Kimyasal Gübrelerin Osmoz ve Turgora Etkileri Nelerdir?

Suskun

V.I.P
V.I.P

ÇORAKLIK BİTKİ GELİŞİMİNE VE ÜRÜNE NASIL ETKİ EDER
Kimyasal Gübrelerin Osmoz ve Turgora Etkileri Nelerdir?


Çözünebilir tuzlar bitkilerin büyümelerini çeşitli şekillerde etkiler. Tuzların çeşitleri, karışımları ve özelliklerine göre bitkiler üzerindeki etkileri de farklı olabilir. Farklı büyüme devrelerinde bitkiler, belli bir tuzun aynı miktardaki yoğunluğunda dahi farklı bir şekilde etkilenirler.

Bitki büyümesinin genel olarak çözünebilir tuzlar tarafından etkilenmesi aşağıdaki temel iki nedenden kaynaklanır. Bunlar;Toprak çözeltisinin osmotik basıncının yüksek olması nedeniyle su alımının etkilenmesi ve önlenmesi, Toprak çözeltisindeki bazı iyonların ve tuzların bitkiler için toksik olmaları nedeniyle bitkilerin metabolik ve beslenme fonksiyonlarının bozulmasıdır.

Bitkiler kökleri vasıtasıyla topraktan absorbsiyon yoluyla su ve içindeki besin maddelerini alırlar. Absorbsiyon için bitki hücreleri ile toprak suyu arasında farklı yoğunluğa gereksinim vardır. Taşınım düşük osmotik basınçtan yüksek osmotik basınca doğrudur. Tuzlu topraklarda, toprak suyunun osmotik basıncı oldukça önemlidir. Toprak çözeltisindeki tuzların cins ve miktarları çözeltinin osmotik basıncını etkiler. Örneğin 1.5 atmosferlik osmotik basınç için 20 me/l sodyum klorür gerekirken aynı basınç için 40 me/l sodyum sülfat gerekmektedir. Toprak içerisinde yeter miktarda su bulunmasına rağmen bazı koşullar altında bitkilerin solmaya başladığı görülür. Bu durum genellikle yüksek toprak tuzluluğunun yarattığı fizyolojik kuraklık durumudur. Toprak içerisinde erimiş haldeki tuzların yoğunluğu toprak çözeltisinin osmotik basıncını çok yüksek bir değere çıkaracak kadar önemli bir güce sahiptir.

Toprak suyunun osmotik basıncı kök hücre suyunun osmotik basıncından büyük olduğu sürece, su bitkiler tarafından alınamaz. Normal topraklarda yetişen tuza duyarlı olan bitkiler (glykofitler), tuzsuz bir ortamdan tuzlu bir ortama alındığında bitkide çok çabuk ve geriye dönüşü olmayan bir solma meydana gelir. Tuzcul bitkiler (halofitler) ise, solmanın etkisini azaltmayı ve geciktirmeyi mutlaka sağlamaktadır. Tuzcul bitkiler, bu sorunu gidermek için kendi tuz yoğunluğunu arttırmak suretiyle, iç osmotik basınçlarını ayarlamaktadır. Bu konu bitkilerin tuzluluğa dayanım mekanizmasıyla ilgilidir.

Artan osmotik basıncı karşılamak ve turgoru korumak için bitkinin yeni hücrelerinde yeterli osmotik basıncın sağlanmaya çalışılması bitkinin büyümesinde gerilemeye yolaçar. Toprakta solma noktasındaki (15 atm.) rutubet koşullarında toprak suyunun osmotik basıncı 20 atmosfere ulaştığı zaman, bitkinin gelişmesi kısıtlanır.

Toprakta tuz konsantrasyonunun artması bitkilere zehir etkisi yapar. Toprak çözeltisinde bazı iyonların yüksek yoğunluklarda bulunması, bitkilerin gelişmesi için gerekli bitki besin maddelerinin yeter miktarda alınmasına engel olur. Örneğin fazla kalsiyum, bazı bitkilerde potasyum alımını güçleştirir, buna karşılık yüksek miktardaki magnezyum veya sodyum ise kalsiyum veya potasyum yetersizliği yaratır. Bazı iyonların az veya çok miktarlarda bitki bünyesine yığılmaları, onlara zarar vermeleri, bitkinin çeşidine bağlı olarak değişir. Bazı durumlarda, tuzların bitki bünyesine fazla girmesi ve birikmesi bitki dokularında katyon dengesini bozarak, bitkinin gelişmesini yavaşlatır ya da tamamen durdurur.

Tuzluluğun önemli etkilerinden birisi de toprak mikroorganizmaları üzerinedir. Yüksek düzeydeki tuzluluk, toprak mikroorganizmalarının faaliyetlerini ve çoğalmasını olumsuz yönde etkiler. Bunun sonucunda da, dolaylı olarak temel bitki besin maddelerinin dönüşümleri ve bitkiye olan yarayışlılıkları etkilenir.

Bitkilerin tuza dayanımı ise, kök bölgesindeki çözünebilir tuzların belli bir düzeyi için tahmin edilen verim azalması olarak tanımlanır. Bununla birlikte tuza dayanım, bitkinin yetişmiş olduğu kültürel koşullara dayalı oransal bir değerdir. Belki de, bitkinin tuza dayanımını tahmin etmekteki zorluk, bitkinin tuza tepkisini etkileyebilen bir çok nedenin olmasıdır. Tuza dayanım, bitki türü, toprak, su ve çevresel değişkenlere bağlıdır. Tuz dayanımını etkileyen bu değişkenler; bitkisel faktörler; büyüme dönemleri, çeşit; toprak faktörleri; verimlilik, toprak su tutma kapasitesi ve havalanma; çevre faktörleri; iklim, sıcaklık, hava kirliliği, nem olarak sıralanabilir.

Tuzluluk; bitkileri fizyolojik olarak bir çok şekilde etkilemesine rağmen, belirtileri aşırı tuzluluk koşulları hariç, nadiren ortaya çıkar. Tuzdan etkilenmiş bitkiler genellikle normal görünürler. Büyümeleri yavaşladığı gibi, bazı durumlarda daha koyu yeşil yapraklar oluştururlar. Odunsu çeşitler, klor ve sodyumun birikimi sonunda zehir etkisi nedeniyle yaprakların yanmasına, parçalanmasına, renk ve su kaybetmesi sonucu çürümesine neden olabileceğinden bu durumdan hariç tutulurlar. Bir çok yumuşak gövdeli bitki yapraklarında oluşan tuz zararı belirtileri, odunsu türlerdeki kadar açık olarak görülmez. Bazen tuzluluğun neden olduğu beslenme dengesizlikleri, özel bitki besin maddesi eksiklik belirtilerini ortaya çıkarabilir. En yaygın tuzluluk etkisi bitkinin büyümesinin durması şeklindedir. Tuz yoğunluğu eşik düzeyinin üzerinde arttığı zaman, büyüme hızı azalır ve çoğu bitki normal boyutlarına ulaşamaz.

Bitki beslenmesi ile değişebilir sodyum arasında önemli bir ilişki vardır. Bazı bitkiler değişebilir sodyuma karşı oldukça duyarlıdır. Yapılan çalışmalarda, değişebilir sodyum içeriği % 5 olan topraklarda bile, katyon alımında bir dengesizlik ortaya çıkarak, bitki beslenmesinde düzensizlikler görülebilmektedir. Özellikle fındık, ceviz gibi sert kabuklu ürünler ve turunçgiller değişebilir sodyuma oldukça duyarlı olup düşük sodyum içeriklerinde bile zarar görmektedirler. Pancar ve pamuk gibi bazı bitkiler ise bir ölçüde değişebilir sodyuma dayanıklıdırlar. Değişebilir sodyum bitki gelişimini iki şekilde etkilemektedir. Bunlardan birincisi sodyum zehirlenmesidir. Ancak bunu tipik olarak tanımak kolay değildir Zehirlenme belirtileri önce yaşlı yapraklarda görülür, yaprağın dış kenarları yanmaya başlar. Zarar düzeyi arttıkça yaprak merkezine damarlar arası alana doğru ilerler. Tipik belirtiler yaprakların kenarlara doğru yanması, kavrulma ölü dokuların yayılması şeklinde kendini gösterir. Değişebilir sodyum fazlalığının olumsuz diğer bir etkisi de, toprak yapısının bozulmasına neden olmasıdır. Söz konusu durumda, toprak tanecikleri dispers olarak balçıklaşır. Geçirgenlik çok azalır. Bunun sonucunda su ve havanın toprak içindeki hareketi oldukça yavaşlar. Toprakların su iletkenliği azalır ve infiltrasyon hızı düşer. Havalanmanın iyi olmayışı ve su iletkenliğinin yavaşlaması bitki büyümesini ve kök gelişimini olumsuz yönde etkiler. Kuruyan sert kabuklar, çimlenen tohumların çıkışlarını engelleyebilir.

Bor bitkilerin normal büyümesi için gerekli miktarı ile fazlalığından dolayı zehir tesir etme miktarı arasında birbirine çok yakın sınırlar oluşturan bir elementtir. Kurak ve yarı kurak iklim bölgelerinin topraklarında, çorak topraklarda bor elementinin miktarı yüksek düzeydedir. Bu bölgelerde özellikle sulama suyunun bor kapsamı önemlidir. Genellikle 1 ppm’den az bor içeren topraklar optimum bitki gelişmesi için uygundur. Bor’un bitkiler üzerindeki zehir etkileri öncelikle yaşlı yapraklarda sararma beneklenme ve yaprak ucundan kenarlara doğru kurumalarla ortaya çıkar. Bitkinin yaprak uçlarında ve yaprak kenarlarında yanıklar başlar daha sonra yaprakların orta damarlarına doğru yayılır. Yapraklar kavrulmuş, yanmış bir görünüm alır ve olgunlaşmadan zamansız bir şekilde dökülür. Bordan etkilenmiş ağaçlarda dal ve gövdede zamklanma veya sızıntı oluşması tipik özelliktir. Birçok bitkide zehirlenme belirtileri yaprak ayasında bor konsantrasyonu 250-300 ppm’den sonra ortaya çıkar. Ancak duyarlı bitkilerin hepsi yapraklarında bor biriktirmez. Bitkilerin bor elementine karşı gösterdikleri direnç bitki türüne göre değişim gösterir. Ayrıca iklim de bitkilerin bora karşı dayanıklılığını etkileyebilen bir faktördür.
 
Top