Depresyonda Psikoterapi

dderya

kOkOşŞ
V.I.P
Prof. Dr. Yusuf Alper, Bütün Yönleriyle Depresyon kitabından...

Depresyon tedavisi eski yunan döneminden beri süregelmektedir. Depresyon tedavileri önceki yüzyıllardan çok 20. Yüzyılda gelişmiştir.

Psikanalitik yaklaşım bu yüzyıl başlarından ortalarına kadar öncelikli tedavi biçimi olmasına karşın şimdilerde birçok psikoterapi türü değişik kavramları temel alarak kullanılmaktadır. Biliş, davranış, duyulanım (affekt) gibi depresyondaki özgül belirtilerin düzeltilmesi için, psikoterapötik yaklaşımlar özel olarak gelişmiştir. Genel olarak bunlar, kısa süreli ve depresif durumu düzeltici, hastanın kişiliğini değiştirmeyen tedavilerdir.

Geçen, yaklaşık 20 yılda, depresyon tedavisindeki psikoterapötik yaklaşımlrda çok önemli gelişmeler olmuştur. Bu gelişmeler, ruhsal bozukluklara psikoterapötik yaklaşımda ve bakıştaki felsefedeki değişmelerle ilgili olmuştur. Değerlendirmelerde, belirsiz, özgül olmayan (nonspesifik) belirtiler yerine daha keskin ölçütler kullanılmıştır. Bütün bunlara karşın, zaman zamna ve giderek artan biçimde depresyona psikososyal yaklaşım çok önem kazanmaktadır. Bunun birçok nedeni vardır. Birincisi; bazı depresyonlu hastalar bütün antidepresif ilaçlara yanıt vermezler. Bazıları çok az yanıt verirler. Her ne kadar ilaçlara yanıt vermeyenlerin psikoterapiye yanıt verecekleri keisn değilse d e, ilaca yanıt alınamayanlar için alternatif terapiler gereklidir. İkincisi; ilaca yanıt veren hastaların az bir ksımı ilk yıl içinde yeni atak geçirirler ve o nedenle daha çok koruyucu (profilaktik) bir tedaviye ihtiyaç vardır. Üçüncüsü; bazı hastalar tıbbi kontrendikasyonları veya yan etkilerine dayanamadıkları için antidepresif ilaçları alamazlar. Ayrıca, hastaların bazılarının seçimi ilaç almama yönünde olabilir. Sonuncusu; bu tedaviler ilaç tedavisine ek olarak yapıldığında yararlı olabilir.

Bu bağlamda, hasta-hekim ilişkilerini düzelterek hastaların ilaç almalarını arttırabilir, moral kalkınmada, evlilik-ebeveyn ilişkilerinde, iş işlevleri vb.konulardaki bozukluklarda, depresyon nedeniyle bozulmuş ilişkilerin düzelmesinde yararı olabilir.

Depresyona psikoterapötik yaklaşım depresyonun özgül bazı yönlerini düzeltmeyi amaçlar; bunlar: biliş, davranış ve duygulanımdır. Bu tedaviler özgül olarak depresyon için geliştirilmişlerdir. Genel olarak, kısa süreli, kişilik değişimi yerine depresif durumu düzeltmeyi amaçlayan yaklaşımlardır.

Depresyonda depresyonlu hastanın özel durumuna göre çeşitli psikoterapi yöntemleri uygulanabilmektedir. Bunlar içinde en önemli olanlar: psikanalitik psikoterapi, kısa süreli dinamik psikoterapi, bilişsel(kognitif) terapi ve interpersonel terapidir.

Kontrollü etkinlik çalışmalarıyla depresyonlu hastaların %602ından fazlasının trisiklik antidepresif ilaçlarla iyileştiği, öte yandan %40’ının da iyileşmediği belirlenmiştir. Ayrıca afektif bozuklukların antidepresif ilaçlarla tedavisinden sonra 1 yıl içinde yaklaşık yarısının hastalığının tekrarlandığı ve antidepresif ilaç tedavisinin intihardan korunmada yetersiz kaldığı bildirilmiştir. Ayrıca antidepresif ilaçların da çok yan etki yapabildikleri bilinmektedir. Bu nedenle psikoterapilerin gerekliliği ortaya çıkmaktadır. Öte yandan psikoterapötik yaklaşımda hastanın eşi, yakınlarıyla görüşmelerinin de onların hastaya bakışlarını etkilediği ve hastanın daha düzenli ilaç kullanmasına katkıda bulunduğu belirtilmektedir. İlaç tedavisi belirtiler ve afektif huzursuzluğa iyi gelirken, psikoterapi daha doğrudan interpersonel ilişkilere ve sosyal uyuma etkilidir. Bu iki yaklaşımın farklı zamanlarda etkinleştirilmesi ve diğerinin yerine tedaviyi sürdürmesi sözkonusu olabilmektedir. İlaçlar daha yakın zamanda, kısa süreler için etki gösterir, psikoterapi ise daha uzun zamanda etki gösterir. Öte yandan psikoterapinin sadece ılımlı depresyonlular için değil, ağır depresyonlular için de yararlı olabildiği belirtilmektedir.
 
Top