Birleşik Krallık antlaşmaları (İngiltere)

Suskun

V.I.P
V.I.P
Birleşik Krallık antlaşmaları
Nanking Antlaşması‎
Amiens Antlaşması
Berlin Konferansı
Britanya-Rusya Antantı
Cenevre Antlaşması
Dunkirk Antlaşması
Gent Antlaşması
Kıbrıs Sözleşmesi
Locarno Antlaşması
McMahon Antlaşması
Münih Antlaşması (1938)
Pangkor Anlaşması
Paris Antlaşması (1763)
Paris Antlaşması (1856)
Ryswick Antlaşması
Saint-Jean-de-Maurienne Anlaşması
Sykes-Picot Anlaşması
Utrecht Antlaşması
Washington Denizcilik Antlaşması
Zürih ve Londra Antlaşmaları


Nanking Antlaşması‎
Nanking Antlaşması, 29 Ağustos 1842 tarihinde Birleşik Krallık ile Qing Hanedanı arasında Birinci Afyon Savaşı'nı bitiren anlaşmadır. Anlaşma 1813 Mumbai'da imal edilmiş HMS Cornwallis adında bir İngiliz savaş gemisinde imzalanmıştır. HMS Cornwallis adıyla anılan savaş gemisi Çanakkale Savaşları sırasında da kullanılmıştır.

Çin'de 7. yüzyıl itibariyle afyon ilaç olarak kullanılmaya başlamıştı. 17. yüzyılda tütün içiminin Asya da yayılması; tütün ile afyonun karıştırılarak kullanılması, bundan da keyif alınması halk arasında yavaş yavaş yayılmaya başlamıştı. İngilizler Doğu Hindistan'da ürettikleri afyonu Çin'e satıyordu. Zamanın imparatorları ülke halkının gittikçe afyon bağımlısı olmasından rahatsızlık duymaya başlamışlardı. 1729 yılında Çin'e Afyon girişi yasaklandı. Bu yasağa rağmen 1838 yılına kadar gittikçe artan Afyon kullanımı Kanton'da el konan afyonun denize dökülmesiyle (bu Hindistan gelirinin altıda biri gibi büyük bir oran olunca) Birleşik Krallık ile Çin arasında Afyon Savaşları başladı.

First Opium War olarak bilinen Birinci Afyon Savaşı sonunda Birleşik Krallık galip gelmiştir ve Çin ile Nanking Anlaşması'nı imzalamıştır.

Bu anlaşmaya göre Çin, Birleşik Krallık'a yüklü bir tazminat ödemek zorunda kalmıştır.
Anlaşma şartları

Çin, Hong Kong Adası ve bu adanın civarındaki adaları Birleşik Krallık'a vermiştir.
Çin savaş tazminatı olarak 650 ton gümüş verecektir.
Çin illegal olarak el koyduğu ya da imha ettiği afyonlar için Birleşik Krallık'a 6 milyon dolar tazminat ödeyecektir.
Çin'de bulunan Britanya vatandaşları diplomatik dokunulmazlığa sahip olacaktır.
Çin ve Birleşik Krallık karşılıklı aynı ticari kurallara uyacaklardır.
Çinli vatandaşlar diğer ülkelere göçmen olarak gidebileceklerdi. (Amerika kıtasına ilk göçmenler bu antlaşmadan sonra gittiler. Anlaşma öncesinde Çin vatandaşları ülke dışarısına göçmen olarak çıkamıyorlardı.)
Çin bazı gümrüklerini düşük gümrük tarifeleriyle Birleşik Krallık'a açmıştır. Bu şehirler şunlardır:
Canton (Guangzhou)
Amoy (Xiamen)
Foochow (Fuzhou)
Ningpo (Ningbo)
Shanghai

Amiens Antlaşması
Amiens Antlaşması, Fransız Devrim Savaşları'nı sona erdirerek Fransa Cumhuriyeti ile Birleşik Krallık arasındaki düşmanlığı geçici olarak bitiren antlaşma. 25 Mart 1802 tarihinde Amiens şehrinde Joseph Bonaparte ve Charles Cornwallis arasında "Kesin Barış Antlaşması" olarak imzalanmıştır. Amiens Antlaşması sadece bir yıl 18 Mayıs 1803'e kadar sürmüş ve 1793 ile 1815 arasında 'Büyük Fransız Savaşı' olarak anılan yıllardaki tek barış dönemidir. Bu antlaşma ile Birleşik Krallık Fransa Cumhuriyeti'ni tanıdı. III. George, sadece iki yıl önce, Fransa Krallığı'nın yıkılışından sonraki Fransız tahtı üzerindeki İngiliz iddialarından vazgeçmişti. Lunéville Antlaşması (1801) ile birlikte Amiens Antlaşması 1798'den beri Devrim Fransasıyla savaş halinde olan İkinci Koalisyon'u sona erdirmiştir.


Berlin Konferansı
Berlin Batı Afrika Konferansı, Afrika'nın Kongo Havzası'na ilişkin egemenlik haklarının tartışılması ve bir sonuca bağlanması için düzenlenen uluslararası bir konferanstır. Portekizin önerisi üzerine, 15 Kasım 1884-26 Şubat 1885 tarihlerinde düzenlenen konferansa İngiltere, Fransa, Avusturya, Almanya, İtalya, Rusya, Portekiz, İspanya, ABD, İsveç, Norveç, Danimarka, Belçika ve Osmanlı İmparatorluğu katılmıştır. Konferans başlanlığını Almanya şansölyesi (başbakan) Otto von Bismarck yapmıştır.

1870li yıllara gelindiğinde Afrikadaki sömürgecilik yayılması, kaşiflerin gezilerine dayanıyordu ve bir anlamda sözlü işgal ilkesi geçerliydi. Kaşiflerin keşfettikleri geniş araziler, adına çalıştıkları, tarafından finanse edildikleri hükümete ait sayılıyordu. Sömürge yönetimlerini kurmakta olan ülkeler, bu şekilde askeri-siyasi olmayan tarzda sömürge alanlarını genişletmekteydiler. Bu durumu, kendi sömürge bölgeleri açısından tehdit olarak algılayan Portekiz, sömürge yayılmacılığının kurallara bağlanmasını istemiştir. Konferans sonunda oluşan sonuç belgesi, fiili işgal ilkesini benimsemiştir. Bunun anlamı, herhangi bir bölge üzerinde hak iddia edebilmenin, o bölgede askeri bir hakimiyet kurmaya dayandırılmasıdır.

Konferans, sömürgeci yönetimlerin dünyanın değişik bölgelerini hızla işgal etmelerinin önünü açmıştır. Bu nedenle konferans, sömürgecilik tarihinin önemli kilometre taşlarından biridir.

Britanya-Rusya Antantı
Britanya-Rusya Antantı (1907), Rusya, Britanya ve Fransa arasında yapılan Üçlü İttifakın bir parçası olan antlaşma.
31 Ağustos 1907 yılında Sankt Petersburg'da Rusya Dışişleri Bakanı Aleksandr İzvolski ve Britanya Büyükelçisi Arthur Nicolson tarafından imzalandı.
Rusya'yla Britanya İmparatorluğu'nun Asya'da nüfuz alanlarını belirledi ve Büyük Oyun'u sonlandırdı.
Rusya, Britanya'nın Afganistan üzerindeki protektorasını kabul etti ve Afgan Emiri ile doğrudan ilişki tesis etmeme taahhüdünde bulundu.
Her iki taraf Tibet'i Çin'in bir parçası olarak tanıdı ve bu bölge üzerinde kontrole sahip olma girişimlerinden vazgeçeceklerini açıkladı.
İran üç nüfuz alanına taksim edildi:

Kuzeyde Rus nüfuz alanı (Kasr-ı Şirin - İsfahan - Yezd - Zülfekar hattı bu alanın güney sınırını oluşturuyordu);
Güneyde Britanya nüfuz alanı (Bandar Abbas - Kirman - Bircand - Gezik hattının güneydoğusu);
Tarafsız bölge (İran'ın orta kısımları).


Cenevre Antlaşması
Cenevre Antlaşması veya Cenevre Deklarasyonu, 25-30 Temmuz 1974 tarihleri arasında Birleşik Krallık, Türkiye ve Yunanistan'ın dışişleri bakanları aracılığıyla Kıbrıs Harekâtı ve Kıbrıs Sorunu'na yönelik müzakerelerde bulundukları Cenevre'de imzaladıkları antlaşma.

1974'te, Kıbrıslı Türkler ve Kıbrıslı Rumlar arasında siyasi gerilimler meydana gelmekteydi ve Yunanistan'daki askeri cunta desteği ile Kıbrıs'ta enosis'e yönelik milliyetçi Rumların 15 Temmuz 1974'te darbe yapması sonucunda Türkiye, Kıbrıs'a 20 Temmuz 1974'te harekât düzenledi. Bunun üzerine Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi'nin 353 sayılı kararının 5. maddesi gereği 22 Temmuz 1974 tarihinde ateşkes ilan edildi. 25 Temmuz günü İsviçre'nin Cenevre kentinde Birleşik Krallık, Türkiye ve Yunanistan'ın dışişleri bakanları müzakere amacıyla toplandı. 30 Temmuz günü antlaşmayı imzalayan ülkeler Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi'nin 353 sayılı kararını dikkate alarak ada üzerindeki düzenin yeniden temin edileceğine ve yeniden 1960 anayasasına göre hareket edileceğine karar kıldılar.

Deklarasyon sonucunda Kıbrıs'ta anayasa düzeninin yeniden tesisi ve bölge üzerindeki barışın yeniden sağlanması[8] için 8 Ağustos 1974 tarihinde aynı devletler ile Kıbrıslı Rum ve Türkleri'nde temsilcilerin bulunacağı II. Cenevre Konferansı'nın yapılması kararı alındı.


Dunkirk Antlaşması
Dunkirk Antlaşması, Birleşik Krallık ve Fransa arasında 4 Mart 1947[1] tarihinde imzalanan bir antlaşmadır.

II. Dünya Savaşı'nın sona ermesinin hemen ardından Avrupa devletleri, savaş sürecinde 23 milyon nüfusun bulunduğu 180.000 metrekarelik bir alanı topraklarına katan Sovyetler Birliği'nin askeri gücünden endişe etmeye başladı. Bünyesinde 3 milyon asker barındıran Sovyetler Birliği, Avrupa'nın en büyük askeri gücü haline gelmişti. Birleşik Krallık, bu tehlikeye karşı Fransa ile askeri ittifak kurmak amacıyla Dunkirk Antlaşması'nı imzaladı. İmza merasiminde Fransa'yı temsilen Georges Bidault ve Birleşik Krallık'ı temsilen Ernest Bevin bulundu.

Gent Antlaşması
Gent Antlaşması, 24 Aralık 1814'te Gent'te (günümüzde Belçika, dönemde Birinci Fransa İmparatorluğu ve Hollanda Birleşik Krallığı arasında belirsiz) imzalanan ve ABD ile Büyük Britanya ve İrlanda Birleşik Krallığı arasındaki 1812 Savaşı'nı sona erdiren barış antlaşmasıdır. Antlaşma genel olarak iki ülke arasındaki ilişkileri status quo ante bellum durumuna getirdi. Dönemdeki zor ve uzun süren iletişim şartlarından dolayı, barış antlaşmasının ABD'ye ulaşması haftalar aldı ve onaylanana kadar geçen süre içinde 8 Ocak 1815'te New Orleans Savaşı yapıldı.


Antlaşma
24 Aralık 1814'te, Britanya ve Amerikan müzakere ekipleri kendi hükümetleri tarafından onaylanmak üzere 1812 Savaşı'nın sonra ermesi için belgeleri imzaladılar.[1] Antlaşma tüm esirlerin serbest bırakılması ve tüm savaş sahaları ve teknelerinin geri iade edilmesini kapsamaktadır. ABD'ye iade edilen topraklar yaklaşık olarak 40,000 km2 olmakla beraber, Maine'deki Michigan Gölü ve Superior Gölü ile Pasifik Okyanusu kıyılarını kapsar.[2] Amerikan kontrolündeki Üst Kanada (günümüzdeki Ontario) Britanya kontrolüne geçti. Antlaşma aslında savaş öncesi duruma göre önemli bir değişiklik sağlamamıştır, ancak Britanya savaş süresince kendi bölgesine kaçmış olan siyahi kölelere özgürlük tanıyacağını kabul etti. Gerçekte, bir kaç yıl sonra Britanya bunların yerine Birleşik Devletler'e 350,000$ ödedi.

Ohio ve Michigan bir Hint bir tampon bölge oluşturmak için Britanya önerisi, Hint Koalisyonu sonrası dağıldı ve iptal edildi.
 

Suskun

V.I.P
V.I.P
Kıbrıs Sözleşmesi
Kıbrıs Sözleşmesi, Kıbrıs Antlaşması veya Kıbrıs Konvansiyonu, 4 Haziran 1878 ile 1 Temmuz 1878 tarihinde imzalanan ve Berlin Konferansı'nda Birleşik Krallık'ın Osmanlı İmparatorluğu'na destek çıkması için Kıbrıs adasının yönetiminin geçici olarak Büyük Britanya'ya verilmesini öngören gizli antlaşma.

Bu imzalanan antlaşmaya göre, Rusya İmparatorluğu, Osmanlı İmparatorluğu'nun Asya kıtasında kalan topraklarını ele geçirmeye kalkması durumunda Birleşik Krallık silahlı olarak Osmanlı'ya yardımcı olacaktı. Ayrıca adayı Osmanlı Padişahı adına yönetecektive Osmanlı İmparatorluğu ada üzerinde din, eğitim ve adalet kurumlarından yine sorumlu olacaktı

Locarno Antlaşması
5-16 Ekim 1925 tarihleri arasında İsviçre’nin Locarno kentinde müzakere edilen ve 1 Aralık 1925’te Londra’da imzalanan antlaşma.

Birinci Dünya Savaşı sonrasında Avrupa ülkeleri arasındaki ilişkileri normalleştirmeyi hedefleyen çabaların bir zinciri olan Locarno Antlaşması Batı Avrupa’daki sınırların değişmezliğini teyid ederken, Doğu Avrupa’daki sınırların revizyona tâbi tutulmasına imkân tanıdı

Sebepler
Fransa, Almanya’nın Birinci Dünya Savaşı sonunda imzalamak zorunda kaldığı Versailles Anlaşması ile 1871’de kaybettiği Alsace-Lorraine bölgesini geri almıştı. Ancak, savaşın sonunda Almanya’nın zamanlıca ateşkes teklif etmiş olması neticesinde, Alman ordusu örselenmeden kalmıştı.

Versailles Antlaşması’nın kısıtlayıcı hükümleriyle tatmin olmayarak savaş sonrasında Almanya çevresinde bir ittifak zinciri kurmak isteyen Fransa, aynı zamanda Almanya'nın sınırlarının değişmeyeceği hakkında güvenceler istemekteydi.

Bu tarihlerde Almanya da, kötü giden ekonomisini tamirat ve tazminat sorununda Fransa ile iyi ilişkiler kurarak ferahlatmayı hedefliyordu. Bu nedenle Alman Hükümeti, Şubat 1925'te, Fransa'ya bir nota göndererek, bir karşılıklı güvenlik paktı kurulmasını önerdi. Böylece, Fransa ile Almanya arasındaki ilişkilerde, bir yumuşama başladı.

Anlaşma
Bunun üzerine Almanya, Fransa, İngiltere, İtalya, Belçika, Polonya ve Çekoslovakya arasında, 5 Ekim 1925'te, Locarno'da bir konferans toplandı. Müzakereler sonunda, 16 Ekim 1925'te, Locarno Antlaşması imza için hazırlanmıştır ve 1 Aralık 1925'te Londra'da imzalanmıştır. Antlaşmaya göre, Almanya, Fransa ve Belçika sınırlarının kesin ve sürekli olduğunu kabul etmiştir. Bu konuda bir anlaşmazlık çıkması halinde kuvvete başvurulmaması ve sorunun Milletler Cemiyeti'ne götürmesi hususunda da mutabık kalınmıştır. Bundan dolayı, Antlaşmanın Almanya’nın Milletler Cemiyeti'ne üye olduğunda yürürlüğe girmesi kabul edilmiştir.

Sonuçlar
Almanya, Locarno Antlaşması ile yeniden dışlanmış olduğu uluslararası sisteme dahil edilmiştir. Antlaşmalardan hemen sonra da, bu ülke 1926'da, Milletler Cemiyeti'ne üye olmuştur. Öte yandan, Almanya bu antlaşma ile batı sınırlarının değişmezliğini kabul etmiş, ancak aynı güvenceyi doğu sınırları için vermemiştir. Bu durumda Fransa kendi sınırlarını garanti almaya çalışırken, Polonya ve Çekoslovakya’ya kefil olmak zorunda kalmış ve bu ülkelere güvenilirlikleri şüpheli ilave taahhütler vermek zorunda kalmıştır.

Antlaşma kırılgan diplomasinin örneklerinden biri olmaktan kurtulamadı. Antlaşmadan büyük düşkırıklığına uğrayan Polonya’nın o dönemdeki Dışişleri Bakanı Józef Beck varılan mutabakatı "Almanya’ya Batı’daki barışın korunmasını teminen Doğu’ya saldırması resmi olarak rica edilmiştir" şeklinde yorumladı

1922 yılında Almanya ile imzaladığı Rapallo Antlaşması’na rağmen bu ülkenin yeniden Batı Avrupa eksenine girmesi, Sovyetler Birliği’nin de dışlanmışlık hissini pekiştirdi.

Buna rağmen, anlaşma Batı Avrupa’da bir diplomasi zaferi olarak kutlandı. Anlaşmanın müzakerecilerinden İngiliz Dışişleri Bakanı Sir Austen Chamberlain 1925’te, Fransız Dışişleri Bakanı Aristide Briand ve Alman Dışişleri Bakanı Gustav Stresemann 1926’da Nobel Barış Ödülü’ne layık görüldüler.

Anlaşmanın anlamını yitirmesi

Barış ödüllerine rağmen barışın kendisi sağlanamadı. Weimar Cumhuriyeti’nin çöküşü ve Nazilerin iktidara gelişinden sonra Batılı devletlerin uyguladıkları Yatıştırma politikasının ilk kurbanı 1938’de Çekoslovakya oldu ve İkinci Dünya Savaşı da 1939’da Almanya’nın Polonya’ya taarruzu ile başladı. Bu iki devletten sonra da sıra Almanya’nın batı sınırına geldi ve Belçika ile Fransa 1940’ta Alman işgaline girdi.

McMahon Antlaşması
Birinci Dünya Savaşı sırasında, Osmanlı topraklarını paylaşma konusunda yapılmış gizli antlaşmalardan biridir. İngiltere'nin Mısır Valisi Mac Mahon ile Hicaz Emiri Hüseyin bin Ali (Şerif Hüseyin) arasında 1917 yılında imzalanmıştır.

İngiltere tarafından Araplara, Osmanlı Devleti ile savaşmaları halinde bağımsız bir Arap Krallığı kurulacağı vaadedilmiştir. Ancak bölgede istediğini alan İngiltere, Şerif Hüseyin'e verdiği sözü tutmamış ve ona karşı ayaklanan Suudi ve Vahhabilere destek vererek Şerif Hüseyin'i saf dışı bırakmış, sürgüne göndermiştir.

Böylece antlaşmanın tek kazananı İngiltere olmuştur. Bu olayların neticesinde, İslamcılık fikri nüfuz alanını kaybetmiştir.

Münih Antlaşması (1938)

1. Nazi Almanyası Ekim 1938'de Südet bölgesini işgal etmiştir.
  1. Macaristan Kasım 1938'de imzalanan Birinci Viyana Ödülü gereğince, Macar azınlıklarının oturduğu Slovakya'nın güney kısımının üçte biri ve Karpat Rutenyası'nın güney kısımı olmak üzere sınır bölgesini işgal etmiştir.
  2. Karpat Rutenyası özerkliğini kazanmıştır.
  3. Polonya Ekim 1938'de Polonyalı azınlıkların oturtuğu Zaolzie bölgesini işgal etmiştir.
  4. Geri kalan Çek toprakları Mart 1939'da Nazi Almanyası'nın uydu devleti Protektorat Böhmen und Mähren olmuştur.
  5. Çekoslovakya'nın kalıntılarından Slovakya yaratılmış ve Nazi Almanyası'nın uydu devleti olmuştur.

Münih Antlaşması, İngiltere, Fransa, İtalya ve Almanya arasında Çekoslovakya'nın Südet bölgesinin Almanya'ya verilmesini öngören 29 Eylül 1938 tarihli antlaşmadır.

Avrupanın büyük devletleri arasında başgösteren Südet Krizi sonucu olarak 1938'de Münih'te toplanan Münih Konferansı, Hitler, Mussolini, İngiliz başbakanı Neville Chamberlain ve Fransız başbakanı Édouard Daladier arasında düzenlenmiştir. Konferansa Fransa'nın taraf olması, Çekoslovakya ile aralarındaki 1924 yılında yapılmış olan ve Çekoslovakya'nın toprak bütünlüğünün garantisi niteliğindeki antlaşmadır. İtalya ise konferansa, 7 Ocak 1935 tarihli Laval - Mussolini Antlaşması dolayısıyla taraf olmuştur. Sovyetler Birliği ile Çekoslovakya arasında, bu ülkenin toprak bütünlüğü konusunda bir antlaşma vardır. Bu antlaşma, Çekoslovakya'nın toprak bütünlüğünü tehdit edecek bir saldırı durumunda Sovyetler Birliği'nin askeri müdahalesini, Fransa'nın müdahalesi önşartına bağlamaktadır. Dönemin Sovyet Dışişleri Komiseri Maxim Litvinov, Sovyetler Birliği'nin bu antlaşmadan doğan yükümlülüğünü yerine getireceğini sıklıkla belirtmiştir. Bununla birlikte Sovyetler Birliği konferansta temsil edilmemiştir.

Konferans sırasında toplantı salonuna alınmamakla birlikte yan odada iki Çek temsilcisi bulunmaktadır. Berlin’deki Çekoslovak elçisi Dr. Vojtek Matni ile Prag’daki Dışişleri Bakanlığı elemanı Dr. Hubert Masaryk.

Südetler, Çekoslavakya'nın stratejik öneme sahip bir bölgesiydi. Büyük bir silah fabrikası olan Skoda bu bölgedeydi. 2.5 miyon Almanca konuşan nüfusa sahip olan bölge, Versay Antlaşmasının Ulusların Kendi Kaderini Tayin Hakkı kuralına göre, Almanya'nın kontrolü altında olmalıydı. Konferansın amacı Südet Krizi nedeniyle bir Avrupa savaşını önlemekti ve bölgenin neredeyse tamamının Almanya'ya teslim edilmesiyle sonuçlandı. Bu, Yatıştırma Politikasının en bariz örneği oldu. Çekoslavakya konferansa çağrılmadığı için anlaşma Çekler tarafından Münih Diktesi olarak adlandırılmaktadır. Hatta çoğu zaman Münih İhaneti olarak da isimlendirirler zira Çekoslavakya'nın Fransa'yla, Fransa'nın da İngiltere'yle askeri ittifakı vardı ve bunlar konferansta hiç gündeme gelmedi.

Mart 1938'de Almanya Avusturya'yı ilhak etti (Anschluss). Nazi politikacı Konrad Henlein tarafından yönetilen ve nüfusunun çoğunluğu Alman kökenli olan Çekoslavakya'nın Südetlerinin, Hitler'in bir sonraki isteği olacağı beklenmeye başlamıştı. Hem Fransa'nın hem de Sovyetler Birliğinin Çekoslavakya ile askeri ittifakı vardı ama ne Fransa ne de Sovyetler bir savaşa hazır değildi. Gerçekte, Sovyet Rusya ve Stalin kapitalist anlaşmalardan oldukça rahatsızdı ve Fransa'nın başında ise yatıştırıcı bir dış politika izlemekten yana olan Edouard Daladier vardı. 1938'de Fransa'da yapılan genel seçimler de Fransa'nın askeri güç göndermesinin mümkün olmadığını göstermişti. Batı Avrupa'daki hiçbir devlet savaş istemiyordu. Nazi Almanyasının askeri harekat kabiliyetini fazla abartmışlardı. Öte yandan Hitler'in çeşitli kamuoyu açıklamalarında ısrarla vurguladığı barış çağrıları, Avrupa kamuoyunda son derece olumlu karşılanmaktaydı ve ikna ediciydi.

Diğer taraftan Hitler ise Batı'nın bu zaaflarını iyi değerlendiriyordu ve bir an Orta Avrupa'da hedeflerine ulaşacak bir dış siyaset izliyordu. Konferans yapılması için Benito Mussolini tarafından ikna edildi. Zira İtalya da henüz Avrupa çapında bir çatışmaya hazır değildi. Alman askeri liderliği de ordunun durumunun farkındaydı ve savaşı engelleyebilmek için ellerinden geleni yapıyorlardı.

Konferansa giden günlerde Avrupanın süper güçleri, I. Dünya Savaşından sonra ilk defa ordularını mobilize ettiler. Birçokları savaşın kaçınılmaz olduğunu ve herkesi memnun edecek bir barışın mümkün olmadığını düşünüyordu.

Fakat bir anlaşmaya varıldı ve 29 Eylülde Adolf Hitler, Neville Chamberlain, Édouard Daladier ve Benito Mussolini Münih Anlaşmasını karara bağladılar. Her ne kadar antlaşma 29 Eylül tarihini taşıyorsa da imzalanması 30 Eylül 1938 gününün ilk saatleridir.

Çek hükümeti anlaşmaya uymayı kabul etti. Anlaşma Südetlerin kontrolünü 10 Ekimden itibaren Almanya'ya veriyordu.

Antlaşmada kabul edilen metin, Mussolini’nin teklif ettiği metindir. İtalyan Dışişleri Bakanı Galeazzo Ciano’nun yayımlanmış anılarında ve Erich Kordt’un 4 Haziran 1948 tarihinde Nürnberg mahkemesindeki ifadesinde, sözkonusu belgenin aslında Alman teklifi olduğu belirtilmektedir. Her iki şahıs da Münih Konferansı’nda onaylanan antlaşma metninin, gerçekte Alman planı olduğunu iddia etmektedirler.

Antlaşmanın hemen ardından, antlaşma şartlarına göre kurulan “uluslararası komisyon”, İngiliz, Fransız, Çek ve İtalyan elçileriyle Alman Dışişleri Bakanlığı Devlet Sekreteri Ernst von Weizsäcker’den oluşmaktadır ve antlaşma metninde yeralmayan ama Hitler’in vazgeçmediği toprakların da Almanya’ya verilmesini karara bağlamıştır.

İlaveten Hitler ve Chamberlain olası bütün anlaşmazlıkları barış yoluyla çözmek konusunda bir anlaşmaya vararak bunu da imzaya döktüler. Bu anlaşma ise çoğu zaman Münih Anlaşmasıyla karıştırılmaktadır zira Chamberlain'ın İngiltere'ye dönüşünü gösteren fotoğraflardaki kâğıt Münih Anlaşması değil Hitler ve Chamberlain'ın imzaladığı iyi niyet anlaşmasıdır.

İngiltere'ye dönüşünde Chamberlain için resepsiyon verildi ve yaptığı anlaşmayı sabırsız kalabalığa göstererek meşhur "zamanımızın barışı" konuşmasını yaptı. İngilizler ve Fransızlar mutluydu, Alman generaller de savaş çıkmadığı için rahatlamışlardı ama Hitler kızgındı. Diplomatlarının ve generallerinin kendisini bir burjuva politikacı olarak davranmaya zorladığını düşünüyordu.
Münih'ten İngiltere'ye dönen Neville Chamberlain (elinde barışçı çözümü için kendisi ve Adolf Hitler tarafından imzalanan belge,

Joseph Stalin de Münih Anlaşmasından memnun değildi. Sovyetler konferansta temsil edilmemişti ve büyük güçlerden biri olarak en azından bilgilendirilmeleri gerektiğini düşünüyordu. İngiltere ve Fransa ise Sovyetleri daha çok Almanya'ya karşı bir denge unsuru olarak kullanıyorlardı. Stalin, batının bir müttefiki bu kadar kolay satmasından da rahatsız olmuştu ve gelecekte aynı şeyi Sovyetlere de yapıp Nazilerle Komünistleri birbiriyle savaştırarak her şey bittiğinde onların gelip geride kalanları toplayacağını düşünmeye başlamaıştı. Bu endişe ve İngiltere ve Fransa'ya yaptığı, Almanya'ya karşı bir ittifak önerilerinin dikkate alınmayışı, Stalin'in 1939'da Nazi Almanyasıyla Molotov-Ribbentrop Paktını imzalamasına neden oldu.

Çekler de durumdan hiç hoşnut değildi. Südetleri Almanya'ya vermek zorunda kalan ve daha sonra da Cieszyn Silesya bölgesi de Polonya tarafından geri alınan Çekoslavakya Almanya'ya karşı savunma hatlarını tamamen kaybetmişti. Mart 1939'da Chamberlain'ın sözlerine inananlar yanıldıklarını anladılar. Almanlar, Bohemya ve Moravya'nın geri kalanını da işgal ettiler ve daha doğudaki topraklar da Slovakya adıyla Almanya'nın kontrolünde bir kukla devlet haline geldi.

Başbakan Chamberlain Nazilerin Çekoslavakya'yı işgal etmesiyle ihanete uğradığını ve artık Münih Anlaşmasının bir ehemmiyetinin kalmadığını düşünerek İngiliz İmparatorluk Kuvvetlerine savaş hazırlığı emri verdi. Fransa da aynısını yaptı ancak ikisi de herhangi bir girişimde bulunmadı. Ta ki Polonya'nın işgali savaşı artık kaçınılmaz hale getirene kadar.

Pangkor Anlaşması
Pangkor Anlaşması, İngilizler ile Perak'taki Malay reisleri arasında imzalanan anlaşma (1874). Malay devletleri üzerindeki Britanya egemenliğinin başlangıcı olarak kabul edilir.

Boğaz Kolonileri (Straits Settlements) valisi Andrew Clarke, bölgedeki İngiliz tüccarların başvuruları üzerine, Perak'taki veraset çekişmesini çözmek ve Çinlilerin gizli dernekleri arasındaki savaşı durdurmak amacıyla İngiliz, Malay ve Çinli önderlerin bir araya gelmesini sağladı. Perak açıklarındaki Pangkor Adasında yapılan toplantıda, Aşağı Perak reislerince desteklenen Raca Abdullah'ın Perak tahtına çıkması, Yukarı Perak reislerinin adayı İsmail'in ise yıllık bir gelir ve onursal sultan muda unvanı karşılığında hak iddiasından vazgeçmesi kararlaştırıldı. Ayrıca Abdullah sarayında, geniş yetkilerle donatılmış bir İngiliz danışman bulundurmayı kabul etti. Gizli dernekler sorunu ise Çinlilerle yapılan ayrı bir anlaşmaya çözüme bağlandı. Daha sonraları öteki sultanlıklarla yapılan benzer anlaşmalar, Malakka Yarımadasının fiilen İngiliz egemenliği altına girmesine yol açtı (1914).

Paris Antlaşması (1763)
Paris antlaşması, genellikle Paris Barış Antlaşması veya 1763 Antlaşması olarak bilinen, 10 Şubat 1763 yılında Büyük Britanya Krallığı, Fransa Krallığı ve İspanya Krallığı ile Portekiz Krallığı tarafından imzalanmış olan barış antlaşması. Bu antlaşma ile Fransız Hint Savaşı/Yedi Yıl Savaşı sona ermiştir. Antlaşma Büyük Britanya krallığının Fransa ve İspanya'da zafer kazanması sayesinde gerçekleşmiş ve Avrupa dışında Britanya egemenliğinin başlangıcı olmuştur.

Paris Antlaşması (1856)
Paris Antlaşması, 30 Mart 1856 tarihinde Rusya ile Kırım Savaşı'nı kazanan Osmanlı İmparatorluğu, Birleşik Krallık ve Fransa arasında imzalanmış bir barış antlaşmasıdır.

Maddeler
Tamamı 31 madde olan Paris barış antlaşmasının getirdiği başlıca hususlar şunlardı:

Taraflar savaş sırasında işgal ettikleri toprakları iade edeceklerdir.
Osmanlı İmparatorluğu Avrupa devletler topluluğunun bir üyesi olacak, toprak bütünlüğü ve bağımsızlığı Avrupa devletlerinin ortak garantisi altına konacaktır.
Osmanlı İmparatorluğu ile antlaşmayı imzalayan devletlerden biri veya birkaçı arasında anlaşmazlık çıkarsa, taraflar kuvvet kullanmadan önce, diğer imzacı devletlerin aracılığını kabul edeceklerdir.
Osmanlı padişahının 28 Şubat 1856'da ilan ettiği "Islahat Fermanı" devletlere tebliğ edilecek ve devletler de bunu kabul edeceklerdir. Bu ferman, ilgili devletlere, Osmanlı İmparatorluğu'nun iç işlerine karışma hakkı vermeyecektir.
Boğazların kapalılığını öngören 1841 Boğazlar Sözleşmesi esaslarının devamlılığı kabul edilecektir.
Karadeniz tarafsız olacak ve askerlikten tecrit edilecektir. Karadeniz'deki tüm tersaneler yıkılacak ve hiçbir devletin donanması bulunmayacaktır.
Tuna'da ulaşım serbestisi yeniden kurulacak ve bunu sürekli kılmak için antlaşmayı imzalayan devletlerin temsilcilerinden bir "Tuna Komisyonu" kurulacaktır.
Eflak ve Boğdan'a muhtariyet verilecek ve muhtariyet devletlerin ortak garantisi altına alınacaktır. Her iki eyaletin de birer meclisi olacak ve hiçbir devlet Eflak ve Boğdan'ın iç işlerine karışmayacaktır.
Sırbistan'ın daha önce Osmanlı İmparatorluğu'ndan almış olduğu hak ve imtiyazlar devletlerin ortak garantisi altında olacak ve Osmanlı İmparatorluğu izinsiz olarak Sırbistan'a askeri müdahalede bulunamayacaktır.

Sonuçlar

Antlaşmanın Avrupa için önemi, Rusya tarafından bozulan uluslararası dengenin tekrar tesis edilmesidir.
Osmanlı İmparatorluğu açısından ise: Başlangıçta Rus tehlikesi bertaraf edildi; Osmanlı İmparatorluğu, devletler genel hak ve hukukundan faydalanma imkânı elde etti; Avrupa konseyine girme hakkını kazandı. Ancak, toprak bütünlüğü ve bekası Avrupa büyük devletlerinin kefilliği altına girdi. Karadeniz'de Rusya ile aynı muameleye tabi tutulması haksızlık olarak ortaya çıktı. Keza devletin tamamen bir iç meselesi olan Islahat Fermanı'na antlaşma metni içinde yer verilmesi, müteakip yıllarda iç işlerine müdahale zemini hazırladı.
Birleşik Krallık, Akdeniz ve Hindistan'a giden ticaret yollarını güvenceye aldı. Özellikle Rus Karadeniz donanmasının yok edilmesi, İngiltere'nin sömürgeleri ve Akdeniz ticareti için değerli bir garanti oldu.
Fransa da İngiltere gibi ekonomik çıkarlar elde etti. Doğu Akdeniz'e yönelik Rus tehlikesi bertaraf edildi ve Napolyon döneminde Fransa'ya karşı kurulmuş olan devletler cephesi parçalanmış oldu.
Piyemonte, İtalya Birliği konusunu Avrupa siyasetinin gündem konusu olmasını sağladı.
Rusya, kuvvetli bir devlet olduğunu kanıtladı. Osmanlı İmparatorluğu konusunu ileri bir döneme erteledi.

Paris Antlaşması ile yeniden kurulan uluslararası denge 1870'de Prusya'nın Fransa'yı mağlup etmesi ve Alman Milli Birliği'nin kurulmasına kadar devam etti. Bu tarihten itibaren Avrupa'da Alman üstünlüğü dönemi başladı

Ryswick Antlaşması
Ryswick Antlaşması 20 Eylül 1697 tarihinde Hollanda'nın Ryswick kentinde imzalandı. Antlaşma, Fransa'nın Kutsal İttifak, İngiltere, İspanya ve Kutsal Roma İmparatorluğu'na karşı savaştığı Dokuz Yıl Savaşı'na son vermiştir.

Fransız temsilciler Lahey'de, İttifak güçleri temsilcileri Delft'te toplanmışlardı. Barış görüşmeleri Mayıs ayında Ryswick'in Huis ter Nieuwburg bölgesinde başlamıştır.

Görüşmelerin ilk birkaç haftası sonuç vermeyince iki tarafın öne çıkan liderleri III. William ve XIV. Louis gizli görüşmeler yapmak üzere birer temsilci seçmişlerdir. Seçilen kişiler William Bentinck ve Louis François'ti. Bu temsilcilerin yardımıyla çözüme kısa sürede ulaşıldı ancak I. Leopold ve II. Charles anlaşma hükümlerine sıcak bakmıyordu. Ancak, İspanya uzun süre direnemedi ve Fransa, İngiltere ve İspanya barış koşulları üzerinde tümüyle anlaştılar. William ise I. Leopold'ü ikna ederek Fransa ile Kutsal Roma İmparatorluğu arasında bir antlaşma imzalanmasını sağladı (30 Ekim).

Barış, Nijmegen Antlaşması'ndan bu yana elde edilen yerlerin geri verilmesine dayanıyordu. Bu antlaşma uyarınca Fransa, Freiburg, Breisach ve Philippsburg'ü Kutsal Roma İmparatorluğu'na geri verdi ancak Strasbourg Fransızlarda kaldı. Fransa ayrıca Saint-Domingue (daha sonra Haiti adını almıştır), Pondicherry ve Nova Scotia'yı almaya hak kazandı. İspanya ise Katalonya ve sınır kalelerinden Mons, Lüksemburg ve Kortrijk'i geri aldı. Yıllardır Fransa egemenliği altında bulunan Lorraine Düşesi Leopold Joseph'a bırakıldı. Hollanda'ya bırakılan yerler ise İspanyol Hollandası'ndaki Namur ve Ypres kaleleriydi. Louis, III. William'ı İngiltere'nin kralı olarak tanıdı ve II. James'e olan desteğini geri çekti.
 

Suskun

V.I.P
V.I.P
Saint-Jean-de-Maurienne Anlaşması
Saint-Jean-de-Maurienne Anlaşması I. Dünya Savaşı sırasında yapılan gizli anlaşmalardandır. Bu anlaşmaya göre İtalya'ya Mersin dışında Antalya, Konya, Aydın ve İzmir verilmek istenmiştir. Rusya, savaştan çekilmek zorunda kaldığından imzalayamamıştır. İngiltere'nin İzmir'i Yunanistan'a bırakma isteğine İtalya'nın karşı çıkması nedeniyle bu antlaşmanın geçersizliği İngiltere tarafından ilan edilmiştir.

Sykes-Picot Anlaşması
I. Dünya Savaşı sırasında, 29 Nisan 1916'da Kut'ül Ammare Kuşatması sonrasında İngiliz kuvvetlerinin Osmanlı 6. Ordusu karşısında bozguna uğramasından 17 gün sonra 16 Mayıs 1916 tarihinde İngiltere ve Fransa arasında yapılan ve Türkiye'nin Orta Doğu topraklarının paylaşılmasını öngören gizli antlaşmadır.

1915'te Arabistan Yarımadası'nı ele geçiren İngiltere, Osmanlı'ya karşı ayaklanan Mekke'li Şerif Hüseyin'i destekleyerek Irak ve Filistin toprakları üzerinde kendisine bağımlı bir Arap devleti kuracaktı. Mekke Şerifi Hüseyin ile Mısır'daki İngiliz Yüksek Komutanı McMahon arasında böyle bir antlaşma gizli olarak imzalanmıştır. Fransa böyle bir plana karşı çıkıp İngiltere'ye baskı yaparak yeni bir antlaşma yapılmasını istedi. Rusya'nın onayı ile imzalanan bu antlaşmaya göre;

Rusya'ya, Trabzon, Erzurum, Van ve Bitlis ile Güneydoğu Anadolu'nun bir kısmı,
Fransa'ya, Doğu Akdeniz bölgesi, Adana, Antep, Urfa, Mardin, Diyarbakır, Musul ile Suriye kıyıları,
İngiltere'ye Hayfa ve Akka limanları, Bağdat ile Basra ve Güney Mezopotamya verilecektir.
Fransa ile İngiltere'nin elde ettiği topraklarda Arap devletleri konfederasyonu veya Fransız ve İngiliz denetiminde tek bir Arap devleti kurulacak,
İskenderun serbest liman olacak,
Filistin'de, kutsal yerleşim yeri olması nedeniyle bir uluslararası yönetim kurulacaktır.

1917 devriminden sonra Rusya antlaşmadan vazgeçmiş, Lenin gizli olan bu anlaşmayı dünya kamuoyuna açıklamıştır.

Utrecht Antlaşması
Utrecht Anlaşması, 1713 yılında Fransa, İspanya, Büyük Britanya, Savoya Dükalığı, ve Hollanda arasında imzalanmış ve İspanya Veraset Savaşı'nı son erdiren barış antlaşmasıdır. Hollanda'nın Utrecht kentinde imzalanmıştır.

İspanya kralı II. Carlos öldükten sonra tahtını bırakacağı bir veliahtının olmaması taht kavgalarına yol açarak İspanya Veraset Savaşının tetikleyicisi olmuştur. Bu savaşta Büyük Britanya'nın yanında normal şartlarda biraraya gelemeyecek Avrupa devletleri ittifak kurmuştur. Amaç Fransa'nın Avrupa'daki yükselişini engellemekti. İspanya Veraset Savaşları bir dünya savaşı olarak da nitelendirilebilir. Savaş sonunda Utrecht anlaşmasıyla Fransa'nın yükselişine son verildi ve Fransa dizginlenmeye başlandı.

Washington Denizcilik Antlaşması
Washington Deniz Antlaşması veya Beş Güç Antlaşması, Birleşik Krallık, Amerika Birleşik Devletleri, Japon İmparatorluğu, Üçüncü Fransa Cumhuriyeti ve İtalya Krallığı devletleri arasında donanma hakkında Washington Konferansı'nda imzalanmış bir antlaşmadır. İmza tarihi 6 Şubat 1922'dir. Silahlanma yarışını I. Dünya Savaşı'ndan sonra durdurmak amacını taşımaktadır.

1930 ve 1936 yıllarında Londra'da yapılan konferanslar ile antlaşmanın bazı şartları değiştirilmiştir. Antlaşmayı II. Dünya Savaşı öncesinde bozan ilk devlet Japon İmparatorluğu olmuştur, İtalya ise gizli bir şekilde bozmuştur. Nazi Almanyası, bu donanma antlaşmalarında yer almamıştı ve donanması Versay Antlaşması ile kısıtlanmıştı. Fakat II. Dünya Savaşı öncesinde o da kısıtlamayı çiğnedi. Böylece Washington Denizcilik Antlaşması'nın geçerliliği kalmadı

Zürih ve Londra Antlaşmalar
Zürih ve Londra Antlaşması, 11 Şubat 1959 tarihinde Birleşik Krallık, Türkiye, Yunanistan devletleri Kıbrıs'taki Rum ve Türk toplumları arasında imzalanan, bağımsız bir devlet olarak Kıbrıs halklarının durumunu belirleyen ve Kıbrıs Cumhuriyeti anayasasını onaylayan antlaşmadır. Rum tarafını Başpiskopos Makarios, Türk tarafını ise Fazıl Küçük temsil etmekte idi.

Bunu takip eden 19 Şubat 1959 tarihli Londra Antlaşması ile Kıbrıs Cumhuriyeti'nin bağımsız bir devlet olarak 16 Ağustos 1960 tarihinde kurulması sağlanmış oldu.

Yürütme ve Yasama

Bu Antlaşma uyarınca kurulacak olan Kıbrıs Cumhuriyeti'nin Anayasasının adadaki her iki toplumunda haklarını koruyacak şekilde hazırlanması kabul ediliyordu. Antlaşma uyarınca kabul edilen bazı önemli şartlar şunlardır;

Birinci madde uyarınca adada Cumhurbaşkanlığı sistemi kurulacağı öngörülüyordu, ancak Rum Cumhurbaşkanı Rum Toplumu tarafından, Türk Cumhurbaşkanı Yardımcısı ise Türk Toplumu tarafından seçilecekti.
Beşinci madde uyarınca ise Bakanlar Konseyi 7 Rum ve 3 Türk olmak üzere 10 bakandan oluşacaktı ve toplumların tek taraflı kararlar çıkarmalarına engel olunması amacı ile gerek Temsilciler Meclisi tarafından çıkarılacak yasalar gerekse bakanlar Kurulu kararları Rum Cumhurbaşkanı veya Türk Cumhurbaşkanı yardımcısı tarafından veto edilebilecekti.
Altıncı madde uyarınca Yüksek Anayasa Mahkemesi bir Rum, bir Türk ve bir tarafsız yargıçtan oluşacaktı.
Onuncu madde ise her iki toplum için ayrı Cemaat Meclisleri kurulmasını şart koşuyordu. Bu meclisler dini, eğitim, kültürel ve öğretim gibi konular yanında vergilendirme hakkına da sahip olacaktı.
Onbirinci madde gereğince kamu çalışanlarının %70'i Rum %30'u Türk toplumundan olacaktı.
Onyedinci madde uyarınca toplumların ayrı mahkemeleri olacak, davalı ve davacı ayrı toplumlardan ise karma mahkemeler kurulacaktı.
Yirminci madde ise kurulacak Kıbrıs Cumhuriyeti'nin beş büyük şehrinde Rum ve Türk toplumları için ayrı ayrı belediyeler kurulmasını gerektiriyordu.

Zürih görüşmelerinde Yunanistan, Türkiye ve İngiltere arasında yapılan görüşmeler sonunda üzerinde uzlaşılan ve Londra'da bütün taraflarca onaylanan Antlaşma maddeleri ile kurulacak Kıbrıs Cumhuriyetinde Toplumların birbiri üzerinde baskı kurmasının engellenmesi ve adayı uzlaşma içinde yönetmeleri için öngörülen konfederal yapının temelleri oluşturulmaya çalışılmıştır.
 
Top