Bilimin Doğuşu

Çağlayağmur

👪
Süper Moderatör
biliminDogusu.jpg


Bilim niçin doğmuştur? Şüphesiz pek çok nedenleri vardır. Belki de en önemlisi, insanoğlundaki yetenek ve kabiliyetlerin çok kapsamlı oluşudur. İnsana verilen akıl ve düşünme yeteneği, gelişme ve mükemmelleşme meyli, sayısız ihtiyaçlarını karşılama arzusu, şiddetli merak duygusu, sorma, sorgulama, öğrenme isteği, ilk insana verilen ilim ve hükmetme özelliği, yaşadığı kainatın büyüklüğü, varlık ve olayların çokluğu ve özellikleri, bilim ve bilim dallarının doğmasına neden olmuştur. Başlangıçta çekirdek hükmünde olan bilim, asırlar geçtikçe gelişerek dallara ayrılmış, her dalda yetişen bilim adamları ve buluşlarla insanlığa çok faydalı, çok güzel meyveler vermiştir.
 

Çağlayağmur

👪
Süper Moderatör
İlkçağda Bilim (MÖ: 5000 – MS:395)


Bilim, ilkçağda ilkinsanla başlamış, ortaçağda hızlanarak devam etmiş, çağımızda ise en hızlı dönemini yaşamaktadır. İlkçağda eski Mısır ve Mezopotamya’da matematik, geometri ve astronomi alanlarında önemli bilgilere ulaşılmıştır. Mezopotamya da Sümer ve Babil kavimleri özellikle matematik ve astronomide ileri gitmişlerdir. Eski İyonya ve Yunan medeniyeti, eski Mısır ve Mezopotamya ilimlerinden faydalanmış, bilhassa felsefe dalında Aristo, Eflatun ve Sokrates gibi önemli filozoflar yetiştirmişlerdir.


Ortaçağda Bilim ( 395 – 1453)

[TD]Ortaçağda bilim ve bilim adamlarına büyük değer verilmiştir. Özellikle doğuda, İslam coğrafyasında tıp, matematik, astronomi, kimya, coğrafya ve sosyal bilimlerde büyük gelişmeler yaşanmıştır. Yüzyıllara ışık tutan matematik ve astronomide Beyruni (973-1051), fizikte İbn-i Heysem(965-1051), sibernetiğin kurucusu Ebu’l-İz el Cezeri (1136-1236) gibi yüzlerce bilim adamı yetişir. Bu aydınlık çağ 8.yy dan 16.yy a kadar bütün dünyada etkili olur. Özellikle Avrupa kıtasının güney batısında, İspanya da 8 .yy da kurulan Endülüs Emevi Devleti ve İslam medeniyetinin bilim merkezleri olan Kurtuba ve Gırnata üniversiteleri yetiştirdikleri öğrencileri ile yüzyıllarca batıya ilim saçar.
Yine bu dönemde Avrupa’dan doğuya yapılan haçlı seferleri ve çeşitli seyahatler sırasında pek çok Avrupalı İslam coğrafyasındaki bilimsel gelişmeleri ve buluşları yakından görür. Bütün bunlara Avrupa da yüzyıllarca süren yoksulluk ve bilgisizden kurtulma isteği eklenerek batıda bilimsel çalışmaların başlamasına neden olur. Kilise ve yönetim baskısı ve halktaki büyük bilgisizliğe rağmen 15.yy da Rönesans ve Reform adı verilen uyanma hareketleri başlar.

Yeniçağda Bilim (1453 – 1789)

16.yy ın başında İslam coğrafyasındaki 700 yıllık gelişmenin zirvesinde olan bilim ve medeniyet dünyaya ışık saçmaya devam ederken doğudaki bilim heyecanı, yoksulluktan ve gerilikten iyice bunalmış olan batıya geçer. Avrupa’daki kilise baskısı, Engizisyon mahkemeleri ve halktaki bilgisizliğe rağmen, Coperninc (1473-1543), Galileo (1564-1642), Newton (1642-1727) gibi pek çok bilim adamları yetişir. Bilimsel araç ve gereçler kullanılarak gözlem ve deney ön plana çıkar. Bu dönemde bilimsel gelişmelerin de etkisiyle batı toplumunda bir uyanma meydana gelir.

Kilise ve kralların gelir dağılımındaki adaletsizliğini ve zulmünü görürler ve buna isyan ederler.
Köylüler, işçiler ayaklanır ve Fransız İhtilali olur. Bu ihtilalin etkisi dalga dalga bütün Avrupa ya sonra da Asya ya yayılır. Yeniçağ bu ihtilalle sona erer.
 

Çağlayağmur

👪
Süper Moderatör
Yakınçağ ve Günümüzde Bilim (1789 – …)


19. yy in başından itibaren bilim ve bilimsel gelişmeler bütün Avrupa da yaygınlaşır. Başta savaş teknolojisi olmak üzere pek çok alanda etkisini göstermeye başlar. Kilisenin başlangıçtan itibaren aklı mahkûm ederek, bilimsel gelişmelere karşı çıkması Avrupalı aydınların tepkisini çeker. Kiliseden, dolayısıyla inançtan kopmalarına sebep olur. Buna yeni buluş ve gelişmelerin, ilk anda aydınlardaki benlik ve büyüklenme duygusunu artırarak nefsi hürriyet ve serbestiyeti kamçılaması da eklenince, maneviyattan kopuş daha da hızlanır.


Bir de inançtan tamamen uzak, bencil insanların bilimi akıl ve vicdanlarını rahatlatmak için bir sığınak olarak kullanması ile 19.yy da bilimde maddecilik ön plana çıkar. Bu durum, küçük bir azınlığın büyük toplulukların hakkını gasp etme sistemi olan kapitalizmin ve hemen sonrasındaki sosyalizm ideolojilerinin arayıp da bulamadıkları bir fırsattı. Hemen bilme ve bilimsel gelişmelere sahip çıkarak onu istismar ettiler.

İngiltere, Fransa, İtalya ve bunun gibi büyük Avrupa devletleri, geliştirdikleri yeni silahlarla Asya ve Afrika da sömürgeciliğe başladılar. Fakir ülkelerdeki binlerce insanı öldürdüler, binlercesini esir ettiler. Bu yüzyılda, İslam coğrafyasında da benzer sıkıntılar kendisini gösterdi. Bazı önde gelen isimler, büyük bir bilinçsizlik içinde kendi dinlerinin ve toplum yapılarının batıdan farklı olduğunu nazara almayarak, batıyı taklit ettiler.Bilime ve bilim dallarının gelişmesine çok önemli destek olan İslam inancına, taklit uğruna karşı çıkarak toplumlarını ikiye böldüler.

19.yy da gerek batıda, gerekse doğuda materyalizmin etkisi o kadar yoğun ve bilime baskısı o kadar şiddetli oldu ki, 20.yy in başından itibaren Planck’ın Kuantum çalışması, Einstein’in İzafiyet teorisi ve enerji dönüşümü, Louise de Broglie’nin dalga mekaniği üzerindeki çalışmaları, maddeye olan bakış açısını değiştirdi fakat materyalizmin etkisini tamamen kıramadı. Bunun nedeni sömürgeciliğin,kapitalizmin ve kominizmin, temelde materyalizme dayanmasıydı.

19. yüzyılda başlayıp 20. yüzyılda da devam eden, halen de devam ettirilmek istenen madde ve mana çatışması tüm dünya toplumlarında büyük acılara neden oldu. Halbuki beden ve ruhuyla evrenin en mükemmel varlığı olan insan, madde ve mana birlikteliğinin en büyük deliliydi.İçinde yaşadığımız 21. yüzyıla gelindiğinde, bilim ve bilim dallarının ortaya çıkardığı en büyük gerçek; madde olmadan mana, mana olmadan madde, tam ve doğru olarak tanınamaz hakikatıdır.
 
Top