• Merhaba Ziyaretçi.
    "Yapay Zeka Objektif " Fotoğraf Yarışması başladı. İlgili konuya  BURADAN  ulaşabilirsiniz. Sizi de bu yarışmada görmek isteriz...

Çocuk ve merhamet eğitimi

Suskun

V.I.P
V.I.P
Çocuk ve merhamet eğitimi

İnsan yavrusu yeryüzünün en âciz ve yardıma muhtaç varlığıdır. Onun yaşaması, büyüyüp gelişmesi, iyi bir karakter sahibi olması, büyük ölçüde anne-babanın, yetişkinlerin himayesi, özeni, merhameti ve sevgisine bağlıdır. Merhamet, sevgi ve şefkat gibi duygular anne-babadan başlayarak, çocuklara yerleşir. Aslında küçük çocuklar merhametin hem konusu hem de kaynağıdırlar. İnsan yavrusunun dünyaya gelmesi, büyümesi, gelişmesi ve tüm bu süreçler içerisindeki yardıma ve korunmaya muhtaç güçsüz varlığı, dert ve sıkıntıları, yetişkinlerin sevgi, merhamet ve şefkatini uyarıcı niteliktedir. Cahiliye döneminde olduğu gibi bazı gelenek ve kültürlerde zaman zaman rastlanan çocuklara karşı katı, ilgisiz ve sevgisiz tutum (Bkz. Buhari, Edeb 18; Müslim, Fezâil 65.), yalnızca buna sahip yetişkinleri değil, yeni yetişen nesillerin de ruhlarını tahrip eder. Acıma duygusu, şefkat ve merhametin ortadan kalktığı bir ortamda zulüm, çatışma, işkence gibi insanlık dışı davranışların önünü almak mümkün olmaz.

Her ne kadar insanın fıtratında merhamet ve şefkat gibi olumlu nitelikler varsa da, çocuklar ahlaki değerleri, gözledikleri davranışlar ve bu davranışların sonuçlarından öğrenirler. Bu yüzden aile değer eğitiminde merkezî bir rol oynar; çocuk değerlere yönelik ilk bilgileri ailesinden, en çok da anne ve babasından alır. Pek çok şeyi yetişkin davranışlarını gözlemleyerek ve taklit ederek öğrendiği gibi doğru ve yanlışı, iyi ve kötüyü de ebeveynini izleyerek öğrenir. Küçük çocuklar yetişkinlerin hâl ve hareketlerini, duygu ve tavırlarını taklit ederek ve benimseyerek, ahlaki bir biçimlenme geliştirirler. Ana-babanın ve diğer yakınların tutum ve davranışları çocuğu şuuraltı yoldan derinden etkiler. Böylece çocuğun ahlaki gelişimi genel olarak belirli modelleri izleyerek nihai şeklini alır. Model yoluyla öğrenmede çocuk bir başkasının davranışlarını görür ve o davranışları kendisi de yapar. Bu çoğu zaman şuuraltı işleyen bir süreçtir. Bu süreç ahlaki sahada iyi olan kişisel alışkanlıkların edinilmesi ve toplumun gelenek ve göreneklerinin kazanılmasını kolaylaştırabilir. Bu, bilinçli ve doğrudan eğitim-öğretimden daha güçlü ve etkili bir yoldur. Merhamet, şefkat, nezaket, hürmet gibi tavırlar, hayranı oldukları yetişkinlerden bu etkili süreç sayesinde öğrenilir. Çocuğun ahlakı, model edindiği insanlardan taklit ve özdeşleşme yoluyla öğrenmesi, yakın çevresindeki kimselerin belirleyici rolünü ortaya koyar.

Şefkat ve merhamet duyguları ancak eşduyum (empati) becerisinin kazanılmasıyla gelişmeye başlar. Empati, kişinin kendini karşısındaki insanın yerine koyarak onun duygularını ve düşüncelerini doğru anlama durumudur. Başkalarının düşünce ve duyguları ile bunların muhtemel anlamlarının nesnel bir şekilde farkında olmadır. Karşısındakinin duygu ve düşüncelerini temsili olarak yaşamaya çalışmadır. Normal şartlarda 3-4 yaş civarında çocuk diğerlerinin duygularına duyarlılık göstermeye ve empati kurmaya başlar; diğer kişinin duygulanımı ile kendi duygulanımını bir tutar. Küçük çocukların birbirlerine bakarak ağlamaları bunun en önemli belirtisidir. Empati duygusu sayesinde çocuk artık başkalarını daha iyi anlayabilmektedir. Altı yaş çocuklarında başkaları ile iyi ilişkiler kurma, paylaşma, işbirliği, dostluk, sempati gibi davranışların yanı sıra rekabet, kavga, ağız dalaşı gibi davranışlar da gözlemlenebilir. Bu dönemde yapılacak değer eğitimi etkinliklerinde çocukların olayların sonucunu görmelerine imkân verilmelidir. Bunun için zaman zaman hikâyeler anlatılabileceği gibi drama yoluyla çocukların kararları kendilerinin vermesine fırsat tanınarak sonucu yaşamaları sağlanabilir. Aynı zamanda çocuklarla bu konuları tartışmak ve onları yönlendirerek doğru olanı seçmelerini sağlamak da önemlidir.

Çocuk 4-7 yaşları arasında benmerkezci (egosantrik) bir özellik gösterir. Bu aynı zamanda onun bencil bir eğilimle kösteklenmiş olduğunu ifade eder. Fakat bu “masum bir saflık” ihtiva eden bir bencillik çağıdır. Burada, yalnız her şeyi bilinçli olarak kendi menfaatine indirgeyen çocuğun duygusal ve sosyal bir eğilimi değil, aynı zamanda her şeyi kendine göre değerlendiren bir zihin eğilimi söz konusudur. Bunun yanında çocukta bir “empati” duygusunun varlığına da rastlanmaktadır. Bir yandan küçük çocuklar, bir başka çocuğun canının acıdığını gördüklerinde, kendi canları acıdığında gösterdikleri türden bir tepki gösterme eğilimindedirler. Bundan dolayı empatinin erken yaşlarda gelişimi, başkalarının içsel durumunu anlama ve ona yardım etme davranışında önemli bir faktör olarak görülmektedir. 6 yaşına kadar duygusal bir düzeyde seyreden bu eğilim 10 yaşlarına gelindiğinde zihinsel bir nitelik kazanır. Bu yaşlardaki çocuklar, olayları başkasının bakış açısıyla görme, onun gibi düşünme ve buna uygun tarzda davranma becerisi gösterirler. 12 yaşlarında ise soyut empati yeteneği kazanılır. Bu dönem, kendinden daha az imkâna sahip kişiler için kaygılanma çağıdır. Böylece hayatın ilk yıllarında gelişen duygusal empatinin, sonradan gelişecek zihinsel ve soyut empatiye dönüşmesi mümkün olur.

Şefkat ve merhamet duygularını geliştirmenin en iyi yolu, toplumda yardıma muhtaç, zor durumda olan kimselerin varlığının farkına varma, onlarla iç içe olma ve onların hayatını kolaylaştıracak yararlı işler yapmadır. Aynı çevrede, hemen yanı başımızda aç ve yoksul, kimsesiz ve çaresiz, engelli ve yaşlı kimselerin ya da hayvanların da olduğunu görüp, zaman zaman onlara küçük de olsa bir hizmette bulunmaya alıştırılan çocukların, masum vicdanlarında büyük bir merhamet ve şefkat tohumunun yeşereceğini söylemek yanlış olmaz.

Prof. Dr. Hayati Hökelekli
Uludağ Üniv. İlahiyat Fak.
 
Top