Kurt Seyit ve Şura dizisi -oyuncuları

RUZG4R

ÖylesinE ♔
Özel üye
Kurt Seyit ve Şura Dizi Oyuncuları

Kurt Seyit ve Şura Star TV'de yayınlanacak, Nermin Bezmen'in aynı adlı romanından uyarlama 2014 yapımı tarihi-drama dizisidir. Senaryosunu Ece Yörenç'in yazdığı dizi Kerem Çatay yapımcılığında İstanbul, Kartepe ve Rusya'da çekiliyor.


Kurt Seyit ve Şura Dizi Karakterleri

Kıvanç Tatlıtuğ - Kurt Seyit Eminof
Farah Zeynep Abdullah - Şura
Ushan Çakır - Celil
Birkan Sokullu - Petro
Elçin Sangu - Güzide
Nuri Alço -
Seda Güven - Valentina
Serdar Gökhan - Mirza Mehmet Eminof
Oral Özer - Mahmut
Eva Dedova - Tatya
Berk Erçer
Ekin Koç
Sümeyra Koç
Yolanthe Cabau
Tuğçe Karabacak - Nina
Aslı Orcan - Barones Lola
Barış Alpaykut - Osman
 

RUZG4R

ÖylesinE ♔
Özel üye
Kurt Seyit ve Şura dizisi gerçek hikayesi
Türkiye Nermin Bezmen adını ilk defa ünlü sanayici aile Bezmenler’in gelini olarak duydu. Pamir Bezmen’in eşiydi. Nermin Bezmen, Pamir Bezmen’le birlikte “cemiyet” hayatının vazgeçilmez isimleri arasındaydı. Ancak Bezmen ailesi 1990’larda büyük sıkıntılar yaşadı. Bu sıkıntılardan Nermin Bezmen ve eşi Pamir Bezmen de fazlasıyla payını aldı.

Ancak Bezmen çiftinin yaşadığı sıkıntılar Nermin Bezmen’in içindeki farklı kimliklerin ortaya çıkmasına neden oldu. Önce açtığı resim sergileriyle adını duyurdu.

Sonrasında ise zaten var olan yazar kimliğini çok satan romanlar yazarak pekiştirdi. Nermin Bezmen’in ilk romanı Kurt Seyt ve Shura şimdi televizyon ekranlarında. Ancak bir de bu romanın yazılma öyküsü var ki, o da adeta bir dedektiflik öyküsü gibi. Şimdi isterseniz size o öyküyü anlatayım.

KAPIYI JACK DELEON AÇTI
Nermin Bezmen, dedesini hiç görmemiş, tanıyamamıştı. Çünkü dedesi o doğmadan önce vefat etmişti. Dede hayatını kaybetmişti ama aile içinde öyküleri, hatıraları sürekli anlatılmaya devam ediyordu. Çok renkli bir kişiliği vardı. Ancak dedenin dilden dile aktarılan en önemli hatırası Shura adlı meçhul bir genç kadınla yaşadığı büyük aşktı.

Shura hakkında ailenin bilgisi, aristokrat bir Rus ailesine mensup olduğu ve Bolşevik İhtilali’nden sonra bir süre İstanbul’da yaşadığıyla sınırlıydı. Şura, daha sonra Paris’e gitmek için İstanbul’a veda edecekti.

Nermin Bezmen, Shura’nın ve dedesinin hikayesini yazabilmek için uzun yıllar süren bir araştırmanın içine girmişti. Ne dedeyi çok iyi tanıyanlar ne de olayı çok iyi bildiğini iddia edenlerin verdikleri bilgiler yeterliydi. Nermin Bezmen, romanını yazmak için gereken bilgiye bir türlü ulaşamıyordu. Yıllarca süren araştırmalarında bir arpa boyu bile yol alamamıştı. Ta ki kader karşısına ünlü yazar ve araştırmacı Jack Deleon’u çıkartana kadar. Jack Deleon, Beyaz Ruslar’la ilgili bir kitap hazırlamıştı. Nermin Bezmen bu kitabı Shura’yla ilgili bir bilgiye ulaşabilirim düşüncesiyle hemen alıp okumuştu.

Bezmen aradığı bilgiyi Jack Deleon’un kitabında bulamamıştı. Ancak içindeki bir his yazarla mutlaka tanışması gerektiğini fısıldıyordu. Nitekim bir cumartesi günü iki ünlü isim, eşleriyle birlikte bir araya geldi. Bezmen, Jack Deleon’a Shura’dan, dedesinden, yaptığı araştırma-lardan bahsetti. Deleon’un elinde konuyla ilgili bir bilgi yoktu ama Nermin Bezmen’i, Beyaz Ruslar’ın Türkiye’deki son temsilcilerinden Barones Valentine Clodt von Jurgenzburg’la tanıştırmaya söz verdi. Deleon’un bunun için tek şartı vardı: Ketum olmak. Deleon, Bezmen’den, Barones’e Shura’dan bahsetmemesini istemişti. Beyaz Ruslar aradan on yıllar geçmesine rağmen bildiklerini, tanıdıklarını anlatmak istemeyen kişilerdi. Ancak güvendikten sonra sırlarını açıyorlardı.

MÜTEVAZI BİR HAYAT SÜRMÜŞTÜ
Jack Deleon ve Nermin Bezmen eşleriyle birlikte 1991 Eylül’ünde bir cumartesi günü, İstanbul-Aynalıçeşme’de Barones’e misafir olmuşlar, tanışmışlardı. Bu tanışıklık Nermin Bezmen’in zihninde derin izler bırakmıştı. Bezmen o izleri Zihnimin Kanatları başlıklı seri yazılarının birisinde şu sözlerle anlatıyordu: “Kapı açıldığında, adeta, perdesi kalkmış bir tiyatro sahnesini izliyor hissine kapıldım. Kapının hemen dibinden başlayan uzun masa, girişteki odayı tamamen kaplamıştı. Sağ tarafta yanan kömür sobası ile arasında bir bedenlik geçiş yeri dışında, masanın tüm çevresi dip dibe iskemle ile dolmuş, bize ayrılan dördü dışında hepsine diğer misafirler yerleşmişti. Jak’ın onlarla eski hukuku olduğu, karşılamalarından belliydi. Misafirden daha ziyade, kalabalık bir aile görüntüsündeydiler.”

DOSTLARIYLA YAŞADI
Barones doksanlı yaşlarındaydı. Evinde farklı milletlerden dostları, sevdikleri ve hizmetlisiyle yaşıyordu. Bir zenginliği yoktu ama tığı teber bir yoksul da değildi. Kimi gönüllü, kimi ücretli kendisine hizmet edenler vardı. Barones çevresindekilerden müthiş saygı görüyordu. Nermin Bezmen, Barones’i, “Barones, masanın tam karşı köşesindeki özel koltuğunda oturmaktaydı. Bigudisinden yeni kurtulmuş, dalgalı, kısa, bembeyaz saçları, beyaz pudra ile saydamlaştırılmış teni, pembe allık dokunuşu ile renklenen yanakları, doksana merdiven dayamış yaşına inat pembe ruju, aynı renk ojeleri ile, zaman yolculuğunu aşıp da gelmiş bir yolcu gibiydi” sözleriyle anlatmıştı.
ALUŞTA’DAN KAÇMIŞ
Bezmen, tanıştıkları gün Barones’e anneannesinin hatıralarını yazmaya başladığını anlatmıştı. Anneannesinin hatıralarında Shura adında bir kadına rastladığını, bu kadını aradığını söylemişti. Shura, İhtilâlde, Rusya’dan, Aluşta kıyılarından ayrılıp kaçmış. Önce Sinop’a bir sene sonra İstanbul’a gelip Pera’ya yerleşmiş. Kalyoncu Kolluk Sokak’ta bir çamaşırhanede, sonra Zezemski Eczanesi’nde çalışmış. 1924′te de Paris’e gitmek üzere, İstanbul’dan vapurla ayrılmıştı. Barones, Bezmen’i pürdikkat dinliyordu. Sonra Nermin Bezmen’in sözünü kesme ihtiyacını hissetmiş ve onu şoke eden söz dudaklarından dökülmüştü: “Benim kız kardeş bu.” Barones bu sözlerin ardından Shura’nın çok genç yaşta vefat ettiği bilgisini de vermişti.

SEN BENİM YEĞENİMSİN
Nermin Bezmen, Barones’i sevmiş, Barones de Bezmen’i benimsemişti. İkilinin arasındaki ilişki artık tanışıklığın ötesine taşınmıştı. Her salı günü Barones’in evinde buluşuluyor, dost meclisi saatler boyunca devam ediyordu. Nermin Bezmen’le Barones’in arasındaki konuşmalar hep Shura etrafında dönüp duruyordu.

Bu dost meclislerinden birinde Nermin Bezmen, sırrını ifşa etmeye, Barones’e Shura’yı niye araştırdığını açıklamaya karar vermişti. Bezmen o gün, Barones’e dedesinin fotoğrafını götürmüş, “Sevgili Tinoçka, bu benim dedem… O da devrimden sonra İstanbul’a kaçmış. Kendisini tanımış mıydınız acaba” diye sormuştu.

Barones resmi eline alıp baktıktan sonra sessizleşmiş, hiçbir şey söylemeden yatak odasına geçmişti. Bezmen için zaman geçmek bilmiyordu. Ancak 15 dakika sonra odasından çıktığında ağladığı çok belliydi. Makyajını tazelemiş, nemli gözlerle Nermin Bezmen’e sarılmıştı:

“Sen benim yeğenimsin.” Sonra da Bezmen’in elinden tutup bir odaya çekmişti. Bezmen sonunda aradığını bulmuş, yapbozun eksik parçası yerini bulmuştu. Odada albümler, evraklar, fotoğraflar, eski nota defterleri Bezmen’in çevresini sarmıştı. Nermin Bezmen o gün Kurt Seyt ve Shura romanının kahramanlarının bütün bilgilerine ulaşmıştı. Romanı artık ete kemiğe bürünmüştü. Barones ve Nermin Bezmen o günden sonra bir daha ne Kurt Seyt’ten ne Shura’dan bahsetti. İkilinin dostlukları Barones vefat edene kadar kesintisiz devam etmişti.

Alıntı
 

YoRuMSuZ

Biz işimize bakalım...
Çok fazla reklamı yapıldı Kurt Seyit ve Şura dizisinin. İlk bölüme ara ara baktım ama şöyle bu diziye devam edilir gibi bir his olmadı bende. :) Yani bir Karadayı dizisindeki o albeniyi göremedim, elbette herkesi zevki farklı. Beklentileri bakalım karşılayabilecek mi?
 

YoRuMSuZ

Biz işimize bakalım...
Aşkların, buluşmaların zor ve değerli olduğu bir dönem, o açıdan bakınca güzel elbette ama kıyafetlere bayıldım deyince hedef mi şaşırtıyosun diye düşünmedim değil hani :D
 

RUZG4R

ÖylesinE ♔
Özel üye
Çok fazla reklamı yapıldı Kurt Seyit ve Şura dizisinin. İlk bölüme ara ara baktım ama şöyle bu diziye devam edilir gibi bir his olmadı bende. :) Yani bir Karadayı dizisindeki o albeniyi göremedim, elbette herkesi zevki farklı. Beklentileri bakalım karşılayabilecek mi?

Bu herifin oynadığı her dizi tutuyor abi :P
 
Top