Boğazlar Sorunu

wien06

V.I.P
V.I.P
Istanbul ve Canakkale Boğazlarının Uyacağı Askeri, Hukuki ve Siyasi Durumlar Dolayısıyla Doğan Meseleler.



Boğazlar, eskiden beri ekonomik, politik ve askerlik yönünden büyük devletlerin ilgisini çekmiştir. Bu sorun, Mısır meselesinden sonra daha çok önem kazanmıştır.

Osmanlı devletine karşı ayaklanan Mısır valisi Mehmet Ali Paşanın kuvvetleri, Anadolu içlerine kadar ilerlemişti. Güç durumda kalan padişah, II. Mahmut, İngiltere, Fransa ve Rusya'dan yardım istedi. Önce, İngiltere ve Fransa bu duruma ilgisiz kaldılar, Rusya, yardım yapmayı kabul etti. Çar, Karadeniz donanmasını on beş bin kişilik kuvvetle İstanbul'a gönderdi. Bu birlik, boğazın Anadolu yakasına yerleşti. Rusların, Boğazları denetimleri altına almalarını, İngilizler ve Fransızlar, kendi çıkarlarına aykırı buldular. Rus yardımım önlemek için, Osmanlı devletiyle Mehmet Ali Paşa arasında Kütahya'da bir antlaşma yapılmasını sağladılar (1833). Mısır kuvvetleri, Torosların gerisine çekildi.

Bundan sonra İngilizler ve Fransızlar, Rus kuvvetlerinin İstanbul boğazından ayrılmasını istediler. II. Mahmut, Mehmet Ali Paşa'nın yeniden saldırıya geçmesinden çekiniyor, İngilizler ve Fransızlara da güvenemiyordu. Onun için Ruslarla Hünkâr İskelesi antlaşması yapıldı. Bu antlaşma ile Osmanlı devletine bir düşman saldırırsa, Rusya denizden ve karadan yardım edecekti, Rusya bir saldırıya uğrarsa, Osmanlı devleti Boğazları kapatacaktı. Bundan sonra, Rus ordu ve donanması İstanbul'dan ayrıldı. Avrupa devletleri, Boğazların kapatılması veya açılması durumuyla yakından ilgilenmeye başladılar. Böylece Mısır meselesinin yanında bir de Boğazlar meselesi ortaya çıktı.

Hünkâr İskelesi antlaşmasının sekiz yıllık süresi bitince, Boğazlar sorununu görüşmek üzere Londra'da bir konferans toplandı (1841). Bu konferansa İngiltere, Avusturya, Prusya, Rusya, Fransa ve Osmanlı devleti katıldı. Görüşmeler sonunda imzalanan Londra antlaşmasına göre, Boğazlar Osmanlı devletinin egemenliği altında kalacaktı. Boğalardan hiç bir savaş gemisi gçmeyecekti. Bu antlaşma bir süre için Boğazlar sorununu çözmüş oluyordu.

Kırım savaşından sonra, 1856 yılında imzalanan Paris antlaşmasında,Karadeniz'in durumu ve Boğazlar meselesi de ele alındı. Bu antlaşma ile Karadeniz tarafsız hale getirilecek, Rusya ve Osmanlı devleti, bu denizin kıyılarında savaş gemisi yapılması için tersane bulunduramayacaktı. 1841 yılında imzalanan Londra antlaşması yürürlükte kalacak, Boğazlar bütün milletlerin savaş gemilerine kapıl, ticaret gemilerine açık olacaktı.

Rusya, Fransa'nın 1870'te Prusya'ya yenilmesinden yararlanarak Paris antlaşmasının Karadeniz'le ilgili maddelerini tanımadığını ilân etti. Bu durumu görüşmek üzere 1871'de toplanan Londra konferansında, Paris antlaşmasının Karadeniz'le ilgili kararları kaldırıldı. Fakat, daha önce kararlaştırılan Boğazların savaş gemilerine kapalı, ticaret gemilerine açık bulundurulması yürürlükte kaldı. Berlin antlaşmasında Boğazlar rejimini değiştiren bir karar alınmadı (1878). Bu durum 1914 yılına kadar sürdü.

Birinci Dünya savaşında, İtilâf devletleri, Rusya'ya yardım için Boğazları ele geçirmek istedilerse de Çanakkale savaşlarında yenilgiye uğradılar. Bu savaşın sonunda imzalanan Sevr antlaşmasına göre (1920), Boğazlar savaşta ve barışta bütün devletlerin ticaret ve savaş gemilerine açık olacaktı. Yeni boğazlar rejiminin iyi bir şekilde işletilebilmesi için milletler arası bir komisyon kurulacaktı. Fakat, bu antlaşma Türk milletinin karşı çıkmasıyla yürürlüğe girmedi. Kurtuluş savaşı sonunda yapılan Lozan antlaşmasında (24 temmuz 1923) Boğazlar meselesi yeniden ele alındı. Bu antlaşma ile, Çanakkale ve İstanbul boğazlarının iki yanında dar bir bölge askersiz hale getirilecek, Türkiye bir savaşa girecek olursa Boğazları silahlandırabilecekti. Ticaret gemileri, barışta Boğazlardan serbest olarak geçebilecekti. Türkiye savaşa girerse, ticaret gemilerini kontrol edebilecekti. Savaş gemileri, barışta, Karadeniz'de kıyısı olan devletlerden deniz kuvvetleri en fazla olanın donanmasından fazla olmamak koşuluyla Boğazlardan geçebilecekti. Boğazlardan geçişi düzenlemek üzere, Türkiye'nin başkanlığında bir Boğazlar komisyonu kurulacaktı.

Bazı devletlerin savaşa hazırlanmaları üzerine, Türkiye boğazlann güvenliğini sağlayacak yeni bir anlaşmanın imzalanmasını istedi. Bunun üzerine İsviçre'nin Montrö (Montreux) şehrinde Büyük Britanya, Fransa, Japonya, Sovyetler Birliği, Bulgaristan, Romanya, Avusturya, Yugoslavya, Yunanistan ve Türkiye'nin katılmasıyla toplanan konferans, yeni bir Boğazlar rejimine karar verdi (1936). Montrö antlaşmasına göre, Boğazların iki yanıda dar bir bölgenin askerlikten arınması bütünüyle kaldırıldı. Boğazlar komisyonunun yetkileri Türkiye'ye verildi.

Ticaret gemileri Boğazlardan serbest olarak geçecek, kılavuz alma isteğe bağlı olacaktı. Ancak, Türkiye yakın bir savaş tehlikesi görürse, gemiler Boğazlara gündüz girecekler ve gösterilen yolları izleyeceklerdi. Belirli tonajda vesayıdaki savaş gemileri Boğazlardan Karadeniz'e girebilecekti. Karadeniz'de kıyısı bulunan devletlerin savaş gemileri, tonaj ve sınıf sınırlanmasına bağlı olmadan Boğazlardan geçebilecekti. Savaştaki devletlerin gemileri Boğazlardan geçemeyecekti. Savaşta ve Türkiye savaşa girdiği zaman, savaş gemilerinin Boğazlardan geçmesi, Türkiye'nin isteğine bağlı olacaktı.
Günümüzde Boğazlar sorunu yoktur.

Boğazlarla İlgili olarak kısaca;
1-1833 tarihinde Ruslarla imzalanan Hünkar İskelesi Antlaşması ile ilk kez Boğazlar sorunu ortaya çıkmıştır.
2-1841 tarihinde imzalanan Londra Boğazlar Sözleşmesi ile boğazlar(sorunu)beynelmilel(milletlerarası) bir statü kazanmıştır.
3-1923 tarihinde imzalanan Lozan Barış Antlaşması ile boğazların yönetimi ve denetiminden sorumlu olan ''Boğazlar Komisyonu''nun başkanlığına Türkiye getirilmiştir.
4-1936 tarihinde imzalanan Montrö Boğazlar Sözleşmesi ile boğazların her türlü yönetimi-denetimi Türkiye'ye bırakılmıştır.
 
Top