Çocuklara Dini Anlatmak

cırcırböcee

V.I.P
V.I.P
Anne, Allah dağdan büyük mü?

‘Allah hem her yerde, hem hiçbir yerdedir yavrum. O'nu göremeyiz çünkü O kendisini yarattığı varlıklarda gösterir. Evet, o Süpermen'den de güçlüdür.’ Çocukluğumuzda kafalarımıza kazınmış bu cevapları şimdi ne kadar da makul görüyoruz. Peki ya çocuklar ikna oluyor mu? Anne-babalar çocuklarına hayata dair somut kavramları bile anlatmakta zorlanırken, Allah'ı anlatmak, o küçük kafalarda ulûhiyet tasavvurunu oluşturmakta ne kadar başarılı olabilirler? Çocuklara Allah'ın varlığını, birliğini ve engin şefkatini anlatmak için üretilmiş kitap, film ve diğer eğitim malzemesini nasıl kullanacaklarını biliyorlar mı? Bu soruya verilecek ümit verici cevaplar olduğu gibi, tamamen kafası karışık anne-babaların olduğu da bir gerçek.

ÇİKOLATA İÇİN ŞÜKÜR

Dört yaşındaki Taha Dayı'ya anne-babası daha yedi aylıkken kitap okumaya başlamış. Küçük Taha 1,5 yaşında kitap resimlerine bakarak dua etmeyi öğrenmiş. Şimdilerde anaokuluna giden Taha, ezan sesini duyar duymaz birlikte namaz kılacağı birilerini arıyor. "Allah'a en çok ne için şükrediyorsun?" diye sorduğumuzda ellerini açıp duasını dillendiriyor: "Allahım, bana yedirdiğin tüm çikolatalar için teşekkür ederim. Bana çikolata alabilmesi için babama yardım et."

En erken dönemden beri kendisine gösterilen itinanın karşılığını fazlasıyla vermiş Taha. Aile fertleri onun insan sevgisini ve Allah'a olan güvenini hayranlıkla anlatıyor. Kapıya gelip yardım isteyenlere en sevdiği kıyafetlerini getirip verecek kadar, televizyondaki şiddet yüklü çizgi filmleri 'beni çok üzüyorlar' diyerek izlemeyecek kadar hassas bir kişilik geliştirmiş.

İstanbul Güngören'de yaşayan Rahime Kahraman'ın Ali Burak (5) ve Ayşenur (9) isminde iki yeğeni var. Ali Burak yaşının gereği çok soru soruyor. Bir yıl önce Allah'ın nerede olduğunu sormaya başlamış. Bugün 'Allah her yerde teyze' derken sesini 'bunu nasıl anlamazsınız?' tonuna büründürüyor. Aile büyüklerinin verdiği akılcı eğitim, Ali Burak'ın Allah inancı kadar Peygamber sevgisini de pekiştirmiş. Peygamber Efendimiz’in (sallallâhu aleyhi ve sellem) çocuklara duyduğu sevgiyi, onlara gösterdiği özeni anlatan bir öyküyü annesinden dinleyen Küçük Ali, Peygamber Efendimiz’in (sallallâhu aleyhi ve sellem) hayatına merak salmış. Tanıdıkça sevgisi daha da artmış. Şimdi Ali Burak'ın en büyük istediği, Medine'ye gidip çocukları çok seven Sevgili Peygamber'ini ziyaret etmek.

Bu çocuklar hepimizin yaşadığı kültür ortamında büyüdü. Taha ve Ali Burak'ın etrafınızda gördüğünüz çocuklardan hiçbir üstünlüğü yok. Onlar kendilerine verilen eğitim ve beslendikleri kaynaklar sayesinde çocuk yaşta namaz kılmak istiyor ya da hacca gitmek için para biriktirmeye koyuluyor. Bu eğitim yaşadıkları kâinatın farkına varmalarını sağlamış ve tertemiz gönüllerini Allah ve Peygamber sevgisiyle doldurmuş.

‘ÇOCUK PEYGAMBERİNİ ANLARSA DİNİNİ DE ANLAR’

Uzmanlar çocuğun din eğitimine kendi hayatıyla kolaylıkla bütünleştirebileceği Peygamber Efendimiz (sallallâhu aleyhi ve sellem) ve O'nun çocuklara gösterdiği sevgi ve alakanın anlatılmasıyla başlanmasının doğru olacağı kanaatinde. Amsterdam Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Fatih Okumuş, Peygamber'i anlayan çocuğun dini anlayacağını, O'nu tanıyanın Kitap'ı da, Allah'ı da doğru tanıyacağını söylüyor. Fatih Okumuş bu düşünceden hareketle 12-14 yaş çocuklarına Peygamber Efendimiz’in (sallallâhu aleyhi ve sellem) hayatı üzerinden Allah inancını anlatan bir kitap hazırlamış.

Okumuş, çocukların dinî inançları çevrede gördükleri dağ, deniz gibi bir 'sabite' olarak algıladıklarını belirtiyor, her türlü din eğitiminin ve yayıncılığın bu durumu dikkate alması gerektiğini vurguluyor. Prof. Dr. İbrahim Canan da din eğitiminin çocuğun gördüğü, bildiği nesneler üzerinden Allah'ı anlatmakla başlaması gerektiğini düşünüyor. Ona göre çocuğun his dünyasına hitap eden çiçeklerin, kuşların güzellikleri nazara verilmeli ve 'ne kadar güzel yaratılmış, hiç bunlar ustasız olur mu?' gibi sorularla çocuğun Yaratıcı tasavvuru geliştirilmeli.

Çocuk-Allah-İman eksenli çalışmalarıyla aile bilinçlendirme seminerleri veren Psikiyatr Dr. Mustafa Ulusoy da çocuğun kainat algılaması ile Yaratıcı tasavvurunun birlikte geliştiğini düşünüyor. Bu anlamda çocuğun din eğitimi ile çevreyi gözlemleme eğitiminin birbirinden ayrılamayacağını söyleyen Ulusoy, “Kâinatı çocuğun içine yerleştirmeden Yaratıcının yerleşmesi zor olduğu gibi, Yaratıcısız kâinatın çocuğun içine yerleşmesi de sorunludur” diyor. Ulusoy'a göre çocuk Allah'ı tanımak, O'nun varlığını hissetmek için kâinatı keşfetmeli. Bunu da tüm duyu organlarını kullanarak yapabilir. Fakat modern dünyanın çocukları nesnelerle teğet ilişki kuruyor. Yani bir çileği yerken sadece tat alma duyusunu kullanıyor. Oysa beş duyu organını kullanarak çileği tanımaya çalışsa ya da anne-baba evladına tüm duyularını kullanmayı öğretse çileğin ardındaki Yaratıcıyı merak edip tanımak isteyecek.

ÇOCUKLARIN DA İNANMAYA İHTİYACI VAR

Hazreti Peygamber'in çocuğa güzel bir isim verilmesi yönündeki tavsiyesini bir eğitim metodu olarak gören hadis âlimleri çocuğun din eğitiminin daha ona isim verirken başladığı görüşündeler. Buna karşılık modern dönemde anne-baba çocuğa ilk dinî bilgileri vermek için okuma yazmayı öğrenmesini dahi bekleyebiliyor. Oysa Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Öğretim Üyesi ve 'Din eğitimi ve öğretimi' kitabının yazarı Prof. Dr. Halis Ayhan, dinî bilgilerin 3-4 yaşından itibaren verilebileceğini, bu yaş çocuklarının her şeyi yaratan, düzene koyup idare eden Allah tasavvurunu rahatlıkla anlayabileceğini ifade ediyor. Bu erken yaşlarda çocuk hem kendisine anlatılan her şeye inanmaya hazır, hem de büyüklerini taklit etmeye meyilli oluyor. Semerkant Çocuk Yayınları Editörü ve 'Bil Bakalım Serisi' ve 'Hikayeli Elif Ba'nın yazarı Sevde Sevan Usak çocuktaki 'sevileni taklit etme' psikolojisinin işletilmesi gerektiğini savunuyor. Bu yaş grubuna hitap eden Mavi Uçurtma Yayınları'ndan çıkan 'Bil bakalım Serisi' de Allah'ın varlığını ve şefkatini kulları için yarattığı nimetleri tanıtmak suretiyle anlatmayı denemiş.

Dr. Mustafa Ulusoy da 'Bir Allah var. Her şeyi O yarattı' gibi bir ifadenin çocuğun ruh dünyasına hitap etmeyeceğini belirtiyor. Ulusoy 'Rabbimiz ağaçları ne güzel yaratmış; demek ki O çok güzel', 'İçimize kediye süt verme isteği koyuyor; ne kadar şefkatli' gibi ifadelerde kâinat ile Allah inancı arasındaki bağlantının kurulması ve çocuğun yaratıcı tasavvurunun geliştirilmesi gerektiğini söylüyor. Nitekim Timaş'tan çıkan 'Dinimi Öğreniyorum Serisi'ndeki 'Allah'ın güzel isimlerini biliyorum…' kitabında Çiğdem isimli çocuk kahramana anne-babası tabiatta gördüğü her ayrıntıya hikmet gözüyle bakmasını, tüm duyu organlarını kullanarak kâinatı nasıl okuması gerektiğini öğretirken yaratılmışla yaratan arasındaki bağlantının kurulması mantığı işleniyor. 'Çikolatadan Evler Olsa' adlı bir dua kitabı da 3-7 yaş grubundaki bir çocuğun günlük hayatında yaşayabileceği olaylar üzerinden Allah'ı anlatmaya çalışmış. Kitap örneğin yuvaya ilk gittiği gün yaşayacağı şeylerden korkan bir kız çocuğunun Allah'a sığınışını ve yakarışını dillendirerek çocuklarda Allah sevgisini oluşturma yolunu benimsemiş.

Anafen Sevgi Çiçeği Anaokulu Öğretmeni Gülçin Esensahan çocukların Allah'ı düşünebilmek için kendi hayatlarına dâhil etmeye çalıştıklarını ve sorularının da bu çerçevede olduğunu anlatıyor. En çok sorulan sorular ise “Allah yemek yiyor mu? Allah'ın ailesi var mı? O'nu kim dünyaya getirdi?" Çocuklar için güç unsurunun belirleyici olduğunu söyleyen Gülçin Hanım, bu sebeple olsa gerek çocukların güçlü olduğuna inandıkları her şeyi Allah'a benzetebileceklerinden bahsediyor. Mustafa Ulusoy'a göre çocukların Allah'ın maddi varlığı hakkındaki sorularında ısrarcı olmasının nedeni, ebeveynin yetersiz cevapları. Çocuklar bir defa ikna edildiler mi bu konuyu sorgulamaya devam etmiyor. Fatih Okumuş da çocukların bu konudaki ilk sorularının cevapsız bırakılması veya yanlış cevap verilmesinin çocuğu sürekli sorgulamaya iteceğini, bu sebeple anne babanın asgari ölçüde de olsa İslam din ve ilmihalini bilmesi gerektiğini ifade ediyor.

AİLE KİTAP SEÇİMİNDE NELERE DİKKAT ETMELİ?

Çocukların Allah hakkındaki sorularını cevaplarken anne babanın bir numaralı yardımcısı şüphesiz dinî yayınlar. Türkiye'de Muştu, Gonca, Timaş, Nesil ve Hayat Yayınları başta olmak üzere onlarca yayınevi çocuklara din eğitimi veren kitaplar hazırlıyor. Bu kurumların yayın yelpazesi peygamber hikâyelerinden dua kitaplarına, ahlâkî değerleri ön plana çıkaran masallardan, yeryüzünde ve gökyüzünde yaşayan canlılar ve yaşam hikmetlerini anlatan kitaplara kadar yayılıyor. Modern dünyanın kuşattığı, kafası karışık çocuğa Allah ve Peygamber sevgisini aşılamak amacıyla hazırlanan bu yayınların en büyük eksikliği bilinçli tüketici. Anne babanın her kitabı her yaş çocuğu için kullanmaması gerektiği gibi, dinî içerik iddiasıyla çıkmış her yayın da müspet sonuç vermiyor. Piyasada Peygamber Efendimiz’i (sallallâhu aleyhi ve sellem) sahabeleri ayrıntılı olarak resmeden yayınevlerinin dahi varlığı düşünülünce anne babanın bilinç düzeyi daha bir önem kazanıyor.

Türkiye'de en fazla çocuk kitabı çıkaran Muştu Yayınları piyasadaki bazı kitapların ilahiyatçı kontrolünden dahi geçmediğinden şikâyetçi. Bastığı her çalışmayı din, psikoloji ve bilim açısından inceleten Muştu Yayınları'nın Çocuk Yayınları Editörü Yazar Osman Kaplan hedef kitleleri olan çocukların bu yaşlarda 'reddetme' değil, 'şartsız kabul etme' döneminde olduklarından gerek içerikte, gerekse resimlemede hassas olunması gerektiğini söylüyor.

Kaplan, anne babanın kitapların hitap ettiği yaş aralıklarına da dikkat etmesi gerektiğini hatırlatıyor. İlkokul 1-2'nci sınıflar için çıkarılan kitapların 5-6 yaşındaki çocuklara okunmasının yarar değil, zarar getireceğini söyleyen Kaplan'a göre bazı çocuklar sırf bu yanlış kitap seçiminden dolayı dinden soğuyabiliyor. Timaş'ın Çocuk Yayınları Editörü Şebnem Kanoğlu kitap seçiminde sadece itikadî incelemenin veya yaş grubu seçiminin değil aynı zamanda çocuğun ilgisinin de belirleyici olması gerektiği kanaatinde. Çocukların çok koyu ve çok açık renkleri beğenmediğini söyleyen Kanoğlu, çizgi kahramanların çehrelerinde sevimlilik ve çocuğun sevip bütünleşebileceği bir cana yakınlık olması gerektiğini hatırlatıyor. 3-4 yaş için resim ağırlıklı kitapların tercih edilmesi gerektiğini söyleyen Kanoğlu, birbirine zarar veren kahramanların da çocuğun hayal dünyasını olumsuz yönde etkileyebileceğini söylüyor. 'Ha ha hapşurunca üç havuç', 'Bil Bakalım Serisi'ndeki kitapları resimleyen Hilal Şimşek ise ebeveyne kitap alırken şu tavsiyelerde bulunuyor: "Ana renkleri canlı, hikâye kahramanları yuvarlak ve sevimli hatlarla çizilmiş, mesajın çocuğun alışık olduğu nine, dede, anne, baba ve kardeşler üzerinden verilmiş olduğu kitapları tercih edin."

Semerkant Yayınları'ndan Sevde Sevan Usak kitabı kitapçıda seçmenin yetmediği, anne babanın kitabı mutlaka çocukla birlikte okuması ve hatta çocukla okumadan önce bir defa kendi başlarına okuyup değerlendirmiş olması gerekliliğine dikkat çekiyor. Taha ve Ali Burak gibi çocukların en büyük şansı aynı hikâyeyi bıkmadan ve her defasında ilk kez okuyormuş heyecanıyla okuyacak bir büyüğün her zaman bulunmuş olması. Şanslı çocuklardan biri de muhasebeci Rahime Kahraman'ın (24) kardeşi Ayşegül. Kardeşinin yetiştirilmesinde özel bir yeri olan Rahime Hanım, kardeşinin altı yaşından bu yana hoşlanabileceği kitapları birlikte okudukları günleri hatırlıyor. Abla Rahime Kahraman'a göre Ayşegül yaşı küçük olmasına rağmen yaşadığı her olaya 'hikmetle' bakmayı öğrenmiş. Rahime Kahraman günümüz çocuklarının ancak bu yayınlarla Allah'ı sevip Peygamber Efendimiz’i (sallallâhu aleyhi ve sellem) tanımak isteyeceğini belirtirken Ayşegül'ün de son dönemlerde eksikliğini hissettiği bir konuya değiniyor: "Çocuk yayınları adına çok iyi şeyler yapılıyor fakat ergenlik dönemindeki çocuklara yol gösterecek kaynaklar henüz yok. Bu dönemde çocukların kafası çok karışıyor. Ayşegül'e tesettürü, dini açıdan kız-erkek ilişkilerini, ergenlik dönemiyle birlikte sorumluluklarını tatlı tatlı anlatacak, kafasındaki sorulara cevap bulmasını sağlayacak eserler yok."

Osman Kaplan eksikliğin çift yönlü olduğun ubelirterek kitabın Türk insanının ihtiyaç sıralamasında yirminci sırada yer aldığını söylüyor. Dolayısıyla öncelik sıralaması bu kadar arkada olan kitap ve diğer dinî yayınlar aile bütçesinden de fazlaca pay alamıyor, yayınevleri fiyatları mümkün olduğunca aşağı çekse de maliyetler belli bir seviyenin altına inemiyor. Rahime Kahraman ailelerin çocuğunun geleceğini düşünüp önceliklerini değiştirmesi gerektiği kanaatinde. Ayrıca çoğu anne-babayı ilgilendiren bir ayrıntıyı da ekliyor: "Çocuklara sürekli kıyafet alıyoruz. Oysa kitaba yatırım yapmak daha doğru. Aldığınız çorap seneye küçük gelecek ama kitaplar çocuğun bir ömrünü şekillendirecek."

Çok geçmeden hatta bu akşam canınızdan çok sevdiğiniz çocuğunuzu dizinize oturtup bir iki hikâye okumanın kime ne zararı olabilir ki? Unutmayın ki çocuk küçücük bir dünya ve yaşadığı büyük dünyayı 'sahibiyle' tanımak istiyor... Anne-babaya ise bir yol haritası vermek kalıyor. Sahi, çocuklar bizim her şeyimiz değil mi?

HAZRETİ LOKMAN’IN ÇOCUĞUNA ÖĞÜTLERİ

Evladım! Sakın Allah'a eş, ortak uydurma! Çünkü şirk pek büyük bir zulümdür. Evladım! Yapılan iş, bir hardal tanesi kadar küçük olsa, bir kayanın içinde saklı da olsa, yahut göklerin veya yerin herhangi bir noktasında bile bulunsa, mutlaka Allah onu meydana çıkarır. Allah öyle latîf, öyle habîrdir! Evladım, namazı hakkıyla ifa et, iyiliği yay, kötülüğü de önlemeye çalış, ve başına gelen sıkıntılara sabret. Çünkü bunlar azim ve kararlılık gerektiren işlerdendir. Kibirli davranarak insanlara yüzünü dönme, yerde çalımlı çalımlı yürüme! Çünkü Allah kibirle kasılan, kendini beğenmiş, övünüp duran kimseleri asla sevmez. Yürürken ölçülü, mûtedil yürü! Konuşurken sesini ayarla, bağırarak konuşma! Unutma ki seslerin en çirkini, avazı çıktığınca bağıran eşeklerin sesidir.
(Lokman Sûresi, 31:13-19. Ayetlerden)

HANGİ YAŞTA NE ÖĞRETMELİ?

2-3 Yaş: Bu yaşlarda değer ve inançlar şekillenmeye, çocuğun kelime haznesi oturmaya başlıyor. Bu yaşlarda Allah, peygamber ve melek gibi kavramlar çocuğun çevresindeki konuşma ortamında sıklıkla kullanılmalı, maşallah, elhamdülillah, bismillah gibi ifadelerle çocuğun kelime haznesinde Allah'ın yerini alması sağlanmalıdır.

4-7 Yaş: Bu yaşlarda çocuklar soyut kavramları anlayamadığından Allah'ı somut bir şeyle kıyaslarlar. Bu normal karşılanmalıdır. Cevaplarda da soyuta kaçmak yerine somutun hep daha ötesi ifadeler kullanılmalıdır. Çocuk 'Allah'ın boyu bulutlardan da yüksek mi?' gibi bir soru sorarsa, 'Allah'ın boyu olmaz yavrum' demek yerine 'Onu Cennette göreceğiz ama yıldızları da o havada tuttuğuna göre çok daha büyük olmalı' demek çocuğun somut sınırlarını zorlar ama soyuta da kaçmaz. Yine bu aralıkta çocuklar sorgulamaksızın duydukları her şeyi kabul ederler. Bu yaş aralığında çocuğa dün sen uyurken bulutlar yere inip senin başının altında yastık oldu deseniz bunu sorgulamazlar. Bu yaş aralığında daha sonraki sorgulama döneminde anlatılması zor olacak olan Allah'ın varlığı meselesi kolaylıkla kabul ettirilebilir. Bu yaş grubunun alt bölümleri de vardır:

4-5 Yaş: Çocukların sevgiyle ilgili kavramları öğrendiği yaşlardır. Bu yaşlarda çocuklara Allah'ın çocukları ne kadar çok sevdiği her fırsatta anlatılmalıdır. Çocuklara 'En çok kimi seviyorsun?' gibi sıradan bir soru yerine 'Allah'tan ve peygamberinden sonra en çok kimi seviyorsun?' sorusu sorulmalı, böylelikle Allah'ın herkesten çok sevilmesi gerektiği öğretilmelidir. 6-7 Yaş: Bu yaş çocuklarında kendilerini büyüklere ve özellikle de anne-babaya beğendirme eğilimi baskındır. Bu yaşlarda çocukların dua etmeleri, şükretmeleri, bismillah demeleri takdir edilmelidir. Çocuk 2 yaşından itibaren büyükleri taklit eder, ancak özellikle 6-7 yaşlarında bunu beğenilme amaçlı yapmaya başlar. Bu yaşlarda çocuğun gördüğü yerde ibadet etmek, sesli olarak dua etmek, insan ve hayvan sevgisini aile içinde ifade etmek önemlidir.

7-9 Yaş: Bu yaşlardaki çocuklar Allah'ın zatı ile ilgili sorular sormaya başlar. Çocukların arkadaşlarına 'Sen Allah'a inanıyor musun?' sorusunu sormaya başladıkları yaş bu yaştır. Çocuk ilk defa bu yaşta 'İnanılan ve inanılmayan bir Allah'ın var olduğunun' farkına varır. Bu yaş grubu çocuğu varlıklar âlemi ile onları yaratan arasında sevginin ötesindeki yaratıcılık ilişkisini kurmaya başlar. Allah'ın yaratan, duyan, bilen, gören, nimetleri veren, terbiye eden, rızık veren, hastalıkları iyileştiren Allah olduğu anlatılmalıdır. Bu açıdan bu yaşlardaki eğitim görme ve izleme temelli eğitim olmalıdır. Çocuğun etrafında gördüğü varlıkların renk, güzellik, şekil ve düzeninden haberdar olması, bunları fark edebilmesi ve bunları yaratanın Allah olduğunu anlaması sağlanmalıdır. Bu yaşlarda çocuk anne babasıyla oyun oynamayı bırakır ve arkadaşları ile televizyon izlemeye ve oyun oynamaya başlar. Bu sebeple din eğitiminin oyunlarla, neşe verici kitaplarla, çizgi filmlerle ve bulmacalarla verilmeye başlaması gerekir.

9-14 Yaş: Soyut düşünebilme kabiliyeti bu yaşlarda kazanılır. Bu yaşlarda çocuk iki zihni durum geliştirir. Bir taraftan soyut düşünebilirken, diğer taraftan ailesine ve aile büyüklerine karşı sorgulayıcı, reddedici, çatışmacı tepkiler geliştirir. Bu sebeple bu yıllardaki din eğitimi aile bireylerinden ziyade arkadaş çevresi, cami ve okulla verilmelidir. Babaanne ve dede gibi figürler bu yaşlarda anne babalardan daha etkili olabilir. Çocuklar bu yaşlarda kendi başlarına kitap okumaya başlayacaklarından veya televizyon seyredip internete gireceklerinden anne babanın sorumluluğu artarken kontrolü azalır. Bu da çevre faktörlerinin kontrol edebilmenin önemini artırır.

İLK ÇOCUK KİTABI YAZARI PROF. DR. YAŞAR KANDEMİR:
ÇOK SORUN YAŞADIM

1970'lerin ikinci yarısındaydı. Bir gazetede, Kapıkule'den yurda giren gurbetçilerin çocuklarıyla yapılan bir röportajı okudum. Çocuklara Allah, Peygamber, âhiret gibi önemli konularda sorular soruluyor, onlar da bu sorulara son derece sığ cevaplar veriyordu. Hele birkaçının 'Peygamberin kim?' sorusuna 'Atatürk' diye cevap vermesi din konusunda hiçbir bilgileri olmadığını gösteriyordu. Bazı arkadaşlarımla meseleyi istişâre edip 'Çocuk kitapları yazmayı düşünüyorum' dediğimde ilmî çalışmalarımın daha önemli olduğunu söylediler. Fakat ben bu ciddi boşluğu önemsedim ve çocuk kitapları yazmaya başladım. O sıralarda Dame de Sion Fransız Özel Kız Lisesi'nde Din Bilgisi dersi okutuyordum. Oradaki rahibeler vasıtasıyla Fransa'dan Hz. Îsâ ile ilgili bazı çocuk kitapları getirtip inceledim. Bizim hazırlayacağımız kitaplar onlardan geri kalmamalıydı. İlk olarak on kitaplık 'Dinim Serisi'nin ilk kitabı olan 'Dine Doğru'yu yazdım. 32 sayfalık kitabın resimleri iki yılda tamamlandı. Bir defasında ressamdan dua eden bir çocuk resmi çizmesini istedim. Tıpkı bir Hıristiyan gibi, iki avucunu birbirine yapıştırarak dua eden bir çocuk resmi geldi önüme. Hem çizim hem basım açısından çok sorun yaşadım.

ÇOCUĞUNUZU NASIL DİNDEN SOĞUTURSUNUZ?

Zorla dua ezberletin, ezberlemediğinde cezalandırın.

Yaramazlık yaptığı zaman Allah’ın onu cehennemde yakacağını söyleyerek korkutun. Din adamlarını, dindar akrabalarınızı, komşularınızı çekiştirin, hatalarını sayarak gözden düşürün.

C. G. Salzman’ın ‘Çocuğu Kötü Eğitmenin Yolları’ isimli kitaptan alıntı.
 
Top