• Merhaba Ziyaretçi.
    "Yapay Zeka Objektif " Fotoğraf Yarışması başladı. İlgili konuya  BURADAN  ulaşabilirsiniz. Sizi de bu yarışmada görmek isteriz...

Osmanlı'nın Mimari Eserleri

Mc_ÖRGE

Kaptan
Özel üye
ULU CAMİ
ulucami1.jpg

Düz çatili Selçuklu Camilerinin
kubbeli düzene çevrimis ilk örnegidir

Bursa'nin bu en büyük camisinin yapimina 1. Murat zamaninda baslanmis, Yildirim Bayazit zamaninda devam edilmis ve Çelebi Mehmet zamaninda bitirilmistir. Ulucami, düz çatili Selçuklu camilerinin kubbeli düzene çevrilmis ilk örnegidir.

Boyutlari 56x88 m. olan Ulucami 20 kubbelidir içinde 12 büyük ayak vardir. Bu ayaklar caminin için bes sahina çevirir. Bes sahindan her biri dört kubbe ile örtülüdür. Tel kafesli orta kubbeden bol isik girer.

Ulucani'nin çok kubbeli olugundan baska özellikleri de vardir: Içindeki sadirvan ve havuzu, abanozdan çivisiz olarak yapilan ve Türk dogramaciliginn birsaheseri olan minberi, duvarlarini süsleyen ünlü hattatlarin birbirinden, güzel yazilari..

Ortadaki kubbenin altinda bulunan sadirvan 18 köselidir. Fiskiyeden akan sular 3 katli ve 8 delikli yalaklarin birinden obürüne geçerek, caminin sessizligi Içinde kulaga çok hos gelen bir sirilti Ile havuza dökülür. Havuzun çevresinde abdest almak için 16 musluk varditr

Bursa'nin en büyük camii olan Ulu cami iki minarelidir.


YEŞİL CAMİ

yesilcami.jpg


Bursa'nin en güzel anitlarindan olanYesil Cami, Sultan II. Murat zamaninda, 1422'de tamamlandi. Ölçülerinin ahenk ve asaleti, kabartma ve süslemelerinin zerafeti ve bollugu, çinilerinin piril piril isildamasiyla ünlü olan Yesil Cami ve onunla birlikte Yesil Türbe, ortaçagin dogudaki en güzel sanat eserlerindendir.

Giris kapisinin üzerinde butlunan kitabede, Ahi Bayazit oglu Vezir Haci Ivaz Pasa'nin, Çelebi Sultan Mehmed'in emriyle bu. caminin planini çizip ölçülerini tespit ettigini ve süslerini ismarladigini okuyoruz. Demekki bu saheserin yapilmasini emreden Sultan Çetebi Mehmet, emri uygulayarak eseri meydana getiren de Haci Ivaz Pasa'dir.

Caminin içinde, üzerleri 12.5 metre çapinda birer kubbe ile örtülü iki sahin vardir. Sahinlarin biri ortada biri mihrab ve minberin bulundugu kisimdadir. Orta sahinda bir sadirvan bulunuyor.

Caminin bütün duvarlari üç metre yüksekligine kadar koyu yesil, açik ve koyu mavi çinilerle kaplidir. Büyük mihrabi bastan basa çinilerle örtülüdür. Mihrabin ortasi bes köseli beyaz, açik ve koyu mavi, siyah ve altin renkli çini kabartmalardan meydana gelmistir.

Bu caminin essiz güzellikteki çinilerini Mehmet Mecnun, tahta oymaciligini ve dogramaciligini Mehmet Tebrizi, süslemelerini ise Ilyas Ali ustalar yapmislardir


YESIL TURBE


yesilturbe.jpg

Bu türbenin minari da Haci Ivac Pasa'dir. Sekiz köseli bir yapi olan türbenin kubbesi çadira benzer. Dis duvarlar yesile çalan çinilerle kaplidir. Türbenin içi, sandukalar, mihrab, duvarlar, cümle kapisi ile cephe kaplamalari da çiniden yapilmistir. Kibleye bakan mihrabi bir sanat hazinesidir. Buradaki çiniler Iznik çiniciliginin saheser örnekleridir.

Sehrin hemen hemen her tatafindan görülebilecek bir tepeye yapilan türbede Çelebi Sultan Mehmet ile ogullari Sehzade Mustafa, Mahmut ve Yusuf ile kizlari Hafize, Alise ve Daya hatunlar yatmaktadir.

Yesil Türbe de Yesil Cami gibi Türkiyi'de ortaçagin en mükemmel eseri sayilmaktadir.

Bursa'da, tarih ve sanat hazinesi bunlardan ibaret degildir. Muradiye. Emir Sultan gibi daha baska çok güzel camiiler, hanlar, hamamlar de vardir.

TOPKAPI SARAYI

topkapi1.jpg

Anitlar hazinesi,
dünyanin en zengin müzes
Topkapi Sarayi harikalar saklayan bir harikadir.Topkapi'da saray degil saraylar var.Her sarayda essiz bir hazine, bir sanat harikasi var. Orada yalniz okunan degil, görülen/ hissedilen, ziyaretçinin de yasadigi bir tarih var. Bugün müze olan Topkapi Saraylari bir bütün olarak ele alindigi zaman, yeryüzünde ondan daha muhtesem,daha zengin daha ince ve güzel eser az görülür. Avrupa'nin en ünlü saraylari Top-kapi Sarayi yaninda sönük kalir.

Fakat Topkapi Saraylari'nin niçin bütün Avrupa Saraylarindan daha güzel ve üstün oldugunu anlayabilmek Için Türk yapi zevkini, Türk'ün tabiata, tabiat güzelligine askini, açikliga genislige,sonsuzluga egilimini bilmek gerek.Ayrica onun hem yapi, hem muhteva olarak özelligini, neleri muha-faza ettigini görmek gerek.

Türk için heybetli olan ayni zamanda sade, zarif ve tabiata uygun olmalidir. Canli gibi durmalidir. Aksi halde o heybet kusurludur. Onun içindir ki Sultanahmet, Selimiye, Süleymaniye camileri hem dag kadar heybetli, hem sülün kadar zarif ve hafiftir, içlerindeki çiniler tabiatin yesilini,suyun ve gögün mavisini, çiçeklerin rengini yansitir.

Eski Türkler "Dünya bizim çadirimiz, gökyüzü de bu çadirin kubbesidir" derlerdi. Yüzyillar, binyillar sonra vatan topraklama sinir çizlip üzerinde ulu yapilar, mabedler kurulmaya baslandigi zaman, engin tabiati ve onun güzelligi ni disarida birakip, heybetle saglam ama tas kurulugunda bir yapiya kapanmaya razi olmadilar. Yapilarnin içine tabiati da soktular.

topkapi2.jpg


OTURULACAK YER BURASIDIR​
Tabiat güzelliginden,genis ufuktan ayrilmamak duygusu Osmanlilarda da hakimdi. Fatih Sultan Mehmet 1453'de istanbul'u fethettigi zaman bir süre,Beyazit'ta bugünkü istanbul Üniversitesi'nin bulundugu yerdeki sarayda kaldi. Fakat Istanbul'u gezip dolastikça, bugün Sarayburnu adini tasiyan ve zeytin agaçlariyla kapli yarimadayi görüyor, "oturulacak yer Iste burasidir" diyordu. Burnun önünde kivrim,kivrim Bogaz,saginda mavi Marmara,solunda altin bir boynuz gibi Haliç vardi,Kapanmayacak mavi ve yesil bir ufuk çevreliyordu bu yarimadayi.

Fatih, yeni sarayini Iste buraya yaptirdi. Ayri ayri kösklerden, dairelerden,su setleri nin havuz ve fiskiyelerin, rengarenk çiçekli bahçelerin olusturdugu bir saray.DÜNYA BURADAN IDARE EDILiRDi
Zamanla Fatih'ten sonraki hükümdarlar bu saraya ilaveler yaptilar.Yüzlerce dönümlük Sarayburnu yalniz padisahlarin Ikametgahi degil, devletin yönetim merkezi haline de geldi. Devlet Islerinin görüldügü kubbe altinda, tavana asili duran küre biçimindeki avize, dünyayi sembolize ediyor ve oradan dünyaya hükmediliyordu.

Imparatorluk büyüdükçe Topkapi Saraylari da çogaldi, sarayda bulunanlarin sayisi artti.Fatih devrinde saray mevcudu 750 kisi iken, Kanunî devrinde saraylilar sayisi 5000'i geçti.
Bugün müze halinde bulunan Topkapi saray ve kösklerinde yüzlerce yillik sanli, ihtisamli geçmisin belgeleri muhafaza edilmektedir.

MEVLANA TÜRBESI

mevlana.jpg

Selçuk mimarisinin ve 'türk çadiri' türünün en güzel örneklerinden biri de Konya'daki Mevlana Türbesi'dir. Mimar Tebrizli Bedretten tarafindan 1274 yilinda yapilan bu türbenin kubbesi 16 dilimden olusan bir huni seklindedir. Içi disi çini döseli, duvarlari çok degerli yazilarla süslüdür.

Türbe Selçuklular devrinde yapildi, 16 dilimli yivli külahi Karamanogullari zamaninda eklendi. Daha sonra Osmanlilar türbeyi bir mescit, semahane ve sadirvanla zenginlestirdiler. Cumhuriyet devrinde türbe onarildi ve etrafi açildi. Her devirde ihtimam gördü. Çünkü burada büyük Türk mutasavvifi ve sairi Mevlânâ Celâleddîn-i Rûmî yatiyor.

Aslinda onun asil yeri ariflerin gönülleridir. Bir beyitinde söyle diyor:
Ölümümüzden sonra mezarimizi yerde arama
Ariflerin gönüllerindedir mazarimiz bizim

mevlanaturbe.jpg

Yedi asirdan fazla bir zamandan beri gönüllerde yasayan, eserleri hemen hemen bütün dillere tercüme edilen Mavlana'nin türbesi, Anadolu'nun silinmez tapu senetlerinden biridir.


Türbenin harika anitlarimizdan biri olusu yalniz mimari özelliginden ileri gelmiyor. Bir müze haline getirilen bu yerde Selçuk sanatinin hali, kilim, kumas örnekleri: mavlevi sanatinin çok degerli eserleri, neyler, kudümler sergilenir. Türbedeki ceviz sanduka Selçuk oymaciliginin bir saheseridir. Bu sandukanin bas tarafinin yüksekligi 2,65, ayak tarafinin yüksekligi 2,13, uzunlugu da 2,91 metredir.

AGLAYAN KADINLAR LAHDI

aglayankadinlahdi.jpg

M.Ö.4. yüzyilda Saydali bir zengin için yapilan bu lahid de Iskender lahid ile birlikte Osman Hamdi Bey tarafindan bulunarak 1887'de Istanbul'a getirilmistir. Dis görünüsü ile eski Yunan tapinaklarini andirmasina ve Yunan uslübunu göstermesine ragmen, anlam bakimindan doguludur.

Lahdin çevresinde kabartma olarak 18 aglayan kadin görülüyor. Bunlarin herbiri ayri durusta ve degisik hareketlerde gösterilmistir. Bazisi ayakta, bazisi oturan bu kadinlarin yüslerindeki hüzüz ifadesi bunu yapan meçhul heykeltirasin ustaligini kabul ettiriyor.
Bu lahdin kapagi, Iskender'in lahdindeki gibi üçgen prizma seklinde olmayip, düz bir tavan gibidir. Kapagin iki yaninda cenaze alayi, kaidenin etrafinda ise av sahneleri yer alir.

Aglayan kadinlar ve Iskender lahidleri Sstanbul Arkeoloji Müzesi'nin en degerli eserleridir ve dünyanin hiçbir müzesinde bunlardan daha güzel ve iyi korunmus lahid yoktur.

KERVANSARAYLAR

kervansaray.jpg


Selçuklular yol aginin her 40 kilometresine bir han yaptilar ve Anadolu'yu kervanlar için en güvenli ülke haline getirdiler
Selçuk Türkleri pek çok kervansaray yapmistir. Bunun sebebi, kolay anlasilir: Anadolu'yu yurt edindikten sonra ilk is olarak iyi bir karayolu agi meydana getirdiler. Bu yol aginin her 30-40 kilometresinde bir han yaptilar. Kervanlar ve yolcular bu hanlarda bariniyordu. Hanlar birer yolcu barinagi olmaktan baska, yol güvenligim saglayan birer karakol vazifesi de görüyordu. Uzak ülkelerden gelen ticaret kervanlari, yine uzak ülkelere güvenle
giderlerdi.Hanlar, eskiya baskinina karsi koyabilecek bir sekilde yapilmis kaleler gibiydi. Devrin seyyahlari ve tarihçiler, Anadolu'nun en sakin, düzenli ve faal devrini Selçuklular zamaninda yasadigini anlatirlar. Bunda, yol boyunca dizilen hanlarin, yani kervansaraylarin rolü oldugunu söylerler.
 
Top