• Merhaba Ziyaretçi.
    "Yapay Zeka Objektif " Fotoğraf Yarışması başladı. İlgili konuya  BURADAN  ulaşabilirsiniz. Sizi de bu yarışmada görmek isteriz...

Şiirde ölçü nedir

Suskun

V.I.P
V.I.P
Şiirde ölçü nedir


Ölçü, şiirde ritmi sağlar ve edebiyatımızda 3 türlü kullanılmıştır.

1 - Hece ölçüsü: Dizelerdeki hecelerin sayıca eşit olması kuralına dayanır. Ağırlıklı olarak halk edebiyatımızda kullanılmıştır.

Her görünen dost yüzü, 7 hece/ Ondan ayırmam gözü, 7 hece/ Gitmez dilimden sözü. 7 hece/

2 - Aruz ölçüsü: Dizelerdeki hecelerin açıklık(kısalık)-kapalılık(uzunluk) esasına bağlı olan bir ölçü sistemidir. Sonu ünlüyle biten heceler kısa(.) ile gösterilir. Ünsüz ile biten heceler ve aslında uzun olan heceler (-) ile gösterilir. Aruz ölçüsü gereği dizenin son hecesi kısa da olsa uzun kabul edilir. Aruz kalıbına uyulmadığında imale, ulama, medd, ziyaf gibi kusurlar yapılır. Bu ölçü ağırlıklı olarak klasik(divan) edebiyatta kullanılmıştır.

3 - Serbest ölçü: Herhangi bir ölçüye uymadan, hatta bazen kafiyeye bile uymadan yazılan şiirlerdir.


DETAYLI BİLGİ VE ÖRNEKLER AŞAGIDA​
 

Suskun

V.I.P
V.I.P
Hece Ölçüsü Nedir ?

Şiirde mısralardaki hece sayısının eşit olmasına dayanan ölçüye hece ölçüsü denir. Hecelerin sayısı parmakla sayıldığı için "parmak ölçüsü" adıyla da bilinir. Türkçenin yapısına uygundur.

Türkçede heceler uzunluk kısalık bakımından hemen hemen aynı değerdedir. Bu yapısal özellik şiirde hece ölçüsünün kolayca kullanılmasına imkan verir. İlk yazılı Türk edebiyatının ürünleri olarak bilinen Göktürk Yazıtlarında şiir bulunmamasına rağmen şiirsel özellikler taşıyan ve hece ölçüsüne uyan bölümler vardır. Kaşgarlı Mahmut'un Divanü Lugatit Türk eserindeki şiirler de hece ölçüsüyle yazılmışlardır. Türklerin İslamiyeti kabulünden sonra divan edebiyatı ve aruz ölçüsünün yaygınlaşması hece ölçüsünün yalnızca tekke ve aşık edebiyatına özgü bir ölçü olmasına yol açtı.

Hece ölçüsünde kalıbı dizelerdeki hecelerin sayısı belirler. Her dizesinde 11 hece bulunan bir şiirin kalıbı "11 li hece ölçüsü" olarak gösterilir. Bir hecenin belli bölümlere ayrılmasına "durgulanma", bu bölümlerin okuma sırasında hafifçe durularak vurgulanan yerlerine de "durak" denir. Kalıplar 2 liden başlayarak 20 lilere kadar çıkar. Az heceli, yani 2 liden 6 lıya kadar kalıplar tekerleme, atasözü, bilmece gibi ürünlerin şiirsel parçalarında uyum öğesi olarak yer alır. Bu tür kısa kalıpların durakları dizenin sonundadır.

Hece ölçüsünde durağın önemi büyüktür. Bir kalıp en az 2, en çok 5 duraklı olabilir. Bir durakta bulunan hece sayısı ise 1 ile 10 arasında değişir. Hece kalıpları duraklar ve duraklardaki hece sayıları bakımından bölümlenir. Bu kalıplar içinde en çok kullanılanlar 7 li, 8 li, 11 li ve 14 lü olanlardır. 7 li ölçü daha çok mani türünde kullanılmıştır. 8 li kalıp semai, varsağı, destan ve türkülerin ölçüsüdür. 11 li ölçü ise başta koşma ve destan olmak üzere aşık ve Tekke Edebiyatı şiirlerinde kullanılmıştır. 14 lü hece ölçüsüne ise daha çok tekke şiiri ve çağdaş Türk şiirinde rastlanır.





Gök-te u-çan kuş-la-ra (7 Hece)
ar-ka-daş o-la-ma-dım (7 Hece)
Kuş yap-tı yu-va-sı-nı (7 Hece)
Kuş ka-dar o-la-ma-dım (7 Hece)
---------***---------
E-le-dim e-le-dim öl-lük e-le-dim (11 Hece)
ay-na-lı be-şik-te be-bek be-le-dim (11 Hece)
Bü-yüt-tüm bes-le-dim as-ker ey-le-dim (11 Hece)
git-ti de gel-me-di bu-na ne ça-re (11 Hece)

Bazı kimseler bazı Türkülerimize sahip çıkıyorlar ya aslında net bir cevap hece ölçüsü:

Er-zu-rum çar-şı pa-zar (7 Hece)
İ-çin-de bir kız ge-zer (7 Hece)
E-lin-de di-vit ka-lem (7 Hece)
kat-li-me fer-man ya-zar (7 Hece)
--------****---------
Dam üs-tün-de çul se-rer. (7 Hece)
Bil-mem yar ki-mi se-ver? (7 Hece)
Be-nim bir sev-di-ğim var. (7 Hece)
gün-de on çe-şit gi-yer. (7 Hece)

Hece ölçüsü, içinde ki duyguyu en eksiksiz anlatmana hiç mani olmaz:

Mı-zı-ka çal-ın-dı dü-ğün mü san-dın? (11 Hece)
Al be-yaz bay-ra-ğı ge-lin mi san-dın? (11 Hece)
Ye-me-ne gi-de-ni ge-lir mi san-dın? (11 Hece)
 

Suskun

V.I.P
V.I.P
ARUZ ÖLÇÜSÜ

''Aruz ölçüsü''', nazımda uzun veya kısa, kapalı ya da açık hecelerin belli bir düzene göre sıralanarak ahengin sağlandığı ölçü. Sözlük anlamları ‘yön’, ‘yan’, ‘bölge’, ‘bulut','Gök yüzü’, ‘keçi yolu’, ‘deli', 'sarhoş deve’, ‘çadırın orta direği’, ‘karşılaştırılan', 'ölçü olan şey’ gibi çeşitlidir. Edebi kavram olarak, bu anlamlardan hangisine dayandığı tam olarak bilinmemektedir. Develerin yürüyüşünden, demircilerin sistematik çekiç vuruşundan veya çamaşırcı kadınların tokmak seslerinden çıktığı görüşleri vardır. Bir çadırı direğin ayakta tutması gibi, divan şiiirini ayakta tutan en büyük unsurun aruz olduğu düşünülür. Aruz bilimini bir öğreti biçiminde ilk olarak ortaya koyan ünlü Arap dilcisi İmam Halil bin Ahmed'dir. Aruz ölçüsü, Arap, Türk, Fars, Kürt, Afgan, Pakistan ve kısmen Hint edebiyatında kullanılmaktadır.

Aruz hecelerin sayısını değil, şeklini esas alır. Aruzla yazılmış şiirlerde, her bir mısranın heceleri, diğer mısraların aynı hizadaki heceleriyle aynı açıklık(kısalık) ve kapalılık(uzunluk) noktasında birbirlerine denktir. Açık(kısa) hece ( . ) işaretiyle; kapalı(uzun) hece (-) işaretiyle gösterilir. Ayrıca med'li adı verilen, bir buçuk hece değerinde ( .- )işaretiyle gösterilen hece değeri de dört sesten oluşan heceler için kullanılır. Bu temel parçaların birleşmesinden 8 ana kalıp ortaya çıkmıştır:

1. fa'ûlün (fe'ûlün) (._ _)
2. fâ'ilün, fâ'ilât (_._)
3. mefâ'ilün (._._)
4. fâ'ilâtün (_._ _)
5. müstef'ilün (_ _._)
6. mef’ûlâtü (_ _ _ .)
7. müfâ'aletün (._.._)
8. mütefâ'ilün (.._._)

Her beyitte en az dördü bulunan bu parçalara tef'il, tef'ile ya da cüz adı verilir.
Divan şiirinde aruz ölçüsü [değiştir]

Divan şiirinin kullandığı ölçü aruzdur. Aruzun, değişik uzunlukta ve ahenkte kalıpları vardır. Bu kalıplar uzun ve kısa hecelerin belirli sayılarda art arda gelmesinden oluşur ve uzun ve kısa hecelerden yapılmış kelimeleri karşılar. Divan şiirinin temeli beyit, yani ikili dizelerdir. Beyitler arasında anlam birliği bulunması şart değildir.

A) Düz Kalıplar:

1- Mefâilün / Mefâilün / Mefâilün / Mefâilün ( . - . - ) x 4

2- Müstef’ ilün / Müstef’ ilün / Müstef’ilün / Müstef’ilün ( - - . - ) x 4

3- Müstef’ilâtün / Müstef’ilâtün / Müstef’ilâtün / Müstef’ilâtün ( - - . - - ) x 4

4- Feûlün / Feûlün / Feûlün / Feûlün ( . - - ) x 4


B) Karışık Kalıplar:

1- Mefâilün / Mefâilün / Feûlün ( . - . -) ( . - . - ) ( . - - )

2- Feilâtün ( Fâilâtün) / Feilâtün / Feilâtün / Feilün ( fa’lün) ( . .- -) (. .- -) (. .- -) ( . . - )

3- Fâilâtün / Fâilâtün / Fâilâtün / Fâilün ( - . - - ) ( - . - - ) ( - . - - ) ( - . - )

4- Fâilâtün / Fâilâtün / Fâilün ( - . - - ) ( - . - - ) ( - . - )

5- Müfteilün / Müfteilün / Fâilün ( - . . -) ( - . . - ) ( - . - )

6- Feûlün /Feûlün / Feûlün / Feûl ( . - - ) ( . - - ) ( . - - ) ( . - )

7- Mefâilün / Feûlün / Mefâilün / Feûlün ( . - . - ) ( . - - ) ( . - . - ) ( . - - )

8- Feilâtün ( Fâilâtün ) / Mefâilün / Feilün ( Fa’lün ) ( . . -- ) ( . - . - ) ( . . - )

9- Fa’lün / Feûlün / Fa’lün /Feûlün ( . - ) ( . - - ) ( . - ) ( . - - )

10- Mef’ûlü / Fâilâtü / Mefâîlü / Fâilün ( - - . ) ( - . - . ) ( . - - . ) ( - . - )

11- Mef’ûlü / Mefâîlün / Feûlün ( - - . ) ( . - - - ) ( . - - )

12- Mef’ûlü / Mefâîlü / Mefâîlü / Feûlün ( - - . ) ( . - - . ) ( . - - . ) ( . - - )

13- Mef’ûlü / Mefâîlün / Mef’ûlü / Feûlün ( - - . ) ( . - - - ) ( - - . ) ( . - - )

14- Mef’ûlü / Mefâîlü / Feûlün ( - - . ) ( . - - . ) ( . - - )

15- Müfte’ilün / Fâilün / Müfte’ilün / Fâilün ( - . . - ) ( - . - ) ( - . . - ) ( - . - )


Aruz ölçüsünde kurallar

* Ulama : Bağlama, bağlayış anlamındadır.Sessiz harfle biten kelimeyi sesli harfle başlayan kelimeye bağlayarak okumaktır. Hece ölçüsünde de kullanılmaktadır.

* İmale : Aruz kalıbına uydurmak için kısa hecenin uzun sayılmasıdır. İki türlü imale bulunmaktadır.

1. İmale-i Maksûr: Kısa uzatma manasındadır. Kısa olan hecelerin uzun okunmasıdır. Arapça ve Farça kelimelerde zaten uzun ünlü olduğu için kullanılmasına gerek duyulmamıştır. Daha çok Türkçe kelimelerde kullanılır.

2. İmale-i Memdûd: Buna "medd" de denilmektedir.Uzun bir heceyi bir kapalı bir açık hece halinde okumaktır. Sonu iki ünsüz veya bir uzun ünlü bir ünsüz ile biten kelimelerde kullanılır. Fazladan bir hece oluşacağı için eksik hece bulunan durumlarda kullanılır.

* Zihaf : Aruz kalıbına uydurmak için uzun hecenin kısa sayılmasıdır. Aruzda kullanılması sakıncalı görülür. Çok büyük bir aruz kusurudur. bu sebeple şairler tarafından pek tercih edilen bir uygulama değildir.

Aruz ölçüsünün Türk edebiyatındaki yeri

Öğrenciler için Uygun Aruz vezni arap edebiyatının resmi ölçüsüdür. Eski çağlardan beri, halk şiiri ve hece vezninin türk edebiyatında güçlü bir yeri olmuştur. İranlılar İslâmiyet’i kabul edince, Arap kültürünün de büyük tesiri altında kaldılar. Şiirde, Arap’ların kullandığı nazım ölçüsü olan aruz’u kullanmaya başladılar. Ancak Arap’ların kullandıkları aruz ölçüsünü olduğu gibi kabul etmediler. Kendilerine göre bir ayıklamaya tabi tutarak kulaklarına hoş, tabiatlarına uygun gelenleri seçtiler ve kullandılar. Talas Savaşı sonrasında, İslamiyeti kabul ettikten sonra, İran edebiyatının etkisiyle Türkler de farsça şiirler yazmışlar ve iran aruzunu kullanmaya başlamışlardır. Aruz vezni, 5. - 11. yüzyıllarda Hakaniye Türkçesi’ne 7. - 13. yüzyıllarda, Anadolu Türkçesi’ne 8. - 14. yüzyıllarda, Çağatay ve Azeri Türkçesi’ne girmiş ve zamanımıza kadar bir çok şiirler yazılmıştır. Türkçe olarak yazılan ilk ve temel eserlerden Kutadgu Bilig'de aruz kalıpları kullanılmıştır: (fa'ûlün fa'ûlün fa'ûlün fa'ûl).

Türkçenin yapısının arapça ve farsçaya benzememesi ve türkçede uzun sesli bulunmaması türk şairlerin aruz ölçüsünü kullanırken güçlüklerle karşılaşmasına yol açmıştır. Bu problemler ilk zamanlarda hece ölçüsüne en yakın olan kalıpların seçilmesiyle aşılmıştır. Divan şiirinin ünlü şairleri arasında Fuzûlî,Baki, Nefi ve Nedim sayılabilir. Aruz, birkaç ünlü divan şairi dışında, ancak 19. ve 20. yüzyıllarda Tevfik Fikret, Mehmet Âkif Ersoy, Yahya Kemal gibi şairlerin elinde bir türk aruzu durumuna gelmiştir. 1911 yılında başlayan Milli Edebiyat akımıyla ve özellikle Ziya Gökalp`in “ aruz sizin olsun, hece bizimdir” söyleyişiyle, aruzdan kopan şairler hece veznine sarılmışlar.


Bu örnekleri inceleyerek de aruzun güzelliği görülebilir.

İstiklâl Marşından,
Ben ezelden beridir hür yaşadım hür yaşarım
Hangi çılgın bana zincir vuracakmış şaşarım

Sultan Veled
Karnım açtır karnım açtır karnım aç
Rahmet etgil Tanrı bana kapı aç

Yunus Emre
Us yine aşkın beni mest-ü harâb eyledi
Yaktı gönül evini bağrı kebâb eyledi

Hacı Bayram Veli
N’oldu bu gönlüm N’oldu bu gönlüm
Derd ü gam ile doldu bu gönlüm
Yandı bu gönlüm yandı bu gönlüm
Yanmada derman buldu bu gönlüm

Süleyman Çelebi
Allâh adın zikredelim evvelâ
Vâcib oldur cümle işte her kula
Her nefeste eyledik yüz bin günâh
Bir günâha etmedik hiçbir gün âh

Fehim-i Kadîm
Varur zâhid ibâdetgâhına meyhâneden sonra
Gelür mestâne başı secdeye ammâ neden sonra

İbrahim Hakkı
Hak şerleri hayr eyler
Zannetme ki gayr eyler
Ârif onu seyreyler
Allah görelim neyler
Neylerse güzel eyler

Şinasi
Kişiye her işi âlâ görünür
Kuzguna yavrusu ankaa görünür

Namık Kemal
Ölürsem görmeden millete ümid ettiğim feyzi
Yazılsın seng-i kabrime vatan mahsûn ben mahzûn

Eşref
Kabrimi kimse ziyâret etmesin Allah için
Gelmesin reddeylerim billâhi öz kardaşımı
Gözlerim ednâ-yı ademden o rütbe kıldı kim
İstemem ben fâtiha tek çalmasınlar taşımı

Neyzen Tevfik
Kime sordumsa seni doğru cevap vermediler
Kimi alçak kimi hırsız kimi deyyus dediler
Künyeni almak için partiye ettim telefon
Bizdeki kayda göre şimdi o meb’us dediler

Nahifî
Göz gördü gönül sevdi seni ey yüzü mâhım
Kurbanın olam var mı bunda benim günâhım

Ahmed Paşa
Aşkın yolunda hicre tahammül günâh imiş
Uşşakın işi anın içün her gün âh imiş

Fuzuli
Meni candan usandırdı cefâdan yâr usanmaz mı
Felekler yandı âhımdan mur3adım şem’i yanmaz mı

Nedim
Şivesi nâzı edâsı handesi pek bî-bedel
Gerdeni püskürme benli gözleri gaayet güzel

Yahya Kemal
Ey kimsesizler el verin kimsesizlere
Onlardır ancak el verecek kimsesizlere

Muallim Naci
Divânece sözler mi demektir edebiyyât
Âsârı terakki diyoruz biz buna heyhât

Faruk Nafiz Çamlıbel
Seni ben bekliyorum göğsüm açık bağrım açık
Hançer ol göğsüme saplan ecel ol karşıma çık

Orhan Veli
Ömrün o büyük sırrını gör bir bak ta
Bir tek kökü kalmış ağacın kökü toprakta
Dünya ne kadar tatlı ki binlerce kişi
Kolsuz ve bacaksız yaşayıp durmakta

M. Fatin Baki
Bundan yana insanlığa kıymet veriyorsan
Öksüz ve yetimlerle de paylaş ne yiyorsan

Şair değilim sadece manzum yazarım
Gerçi bu değildir ki benim yok nazarım
Öz Türkçe aruz veznine uymaz diyenin
Ben kabrini kurşun kalemimle kazarım

M. Turan Yarar
Acı bensiz yola çıkmaz yara bensiz kanamaz
Ve cehennem bile benden daha yetkin yanamaz
Dili insâf okuyanlar söker elbet yazımı
Kınayanlar beni bilmez tanıyanlar kınamaz

Ters aktı sular gerçeği susturdu yalan
Yağmaydı zaman aldı alan çaldı çalan
Attım gölü bin bir kıyısından yüreğin
Artık bir avuç kumla çakıl bende kalan

M. Nuri Parmaksız
Görmediler aşkını yollar boyu ağladı
Yokluğunun zulmünü altın gibi sakladı
Dindiremez yaşları hicrân onu dağladı
Kaçmayı düşlerdi o sevdâsı yasakladı

Dalgınsam ey gönül sakın sanma bıktı gönlümü
Kızdın da sözlerin harâb etti yıktı gönlümü
Sensizlik anladım nefesten yakın durur bana
Birden gelen bu ayrılık bil ki yaktı gönlümü

Serdar Öncül
Ne ümit yokken ümitlen,ne ümitsizce yaşa,
Ne meyil ver mala,mülke,ne de dost,arkadaşa,
Ne sevâbınla gururlan,ne günâhından utan,
En nihâyet gelecektir yazılan neyse başa
------------------------------
Düşlerden arınsan, gerçeklere dolsan,
Bıkmaz yürürüm ben, ufkumdaki yolsan,
Lûtfet sönecektir gönlümdeki yangın,
Deryâ ya gerek yok, bir damla su olsan.
------------------------------
Firkât denilen şey güle meylettiğin andır
Bülbül deki feryâd ne de beyhûde figandır
Heyhât, yüreğim geçti o sevdâlı bahardan
Takvimleri yırt at yine sen kendini kandır.

Bizler bu yolun yolcusu, dünyâ ise handır
Bir hükm`ü müebbet ki bu, zindancı zamandır
Vuslat çok uzaklar daki gülşende açan gül
Bülbül deki feryâd, yine beyhûde figandır.
 

Suskun

V.I.P
V.I.P
Serbest Ölçü

düzeni olmayan şiirlerin ölçüsüdür. Bu ölçüyle oluşturulan şiirlerde uyum, hece sayısı ve uyakla değil, sözcüklerdeki ses ilişkileriyle sağlanır.19. yüzyılın sonlarında doğmuş ve hızla gelişmiştir.

Şiir dizelerindeki hece sayılarında eşitlik yoktur.

Vezin anlayışını ortadan kaldıran bir düşüncenin ürünüdür. Şairin hiçbir ölçüye bağlı kalmadan dilediği gibi yazmasıdır. Türk edebiyatında ilk defa bunu kullanan Garipçiler'dir. Özellikle 1950'lerden sonra kullanılmıştır.

Örnek:

Baş Ağrısı

Yollar ne kadar güzel olsa,
Gece ne kadar serin olsa,
Beden yorulur,
Baş ağrısı yorulmaz.


Şimdi evime girsem bile
Biraz sonra çıkabilirim
Mademki bu esvaplarla ayakkaplar benim
Ve madem ki sokaklar kimsenin değil.

Orhan Veli KANIK

Günümüz şairleri daha çok bunu kullanmaktadırlar.

Örnek:

Boşuna koşma çocuk
Sahil boyu balıklarını
Artık göremezsin!
Kalbi kırık dalgaların
Deniz küskün
Balıklar yitik
 
Top