Forumlar
Yeni Mesajlar
CerezExtra
EĞLENCE ↓
Şans Kurabiyesi
Renk Falınız
ÇerezRADYO
Sevgiliye Özel
ÇerezDERGİ
Hızlı Okuma Testleri
Pratik Çözümler
Yeniler
Yeni Mesajlar
Yeni ürünler
Yeni kaynaklar
Son Aktiviteler
İndir
En son incelemeler
Dükkan
Giriş
Kayıt
Yeniler
Yeni Mesajlar
Menu
Giriş
Kayıt
Uygulamayı yükle
Yükle
Forumlar
Edebiyat / Kültür / Sanat
Kim Kimdir ? - Biyografiler
Marie Antoinette - Fransa kraliçesi
JavaScript devre dışı bırakıldı. Daha iyi bir deneyim için, devam etmeden önce lütfen tarayıcınızda JavaScript'i etkinleştirin.
You are using an out of date browser. It may not display this or other websites correctly.
You should upgrade or use an
alternative browser
.
Konuya cevap yaz
Mesaj
<blockquote data-quote="Suskun" data-source="post: 387205" data-attributes="member: 21093"><p><span style="color: #0000CD"><span style="font-size: 15px"><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"><span style="color: #FF0000"></span></span></span></span></p><p><span style="color: #0000CD"><span style="font-size: 15px"><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"><span style="color: #FF0000">Cumhuriyetçi bir monarşi </span></span></span></span></p><p><span style="color: #0000CD"><span style="font-size: 15px"><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"></span></span></span></p><p><span style="color: #0000CD"><span style="font-size: 15px"><span style="font-family: 'Comic Sans MS'">Marie Antoinette, uzlaşma ihtimali konusunda devrimin başından beri şüpheciydi. Buna rağmen, krizin barışçıl yöntemlerle aşılması konusundaki umudunu da yitirmemişti. Antoine Barnave gibi bazı cumhuriyetçiler kraliçenin düştüğü kötü duruma üzülüyor, bir çoğu da asaletine hayranlık duyuyordu. Kraliçenin pek değer vermediği Mirabeau kontu, birçok kişiye, kraliçenin cesaretinden ve "erkek gibi" güçlü karakterinden etkilendiğini söylemişti.</span></span></span></p><p><span style="color: #0000CD"><span style="font-size: 15px"><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"></span></span></span></p><p><span style="color: #0000CD"><span style="font-size: 15px"><span style="font-family: 'Comic Sans MS'">Normal hayata dönebilmek için, Tuileries'e hayır kurumlarının temsilcilerini davet etmeye başladı ve Paris'in yoksul çocuklarının acılarını dindirebilmek için yaptığı bağış ve himayelerine devam etti. Ayrıca çocuklarıyla, özellikle de "Benim sevgili lahanam" diye hitap ettiği döfenle (veliaht prens) daha fazla vakit geçirmeye başladı.</span></span></span></p><p><span style="color: #0000CD"><span style="font-size: 15px"><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"></span></span></span></p><p><span style="color: #0000CD"><span style="font-size: 15px"><span style="font-family: 'Comic Sans MS'">Halk arasında kraliçeye duyulan öfke öylesine güçlüydü ki, öz kızının komünyonuna kılık değiştirerek katılmak zorunda kalmıştı. Geleneksel olarak prensese, bu ilk komünyonunda muhteşem bir elmas takı seti armağan edilirdi ancak kral XVI. Louis ve Marie Antoinette, "halkı ekmeksiz bırakmaktansa, prensesi elmassız bırakmak yeğdir" diye düşündüler.</span></span></span></p><p><span style="color: #0000CD"><span style="font-size: 15px"><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"></span></span></span></p><p><span style="color: #0000CD"><span style="font-size: 15px"><span style="font-family: 'Comic Sans MS'">Bu arada Milli Asamble, Fransa'yı anayasal monarşiye dönüştürecek anayasayı hazırlıyordu. Marie Antoinette, Milli Asamble'nin seçkin üyelerinden biri olan ve kraliyet otoritesini yeniden güçlendirmeyi arzulayan Mirabeau kontu ile gizli görüşmeler yapıldığının farkına vardı. Mirabeau kontuna olan güvensizliği, kralın, onun tavsiyelerini dinlemesine engel oldu. Rus çariçesi II. Katerina Marie Antoinette'e, halkın şikâyetlerine kulak tıkamasını öğütleyen bir mektup yazdı ve mektubunda "İt ürür, kervan yürür" dedi. Kralın kızkardeşi Elisabeth, yeni düzenden duyduğu hoşnutsuzluğu dile getirmekten çekinmiyordu. Sürgündeki kardeşi kont d'Artois gibi o da Fransız Devrimi'nden çok çekiniyor, iç savaşın kaçınılmaz olduğunu öngörüyordu.</span></span></span></p><p><span style="color: #0000CD"><span style="font-size: 15px"><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"></span></span></span></p><p><span style="color: #0000CD"><span style="font-size: 15px"><span style="font-family: 'Comic Sans MS'">Kraliyet ailesi 14 Temmuz'da, istemeyerek de olsa Bastille'in düşüşünün yıldönümü kutlamalarına katıldı. Kraliçe, "Zulüm ve acıya dair her şey" diye tarif ettiği kutlamalara katılmak zorunda kaldı. Kralın liberal kuzeni Orleans dükü Philip Egalité İngiltere'den döndü ve halka açık bir şekilde devrimcileri desteklediğini açıkladı. Marie Antoinette'ten nefret ediyordu. Kraliçe de onun devrimi kullanarak tacı ele geçirmeye çalıştığını düşünüyordu. Aşırı kralcılar, Versay kuşatmasını, Marie Antoinette'i astırabilmek için onun organize ettiğini fısıldaşıyorlardı. Dük Paris halkından aşırı bir destek ve sevgi gördü. Ancak dükün İskoçyalı metresi Grace Elliot gizli bir kralcıydı ve sonradan Belçika'ya kraliçe adına özel görevle gittiğini kabul edecekti. Kralın sürgündeki başbakanı gibi davranan Breteuil baronuna kralın ve Marie Antoinette'in mesajlarını taşımıştı. Kral kronik halsizlikten ve periyodik depresyondan muzdaripti. Kraliçenin resmî evraklarda sahtecilik yaptığına ve Kralın mührünü kullanarak Breteuil baronu ile yazıştığına dair yaygın bir kanı vardır.</span></span></span></p><p><span style="color: #0000CD"><span style="font-size: 15px"><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"></span></span></span></p><p><span style="color: #0000CD"><span style="font-size: 15px"><span style="font-family: 'Comic Sans MS'">Saray ve devrimciler arasındaki uzlaşma ümidi, 1790'da Ruhban Sınıfının Medeni Kanunu'nun yayımlanması ile iyice soluklaştı. Bu belge, Roma Katolik Kilisesi'nin tarih boyunca süregelen uygulamaları ve ayrıcalıklarına cumhuriyetçi bir saldırı niteliği taşıyordu. Marie Antoinette bu haberi işittiğinde Tourzel markizine, "Kilise, kilise... Sırada biz varız" dedi.</span></span></span></p><p><span style="color: #0000CD"><span style="font-size: 15px"><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"></span></span></span></p><p><span style="color: #0000CD"><span style="font-size: 15px"><span style="font-family: 'Comic Sans MS'">1791'e gelindiğinde kral ve kraliçe, ihtilalin Fransa'yı tamamen yokedeceğine kanaat getirmişlerdi. Doğu Fransa'da monarşistlerin kalesi durumundaki Montmédy'ye kaçmaya karar verdiler. Orada taraftarlarını ve dış destekçilerini organize edeceklerdi. Kutsal Roma İmparatoru II. Leopold, Rus Çariçesi II. Katerina, İsviçre Kralı III. Gustav ve Prusya Kralı II. Frederick William askeri yardım sözü vermişlerdi. Eğer kaçarlarsa, ihtilalcilerle anlaşmaya da varabilirlerdi, ama şu anki durumda, güç kullanmaktan başka çare yoktu.</span></span></span></p><p><span style="color: #0000CD"><span style="font-size: 15px"><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"></span></span></span></p><p><span style="color: #0000CD"><span style="font-size: 15px"><span style="font-family: 'Comic Sans MS'">Kraliyet ailesinin kaçış teşebbüsü başarısızlıkla sonuçlandı. Varennes kasabasında at arabasının atları değiştirilirken cumhuriyetçiler kralı paraların üzerindeki resimlerinden tanıdılar. Tuileries Sarayı'na geri götürüldüler. Bundan sonra Kral ve kraliyet ailesinin tamamı devrim'in düşmanı ilan edildi.</span></span></span></p><p><span style="color: #0000CD"><span style="font-size: 15px"><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"></span></span></span></p><p><span style="color: #0000CD"><span style="font-size: 15px"><span style="font-family: 'Comic Sans MS'">Marie Antoinette, sarayın hızla kan kaybedişini durdurmak için Asamble içerisindeki anayasal monarşist kesimin lideri durumundaki Antoine Barnave ile gizlice görüşmeye başladı. Barnave, kralı Eylül 1791'de yeni anayasayı alenen kabul etmesi konusunda ikna etti ama kraliçe, Barnave'nin bu çabalarını, kardeşi Kutsal Roma İmparatoru II. Leopold'u Fransa'ya ihtilal karşıtı bir haçlı seferi başlatması konusunda sıkıştırarak baltaladı.</span></span></span></p><p><span style="color: #0000CD"><span style="font-size: 15px"><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"></span></span></span></p><p><span style="color: #0000CD"><span style="font-size: 15px"><span style="font-family: 'Comic Sans MS'">Kral ve kraliçe, kraliçenin akrabalarının yönettiği Avusturya Fransa'yı hemen işgal eder ve isyanları bastırırsa monarşi yeniden kurulur diye umuyorlardı ancak sonuç felaket oldu. Fransa'yı işgal eden Avusturya-Prusya ordusunun komutanı Brunswick dükü Karl Wilhelm Ferdinand, kraliyet ailesine en ufak bir zarar gelirse Paris'i yakıp yıkacağını belirten bir manifesto yayınladı. Devrimcilerin buna tepkisi çok çabuk ve zalimce oldu. Saraya duydukları öfke ve nefret bir kat daha arttı ve ilk iş olarak Tuileries'e saldırdılar (10 Ağustos 1792)</span></span></span></p><p><span style="color: #0000CD"><span style="font-size: 15px"><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"></span></span></span></p><p><span style="color: #0000CD"><span style="font-size: 15px"><span style="font-family: 'Comic Sans MS'">Marie Antoinette gerekirse tek başına asilerin karşısına çıkmaya karar verdi. Hizmetkârları, hiç olmazsa çocuklarının hatırına kaçması için yalvardılar. Kraliçe gönülsüz olarak sarayı terketti ve Milli Asamble'nin merkezi olan saraya yerleşti. Kraliyet ailesi Tuileries'i terkettikten sonra saraya ulaşan asiler, sarayın İsviçreli Muhafızları'nı katlettiler. Tuileries Valisi Markiz Champcenetz, devrimciler tarafından idama mahkûm edildi ancak Grace Elliot'un yardımıyla, ağır yaralı olarak kaçmayı başardı.</span></span></span></p><p><span style="color: #0000CD"><span style="font-size: 15px"><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"></span></span></span></p><p><span style="color: #0000CD"><span style="font-size: 15px"><span style="font-family: 'Comic Sans MS'">XVI. Louis 13 Ağustos'ta cumhuriyetçiler tarafından tutuklandı ve yaklaşık bir ay sonra, 21 Eylül'de Milli Kongre monarşiyi feshetti. Kraliyet ailesi, çocuklar ve Prenses Elisabeth de dahil olmak üzere Paris'teki Tapınak Kalesi'nde hapsedildi. Kraliyet yanlıları tarafından kaçırılmamaları için çok sıkı güvenlik önlemleri alındı.</span></span></span></p><p><span style="color: #0000CD"><span style="font-size: 15px"><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"></span></span></span></p><p><span style="color: #0000CD"><span style="font-size: 15px"><span style="font-family: 'Comic Sans MS'">Kraliyet ailesinin hapsedilmesinin ardından Paris şiddetin merkezi hâline geldi. Asiler hapishaneleri işgal ettiler ve kraliyet yanlısı olduğundan şüphelendikleri herkesi katlettiler. Marie Antoinette'in çok sevdiği arkadaşı Prenses Lamballe yakalandı ve kraliçeye bağlılık yemininden vazgeçmesi istendi. Reddedince, kafasına çekiçle defalarca vurularak katledildi. Bazı kaynaklara göre, parçalanıp kafası kazığa geçirildi ve Marie Antoinette'in penceresi önüne getirildi. Bu korkunç manzarayı gören Marie Antoinette fenalık geçirerek bayıldı. Ancak otoriteler, Prenses Lamballe'in cesedi kendilerine getirildiğinde giyinik ve tek parça halinde olduğunu belirtmişlerdir.</span></span></span></p><p><span style="color: #0000CD"><span style="font-size: 15px"><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"></span></span></span></p><p><span style="color: #0000CD"><span style="font-size: 15px"><span style="font-family: 'Comic Sans MS'">Louis, 11 Aralık'ta vatana ihanet suçuyla yargılandı. 17 Ocak'ta ölüm cezasına çarptırıldı. Ölüm cezası yönünde oy kullananlardan birisi de Orleans dükü idi. Devrik krala ailesi ile son kez yemek yemesi için izin verildi. Louis henüz çocuk yaştaki oğlunu öç almaması için tembihledi. Marie Antoinette, yemekten sonraki birkaç saati kocasına ve oğluna sarılmış vaziyette geçirdi. Elisabeth abisine sarılırken Marie Antoinette histerik bir şekilde ağlıyordu. Louis ertesi gün giyotinle idam edildi. Kalabalığın tezahüratlarını duyan Marie Antoinette olduğu yere yığıldı ve uzun süre konuşamadı.</span></span></span></p><p><span style="color: #0000CD"><span style="font-size: 15px"><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"></span></span></span></p><p><span style="color: #0000CD"><span style="font-size: 15px"><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"></span></span></span></p><p><span style="color: #0000CD"><span style="font-size: 15px"><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"><span style="color: #FF0000"></span></span></span></span></p><p><span style="color: #0000CD"><span style="font-size: 15px"><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"><span style="color: #FF0000">Tutukluluk süreci ve yargılanması </span></span></span></span></p><p><span style="color: #0000CD"><span style="font-size: 15px"><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"></span></span></span></p><p><span style="color: #0000CD"><span style="font-size: 15px"><span style="font-family: 'Comic Sans MS'">Kocasının öldürülmesinden sonra Marie Antoinette, hiçbir zaman kendine gelemedi. Kızı, "Kalbinde hiçbir ümit kırıntısı kalmadı. Yaşıyor mu, ölü mü belli değil" demişti. Bayılma ve spazm nöbetleri geçiriyordu. İştahını tamamen yitirmiş, aşırı kilo kaybetmişti.</span></span></span></p><p><span style="color: #0000CD"><span style="font-size: 15px"><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"></span></span></span></p><p><span style="color: #0000CD"><span style="font-size: 15px"><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"></span></span></span></p><p><span style="color: #0000CD"><span style="font-size: 15px"><span style="font-family: 'Comic Sans MS'">3 Temmuz 1793 gecesi, bir grup hükümet yetkilisi Marie Antoinette'in oğlunu götürmek üzere hücreye geldi. Küçük veliaht, sürgündeki kraliyet yanlıları tarafından XVII. Louis ilan edilmişti. Bu nedenle cumhuriyetçi hükümet, henüz sekiz yaşındaki çocuğu ayrı bir yerde tutmaya karar verdi. Louis histerik bir şekilde ağlayarak annesinin arkasına saklandı ve oğluna kalkan olan Marie Antoinette, iki saat boyunca onu yetkililere teslim etmedi. Sonunda yetkililer Marie Thérèse'yi öldürmekle tehdit edince pes etmek zorunda kaldı. Kraliçe o günden sonra oğlunu bir daha göremedi. Kısa süre sonra Marie Antoinette'in yargılama süreci başladı. Küçük Louis annesinden ayrılmasından iki yıl sonra, 1795'de, hapishanede öldü.</span></span></span></p><p><span style="color: #0000CD"><span style="font-size: 15px"><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"></span></span></span></p><p><span style="color: #0000CD"><span style="font-size: 15px"><span style="font-family: 'Comic Sans MS'">Kraliçe, 2 Ağustos 1793 günü, sabaha karşı saat ikide gardiyanlar tarafından uyandırıldı ve üzerini giyinmesi söylendi. Kızından ve görümcesinden ayrılarak Conciergerie Hapishanesi'ne transfer edildi. Marie Antoinette'e, X. yüzyıl Fransız krallarından Hugues Capet (Pelerinli Hugues)'ten esinlenerek "Pelerinli Dul" lakabı takılmıştı. Bazen de basitçe "280 no.lu mahkûm" diye hitap ediyorlardı. Rosalie Lamorlière isimli bir köylü kızı, Marie Antoinette'e yardım etmesi için tahsis edilmişti ama kraliçe, hemen hemen hiçbir şey istemiyordu.</span></span></span></p><p><span style="color: #0000CD"><span style="font-size: 15px"><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"></span></span></span></p><p><span style="color: #0000CD"><span style="font-size: 15px"><span style="font-family: 'Comic Sans MS'">29 Ağustos 1793'te, Rougeville'den sadık bir destekçisi olan Alexandre Gonsse kraliçeyi ziyaret etti. Bir karanfil çiçeğinin taç yaprağına sakladığı notta, kraliçeyi çok yakında kaçıracaklarını söylüyor ve hazırlıklı olmasını salık veriyordu. Kraliçenin bir parça kağıda iğne başı ile yazdığı cevap gardiyanlarca ele geçirildi ve tarihe "karanfil olayı" olarak geçen bu hadise, kraliçenin güvenliğinin daha da sıkılaştırılmasına neden oldu.</span></span></span></p><p><span style="color: #0000CD"><span style="font-size: 15px"><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"></span></span></span></p><p><span style="color: #0000CD"><span style="font-size: 15px"><span style="font-family: 'Comic Sans MS'">2 Eylül'de cumhuriyetçi siyaset adamı ve gazeteci Jacques Hébert, Halkın Güvenliği Komitesi'ne, "(Okuyucularıma) Antoinette'in kellesi sözünü verdim. Eğer bu iş geciktirilirse, kendim gider keserim" dedi. Cumhuriyetçilerin çoğu Marie Antoinette'ten ölesiye nefret etmeye başlamıştı ve onu ölü görmekte kararlıydılar.</span></span></span></p><p><span style="color: #0000CD"><span style="font-size: 15px"><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"></span></span></span></p><p><span style="color: #0000CD"><span style="font-size: 15px"><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"></span></span></span></p><p><span style="color: #0000CD"><span style="font-size: 15px"><span style="font-family: 'Comic Sans MS'">14 Ekim'de yargılanmasına başlandı. Mahkeme salonuna girdiğinde, herkes şok oldu. Erken yaşta çökmüş, bir deri bir kemik kalmış, bitkin ve harap bir vaziyetteydi. İddia makamı kırk tane şahiti tanık kürsüsüne davet etti. Elmas gerdanlık olayı ve sarayın kuşatması esnasında İsveç Muhafızları'nı sarhoş ettiği iddiaları gündeme geldi. En korkunç iddia ise Jacques Hébert'den geldi. Hébert kraliçeyi, öz oğluna cinsel taciz yapmakla itham etti. Sessiz kalan Marie Antoinette, yanıtlaması için baskı yapıldığında, "Eğer yanıt vermediysem bu, bir anneye yapılan böyle bir suçlamayı, doğanın kendisinin bile yanıtlamayacağındandır" dedi.</span></span></span></p><p><span style="color: #0000CD"><span style="font-size: 15px"><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"></span></span></span></p><p><span style="color: #0000CD"><span style="font-size: 15px"><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"><u>Jüriden, şu sorulara yanıt aranması istendi:</u></span></span></span></p><p><span style="color: #0000CD"><span style="font-size: 15px"><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"></span></span></span></p><p><span style="color: #0000CD"><span style="font-size: 15px"><span style="font-family: 'Comic Sans MS'">Bir kısım kişiler tarafından cumhuriyetin harici düşmanlarıyla ve yabancı güçlerle iletişim kurulduğu ve ortak hareket edildiği iddiaları doğru mudur? Bu iletişim ve ortaklık, onlara para yardımı yapılmasını, Fransız topraklarına girme izni verilmesini ve ordularının ilerleyişine imkân sağlanmasını mı kapsamaktadır?</span></span></span></p><p><span style="color: #0000CD"><span style="font-size: 15px"><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"></span></span></span></p><p><span style="color: #0000CD"><span style="font-size: 15px"><span style="font-family: 'Comic Sans MS'">Avusturya'lı Marie Antoinette, pelerinli dul, bu ortaklıklarda yer alıp, bu iletişimleri kurmuş mudur?</span></span></span></p><p><span style="color: #0000CD"><span style="font-size: 15px"><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"></span></span></span></p><p><span style="color: #0000CD"><span style="font-size: 15px"><span style="font-family: 'Comic Sans MS'">Vatandaşları birbirlerine karşı silahlandırıp cumhuriyeti iç savaşa sürükleme amacı güden komplo teorileri ve senaryoları gerçekten mevcut mudur?</span></span></span></p><p><span style="color: #0000CD"><span style="font-size: 15px"><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"></span></span></span></p><p><span style="color: #0000CD"><span style="font-size: 15px"><span style="font-family: 'Comic Sans MS'">Marie Antoinette, pelerinli dul, bu komplo teorileri ve senaryolarının hazırlanmasında yer almış mıdır?</span></span></span></p><p><span style="color: #0000CD"><span style="font-size: 15px"><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"></span></span></span></p><p><span style="color: #0000CD"><span style="font-size: 15px"><span style="font-family: 'Comic Sans MS'">Jüri, oybirliğiyle Marie Antoinette'i suçlu buldu ve 15 Ekim tarihinde, vatana ihanet suçuyla ölüm cezasına çarptırıldı. Conciergerie Hapishanesi'ne geri götürüldü. Görümcesi Elisabeth'e "Vasiyet" olarak bilinen son mektubunu yazdı. Bu mektupta ailesine ve arkadaşlarına olan sevgisini dile getirdi ve çocuklarına öcünü almaya çalışmamaları için yalvardı.</span></span></span></p><p><span style="color: #0000CD"><span style="font-size: 15px"><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"></span></span></span></p><p><span style="color: #0000CD"><span style="font-size: 15px"><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"><span style="color: #FF0000">İdamı ve defnedilmesi </span></span></span></span></p><p><span style="color: #0000CD"><span style="font-size: 15px"><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"></span></span></span></p><p><span style="color: #0000CD"><span style="font-size: 15px"><span style="font-family: 'Comic Sans MS'">16 Ekim 1793 sabahı, bir gardiyan saçlarını kesmek ve ellerini arkadan bağlamak için geldi. Alelade, römorklu bir at arabası ile Paris sokaklarında bir saatten fazla dolaştırılarak Devrim Meydanı'na (Concorde Meydanı) getirildi. Arabadan yavaşça indi ve giyotine şöyle bir baktı. Kendisine eşlik eden papaz kulağına, " Bu an madam, cesaretinizi kuşanmanız gereken andır" dedi. Marie Antoinette papaza dönerek gülümsedi ve "Cesaret mi? Tüm sıkıntılarımın sona ereceği bu an, cesaretimin yüzümü kara çıkaracağı an değildir" dedi. Bir söylentiye göre daha sonra cellatın ayağına bastı ve "Özür dilerim mösyö, istemeden oldu" dedi. Cellatla dalga geçtiği için ceza olarak çırılçıplak soyuldu.</span></span></span></p><p><span style="color: #0000CD"><span style="font-size: 15px"><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"></span></span></span></p><p><span style="color: #0000CD"><span style="font-size: 15px"><span style="font-family: 'Comic Sans MS'">12:15'te idam edildi ve başı, çığlıklar atan kalabalığa gösterildi. Marie Antoinette, XVI. Louis ve Madam Elisabeth'in (Louis'nin kızkardeşi) cesetleri bugünkü Madeleine Kilisesi'nin bulunduğu yere tekabül eden büyük mezarlığa gömüldü ve üzerleri kireçle örtüldü. Bourbonlar'ın yönetime gelmesinden sonra (1814) cesetler bulunmaya çalışıldı. 21 Ocak 1815'de birkaç kemik, grileşmiş bir öbek kalıntı ve bir jartiyer bulundu. Kalıntılar, Fransız kraliyet ailelerinin ebedi istirahat mekanı olan Aziz Denis Basilica'nın yeraltı türbesine nakledildi.</span></span></span></p><p><span style="color: #0000CD"><span style="font-size: 15px"><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"></span></span></span></p><p><span style="color: #0000CD"><span style="font-size: 15px"><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"><span style="color: #FF0000">Unvanları </span></span></span></span></p><p><span style="color: #0000CD"><span style="font-size: 15px"><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"></span></span></span></p><p><span style="color: #0000CD"><span style="font-size: 15px"><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"> Ekselansları Avusturya Arşidüşesi Maria Antonia. Bu unvanı, henüz 10 yaşındayken, kendisini çalışmalarına ve ülkesine adadığı için, annesi Maria Theresa tarafından verilmişti.</span></span></span></p><p><span style="color: #0000CD"><span style="font-size: 15px"><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"> Ekselansları Fransa Döfnesi</span></span></span></p><p><span style="color: #0000CD"><span style="font-size: 15px"><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"> Majesteleri Fransa ve Navarre Kraliçesi Marie Antoinette</span></span></span></p><p><span style="color: #0000CD"><span style="font-size: 15px"><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"></span></span></span></p><p><span style="color: #0000CD"><span style="font-size: 15px"><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"><span style="color: #FF0000">Ünü </span></span></span></span></p><p><span style="color: #0000CD"><span style="font-size: 15px"><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"></span></span></span></p><p><span style="color: #0000CD"><span style="font-size: 15px"><span style="font-family: 'Comic Sans MS'">Marie Antoinette tarih sayfalarına, sığ, zayıf karakterli ve keyfine düşkün bir kişi olarak geçti. Sadece kraliyet yanlıları onu bir "şehit" olarak gördüler ve farklı değerlendirdiler. Sonraki yıllarda cesedinin kalıntılarını bularak Bourbonlar Hanedanı'nın Paris'teki türbesine defnettiler. Ayrıca XVI. Louis'nin ve bir yıl sonra 1794'de idam edilen kızkardeşi Madam Elisabeth'in cesetlerini de buldular.</span></span></span></p><p><span style="color: #0000CD"><span style="font-size: 15px"><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"></span></span></span></p><p><span style="color: #0000CD"><span style="font-size: 15px"><span style="font-family: 'Comic Sans MS'">Bununla birlikte ilerleyen zamanlarda Marie Antoinette'e genel bakış açısı biraz değişti. 1933'de Stefan Zweig tarafından bir biyografisi yazıldı. "Marie Antoinette: Sıradan Bir Kadının Portresi" isimli kitapta, kraliçenin, hayatının son yıllarında kazandığı ihtişamı, sıradışı cesaretine borçlu olduğu anlatılmaktadır. Bu kitap sonradan Norma Shearer'in başrolünü oynadığı başarılı bir film olarak uyarlanmıştır.</span></span></span></p><p><span style="color: #0000CD"><span style="font-size: 15px"><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"></span></span></span></p><p><span style="color: #0000CD"><span style="font-size: 15px"><span style="font-family: 'Comic Sans MS'">André Castelot ve Évelyne Lever gibi Fransız tarihçiler, daha eleştirel birer Marie Antoinette portresi çizmişlerdir ancak onların yorumları elbetteki Marie Antoinette'in hayatta iken karşılaştığı zehirli eleştiri oklarıyla kıyaslanamaz.</span></span></span></p><p><span style="color: #0000CD"><span style="font-size: 15px"><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"></span></span></span></p><p><span style="color: #0000CD"><span style="font-size: 15px"><span style="font-family: 'Comic Sans MS'">Bununla birlikte yakın zamanlarda Marie Antoinette, zayıflıklarından ziyade, güçlü yönleri ile gündeme gelmeye başlamıştır. Deborah Cadbury, XVII Louis'nin biyografisinde, Marie Antoinette'in ailesine düşkünlüğünden övgü ile bahsetmiştir. Ve yine Munro Price, Fransız monarşisinin çöküşüne dair siyasi çalışmalarında şöyle demiştir, "XVI. Louis ve Marie Antoinette genellikle zayıf ve mütereddit olarak resmedilmişlerdir. Tam aksine; 1789 ve 1792 yılları arasındaki politikaları tamamıyla istikrarlı ve muhafazakardır. İnançları uğruna ölmeye hazırdılar ve en nihayetinde öldüler."</span></span></span></p><p><span style="color: #0000CD"><span style="font-size: 15px"><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"></span></span></span></p><p><span style="color: #0000CD"><span style="font-size: 15px"><span style="font-family: 'Comic Sans MS'">Marie Antoinette'a dair en kapsamlı biyografi İngiliz tarihçi, Leydi Antonia Fraser tarafından hazırlanmıştır. "Marie Antoinette: Yolculuk" isimli kitabı ilk olarak 2001 yılında yayınlanmış ve anında en çok satan kitap olmuştur. Kitap daha sonra 2006 yapımı bir hollywood filmine uyarlanmıştır. Fraser'in kitabını okuyan tarihçi Simon Sebag Montefiorer, Marie Antoinette'in, "bir günahkardan çok, çok günahı alınmış bir kadın olduğu" sonucuna vardığını belirtmiştir.</span></span></span></p><p><span style="color: #0000CD"><span style="font-size: 15px"><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"></span></span></span></p><p><span style="color: #0000CD"><span style="font-size: 15px"><span style="font-family: 'Comic Sans MS'">Marie Antoinette'in hayatı, Elena Maria Vidal'in, ilk basımı 1997'de yapılmış olan "Trianon" isimli romanına ilham kaynağı olmuştur. Vidal'in çok kapsamlı araştırmalarına dayanan roman, Marie Antoinette ve XVI. Louis'nin Versay'daki ihtilal öncesi yaşamlarını anlatır ve haklarındaki yanlış anlaşılmaları düzeltmeye çalışır. Trianon'u devam niteliğindeki "Madame Royale" (Kraliyet Hanımefendisi) isimli roman takip etmiştir. Bu roman kızları, Prenses Marie-Thérèse-Charlotte'un yaşamından esinlenerek yazılmıştır.</span></span></span></p><p><span style="color: #0000CD"><span style="font-size: 15px"><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"></span></span></span></p><p><span style="color: #0000CD"><span style="font-size: 15px"><span style="font-family: 'Comic Sans MS'">Marie Antoinette efsanesinin yakın zamanlara kadar gözardı edilen bir başka yönü de, onun yaşadığı dönemin en önemli moda ikonlarından ve trend yaratıcılarından biri olmasıdır. Vogue Magazini'nin Eylül 2006 sayısı, Sofia Coppola'nın 2006 yapımı "Marie Antoinette" filmi ile ilgiliydi ve Marie Antoinette'in modaya katkıları konusunda bir makale içeriyordu. En dikkate değer katkısı "puf" adı verilen aristokratik saç modelidir. Bu modelde saç mümkün olduğunca havaya kaldırılır, pudralanır, yanlara lüle lüle dökülür ve kurdelalarla, tüylerle süslenir. Değişik faaliyetler için değişik puflar icat edilmişti ve Marie Antoinette'in imzası haline gelen bu model, zamanla tüm aristokrat bayanlar arasında yayıldı. Marie Antoinette'in moda geleneklerine getirdiği bir başka yenilik de, çoğunluğun aksine, şahsi moda tasarımcısının aynı anda birkaç müşterinin siparişlerini hazırlamasına izin vermesidir. Bu sayede modadaki değişimlerden haberdar olabiliyordu.</span></span></span></p><p><span style="color: #0000CD"><span style="font-size: 15px"><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"></span></span></span></p><p><span style="color: #0000CD"><span style="font-size: 15px"><span style="font-family: 'Comic Sans MS'">Günümüz tarihçilerinin, üzerinde en fazla tartıştığı konu, İsveçli aristokrat Kont Axel von Fersen'in Marie Antoinette ile olan ilişkisidir. Saray halkı bu ikilinin sevgili olduğuna dair dedikodular yaymışlardı. İkilinin çok yakın oldukları ve kont Fersen'in, onu hapisten kurtarabilmek için kendi hayatını riske attığı doğrudur. Evelyn Farr ve Antonia Fraser gibi bazı tarihçiler, Fersen'in günlüğünde, sevgilileri ile beraber olduğu zaman attığı "Resté là" (Yatma) başlığına dayanarak, ikilinin cinsel ilişkide bulunduklarından emin olduklarını belirtirler. Bununla beraber diğer tarihçiler bu konuda elle tutulur bir kanıt olmadığını belirtirler. Ayrıca döfen Louis-Charles'ın, Fersen'in çocuğu olduğu iddiaları vardır ancak Fersen'in biyografisini hazırlayan Deborah Cadbury, bu iddiayı tamamen saçma bulmaktadır.</span></span></span></p><p><span style="color: #0000CD"><span style="font-size: 15px"><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"></span></span></span></p><p><span style="color: #0000CD"><span style="font-size: 15px"><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"><span style="color: #FF0000">Edebiyatta Marie Antoinette</span></span></span></span></p><p><span style="color: #0000CD"><span style="font-size: 15px"><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"></span></span></span></p><p><span style="color: #0000CD"><span style="font-size: 15px"><span style="font-family: 'Comic Sans MS'">1845'de Alexandre Dumas tarafından yayınlanan "Le Chevalier de Maison-Rouge" isimli romanda Marie Antoinette, narin ve nazik bir kadın olarak resmedilir ve yargılanması esnasında, asaletini ve zerafetini muhafaza ettiği belirtilir. Roman ayrıca, genç bir cumhuriyetçi iken kendisini kraliçeyi hapisten kurtarmaya çalışan kraliyet yanlısı bir senaryonun ortasında bulan, Maurice Lindey'in maceralarınını da anlatır. Romandaki olaylar, daha önce bahsi geçen "karanfil olayı"ndan esinlenmiştir.</span></span></span></p><p><span style="color: #0000CD"><span style="font-size: 15px"><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"></span></span></span></p><p><span style="color: #0000CD"><span style="font-size: 15px"><span style="font-family: 'Comic Sans MS'">Bunun dışında çeşitli modern romanlar da kraliçenin yaşamından esinlenilerek yazılmıştır; popüler edebiyatın "Marie Antoinette'in Gizli Günlüğü"nden (The Secret Diary of Marie Antoinette) tutun da, Katolik kilisesinin etkisinin hissedildiği "Trianon" romanına kadar. Fransız tarihçi Chantal Thomas'ın romanı "Les Adieux á la Reine" Marie Antoinette'in Versay Sarayı'ndaki son üç gününü oldukça gerçeğe uygun bir şekilde yansıtır.</span></span></span></p><p><span style="color: #0000CD"><span style="font-size: 15px"><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"></span></span></span></p><p><span style="color: #0000CD"><span style="font-size: 15px"><span style="font-family: 'Comic Sans MS'">Marie Antoinette'in ilk gençlik yıllarını anlatan "Kraliyet Günlükleri" serisi, küçük çocuklara Marie Antoinette'i basit ve eğlendirici bir şekilde öğretmeyi amaçlamıştır.</span></span></span></p></blockquote><p></p>
[QUOTE="Suskun, post: 387205, member: 21093"] [COLOR="#0000CD"][SIZE=4][FONT=Comic Sans MS][COLOR="#FF0000"] Cumhuriyetçi bir monarşi [/COLOR] Marie Antoinette, uzlaşma ihtimali konusunda devrimin başından beri şüpheciydi. Buna rağmen, krizin barışçıl yöntemlerle aşılması konusundaki umudunu da yitirmemişti. Antoine Barnave gibi bazı cumhuriyetçiler kraliçenin düştüğü kötü duruma üzülüyor, bir çoğu da asaletine hayranlık duyuyordu. Kraliçenin pek değer vermediği Mirabeau kontu, birçok kişiye, kraliçenin cesaretinden ve "erkek gibi" güçlü karakterinden etkilendiğini söylemişti. Normal hayata dönebilmek için, Tuileries'e hayır kurumlarının temsilcilerini davet etmeye başladı ve Paris'in yoksul çocuklarının acılarını dindirebilmek için yaptığı bağış ve himayelerine devam etti. Ayrıca çocuklarıyla, özellikle de "Benim sevgili lahanam" diye hitap ettiği döfenle (veliaht prens) daha fazla vakit geçirmeye başladı. Halk arasında kraliçeye duyulan öfke öylesine güçlüydü ki, öz kızının komünyonuna kılık değiştirerek katılmak zorunda kalmıştı. Geleneksel olarak prensese, bu ilk komünyonunda muhteşem bir elmas takı seti armağan edilirdi ancak kral XVI. Louis ve Marie Antoinette, "halkı ekmeksiz bırakmaktansa, prensesi elmassız bırakmak yeğdir" diye düşündüler. Bu arada Milli Asamble, Fransa'yı anayasal monarşiye dönüştürecek anayasayı hazırlıyordu. Marie Antoinette, Milli Asamble'nin seçkin üyelerinden biri olan ve kraliyet otoritesini yeniden güçlendirmeyi arzulayan Mirabeau kontu ile gizli görüşmeler yapıldığının farkına vardı. Mirabeau kontuna olan güvensizliği, kralın, onun tavsiyelerini dinlemesine engel oldu. Rus çariçesi II. Katerina Marie Antoinette'e, halkın şikâyetlerine kulak tıkamasını öğütleyen bir mektup yazdı ve mektubunda "İt ürür, kervan yürür" dedi. Kralın kızkardeşi Elisabeth, yeni düzenden duyduğu hoşnutsuzluğu dile getirmekten çekinmiyordu. Sürgündeki kardeşi kont d'Artois gibi o da Fransız Devrimi'nden çok çekiniyor, iç savaşın kaçınılmaz olduğunu öngörüyordu. Kraliyet ailesi 14 Temmuz'da, istemeyerek de olsa Bastille'in düşüşünün yıldönümü kutlamalarına katıldı. Kraliçe, "Zulüm ve acıya dair her şey" diye tarif ettiği kutlamalara katılmak zorunda kaldı. Kralın liberal kuzeni Orleans dükü Philip Egalité İngiltere'den döndü ve halka açık bir şekilde devrimcileri desteklediğini açıkladı. Marie Antoinette'ten nefret ediyordu. Kraliçe de onun devrimi kullanarak tacı ele geçirmeye çalıştığını düşünüyordu. Aşırı kralcılar, Versay kuşatmasını, Marie Antoinette'i astırabilmek için onun organize ettiğini fısıldaşıyorlardı. Dük Paris halkından aşırı bir destek ve sevgi gördü. Ancak dükün İskoçyalı metresi Grace Elliot gizli bir kralcıydı ve sonradan Belçika'ya kraliçe adına özel görevle gittiğini kabul edecekti. Kralın sürgündeki başbakanı gibi davranan Breteuil baronuna kralın ve Marie Antoinette'in mesajlarını taşımıştı. Kral kronik halsizlikten ve periyodik depresyondan muzdaripti. Kraliçenin resmî evraklarda sahtecilik yaptığına ve Kralın mührünü kullanarak Breteuil baronu ile yazıştığına dair yaygın bir kanı vardır. Saray ve devrimciler arasındaki uzlaşma ümidi, 1790'da Ruhban Sınıfının Medeni Kanunu'nun yayımlanması ile iyice soluklaştı. Bu belge, Roma Katolik Kilisesi'nin tarih boyunca süregelen uygulamaları ve ayrıcalıklarına cumhuriyetçi bir saldırı niteliği taşıyordu. Marie Antoinette bu haberi işittiğinde Tourzel markizine, "Kilise, kilise... Sırada biz varız" dedi. 1791'e gelindiğinde kral ve kraliçe, ihtilalin Fransa'yı tamamen yokedeceğine kanaat getirmişlerdi. Doğu Fransa'da monarşistlerin kalesi durumundaki Montmédy'ye kaçmaya karar verdiler. Orada taraftarlarını ve dış destekçilerini organize edeceklerdi. Kutsal Roma İmparatoru II. Leopold, Rus Çariçesi II. Katerina, İsviçre Kralı III. Gustav ve Prusya Kralı II. Frederick William askeri yardım sözü vermişlerdi. Eğer kaçarlarsa, ihtilalcilerle anlaşmaya da varabilirlerdi, ama şu anki durumda, güç kullanmaktan başka çare yoktu. Kraliyet ailesinin kaçış teşebbüsü başarısızlıkla sonuçlandı. Varennes kasabasında at arabasının atları değiştirilirken cumhuriyetçiler kralı paraların üzerindeki resimlerinden tanıdılar. Tuileries Sarayı'na geri götürüldüler. Bundan sonra Kral ve kraliyet ailesinin tamamı devrim'in düşmanı ilan edildi. Marie Antoinette, sarayın hızla kan kaybedişini durdurmak için Asamble içerisindeki anayasal monarşist kesimin lideri durumundaki Antoine Barnave ile gizlice görüşmeye başladı. Barnave, kralı Eylül 1791'de yeni anayasayı alenen kabul etmesi konusunda ikna etti ama kraliçe, Barnave'nin bu çabalarını, kardeşi Kutsal Roma İmparatoru II. Leopold'u Fransa'ya ihtilal karşıtı bir haçlı seferi başlatması konusunda sıkıştırarak baltaladı. Kral ve kraliçe, kraliçenin akrabalarının yönettiği Avusturya Fransa'yı hemen işgal eder ve isyanları bastırırsa monarşi yeniden kurulur diye umuyorlardı ancak sonuç felaket oldu. Fransa'yı işgal eden Avusturya-Prusya ordusunun komutanı Brunswick dükü Karl Wilhelm Ferdinand, kraliyet ailesine en ufak bir zarar gelirse Paris'i yakıp yıkacağını belirten bir manifesto yayınladı. Devrimcilerin buna tepkisi çok çabuk ve zalimce oldu. Saraya duydukları öfke ve nefret bir kat daha arttı ve ilk iş olarak Tuileries'e saldırdılar (10 Ağustos 1792) Marie Antoinette gerekirse tek başına asilerin karşısına çıkmaya karar verdi. Hizmetkârları, hiç olmazsa çocuklarının hatırına kaçması için yalvardılar. Kraliçe gönülsüz olarak sarayı terketti ve Milli Asamble'nin merkezi olan saraya yerleşti. Kraliyet ailesi Tuileries'i terkettikten sonra saraya ulaşan asiler, sarayın İsviçreli Muhafızları'nı katlettiler. Tuileries Valisi Markiz Champcenetz, devrimciler tarafından idama mahkûm edildi ancak Grace Elliot'un yardımıyla, ağır yaralı olarak kaçmayı başardı. XVI. Louis 13 Ağustos'ta cumhuriyetçiler tarafından tutuklandı ve yaklaşık bir ay sonra, 21 Eylül'de Milli Kongre monarşiyi feshetti. Kraliyet ailesi, çocuklar ve Prenses Elisabeth de dahil olmak üzere Paris'teki Tapınak Kalesi'nde hapsedildi. Kraliyet yanlıları tarafından kaçırılmamaları için çok sıkı güvenlik önlemleri alındı. Kraliyet ailesinin hapsedilmesinin ardından Paris şiddetin merkezi hâline geldi. Asiler hapishaneleri işgal ettiler ve kraliyet yanlısı olduğundan şüphelendikleri herkesi katlettiler. Marie Antoinette'in çok sevdiği arkadaşı Prenses Lamballe yakalandı ve kraliçeye bağlılık yemininden vazgeçmesi istendi. Reddedince, kafasına çekiçle defalarca vurularak katledildi. Bazı kaynaklara göre, parçalanıp kafası kazığa geçirildi ve Marie Antoinette'in penceresi önüne getirildi. Bu korkunç manzarayı gören Marie Antoinette fenalık geçirerek bayıldı. Ancak otoriteler, Prenses Lamballe'in cesedi kendilerine getirildiğinde giyinik ve tek parça halinde olduğunu belirtmişlerdir. Louis, 11 Aralık'ta vatana ihanet suçuyla yargılandı. 17 Ocak'ta ölüm cezasına çarptırıldı. Ölüm cezası yönünde oy kullananlardan birisi de Orleans dükü idi. Devrik krala ailesi ile son kez yemek yemesi için izin verildi. Louis henüz çocuk yaştaki oğlunu öç almaması için tembihledi. Marie Antoinette, yemekten sonraki birkaç saati kocasına ve oğluna sarılmış vaziyette geçirdi. Elisabeth abisine sarılırken Marie Antoinette histerik bir şekilde ağlıyordu. Louis ertesi gün giyotinle idam edildi. Kalabalığın tezahüratlarını duyan Marie Antoinette olduğu yere yığıldı ve uzun süre konuşamadı. [COLOR="#FF0000"] Tutukluluk süreci ve yargılanması [/COLOR] Kocasının öldürülmesinden sonra Marie Antoinette, hiçbir zaman kendine gelemedi. Kızı, "Kalbinde hiçbir ümit kırıntısı kalmadı. Yaşıyor mu, ölü mü belli değil" demişti. Bayılma ve spazm nöbetleri geçiriyordu. İştahını tamamen yitirmiş, aşırı kilo kaybetmişti. 3 Temmuz 1793 gecesi, bir grup hükümet yetkilisi Marie Antoinette'in oğlunu götürmek üzere hücreye geldi. Küçük veliaht, sürgündeki kraliyet yanlıları tarafından XVII. Louis ilan edilmişti. Bu nedenle cumhuriyetçi hükümet, henüz sekiz yaşındaki çocuğu ayrı bir yerde tutmaya karar verdi. Louis histerik bir şekilde ağlayarak annesinin arkasına saklandı ve oğluna kalkan olan Marie Antoinette, iki saat boyunca onu yetkililere teslim etmedi. Sonunda yetkililer Marie Thérèse'yi öldürmekle tehdit edince pes etmek zorunda kaldı. Kraliçe o günden sonra oğlunu bir daha göremedi. Kısa süre sonra Marie Antoinette'in yargılama süreci başladı. Küçük Louis annesinden ayrılmasından iki yıl sonra, 1795'de, hapishanede öldü. Kraliçe, 2 Ağustos 1793 günü, sabaha karşı saat ikide gardiyanlar tarafından uyandırıldı ve üzerini giyinmesi söylendi. Kızından ve görümcesinden ayrılarak Conciergerie Hapishanesi'ne transfer edildi. Marie Antoinette'e, X. yüzyıl Fransız krallarından Hugues Capet (Pelerinli Hugues)'ten esinlenerek "Pelerinli Dul" lakabı takılmıştı. Bazen de basitçe "280 no.lu mahkûm" diye hitap ediyorlardı. Rosalie Lamorlière isimli bir köylü kızı, Marie Antoinette'e yardım etmesi için tahsis edilmişti ama kraliçe, hemen hemen hiçbir şey istemiyordu. 29 Ağustos 1793'te, Rougeville'den sadık bir destekçisi olan Alexandre Gonsse kraliçeyi ziyaret etti. Bir karanfil çiçeğinin taç yaprağına sakladığı notta, kraliçeyi çok yakında kaçıracaklarını söylüyor ve hazırlıklı olmasını salık veriyordu. Kraliçenin bir parça kağıda iğne başı ile yazdığı cevap gardiyanlarca ele geçirildi ve tarihe "karanfil olayı" olarak geçen bu hadise, kraliçenin güvenliğinin daha da sıkılaştırılmasına neden oldu. 2 Eylül'de cumhuriyetçi siyaset adamı ve gazeteci Jacques Hébert, Halkın Güvenliği Komitesi'ne, "(Okuyucularıma) Antoinette'in kellesi sözünü verdim. Eğer bu iş geciktirilirse, kendim gider keserim" dedi. Cumhuriyetçilerin çoğu Marie Antoinette'ten ölesiye nefret etmeye başlamıştı ve onu ölü görmekte kararlıydılar. 14 Ekim'de yargılanmasına başlandı. Mahkeme salonuna girdiğinde, herkes şok oldu. Erken yaşta çökmüş, bir deri bir kemik kalmış, bitkin ve harap bir vaziyetteydi. İddia makamı kırk tane şahiti tanık kürsüsüne davet etti. Elmas gerdanlık olayı ve sarayın kuşatması esnasında İsveç Muhafızları'nı sarhoş ettiği iddiaları gündeme geldi. En korkunç iddia ise Jacques Hébert'den geldi. Hébert kraliçeyi, öz oğluna cinsel taciz yapmakla itham etti. Sessiz kalan Marie Antoinette, yanıtlaması için baskı yapıldığında, "Eğer yanıt vermediysem bu, bir anneye yapılan böyle bir suçlamayı, doğanın kendisinin bile yanıtlamayacağındandır" dedi. [U]Jüriden, şu sorulara yanıt aranması istendi:[/U] Bir kısım kişiler tarafından cumhuriyetin harici düşmanlarıyla ve yabancı güçlerle iletişim kurulduğu ve ortak hareket edildiği iddiaları doğru mudur? Bu iletişim ve ortaklık, onlara para yardımı yapılmasını, Fransız topraklarına girme izni verilmesini ve ordularının ilerleyişine imkân sağlanmasını mı kapsamaktadır? Avusturya'lı Marie Antoinette, pelerinli dul, bu ortaklıklarda yer alıp, bu iletişimleri kurmuş mudur? Vatandaşları birbirlerine karşı silahlandırıp cumhuriyeti iç savaşa sürükleme amacı güden komplo teorileri ve senaryoları gerçekten mevcut mudur? Marie Antoinette, pelerinli dul, bu komplo teorileri ve senaryolarının hazırlanmasında yer almış mıdır? Jüri, oybirliğiyle Marie Antoinette'i suçlu buldu ve 15 Ekim tarihinde, vatana ihanet suçuyla ölüm cezasına çarptırıldı. Conciergerie Hapishanesi'ne geri götürüldü. Görümcesi Elisabeth'e "Vasiyet" olarak bilinen son mektubunu yazdı. Bu mektupta ailesine ve arkadaşlarına olan sevgisini dile getirdi ve çocuklarına öcünü almaya çalışmamaları için yalvardı. [COLOR="#FF0000"]İdamı ve defnedilmesi [/COLOR] 16 Ekim 1793 sabahı, bir gardiyan saçlarını kesmek ve ellerini arkadan bağlamak için geldi. Alelade, römorklu bir at arabası ile Paris sokaklarında bir saatten fazla dolaştırılarak Devrim Meydanı'na (Concorde Meydanı) getirildi. Arabadan yavaşça indi ve giyotine şöyle bir baktı. Kendisine eşlik eden papaz kulağına, " Bu an madam, cesaretinizi kuşanmanız gereken andır" dedi. Marie Antoinette papaza dönerek gülümsedi ve "Cesaret mi? Tüm sıkıntılarımın sona ereceği bu an, cesaretimin yüzümü kara çıkaracağı an değildir" dedi. Bir söylentiye göre daha sonra cellatın ayağına bastı ve "Özür dilerim mösyö, istemeden oldu" dedi. Cellatla dalga geçtiği için ceza olarak çırılçıplak soyuldu. 12:15'te idam edildi ve başı, çığlıklar atan kalabalığa gösterildi. Marie Antoinette, XVI. Louis ve Madam Elisabeth'in (Louis'nin kızkardeşi) cesetleri bugünkü Madeleine Kilisesi'nin bulunduğu yere tekabül eden büyük mezarlığa gömüldü ve üzerleri kireçle örtüldü. Bourbonlar'ın yönetime gelmesinden sonra (1814) cesetler bulunmaya çalışıldı. 21 Ocak 1815'de birkaç kemik, grileşmiş bir öbek kalıntı ve bir jartiyer bulundu. Kalıntılar, Fransız kraliyet ailelerinin ebedi istirahat mekanı olan Aziz Denis Basilica'nın yeraltı türbesine nakledildi. [COLOR="#FF0000"]Unvanları [/COLOR] Ekselansları Avusturya Arşidüşesi Maria Antonia. Bu unvanı, henüz 10 yaşındayken, kendisini çalışmalarına ve ülkesine adadığı için, annesi Maria Theresa tarafından verilmişti. Ekselansları Fransa Döfnesi Majesteleri Fransa ve Navarre Kraliçesi Marie Antoinette [COLOR="#FF0000"]Ünü [/COLOR] Marie Antoinette tarih sayfalarına, sığ, zayıf karakterli ve keyfine düşkün bir kişi olarak geçti. Sadece kraliyet yanlıları onu bir "şehit" olarak gördüler ve farklı değerlendirdiler. Sonraki yıllarda cesedinin kalıntılarını bularak Bourbonlar Hanedanı'nın Paris'teki türbesine defnettiler. Ayrıca XVI. Louis'nin ve bir yıl sonra 1794'de idam edilen kızkardeşi Madam Elisabeth'in cesetlerini de buldular. Bununla birlikte ilerleyen zamanlarda Marie Antoinette'e genel bakış açısı biraz değişti. 1933'de Stefan Zweig tarafından bir biyografisi yazıldı. "Marie Antoinette: Sıradan Bir Kadının Portresi" isimli kitapta, kraliçenin, hayatının son yıllarında kazandığı ihtişamı, sıradışı cesaretine borçlu olduğu anlatılmaktadır. Bu kitap sonradan Norma Shearer'in başrolünü oynadığı başarılı bir film olarak uyarlanmıştır. André Castelot ve Évelyne Lever gibi Fransız tarihçiler, daha eleştirel birer Marie Antoinette portresi çizmişlerdir ancak onların yorumları elbetteki Marie Antoinette'in hayatta iken karşılaştığı zehirli eleştiri oklarıyla kıyaslanamaz. Bununla birlikte yakın zamanlarda Marie Antoinette, zayıflıklarından ziyade, güçlü yönleri ile gündeme gelmeye başlamıştır. Deborah Cadbury, XVII Louis'nin biyografisinde, Marie Antoinette'in ailesine düşkünlüğünden övgü ile bahsetmiştir. Ve yine Munro Price, Fransız monarşisinin çöküşüne dair siyasi çalışmalarında şöyle demiştir, "XVI. Louis ve Marie Antoinette genellikle zayıf ve mütereddit olarak resmedilmişlerdir. Tam aksine; 1789 ve 1792 yılları arasındaki politikaları tamamıyla istikrarlı ve muhafazakardır. İnançları uğruna ölmeye hazırdılar ve en nihayetinde öldüler." Marie Antoinette'a dair en kapsamlı biyografi İngiliz tarihçi, Leydi Antonia Fraser tarafından hazırlanmıştır. "Marie Antoinette: Yolculuk" isimli kitabı ilk olarak 2001 yılında yayınlanmış ve anında en çok satan kitap olmuştur. Kitap daha sonra 2006 yapımı bir hollywood filmine uyarlanmıştır. Fraser'in kitabını okuyan tarihçi Simon Sebag Montefiorer, Marie Antoinette'in, "bir günahkardan çok, çok günahı alınmış bir kadın olduğu" sonucuna vardığını belirtmiştir. Marie Antoinette'in hayatı, Elena Maria Vidal'in, ilk basımı 1997'de yapılmış olan "Trianon" isimli romanına ilham kaynağı olmuştur. Vidal'in çok kapsamlı araştırmalarına dayanan roman, Marie Antoinette ve XVI. Louis'nin Versay'daki ihtilal öncesi yaşamlarını anlatır ve haklarındaki yanlış anlaşılmaları düzeltmeye çalışır. Trianon'u devam niteliğindeki "Madame Royale" (Kraliyet Hanımefendisi) isimli roman takip etmiştir. Bu roman kızları, Prenses Marie-Thérèse-Charlotte'un yaşamından esinlenerek yazılmıştır. Marie Antoinette efsanesinin yakın zamanlara kadar gözardı edilen bir başka yönü de, onun yaşadığı dönemin en önemli moda ikonlarından ve trend yaratıcılarından biri olmasıdır. Vogue Magazini'nin Eylül 2006 sayısı, Sofia Coppola'nın 2006 yapımı "Marie Antoinette" filmi ile ilgiliydi ve Marie Antoinette'in modaya katkıları konusunda bir makale içeriyordu. En dikkate değer katkısı "puf" adı verilen aristokratik saç modelidir. Bu modelde saç mümkün olduğunca havaya kaldırılır, pudralanır, yanlara lüle lüle dökülür ve kurdelalarla, tüylerle süslenir. Değişik faaliyetler için değişik puflar icat edilmişti ve Marie Antoinette'in imzası haline gelen bu model, zamanla tüm aristokrat bayanlar arasında yayıldı. Marie Antoinette'in moda geleneklerine getirdiği bir başka yenilik de, çoğunluğun aksine, şahsi moda tasarımcısının aynı anda birkaç müşterinin siparişlerini hazırlamasına izin vermesidir. Bu sayede modadaki değişimlerden haberdar olabiliyordu. Günümüz tarihçilerinin, üzerinde en fazla tartıştığı konu, İsveçli aristokrat Kont Axel von Fersen'in Marie Antoinette ile olan ilişkisidir. Saray halkı bu ikilinin sevgili olduğuna dair dedikodular yaymışlardı. İkilinin çok yakın oldukları ve kont Fersen'in, onu hapisten kurtarabilmek için kendi hayatını riske attığı doğrudur. Evelyn Farr ve Antonia Fraser gibi bazı tarihçiler, Fersen'in günlüğünde, sevgilileri ile beraber olduğu zaman attığı "Resté là" (Yatma) başlığına dayanarak, ikilinin cinsel ilişkide bulunduklarından emin olduklarını belirtirler. Bununla beraber diğer tarihçiler bu konuda elle tutulur bir kanıt olmadığını belirtirler. Ayrıca döfen Louis-Charles'ın, Fersen'in çocuğu olduğu iddiaları vardır ancak Fersen'in biyografisini hazırlayan Deborah Cadbury, bu iddiayı tamamen saçma bulmaktadır. [COLOR="#FF0000"]Edebiyatta Marie Antoinette[/COLOR] 1845'de Alexandre Dumas tarafından yayınlanan "Le Chevalier de Maison-Rouge" isimli romanda Marie Antoinette, narin ve nazik bir kadın olarak resmedilir ve yargılanması esnasında, asaletini ve zerafetini muhafaza ettiği belirtilir. Roman ayrıca, genç bir cumhuriyetçi iken kendisini kraliçeyi hapisten kurtarmaya çalışan kraliyet yanlısı bir senaryonun ortasında bulan, Maurice Lindey'in maceralarınını da anlatır. Romandaki olaylar, daha önce bahsi geçen "karanfil olayı"ndan esinlenmiştir. Bunun dışında çeşitli modern romanlar da kraliçenin yaşamından esinlenilerek yazılmıştır; popüler edebiyatın "Marie Antoinette'in Gizli Günlüğü"nden (The Secret Diary of Marie Antoinette) tutun da, Katolik kilisesinin etkisinin hissedildiği "Trianon" romanına kadar. Fransız tarihçi Chantal Thomas'ın romanı "Les Adieux á la Reine" Marie Antoinette'in Versay Sarayı'ndaki son üç gününü oldukça gerçeğe uygun bir şekilde yansıtır. Marie Antoinette'in ilk gençlik yıllarını anlatan "Kraliyet Günlükleri" serisi, küçük çocuklara Marie Antoinette'i basit ve eğlendirici bir şekilde öğretmeyi amaçlamıştır.[/FONT][/SIZE][/COLOR] [/QUOTE]
Alıntıları ekle...
İsim
Spam kontrolü
Ülkemizin kuzeyindeki deniz hangisidir? (bitişik yazınız)
Cevapla
Forumlar
Edebiyat / Kültür / Sanat
Kim Kimdir ? - Biyografiler
Marie Antoinette - Fransa kraliçesi
Top