15px"><span style="color: blue">21 Ağustos 1511 günü II. Bayezid büyük oğlu Ahmet'i tahta geçirmek üzere İstanbul'a çağırdı. Veliaht Şehzade'nin Maltepe'ye kadar gelmesi üzerine Şehzade Selim'i destekleyen birlikler ayaklandı. Bunun üzerine Şehzade İstanbul'a giremedi ve Maltepe'den geri dönmek zorunda kaldı. Amasya'ya döneceği yerde Konya'ya geçen Şehzade Ahmet burada padişahlığını ilan ederek babasının orduya söz geçiremediğini iddia etti. Şehzade Ahmet'in açıkca müddei sıfatını takınması üzerine ulema yüzünü Ahmed'den çevirdi.</span></span></span></p><p><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"><span style="font-size: 15px"><span style="color: blue"></span></span></span></p><p><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"><span style="font-size: 15px"><span style="color: blue">Bu arada Şehzade Korkut'un ansızın İstanbul'a gelmesi işleri iyice karıştırdı. Ağabeyinin bu tavrı üzerine umuda kapılan Korkut babası ve paşalarla görüşmüş ve büyük saygı görmüştü fakat babasının hayatta olması nedeniyle paşalar Korkut'u desteklemediler.</span></span></span></p><p><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"><span style="font-size: 15px"><span style="color: blue"></span></span></span></p><p><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"><span style="font-size: 15px"><span style="color: blue">1512 yılının ilk günlerinde Kızılbaşlar Amasya, Tokat bölgesinde tekrar ayaklandılar. Şehzade Ahmet'in orayı bırakması bölgede büyük bir boşluk oluşturmuştu. Bu olay üzerine 6 Mart günü İstanbul'da Kapıkulu Ocakları isyan çıkardı. Bu olaylar üzerine Şehzade Ahmet'i desteklemekten vazgeçen Sultan küçük oğlu Selim lehine bir name yazarak onu İstanbul'a davet etti.</span></span></span></p><p><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"><span style="font-size: 15px"><span style="color: blue"></span></span></span></p><p><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"><span style="font-size: 15px"><span style="color: blue"><span style="color: red">Tahttan feragatı ve vefatı </span></span></span></span></p><p><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"><span style="font-size: 15px"><span style="color: blue">Şehzade Selim 19 Nisan'da İstanbul'a ulaştı. Bu arada Şehzade Korkut da İstanbul'da idi. Kendisinden üç yaş küçük kardeşinin padişahlığını tanıdı ve tebrik etti. 24 Nisan 1512'de II. Bayezid oğlu Selim namına tahtan feragat ettiğini açıkladı. Böylece babasının vefatından sonra yeniçerilerin desteği ile tahta çıkan II. Bayezid uzun bir saltanatın sonunda yine yeniçerilerin baskısıyla tahttan çekilmiş oldu. II. Bayezid tahtını oğluna bırakırken şu sözleri söyler:</span></span></span></p><p><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"><span style="font-size: 15px"><span style="color: blue"><span style="color: red">“ Adaletten ayrılma, acizlere ve biçarelere karşı merhametli ol. Kimsesizlere şefkat göster, herkesin sana ram olmasını istiyorsan ulemaya çok saygı göster, zaruret olmadıkça kimseye sert davranma. ”</span></span></span></span></p><p><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"><span style="font-size: 15px"><span style="color: blue"></span></span></span></p><p><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"><span style="font-size: 15px"><span style="color: blue">Yeni Sultan Selim'e Dimetoka'da çekilmek istediğini söyleyen sabık sultan, oğlunun culusundan 11 gün sonra kalabalık bir maiyet ile İstanbul'dan Dimetoka'ya doğru yola çıktı. Yola çıktığında da çok hasta ve bitkin olan sabık sultan ata binemedi ve ancak tahtırevan ile seyahate devam edebildi. Dimetoka'ya ulaşmaya ömrü vefa etmeyen II. Bayezid, yola çıkışından 32 gün sonra 26 Mayıs 1512'de Edirne'nin güneydoğusundaki Havsa ilçesinin Abalar köyünde vefat etti.</span></span></span></p><p><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"><span style="font-size: 15px"><span style="color: blue"></span></span></span></p><p><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"><span style="font-size: 15px"><span style="color: blue">II. Bayezid'in cenazesi İstanbul'a getirildi, Fatih Camii'nde kılınan cenaze namazından sonra kendi yaptırdığı </span></span></span></p><p><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"><span style="font-size: 15px"><span style="color: blue">Bayezid Camii'ndeki türbesine defnedildi. 62 yaşında vefat eden II. Bayezid'in padişahlık süresi 31 yıldan 9 gün eksikti. Ölümü tüm İslam âleminde üzüntü ile karşılandı. Kahire'de ölümü işitilince başta Sultan Kansu olmak üzere çok sayıda kişinin katıldığı gıyabi cenaze namazı kılındı. Ayrıca İslam dünyasının başka yerlerinde de gıyabi cenaze namazları kılındı.</span></span></span></p><p><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"><span style="font-size: 15px"><span style="color: blue"></span></span></span></p><p><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"><span style="font-size: 15px"><span style="color: blue"></span></span></span></p><p><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"><span style="font-size: 15px"><span style="color: blue">Amerika kıtasını keşfeden İtalyan denizci Kristof Kolomb, yaklaşık 14 yıldır tasarladığı okyanus ötesinde yolculuğu 1484'de Portekiz Kralına sundu ama reddedildi. Destekleyecek bir finansör bulamayınca maddi zorluklara giren Kolomb, Avrupa ile Osmanlı arasında ticaret ile uğraştı. Bu dönemde, 1484'de Sultan II. Bayezid'e bir papaz eşliğinde başvurdu ve bu isteği Osmanlı kayıtlarında<span style="color: red"></span></span></span></span></p><p><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"><span style="font-size: 15px"><span style="color: blue"><span style="color: red">“ II. Bayezid'den sultanın adına yeni ülkeler keşfedebilmek için emrine gemiler vermesi istedi. ”</span>şeklinde geçti.</span></span></span></p><p><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"><span style="font-size: 15px"><span style="color: blue"></span></span></span></p><p><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"><span style="font-size: 15px"><span style="color: blue">Sultan, karşısına çıkan bu delidolu insanı ciddiye almadı ve talebini reddetti. Kolomb, Bayezid'den iki yıl sonra İspanyol kral ve kraliçesine müracaat etti, ve 1492'de de Amerika'yı farkında olmadan keşfetti. Geldiği yeri Hindistan zannederek karşılaştığı halka Hindistanlılar (Indian) dedi.</span></span></span></p><p><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"><span style="font-size: 15px"><span style="color: blue"></span></span></span></p><p><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"><span style="font-size: 15px"><span style="color: blue">İlerki yıllarda Kolomb ile üç kez Amerika'ya gitmiş bir İspanyol, bir savaş sonrasında Piri Reis'in amcası Kemal Reis'e esir düştü ve Kolomb'un keşfettiği Amerika kıyılarının haritasını amcasına verdi. Piri Reis bu haritadaki bilgilerden yola çıkarak 1513'de ilk dünya haritasını çizdi.</span></span></span></p><p><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"><span style="font-size: 15px"><span style="color: blue"></span></span></span></p><p><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"><span style="font-size: 15px"><span style="color: blue"><span style="color: red">Leonardo Da Vinci ile diyalog </span></span></span></span></p><p><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"><span style="font-size: 15px"><span style="color: blue">1502 yılında, tarihin en büyük mucitlerinden ve sanatçılarından biri olarak gösterilen İtalyan Leonardo Da Vinci II. Bayezid'a, Haliç üzerine yapılması için 240 metre uzunluğunda bir köprü projesi sundu . Ancak Da Vinci'nin bu sıradışı projesi II. Bayezid tarafından kabul edilmedi ve yıllar sonra benzeri bir köprü 2001 yılında Norveç'de yapıldı.</span></span></span></p><p><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"><span style="font-size: 15px"><span style="color: blue"></span></span></span></p><p><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"><span style="font-size: 15px"><span style="color: blue"><span style="color: red">Gül Baba ile diyalog </span></span></span></span></p><p><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"><span style="font-size: 15px"><span style="color: blue">Evliya Çelebi'nin anlattığına göre, Sultan II. Bayezid 1481 yılının bir kış günü Galata sırtlarında avlanırken son derece bakımlı ve güllerle süslü bir bahçe ve içinde köhnemiş küçük bir kulübe gördü. Kulübede mola veren Sultan, buranın sahibi Gül Baba ile tanışır ve onu, bahçeye gösterdiği özenden dolayı ödüllendirmek istediğini söyledi. Gül Baba da padişahına sarı ve kırmızı iki adet gül vererek, bu bahçeye bir okul ve hastane yaptırmasını istedi. Galata Sarayı Ocağı (günümüzde Galatasaray Lisesi) böylece kuruldu ve Yavuz Sultan Selim'in oğlu Kanuni Sultan Süleyman da dahil olmak üzere tüm şehzadeler, şehzadelerin çocukları ve önemli devlet görevlileri ilk ve orta eğitimlerini burada aldılar.</span></span></span></p><p><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"><span style="font-size: 15px"><span style="color: blue"></span></span></span></p><p><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"><span style="font-size: 15px"><span style="color: blue"><span style="color: red">Şahsiyeti ve tarihe bıraktıkları </span></span></span></span></p><p><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"><span style="font-size: 15px"><span style="color: blue">II. Bayezid uzun boylu, yağız çehreli, ela gözlü ve geniş göğüslüydü. Yumuşak bir tabiata sahipti. Gençliğinde serbest bir hayat sürdüğü halde padişahlığında ibadete ve hayır işlerine yöneldi. Bu sebeple de Bayezid-i Veli ismiyle anıldı. Mecbur olmadıkça savaştan uzak kalmaya dikkat etti. Ayrıca ülke yönetimine verdiği önem nedeniyle çoğunlukla İstanbul'da kalmayı tercih etti.</span></span></span></p><p><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"><span style="font-size: 15px"><span style="color: blue"></span></span></span></p><p><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"><span style="font-size: 15px"><span style="color: blue">Şehzadeliğinden beri ünlü bilginleri etrafına topladı ve kendini yetiştirmeye çalıştı. Zamanında yetişen pek çok alim, sanatkar ve şaire çalışmalarından dolayı ihsanlarda bulundu, hediyeler verdi.</span></span></span></p><p><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"><span style="font-size: 15px"><span style="color: blue"></span></span></span></p><p><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"><span style="font-size: 15px"><span style="color: blue">II. Bayezid oldukça dindar bir insandı. İstanbul'da kendi adına yaptırdığı Bayezid Camii'nin inşası bitince Padişah</span></span></span></p><p><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"><span style="font-size: 15px"><span style="color: blue"><span style="color: red">“ Her kim ömrü boyunca ikindi ve akşam namazlarının sünnetlerini terk etmemiş ise, ilk Cuma namazında imam olsun ”</span></span></span></span></p><p><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"><span style="font-size: 15px"><span style="color: blue"></span></span></span></p><p><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"><span style="font-size: 15px"><span style="color: blue">demişti. Bu hususta kendisinden başka kimse çıkmamış, savaşta ve barışta hiçbir sünneti bırakmadığı için namazı kendisi kıldırmıştır.</span></span></span></p><p><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"><span style="font-size: 15px"><span style="color: blue"></span></span></span></p><p><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"><span style="font-size: 15px"><span style="color: blue">Edebiyata yoğun bir ilgi duyan Bayezid'in mührünü taşıyan bir çok eser hâlen Türkiye ve Avrupa kütüphanelerinde mevcuttur. Hatta, okuduğu kitaplar hakkında düşüncelerini de yazmaktaydı. Namına çok eser yazılmıştır. Bunun yanı sıra, Türk dili'nin gelişmesi için büyük hizmet verdi. O, eserlerin açık ve anlaşılır bir dil ile yazılmasını isterdi. II. Bayezid musiki ile de ilgilendi. Sultan'ın eserlerinden yalnız 8 tanesinin notası zamanımıza kadar gelebilmiştir. <span style="color: red">Bunların hepsi saz eserleridir:</span></span></span></span></p><p><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"><span style="font-size: 15px"><span style="color: blue">* Fahte usulünde Neva Peşrevi</span></span></span></p><p><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"><span style="font-size: 15px"><span style="color: blue"> * Neva Saz Semaisi</span></span></span></p><p><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"><span style="font-size: 15px"><span style="color: blue"> * Çifte-Düyek usulünde Rahatu'l-Ervah Peşrevi ve Rahatu'l-Ervah Saz Semaisi</span></span></span></p><p><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"><span style="font-size: 15px"><span style="color: blue"> * Ağır düyek usulünde Aşiran-Buselik Peşrevi</span></span></span></p><p><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"><span style="font-size: 15px"><span style="color: blue"> * Düyek usulünde Evc Peşrevi</span></span></span></p><p><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"><span style="font-size: 15px"><span style="color: blue"> * Evc Saz Semaisi ve Sakıyl usulünde Nişabur Peşrevi.</span></span></span></p><p><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"><span style="font-size: 15px"><span style="color: blue"></span></span></span></p><p><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"><span style="font-size: 15px"><span style="color: blue">Adlî mahlası kullanarak Türkçe ve Farsça şiirler yazdı. II. Bayezid'in yazdığı şiirlerden meydana gelen küçük hacimli bir divan Rumi 1308 tarihinde İstanbul'da basıldı. Kendisi hat sanatında da oldukça yetenekliydi.</span></span></span></p><p><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"><span style="font-size: 15px"><span style="color: blue"></span></span></span></p><p><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"><span style="font-size: 15px"><span style="color: blue">Hükümdarlığı süresince barışı ve sakinliği tercih etmişti. Osmanlı donanması döneminde yenilendi, Piri Reis de tüm Dünya'da nam saldı. Donanmanın yenilenmesi sırasında; yelkenli savaş gemilerini uzun menzilli toplarla yaparak Osmanlı'nın Akdeniz'de tek hâkim olması sağlandı. Döneminde Yeniçeri Ocağı'nı genişletildi ve ağa bölükleri kuruldu.</span></span></span></p><p><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"><span style="font-size: 15px"><span style="color: blue"></span></span></span></p><p><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"><span style="font-size: 15px"><span style="color: blue">Sultan II. Bayezid otuz seneden fazla süren saltanatı boyunca, barış ve sükûnu tercih etmesi, donanmayı yenileyip hazırlıklar yapması, kendisinden sonra tahta geçen oğlu Yavuz Sultan Selim'in fasılasız seferlerle meşgul olmasına neden oldu. Tımar teşkilatında değişiklik yapıldı. Ülkenin bir çok yerinde okullar, hastaneler, camiler, medreseler kuruldu.</span></span></span></p><p><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"><span style="font-size: 15px"><span style="color: blue"><span style="color: red">Yaptırdığı eserlerden günümüzde hâlâ varlığını sürdürenler arasında:</span></span></span></span></p><p><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"><span style="font-size: 15px"><span style="color: blue"> * İstanbul: Bayezid Camii</span></span></span></p><p><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"><span style="font-size: 15px"><span style="color: blue"> * İstanbul: Bayezid Medresesi</span></span></span></p><p><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"><span style="font-size: 15px"><span style="color: blue"> * İstanbul: II. Bayezid suyolu </span></span></span></p><p><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"><span style="font-size: 15px"><span style="color: blue"> * Tokat: Hatuniye Camii</span></span></span></p><p><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"><span style="font-size: 15px"><span style="color: blue"> * Çemberlitaş: Atik Ali Paşa Camii</span></span></span></p><p><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"><span style="font-size: 15px"><span style="color: blue"> * Amasya: İkinci Beyazıt Külliyesi</span></span></span></p><p><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"><span style="font-size: 15px"><span style="color: blue"> * Edirne: İkinci Beyazıt Külliyesi</span></span></span></p><p><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"><span style="font-size: 15px"><span style="color: blue"> * Edirne: İkinci Beyazıt Köprüsü</span></span></span></p><p><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"><span style="font-size: 15px"><span style="color: blue"> * Osmancık: İkinci Beyazıt Köprüsü</span></span></span></p><p><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"><span style="font-size: 15px"><span style="color: blue"> * Geyve: İkinci Beyazıt Köprüsü</span></span></span></p><p><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"><span style="font-size: 15px"><span style="color: blue"> * Bursa: Koza Hanı</span></span></span></p><p><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"><span style="font-size: 15px"><span style="color: blue"> * Bursa: Pirinç Han sayılabilir.</span></span></span></p><p><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"><span style="font-size: 15px"><span style="color: blue"></span></span></span></p><p><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"><span style="font-size: 15px"><span style="color: blue"><span style="color: red">Eşleri</span></span></span></span></p><p><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"><span style="font-size: 15px"><span style="color: blue"> 1. Nigâr Hatun; Şehzade Korkut ile Fatma Sultan’ın annesi ve Abdullah Vehbi’nin kızı.</span></span></span></p><p><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"><span style="font-size: 15px"><span style="color: blue"> 2. Şirin Hatun; Abdullah kızı ve Şehzade Abdullah’ın annesi.</span></span></span></p><p><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"><span style="font-size: 15px"><span style="color: blue"> 3. Gülruh Hatun; Abdülhay’ın kızı ve Alemşah ile Kamer Sultan’ın annesi.</span></span></span></p><p><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"><span style="font-size: 15px"><span style="color: blue"> 4. Bülbül Hatun; Abdullah kızı ve Şehzade Ahmed ile Hundi Sultan’ın annesi.</span></span></span></p><p><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"><span style="font-size: 15px"><span style="color: blue"> 5. Hüsnüşah Hatun; Karamanoğlu Nasuh Bey’in kızı.</span></span></span></p><p><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"><span style="font-size: 15px"><span style="color: blue"> 6. Gülbahar Hatun; Abdüssamed’in kızı ve bir görüşe göre Yavuz’un annesi.</span></span></span></p><p><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"><span style="font-size: 15px"><span style="color: blue"> 7. Ferahşad Hatun; Kefe sancak Beği Mehmed’in annesi.</span></span></span></p><p><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"><span style="font-size: 15px"><span style="color: blue"> 8. Ayşe Hatun; Zülkadiroğlu Alaaüd-devle Bozkurd Bey’in kızı ve bir görüşe göre Yavuz’un annesi.</span></span></span></p><p><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"><span style="font-size: 15px"><span style="color: blue"></span></span></span></p><p><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"><span style="font-size: 15px"><span style="color: blue"><span style="color: red">Erkek çocukları</span></span></span></span></p><p><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"><span style="font-size: 15px"><span style="color: blue"> 1. Şehzade Sultan Abdullah Han</span></span></span></p><p><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"><span style="font-size: 15px"><span style="color: blue"> 2. Gevher Müluk Sultan</span></span></span></p><p><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"><span style="font-size: 15px"><span style="color: blue"> 3. Şehzade Korkut</span></span></span></p><p><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"><span style="font-size: 15px"><span style="color: blue"> 4. Şehzade Ahmet</span></span></span></p><p><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"><span style="font-size: 15px"><span style="color: blue"> 5. Şehzade Selim (Osmanlı Padişahı)</span></span></span></p><p><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"><span style="font-size: 15px"><span style="color: blue"> 6. Şehzade Şehenşah</span></span></span></p><p><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"><span style="font-size: 15px"><span style="color: blue"> 7. Şehzade Mahmut</span></span></span></p><p><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"><span style="font-size: 15px"><span style="color: blue"> 8. Şehzade Mehmet</span></span></span></p><p><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"><span style="font-size: 15px"><span style="color: blue"> 9. Şehzade Alemşah</span></span></span></p><p><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"><span style="font-size: 15px"><span style="color: blue"></span></span></span></p><p><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"><span style="font-size: 15px"><span style="color: blue"><span style="color: red">Kız çocukları </span></span></span></span></p><p><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"><span style="font-size: 15px"><span style="color: blue"> 1. Selçuk Sultan</span></span></span></p><p><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"><span style="font-size: 15px"><span style="color: blue"> 2. Hatice Sultan</span></span></span></p><p><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"><span style="font-size: 15px"><span style="color: blue"> 3. Ayşe Sultan</span></span></span></p><p><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"><span style="font-size: 15px"><span style="color: blue"> 4. Hundi Sultan</span></span></span></p><p><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"><span style="font-size: 15px"><span style="color: blue"> 5. Ayn-i Şah Sultan</span></span></span></p><p><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"><span style="font-size: 15px"><span style="color: blue"> 6. Fatma Sultan</span></span></span></p><p><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"><span style="font-size: 15px"><span style="color: blue"> 7. Hüma Sultan</span></span></span></p><p><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"><span style="font-size: 15px"><span style="color: blue"> 8. Kamer Sultan</span></span></span></p><p><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"><span style="font-size: 15px"><span style="color: blue"> 9. Meliha Sultan</span></span></span></p></blockquote><p></p>
[QUOTE="Suskun, post: 317337, member: 21093"] [FONT="Comic Sans MS"][SIZE=4][COLOR="blue"][COLOR="red"]Beşinci Sefer-i Hümayun (1500)[/COLOR] 30 Ağustos 1499'da, Sapienza zaferi'nden 33 gün sonra İnebahtı kalesi de Osmanlı'nın olmuştu. Bölgedeki büyük Venedik Amirali'nin donanması ile geri çekilmesi kaledekilerin maneviyatını bozmuş, kale komutanı kaleyi teslim etmişti. Osmanlı Ordusu için sıra, Mora'daki 3 büyük Venedik üssü olan Koron, Modon ve Navarin'e gelmişti. Ancak bu sıralarda 1479'dan bu yana Osmanlı hâkimiyetinde olan Kefalonya adasına Venedik asker çıkarıp işgal etmişti. Ardından önceleri kendi hâkimiyetlerinde olan Preveze'de ki Osmanlı tersanelerini basıp, kızaktaki gemileri yakmışlar fakat geri püskürtülmüşlerdi. 1499 yılının sonlarında Edirne'ye dönen II. Bayezid birkaç aylık bir dinlenmeden sonra 7 Nisan 1500'de Edirne'den ayrıldı. Bu hareketinden dolayı bu sefer, 5. Sefer-i Hümayun olarak değerlendirilmiştir. 7 Temmuz'da donanmanın geldiği Modon'a ardından bizzat padişah komutasındaki ordu gelerek kaleyi kuşatmıştır. 24 Temmuz'da Venedik donanması muhasaranın kaldırılması maksatıyla hücuma geçse de Kemal Reis tarafından geri püskürtülmüşlerdi. Kale Venediklilere mahsus olan bir şekilde savunulmuş, lakin 10 Ağustos 1500'de düşmüştü. Modon'un çetin mukavemetine rağmen düşürülmesi, bu kalenin yakınlarında bulunan Koron ve Navarin kalelerinin de sonunu gösteriyordu Fetihten iki gün sonra, yani 12 Ağustos'ta, Navarin, etrafındaki Milona ve Fener kaleleri ile teslim olmuştu. Avar Türkleri tarafından kurulan bu şehirin ismi de Avar'dan gelmektedir. Venedikliler Osmanlıların izniyle bütün asker ve mühimmatları ile Venedik'e dönmüşlerdi. 16 Ağustos'ta ise Koron'nun yine karşı koymadan teslim olması ile Venedik'in Yunanistan ile hiçbir bağlantısı kalmamıştı. 3 Aralık 1500 günü Venedik donanması Navarin önlerine geldi. Venediklilerce ele geçirilen bir Hıristiyan Arnavut kale kapısını onlara açtı. Venedikliler böylece Navarin'i ele geçirdiklerini zannederken Kemal Reis 30 savaş gemisi ile limana girdi ve 8 Venedik gemisini ele geçirdi. [COLOR="red"]Fransızların Midilli kuşatması [/COLOR] Papa'nı teşviki ile Fransa da, Venedik'in müttefiki olarak Osmanlı'ya karşı savaş açmıştı. 1501 yılının Eylül ayında Ege Denizi'ne giren Fransız donanması 10.000 piyade taşıyordu. Eylül ortalarında da Midilli muhasarası başladı [18]. Bunun üzerine Sultan Bayezid'in Manisa sancak beyi olan ikinci oğlu Şehzade Korkut, şimdiki Ayvalık'a gelerek 800 kişilik yardımcı kuvveti adaya geçirmişti. Ekim sonlarında Osmanlı Donanması'nın Çanakkale Boğazı'ndan çıktığını öğrenen Fransızlar 6 haftadan beri devam ettirdikleri kuşatmayı kaldırmış ve Mora'nın güneyindeki Çuha Adası açıklarına gelmişlerdi. Burada müthiş bir fırtınaya kapılan donanmadan yalnızca birkaç yüz kişi kurtulabilmişti. Fransız donanması geri çekilirken, İspanyollar hazırladıkları donanma ile Ege'ye girmiş fakat Fransızlarla birleşemediklerinden dolayı hiçbir şey yapamadan geri dönmüşlerdir. [COLOR="red"]Osmanlı-Venedik barışı (1502)[/COLOR] Venedik, Osmanlı Devleti ile artık başedemiyordu. Özellikle Osmanlı akıncılarının yapmış olduğu her akın Venedik için büyük bir tehlike idi. Zira Osmanlıların her an için Venedik şehrini dahi istila etme ihtimali mevcuttu. Mora'dan tamamıyla atılan Venedik, denizlerde de faaliyet gösteremiyor, Kemal Reis başta olmak üzere Türk denizcileri Venedik'e göz açtırmıyorlardı. Kefalonya gibi Aya Mavri adasını da işgal eden Venedik, 1502 yılının başlarında adayı ele geçirdi. Adayı korumakla görevli küçük yeniçeri müfrezesi vuruşmadan kaleyi teslim etmiş ve akabinde silahları ile birlikte İstanbul'a gelmişti. Sultan Bayezid düşmana karşı silah atmadan kaleyi teslim eden bu askerleri idam ettirdi. Birkaç ay sonra adaya gelen Kemal Reis 30 Ağustos 1502 tarihinde Venediklileri adadan çıkardı. 13 Ağustos 1502 tarihinde Venedik'in Arnavutluk'ta bulunan son üssü Dıraç'ın da Osmanlı'ya geçmesi ile Venedik'in Yunanistan gibi Arnavutluk'la da bir bağlantısı kalmadı. Mora ve Arnavutluk'taki büyük üslerini ve denizlerdeki üstünlüğünü kaybeden Venedik için barıştan başka çözüm yolu kalmamıştı. 27 Eylül 1502'de kalabalık bir ekiple İstanbul'a gelen Venediklilerle 14 Aralık 1502'de 31 maddelik Osmanlı - Venedik Barış Antlaşması (İstanbul Muahedesi) imzalandı. Yalnız Kefalonya adası Venedik'e bırakılmış, bunun dışındaki tüm fetihleri Venedik tanımıştı [COLOR="red"]Karamanoğulları'nın son taht teşebbüsü [/COLOR] Osmanlılar, Venedik'e karşı savaşırken Karamanoğlu Mustafa Bey, Karamanoğulları'nın tarihteki son ayaklanmasını çıkardı. Akkoyunlular'ın misafiri olarak Tebriz'de büyüyen Mustafa Bey 1500 yılında II. Bayezid Mora'da iken İçel'e geldi. Burada etrafına topladığı Türkmenlerle Karaman'ı kuşattı. Osmanlılar'ın fazla önem vermedikleri bu olay üzerine Konya'da bulunan Bayezid'in 4. oğlu Şehzade Şehenşah, Karamanoğlu Mustafa Bey'in üzerine bizzat gitmemiş, Beyşehir sancak beyi olan oğlunu göndermişti. Vuruşmayı göze alamayan Karamanoğlu Mustafa Bey, İçel'e çekildi. 1500 yılı sonlarında Şehzade Şehenşah bizzat İçel'e gelmiş fakat Karamanoğlu Mustafa Bey'i yakalayamamıştı. 1501 baharında Vezir-i Azam Hacı Mesih Paşa da İçel'e geldi. Bunun üzerine Tarsus'tan gemiye binip Suriye'ye kaçan Karamanoğlu Mustafa Bey, Memluklulara sığındı. Osmanlılarla yeni bir anlaşmazlığa düşmek istemeyen Memluk Sultanı da Karamanoğlu Mustafa Bey'i öldürttü. [COLOR="red"]Safeviler'in İran'da başa geçmeleri [/COLOR] 1502'de Akkoyunluların Tebriz'i kaybetmesinden sonra İran tahtına başka bir Türk hanedanı olan Safeviler geçti. Olayı önemli kılan ise Safevilerin Şii mezhebine mensup olmalarıydı. Akkoyunlu ve Trabzon Rum Devleti ile akrabalık ilişkileri kuran Safeviler böylece siyasi hayata atılmışlardı. Şiirlerini Farsça'dan çok Türkçe olarak söyleyen Safeviler'in lideri Şah İsmail Osmanlı Devleti'ne doğudan gelen tehlikelerin üçüncüsü ve sonuncusudur. (Daha önceden Timur ve Akkoyunlular). Sultan Bayezid daha önceden bölgede dengeyi koruma amaçlı önlemler almış ve hem Akkoyunlular'ın hem de Memlukluların hanedanları ile akrabalık bağları kumuştu. 1507'de Kemal Reis Mısır'a bir dostluk ziyaretinde bulundu ve Sultan Kansu tarafından büyük bir törenle karşılandı. Safevilerin başa geçmesi Osmanlılarla Memlukluları birbirine yaklaştırdı. Şah İsmail, Akkoyunlular'ı haritadan silmek amacındaydı. Bu arada Trabzon'da sancak beyi olan Şehzade Selim Erzincan'ı ele geçirmiş, Safeviler'e bağlı olan Gürcü prenslikleri yenip onları vergiye bağlamıştı. Şah İsmail'in tahta çıkışı Avrupa'da büyük yankı uyandırdı. Zira kendilerinin Osmanlı ile baş edemeyeceklerini bildiklerinden başka bir Türk devletinin onu yenmesi ile Müslümanların tıpkı Endülüsdeki gibi Avrupa'dan atılabileceğini düşünüyorlardı. Şah İsmail büyük gücün Osmanlı Devleti olduğunu bildiğinden Memluklulara Osmanlılara karşı birleşmeyi önermiş fakat Osmanlılardan sonra sıranın kendilerine geleceğini bilen Memluklular tarafından bu teklif reddedilmişti. Venediklilere de aynı teklifte bulunan Şah İsmail'in elçileri Venedik'den yardım cevabı aldılar. Fakat Venedik, Osmanlı Devleti ile doğrudan bir savaşı göze alamayıp, yapılacak bir savaşta destek vermeyi kabul etti. Deniz gücü olmayan ve tamamıyla bir kara devleti olan Safeviler Venedik'in deniz gücünden yararlanmak istiyorlardı. Bunlara karşılık II. Bayezid Mısır'a Kemal Reis ile birlikte büyük miktarda top, stratejik harp malzemesi ve bahriye levazımı gönderdi. Memluklular Safevilerden, Osmanlılardan daha çok çekiniyorlardı. Zira daha önce Şii Fatımi hanedanı uzun süre Mısır'da hüküm sürmüş ve ancak Memluklular tarafından yıkılmıştı. Ayrıca Mısır'da Osmanlı ülkesinin tersine halk ve saray erkanı Türkmen asıllı değildi. Büyük bir Arap çoğunluğu azınlıktaki Türkler tarafından yönetiliyordu. Şah İsmail daha önceden Fatımilerin yapamadığını yapmak, tüm İslam dünyasını Şii mezhebi altında birleştirmek istiyordu ve önündeki Osmanlı barajı yıkılırsa onu ne Memluklar ne de Türkistan'daki Türk devletleri durdurabilirdi. [COLOR="red"] Şah İsmail'in Dulkadir seferi [/COLOR] Safevi Şah'ı İsmail 1507 yılında hem İstanbul'un hem de Kahire'nin göstereceği tepkiyi görmek amacıyla Dulkadiroğulları Beyliği'nin üzerine yürüdü. Asıl sebebi bu olmamakla beraber görünüşteki sebep, Dulkadir Beyi Alaüddevle Bozkurt Bey'in Şii olan Şah'a kızını vermek istememesiydi. Şah İsmail Osmanlı topraklarından geçerek Kayseri üzerinden Dulkadir topraklarına girdi. Savaşta yenilen Alaüddevle Bozkurt Bey kaçtı ve Şah İsmail Bey'in bir oğlu ile iki torununu ele geçirerek öldürttü. Bunun üzerine Maraş'a ve Elbistan'a giren Şah İsmail Dulkadir Hanedanı'nın mezarlarını yaktırdı. Sonradan da Osmanlı Devleti'ne bir mektup yazıp topraklarını çiğnediğinden dolayı da özür diledi. Senelerden beri Dulkadiroğulları Beyliği'nin kendilerine bağlı olduğunu iddia eden Memluklular ve Osmanlılar bu hareketi cevapsız bıraktılar. Bu da Şah İsmail'in Anadolu'daki prestijini artırdı. Memluklular tamamıyla sessiz kalsa da Osmanlıların sessiz kalmaları mümkün değildi. Zira Trabzon sancak beyi Şehzade Selim (Yavuz Sultan Selim Han) anne tarafından Dulkadir Beyi Alaüddevle Bozkurt Bey ile akrabaydı. Şehzade Selim ve Şehzade Korkut Alaüddevle Bozkurt Bey'in kızı olan aynı anneden dünyaya gelmişti. Bir dayısına ve iki dayı oğluna yapılan bu harekete karşı Şehzade Selim Azerbaycan'a kadar Safevi topraklarına girerek Safevi Hanedanı'na mensup bazı kişileri esir alıp Trabzon'a getirerek dayısına yapılanın intikamını aldı. Babası Bayezid bile hiçbir şey yapmamış iken Şehzade Selim'in bu hareketi gözlerin ona çevrilmesine neden oldu. Bu arada II. Bayezid Şah İsmail'in herhangi bir seferine karşı Orta Anadolu'ya asker yığdı. Bu nedenle Şah İsmail Anadolu'nun içlerine girmekten çekinmiştir. Sayısı 115.000'i bulan bu orduyu gözüne kestiremeyen Şah, II. Bayezid'e Şanlı büyük babam diye hitap ettiği bir mektup yazarak 1508 yıllarının ilk aylarında Diyarbakır'a çekildi. [COLOR="red"]1509 Büyük İstanbul Depremi[/COLOR] 10 Eylül 1509'da Memalik-i Rum adı verilen Amasya, Tokat, Sivas, Çorum ve çevresinden başlayıp 45 gün şiddetle devam eden depremde halk, iki ay kadar çadırlarda yaşadı. Bu deprem, aynı şiddette İstanbul ve Edirne'de de meydana geldi. 14 Eylül 1509'da İstanbul, Osmanlı tarihinin kaydettiği en şiddetli depreme maruz kaldı. Küçük kıyamet (Kıyamet-i Suğra) denilen bu depremde İstanbul'da 109 cami ve mescit ile 1.070 ev kullanılamaz hâle geldi. Halktan da 5.000 kadar insan yaşamını yitirdi. Binlerce insan yıkıntılar altında gömülü kaldı. Köpürmüş ve azgın bir hal almış olan deniz dalgaları, İstanbul ve Galata surlarını aşarak sokaklarda tufan meydana getirdi. Bu arada eski su bentleri de yıkıldı. Sultan II. Bayezid, sarayının duvarlarına güvenemediğinden bahçesinde gayet hafif ve tehlikesiz bir çadır kurdurarak orada on gün kadar ikamet etti. 45 gün kadar, aralıklarla devam eden bu deprem, İstanbul sakinlerini sürekli bir heyecan içinde yaşattı. Çorum halkının üçte ikisi, şehirlerindeki toprak kaymaları yüzünden yarılıp açılan topraklar içinde hayatını kaybetti. Yine bu esnada Gelibolu istihkâmları da yıkıldı. Sultan II. Bayezid'in doğduğu şehir olan Dimetoka bir toprak yığını hâlini aldı. Sultan Bayezid, bu deprem nedeniyle devletin ikinci başkenti olan Edirne'ye gittiyse de İstanbul depreminden 15 gün sonra Edirne'de İstanbul'dakinin benzeri olan ve aynı şiddette bir deprem daha meydana geldi. Mimar Hayreddin, 15 gün içinde Padişah için Edirne'de ahşap bir ev yaptı. Padişah, bu ahşap evde ikamete başladı. Aynı sene Edirne'de yine benzer şiddette bir deprem daha oldu. Tunca Nehri taşarak ve yatağını da aşarak depremin yıkıntılarını kapladı. Üç gün geçit vermeyen Tunca'nın taşmasıyla da birçok insan öldü. Bundan sonra II. Bayezid İstanbul'un yeniden imarı için neler yapılması gerektiği konusunda ilgililerle bizzat toplantılarda bulundu. Toplantılar sonunda İstanbul'da yıkılan yerleri yeniden yapmak veya tamir etmek için yirmi evden bir kişi ve ev başına yirmi ikişer akçe toplandı. Bu şekilde Anadolu'dan 37.000, Rumeli'den de 29.000 cerahor (ücretli amele) çıkarılıp 3.000 kadar mimar ve marangoz getirildi. Bunlardan başka "Yaya"lardan 8.000, "Müsellem"lerden de 3.000 kişi kireç yakmakla görevlendirildi. 29 Mart 1510'da başlayan imar faaliyetleri 65 günde sona erdi. Bu inşaat ve tamiratta, İstanbul surlarından başka Galata'daki mahzenler, Galata Kulesi, Kız Kulesi, Rumeli ve Anadolu hisarları ve fenerlikleri, Çekmece köprüleri ile Silivri kalesi gibi önemli yerler de vardı. Sultan II. Bayezid'in bu çabaları üzerine İstanbul kısa bir sürede adeta yeniden inşa edilmiş oldu. Bu inşaat, bütünüyle Mimar Hayreddin'in nezareti altında yapıldı. İnşaatın tamamlanmasından sonra hükümdarın emri üzerine üç gün ve gece, fakirlere yemek dağıtıldı. [COLOR="red"]Şahkulu İsyanı[/COLOR] Şah İsmail'in Anadolu'da Şii propagandası yapmakla görevlendirdiği kişi, Türk asıllı olmakla birlikte kökeninin Anadolu mu yoksa İran mı olduğu tam olarak bilinmeyen Şah Kulu adı verilen biriydi. İran'dan kıyafet değiştirterek binlerce Türkmen'i Anadolu'ya sokan Şahkulu, Kütahya'ya kadar sokuldu. Şehirdeki Osmanlı kuvvetleri dağıtıldı. II. Bayezid o sıralarda oğlu Şehzade Şehenşah'ın vefatından dolayı çok üzgündü. Aslında dedesi II. Murat gibi tahtı büyük oğlu Şehzade Ahmet'e devretmek arzusundaydı. Kendisi de Şehzade Ahmet taraftarı olan Vezir-i Azam Ali Paşa, Şahkulu'nu yoketme görevinin Şehzade Ahmet'e verilmesini istedi. Böyle bir başarı ile hem Şehzade Ahmet prestij kazanacak hem de onun tahta çıkmasına karşı olan sesler azaltılabilecekti. Bu sıralarda Anadolu beylerbeyi Karagöz Mehmet Paşa'yı da yenen Şahkulu, Kütahya'ya girdi . Bunun üzerine Amasya sancak beyi olan Şehzade Ahmet İstanbul'a çağrıldı ve başkumandan ilan edilip Ali Paşa ile birlikte Şahkulu'nun üzerine gönderilidi. Kayseri-Sivas arasında Şahkulu ile karşılaşan Osmanlı Ordusu Gökçay Meydan Muharebesi'nde 1511 yılının Temmuz ayında Kızılbaş dedikleri Şii Türkmenleri yendiler . Yalnız Ali Paşa savaşta öldü. Bu olay ile Şii meselesi o an için ortadan kalmış oldu. Şah Kulu yakalanıp idam edildikten sonra imparatorlukta sorunlar yükseldi. Şehzadeler babalarını başarısız görüp tahtı kendi aralarında mücadele ederek ele geçirmeye çalıştılar. [COLOR="red"][B]Oğulları arasındaki taht kavgaları [/B] Oğulları [/COLOR] II. Bayezid'in, Mahmut, Ahmet, Şehenşah, Selim, Mehmet, Korkut, Abdullah ve Alemşah isimli 8 oğlu ve pek çok da kızı olmuştu. Oğullarının en büyüğü babasının tahta geçmesinden kısa bir süre sonra vefat etti. Padişah'ın 6., 7., 8. oğulları olan Mahmut, Mehmet, Alemşah ise 1507'den önce öldüler. Hayatta sadece yaş sırası ile Şehzade Ahmet, Şehzade Korkut, Şehzade Selim ve Şehenşah kalmıştı. Hepsi de olgun yaşlara gelmiş, ya kırk yaşını geçmiş veya yaklaşmışlardı. Şehzade Korkut ile Şehzade Selim Alaüddevle Bozkurt Bey'in kızı olan Ayşe Hatun'un çocukları idiler. Şehzade Ahmet Amasya'da vali iken, Korkut Manisa'da, Şehzade Selim ise Trabzon'da vali olarak görevliydi. En küçük şehzade Şehenşah'ın annesi Karamanoğlu sülalesindendi ve bu nedenle Konya valiliğini yürütüyordu. [COLOR="red"]Şehzade Korkut[/COLOR] II. Bayezid'in hayatta kalan oğullarından Şehzade Korkut dışındakilerin hepsinin şehzadeleri vardı; yani hepsi kendisinden sonra tahta geçebilecek erkek çocuklara sahiptiler. Yalnız Şehzade Korkut'un pek çok kızı olmasına rağmen erkek çocuğu yoktu. 1509 yılında 40 yaşındaki Şehzade Korkut Manisa sancak beyi (Saruhan Beyi) iken Antalya sancak beyliğine (Teke Beyi) gönderilmişti. Vezir-i Azam Ali Paşa'nın kardeşi Şehzade Ahmet'i tuttuğunu bilen Şehzade Korkut bu tayinle tahttan uzaklaştırıldığının farkında idi. Babasının ani ölümü halinde kardeşi Ahmet Amasya'da olduğundan İstanbul'a Antalya'dan daha çabuk varabilirdi. Bu nedenle kendisinin tekrar Manisa'ya tayinini istedi, fakat kabul edilmedi. Bunun üzerine babasının gözünü korkutmak isteyen Şehzade Korkut tıpkı amcası Cem Sultan gibi hacca gideceğini söyleyip, 137 kişilik maiyeti ve 8 gemi ile 1509 yılında Antalya'dan yola çıktı. Aslında Şehzade Korkut'un denizciler üzerinde büyük bir tesiri vardı. Zaten denizcileri himaye etmesi ile ün kazanmıştı. Pek çok Osmanlı esirini fidyelerini cebinden verip kurtarmıştı. Bunun yanında denizcilik yapanları, reisleri korur, himaye ederdi. Şehzade Korkut 29 Mayıs'ta Sultan Kansu tarafından Kahire'de muhteşem bir şekilde karşılandı. Bu arada devlet adamları bu olayın aynen Cem Sultan'ın hikâyesine benzediğinden kuşkulanmışlardı. Fakat Şehzadenin tek hedefi babasının ve Ali Paşa'nın gözünü korkutmaktı. Tüm çabalarına rağmen ataması yapılmadı ve Antalya'da kaldı. [COLOR="red"]Şehzade Selim [/COLOR] Aynı dönemde Şehzade Selim yaptıkları ile takdir topluyordu. Safeviler'e karşı yapmış olduğu akın ve Gürcü kralları vergiye bağlaması gözleri ona çevirmişti. Şehzade Korkut ise daha yumuşak huylu ve mutedildi. Yalnız erkek çocuğunun olamayışı nedeniyle fazla taraftar toplayamamıştı. Esasen tahta Şehzade Ahmet geçecekti. Zira meşru veliaht, büyük şehzade idi. Şehzade Selim İstanbul'a çok uzak olan Trabzon sancak beyiydi. Ağabeylerinden Ahmet Amasya'da, Korkut Manisa'da, küçük kardeşi Şehzade Şehenşah ise Konya'daydı. Bu durumda tahta en uzak şehirde olan kendisi idi. Bir defa tahta oturan şehzadeyi oradan atmak neredeyse imkânsızdı. Bu dönemde oğlu Şehzade Süleyman 14 yaşına gelmişti. Büluğ çağına gelen şehzadelere sancak verilmesi kanundu. Babası da oğlu Süleyman için Bolu sancağını istedi. Şehzade Süleyman Trabzon'a bağlı Şebinkarahisar sancak beyiydi. Bolu ise ayrı müstakil bir sancaktı. Selim'in isteği oldu ve Şehzade Süleyman Bolu'ya nakledildi. Tabii bu olaya Amasya Sancak beyi Şehzade Ahmet karşı çıktı. Çünkü Bolu Amasya ile İstanbul arasında bir noktaydı. Bu da kendisi için tehlikeli olabilirdi. Şehzade Ahmet'in çabaları ile Şehzade Süleyman Bolu'dan ayrılacakken, Şehzade Selim bu sefer oğlu için Kefe sancağını istedi. Kefe Kırım'da bir liman şehriydi. Kırım Hanlığı'na bağlı olmayan şehir doğrudan doğruya İstanbul'a bağlı idi. Şehzade Selim'in düşüncesi kayınpederi olan Kırım hanı Mengli Giray'a yakın bulunabilmekti. Zira Mengli Giray da damadını destekliyordu. Bunun üzerine Şehzade Süleyman 1504 yılında ölen amcası Şehzade Mehmet yerine Kefe sancak beyi oldu. 1511 yılında Şehzade Selim büyük bir maiyet ile Trabzon'dan gemi ile Kırım'a gitti. Güya oğlu Süleyman'ı ve kayınpederini ziyaret edecekti. Asıl amacı kayınpederi ile sıkı bir işbirliği yapmak ve oğlu Süleyman'a talimat vermekti. Veliaht Şehzade Ahmet, Kırım Hanı'na bir mektup gönderdi ve kardeşi Selim'e yardımdan vazgeçmediği takdirde, padişah olduğu zaman Kırım tahtından ümit kesmesini açıkça söylüyordu. Mengli Giray buna kulak asmadıysa da, kayınpederini müşkül durumda bırakmak istemeyen Şehzade Selim Kırım'dan ayrıldı. Kardeşi Ahmet babasına baskı yaparak kayınpederini azlettirebilirdi. Selim Kırım'dan Trabzon'a dönmek yerine Rumeli'ye geçti ve artık Trabzon'a dönmeyeceğini ve kendisine Rumeli'de bir sancak verilmesini istedi. Şehzadelere Rumeli'den sancak verilmesi yasalara aykırı olmasına rağmen ordu tarafından sevilen Şehzade Selim'e Semendire ve Vidin sancakları verildi. Bu arada Şehzade Korkut babasının üzerindeki baskısını arttırarak tekrar Manisa sancağına atandı. 2 Temmuz 1511'de Konya sancak beyi Şehzade Şehenşah'ın 40 yaşında eceli ile vefatı üzerine taht adaylarının sayısı üçe indi. 1511 Temmuz'unda Şehzade Selim Vidin'den Edirne'ye geldi. Bu şehri işgal ettikten sonra Çorlu'ya geldi. Ancak 3 Ağustos günü babası II. Bayezid tarafından karşılandı. Birkaç dakikalık vuruşmadan sonra Şehzade mağlup oldu . Kaçmak zorunda kalan Şehzade ihtiyatı elden bırakmamıştı. Bulgaristan sahillerinde gemiler şehzadeyi bekliyordu. Bu olaydan sonra tekrar sancağına dönemezdi. Oğlunun yanına, Kefe'ye gelen şehzade orduyu elde etmeden taht yolunun zor olduğunu böylece anladı. [COLOR="red"]Şehzade Ahmet [/COLOR] 21 Ağustos 1511 günü II. Bayezid büyük oğlu Ahmet'i tahta geçirmek üzere İstanbul'a çağırdı. Veliaht Şehzade'nin Maltepe'ye kadar gelmesi üzerine Şehzade Selim'i destekleyen birlikler ayaklandı. Bunun üzerine Şehzade İstanbul'a giremedi ve Maltepe'den geri dönmek zorunda kaldı. Amasya'ya döneceği yerde Konya'ya geçen Şehzade Ahmet burada padişahlığını ilan ederek babasının orduya söz geçiremediğini iddia etti. Şehzade Ahmet'in açıkca müddei sıfatını takınması üzerine ulema yüzünü Ahmed'den çevirdi. Bu arada Şehzade Korkut'un ansızın İstanbul'a gelmesi işleri iyice karıştırdı. Ağabeyinin bu tavrı üzerine umuda kapılan Korkut babası ve paşalarla görüşmüş ve büyük saygı görmüştü fakat babasının hayatta olması nedeniyle paşalar Korkut'u desteklemediler. 1512 yılının ilk günlerinde Kızılbaşlar Amasya, Tokat bölgesinde tekrar ayaklandılar. Şehzade Ahmet'in orayı bırakması bölgede büyük bir boşluk oluşturmuştu. Bu olay üzerine 6 Mart günü İstanbul'da Kapıkulu Ocakları isyan çıkardı. Bu olaylar üzerine Şehzade Ahmet'i desteklemekten vazgeçen Sultan küçük oğlu Selim lehine bir name yazarak onu İstanbul'a davet etti. [COLOR="red"]Tahttan feragatı ve vefatı [/COLOR] Şehzade Selim 19 Nisan'da İstanbul'a ulaştı. Bu arada Şehzade Korkut da İstanbul'da idi. Kendisinden üç yaş küçük kardeşinin padişahlığını tanıdı ve tebrik etti. 24 Nisan 1512'de II. Bayezid oğlu Selim namına tahtan feragat ettiğini açıkladı. Böylece babasının vefatından sonra yeniçerilerin desteği ile tahta çıkan II. Bayezid uzun bir saltanatın sonunda yine yeniçerilerin baskısıyla tahttan çekilmiş oldu. II. Bayezid tahtını oğluna bırakırken şu sözleri söyler: [COLOR="red"]“ Adaletten ayrılma, acizlere ve biçarelere karşı merhametli ol. Kimsesizlere şefkat göster, herkesin sana ram olmasını istiyorsan ulemaya çok saygı göster, zaruret olmadıkça kimseye sert davranma. ”[/COLOR] Yeni Sultan Selim'e Dimetoka'da çekilmek istediğini söyleyen sabık sultan, oğlunun culusundan 11 gün sonra kalabalık bir maiyet ile İstanbul'dan Dimetoka'ya doğru yola çıktı. Yola çıktığında da çok hasta ve bitkin olan sabık sultan ata binemedi ve ancak tahtırevan ile seyahate devam edebildi. Dimetoka'ya ulaşmaya ömrü vefa etmeyen II. Bayezid, yola çıkışından 32 gün sonra 26 Mayıs 1512'de Edirne'nin güneydoğusundaki Havsa ilçesinin Abalar köyünde vefat etti. II. Bayezid'in cenazesi İstanbul'a getirildi, Fatih Camii'nde kılınan cenaze namazından sonra kendi yaptırdığı Bayezid Camii'ndeki türbesine defnedildi. 62 yaşında vefat eden II. Bayezid'in padişahlık süresi 31 yıldan 9 gün eksikti. Ölümü tüm İslam âleminde üzüntü ile karşılandı. Kahire'de ölümü işitilince başta Sultan Kansu olmak üzere çok sayıda kişinin katıldığı gıyabi cenaze namazı kılındı. Ayrıca İslam dünyasının başka yerlerinde de gıyabi cenaze namazları kılındı. [COLOR="red"][/COLOR] Amerika kıtasını keşfeden İtalyan denizci Kristof Kolomb, yaklaşık 14 yıldır tasarladığı okyanus ötesinde yolculuğu 1484'de Portekiz Kralına sundu ama reddedildi. Destekleyecek bir finansör bulamayınca maddi zorluklara giren Kolomb, Avrupa ile Osmanlı arasında ticaret ile uğraştı. Bu dönemde, 1484'de Sultan II. Bayezid'e bir papaz eşliğinde başvurdu ve bu isteği Osmanlı kayıtlarında[COLOR="red"] “ II. Bayezid'den sultanın adına yeni ülkeler keşfedebilmek için emrine gemiler vermesi istedi. ”[/COLOR]şeklinde geçti. Sultan, karşısına çıkan bu delidolu insanı ciddiye almadı ve talebini reddetti. Kolomb, Bayezid'den iki yıl sonra İspanyol kral ve kraliçesine müracaat etti, ve 1492'de de Amerika'yı farkında olmadan keşfetti. Geldiği yeri Hindistan zannederek karşılaştığı halka Hindistanlılar (Indian) dedi. İlerki yıllarda Kolomb ile üç kez Amerika'ya gitmiş bir İspanyol, bir savaş sonrasında Piri Reis'in amcası Kemal Reis'e esir düştü ve Kolomb'un keşfettiği Amerika kıyılarının haritasını amcasına verdi. Piri Reis bu haritadaki bilgilerden yola çıkarak 1513'de ilk dünya haritasını çizdi. [COLOR="red"]Leonardo Da Vinci ile diyalog [/COLOR] 1502 yılında, tarihin en büyük mucitlerinden ve sanatçılarından biri olarak gösterilen İtalyan Leonardo Da Vinci II. Bayezid'a, Haliç üzerine yapılması için 240 metre uzunluğunda bir köprü projesi sundu . Ancak Da Vinci'nin bu sıradışı projesi II. Bayezid tarafından kabul edilmedi ve yıllar sonra benzeri bir köprü 2001 yılında Norveç'de yapıldı. [COLOR="red"]Gül Baba ile diyalog [/COLOR] Evliya Çelebi'nin anlattığına göre, Sultan II. Bayezid 1481 yılının bir kış günü Galata sırtlarında avlanırken son derece bakımlı ve güllerle süslü bir bahçe ve içinde köhnemiş küçük bir kulübe gördü. Kulübede mola veren Sultan, buranın sahibi Gül Baba ile tanışır ve onu, bahçeye gösterdiği özenden dolayı ödüllendirmek istediğini söyledi. Gül Baba da padişahına sarı ve kırmızı iki adet gül vererek, bu bahçeye bir okul ve hastane yaptırmasını istedi. Galata Sarayı Ocağı (günümüzde Galatasaray Lisesi) böylece kuruldu ve Yavuz Sultan Selim'in oğlu Kanuni Sultan Süleyman da dahil olmak üzere tüm şehzadeler, şehzadelerin çocukları ve önemli devlet görevlileri ilk ve orta eğitimlerini burada aldılar. [COLOR="red"]Şahsiyeti ve tarihe bıraktıkları [/COLOR] II. Bayezid uzun boylu, yağız çehreli, ela gözlü ve geniş göğüslüydü. Yumuşak bir tabiata sahipti. Gençliğinde serbest bir hayat sürdüğü halde padişahlığında ibadete ve hayır işlerine yöneldi. Bu sebeple de Bayezid-i Veli ismiyle anıldı. Mecbur olmadıkça savaştan uzak kalmaya dikkat etti. Ayrıca ülke yönetimine verdiği önem nedeniyle çoğunlukla İstanbul'da kalmayı tercih etti. Şehzadeliğinden beri ünlü bilginleri etrafına topladı ve kendini yetiştirmeye çalıştı. Zamanında yetişen pek çok alim, sanatkar ve şaire çalışmalarından dolayı ihsanlarda bulundu, hediyeler verdi. II. Bayezid oldukça dindar bir insandı. İstanbul'da kendi adına yaptırdığı Bayezid Camii'nin inşası bitince Padişah [COLOR="red"]“ Her kim ömrü boyunca ikindi ve akşam namazlarının sünnetlerini terk etmemiş ise, ilk Cuma namazında imam olsun ”[/COLOR] demişti. Bu hususta kendisinden başka kimse çıkmamış, savaşta ve barışta hiçbir sünneti bırakmadığı için namazı kendisi kıldırmıştır. Edebiyata yoğun bir ilgi duyan Bayezid'in mührünü taşıyan bir çok eser hâlen Türkiye ve Avrupa kütüphanelerinde mevcuttur. Hatta, okuduğu kitaplar hakkında düşüncelerini de yazmaktaydı. Namına çok eser yazılmıştır. Bunun yanı sıra, Türk dili'nin gelişmesi için büyük hizmet verdi. O, eserlerin açık ve anlaşılır bir dil ile yazılmasını isterdi. II. Bayezid musiki ile de ilgilendi. Sultan'ın eserlerinden yalnız 8 tanesinin notası zamanımıza kadar gelebilmiştir. [COLOR="red"]Bunların hepsi saz eserleridir:[/COLOR] * Fahte usulünde Neva Peşrevi * Neva Saz Semaisi * Çifte-Düyek usulünde Rahatu'l-Ervah Peşrevi ve Rahatu'l-Ervah Saz Semaisi * Ağır düyek usulünde Aşiran-Buselik Peşrevi * Düyek usulünde Evc Peşrevi * Evc Saz Semaisi ve Sakıyl usulünde Nişabur Peşrevi. Adlî mahlası kullanarak Türkçe ve Farsça şiirler yazdı. II. Bayezid'in yazdığı şiirlerden meydana gelen küçük hacimli bir divan Rumi 1308 tarihinde İstanbul'da basıldı. Kendisi hat sanatında da oldukça yetenekliydi. Hükümdarlığı süresince barışı ve sakinliği tercih etmişti. Osmanlı donanması döneminde yenilendi, Piri Reis de tüm Dünya'da nam saldı. Donanmanın yenilenmesi sırasında; yelkenli savaş gemilerini uzun menzilli toplarla yaparak Osmanlı'nın Akdeniz'de tek hâkim olması sağlandı. Döneminde Yeniçeri Ocağı'nı genişletildi ve ağa bölükleri kuruldu. Sultan II. Bayezid otuz seneden fazla süren saltanatı boyunca, barış ve sükûnu tercih etmesi, donanmayı yenileyip hazırlıklar yapması, kendisinden sonra tahta geçen oğlu Yavuz Sultan Selim'in fasılasız seferlerle meşgul olmasına neden oldu. Tımar teşkilatında değişiklik yapıldı. Ülkenin bir çok yerinde okullar, hastaneler, camiler, medreseler kuruldu. [COLOR="red"]Yaptırdığı eserlerden günümüzde hâlâ varlığını sürdürenler arasında:[/COLOR] * İstanbul: Bayezid Camii * İstanbul: Bayezid Medresesi * İstanbul: II. Bayezid suyolu * Tokat: Hatuniye Camii * Çemberlitaş: Atik Ali Paşa Camii * Amasya: İkinci Beyazıt Külliyesi * Edirne: İkinci Beyazıt Külliyesi * Edirne: İkinci Beyazıt Köprüsü * Osmancık: İkinci Beyazıt Köprüsü * Geyve: İkinci Beyazıt Köprüsü * Bursa: Koza Hanı * Bursa: Pirinç Han sayılabilir. [COLOR="red"]Eşleri[/COLOR] 1. Nigâr Hatun; Şehzade Korkut ile Fatma Sultan’ın annesi ve Abdullah Vehbi’nin kızı. 2. Şirin Hatun; Abdullah kızı ve Şehzade Abdullah’ın annesi. 3. Gülruh Hatun; Abdülhay’ın kızı ve Alemşah ile Kamer Sultan’ın annesi. 4. Bülbül Hatun; Abdullah kızı ve Şehzade Ahmed ile Hundi Sultan’ın annesi. 5. Hüsnüşah Hatun; Karamanoğlu Nasuh Bey’in kızı. 6. Gülbahar Hatun; Abdüssamed’in kızı ve bir görüşe göre Yavuz’un annesi. 7. Ferahşad Hatun; Kefe sancak Beği Mehmed’in annesi. 8. Ayşe Hatun; Zülkadiroğlu Alaaüd-devle Bozkurd Bey’in kızı ve bir görüşe göre Yavuz’un annesi. [COLOR="red"]Erkek çocukları[/COLOR] 1. Şehzade Sultan Abdullah Han 2. Gevher Müluk Sultan 3. Şehzade Korkut 4. Şehzade Ahmet 5. Şehzade Selim (Osmanlı Padişahı) 6. Şehzade Şehenşah 7. Şehzade Mahmut 8. Şehzade Mehmet 9. Şehzade Alemşah [COLOR="red"]Kız çocukları [/COLOR] 1. Selçuk Sultan 2. Hatice Sultan 3. Ayşe Sultan 4. Hundi Sultan 5. Ayn-i Şah Sultan 6. Fatma Sultan 7. Hüma Sultan 8. Kamer Sultan 9. Meliha Sultan[/COLOR][/SIZE][/FONT] [/QUOTE]
Alıntıları ekle...
İsim
Spam kontrolü
En iyi yönetim şekli?
Cevapla
Forumlar
Edebiyat / Kültür / Sanat
Kim Kimdir ? - Biyografiler
Osmanlı Padişahları
08. Sultan İkinci Bayezid
Top