• Merhaba Ziyaretçi.
    "Yapay Zeka Objektif " Fotoğraf Yarışması başladı. İlgili konuya  BURADAN  ulaşabilirsiniz. Sizi de bu yarışmada görmek isteriz...

Ne Güzel Yazılmış

kelebek

-ütopik-
V.I.P
" Hiçbir filiz kendi gölgesinden öte bir yerde ölümü tatmamıştır..” Ey gözlerime bahşedilmiş mucize, Ey yüreğime hediye edilmiş Cennet kokusu, Ey nefesime serpiştirilmiş bir yudum taze hayat, Kan ter içinde susuz dudaklarıyla ve semâya dönen dualarıyla “ bir avuç deryâ’yı “ dileyen bir Haziran Cumartesi vaktinden düşüyorum sen kokan bu satırları..Vaveylâ eden bir öğle saatinde bulunduğun yerin deli rüzgarlarında düşlüyorum seni..Deli esen rüzgara inat başını eğmeyen gözlerine baka baka seni sevdiğimi haykırıyorum dua dua....Kulağımda yankılan Cennet şarkılarıyla yeniden huzuru doldururken seni çekiyorum içime.. Toprak kokan benliğimle deniz kokan türkülerin söylendiği yüreğine akıyorum..Sen mavi bir deryâ, ben sana kavuşmayı arzulayan - ruhi haliyle- Leylâ.. Sana gelen yollarıma sunulmuş tüm engelleri teker teker aşarak sana koşuyorum. Yüreğimde toprak kokusu, yüreğimde sana bir an evvel kavuşma çoşkusu..Hadi sevgiliKapılarını, perdelerini sonuna kadar arala..Mevcudiyetinin ve geleceğinin tek idamesi / gayesi koca yürekli “ umut “ sayfalarına bir “ Elif “ miktarı “gül”ümse olmaya geliyorum..Heybemde yetiştirirken her nefesine bir “ Elif “ miktarı huzuru kattığım birkaç sevda gülü ve nefesimde Cennet tahayyülü ile sana koşmaktayım..Yıllarca sana sakladığım yüreğimi benden emin olana “ sana “ katmaya geliyorum..Yollarım sana, menzilim sana..Kan ter içinde kalan Haziran ayının aksine ben “ senin gözlerinde “ yaşlanmayı diliyorum.Senin mevcudiyetine idrakim tamamdır artık.. Gayri benliğim senin varlığında sonlansın sevgilim…Çünkü biz bir mucizenin gerçeğe en yakın halinde sevdik birbirimizi..Biz ki; dallarında bir “ Elif “ miktarı huzur, köklerindeki taze umutları taşıyan gül-i râna’nın sevdaya sunulan bir avuç mutluluğuyuz.. Tedavülü çoktan kalkmış bir ömrün peyderpey yeniden yaşatılması değil bizim sevdamız. Bitkisel hayatta yaşayan bir bedene yeniden ömür biçmek degil yaşadıklarımız..Ayrı gökyüzüne aynı gözle bakan bir sevdanın en yalın haliyiz.. Tümceleri sevda ile nakış edilmiş cümlenin içinde yüreği Cennet kokan bir özneyle ile bir yüklemiz..Biz ki toprağın suya hasret kaldığı zaman diliminde gökten düşen - bir “ Elif “ miktarı “gül”ümse’yiz..Şimdi sevme zamanı..Şimdi kavuşma zamanı..Gökten inen nurun toprakla kavuşmasında temaşa edilen mucizenin kelimelere dökülen haliyiz biz..Sen ve ben bir’iz..Sen ve ben hep biziz..Biz ki ;bir “ Elif “ miktarı huzuruz yetim ceylanlara hediye edilen..Biz ki; taze gülüz nadasa bırakılmış topraklarda yeniden yeşeren..Ve biz ki, birbirimizin kaderine yazılmış bir ömürlük sevdayız yıllarca kıyıda köşede delice beklenilen… Nefesindeki hayatla soluklandığım saklı sevdam, Sevda mucizesinin yeniden tezahür ettiği gözlerine yaşat beni..Sonra da yeşil Cennetindeki gonca güllerinle sar beni…Hadi sevgili durma öyle..Mavi bilyelerin cam soğukluğunda üşüyen yüreğimi sıcak şefkatinle kundakla.Üzerinde ütüsüz gömleği bir de yamalı pantolonu ile sana koşan bu adamı ilkokul cağındaki örgülü saçlarıyla siyah- beyaz fotoğraflara bile renk katan yaşı küçük ama yüreği büyük o kahve gözlü kızın yüreğine al..Gözlerinde her gün tekrarlanan bayram sabahlarının güzelliğine kat beni..Baktığın her gökyüzünde benim gülen yüzümü görebilecek kadar benimse beni..Bir an tıkanan hayatın içinde anlamını idrak edemediğimiz ama onsuz mevcudiyetimizi idame ettiremediğimiz nefesinle sev beni..İçine çek beni.. Taaa ciğerlerine doldur beni. Uzaklığımı unut, nefesime sokul.. Şah damarlarımdan bir an bile ayrılma sevgili..Yoğunluktan bitap düşen yüreğimi nefesinle tazelendir..Hadi el gibi sevgili durma yanımda . Ne olursa olsun yaşat beni yaşadığın sevdanın en yalın zamanında..Kapı zile basan kişinin aşikâr olmasına inat sen hep benden başka her şeyi unutacak kadar sev beni.. Hadi sevgili..Bu Cumartesi bana memleketinden güneşler topla heybene..Biraz da deli esen rüzgardan doldur eteklerine..Bana gelirken toz toprak koksun yüreğin…Ellerin ise huzur…Şimdi seni bekliyorum aynı gökyüzünün altında. Sana kanatlanmak üzereyim..Hicretim sana..Yollarım sana…Menzilim sanadır.. Unutmadan sevgili..Gözlerimi kapattım..Hani her zaman sana dediğim gibi” bir gün gözlerine bir şey olur da bir göz gerekirse karanlıklarına..İşte bak yine gözlerimi sana verdim..Kapattım ışıklarımı..Annemin tülbentiyle perdeledim güneşi..Sağım- solum karanlık mı sanıyorsun şimdi..Tut ellerimi şimdi..Gözlerin ışığım, adımların adımlarım olsun…Hadi gözlerimi kapattım ve kulağımda Cennet şarkılarıyla çoşarken kulağına fısıldıyorum sevgili… “ Senden başka her şeyi unutacak kadar seviyorum seni ..." ………... Hep bir “ Elif “ miktarı “gül”ümse ne olur… Çünkü; gülmek sana yakışıyor..... Gülümse ne olur… Gülümsediğin, Bende yaşadığın, Beni “ sende “ yaşattığın için 'elif gibi yalnızım. ne esrem ne ötrem var ne beni durduran bir cezmim, ne bana ben katan şeddem var. ne elimi tutan bir harf, ne anlam katan harekem... kalakaldım sayfalar ortasında işte böyle ben gibi, sen gibi bir okuyan beklemedim bir hıfzeden belki gölgesini istedim bir dostun med gibi
 

Misafir Üye2

Katılımcı
Geceye kurban edilmiş bir karanlığa gözlerin miktarı bir umut yaktım.
Sonra büyüdüm biraz.
Sorma ne kadar büyüdün diye..
Sen kadar büyüdüm dün gece..
Ve bir türlü bitiremediğim önsözümü tamamlayıp,
Lafzımdaki tüm alfabeyle söylüyorum;
Seni bir Elif miktarı seviyorum..."


Çıplaktım adım miktarı / seni giyindim bolca..

Seni tanıdığım zamanlardı acıya tuz basışlarım. Gömleğimden sızan kan rengine benziyordu göğümün rengi. Sen yoktun ilkin, kıyısızlığın eşiğindeydi gözlerim..Yarım yamalak sözlerim, yamalı susmalarım vardı dudağı kuyulara dayanmış..Çıplaktım adım miktarı, üryandım yaralarından feragat edip kaldırımları yatak bilen. Yer edinemedi sözlerim dudaklarımın cografyasında, ölemedi yüreğim kendi infazının avucunda.Tam vazgeçmişken umuttan, tam da sözlerimi sırtıma vurmuşken düştün düş’üme..Yalnızdım kalıbım kadar seni diktim önsözüme. Yarımdım, seninle tamamladım acıkta kalan yanlarımı..


Seni tanıdığımda gardolabında ütüsüz satırların vardı. Ertelenmiş, geçiştirilmiş ya da zamana ötelenmiş rüyaların vardı..Karanlığa çaldığın lakin tutmamış bir sabah yağmuru vardı kirpiklerinde birikmiş. Kıyısızlık dururken yüzünde, dağların arsızlığı vurmuş sevda rengine..Kaybetmişliğin rengi siyaha çalarken, koynuna döşenmekteydi ayrılık trenlerinin gri sirenleri..Bir yanı üşümekteydi ellerinin, diğer yanı ise idam sehpasındaki urganı düğümlemekteydi..Seni tanıdığım zamandı, gölgelerin karanlığa başkaldırışı.


Biz ki acıya bağdaş kurmuş iki zamandık, susuşlara meyilli. Birbirine hiçbir zaman kavuşmayacak trenlerin tek suçlusuyduk. Sevdaya itham edilmiş romanların katili, yüreğinden sızan kanları susuz toprağa ifşa edilen iki hükümlüydük..Biz ki hüzne örülüydük..Sonra sırtlarımızı dayadık birbirimize. Kalabalıkların arasına iki kırık bedenle yürümektense; bir kız çocuğuna renkli balonlar alma suçuyla ölmeyi tercih ettik .. Kavganın ortasında, gölgenin avcuna, karanlığın sabahına bir filiz ekmeye yemin ettik biz..Günahlarımıza tövbe diye degil, Elif’in dilsiz duvağına dua saflığı katmak için aynı safa durduk. Ayak uçlarımıza dökülen gözyaşına biz umut ilave ettik ta ki bu iki beden bir canda vücut bulana kadar...Çünki bizim ekmeğimiz; hayata hüzün miktarı ölüm, ölüme bir dua miktarı hayat katmaktı. Başardık sevgili..Başardık..Kendi ayaklarının üzerinde durabilen sevdayız biz..

" Büyüdük lakin sen hala benim için saçları örgülü bir kız çocuğusun rüzgarın peşinde koşan "

Küçük bir kız çocuğu canlanıyor gözlerimde siyah- beyaz fotoğrafların şahitliğinde. Çocukluğuna dair tek bir resim olmasa da arşivimde, biliyorum ki o siyah- beyaz sinemasına hayat rengi katansın.Bilirim ki, gözlerine sirayet etmiş renklerden çıkarırım seni siyah - beyaz tonlardan.Onca çocuğun arasından saçlarındaki rüzgardan tanırım ben seni. Bilirim ki, örgülü saçlarına kurulmuştur dört mevsim. Şimdilerde iki yetişkiniz zamanın dudaklarında. Sırtı birbirine değmemiş iki sıradağdır omuzlarımız. Gözlerimizde iki tren garı beslenir, kirpiklerimizde kısır topraklar..Hadi imkansızlığın kanamasın dudaklarında..Kanatlan siyah-beyaz fotoğraflardan..Bizi bekliyor Elif diyen cicekler...Vuslat yakındır artık...

Ey hayat rengine bürünmüş gözlerimin sahibi,

Sırça bir köşke denk gelmese de düşlerimiz, biz yine de yürüyelim elimizde bir kutu çikolata ile. Gardolabında ütülenmeyi beklese de satırların, eselim bir deli rüzgarın peşinde..Durma sakın, sevdamızla daha nice yetim ceylanı emzireceğiz. Gülüşlerimizle kurulayacağımız o kadar ıslak kirpik var ki sakın duraksama..Ayakkabılarım ayağımda değil sevgili diye yorma kendini. Toprak ayakkabın olmuşken neye gerek ki uzun topuklu ayakkabıların..Koş hadi..Zaman Elif’in düş’ü değil mi..Yaşadıklarımız umudun ta kendisi değil mi ?

Özür dilerim ey yaraları tuz kokan sevgili,

Güya seni yazacaktım satırlara. Diz çöktüm lahfzımdaki dimağa lakin başaramadım yine..Anlatamadım yine..Anlamadığımdan çıkardığım, hiçbir sözcüğe emanet edemem seni. Seni ancak ben yaşarken yazabilirim dudaklarıma. Yüreğinin büyüklüğüne tekâbül eden anlam ancak benim nefesimde saklı...En iyisi Elif miktarı susmak. Bilirsin ki bir Elif miktarı susmak; sözcüklerin yetmediği yerden hayatı yaşabilmektir Tıpkı senle ben gibi..Şimdi ben sustum..Seni bana Elif anlatsın...

................
Yeşeren düşlere,
Dudak kenarları Nisan sevinciyle dolan Elif niyetine..
Sustum...
Sustuğum kadar sevilesin diye..

..............

Ey gözlerinde hayat bulduğum..
Verdiğin hayat miktarı gülümsüyorum

Ey yüreğindeki umutlara tutunduğum...
Adın miktarı büyütüyorum seni...

Ey sevginle Elif’i soluduğum..
Aldığım nefes miktarı yaşıyorum seni..

Ey adına sustuğum, canına can diye susadığım..
Bir "Elif " miktarınca seviyorum seni ..

Beni en iyi sen anlarsın yine de hatırlatayım;
Sustum..
Başımı eğdim sana..
Sağ elimi sol göğsüme götürdüm...
Seni sevdiğim için..
Senin tarafından sevildiğim için..
Koca bir "eyvallah"....​










Bu da o yolladıım yazının başı ve sonu tamamını yollayamamıştım o sırada umarım denk gelir de olursun kebelemm...
yüreğimize sağlık :)
 
Top