Atatürk'ün Türk Diline Yaptığı Hizmetler

wien06

V.I.P
V.I.P
"Milli his ile dil arasındaki bağ çok kuvvetlidir. Dilin milli ve zengin olması milli hissin inkişafında (gelişmesinde) başlıca müessirdir(etkendir). Türk dili, dillerin en zenginlerindendir. Yeter ki bu dil şuurla işlensin. Ülkesini, yüksek istiklâlini korumasını bilen Türk milleti, dilini de yabancı diller boyunduruğundan kurtarmalıdır."

Diyerek Harf İnklabı yapmış ve ardından da Dil İnkılabı ve Türk Dil Kurumu'nun Kurulması içintalimat vermiştir.

Harf İnklabı

Bu eğitim hamlesinin önemli bir aşaması da harf inkılabıdır. Bu inkılapla, Arap alfabesi terk edilmiş ve Batı medeniyetine açılımı sağlayan Latin harfleri kullanılmaya başlanmıştır.

Arap alfabesi, yüzyıllardır kullanılmasına rağmen, Türk dilinin tam olarak ifade edilmesinde yeterli olmamaktaydı. Örneğin, Türkçede sekiz sesli harf varken bu sayı Arapçada üçtür.

Türkçenin, Latin harfleriyle yazılması için çeşitli girişimler başlatılmışsa da bu çabalar, tepkiler yüzünden yarıda kalmıştır. II. Meşrutiyet'den sonraki ciddi çalışmalar, Atatürk tarafından esas anlamıyla hayata geçirilmiştir.

Harf devrimine ilk olarak, 1923'teki İzmir İktisat Kongresi'nde temas edilmiş, Mustafa Kemal'in direktifleriyle 1927 yılından itibaren ciddi bir hazırlık dönemi başlamıştır. Atatürk, 9 Ağustos 1928'de, yeni Türk harflerinin kabul edileceğini açıklamıştır. Bu konuda: "Vatandaşlar, yeni Türk harflerini çabuk öğreniniz... Bütün millete, köylüye, çobana, hamala, sandalcıya öğretiniz. Bunu bir yurtseverlik ve milliyetçilik görevi biliniz" diyen Mustafa Kemal, sözlerine şöyle devam etmiştir:

"Bu vazifeyi yaparken düşününüz ki, bir milletin, bir heyet-i içtimaiyenin yüzde onu, yirmisi okuma yazma bilir, yüzde sekseni, doksanı bilmezse bu ayıptır. Bundan insan olanların utanması lazımdır. Bu millet utanmak için yaratılmış bir millet değildir. İftihar etmek için yaratılmış, tarihini iftiharla doldurmuş bir millettir. Fakat milletin yüzde sekseni okuma yazma bilmiyorsa, bu hata bizim değildir. Türk'ün seciyesini anlamayarak kafasını bir takım zincirlerle saranlarındır.

Artık mazinin hatalarını kökünden temizlemek zamanındayız. Hataları tashih edeceğiz. Bu hataların tashih olunmasında bütün vatandaşların faaliyetini isterim. En nihayet bir sene içinde bütün Türk heyet-i içtimaiyesi yeni harfleri öğrenecektir. Milletimiz yazısıyla, kafasıyla, bütün medeni dünyanın yanında olduğunu gösterecektir."


Atatürk, harf devrimi konusundaki gelişmeleri görmek için gezilere çıkmış, halkın yeni harfleri öğrenmesi için, bir öğretmen olarak onlara öncülük etmiş ve "Başöğretmen" olarak anılmıştır.

Yeni harflerin kullanımıyla ilgili yasa 3 Kasım 1928'de yürürlüğe girmiş, böylece Türkçe, Latin harfleriyle yazılmaya başlanmıştır. Atatürk, devrimin başarısını şu sözleriyle belirtmiştir:

"Arap harfleriyle hiç yazmak, okumak bilmeyenlerin Türk harfleriyle derhal ünsiyet etmiş olduklarını gördüm...Yüce Türk miletinin hayırlı olduğuna kanaat getirdiği bu yazı meselesinde bu kadar yüksek şuur ve intikal, bilhassa istical göstermekte olduğunu görmek benim için cidden büyük bir saadettir. Az zaman sonra, yeni Türk harfleriyle gözler kamaştırıcı Türk manevi inkişafını vasıl olabileceği kudret ve itibarın beynelmilel seviyesini gözlerini kapayarak şimdiden o kadar parlak görüyorum ki, bu manzara beni kendimden geçiriyor."

Dil İnkılabı ve Türk Dil Kurumu'nun (T.D.K.) Kuruluşu

Misak-ı Milli'yle belirlenen vatan topraklarında yaşayan Türk Milletini birleştiren unsurlardan birisi de dildir. Dil, milli yapıyı oluşturan ve sağlamlaştıran bir bağdır. Yeni Cumhuriyet'in tam bağımsızlığının sağlanması ve korunması için, dilinin yabancı dillerin etkisinden kurtarılması gerekmektedir.

Türk dili konusunda, Selçuklulardan bu yana sorunlar yaşanmaktaydı. Yazım diliyle, konuşma dili arasında büyük bir fark bulunuyor; bilim dili olarak da Acemce veya Arapça kullanılıyordu. Ayrıca çeşitli etnik gruplar, günlük konuşmada farklı dilleri kullanıyorlardı.

Cumhuriyet kurulduktan sonra, Türk dili konusunda önemli çalışmalar yapılmaya başlandı. Bu amaçla bir kurum oluşturulmasına karar verildi. Atatürk, dil konusunun Türk halkı için ne kadar önemli olduğunu şu sözleriyle belirtmiştir:

"Türk demek dil demektir. Milliyetin çok bariz vasıflarından birisi dildir. Türk Milletindenim diyen insanlar herşeyden evvel ve mutlaka Türkçe konuşmalıdır. Türkçe konuşmayan bir insan Türk harsına, camiasına mensubiyetini iddia ederse buna inanmak doğru olmaz."

Atatürk, Türk dilini milli benliğine kavuşturmak ve zenginleştirerek, bir kültür dili haline getirmek için, Semih Rıfat, Ruşen Eşref (Ünaydın), Celal Sahir (Erozan), Yakup Kadri (Karaosmanoğlu) ile birlikte 12 Temmuz 1932'de Türk Dili Tetkik Cemiyeti'ni (Türk Dil Kurumu) kurmuştur.

Atatürk, Türk Dili Tetkik Cemiyetini kurduğu 1932 yılında TBMM'nin dördüncü dönem, ikinci toplanma yılının açılış konuşmasında; "Milli kültürün her çığırda açılarak yükselmesini Türk Cumhuriyeti'nin temel dileği olarak temin edeceğiz. Türk dilinin, kendi benliğine, aslındaki güzellik ve zenginliğine kavuşması için, bütün devlet teşkilatımızın, dikkatli, alakalı olmasını isteriz." , diye konuşmuş, bu konuda devletin de üzerine düşen vazifeleri yerine getireceğini belirterek hassasiyetlerini bildirmiştir.

26 Eylül 1932'de Dolmabahçe Sarayında toplanan Birinci Türk Dil Kurultayı, kurumun çalışma programını kapsayan şu maddeleri tespit etti:

1. Türk dilinin başka dil aileleriyle karşılaştırılması

2. Türk dilinin tarihi ve karşılaştırmalı gramerlerinin yazılması

3. Anadolu ve Rumeli ağızlarından olan kelimelerin derlenmesi, Osmanlıca kelimelere Türkçe karşılıklar bulunması,

4. Türkçe bir sözlük hazırlanması,

5. Kurumun organı olarak bir derginin yayımlanması,

6. Türk dili üstüne yazılmış yerli ve yabancı eserlerin toplanması ve gerekenlerin çevrilmesi,

7. Terimlerin Türkçeleştirilmesi.
 
Top