Mesnevi:Özellikle Arap, Fars ve Osmanlı edebiyatında kendi aralarında uyaklı beyitlerden oluşan ve aruz ölçüsüyle yazılan şiir biçimidir.
Kısa kısa : Arapçada "müzdevice" denilen mesnevi türü ilk olarak 10uncu yüzyılda İran edebiyatında ortaya çıkmıştır. Türk edebiyatına girişi 11inci yüzyılda Yusuf Has Hacibin Kutadgu Bilig adlı yapıtıyla başlar. Her beytinin ayrı uyaklı olması yazma kolaylığı sağlar. Bu nedenle uzun aşk öykülerinde, destanlarda mesnevi kullanılmıştır.
Mesnevi bir eser başlıca : Tevhid, münacat, nat, miraciye bölümlerinden oluşur.
Mesneviler aşk mesnevileri, dinsel-tasavvufi mesneviler, ahlaksal ve öğretici mesneviler, savaş ve kahramanlık konusunu işleyen gazavatnameler, bir kentin güzelliklerini anlatan şehrengizler ve mizahi mesneviler diye ayrılabilir.
Mesnevi Nedir ? (Detay)
Mesnevi türünün temeli Arap ve İran edebiyatlarına dayanır. Diğer pek çok edebi türde olduğu gibi mesnevide de Divan şairlerimiz başlangıçta Arap ve İran edebiyatına ait belli başlı mesnevileri tercümeyle işe başlamışlar; ardından da müstakil ve orijinal mesneviler yazmışlardır. Özellikle 17. yüzyıldan sonra artık şairlerimiz, yapılarını milli kimliğimizin oluşturduğu mesneviler yazmaya başlamışlardır. Bu konuda Muhammet Kuzubaş'ın Mahzen-i Esrar ile Nefhatü-l Ezhar Mukayesesi adlı çalışması, mesnevilerimizin İran ve Arap kültüründen çıkarak yerli kaynaklara yöneldiğini ortaya koyması bakımından dikkat çekicidir.
Mesnevinin Özellikleri:
1. Her beyti kendi arasında kafiyelidir. Yani aa, bb, cc, dd
2. Bu şiirlerde konu ve beyit sayısı bakımından sınır olmadığı için Divan şairleri bu tür ile uzun şiirler yazmışlardır. Mesela, Mevlananın Mesnevisi 25.700 beyitten oluşmuştur. Ünlü İran Şairi Firdevsînin Şeh-nâmesi de yaklaşık 60.000 beyittir.
3. Edebiyatımıza İran Edebiyatından geçmiştir.
4. Mesnevide beyitler, kendi içinde anlam birliğine sahiptir, beyitler arasında konu birliği gözetilir.
5. Her beytin ayrı ayrı kafiyelenişi yazma kolaylığı sağlar.
6. Uzun mesnevilerde monotonluğu ortadan kaldırmak için hikaye kahramanının ağzından söylenen gazellere de yer verilmiştir.
7. Bazı şairler beş veya beşten fazla mesnevi yazmışlardır. Bunlar da ayrı isimlerle anılır. Beş mesnevinin bir araya gelmesiyle oluşturulmuş esere hamse denir. Ali Şir Nevâî, Taşlıcalı Yahya, Hamdullah Hamdi, Nergisî hamse şairlerinden bazılarıdır.
8. Aruzun kısa kalıpları ile yazılır.
9. Edebiyatımızda mesnevi türünün ünlü isimleri şunlardır: Fuzûlî, Şeyhi, Nâbî, Şeyh Galip.
10. Mesnevilerde çeşitli konular işlenir. Not: Her beytin kendi arasında uyaklı oluşu şaire söyleme kolaylığı sağlamış, şair böylelikle işlediği konuyu istediği kadar uzatabilmiştir.
Mesnevi Çeşitleri
1. Aşk konulu mesneviler: Fuzûlî- Leyla vü Mecnun
2. Dinî ve tasavvufî mesneviler: Mevlid (Vesiletün-Necat)- Süleyan Çelebi, Şeyh Galib- Hüsn ü Aşk
3. Tarihi- Destanî mesneviler: Mihailoğlu Ali Beğ - Gazavatnâme
4. Bir şehri ve güzelliklerini anlatan mesneviler: Bu tip mesnevilere şehr-engiz de denir. Türk edebiyatına özgü bir mesnevi türüdür. Önemli bir kenti güzellikleri ve önemli özellikleri ile anlatmayı amaçlar. Taşlıcalı Yahya - İstanbul Şehr-engizi, Enderunlu Fazıl - Zenan-nâme.
5. Hiciv ve mizah konulu mesneviler: Toplumun ya da kişilerin aksak ve eksik yönlerini, zaaflarını yermek ve bir anlamda ibret vermek amacıyla yazılan iğneleyici mesnevilerdir.Şeyhinin Harnamesi bu tür mesnevilerin en güzel örneğidir.
6. Ahlakî-öğretici mesneviler: Nâbî- Hayriyye Not: Divan Edebiyatında bugünkü anlamda öykü ve roman yoktu. Mesneviler bir bakıma bugünkü öykü ve romanın, İslamiyetten Önce Türk Edebiyatındaki destanın Divan Edebiyatındaki karşılığıdır.
Mesnevinin Tarihî Gelişimi
Mesnevî nazım şekli İran edebiyatında doğmuş, buradan Arap ve Türk ede*biyatlarına geçmiştir. Arap edebiyatına mesnevî Harun Reşid devrinde Âbân el-Lâhıkî(ö\m. 815)'nin Pehlevî dilinden çevirdiği Kelile ve Dimne eseriyle girmiş*tir. Aynı şairin başka çevirileri de vardır. Mesnevi, Arap edebiyatında daha çok Farsça'dan yapılan çevirilerde kullanılmış, ayrıca öğrenilmesi ve ezberlenmesi istenilen konularda da bu şekle başvurulmuştur. Fakat Arap şairleri bu şekle mes*nevî dememişler, önceleri Kasîde i Müzdevice ya da yalnızca Müzdevice adını vermişlerdir. Bu tür eserler aruzun reces bahriyle yazılmış olduğundan bunlara Recez adı da verilmiştir. Daha sonraları da Urcuze denmiştir. Bu şiirlerin her mıs-ra'ına da Satar adı verilir.
İran'ın öz malı olan mesnevî şekli Pehlevice yazılmış eserlerle başlamış ve X. yüzyılda yazılmağa başlanan "şah kitabı" anlamında ve İran'ın destânî tarih*
leri olan şehnamelerden Mes'ûdî'rim Şehname 'si "Mefâ'îlün mefâ'îlün fa'ûlün" vezniyle yazılmıştır. Sonra Dakîkî'nın Hudâynâme'smden başlayarak şehname*lerde mütekârib bahrinin "Fa'ûlün fa'ûlün fa'ûlün fa'ûl" kalıbı kullanılmağa baş*lanmış, bu yüzden de bu kalıba "Şehname vezni" denilmiştir. Yine bu devirde Rûdekî (ölm. 940-41 )'nin Kelile ve Dirnne ile Sindbâdnâme's'ı mesnevî şeklinde yazılmış eserlerdir.
Gazneliler devrinde yani X. ve XI. yüzyıllarda Ayyûkî'rim Varka ve Giilşâh ve Unsurî (ölm. 1031)'nin Vâmık u Azrâ adlarındaki aşk hikâyeleri tanınmış mesnevîlerdir. Bunlardan birincisinin konusu Araplardan, ikincisi de Yunanlılar*dan alınmıştır. Devrin büyük şairlerinden Firdevsî (ölm. 1021 ?) daha önce ya*zılmış şehnamelerden ve halk arasında söylenegelen hikâyelerden de yararlana*rak 60 bin beyitlik Şehnâme'sım yazarak Gazneli Sultan Mahmud'a sunmuş, ama Sultan kendisine söz verdiği, her beyit için bir altınlık ödülü vermeyince Firdev*sî onu ağır sözlerle suçlayarak Bağdad'a kaçmıştır. Firdevsî'nin Şehname'si, İran destanlarının en tanınmışı olduğu gibi, dünyadaki bu tür birkaç büyük eserden de biri sayılır.
Selçuklular devrinde İran'ın en büyük şairi sayılan Nizâmî-i Gencevî (ölm. 1025) ilk kez beş mesnevî yazarak bir Hamse ortaya çıkarmıştır. Mahzenü'l-es-râr, Hüsrev ü Şîrîn, Leylî vü Mecnûn, Heft-peyker, İskender nâme' den teşekkül eden hamse, İran ve Türk şairlerince Hamse örneği olarak kabul edilmiştir. Bu mesnevîlerin hepsi kısa vezinlerle yazıldıklarından Nizâmî'yi örnek alan mesne*vî şairleri de hep kısa vezinler kullanmışlardır. Aynı devirde Ferîdii'd-dîn Attâr (ölm. 1230)'ın ünlü Mantıku't-tayr adlı tasavvufî mesnevîsi de hem çok okunan hem de Türk edebiyatına çok etki eden bir eserdir.
İran'da Moğollar devrinde yetişen Sa'dî-i Şirâzî (ölm. 1291) mesnevînin de en büyük ustalarından biri sayılmıştır. Bostan adlı mesnevîsi çok tanınmış bir eserdir. Türkçeye birçok kez çevrilmiş, hem mesnevî hem de gazel şairleri üze*rinde etkili olmuştur. Husrev-i Dehlevî (ölm. 1325)'nin Matla'ü'l-envâr, Husrev ü Şirîn, Leylî vü Mecnun, Âyine-i İskender, Heft-bihişt mesnevîlerinin oluşturdu*ğu Hamse'si çok tanınmış bir eserdir.
Timurlular devrinde İran mesnevîleri daha çok tarihi konularda yazılmıştır. KazvînVrim İslâm tarihini nazmetttiği Zafernâme adlı büyük eseri, Şerefeddin Yez-dî (ölm. 1457)'nin Zafernâme'si bu tür mesnevîlerin en iyilerindendir. Bu devrin büyük şairi Abdurrahman Câmî(ö\m. 1492). Heft-evreng adını verdiği yedi mes*neviyi bir araya getirmeyi başarmıştır. Bunlar içinde özellikle Salâmân u Absâl, Yûsuf u Züleyhâ, Leylî vü Mecnûn mesnevîleri çok ünlü aşk hikâyeleridir.
XVI. Yüzyıldan sonra mesnevî şekli İran edebiyatında gittikçe güçsüz eser*ler vermeğe başlamış, önceki büyük mesnevî ustalarına yetişecek değerde şair görülmemiştir.
Türk Edebiyatında Mesnevi
Türk edebiyatında ilk uzun mesnevî XI. yüzyılda Yusuf Hâs Hâcib (ölm. 1077)'in Kutadgu Bilig "Kutlu olma bilgisi" adlı eseridir. Mütekârib bahrinin "Fa'ûlün fa'ûlün fa'ûlün fa'ûl" kalıbıyla 1069 yılında yazılmış olan bu eserde uygun yerlere dörtlükler sıkıştırılmış, sonuna da kasîde şeklinde parçalar eklen*miştir. 6645 beyit tutan bu büyük eser, başında bir münâcât, na't ve eserin sunul*duğu Tabgaç Buğra Han'a övgü ile başlar. Bu durumuyla eksiksiz bir mesnevî ör*neğidir. Kutadgu Bilig, Güntoğdu adlı bir hükümdarın Aytoldı adındaki veziri ve onun ölümünden sonra oğlunun bu bilge kişiyle değişik konulardaki konuşmala*rından meydana gelmiştir. Yazar, eserinde hayat görüşünü, felsefî fikirlerini söy*lemiş, hikmet dolu sözlerle iyi bir hükümdarın nasıl olması, insanları nasıl yönet*mesi gerektiğini, iyi bir vatandaş, dindar bir insanın davranışlarını anlatmış, in*sanlara doğru yol gösterecek, mutlu olmalarını sağlayacak öğütler vermiştir.
XIII. Yüzyılda Mevlânâ Celâleddîn-i Rûmî (ölm. 1273)'nin, yazıldığı nazım şekliyle anılan 25618 beyitlik büyük eseri, Mesnevî-i Mânevi's\ Farsça olduğu halde, Türk şairleri üzerinde yüzyıllar boyunca bıraktığı geniş etkisi bakımından sözü edilmeğe değer çok önemli bir eserdir. Mesnevî "fâilâtün fâilâtün fâ'ilün" kalıbıyla yazılmıştır. Bu yüzyıl sonunda Şeyyâd Hamza'nm 1529 beyitlik Yûsuf u Züleyhâ mesnevîsi edebiyatımızın ilk aşk mesnevisidir. Sula (Suli) Fakîh'm 4800 beyitlik büyük Yûsuf u Züleyhâ mesnevîsi de Şeyyâd Hamza'nınki gibi "fâ'ilatün fâ'ilâtün fâ'ilün" vezniyle yazılmıştır.
XIV. Yüzyılda Altınordu edebî alanında Kutb'un Nizamî hamsesinden yarar*lanarak ve kendisinden çok şeyler katarak yazdığı, Husrev ii Şîrîn mesnevîsi de, daha sonra birçok kez yazılacak olan Hüsrev ü Şirin hikâyelerinin ilkidir.
Anadolu'da büyük mutasavvıf şair Yûnus Emre (ölm. I320-21)'nin Risâle-tü'n-nushiyye adlı eseri "mefâ'îlün mefâ'îlün fa'ûlün" vezniyle yazılmış ahlâkî ve öğretici, 573 beyitli küçük bir mesnevidir (yazılışı 1307). Eserin başında ayrı bir vezinde küçük bir mesnevî parçası ve bir nesir kısmı vardır. Gülşefırî'riın 1317'de Attâr'dan çevirdiği ve birçok eklemelerle zenginleştirdiği Mantıku't-tayr mesnevîsi*83' ile Âşık Paşa (ölm. 1332)'nın 12.000 beyitlik ve on bab üze*rinde düzenlediği Aşık Paşa Divanı veya Maârifnâme diye anılan Garîbnâme's'ı, Mevlânâ tarzında temsilî hikâyeler ve aralarına sıkıştırılmış gazellerle, ahlâkî, tasavvufî bir eserdir. Mesnevî gibi "fâ'ilâtün fâ'ilâtün fâ'ilün" vezniyle yazılmış*tır. Yüzyılın ortalarında Hoca Mes'ûd'ım 5568 beyitli Süheyl ü Nevbahâr'ı (ya*zılışı 1350)' ile Erzurumlu Darîr'in (ölm. 1393'den sonra) 2120 beyitli Kıssa-i Yûsuf mesnevîsi (yazılışı \366), Şeylıoğlu Mustafa (ölm. 1410)'nın 7903 beyit*li Hurşîdnâme (Hurşîd ü Ferahşâd)s\ (yazılışı 1387)' yüzyılın tanınmış aşk hi*kâyeleridir. Ahmedî (ölm. 1412), Firdevsî ve Nizâmî'den de yararlanarak Büyük İskender'in maceralarını 8.200 beyitle İskendernâme mesnevisinde anlatmış (ya*zılışı 1390) ve 4798 beyitle Cemşîd ü Hurşîd adlı aşk hikâyesini dile getirmiştir (yazılışı 1403). Emir Süleyman adına yazdığı Tervîhü'l-ervâh, 10.000 beyitten fazla tıbba dair bir mesnevidir. Mehmed'm 1398 yılında yazdığı ve Hümâ ve Ferruh adıyla da anılan 8702 beyitli büyük Işknâme'si bu adla yazılmış mesnevîle*rin ilkidir.
XV. Yüzyıldan başlayarak mesnevî,Türk edebiyatında hızlı bir gelişme gös*termiştir. Yüzyılın başında Ahtned-i Dâ'î, manzum ve mensur pek çok eser ya*nında, en çok 1406 yılında tamamladığı Çengnâme mesnevîsi ile tanınmıştır. Süleyman Çelebî (ölm. 1421-22)'nin 730 beyitlik Vesîletü'n-necât adını verdiği, yüzyılın en önemli eserlerinden biri olan Mevlid'ı (yazılışı 1409), yazılmış pek çokmevlid içinde en tanınmışı ve yüzyıllar boyunca en çok okunanı olmuştur. Zaman geçtikçe öteki mevlidlerden de parçalar katılarak değişikliğe uğrayan Süleyman Çelebi Mevlidinde Münâcât, Vilâdet, Risâlet, Mi'râc ve Rıhlet bölümle*riyle Hz. Peygamber'in hayatı, peygamberliği ve ölümü içli, dokunaklı bir dille anlatılmıştır. Eser, bir du'â bölümüyle bitirilmiştir. Mevlid, "fâilâtün fâ'ilâtün ü'ilün" vezniyle yazılmıştır.
Yüzyılın büyük şairlerinden Germiyanlı Şeyhî {Ölm. 1428-1431 ?)'nin Genceli Nizâmî'den etkilenerek yazdığı "Mefâ'îlün mefâ'îlün fa'ûlün" vezninde, 6944 beyitlik büyük Hüsrev ü Şîrîn mesnevîsi Türkçe yazılmış Hüsrev ü Şî-rîn'lerin en tanınmışı olduğu gibi, Harnâme adındaki 126 beyitlik küçük mesne*visi de ilginç bir mizah ve sosyal hiciv eseridir. Abdî'rim 1429'da yazdığı Câmâsbnâme mesnevîsi de yüzyılın tanınmış eserlerindendir. 1446 yılında yazılan Yazıcıoğlu Mehmed(ö\m. 1451)'in Muhammediyye'si, Mevlid gibi yüzyıllar bo*yu beğenilerek okunan ve sevilen eserlerden biri olmuştur. Edirneli Şahidi (ölm. 1476) Türk edebiyatının ilk ve 6446 beyitle en uzun Leylâ vü Mecnûn mesne*visinin sahibidir. Cemâlî'nm Hümâ vü Hümâyûnu, Halîlî (ölm. 1485)'nin 1471'de yazdığı ve İznik'e yerleştikten sonra başından geçtiği söylenilen bir aşk hikâyesini anlatan Firkatnâme's Cem Sultan (ölm. 1495)'ın Selmân'dan Türkçe'ye çevirdiği 5374 beyitlik Cemşîd ü Hurşîd adlı mesnevîsi (yazılışı 1477), bu yüzyılın tanınmış eserlerindendir. Yüzyılın sonunda artık Türk şairleri de Nizamî gibi hamseler meydana getirmeğe başlamışlardır. Hamdullah Hamdı (ölm. 1503-04) gerçek bir mesnevî şairi olarak görünmüş, Nevâ'î ile aynı yıllar*da Anadolu'da bir hamse meydana getirmiştir: Yûsuf u Züleyhâ, Leylâ vü Mec*nûn, Kıyâfetnâme, Tuhfetü'l-uşşâk, Mevlid. Bunlardan 6241 beyitlik Yûsuf u Zü-leyhâ'sı(yazılışı 1492) ve Leylâ vü Mecnûn'u^ (yazılışı 1500.4220 beyit) ham*se içindeki en tanınmış mesnevîleridir. Sultan Bayezid II devri şairlerinden Ha*yatî, Nizamîye nazîre olarak Mahzenü'l-esrâr, Heft-peyker, İskendernâme mes*nevilerini yazmıştır.
Çağatay edebiyatında ise büyük şair, pek çok eserin sahibi Ali Şîr Nevâ'î (ölm. 1501), hamseyi de aşarak altı mesneviyi bir araya getirmeyi başarmıştır. Bunlar Hayretü'l-ebrâr (yazılışı 1483), Ferhâd u Şîrîn (yazılışı 1484), Leylâ vü Mecnûn (yazılışı 1484 ?), Hikâye-i Behrârn u Gür (Seb'a-i Seyyare) (Yazılışı 1484), İskendernâme ve Mantıku't-Tayr'a nazire olarak söylediği 3500 beyitlik Lisânü't-tayr mesnevilerdir.
XVI. yüzyıl, Türk edebiyatında en büyük mesnevî şairlerini yetiştirmiştir. Yüzyılın başında Mesthî Edirne Şehr-engizi; Tâcîzâde Cafer Çelebi (ölm. 1514) tarihi anıtları, gezinti yerleri ve güzellikleriyle İstanbul'u anlattığı 3571 beyitli, "Mefâ'îlün mefâ'îlün fa'ûlün" veznindeki Hevesnâme (yazılışı 1493) adlı eseri; Benli Hasan diye anılan Ahî (ölm. 1517) Hikâye-i Şîrîn ü Pervîz ve Rivâyet-i Gülnûn u Şebdîz mesnevîsi; Revânî (ölm. 1523-24), içki toplantılarının usulleri*ni anlattığı küçük, zarif İşretnâme'siyle tanınmıştır. Câmî'nin hemen bütün eser*lerini Türkçe'ye çevirdiği için Câmî-i Rûm diye de anılan Bursalı Lârni'î (ölm. 1531-32), Salâmân u Absâl, Unsurî'den etkilenerek yazdığı 5981 beyitlik Vâmık u Azrâ , Gurgânî'den Türkçe'ye aktardığı Vîs ü Ramin ve 1522 yılında bitirdi*ği Şem iiPervane mesnevîlerinin sahibidir. Yine mesnevî nazım şekliyle yazdığı Bursa Şehrengiz'inde yaşadığı şehrin doğal güzelliklerini anlatmıştır. HakîrVmn Leylâ vü Mecnûn mesnevîleri de bu yüzyılın eserleridir. Devrin büyük alim ve ta*rihçisi olarak tanınan Kemâlpaşazâde (ölm. 1534)"Mefâ'îlün mefâ'îlün fa'ûlün" vezninde 7030 beyitlik Yûsuf u Züleyhâ'sıyl) mesnevîde de kendini göstermiş*tir. Sayısız kasîde ve gazelleri yanında Şem' ü Pervane (yazılışı: 1524-25), Ah*med ü Mahmûd ve Şehr-engîziyle Zatî (ölm. 1546)'yi ve Şehzade Sultan Selîm adına 1542 yılında 5430 beyitli bir Leylâ ve Mecnûn yazan Lârendeli Hamdi'yi de belli başlı mesnevî şairleri arasında saymak gerekir.
XVI. Yüzyılın bütün öteki nazım şekillerinde olduğu gibi mesnevîde de üs*tadı Fuzûlî (ölm. 1556)'dir. 440 beyitlik Beng ü Bâde adlı sembolik mesneviisinde afyonla şarabı karşılaştıran ve Boza, Nukl, Kebab, Kuşüzümü, Nebiz, Arak, Berş gibi yiyecek ve içecekleri şahıslandırarak bir macera içinde anlatan Fuzûlî, şarapla Şah İsmâ'ili, afyonla da Osmanlı padişahı Sultan Bâyezîd'i anlatmak istemiştir. Fuzûlî, ayrıca divanı kadar sevilmiş ve okunmuş olan "Mef 'ûlü Mefâ'ilün fa'ûlün" veznindeki 3036 beyitli Leylâ vü Mecnûn adlı mesnevîsiyle de yazılışı 1535) mesnevî edebiyatımıza bir şaheser kazandırmıştır. Her üç ede*biyatta Fuzûlî'ye kadar ve ondan sonra da pek çok kez yazılmış olan bu hüzünlü aşk hikâyesi onun kaleminde başka bir değer kazanmış, Mecnûn'la Leylâ'nın da-okulda başlayan maddî aşkı, eserin sonunda ilâhî aşka dönüşmüştür. Fuzû-li'nin eseri Türkçe yazılan Leylâ ve Mecnûn hikâyelerinin en güzelidir. Meyveleri konuşturduğu Sohbetü'l-esmâr'ı da 200 beyitlik küçük bir mesnevîdir.
Hümâ vü Hümâyun ile Gül ü Bülbül (yazılışı: 1552) mesnevîlerinin şairi Kara Fazlî (ölm. 1563), özellikle ikinci eseriyle ün kazanmış bir mesnevî üstadıdır, "Tasavvufî Gül ü Bülbül mesnevîsi gül ile bülbülün aşkını anlatan ince, içli bir hikâyedir. Güneş, sabâ, mevsimler bu hikâyenin şahıslandırılmış kahramanlarıdır.
Yine bu yüzyıl şairlerinden Taşlıcalı Yahya Bey (ölm. 1582), müretteb büyük bir Divan'ı da olduğu halde daha çok mesnevî şairi olarak tanınmıştır. Yahya Bey, Gencîne-i Râz, Gülşen-i Envâr, Kitâb-ı Usûl, Şâh u Gedâ ve Yûsuf u Züleyhâ adlarındaki beş mesnevîsiyle bir hamse meydana getirmiştir. Gencîne-i Râz (yazılışı: 1540-41) 40 makaleden oluşan, 3.000 beyitli dini ve öğretici bir eser*dir. Gülşen-i Envâr (yazılışı: 1551; 2.900 beyit) sultanlığın şartları, gafillerin ter*biyesi, dünyaya bağlılığın zararları ve kanaatin yararları hakkında öğretici, eğiti*ci bir eserdir. Bunda da arada öteki mesnevîlerde de olduğu gibi "tenbih", "tem*sil", "hikâye" başlıkları altında bazı olaylar anlatılmıştır. 3112 beyitli Kitâb-ı Usûl (Usulnâme)'de Yahya Bey, 12 "makam" ve 7 "şube" içinde adalet, zulüm, uzlet, velîlik, doğruluk, selâmet, karanlık ve aydınlık, evlilik, günah... gibi konu*larda araya hikâyeler ve latifeler de katarak fikirlerini ve öğütlerini söylemiştir. Hamse içinde özellikle 5180 beyit tutarındaki Yûsuf u Züleytıâ'sı Türk ede*biyatında bu konuda yazılmış mesnevîlerin en güzeli sayılır. Yahya Bey'in Edir*ne Şehr-engîzi ve İstanbul Şehr-engîzi mesnevî şekliyle yazılmış eserlerdir.
Yüzyılın sonlarında Azerî İbrahim Çelebi (ölm.'1585)'nin 24 hikâyesini top*ladığı Nakş-ı Hayâl (yazılışı: 1597) adlı mesnevîsiyle, Hâkânî (ölm. 1606-07)'nin Hilye'sı (yazılışı: 1598-99. 716 beyit) tanınmış eserlerdir. Özellikle Hilye bu konuda yazılmış eserlerin en ünlülerindendir. Hz. Peygamber'in baştan ayağa bütün vücut yapısını, yüzünün ve ahlâkının güzelliğini anlatan bu mesne*vî, Mevlid ve Muhammediye gibi çok okunmuş bir eserdir.
Bu yüzyılda ayrıca Celâlzâde Salih (ölm. 1565), 1554-1555 yılında bir Leylâ ve Mecnûn; Abdurrahman Gubârî (ölm. 1566) de bir Yûsuf u Züleyhâ ve Bursalı Celîlî (ölm. 1569'dan sonra) 2019 beyitli bir Hüsrev ü Şîrîn (yazılışı: 1512) mesnevîsi yazmışlardır. Halife (ölm. 1572)'nin bir Leylâ ve Mecnun'u, İznikli Bekâyî (ölm. 1572)'nin de bir Gül ü Bülbül (yazılışı: 1565) mesnevîsi vardır.
Kısa kısa : Arapçada "müzdevice" denilen mesnevi türü ilk olarak 10uncu yüzyılda İran edebiyatında ortaya çıkmıştır. Türk edebiyatına girişi 11inci yüzyılda Yusuf Has Hacibin Kutadgu Bilig adlı yapıtıyla başlar. Her beytinin ayrı uyaklı olması yazma kolaylığı sağlar. Bu nedenle uzun aşk öykülerinde, destanlarda mesnevi kullanılmıştır.
Mesnevi bir eser başlıca : Tevhid, münacat, nat, miraciye bölümlerinden oluşur.
Mesneviler aşk mesnevileri, dinsel-tasavvufi mesneviler, ahlaksal ve öğretici mesneviler, savaş ve kahramanlık konusunu işleyen gazavatnameler, bir kentin güzelliklerini anlatan şehrengizler ve mizahi mesneviler diye ayrılabilir.
Mesnevi Nedir ? (Detay)
Mesnevi türünün temeli Arap ve İran edebiyatlarına dayanır. Diğer pek çok edebi türde olduğu gibi mesnevide de Divan şairlerimiz başlangıçta Arap ve İran edebiyatına ait belli başlı mesnevileri tercümeyle işe başlamışlar; ardından da müstakil ve orijinal mesneviler yazmışlardır. Özellikle 17. yüzyıldan sonra artık şairlerimiz, yapılarını milli kimliğimizin oluşturduğu mesneviler yazmaya başlamışlardır. Bu konuda Muhammet Kuzubaş'ın Mahzen-i Esrar ile Nefhatü-l Ezhar Mukayesesi adlı çalışması, mesnevilerimizin İran ve Arap kültüründen çıkarak yerli kaynaklara yöneldiğini ortaya koyması bakımından dikkat çekicidir.
Mesnevinin Özellikleri:
1. Her beyti kendi arasında kafiyelidir. Yani aa, bb, cc, dd
2. Bu şiirlerde konu ve beyit sayısı bakımından sınır olmadığı için Divan şairleri bu tür ile uzun şiirler yazmışlardır. Mesela, Mevlananın Mesnevisi 25.700 beyitten oluşmuştur. Ünlü İran Şairi Firdevsînin Şeh-nâmesi de yaklaşık 60.000 beyittir.
3. Edebiyatımıza İran Edebiyatından geçmiştir.
4. Mesnevide beyitler, kendi içinde anlam birliğine sahiptir, beyitler arasında konu birliği gözetilir.
5. Her beytin ayrı ayrı kafiyelenişi yazma kolaylığı sağlar.
6. Uzun mesnevilerde monotonluğu ortadan kaldırmak için hikaye kahramanının ağzından söylenen gazellere de yer verilmiştir.
7. Bazı şairler beş veya beşten fazla mesnevi yazmışlardır. Bunlar da ayrı isimlerle anılır. Beş mesnevinin bir araya gelmesiyle oluşturulmuş esere hamse denir. Ali Şir Nevâî, Taşlıcalı Yahya, Hamdullah Hamdi, Nergisî hamse şairlerinden bazılarıdır.
8. Aruzun kısa kalıpları ile yazılır.
9. Edebiyatımızda mesnevi türünün ünlü isimleri şunlardır: Fuzûlî, Şeyhi, Nâbî, Şeyh Galip.
10. Mesnevilerde çeşitli konular işlenir. Not: Her beytin kendi arasında uyaklı oluşu şaire söyleme kolaylığı sağlamış, şair böylelikle işlediği konuyu istediği kadar uzatabilmiştir.
Mesnevi Çeşitleri
1. Aşk konulu mesneviler: Fuzûlî- Leyla vü Mecnun
2. Dinî ve tasavvufî mesneviler: Mevlid (Vesiletün-Necat)- Süleyan Çelebi, Şeyh Galib- Hüsn ü Aşk
3. Tarihi- Destanî mesneviler: Mihailoğlu Ali Beğ - Gazavatnâme
4. Bir şehri ve güzelliklerini anlatan mesneviler: Bu tip mesnevilere şehr-engiz de denir. Türk edebiyatına özgü bir mesnevi türüdür. Önemli bir kenti güzellikleri ve önemli özellikleri ile anlatmayı amaçlar. Taşlıcalı Yahya - İstanbul Şehr-engizi, Enderunlu Fazıl - Zenan-nâme.
5. Hiciv ve mizah konulu mesneviler: Toplumun ya da kişilerin aksak ve eksik yönlerini, zaaflarını yermek ve bir anlamda ibret vermek amacıyla yazılan iğneleyici mesnevilerdir.Şeyhinin Harnamesi bu tür mesnevilerin en güzel örneğidir.
6. Ahlakî-öğretici mesneviler: Nâbî- Hayriyye Not: Divan Edebiyatında bugünkü anlamda öykü ve roman yoktu. Mesneviler bir bakıma bugünkü öykü ve romanın, İslamiyetten Önce Türk Edebiyatındaki destanın Divan Edebiyatındaki karşılığıdır.
Mesnevinin Tarihî Gelişimi
Mesnevî nazım şekli İran edebiyatında doğmuş, buradan Arap ve Türk ede*biyatlarına geçmiştir. Arap edebiyatına mesnevî Harun Reşid devrinde Âbân el-Lâhıkî(ö\m. 815)'nin Pehlevî dilinden çevirdiği Kelile ve Dimne eseriyle girmiş*tir. Aynı şairin başka çevirileri de vardır. Mesnevi, Arap edebiyatında daha çok Farsça'dan yapılan çevirilerde kullanılmış, ayrıca öğrenilmesi ve ezberlenmesi istenilen konularda da bu şekle başvurulmuştur. Fakat Arap şairleri bu şekle mes*nevî dememişler, önceleri Kasîde i Müzdevice ya da yalnızca Müzdevice adını vermişlerdir. Bu tür eserler aruzun reces bahriyle yazılmış olduğundan bunlara Recez adı da verilmiştir. Daha sonraları da Urcuze denmiştir. Bu şiirlerin her mıs-ra'ına da Satar adı verilir.
İran'ın öz malı olan mesnevî şekli Pehlevice yazılmış eserlerle başlamış ve X. yüzyılda yazılmağa başlanan "şah kitabı" anlamında ve İran'ın destânî tarih*
leri olan şehnamelerden Mes'ûdî'rim Şehname 'si "Mefâ'îlün mefâ'îlün fa'ûlün" vezniyle yazılmıştır. Sonra Dakîkî'nın Hudâynâme'smden başlayarak şehname*lerde mütekârib bahrinin "Fa'ûlün fa'ûlün fa'ûlün fa'ûl" kalıbı kullanılmağa baş*lanmış, bu yüzden de bu kalıba "Şehname vezni" denilmiştir. Yine bu devirde Rûdekî (ölm. 940-41 )'nin Kelile ve Dirnne ile Sindbâdnâme's'ı mesnevî şeklinde yazılmış eserlerdir.
Gazneliler devrinde yani X. ve XI. yüzyıllarda Ayyûkî'rim Varka ve Giilşâh ve Unsurî (ölm. 1031)'nin Vâmık u Azrâ adlarındaki aşk hikâyeleri tanınmış mesnevîlerdir. Bunlardan birincisinin konusu Araplardan, ikincisi de Yunanlılar*dan alınmıştır. Devrin büyük şairlerinden Firdevsî (ölm. 1021 ?) daha önce ya*zılmış şehnamelerden ve halk arasında söylenegelen hikâyelerden de yararlana*rak 60 bin beyitlik Şehnâme'sım yazarak Gazneli Sultan Mahmud'a sunmuş, ama Sultan kendisine söz verdiği, her beyit için bir altınlık ödülü vermeyince Firdev*sî onu ağır sözlerle suçlayarak Bağdad'a kaçmıştır. Firdevsî'nin Şehname'si, İran destanlarının en tanınmışı olduğu gibi, dünyadaki bu tür birkaç büyük eserden de biri sayılır.
Selçuklular devrinde İran'ın en büyük şairi sayılan Nizâmî-i Gencevî (ölm. 1025) ilk kez beş mesnevî yazarak bir Hamse ortaya çıkarmıştır. Mahzenü'l-es-râr, Hüsrev ü Şîrîn, Leylî vü Mecnûn, Heft-peyker, İskender nâme' den teşekkül eden hamse, İran ve Türk şairlerince Hamse örneği olarak kabul edilmiştir. Bu mesnevîlerin hepsi kısa vezinlerle yazıldıklarından Nizâmî'yi örnek alan mesne*vî şairleri de hep kısa vezinler kullanmışlardır. Aynı devirde Ferîdii'd-dîn Attâr (ölm. 1230)'ın ünlü Mantıku't-tayr adlı tasavvufî mesnevîsi de hem çok okunan hem de Türk edebiyatına çok etki eden bir eserdir.
İran'da Moğollar devrinde yetişen Sa'dî-i Şirâzî (ölm. 1291) mesnevînin de en büyük ustalarından biri sayılmıştır. Bostan adlı mesnevîsi çok tanınmış bir eserdir. Türkçeye birçok kez çevrilmiş, hem mesnevî hem de gazel şairleri üze*rinde etkili olmuştur. Husrev-i Dehlevî (ölm. 1325)'nin Matla'ü'l-envâr, Husrev ü Şirîn, Leylî vü Mecnun, Âyine-i İskender, Heft-bihişt mesnevîlerinin oluşturdu*ğu Hamse'si çok tanınmış bir eserdir.
Timurlular devrinde İran mesnevîleri daha çok tarihi konularda yazılmıştır. KazvînVrim İslâm tarihini nazmetttiği Zafernâme adlı büyük eseri, Şerefeddin Yez-dî (ölm. 1457)'nin Zafernâme'si bu tür mesnevîlerin en iyilerindendir. Bu devrin büyük şairi Abdurrahman Câmî(ö\m. 1492). Heft-evreng adını verdiği yedi mes*neviyi bir araya getirmeyi başarmıştır. Bunlar içinde özellikle Salâmân u Absâl, Yûsuf u Züleyhâ, Leylî vü Mecnûn mesnevîleri çok ünlü aşk hikâyeleridir.
XVI. Yüzyıldan sonra mesnevî şekli İran edebiyatında gittikçe güçsüz eser*ler vermeğe başlamış, önceki büyük mesnevî ustalarına yetişecek değerde şair görülmemiştir.
Türk Edebiyatında Mesnevi
Türk edebiyatında ilk uzun mesnevî XI. yüzyılda Yusuf Hâs Hâcib (ölm. 1077)'in Kutadgu Bilig "Kutlu olma bilgisi" adlı eseridir. Mütekârib bahrinin "Fa'ûlün fa'ûlün fa'ûlün fa'ûl" kalıbıyla 1069 yılında yazılmış olan bu eserde uygun yerlere dörtlükler sıkıştırılmış, sonuna da kasîde şeklinde parçalar eklen*miştir. 6645 beyit tutan bu büyük eser, başında bir münâcât, na't ve eserin sunul*duğu Tabgaç Buğra Han'a övgü ile başlar. Bu durumuyla eksiksiz bir mesnevî ör*neğidir. Kutadgu Bilig, Güntoğdu adlı bir hükümdarın Aytoldı adındaki veziri ve onun ölümünden sonra oğlunun bu bilge kişiyle değişik konulardaki konuşmala*rından meydana gelmiştir. Yazar, eserinde hayat görüşünü, felsefî fikirlerini söy*lemiş, hikmet dolu sözlerle iyi bir hükümdarın nasıl olması, insanları nasıl yönet*mesi gerektiğini, iyi bir vatandaş, dindar bir insanın davranışlarını anlatmış, in*sanlara doğru yol gösterecek, mutlu olmalarını sağlayacak öğütler vermiştir.
XIII. Yüzyılda Mevlânâ Celâleddîn-i Rûmî (ölm. 1273)'nin, yazıldığı nazım şekliyle anılan 25618 beyitlik büyük eseri, Mesnevî-i Mânevi's\ Farsça olduğu halde, Türk şairleri üzerinde yüzyıllar boyunca bıraktığı geniş etkisi bakımından sözü edilmeğe değer çok önemli bir eserdir. Mesnevî "fâilâtün fâilâtün fâ'ilün" kalıbıyla yazılmıştır. Bu yüzyıl sonunda Şeyyâd Hamza'nm 1529 beyitlik Yûsuf u Züleyhâ mesnevîsi edebiyatımızın ilk aşk mesnevisidir. Sula (Suli) Fakîh'm 4800 beyitlik büyük Yûsuf u Züleyhâ mesnevîsi de Şeyyâd Hamza'nınki gibi "fâ'ilatün fâ'ilâtün fâ'ilün" vezniyle yazılmıştır.
XIV. Yüzyılda Altınordu edebî alanında Kutb'un Nizamî hamsesinden yarar*lanarak ve kendisinden çok şeyler katarak yazdığı, Husrev ii Şîrîn mesnevîsi de, daha sonra birçok kez yazılacak olan Hüsrev ü Şirin hikâyelerinin ilkidir.
Anadolu'da büyük mutasavvıf şair Yûnus Emre (ölm. I320-21)'nin Risâle-tü'n-nushiyye adlı eseri "mefâ'îlün mefâ'îlün fa'ûlün" vezniyle yazılmış ahlâkî ve öğretici, 573 beyitli küçük bir mesnevidir (yazılışı 1307). Eserin başında ayrı bir vezinde küçük bir mesnevî parçası ve bir nesir kısmı vardır. Gülşefırî'riın 1317'de Attâr'dan çevirdiği ve birçok eklemelerle zenginleştirdiği Mantıku't-tayr mesnevîsi*83' ile Âşık Paşa (ölm. 1332)'nın 12.000 beyitlik ve on bab üze*rinde düzenlediği Aşık Paşa Divanı veya Maârifnâme diye anılan Garîbnâme's'ı, Mevlânâ tarzında temsilî hikâyeler ve aralarına sıkıştırılmış gazellerle, ahlâkî, tasavvufî bir eserdir. Mesnevî gibi "fâ'ilâtün fâ'ilâtün fâ'ilün" vezniyle yazılmış*tır. Yüzyılın ortalarında Hoca Mes'ûd'ım 5568 beyitli Süheyl ü Nevbahâr'ı (ya*zılışı 1350)' ile Erzurumlu Darîr'in (ölm. 1393'den sonra) 2120 beyitli Kıssa-i Yûsuf mesnevîsi (yazılışı \366), Şeylıoğlu Mustafa (ölm. 1410)'nın 7903 beyit*li Hurşîdnâme (Hurşîd ü Ferahşâd)s\ (yazılışı 1387)' yüzyılın tanınmış aşk hi*kâyeleridir. Ahmedî (ölm. 1412), Firdevsî ve Nizâmî'den de yararlanarak Büyük İskender'in maceralarını 8.200 beyitle İskendernâme mesnevisinde anlatmış (ya*zılışı 1390) ve 4798 beyitle Cemşîd ü Hurşîd adlı aşk hikâyesini dile getirmiştir (yazılışı 1403). Emir Süleyman adına yazdığı Tervîhü'l-ervâh, 10.000 beyitten fazla tıbba dair bir mesnevidir. Mehmed'm 1398 yılında yazdığı ve Hümâ ve Ferruh adıyla da anılan 8702 beyitli büyük Işknâme'si bu adla yazılmış mesnevîle*rin ilkidir.
XV. Yüzyıldan başlayarak mesnevî,Türk edebiyatında hızlı bir gelişme gös*termiştir. Yüzyılın başında Ahtned-i Dâ'î, manzum ve mensur pek çok eser ya*nında, en çok 1406 yılında tamamladığı Çengnâme mesnevîsi ile tanınmıştır. Süleyman Çelebî (ölm. 1421-22)'nin 730 beyitlik Vesîletü'n-necât adını verdiği, yüzyılın en önemli eserlerinden biri olan Mevlid'ı (yazılışı 1409), yazılmış pek çokmevlid içinde en tanınmışı ve yüzyıllar boyunca en çok okunanı olmuştur. Zaman geçtikçe öteki mevlidlerden de parçalar katılarak değişikliğe uğrayan Süleyman Çelebi Mevlidinde Münâcât, Vilâdet, Risâlet, Mi'râc ve Rıhlet bölümle*riyle Hz. Peygamber'in hayatı, peygamberliği ve ölümü içli, dokunaklı bir dille anlatılmıştır. Eser, bir du'â bölümüyle bitirilmiştir. Mevlid, "fâilâtün fâ'ilâtün ü'ilün" vezniyle yazılmıştır.
Yüzyılın büyük şairlerinden Germiyanlı Şeyhî {Ölm. 1428-1431 ?)'nin Genceli Nizâmî'den etkilenerek yazdığı "Mefâ'îlün mefâ'îlün fa'ûlün" vezninde, 6944 beyitlik büyük Hüsrev ü Şîrîn mesnevîsi Türkçe yazılmış Hüsrev ü Şî-rîn'lerin en tanınmışı olduğu gibi, Harnâme adındaki 126 beyitlik küçük mesne*visi de ilginç bir mizah ve sosyal hiciv eseridir. Abdî'rim 1429'da yazdığı Câmâsbnâme mesnevîsi de yüzyılın tanınmış eserlerindendir. 1446 yılında yazılan Yazıcıoğlu Mehmed(ö\m. 1451)'in Muhammediyye'si, Mevlid gibi yüzyıllar bo*yu beğenilerek okunan ve sevilen eserlerden biri olmuştur. Edirneli Şahidi (ölm. 1476) Türk edebiyatının ilk ve 6446 beyitle en uzun Leylâ vü Mecnûn mesne*visinin sahibidir. Cemâlî'nm Hümâ vü Hümâyûnu, Halîlî (ölm. 1485)'nin 1471'de yazdığı ve İznik'e yerleştikten sonra başından geçtiği söylenilen bir aşk hikâyesini anlatan Firkatnâme's Cem Sultan (ölm. 1495)'ın Selmân'dan Türkçe'ye çevirdiği 5374 beyitlik Cemşîd ü Hurşîd adlı mesnevîsi (yazılışı 1477), bu yüzyılın tanınmış eserlerindendir. Yüzyılın sonunda artık Türk şairleri de Nizamî gibi hamseler meydana getirmeğe başlamışlardır. Hamdullah Hamdı (ölm. 1503-04) gerçek bir mesnevî şairi olarak görünmüş, Nevâ'î ile aynı yıllar*da Anadolu'da bir hamse meydana getirmiştir: Yûsuf u Züleyhâ, Leylâ vü Mec*nûn, Kıyâfetnâme, Tuhfetü'l-uşşâk, Mevlid. Bunlardan 6241 beyitlik Yûsuf u Zü-leyhâ'sı(yazılışı 1492) ve Leylâ vü Mecnûn'u^ (yazılışı 1500.4220 beyit) ham*se içindeki en tanınmış mesnevîleridir. Sultan Bayezid II devri şairlerinden Ha*yatî, Nizamîye nazîre olarak Mahzenü'l-esrâr, Heft-peyker, İskendernâme mes*nevilerini yazmıştır.
Çağatay edebiyatında ise büyük şair, pek çok eserin sahibi Ali Şîr Nevâ'î (ölm. 1501), hamseyi de aşarak altı mesneviyi bir araya getirmeyi başarmıştır. Bunlar Hayretü'l-ebrâr (yazılışı 1483), Ferhâd u Şîrîn (yazılışı 1484), Leylâ vü Mecnûn (yazılışı 1484 ?), Hikâye-i Behrârn u Gür (Seb'a-i Seyyare) (Yazılışı 1484), İskendernâme ve Mantıku't-Tayr'a nazire olarak söylediği 3500 beyitlik Lisânü't-tayr mesnevilerdir.
XVI. yüzyıl, Türk edebiyatında en büyük mesnevî şairlerini yetiştirmiştir. Yüzyılın başında Mesthî Edirne Şehr-engizi; Tâcîzâde Cafer Çelebi (ölm. 1514) tarihi anıtları, gezinti yerleri ve güzellikleriyle İstanbul'u anlattığı 3571 beyitli, "Mefâ'îlün mefâ'îlün fa'ûlün" veznindeki Hevesnâme (yazılışı 1493) adlı eseri; Benli Hasan diye anılan Ahî (ölm. 1517) Hikâye-i Şîrîn ü Pervîz ve Rivâyet-i Gülnûn u Şebdîz mesnevîsi; Revânî (ölm. 1523-24), içki toplantılarının usulleri*ni anlattığı küçük, zarif İşretnâme'siyle tanınmıştır. Câmî'nin hemen bütün eser*lerini Türkçe'ye çevirdiği için Câmî-i Rûm diye de anılan Bursalı Lârni'î (ölm. 1531-32), Salâmân u Absâl, Unsurî'den etkilenerek yazdığı 5981 beyitlik Vâmık u Azrâ , Gurgânî'den Türkçe'ye aktardığı Vîs ü Ramin ve 1522 yılında bitirdi*ği Şem iiPervane mesnevîlerinin sahibidir. Yine mesnevî nazım şekliyle yazdığı Bursa Şehrengiz'inde yaşadığı şehrin doğal güzelliklerini anlatmıştır. HakîrVmn Leylâ vü Mecnûn mesnevîleri de bu yüzyılın eserleridir. Devrin büyük alim ve ta*rihçisi olarak tanınan Kemâlpaşazâde (ölm. 1534)"Mefâ'îlün mefâ'îlün fa'ûlün" vezninde 7030 beyitlik Yûsuf u Züleyhâ'sıyl) mesnevîde de kendini göstermiş*tir. Sayısız kasîde ve gazelleri yanında Şem' ü Pervane (yazılışı: 1524-25), Ah*med ü Mahmûd ve Şehr-engîziyle Zatî (ölm. 1546)'yi ve Şehzade Sultan Selîm adına 1542 yılında 5430 beyitli bir Leylâ ve Mecnûn yazan Lârendeli Hamdi'yi de belli başlı mesnevî şairleri arasında saymak gerekir.
XVI. Yüzyılın bütün öteki nazım şekillerinde olduğu gibi mesnevîde de üs*tadı Fuzûlî (ölm. 1556)'dir. 440 beyitlik Beng ü Bâde adlı sembolik mesneviisinde afyonla şarabı karşılaştıran ve Boza, Nukl, Kebab, Kuşüzümü, Nebiz, Arak, Berş gibi yiyecek ve içecekleri şahıslandırarak bir macera içinde anlatan Fuzûlî, şarapla Şah İsmâ'ili, afyonla da Osmanlı padişahı Sultan Bâyezîd'i anlatmak istemiştir. Fuzûlî, ayrıca divanı kadar sevilmiş ve okunmuş olan "Mef 'ûlü Mefâ'ilün fa'ûlün" veznindeki 3036 beyitli Leylâ vü Mecnûn adlı mesnevîsiyle de yazılışı 1535) mesnevî edebiyatımıza bir şaheser kazandırmıştır. Her üç ede*biyatta Fuzûlî'ye kadar ve ondan sonra da pek çok kez yazılmış olan bu hüzünlü aşk hikâyesi onun kaleminde başka bir değer kazanmış, Mecnûn'la Leylâ'nın da-okulda başlayan maddî aşkı, eserin sonunda ilâhî aşka dönüşmüştür. Fuzû-li'nin eseri Türkçe yazılan Leylâ ve Mecnûn hikâyelerinin en güzelidir. Meyveleri konuşturduğu Sohbetü'l-esmâr'ı da 200 beyitlik küçük bir mesnevîdir.
Hümâ vü Hümâyun ile Gül ü Bülbül (yazılışı: 1552) mesnevîlerinin şairi Kara Fazlî (ölm. 1563), özellikle ikinci eseriyle ün kazanmış bir mesnevî üstadıdır, "Tasavvufî Gül ü Bülbül mesnevîsi gül ile bülbülün aşkını anlatan ince, içli bir hikâyedir. Güneş, sabâ, mevsimler bu hikâyenin şahıslandırılmış kahramanlarıdır.
Yine bu yüzyıl şairlerinden Taşlıcalı Yahya Bey (ölm. 1582), müretteb büyük bir Divan'ı da olduğu halde daha çok mesnevî şairi olarak tanınmıştır. Yahya Bey, Gencîne-i Râz, Gülşen-i Envâr, Kitâb-ı Usûl, Şâh u Gedâ ve Yûsuf u Züleyhâ adlarındaki beş mesnevîsiyle bir hamse meydana getirmiştir. Gencîne-i Râz (yazılışı: 1540-41) 40 makaleden oluşan, 3.000 beyitli dini ve öğretici bir eser*dir. Gülşen-i Envâr (yazılışı: 1551; 2.900 beyit) sultanlığın şartları, gafillerin ter*biyesi, dünyaya bağlılığın zararları ve kanaatin yararları hakkında öğretici, eğiti*ci bir eserdir. Bunda da arada öteki mesnevîlerde de olduğu gibi "tenbih", "tem*sil", "hikâye" başlıkları altında bazı olaylar anlatılmıştır. 3112 beyitli Kitâb-ı Usûl (Usulnâme)'de Yahya Bey, 12 "makam" ve 7 "şube" içinde adalet, zulüm, uzlet, velîlik, doğruluk, selâmet, karanlık ve aydınlık, evlilik, günah... gibi konu*larda araya hikâyeler ve latifeler de katarak fikirlerini ve öğütlerini söylemiştir. Hamse içinde özellikle 5180 beyit tutarındaki Yûsuf u Züleytıâ'sı Türk ede*biyatında bu konuda yazılmış mesnevîlerin en güzeli sayılır. Yahya Bey'in Edir*ne Şehr-engîzi ve İstanbul Şehr-engîzi mesnevî şekliyle yazılmış eserlerdir.
Yüzyılın sonlarında Azerî İbrahim Çelebi (ölm.'1585)'nin 24 hikâyesini top*ladığı Nakş-ı Hayâl (yazılışı: 1597) adlı mesnevîsiyle, Hâkânî (ölm. 1606-07)'nin Hilye'sı (yazılışı: 1598-99. 716 beyit) tanınmış eserlerdir. Özellikle Hilye bu konuda yazılmış eserlerin en ünlülerindendir. Hz. Peygamber'in baştan ayağa bütün vücut yapısını, yüzünün ve ahlâkının güzelliğini anlatan bu mesne*vî, Mevlid ve Muhammediye gibi çok okunmuş bir eserdir.
Bu yüzyılda ayrıca Celâlzâde Salih (ölm. 1565), 1554-1555 yılında bir Leylâ ve Mecnûn; Abdurrahman Gubârî (ölm. 1566) de bir Yûsuf u Züleyhâ ve Bursalı Celîlî (ölm. 1569'dan sonra) 2019 beyitli bir Hüsrev ü Şîrîn (yazılışı: 1512) mesnevîsi yazmışlardır. Halife (ölm. 1572)'nin bir Leylâ ve Mecnun'u, İznikli Bekâyî (ölm. 1572)'nin de bir Gül ü Bülbül (yazılışı: 1565) mesnevîsi vardır.