Forumlar
Yeni Mesajlar
CerezExtra
EĞLENCE ↓
Şans Kurabiyesi
Renk Falınız
ÇerezRADYO
Sevgiliye Özel
ÇerezDERGİ
Hızlı Okuma Testleri
Pratik Çözümler
Yeniler
Yeni Mesajlar
Yeni ürünler
Yeni kaynaklar
Son Aktiviteler
İndir
En son incelemeler
Dükkan
Giriş
Kayıt
Yeniler
Yeni Mesajlar
Menu
Giriş
Kayıt
Uygulamayı yükle
Yükle
Forumlar
Mustafa Kemal ATATÜRK
Hayatından Kesitler
Atatürk Konulu Şiirler
JavaScript devre dışı bırakıldı. Daha iyi bir deneyim için, devam etmeden önce lütfen tarayıcınızda JavaScript'i etkinleştirin.
You are using an out of date browser. It may not display this or other websites correctly.
You should upgrade or use an
alternative browser
.
Konuya cevap yaz
Mesaj
<blockquote data-quote="wien06" data-source="post: 244205" data-attributes="member: 4383"><p><strong><span style="font-size: 15px"><span style="color: Red">Havza Yollarında Mustafa Kemal / (Ceyhun Atuf KANSU)</span></span></strong> </p><p></p><p>Muhmur dağın başında bir duman, bir duman,</p><p>Mustafa Kemal'in başında daha bir duman</p><p>Dağ düşünür gündüz gece başından duman gitmez,</p><p>Mustafa Kemal düşünür gündüz gece başından duman gitmez,</p><p></p><p>Dağların başında duman eksik olmaz,</p><p>Soy yiğidin başından duman eksik olmaz.</p><p>Mahmur dağının dumanlarına baktı da dedi.</p><p>Mustafa Kemal, Köroğlu olmak ne güzel şu dağlarda,</p><p>Tutmak gece gündüz denizlerin yolunu, yol vermemek, </p><p>Üşümek, ateş yakmak, yola düşmek ne güzel,</p><p>Bölmek orta yerinden gemilerin getirdiği güneşi,</p><p>Bir sana bir bana vermek ne güzel!</p><p></p><p></p><p>Çakal dağının eteğine vardı ki Mustafa Kemal,</p><p>Vakit alaca karanlık, dağın eteğinde bir kahve,</p><p>Kahvede düze inmiş eşkıyalar, Karadeniz uşakları,</p><p>Kaynıyor Erzurum işi semaver, çay demleniyor.</p><p>Uyanmış su, gözleri adamların, susuz gözleri sıcak,</p><p>Mustafa Kemal baktı, tanıdı, hepsi halk.</p><p></p><p>Oturdular, hep beraber çay içtiler,</p><p>Ordan burdan, dereden tepeden konuştular,</p><p>Sabah güneşi gelip bağdaş kurdu bir yana,</p><p>Yarı karanlıktı yüzleri birden aydınlandılar,</p><p>Acı çekmiş, susamış, dağ çizgileri sert</p><p>Mustafa Kemal'in gözlerinde tek tek ışıdılar.</p><p></p><p>Çıktı kavak yaylasına "oh!" dedi, Mustafa Kemal,</p><p>Ölmez be, insan bu vatanı sevince,</p><p>Halk kokusudur, güller çimenlerden gelir,</p><p>Ovaları sürenler aşağıda, ormanlarda bıçkı sesleri,</p><p>Dağılmış Mahmur dağının dumanları</p><p>Çekip cümle türküleri bir dere ışıltısıyla akar.</p><p></p><p>Havza'ya vardım ki, kulağımızı koyalım bir,</p><p>Bağımsız yaşamak diyelim bir, dinle ne ses verir?</p><p>Havza pazarına inmiş allı morlu köylüler,</p><p>Çıkarlar ormanlardan gizli gizli çağıralım, bir,</p><p>Gelirler toplanırlar ateşimize, onlar için yaktık,</p><p>Özgür yüreklerin soluğunu üflesinler bir.</p><p></p><p>Sevelim dedi, Mustafa Kemal, sevelim bir,</p><p>Selâm verelim bir, selâm alalım bir,</p><p>Halk olmak ne güzel şeydir arkadaşlar,</p><p>Şu sabah çayını içelim bir, kardeşçe sıcak.</p><p>Yüzümüzü yunalım şu dereden bir,</p><p>Sonra kursunlar darağacını kavgamıza,</p><p>Asarlarsa assınlar bizi düşlerimizden!</p><p></p><p></p><p></p><p><strong><span style="font-size: 15px"><span style="color: red">İstiklal Savaşında Mustafa Kemal / (Sabih ŞENDİL)</span></span></strong></p><p></p><p>Şöyle bir doğruldu Mustafa Kemâl </p><p>Kıratının üstünde göklere doğru</p><p>Dağlar arasından yükselen </p><p>Tunçtan bir heykele benziyordu. </p><p>Bakışları vardıkça mesafeler ötesine </p><p>Belliydi kaynaştığı gözlerinde</p><p>Masmavi okyanus dalgalarına benzer </p><p>Düşünce dalgalarının, </p><p></p><p>Zafer, diyordu da başka bir şey demiyordu, </p><p>Yüzünün bütün çizgileriyle bu kahraman </p><p>Hissetmişti zaferin kokusunu kırat bile</p><p>Yerinde duramıyordu. </p><p>Mağrurdu diğer atlara karşı </p><p>Bir Mustafa Kemâl taşıdığında üstünde </p><p>Dünyalara bedel. </p><p></p><p>Bir bakışı vardı tepelerden ovalara </p><p>İnan bir bakışı Mustafa Kemâl'in </p><p>Peşinden yürüyordu binlerce kahraman </p><p>O'nun zafere inandığı kadar zafere inanan binlerce insan. </p><p></p><p>Şöyle bir doğruldu kahramanlar kahramanı </p><p>Kıratının üstünde göklere doğru </p><p>Sabah oluyorken güneşin ilk ışıkları altında </p><p>Tunçtan bir heykele benziyordu.</p><p></p><p></p><p></p><p><strong><span style="color: red"><span style="font-size: 15px">Kahraman / (Fazıl Hüsnü DAĞLARCA)</span></span></strong></p><p></p><p>Gölgen bir nur işledi güneşe vardığı gün;</p><p>Seni gördük sesimiz Hak'ka yalvardığı gün,</p><p>Seni gördük bir mazi dağları sardı ses ses,</p><p>Bir Akdeniz dalgası buldu içinde herkes...</p><p>Sana çıkar bu yurdun ararsak son yolu da,</p><p>Kutlu bir Tanrı oldun güzel Anadolu'da.</p><p>O kadar eskisin ki şimdi ruhumuzda sen,</p><p>Bulursun bu sevgide asırları istersen.</p><p>Ararsan bakışında uzun ovalar erir,</p><p>Dinlersen gönül denen yüce dağlar ses verir.</p><p>Bir dünya, bir millete düşman olduğu zaman</p><p>Sana büyük hızını verdi nabzındaki kan..</p><p>Dört sınırın ucunu getirdin bir araya,</p><p>Dört bucak sevgisini topladın Ankara'ya.</p><p>Sesin, bir tılsım gibi, yurdu dolaştı yer yer</p><p>Ve senden öyle keskin hız aldı ki gönüller,</p><p>Yüzyılda giden vatan bir anda geri geldi...</p><p>Sonra sanki ruhunda kartal sesleri geldi;</p><p>Sanki yeni bir ışık süzüldü gözlerinden</p><p>Ve bir fert, tek başına, bir millet yarattın sen.</p><p>Bastığın yer tarihten yer alırmış, yok, değil:</p><p>Bir gününe bir tarih bağışlasak çok değil!</p><p>Çok değil, kanımızın rengini süze süze,</p><p>İsmini döğmelerle işlesek göğsümüze..</p><p>Çok değil göğsümüzün içine çizsek seni.</p><p>İsterse bundan sonra ufuk yansın, gök yansın;</p><p>Çünkü sen bu milletin umduğu kahramansın...</p><p>Gölgen bir nur işledi güneşe vardığı gün;</p><p>Seni gördük sesimiz Hak'ka yalvardığı gün.</p><p></p><p></p><p></p><p><strong><span style="color: red"><span style="font-size: 15px">Mustafa Kemal Havası / (Edip AYEL)</span></span></strong></p><p></p><p>Köylülerin oturduğu bir kahvede</p><p>Söz edilirken güz ekiminden birdenbire</p><p>Şavk vurması gözlere ulusal imeceden</p><p>Doğrulup kalması bir ulusun, öyle bir hava.</p><p></p><p>Aşka benzer, şevke benzer, Ferhad'ın dağ delmesi</p><p>Künk döşemesi, su çekmesi Amasya'ya</p><p>Mustafa Kemal'in kağnıları taş taşırken</p><p>Ulu yapıların yükselmesi, öyle bir hava.</p><p>Bir savaş alanı ovalarda, tepelerde</p><p>Sakarya'dan uzun, Sakarya'dan zor</p><p>Ve Mustafa Kemal atlısının getirdiği haber:</p><p>Düşman bozulmuş gidiyor, öyle bir hava.</p><p></p><p>Herkes kurtuluş ordusunun eri gibi</p><p>Yeniden bir alan savaşı verir gibi,</p><p>Gerilik, karanlık, yoksulluk karşısında,</p><p>Dumlupınar zaferi gibi, öyle bir hava.</p><p></p><p>Düş gibi, yarın gibi, hemen yarın gibi</p><p>İki bin rakımlı tepe alınmış gibi,</p><p>Davul zurna şenlik dernek köylerde</p><p>İzmir'e varılmış gibi, öyle bir hava.</p><p></p><p>Öyle sade, öyle umutlu, öyle halkça,</p><p>Güzel işlere doğru kavak gölgesi yollardan,</p><p>Çankaya'daki bağ evinden bir sabah sanki,</p><p>Ankara'ya iniyor Mustafa Kemal, öyle bir hava.</p><p></p><p>Sivas köylüklerinde buğday yetiyor,</p><p>Halkım yamasız urbalar içinde, </p><p>Mustafa Kemal'in kara tahtası başında</p><p>Herkes dilediğini yazıyor, öyle bir hava.</p><p></p><p>Ölünün toprak bölünmüş, yaşayana verilmiş,</p><p>Emek kul olmaktan kurtarılmış</p><p>Gül açıyor bahçelerde tütün, mısır, incir</p><p>Şıkır şıkır oynuyor kızların ellerinde, öyle bir hava.</p><p></p><p>Köy okulunun bahçesine bayrak çekilende</p><p>Selâm durmamız kardeşliğe ve insanlığa</p><p>Kardeşliğe bayrağımızdan bir şey katmamız,</p><p>Güller katmamız insanlığa bayrağımızdan, öyle bir hava.</p><p></p><p>Ve en güzeli demiryollarımızdan sanki </p><p>Mustafa Kemal geçecekmiş gibi,</p><p>Soracakmış gibi bize ıssız istasyonlarda,</p><p>Ne yaptınız? Yaptıklarımızın sevinciyle, öyle bir hava.</p><p></p><p>Sularda çamur yok, dupduru bir ırmak</p><p>Gönüllerimizin ta içinden akıyor</p><p>Kardeşlik denizine aşk dalgalarıyle,</p><p>Kıyısına yaşantıların güller bırakarak, öyle bir hava.</p><p></p><p>Şiir diyeceksiniz, insanlığın kız kardeşi şiir</p><p>O mu? Bağımsızlık gülü emek menekşesi</p><p>Bir seher tazeliğiyle sarmış ulusumuzu</p><p>Mustafa Kemal havasında gelecektir... öyle bir hava</p><p></p><p></p><p></p><p><strong><span style="color: red"><span style="font-size: 15px">Mustafa Kemal'den Konuştuk / (Özker YAŞIN)</span></span></strong></p><p></p><p>-Bir Nine Söyledi-</p><p></p><p>Anlatması güçtür oğul, </p><p>O ilk gençlik dünyamızın</p><p>Masal kahramanıydı.</p><p>O her genç kızın</p><p>Düşlerindeki altın saçlı yiğit,</p><p>Biliyorduk O'nun bastığı kara toprakta</p><p>Otlar yeşerecekti. </p><p></p><p>Anlatması güçtür oğul, </p><p>Bir kara duman sarmıştı yurdumuzu;</p><p>Dört koldan hain düşman sürüleri,</p><p>Dört koldan vahşet, keder.</p><p>Ama yitirmedik umudumuzu, </p><p>Biliyorduk mavi gözlü kahraman</p><p>Bir gün gelecekti...</p><p></p><p></p><p></p><p><strong><span style="color: red"><span style="font-size: 15px">Mustafa Kemal'i Düşünüyorum / (Ümit Yaşar OĞUZCAN)</span></span></strong></p><p></p><p>Mustafa Kemal'i düşünüyorum;</p><p>Yeleleri alevden al bir ata binmiş </p><p>Aşıyor yüce dağları, engin denizleri. </p><p>Altın saçları dalgalanıyor rüzgârda, </p><p>Işıl ışıl yanıyor mavi gözleri,</p><p></p><p>Mustafa Kemal'i düşünüyorum;</p><p>Yanmış, yıkılmış savaş meydanlarında</p><p>Destanlar yaratıyor cihanın görmediği, </p><p>Arkasından dağ dağ ordular geliyor</p><p>Her askeri Mustafa Kemal gibi. </p><p></p><p>Mustafa Kemal'i düşünüyorum;</p><p>Gelmiş geçmiş kahramanlara bedel</p><p>Hükmediyor uçsuz bucaksız göklere</p><p>Al bir ata binmiş yalın kılıç</p><p>Koşuyor zaferden zafere.</p><p></p><p>Mustafa Kemal'i düşünüyorum;</p><p>Ölmemiş bir kasım sabahı! </p><p>Yine bizimle beraber her yerde, </p><p>Yaşıyor dört köşesinde vatanın</p><p>Yaşıyor damar damar yüreklerde. </p><p></p><p>Mustafa Kemal'i düşünüyorum, </p><p>Altın saçları dalgalanıyor rüzgârda, </p><p>Mavi gözleri ışıl ışıl, görüyorum</p><p>Uykularıma giriyor her gece. </p><p>Ellerinden öpüyorum.</p><p></p><p></p><p></p><p><strong><span style="color: red"><span style="font-size: 15px">Mustafa Kemal'in Atı / (Behçet Kemal ÇAĞLAR)</span></span></strong></p><p></p><p>Daha da parlamıştı güzelleşmişti al at</p><p>Mustafa Kemal'in bindiği günden beri.</p><p>Sanki bilinmez bir rüzgârla dolmuştu</p><p>Göğe göğe kalkıyordu alevden başıyla</p><p>Uçar ayaklariyle oyuyordu yeri.</p><p></p><p>Kimseyi bindirmiyordu üstüne artık</p><p>Bindirmez ya, Mustafa Kemal'in atı o.</p><p>Bunca at arasında neden onu seçmişti,</p><p>Nasıl tutmuştu ak elini alnında</p><p>Artık dağın taşın saltanatı o </p><p></p><p>Çok zorladı suvari alayının yiğit binicileri</p><p>Al ata binebilmek imkânsız.</p><p>Öyle damarlanıyordu ki derisi bir sızı duyuyorlardı.</p><p>Öyle çılgınlaşıyordu ki köpük köpük</p><p>Nerdeyse düşecekti nârin allığıyla cansız.</p><p></p><p>Alay kumandanı aldı işi demir avucuna</p><p>Bir alay bir ata vuramaz mı gem?</p><p>Kendi denedi yanık bilgisiyle yılların,</p><p>Sustu karşıdan dehşetle, kaygıyla, hayranlıkla bütün suvariler</p><p>Al at, al at, deli ve muhteşem.</p><p></p><p>Aylar geçti aradan</p><p>Binicisiz al at başı boş dolaşıyordu.</p><p>Arpanın yulafın samanın vakti kurudu kara toprakta,</p><p>Alaya öyle nekes günler geldi ki</p><p>Kısmette bir avuç ot bile bulmak zordu.</p><p></p><p>Atların yemleri gayri kısık mı kısık</p><p>Azbuz ağaç kabuğu, keçi boynuzu, küsbe.</p><p>Söyleniyordu öbür atlar aralarında al at için</p><p>"Bizimle torba takan bu, ne işe yarar,</p><p>Bu, at değil süs be."</p><p></p><p>Suvariler düşündü ki kısıma küçücük bir çare var.</p><p>Nasıl olsa faydasız,</p><p>Parmakları acılı, gözleri bulanık,</p><p>Bir sabah tımarında al atı saldılar.</p><p></p><p>Hemen çekildi al at bozkıra</p><p>Ancak bir kuşun atımı, ne çok ne az.</p><p>Alay nereye gitse o da peşinde gidiyordu ufuktan,</p><p>Kötülüyordu, bakımsız gün gün garip,</p><p>Felek kimsede parıltısını bırakmaz.</p><p></p><p>Öyle incelmişti ki boşlukta</p><p>Yaşıyan sanki rüzgârlarıydı.</p><p>Eski sevdalar kadar uzak, </p><p>Bir yaprak düşmüştü içinden, </p><p>Sarıydı.</p><p></p><p></p><p>Al at çağırmalarını duymazlığa getiriyordu,</p><p>Pişman olmuştu suvariler ta baştan ama.</p><p>Yalnız ilişiğini kesmemişti hiç</p><p>Dağdaki boz kayadan kızaran gök üstünde hareketsiz duruyordu</p><p>Her akşam istiklâl Marşı'yla yapılırken yoklama.</p><p>.......................................</p><p>Bir gün girdi alay en çetin savaşına</p><p>Kılıçtan arta kaldı toprak.</p><p>Yaya cengi can komadı alanda</p><p>Açıldı göğe doğru</p><p>Gönülle al kan, göğüsler ak.</p><p></p><p>Sürdü döğüş akşamaca</p><p>Şanlı alay çekilmek emrini aldı.</p><p>Ağırdı sillesi kaderin</p><p>At kopmuş, kılıç kopmuş, göğde kopmuş</p><p>Suvari alayı koca bir masaldı.</p><p></p><p>İşte ansızın hücum dört nalında al at</p><p>Gelirdi alayın önüne düşman tarafından, geri giderdi.</p><p>Şaşırdı herkes,</p><p>Herkes düşündü söylediğini ecelin:</p><p>Al at acap en derdi?</p><p></p><p>Sezdi alay kumandanı durumu hemen </p><p>At bin diye haykırdı yönlere</p><p>Yel oldu ölümlerden öte cümlesi,</p><p>Vardılar bir solukta yamaçlardan</p><p>Düşmanın ardçı koyup kaçtığı yere.</p><p></p><p>Düştüler peşine yurda el atmışların,</p><p>Buğday büyüyüşiyle rahat,</p><p>Su çağlayışıyla çabuk,</p><p>Yıldız akışıyla şahlanmış</p><p>En önde bir sancak misali al at.</p><p></p><p></p><p>Alay uzandı gerisine doğru büyük düşman birliklerinin</p><p>Saldırırken cephelerden ordu.</p><p>Kılıç aydınlığı doldurmuştu bayırı düzü gökçe,</p><p>Parlarken kuvvet üstünde hak</p><p>Can ecelden görünmüyordu.</p><p>....................................</p><p></p><p>Zaferden sonra çok aradı alay Mustafa Kemal'in al atını</p><p>Al at sır olmuştu yaşamakta.</p><p>Kimi uçmuş dedi ardına göğün,</p><p>Kimi yatır olmuş dedi vatanın yüce uykusu kadar</p><p>Ama bir parıltı vardı uzakta</p><p></p><p>Ki parlar bağzı günler akşam yoklamasında</p><p>Bir yele, bir köpük, bir dört nal hızıyla batı.</p><p>Nakşolur mavilik üstüne efsaneden</p><p>Bin kırmızıyla, bin rüzgârla, bin şahadetle</p><p>Mustafa Kemal'in al atı</p><p></p><p></p><p></p><p></p><p><strong><span style="color: red"><span style="font-size: 15px">Mustafa Kemal'in Güvercin'i / (Arif Hikmet PAR)</span></span></strong> </p><p></p><p>Bir güvercin uçurdular İstanbul'dan Anadolu'ya,</p><p>Mustafa Kemal'in ellerinden hız alırdı.</p><p>Kınalı topuklarıyla lâcivert semalara</p><p>Büyük rüzgârla yükselir, alçalırdı.</p><p>Mustafa Kemal'in ellerinden hız alırdı.</p><p></p><p>Ateşli bahçelerde ötüşen kuşlar vardı,</p><p>Güvercin barış türküleri söylerdi her sabah.</p><p>Mustafa Kemal'i gördü mü dünyalar ona dardı,</p><p>Mavi kanatlarına işlenmedi bir günah</p><p>Güvercin barış türküleri söylerdi her sabah.</p><p></p><p>Bir yıl Ankara Kalesinde, bir yıl Rasattepe'de, </p><p>Edebi şarkılarla dalgalanan bayraktı.</p><p>Bir yıl Sakarya suyunda, bir Kocatepe'de;</p><p>İyilikle beslenmiş duygulu bir topraktı.</p><p>Ebedî şarkılarla dalgalanan bayraktı.</p><p></p><p>Mustafa Kemal'i öylesine severdi Güvercincik,</p><p>Mavisini gözlerinden, sarısını saçlarından almış.</p><p>Her sabah omzuna konup derdi ona: Kemalcik,</p><p>Daima insanlara dost elini uzatmış</p><p>Mavisini gözlerinden, sarısını saçlarından almış.</p><p></p><p></p><p></p><p><strong><span style="color: red"><span style="font-size: 15px">Mustafa Kemal'in Kağnısı / (Fazıl Hüsnü DAĞLARCA)</span></span></strong></p><p></p><p>Yediyordu Elif kağnısını,</p><p>Kara geceden geceden.</p><p>Sankim elif elif uzuyordu, inceliyordu,</p><p>Uzak cephelerin acısıydı gıcırtılar,</p><p>İnliyordu dağın ardı, yasla,</p><p>Her bir heceden heceden.</p><p></p><p></p><p>Mustafa Kemal'in kağnısı derdi, kağnısına</p><p>Mermi taşırdı öteye, dağ taş aşardı.</p><p>Çabuk giderdi, çok götürürdü Elifçik,</p><p>Nam salmıştı asker içinde.</p><p>Bu kez yine herkesten evvel almıştı yükünü,</p><p>Doğrulmuştu yola önceden önceden.</p><p></p><p>Öküzleriyle kardeş gibiydi Elif,</p><p>Yemezdi, içmezdi, yemeden içmeden onlar,</p><p>Kocabaş, çok ihtiyardı, çok zayıftı,</p><p>Mahzundu bütün bütün Sarıkız, yanı sıra,</p><p>Gecenin ulu ağırlığına karşı,</p><p>Hafifletir, inceden inceden.</p><p></p><p>İriydi Elif, kuvvetliydi kağnı başında</p><p>Elma elmaydı yanakları üzüm üzümdü gözleri,</p><p>Kınalı ellerinden rüzgâr geçerdi, daim;</p><p>Toprak gülümserdi çarıklı ayaklarına.</p><p>Alını yeşilini kapmıştı, geçirmişti,</p><p>Niceden, niceden.</p><p></p><p>Durdu birdenbire Kocabaş, ova bayır durdu,</p><p>Nazar mı değdi göklerden, ne?</p><p>Dah etti, yok. Dahha dedi, gitmez,</p><p>Ta gerilerden başka kağnılar yetişti geçti gacır gucur</p><p>Nasıl dururdu Mustafa Kemal'in kağnısı.</p><p>Kahroldu Elifçik, düşünceden düşünceden</p><p>Aman Kocabaş, ayağını öpeyim Kocabaş,</p><p>Vur beni, öldür beni, koma yollarda beni.</p><p>Geçer götürür ana, çocuk, mermisini askerciğin,</p><p>Koma yollarda beni, kulun köpeğin olayım.</p><p>Bak hele üzerinden ses seda uzaklaşır,</p><p>Düşerim gerilere, iyceden iyceden.</p><p></p><p></p><p>Kocabaş yığıldı çamura,</p><p>Büyüdü gözleri, büyüdü yürek kadar,</p><p>Örtüldü gözleri örtüldü hep.</p><p>Kalır mı Mustafa Kemal'in kağnısı, bacım,</p><p>Kocabaşın yerine koştu kendini Elifçik,</p><p>Yürüdü düşman üstüne, yüceden yüceden</p></blockquote><p></p>
[QUOTE="wien06, post: 244205, member: 4383"] [B][SIZE=4][COLOR="Red"]Havza Yollarında Mustafa Kemal / (Ceyhun Atuf KANSU)[/COLOR][/SIZE][/B] Muhmur dağın başında bir duman, bir duman, Mustafa Kemal'in başında daha bir duman Dağ düşünür gündüz gece başından duman gitmez, Mustafa Kemal düşünür gündüz gece başından duman gitmez, Dağların başında duman eksik olmaz, Soy yiğidin başından duman eksik olmaz. Mahmur dağının dumanlarına baktı da dedi. Mustafa Kemal, Köroğlu olmak ne güzel şu dağlarda, Tutmak gece gündüz denizlerin yolunu, yol vermemek, Üşümek, ateş yakmak, yola düşmek ne güzel, Bölmek orta yerinden gemilerin getirdiği güneşi, Bir sana bir bana vermek ne güzel! Çakal dağının eteğine vardı ki Mustafa Kemal, Vakit alaca karanlık, dağın eteğinde bir kahve, Kahvede düze inmiş eşkıyalar, Karadeniz uşakları, Kaynıyor Erzurum işi semaver, çay demleniyor. Uyanmış su, gözleri adamların, susuz gözleri sıcak, Mustafa Kemal baktı, tanıdı, hepsi halk. Oturdular, hep beraber çay içtiler, Ordan burdan, dereden tepeden konuştular, Sabah güneşi gelip bağdaş kurdu bir yana, Yarı karanlıktı yüzleri birden aydınlandılar, Acı çekmiş, susamış, dağ çizgileri sert Mustafa Kemal'in gözlerinde tek tek ışıdılar. Çıktı kavak yaylasına "oh!" dedi, Mustafa Kemal, Ölmez be, insan bu vatanı sevince, Halk kokusudur, güller çimenlerden gelir, Ovaları sürenler aşağıda, ormanlarda bıçkı sesleri, Dağılmış Mahmur dağının dumanları Çekip cümle türküleri bir dere ışıltısıyla akar. Havza'ya vardım ki, kulağımızı koyalım bir, Bağımsız yaşamak diyelim bir, dinle ne ses verir? Havza pazarına inmiş allı morlu köylüler, Çıkarlar ormanlardan gizli gizli çağıralım, bir, Gelirler toplanırlar ateşimize, onlar için yaktık, Özgür yüreklerin soluğunu üflesinler bir. Sevelim dedi, Mustafa Kemal, sevelim bir, Selâm verelim bir, selâm alalım bir, Halk olmak ne güzel şeydir arkadaşlar, Şu sabah çayını içelim bir, kardeşçe sıcak. Yüzümüzü yunalım şu dereden bir, Sonra kursunlar darağacını kavgamıza, Asarlarsa assınlar bizi düşlerimizden! [B][SIZE=4][COLOR="red"]İstiklal Savaşında Mustafa Kemal / (Sabih ŞENDİL)[/COLOR][/SIZE][/B] Şöyle bir doğruldu Mustafa Kemâl Kıratının üstünde göklere doğru Dağlar arasından yükselen Tunçtan bir heykele benziyordu. Bakışları vardıkça mesafeler ötesine Belliydi kaynaştığı gözlerinde Masmavi okyanus dalgalarına benzer Düşünce dalgalarının, Zafer, diyordu da başka bir şey demiyordu, Yüzünün bütün çizgileriyle bu kahraman Hissetmişti zaferin kokusunu kırat bile Yerinde duramıyordu. Mağrurdu diğer atlara karşı Bir Mustafa Kemâl taşıdığında üstünde Dünyalara bedel. Bir bakışı vardı tepelerden ovalara İnan bir bakışı Mustafa Kemâl'in Peşinden yürüyordu binlerce kahraman O'nun zafere inandığı kadar zafere inanan binlerce insan. Şöyle bir doğruldu kahramanlar kahramanı Kıratının üstünde göklere doğru Sabah oluyorken güneşin ilk ışıkları altında Tunçtan bir heykele benziyordu. [B][COLOR="red"][SIZE=4]Kahraman / (Fazıl Hüsnü DAĞLARCA)[/SIZE][/COLOR][/B] Gölgen bir nur işledi güneşe vardığı gün; Seni gördük sesimiz Hak'ka yalvardığı gün, Seni gördük bir mazi dağları sardı ses ses, Bir Akdeniz dalgası buldu içinde herkes... Sana çıkar bu yurdun ararsak son yolu da, Kutlu bir Tanrı oldun güzel Anadolu'da. O kadar eskisin ki şimdi ruhumuzda sen, Bulursun bu sevgide asırları istersen. Ararsan bakışında uzun ovalar erir, Dinlersen gönül denen yüce dağlar ses verir. Bir dünya, bir millete düşman olduğu zaman Sana büyük hızını verdi nabzındaki kan.. Dört sınırın ucunu getirdin bir araya, Dört bucak sevgisini topladın Ankara'ya. Sesin, bir tılsım gibi, yurdu dolaştı yer yer Ve senden öyle keskin hız aldı ki gönüller, Yüzyılda giden vatan bir anda geri geldi... Sonra sanki ruhunda kartal sesleri geldi; Sanki yeni bir ışık süzüldü gözlerinden Ve bir fert, tek başına, bir millet yarattın sen. Bastığın yer tarihten yer alırmış, yok, değil: Bir gününe bir tarih bağışlasak çok değil! Çok değil, kanımızın rengini süze süze, İsmini döğmelerle işlesek göğsümüze.. Çok değil göğsümüzün içine çizsek seni. İsterse bundan sonra ufuk yansın, gök yansın; Çünkü sen bu milletin umduğu kahramansın... Gölgen bir nur işledi güneşe vardığı gün; Seni gördük sesimiz Hak'ka yalvardığı gün. [B][COLOR="red"][SIZE=4]Mustafa Kemal Havası / (Edip AYEL)[/SIZE][/COLOR][/B] Köylülerin oturduğu bir kahvede Söz edilirken güz ekiminden birdenbire Şavk vurması gözlere ulusal imeceden Doğrulup kalması bir ulusun, öyle bir hava. Aşka benzer, şevke benzer, Ferhad'ın dağ delmesi Künk döşemesi, su çekmesi Amasya'ya Mustafa Kemal'in kağnıları taş taşırken Ulu yapıların yükselmesi, öyle bir hava. Bir savaş alanı ovalarda, tepelerde Sakarya'dan uzun, Sakarya'dan zor Ve Mustafa Kemal atlısının getirdiği haber: Düşman bozulmuş gidiyor, öyle bir hava. Herkes kurtuluş ordusunun eri gibi Yeniden bir alan savaşı verir gibi, Gerilik, karanlık, yoksulluk karşısında, Dumlupınar zaferi gibi, öyle bir hava. Düş gibi, yarın gibi, hemen yarın gibi İki bin rakımlı tepe alınmış gibi, Davul zurna şenlik dernek köylerde İzmir'e varılmış gibi, öyle bir hava. Öyle sade, öyle umutlu, öyle halkça, Güzel işlere doğru kavak gölgesi yollardan, Çankaya'daki bağ evinden bir sabah sanki, Ankara'ya iniyor Mustafa Kemal, öyle bir hava. Sivas köylüklerinde buğday yetiyor, Halkım yamasız urbalar içinde, Mustafa Kemal'in kara tahtası başında Herkes dilediğini yazıyor, öyle bir hava. Ölünün toprak bölünmüş, yaşayana verilmiş, Emek kul olmaktan kurtarılmış Gül açıyor bahçelerde tütün, mısır, incir Şıkır şıkır oynuyor kızların ellerinde, öyle bir hava. Köy okulunun bahçesine bayrak çekilende Selâm durmamız kardeşliğe ve insanlığa Kardeşliğe bayrağımızdan bir şey katmamız, Güller katmamız insanlığa bayrağımızdan, öyle bir hava. Ve en güzeli demiryollarımızdan sanki Mustafa Kemal geçecekmiş gibi, Soracakmış gibi bize ıssız istasyonlarda, Ne yaptınız? Yaptıklarımızın sevinciyle, öyle bir hava. Sularda çamur yok, dupduru bir ırmak Gönüllerimizin ta içinden akıyor Kardeşlik denizine aşk dalgalarıyle, Kıyısına yaşantıların güller bırakarak, öyle bir hava. Şiir diyeceksiniz, insanlığın kız kardeşi şiir O mu? Bağımsızlık gülü emek menekşesi Bir seher tazeliğiyle sarmış ulusumuzu Mustafa Kemal havasında gelecektir... öyle bir hava [B][COLOR="red"][SIZE=4]Mustafa Kemal'den Konuştuk / (Özker YAŞIN)[/SIZE][/COLOR][/B] -Bir Nine Söyledi- Anlatması güçtür oğul, O ilk gençlik dünyamızın Masal kahramanıydı. O her genç kızın Düşlerindeki altın saçlı yiğit, Biliyorduk O'nun bastığı kara toprakta Otlar yeşerecekti. Anlatması güçtür oğul, Bir kara duman sarmıştı yurdumuzu; Dört koldan hain düşman sürüleri, Dört koldan vahşet, keder. Ama yitirmedik umudumuzu, Biliyorduk mavi gözlü kahraman Bir gün gelecekti... [B][COLOR="red"][SIZE=4]Mustafa Kemal'i Düşünüyorum / (Ümit Yaşar OĞUZCAN)[/SIZE][/COLOR][/B] Mustafa Kemal'i düşünüyorum; Yeleleri alevden al bir ata binmiş Aşıyor yüce dağları, engin denizleri. Altın saçları dalgalanıyor rüzgârda, Işıl ışıl yanıyor mavi gözleri, Mustafa Kemal'i düşünüyorum; Yanmış, yıkılmış savaş meydanlarında Destanlar yaratıyor cihanın görmediği, Arkasından dağ dağ ordular geliyor Her askeri Mustafa Kemal gibi. Mustafa Kemal'i düşünüyorum; Gelmiş geçmiş kahramanlara bedel Hükmediyor uçsuz bucaksız göklere Al bir ata binmiş yalın kılıç Koşuyor zaferden zafere. Mustafa Kemal'i düşünüyorum; Ölmemiş bir kasım sabahı! Yine bizimle beraber her yerde, Yaşıyor dört köşesinde vatanın Yaşıyor damar damar yüreklerde. Mustafa Kemal'i düşünüyorum, Altın saçları dalgalanıyor rüzgârda, Mavi gözleri ışıl ışıl, görüyorum Uykularıma giriyor her gece. Ellerinden öpüyorum. [B][COLOR="red"][SIZE=4]Mustafa Kemal'in Atı / (Behçet Kemal ÇAĞLAR)[/SIZE][/COLOR][/B] Daha da parlamıştı güzelleşmişti al at Mustafa Kemal'in bindiği günden beri. Sanki bilinmez bir rüzgârla dolmuştu Göğe göğe kalkıyordu alevden başıyla Uçar ayaklariyle oyuyordu yeri. Kimseyi bindirmiyordu üstüne artık Bindirmez ya, Mustafa Kemal'in atı o. Bunca at arasında neden onu seçmişti, Nasıl tutmuştu ak elini alnında Artık dağın taşın saltanatı o Çok zorladı suvari alayının yiğit binicileri Al ata binebilmek imkânsız. Öyle damarlanıyordu ki derisi bir sızı duyuyorlardı. Öyle çılgınlaşıyordu ki köpük köpük Nerdeyse düşecekti nârin allığıyla cansız. Alay kumandanı aldı işi demir avucuna Bir alay bir ata vuramaz mı gem? Kendi denedi yanık bilgisiyle yılların, Sustu karşıdan dehşetle, kaygıyla, hayranlıkla bütün suvariler Al at, al at, deli ve muhteşem. Aylar geçti aradan Binicisiz al at başı boş dolaşıyordu. Arpanın yulafın samanın vakti kurudu kara toprakta, Alaya öyle nekes günler geldi ki Kısmette bir avuç ot bile bulmak zordu. Atların yemleri gayri kısık mı kısık Azbuz ağaç kabuğu, keçi boynuzu, küsbe. Söyleniyordu öbür atlar aralarında al at için "Bizimle torba takan bu, ne işe yarar, Bu, at değil süs be." Suvariler düşündü ki kısıma küçücük bir çare var. Nasıl olsa faydasız, Parmakları acılı, gözleri bulanık, Bir sabah tımarında al atı saldılar. Hemen çekildi al at bozkıra Ancak bir kuşun atımı, ne çok ne az. Alay nereye gitse o da peşinde gidiyordu ufuktan, Kötülüyordu, bakımsız gün gün garip, Felek kimsede parıltısını bırakmaz. Öyle incelmişti ki boşlukta Yaşıyan sanki rüzgârlarıydı. Eski sevdalar kadar uzak, Bir yaprak düşmüştü içinden, Sarıydı. Al at çağırmalarını duymazlığa getiriyordu, Pişman olmuştu suvariler ta baştan ama. Yalnız ilişiğini kesmemişti hiç Dağdaki boz kayadan kızaran gök üstünde hareketsiz duruyordu Her akşam istiklâl Marşı'yla yapılırken yoklama. ....................................... Bir gün girdi alay en çetin savaşına Kılıçtan arta kaldı toprak. Yaya cengi can komadı alanda Açıldı göğe doğru Gönülle al kan, göğüsler ak. Sürdü döğüş akşamaca Şanlı alay çekilmek emrini aldı. Ağırdı sillesi kaderin At kopmuş, kılıç kopmuş, göğde kopmuş Suvari alayı koca bir masaldı. İşte ansızın hücum dört nalında al at Gelirdi alayın önüne düşman tarafından, geri giderdi. Şaşırdı herkes, Herkes düşündü söylediğini ecelin: Al at acap en derdi? Sezdi alay kumandanı durumu hemen At bin diye haykırdı yönlere Yel oldu ölümlerden öte cümlesi, Vardılar bir solukta yamaçlardan Düşmanın ardçı koyup kaçtığı yere. Düştüler peşine yurda el atmışların, Buğday büyüyüşiyle rahat, Su çağlayışıyla çabuk, Yıldız akışıyla şahlanmış En önde bir sancak misali al at. Alay uzandı gerisine doğru büyük düşman birliklerinin Saldırırken cephelerden ordu. Kılıç aydınlığı doldurmuştu bayırı düzü gökçe, Parlarken kuvvet üstünde hak Can ecelden görünmüyordu. .................................... Zaferden sonra çok aradı alay Mustafa Kemal'in al atını Al at sır olmuştu yaşamakta. Kimi uçmuş dedi ardına göğün, Kimi yatır olmuş dedi vatanın yüce uykusu kadar Ama bir parıltı vardı uzakta Ki parlar bağzı günler akşam yoklamasında Bir yele, bir köpük, bir dört nal hızıyla batı. Nakşolur mavilik üstüne efsaneden Bin kırmızıyla, bin rüzgârla, bin şahadetle Mustafa Kemal'in al atı [B][COLOR="red"][SIZE=4]Mustafa Kemal'in Güvercin'i / (Arif Hikmet PAR)[/SIZE][/COLOR][/B] Bir güvercin uçurdular İstanbul'dan Anadolu'ya, Mustafa Kemal'in ellerinden hız alırdı. Kınalı topuklarıyla lâcivert semalara Büyük rüzgârla yükselir, alçalırdı. Mustafa Kemal'in ellerinden hız alırdı. Ateşli bahçelerde ötüşen kuşlar vardı, Güvercin barış türküleri söylerdi her sabah. Mustafa Kemal'i gördü mü dünyalar ona dardı, Mavi kanatlarına işlenmedi bir günah Güvercin barış türküleri söylerdi her sabah. Bir yıl Ankara Kalesinde, bir yıl Rasattepe'de, Edebi şarkılarla dalgalanan bayraktı. Bir yıl Sakarya suyunda, bir Kocatepe'de; İyilikle beslenmiş duygulu bir topraktı. Ebedî şarkılarla dalgalanan bayraktı. Mustafa Kemal'i öylesine severdi Güvercincik, Mavisini gözlerinden, sarısını saçlarından almış. Her sabah omzuna konup derdi ona: Kemalcik, Daima insanlara dost elini uzatmış Mavisini gözlerinden, sarısını saçlarından almış. [B][COLOR="red"][SIZE=4]Mustafa Kemal'in Kağnısı / (Fazıl Hüsnü DAĞLARCA)[/SIZE][/COLOR][/B] Yediyordu Elif kağnısını, Kara geceden geceden. Sankim elif elif uzuyordu, inceliyordu, Uzak cephelerin acısıydı gıcırtılar, İnliyordu dağın ardı, yasla, Her bir heceden heceden. Mustafa Kemal'in kağnısı derdi, kağnısına Mermi taşırdı öteye, dağ taş aşardı. Çabuk giderdi, çok götürürdü Elifçik, Nam salmıştı asker içinde. Bu kez yine herkesten evvel almıştı yükünü, Doğrulmuştu yola önceden önceden. Öküzleriyle kardeş gibiydi Elif, Yemezdi, içmezdi, yemeden içmeden onlar, Kocabaş, çok ihtiyardı, çok zayıftı, Mahzundu bütün bütün Sarıkız, yanı sıra, Gecenin ulu ağırlığına karşı, Hafifletir, inceden inceden. İriydi Elif, kuvvetliydi kağnı başında Elma elmaydı yanakları üzüm üzümdü gözleri, Kınalı ellerinden rüzgâr geçerdi, daim; Toprak gülümserdi çarıklı ayaklarına. Alını yeşilini kapmıştı, geçirmişti, Niceden, niceden. Durdu birdenbire Kocabaş, ova bayır durdu, Nazar mı değdi göklerden, ne? Dah etti, yok. Dahha dedi, gitmez, Ta gerilerden başka kağnılar yetişti geçti gacır gucur Nasıl dururdu Mustafa Kemal'in kağnısı. Kahroldu Elifçik, düşünceden düşünceden Aman Kocabaş, ayağını öpeyim Kocabaş, Vur beni, öldür beni, koma yollarda beni. Geçer götürür ana, çocuk, mermisini askerciğin, Koma yollarda beni, kulun köpeğin olayım. Bak hele üzerinden ses seda uzaklaşır, Düşerim gerilere, iyceden iyceden. Kocabaş yığıldı çamura, Büyüdü gözleri, büyüdü yürek kadar, Örtüldü gözleri örtüldü hep. Kalır mı Mustafa Kemal'in kağnısı, bacım, Kocabaşın yerine koştu kendini Elifçik, Yürüdü düşman üstüne, yüceden yüceden [/QUOTE]
Alıntıları ekle...
İsim
Spam kontrolü
Turizmin başkenti olarak bilinen güneydeki ilimiz?
Cevapla
Forumlar
Mustafa Kemal ATATÜRK
Hayatından Kesitler
Atatürk Konulu Şiirler
Top