• Merhaba Ziyaretçi.
    "Yapay Zeka Objektif " Fotoğraf Yarışması başladı. İlgili konuya  BURADAN  ulaşabilirsiniz. Sizi de bu yarışmada görmek isteriz...

Ayşe Kulin / Aşk Düşündürmez Yaşanır

ZeyNoO

V.I.P
V.I.P
"Aşk düşündürmez yaşanır..."
Melike Birgölge ile Yaptığı Röportajı


Melike Birgölge: Son romanınız 'Bir Gün' ile başlamak istiyorum. Bir gazetecinin haber atlatmalar sonucu kotardığı röportaja gitmesiyle başlıyor. Ve bir güne neler sığıyor, görüyoruz.

Ayşe Kulin: Evet... Romandaki gazetecinin amacı, oradaki bir insanın yaşamını incelemek olsa da içten içe 'biz' olgusunu ortaya çıkarıp, kabul ettirmeye çalışmasıyla gelişen olaylar..

Melike Birgölge: Romanın son cümleleri... Bir 'bütünlük' isteği, dileği var.

Ayşe Kulin: Romanın son cümleleri, benim dileğime tercüman oluyor. Belki de bu uğurlu bir işaret... Dilerim bu isteğim, ben hayattayken gerçek olur.

Melike Birgölge: Yazar kimliğinizle 'Adı Aylin' adlı kitabınızla tanıdı sizi çoğu insan ilk olarak, 'Adı Aylin' in öncesinde bir çok kitabınız yayınlansa da. 'Adı Aylin' kitabınız öncesinde çeşitli dergilerde editörlük, muhabirlik; televizyon, reklam ve sinema filmlerinde, sahne yapımcısı, sanat yönetmeni ve senaristlik yaptınız? Bunların dışında kısaca kendinizden bahsetmenizi rica etsem...

Ayşe Kulin: Bunların dışında söylenecek fazla bir şey kalmadı. Yaptıklarımı çok güzel özetlediniz.

Melike Birgölge: Yazmaya ilk ne zaman başladınız? Yazma merakınız hangi döneme rastlamakta?

Ayşe Kulin: Yazmaya ortaokuldayken başladım. Yaşım icabı okuduğum Dickens ve Jane Austin romanları bende okuma, Nezihe Meriç'in öyküleri ise yazma tutkusunu geliştirdi.

Melike Birgölge: Yetişip gelirken, yapmak istediğiniz meslek neydi? Sadece yazmak mı? Yazmak için mi verdiniz mücadelenizi?

Ayşe Kulin: Sadece yazmak diyebilirim. Yüksek eğitimimi tamamlayabilseydim, öğretim görevlisi olmak isterdim. Ama erken evlenerek ve çocuk sahibi olarak, bu fırsatı kaçırdım.

Melike Birgölge: Çok ilgi görmesinden öte 'Adı Aylin' i yazmak... Nerden aklınıza geldi, böyle bir hayatı roman haline getirmek?

Ayşe Kulin: Aylin'le, o hayattayken bir söyleşi tasarladım. Rahmetli Ercan Arıklı'nın dergilerinden birinde çıkacaktı. Beklenmedik ölümü üzerine bu yazıyı günlük gazetelerden birinde yayınladım. O kadar çok ses getirdi ki, hayatını da yazayım da, günahları ve sevaplarıyla, okurlar böyle renkli bir insanın varlığından haberdar olsunlar istedim.

Melike Birgölge: Bilgi toplama ve hazırlık aşaması zorladı mı 'Adı Aylin' yazılıp da kitap haline gelinceye kadar?

Ayşe Kulin: Hayır. Beni zorlayan sadece maddi yönüydü çünkü bu çalışmayı Amerika’da yapmak zorundaydım.

Melike Birgölge: 'Ve kitabın sonunda 'Acaba Aylin öldü mü, öldürüldü mü, öldürüldüyse kim öldürdü?' sorularıyla baş başa bıraktınız insanları. Romanı böyle bir sonla bitirmenize nasıl tepkiler geldi okurlarınızdan?

Ayşe Kulin: Kitap böyle bitmeliydi çünkü Aylin de böyle bitti. Binlerce esrarlı soruyu yanıtsız bırakarak...

Melike Birgölge: Merak eden okurlarınız adına soralım, bir gelişme var mı, Aylin'i kimin öldürdüğü konusunda?

Ayşe Kulin: Maalesef... Hiç bir gelişme yok.

Melike Birgölge: 'Adı Aylin' i gerek bilgi toplarken gerek yazarken neler hissettirdi, ne izler bıraktı sizde?

Ayşe Kulin: Aylin, birlikte büyüdüğüm, aynı apartmanda komşu olduğum ve aynı okulda okuduğum bir arkadaşımdı. Üstelik benim amcamın eşi onun teyzesi oluyordu. Dolayısı ile hakkında hemen hemen herşeyi zaten biliyordum. Araştırma aşaması benim için sürpriz olmadı.

Melike Birgölge: Sizin de ilk kitabınızın çıkışına kadar taslaklarınızın yayınevleri tarafından reddedildiği zorlu dönemler oldu mu? Neler yaptınız o dönem? İnsanın umudu kırılmıyor mu bu dönemlerde?

Ayşe Kulin: Ben tam yirmi beş yıl, dosyalarımla çeşitli yayınevlerinin kapısından döndüm. Elbette umudum kırıldı. Bu günkü aklım olsa, kırılıp küseceğime, maksadıma odaklanır, tekrar tekrar denerdim.

Melike Birgölge: Çok kitap okunan bir ailede yetiştiğinizi düşünüyorum, bu kadar güzel kitaplar yazdığınızı göz önüne alarak. Yanılıyor muyum?

Ayşe Kulin: Beş altı kuşak boyunca, kadınların da zamanın imkanları dahilinde eğitildiği bir aileden geliyorum. Büyük babam tıp doktoru, dedem ve onun babası Mülkiyeli. Bu nedenle eğitimin ve okumanın değerini genlerimde taşıyor olmalıyım.

Melike Birgölge: Şöyle bir cümleniz aklımda kalmış: "Boşanmasaydım, yazar olamayacaktım" diye. Doğru mu bu?

Ayşe Kulin: Doğrudur. Eşim sosyal yanı güçlü biriydi. Eve gelince ilgi, geceleri gezmek, hafta sonlarında evi misafirle doldurmak ve sık sık seyahata çıkmak isterdi. Oysa yazmak için her şeyden önce vakit gerekiyor.

Melike Birgölge: Evlilik ya da başka sorumluluklar yazmaya engel diyebilir miyiz?

Ayşe Kulin: Hayır. Sakin hayattan hoşlanan, evinde misafirsiz de yaşayabilen ve zamanını kitapla, müzikle veya bir hobi ile doldurmasını bilen bir hayat arkadaşı ile 'yazma zamanını' yaratabilmek pekala mümkün.

Melike Birgölge: 'Adı Aylin', 'Geniş Zamanlar', 'Bir Tatlı Huzur', 'Foto Sabah Resimleri', 'Füreyya', 'Güneşe Dön Yüzünü', 'Sevdalinka' 'Köprü', 'İçimdeki Kızıl Gül Gibi', 'Nefes Nefese', 'Babama' 'Kardelenler', 'Gece Sesleri' son olarak da 'Bir Gün'. Kitaplarınızı, çıktığı dönemlerde, bir solukta ve iki üç gün içinde, elimden düşürmeden okudum. Kitaplarınızı okuyan çoğu insan aynı fikirdedir sanırım. Bu kadar insanı içine alan, bu kadar akıcı yazılar yazmanızın başarısını neye bağlıyorsunuz?

Ayşe Kulin: İyi bir gözlemci olmama, kitaplarımda hayatı içtenlikle, hiç ukalalık etmeden, olduğu gibi yansıtmama ve Türkçe'yi doğru kullanmama bağlıyorum.

Melike Birgölge: Erzincan Valisi rahmetli Recep Yazıcıoğlu'nun, hayatını, yaptıklarını, başarılarını anlattığınız 'Köprü' adlı romanınız da çok etkilemişti beni. Böyle bir hayatı kitap haline getirme projesi nasıl ortaya çıkmıştı?

Ayşe Kulin: Erzincan'a gittiğimde, söz konusu köprünün yapılış macerasını duyup, Vali Yazıcıoğlu'nu da hasbelkader tanıdığım zaman bu romanı yazmaya karar verdim. İyi ki yazmışım, çünkü gelecek kuşaklara idealist, dürüst, zeki ve çalışkan bir bürokrat modeli verdiğime inanıyorum. Dilerim ona özenen nice kaymakamlarımız, valilerimiz, idarecilerimiz olur.

Melike Birgölge: Yazdığınız bir kaç kitapta anlattığınız konularla ilgili olarak 'bir cemaatin sözcülüğüne soyunduğunuza dair bir takım haberler çıkmıştı. "Bu tür söylenen sözleri düşünürsem, hiçbir şey yazamam" diyorsunuz.

Ayşe Kulin: Hiç takılmıyorum bu tür laflara. Bu gibi safsatalara ayıracak zamanın yok.

Melike Birgölge: Evet, öyküleriniz de var ve çok başarılı ama ben biyografik roman türünde çok başarılı olduğunuzu düşünüyorum. Biyografik roman yazma konusundaki başarınızı neye bağlıyorsunuz?

Ayşe Kulin: Biyografik romanlarımın çok tutulması benim değil okurun marifeti. Okur gerçek hayatları okumayı hatta izlemeyi seviyor. Okuduğu ya da izlediği kişiler, okunmaya veya izlenmeye değse de değmese de yapıyor bunu.

Melike Birgölge: Yazdığınız hemen her kitapta tarihsel bilgiler de var ama hemen her kitabınızda (Köprü'de ve Gece Sesleri'nde, hatta Füreya kitaplarınızın dışında) illa aşk var. Bu, bilinçli bir tercih mi?

Ayşe Kulin: Bilinçli bir tercih değil. Aşk hayatın içinde var. Herkesin yaşamında iyi kötü bir aşkı olmuştur. Ben hayatı yazıyorum, aşk da kendi yerini alıyor hayatın içinde.

Melike Birgölge: Aşka değinmişken, aşk hakkındaki düşüncelerinizi soralım. Ne düşündürür, ne hissettirir size aşk?

Ayşe Kulin: Aşk... Aşk düşündürmez, yaşanır.

Melike Birgölge: Bir televizyon programında 'Nazım Hikmet'e 'Vatan Haini' dendiğini duyunca çok kızmışsınız ve Nazım Hikmet'e adanmış, 2002 yılında, 'İçimde Kızıl Gül Gibi' adını verdiğiniz kitapta Nazım Hikmet'i anlattınız, andınız. 'Nazım Hikmet komünist ve Vatan Haini' tarzındaki söylemler, bir de vatandaşlığının geri verilmesi konusunda zaman zaman tepki verenler oluyor. Öldükten sonra bile bu konularla bu kadar uğraşılması neden sizce? Nedir bu tepki, nedir yapılmak istenen bu tür davranışlarla, söylemlerle?

Ayşe Kulin: Bir kaç miş'li geçmiş, benim gözümde değersiz kişinin, Nazım Hikmet üzerinden, gündemde kalma arzularını tatmin etmesidir, hepsi bu!

Melike Birgölge: 'Haldun Taner Öykü Ödülü', 'Sait Faik Hikaye Armağanı' başta olmak üzere bir çok ödül aldınız. Bu ödüllerin yazmanıza etkisi, katkısı ne ölçüde oluyor?

Ayşe Kulin: Bana her yıl bir kaç kurumdan bir kaç ödül gelir. Her birine bana verdikleri önem ve onur için teşekkür borçluyum. Ama beni kamçılayan Haldun Taner Öykü ödülü, özgüvenimi sağlayan da Sait Faik Hikaye Armağanı olmuştur.

Melike Birgölge: Yazmak içgüdüsel bir şey mi? Yoksa belli bir disiplin ve çalışmayla yazı yazılır mı?

Ayşe Kulin: Yazar olabilmek için, öncelikle yetenek gerekiyor. İstediğiniz kadar disiplinli çalışın ve bilgili olun, yazarlık yeteneğiniz yoksa kitabınızı keyifle okutamazsınız. Ama bu yeteneği bilgi, görgü, disiplin ve yaşam tecrübesi ile harmanlamanız şart. Yoksa bir nefeste tükenirsiniz.

Melike Birgölge: Diyelim ki bir roman yazıyorsunuz. Yazarken öyle bir yer geliyor ki, takılıp, kalıyorsunuz. Yazmak istediğiniz halde yazamıyorsunuz. Ne yapıyorsunuz o zaman, o anlarda?

Ayşe Kulin: Hemen bırakıyorum yazmayı. Okunmak için bekleyen kitaplarımdan birini alıp okumaya başlıyorum. Torunlarımı görebilmek için yurt dışına çıkıyorum. Müzelere, tiyatrolara, konserlere, sinemaya gidiyorum. Bir on gün sonra yepyeni bir enerjiyle tekrar başlıyorum yazmaya.

Melike Birgölge: Yazmak konusunda prensipleriniz var mıdır? Mesela 'Her gün 3 sayfa yazmalıyım, vs... gibi'

Ayşe Kulin: Hiç yoktur. Bazı günler nerdeyse 18 saat, bazen de zar zor 2 saat yazarım.

Melike Birgölge: Yıllar önce aklınıza gelir miydi, bu kadar çok okunan ve bu kadar çok sevilen bir yazar olacağınız?

Ayşe Kulin: Orta okula başladığımdan beri hep yazar olmayı hayal ettim. Elbette okunan ve sevilen bir yazar! Kim, okunmayan ve sevilmeyen bir yazar olmak isteyebilir ki?

Melike Birgölge: Eleştirmenlerden umutsuz olduğunuzu belirtiyorsunuz. Neden?

Ayşe Kulin: Bizleri tarafsızca eleştirecek eleştirmenler şu anda üniversite yıllarındalar. Benim gerçek eleştirim, ölümümden sonra yapılacak. Bu günün yazarları ve eleştirmenleri, hepimiz bir çok önyargının kurbanıyız, ne yazık ki! Yazar namusundan söz edenlere, eleştirmen namusuna da bir göz atmalarını öneririm.

Melike Birgölge: Bir çok yazar için 'çok satmak', çok önemliyken siz "Çok satmak gibi bir ayıbım var benim" diyorsunuz. Bu cümlenizi biraz açar mısınız?

Ayşe Kulin: Bu gün kitabı çok satan yazarlara, belli bir çevre 'eleştirilmeye değmeyen yazarlar' gözüyle bakıyor. Ben bu ayıba razıyım, çaresiz. Ya, Allah korusun, okursuz yazar olsaydım!

Melike Birgölge: Ahmet Altan "Ben yazı yazmadığım zaman kendimi bir hiç gibi hissediyorum" diyor. Oktay Akbal ise 'Yazmak, Yaşamak' adlı kitabında yazmanın öneminden bahsediyor. Sait Faik de bir öyküsünde Uzun bir suskunluktan sonra bir kurşun kalem alıp, yazmaya başlar ve 'Yazmasam ölecektim' der. Sizin için de yazmak bu denli önemli ve vazgeçilmez mi?

Ayşe Kulin: Yazmak benim için de bir varoluş nedeni. Yazarken mutluyum, yazarken umutluyum, yazarken varım.

Melike Birgölge: Biraz da yazarlığı dışındaki Ayşe Kulin'i tanımak istersek... Nelerle ilgilenmekten keyif alırsınız mesela?

Ayşe Kulin: Klasik müzik dinlerim. 12 yıl boyunca Resim Heykel Müzeleri Derneği'nin yönetim kurulunda üyelik yaptım. Bu nedenle özellikle çağdaş resme meraklıyım. Yurt dışına çıktığımda ilk işim, bulunduğum şehrin modern müzelerini gezmek oluyor. Tiyatro severim ve iki yıldır 'Afife Jale' jürisinde olduğum için, İstanbul'da sahnelenen tüm oyunları izliyorum. Çocukluğumda sevgili kuzenim Ferruh Başağa'dan, 80'li yıllarda ise Yusuf Taktak'tan resim dersleri aldım. Netice sıfır! Son derece kötü resim yapıyorum ama inatla yapıyor ve başka hiç bir yere asamayacağım için, bu felaketleri yazlık evimin duvarlarına asıyorum.

Melike Birgölge: Mutluluğun tanımı nedir sizin için?

Ayşe Kulin: Mutluluğun tanımı herkes için ve her an değişiklik gösterir.

Melike Birgölge: Ne tür kitaplar okumayı tercih ediyorsunuz?

Ayşe Kulin: Her yıl İngiltere'de ödül alan kitapları, yurt içinde ise Türk romancılarının yeni çıkan kitaplarını okumaya gayret diyorum.

Melike Birgölge: Yaşam felsefenizin ne olduğunu öğrenmek istersek...

Ayşe Kulin: Yaşam, bir yaşam felsefesi cümlesine sığmayacak kadar karmaşık ve o kadar değişkendir ki...

Melike Birgölge: Çocuklarınızın ve torunlarınızın, yazarlığınıza yaklaşımı nasıl?

Ayşe Kulin: Çocuklarımın günlük yaşam gailesi içinde benimle veya yaptığım işle uğraşacak zamanları yok. Torunlarımsa, henüz yazarlığımı değerlendirecek yaşta değiller.

Melike Birgölge: Yazmak isteyenlere, yazar adaylarına neler önereceksiniz?

Ayşe Kulin: Öncelikle yetenek ve çalışkan olmak... İyi birer gözlemci olmalarını, diğer sanat kollarıyla da yakından ilgilemelerini, çok okumalarını ve asla vazgeçmemelerini... Unutmasınlar, ben yazdıklarımı yayınlayacak yayınevini 25 yıl sonra da olsa bulabildim.

Melike Birgölge: Son olarak neler eklemek istersiniz söyleşimize?

Ayşe Kulin: Son olarak, okurlarımdan korsan kitap almamalarını rica ediyorum. Türk insanının, çağdaş bir toplumda yaşayabilmek için, kuralların dışında yaşamaktan yavaş yavaş vazgeçmesi gerekiyor. Kırmızı ışıkta durmaktan başlayaraktan, töre cinayeti işlememeye, korsan mal üretmemek ve satın almamaktan, kullandığı elektriğin ve suyun parasını ödemeye, vergi vermeye ve şimdi burada sayamayacağım kadar çok eyleme uzanan ince uzun bir yoldur bu.

Melike Birgölge: Çok teşekkür ederim, zaman ayırıp, benimle güzel söyleşiyi yaptığınız için.

Ayşe Kulin: Ben teşekkür ederim. Çok keyifliydi. Araştırıp, ilgilendiğiniz ve bu güzel sorular için...
 

Top