Atatürk İnkılapları

wien06

V.I.P
V.I.P
Siyasal Alanda İnkılaplar
* Saltanatın Kaldırılması (1 Kasım 1922)
* Türkiye'nin Yeniden İdari Teşkilatlanması (1921, 1924, 1930)
* Ankara'nın Başkent Olması (13 Ekim 1923)
* Cumhuriyetin İlanı (29 Ekim 1923)
* Halifeliğin Kaldırılması (3 Mart 1924)
* Çok Partili Rejim Denemeleri (Serbest Cumhuriyet Fırkası, 1930)

Toplumsal ve Sosyal Alanda Yapılan İnkılaplar
* Kadınların Erkeklerle Eşit Haklara Sahip Olması(1934)
* Şapka ve Kıyafet Devrimi (Şapka Kanunu, 28 Kasım 1925)
* Lâkap ve Unvanların Kaldırılması (26 Kasım 1934)
* Soyadı Kanunu (21 Haziran 1934)
* Miili Bayramlar ve Genel Tatiller (27 Mayıs 1935)
* Milletlerarası Takvim ve Saatin, Yeni Rakamların Kabulü ve Ölçülerde Değişiklik (26 Aralık 1925 - 26 Mart 1931)

Eğitim ve kültür alanındaki İnkılaplar
* Millet Mekteplerinin Açılması (1920)
* Öğretimin Birleştirilmesi (3 Mart 1924)
* Medreselerin Kapatılması (1926)
* Maarif Teşkilatı Hakkında Kanun (1926)
* Harf Devrimi (1 Kasım 1928)
* Güzel Sanatlarda Yenilikler(1928)
* Türk Dil ve Tarih Kurumlarının Kurulması (1 Nisan 1931, 12 Nisan 1931)
* Üniversite Reformu (1933)
* Üniversite Öğreniminin Düzenlenmesi (31 Mayıs 1933)
* Köy Enstitüleri (17 Nisan 1940)

Ekonomi Alanında İnkılaplar
* İzmir İktisat Kongresi (1923)
* Aşar(Öşür) Vergisinin Kaldırılması (17 Şubat 1925)
* Çiftçinin Özendirilmesi(1925)
* Örnek Çiftliklerin Kurulması (1925)
* Tarım Kredi Kooperatifleri'nin Kurulması (1925)
* Kabotaj Kanunu (1 Temmuz 1926)
* Sanayi Teşvik Kanunu (28 Mayıs 1927)
* I. ve II. Kalkınma Planları (1933, 1937)
* Yüksek Ziraat Enstitüsü'nün Kurulması (1935)
* Ticaret ve Sanayi Odalarının Kurulması (1935)
* Toprak Reformu (1929)

Hukuksal İnkılaplar
* Mecellenin Kaldırılması (1924 - 1937)
* Medeni Kanun (1924 - 1937)
* Türk Ceza Kanunu (1926)
* Yeni Anayasanın Kabulü (1924)
* Teşkilat-ı esasiye Kanunu (1921)
* Şer'iyye Mahkemelerinin Kapatılması (1924)



Atatürk inkılapları


I-Siyasi alanda yapılan inkılaplar:
1- Saltanatın Kaldırılması (1 Kasım 1922)

Osmanlı Devleti'nin her döneminde hüküm süren saltanata artık bir son verilmeliydi. İşte TBMM'nin açılması ile başlayan bu yeni dönemde, bu konu değerlendiriliyor ve 1 Kasım 1922 tarihinde kabul edilen kanunla Saltanat kaldırılmış, halifelikte tamamen saltanattan ayrılmıştır. Atılan bu önemli adım, Osmanlı Devleti'nin hukuki olarak sona erdiği manasına gelmekteydi. Yapılan bu büyük inkılap sayesinde uluslar arası yapılacak antlaşmalarda artık Osmanlı Devleti olmayacaktı.
20 Ocak 1921'de kabul edilen anayasa ile egemenliğin artık millete ait olduğu belirtilmişse de, o dönemde Kurtuluş Savaşı'nın devam etmesi nedeni ile saltanatın kaldırılabilmesi için şartlar henüz olgunlaşmamıştı.
Atatürk saltanatın kaldırılması ve Türk milletinin geleceği için yaptığı çalışmalarda istediği hedeflere bir bir ulaşıyordu. Mecliste yapmış olduğu konuşmada milletin kendi gayretleriyle bağımsızlığını kazandığını bu yüzden saltanatın kaldırılması gerektiğini savunuyordu. Zaten Osmanlı devletinden kalma saltanatın devamı milli mücadelenin de ruhuna ters bir hal teşkil ediyordu. 1 Kasım 1922'de Saltanat kaldırılmış ancak halifelik makamı halen devam etmekteydi ve bu makama Osmanlı sülalesinden Abdülmecit Efendi TBMM kararı ile getirilmişti.

2- Cumhuriyet’in ilanı (29 Ekim 1923)
29 Ekim 1923: Cumhuriyet’in ilanı

Lozan Antlaşması’nın kabulü ve barışın sağlanması ile geride Türk Devleti’nin siyasal yapısını belirleyecek devlet şeklinin ve adının ne olacağı sorunu kaldı.TBMM’nin varlığı ile egemenliğin kayıtsız şartsız millete ait olduğu,insan hakları sistemine dayanan bir devlet sistemi kurulmuştu.M.Kemal de 22 Eylül 1923’de ’’Neue Treie Presse’’adlı gazetenin muhabiriyle yaptığı görüşmede ,23 Nisan 1920’de kurulan sistemin cumhuriyet olduğu fakat adının açıklanamadığını belirtip,yapılacak işin yalnızca isim koymak olduğunu söyledi.
Yeni Devletin başkentinin Ankara olduğu,13 Ekim’de mecliste oy çokluğu ile kabul edilmesi ile cumhuriyetin ilanına bir adım daha yaklaşıldı.
Yaşanan hükümet bunalımı M.Kemal’e Cumhuriyetin ilanı için istediği fırsatı yarattı.Parti gurubunda yapılan toplantıda M.Kemal,hükümet buhranının mevcut sistemden kaynaklandığını,bunun çözümünün istikrarlı bir sistemde olduğunu belirtti.Teşkilat-ı Esasiye Kanunundaki değişiklik önergesi parti toplantısında tartışıldıktan sonra, TBMM’de aynı akşam(29 Ekim 1923)yapılan toplantıda saat 20.30’da ’’Yaşasın Cumhuriyet’’sesleri arasında Cumhuriyet ilan oldu.Hemen arkasındanda Türk ulusunun kurtarıcısı M.Kemal oy birliği ile cumhurbaşkanı seçildi.
M.Kemal, İstiklal Savaşının bittiği yerde Türkiye’nin çağdaşlaşma savaşını başlatmıştı.1 Kasım 1922’de Saltanatın kaldırılması ve 19 Ekim 1923’de Cumhuriyetin ilanı ile’’Milli ve Laik’’TÜRKİYE CUMHURİYETİ DEVLETİ kurulmuş oldu.

3- Halifeliğin Kaldırılması (3 Mart 1924)
İlk dört halife seçimle iş başına gelmesine rağmen, Emeviler zamanında bu sistem değiştirilmiş ve halifelik makamı babadan oğula geçer duruma getirilmişti. Abbasiler devrinde de bu saltanat dönemi devam etti. Aslında İslamiyet’in ilk yıllarında bu sistem bu şekilde işlemiyordu. Ancak daha sonraki devirlerde bu sistem amacı dışına çıkarılmış ve sadece saltanat haline dönüştürülerek belli bir zümrenin emrinde yanlış kullanılır hale getirilmiştir.

Hailfelik zaman içerisinde Osmanlı Devleti tarafından kullanılmaya başlanmıştı. Bu durum bağımsızlığını kazanmış Türk Devleti’nin karşısında bir sorun olarak duruyordu.

1 Kasım 1922 tarihinde saltanat ve halifelik makamı birbirinden ayrılmış, saltanat tamamen kaldırılmış, halifenin yetkileri de sadece dini konular ile sınırlı bir hale getirilmişti. Halifelik makamında son olarak görevde bulunan Abdülmecit Efendi’nin de devlet işleri ile uğraşma girişimleri göz önüne alındığında, halifelik makamının gereksiz olduğu ve devlet adına sorunlar oluşturduğu gerçeği apaçık ortada duruyordu.

Atatürk bu sorunun biran evvel halledilmesi için çalışmalarda bulundu. 1 Mart 1924 tarihinde Atatürk’ün mecliste yaptığı konuşma ile halifeliğin kaldırılması gerektiği herkesçe kabul gördü. 3 Mart 1924’te TBMM tarafından çıkarılan bir kanunla halifelik kaldırılarak, yeni yapılacak ilke ve inkılapların önü tamamen açılmış oldu.

II-Toplumsal yaşayışın düzenlenmesi:

1- Şapka İktisası (giyilmesi) Hakkında Kanun (25 Kasım 1925)
Şapka Devrimi'nin, Atatürk’ün Cumhuriyet devrimleri arasında önemli bir yeri vardır. İlklerden olması hem halkın nabzını ölçmüş hem de diğer reformlara zemin hazırlamıştır. Atatürk'ün Kastamonu’ya düzenlediği gezide şapkayla halkın arasına girmesinin ardından, şapka giyilmesi hakkında kanun çıkarılmıştır.

2-Tarikatların kaldırılması, tekke ve zaviyelerin kapatılması (30 Kasım 1925)
Başlangıçta yalnızca din konularıyla ilgilenen, farklı düşünce sistemleri geliştirerek taraftarlarını çoğaltmaya çalışan tarikatlar, zaman içinde siyasal olaylarda etkili rol oynamaya, çıkarılan tehlike ye düştükçe halkı ayaklandırmaya koyulmuşlardı. Bu etkinliklerini cumhuriyetin ilanından sonra da sürdürmeye kalkışmaları ve Menemen Olayı, Şeyh Sait Ayaklanması gibi şeriattan yana ayaklanmalara yol açmaları üstüne "Türkiye Cumhuriyeti şeyhler, dervişler, müritler memleketi olamaz. Türkiye Cumhuriyeti her alanda doğru yolu gösterecek, uyaracak güçtedir. Biz uygarlığın bilim ve fenninden güç alıyoruz ve ona göre yürüyoruz. Başka bir şey tanımayız" diyen Atatürk'ün sözleri ışığında harekete geçilerek, 30 Kasım 1925'te çıkarılan yasayla tekkeler ve zaviyeler kapatıldı.

3- Beynelmilel Saat ve Takvim Hakkındaki Kanunların Kabulü (26 Aralık 1925).
Kabul edilen bu kanunlarla Hicri ve Rumi Takvim uygulaması kaldırılarak yerine Miladi
Takvim, alaturka saat yerinede milletlerarası saat sistemi uygulaması benimsenmiştir.

4- Ölçüler Kanunu (1 Nisan 1931).
Arşın, endaze, okka, çeki gibi miktarı değişken olan eski ölçüler kaldırıldı ve çağdaş ulusların kullandıkları metre, kilogram ve litre, ölçü birimleri olarak kabul edildi. Böylece, ülkede ağırlık, uzunluk ve hacim ölçülerinde tek bir sistem uygulanmaya başlandı. Bu uygulama, uluslararası ticari ilişkilerdeki karmaşaya da son verdi.

5- Lakap ve Unvanların Kaldırıldığına Dair Kanun (26 Kasım 1934)
Ağa Hacı Hafız Hoca Molla Efendi Bey Beyefendi Paşa Hanım Hanımefendi ve Hazretleri gibi lakap ve unvanlar kaldırılmıştır. Erkek ve kadın vatandaşlar kanunun karşısında ve resmi belgelerde yalnız adlarıyla anılırlar.

6-Bazı Kisvelerin Giyilemeyeceğine Dair Kanun (3 Aralık 1934).
Bu kanunla din adamlarının, hangi dine mensup olurlarsa olsunlar, mabet ve ayinler dışında ruhani kisve (giysi) taşımaları yasaklanmıştır.

7- Soyadı Kanunu (21 Haziren 1934)
Soyadı yasasının kabulü (21 Haziran 1934)Soyadı bulunmamasının günlük yaşamda yarattığı güçlük ve karışıklıkların önüne geçmek amacıyla 21 Haziran 1934'te çıkarılan yasayla, her Türk kendine uygun bir soyadı almakla yükümlü kılındı. 24 Kasım 1934'te çıkarılan bir yasayla da TBMM Mustafa Kemal'e Atatürk soyadını verdi. Aynı yıl çıkarılan bir başka yasayla ayrıcalıkları belirten eski unvanların yasaklanmasıyla, yasalar önünde eşitlik ilkesinin gerçekleştirilmesinde önemli bir adım atılmış oldu.

8- Kemal Öz Adlı Cumhurreisimize Atatürk Soyadı Verilmesi Hakkında Kanun (24 Kasım 1934)
24 Kasım 1934'te çıkarılan bir yasayla da TBMM Mustafa Kemal'e Atatürk soyadını verdi. Aynı yıl çıkarılan bir başka yasayla ayrıcalıkları belirten eski unvanların yasaklanmasıyla, yasalar önünde eşitlik ilkesinin gerçekleştirilmesinde önemli bir adım atılmış oldu.

9- Kadınların medeni ve siyasi haklara kavuşması:
a- Medeni Kanun’la sağlanan haklar
b- Belediye seçimlerinde kadınlara seçme ve seçilme hakkı tanıyan kanunun kabulü (3 Nisan 1930)
c- Anayasa’da yapılan değişiklerle kadınlara milletvekili seçme ve seçilme hakkının tanınması
Osmanlı toplumunda hemen hiçbir toplumsal ve siyasal hakkı bulunmaya kadınlara Medeni Kanun'la bazı haklar tanınmış olmakla birlikte, siyasal haklar açısından bir değişiklik yapılmamıştı. Atatürk'ün girişimiyle kadınların iktisadi ve siyasal yaşama katılmaları yönünde bir dizi değişiklik yapılarak, 1930'da belediye seçimlerinde seçme, 1933'te çıkarılan Köy Kanunu'yla muhtar seçme ve köy heyetine seçilme, 5 Aralık 1934'te Anayasa'da yapılan bir değişiklikle de milletvekili seçme ve seçilme haklarının tanınmasıyla, Türk kadını o yıllarda Avrupa devletlerinin çoğundaki kadınlardan daha ileri haklar elde etti ve çok geçmeden toplumda erkeklerin çalıştığı her alanda yerini aldı.

III- Hukuk alanında yapılan inkilaplar:

1-Şeriye ve Evkaf Vekâleti’nin Kaldırılması(3 Mart 1924)

Şeriat hükümlerine dayalı Osmanlı hukuk düzeninin yeni Türk toplumuna uyarlanamayacağının anlaşılması sonucunda, TBMM’nin hilafetin kaldırıldığı gün Şeriye ve Evkaf Vekâletini’ni de kaldırmasıyla (3 Mart 1924), Türk hukuk sisteminde yeni düzenlemeler yapılması gereği de açıkça ortaya konmuş oldu. 20 Nisan 1924 tarihli ikinci Anayasa’yla birlikte, hukuka ilişkin bir dizi yasa yürürlüğe girdi.

2-Medeni Kanun’un Kabulü (17 Şubat 1926)
Dini hukuk sisteminden ayrılarak laik çağdaş hukuk sisteminin uygulanmasına başlanmıştır.
Osmanlı İmparatorluğu döneminde hukuk işleri din kurallarına göre yönetilmekte olduğundan, çağdaş toplumlar düzeyine erişmek isteyen Türk toplumunun temel gereksinmelerinin, söz konusu hukuk yapısıyla karşılanamayacağı anlaşılmıştı. Tanzimat Dönemi’nde hazırlanan Mecelle, bazı yenilikler getirmekle birlikte, kişilerin hak ve borçları, aile kurumu, işleyişi ve sona ermesi, mülkiyet ilişkileri, miras sorunları, kiralama, satın alma, ödünç verme vb. ilişkiler açısından, gerçek bir Medeni Kanun sayılamazdı. Bu nedenle İsviçre Medeni Kanunu örnek alınarak hazırlanan Medeni Kanun, 17 Şubat 1926′da TBMM’de kabul edilerek, yürürlüğe kondu. Bunu, öbür temel yasalar ile, ceza hukuku alanındaki boşlukları gideren Ceza Kanunu’nun kabul edilip (1 Mart 1926) yürürlüğe konması izledi.

Teşkilat-ı esasiye Kanunu (1921)
20 Ocak 1921 Anayasası (Teşkilatı Esasiye Kanunu) 20 Ocak 1921'de, TBMM tarafından kabul edilen ilk Anayasa (Teşkilatı Esasiye Kanunu), TBMM'nin dokuz aylık çalışmasından ve uzun görüşmelerden sonra kabul edilmiştir. Bu Anayasa, dağılan ve yok olan Osmanlı İmparatorluğu yerine yeni bir devletin kuruluşunu hukuki yönden belirten ve varlığını sağlayan bir eserdir. Yeni Anayasa aynı zamanda milli egemenliği hakim kılan ve vatanın kaderine milli egemenliğin temsilcisi Büyük Millet Meclisi'nin el koymasını mümkün kılan ve onun meşruluğunu da tanıtan, hukuki ve siyasi değeri olan bir belgedir. 20 Ocak 1921'de kabul edilen Anayasa, 23 asıl, bir de ayrı madde halinde iki kısım olarak düzenlenmiştir. Genel esasları kapsamaktadır. Anayasanın kısa oluşu, o devrin özelliğinden ileri gelmekteydi. Sadece olağanüstü şartları ve acil ihtiyaçları karşılamak için, kısa ve özel bir anayasa hazırlanmıştı. 20 Ocak 1921 Anayasası bir geçiş dönemi anayasası olarak, Milli Mücadelenin çok dinamik olağanüstü şartlarına uymakta ve demokratik niteliğinin yanı sıra ihtilalci karakterini de korumaktaydı. Anayasanın ruhunda ve mantığında kuvvetler birliği sistemi hakimdi. Milli iradeyi millet namına temsil eden tek yetkili organın, Türkiye Büyük Millet Meclisi olduğunu belirtmektedir. Başkansız bir Cumhuriyet kuran bu Anayasa ile milli irade Meclis tarafından tescil edilmekte ve yürütülmekte, böylece kuvvetler birliği esası, kuvvetlerin şuurlu bir merkezde toplanmasını ve tek bir iradeye bağlanmasını da şart kılınmaktadır.


IV-Eğitim ve Kültür alanında yapılan inkilaplar:


1- Tevhid-i Tedrisat Kanunu (3 Mart 1924).

Bu kanunla Türkiye dahilindeki bütün bilim ve öğretim kurumları Milli Eğitim Bakanlığı’na bağlanmıştır.
Tevhid-i Tedrisat Kanunu'nun önemli bir hedefi de laik ve parasız eğitimi tüm vatandaşlar için zorunlu hale getirmekti. Bu kanunla tüm eğitim kurumları Maarif Vekaleti'ne bağlandı. Mustafa Kemal bu amacı şöyle açıklıyordu: "Milletimizin, memleketimizin darü'l irfanları (ilim yuvaları) bir olmalıdır." Resimde Cumhuriyet'in ilk dönemlerinde kızlarla erkeklerin birlikte öğrenim gördükleri bir okul.

2- Yeni Türk Harflerinin Kabul ve Tatbiki Hakkında Kanun (1 Kasım 1928)
Harf Devrimi, Türkiye'de 1 Kasım 1928 tarihinde 1353 sayılı "Yeni Türk harflerinin kabul ve tatbiki hakkında Kanun"un kabul edilmesi ve yeni alfabenin yerleştirilmesi sürecine genel olarak verilen isimdir. Bu yasayla o güne kadar kullanılan Arap Alfabesi'nin yerine, Latin Alfabesi'nin Türkçe'ye uyarlanmış bir biçimi kabul edildi.


3- Türk Tarihi Tetkik Cemiyeti’nin Kuruluşu (12 Nisan 1931).
Türk Ocakları'nın kapatılmasından sonra Cumhuriyet'in her yönden düşünsel temellerini oluşturmak ve Türk toplumunun yüzyıllar boyunca geçirmiş olduğu süreçleri araştırmak amacıyla kurulan Türk Tarihi Tetkik Cemiyeti, 1935'te Türk Tarih Kurumu adını aldı. Cemiyet ilk kez, ünlü Türk Tarih Tezi ile ilgili görüşleri içeren ve yazarları arasında tanınmış isimlerin olduğu "Türk Tarihi Ana Hatları" eserini bastı. Resimde 9 Temmuz 1932'deki 1. Türk Tarih Kongresi'nde Mustafa Kemal üyelerle birlikte görülüyor.

4- Türk Dili Tetkik Cemiyeti’nin kuruluşu (12 Temmuz 1932).
Cemiyet daha sonra Türk Dil Kurumu adını almıştır (24 Ağustos 1936). Kurumun amacı, Türk dilinin öz güzelliğini ve zenginliğini meydana çıkarmak,onu dünya dilleri arasında değerine yaraşır yüksekliğe eriştirmektir.

5-İstanbul Darülfünunu’nun kapatılmasına Milli Eğitim Bakanlığı’nca yeni bir üniversite kurulmasına dair kanun (31 Mayıs 1933).
29 Mayıs 1932′de hükümete sunulan rapor esas alınarak 1933′de çıkarılan 2252 sayılı yasayla TBMM, Darülfünun’u ve ona bağlı bütün kurumları kadro ve örgütüyle lağvedip Milli Eğitim Bakanlığı’nın İstanbul’da yeni bir üniversite kurmasını kabul etti. İstanbul Üniversitesi, 1 Ağustos 1933′de yeni bir kadro ve yapıyla açıldı. Cumhuriyet 10. yılını kutlarken 18 Kasım 1933′de İstanbul Üniversitesi “ilk ve tek” üniversite olarak eğitime başladı.

Ekonomik alanda yapılan inkılaplar

1-Sanayi ve Madencilik

Kurtuluş Savaşı bittiğinde, ülkemizde sanayi kuruluşu sayılabilecek hiçbir kurumumuz yoktu. Kısa sürede ihtiyaç maddelerini üretebilecek sanayinin kurulması gerekiyordu. Ancak, devlet bunu gerçekleştirecek durumda olmadığı için özel sermayeyi sanayileşme alanına çekmek istedi. Bunun için 28 Mayıs 1927’de Teşvik-i Sanayi Kanunu (Sanayiyi Özendirme Kanunu) çıkarıldı.


2-Bayındırlık Alanında Gelişme
Cumhuriyet yönetiminin önemle ele aldığı bir konuda Anadolu’nun imar edilmesi konusu olmuştur. Şehirler yeniden onarılırken ülke; Eğitim, sağlık, sanayi amaçlı bayındırlık eserleriyle donatılmaya çalışıldı.

Cumhuriyetin ilk yıllarında dünyadaki en yaygın ulaşım türü, demir yolu idi. Osmanlı döneminden kalan ulaşım ağıda son derece bakımsız ve yetersizdi. Bu sebeple 1924yılında kabul edilen kanunlarla demir yollarının yapımına başlandı. Bir çok demir yolları işletmeye açıldı. 1927’de Ulaştırma Bakanlığı’na bağlı olarak Devlet Demir Yolları ve Limanları Genel Müdürlüğü kuruldu.

1933’te kara yollarının uzunluğu 37 bin km’ye, 1939’da 41 bin km’ye ulaştı. 1923’ten 1939 yılına kadar 223 yeni köprü yapıldı. 1950 yılından itibaren kara yollarının yapımına büyük önem verildi. Büyük şehirler yeni kara yolları ile birbirine bağlandı.

Cumhuriyet döneminde deniz yollarına da önem verildi. Satın alınan gemilerle deniz ticaret filosu güçlendirildi. Türk armatörlere kredi kolaylığı sağlanırken, özel sektör gemi yapımına ve işletmeciliğine teşvik edildi. Eski limanların kapasiteleri artırılmaya, yeni limanların yapımına başlandı. Deniz yollarını ve ticaret filosunu güçlendirmek için 1937’de Denizbank kuruldu.

Türkiye’de ilk Milli Hava Ulaştırma Teşkilatı 1933’te Hava Yolları Devlet İşletme İdaresi adıyla kuruldu. Yeni hava alanları inşa edildi. Uçakların bakım ve onarımı için çeşitli tesisler yapıldı. Milli Hava Ulaştırma Teşkilatı 1938 yılında Devlet Hava Yolları Umum Müdürlüğü adını aldı. 1939’da yedi uçak alarak filosunu büyüten hava yolları, İstanbul-Ankara-İzmir arasında seferler yapmaya başladı.


3-Sağlık ve Tıp Alanında Gelişme
23 Nisan 1920’de TBMM kurulunca oluşturulan ilk hükümette, sağlık işlerinden sorumlu Sağlık ve Sosyal Yardım Bakanlığı kuruldu. 1924 yılında alınan bir kararla Ankara, İstanbul, Sivas, Trabzon, Erzurum ve Diyarbakır’da örnek hastaneler yaptırıldı. Bu hastanelere bulunduğu ilin adı ile birlikte Numune Hastanesi adı verildi.

1930’da çıkarılan Umumi Hıfzısıhha Kanunu’nda koruyucu sağlık hizmetleri yönünde önemli düzenlemeler yapıldı. Sıtma, verem, frengi, kolera, tifo, çiçek, menenjit, kızamık gibi bulaşıcı hastalıkların sağlık kuruluşlarına bildirilme zorunluluğu getirildi. Bu gibi hastalıkların tedavisinin parasız yapılması için bazı kararlar alındı. Kızılay teşkilatı güçlendirildi. Bataklıklar kurutuldu. Sınırlarda sağlık kontrolleri artırılarak bulaşıcı hastalıkların yurda girmemesi için önlemler alındı.


Siyasal Alanda Yapılan Değişiklikler :

Mustafa Kemal Paşa'nın önderliğinde 1919 yılında başlayan Ulusal Kurtuluş Savaşımız 1922'de tamamlandı. Osmanlı Devleti yöneticileri bu savaşın önderleri hakkında ölüm fermanları imzalamaktan çekinmediler. Kurtuluş Savaşı bittiği zaman bir yanda Büyük Millet Meclisi Hükümeti, öte yanda Osmanlı Saltanatı vardı. Büyük Millet Meclisi'nin 1 Kasım 1922 günü kabul ettiği bir yasa ile tarihimizde saltanat dönemi kapandı. Yeni bir dönem başladı. Osmanlı Saltanatının kaldırılmasından sonra 1921 Anayasası'nda değişiklikler yapıldı. 29 Ekim 1923 günü Türkiye Devleti'nin hükümet şeklinin Cumhuriyet olduğu kabul edildi.
Cumhuriyetin ilanı ile tarihimizde Cumhuriyet Dönemi başladı.


Hukuk Alanında Yapılan Değişiklikler :

Cumhuriyet öncesinde yargı işleri din adamları tarafından görülürdü. Kadı adı verilen yargıçlar din kurallarına göre karar verirdi. Hukuk alanında yapılan değişiklikle eski mahkemeler kapatıldı. Eski yasalar yürürlükten kaldırıldı. Uygar ulusların yasaları örnek alınarak boşanma, miras, ceza hukuku yeniden düzenlendi. Hukuk devrimi ile kadın - erkek arasında eşitlik sağlandı. Miras konusunda kadın ve erkek eşit pay almaya başladı. Kadınlar da erkekler gibi seçme ve seçilme hakkına kavuştu.

Eğitim Alanında Yapılan Değişiklik :
Osmanlı Devletinde eğitim sistemi dinseldi. Mahalle okulunu bitirenler isterlerse öğrenimlerini Medreselerde sürdürürlerdi. Medreselerde genel olarak dini bilgiler öğretilirdi. Bu öğrenim kurumlarında tekniğe, bilime önem verilmezdi. Medreselerin yanı sıra İmparatorluğun devlet işleri için kurulmuş Enderun adlı Saray Okulu vardı. Çok sonraları Tanzimat Döneminde Ortaokul dengi Rüştiye, Lise dengi İdadi ve Sultani okulları açıldı. Daha sonra Tıp, Harp Okulu, Mülkiye Okulları kuruldu.
Cumhuriyet döneminde dine bağlı eğitim sistemine son verildi. Eğitim kurumlarında bilimsel yöntem ve ilkelere dayalı eğitim çalışmaları başladı. Tüm okullar bu ilkelere göre yeniden örgütlendi.
Atatürk eğitime, öğretime çok önem verdi. Bilgisizliği kısa yoldan çözmek, okuma yazmayı kolaylaştırmak amacı ile Türkiye Büyük Millet Meclisi 1 Kasım 1928 tarihinde Türk Alfabe Yasası'nı kabul etti. Bu alfabe ile okuma yazma öğrenilmesi için Ulus Okulları açıldı. Bütün yurtta okuma yazma öğrenme çalışmaları başladı. Atatürk, Ulus Okullarında Başöğretmen olarak dersler verdi.
Harf değişikliğini, dilde özleşme izledi. Arapça ve Farsça sözcüklerden oluşan Osmanlıca yerine Türkçe konuşulup yazılmaya başlandı. Atatürk Türk Dili'nin benliğine kavuşma çalışmalarını yürütmek amacı ile 12 Temmuz 1932 tarihinde Türk Dili Tetkik Cemiyeti'ni kurdu. Dilimiz yabancı sözcüklerden arındı.


Ekonomik Alanda Yapılan Değişiklikler :
Lozan Barış Antlaşması ile yabancı uyruklulara tanınan kapitülasyon ayrıcalıkları kaldırıldı. Ülkemiz kendi zenginlik kaynaklarına sahip çıktı. Her alanda devlet öncülük etmeye başladı. Bankalar, fabrikalar kuruldu. Modern tarım çalışmalarına başlandı. Yollar, özellikle demiryolları yapımında büyük çaba gösterildi. Böylece yurdun en uzak yerlerine ulaşma olanağı hazırlandı. Ekonomik bağımsızlığımız kazanıldı. Ekonomik alanda sağlanan bu başarılar sonucu yurdumuz bayındırlaştı. Ulusumuz zenginleşti. Halk için ağır bir yük olan aşar vergisi kaldırıldı. Çağdaş vergilendirme yöntemleri uygulanmaya başlandı.


Sosyal Alanda Yapılan Değişiklikler :
Atatürk, ulusumuzun uygar uluslar düzeyine ulaşması için, sosyal alanda da köklü değişiklikler yaptı. Yeni okullar açtı. Hastaneler, dispanserler kurulmasını sağladı. Güzel sanatların gelişmesi için gerekli girişimlerde bulundu. Konservatuar kuruldu. Stadyumlar, spor alanları, kapalı spor salonları yapıldı. Uygar bir toplum için gerek duyulan tüm sosyal kurumlar Atatürk döneminde açıldı.


Ölçü Birimlerinde Yapılan Değişiklikler :
Atatürk dünya ile ilişkilerimizi düzenli yürütmek için ölçü birimlerinde değişiklikler yaptı.
Uzunluk ölçüsü birimi olarak arşın, endaze; ağırlık ölçüsü birimi olarak okka, dirhem gibi ölçüleri kaldırarak bugün kullanmakta olduğumuz ölçü birimlerini kabul etti.
Yurdumuzda daha önce takvim Hicri takvime göre düzenlenmişti. Buna göre dünyanın kullandığı takvimle aramızda 580 yıl kadar bir farklılık vardı. 1 Ocak 1926 tarihinden sonra bizde de Miladi takvim kullanılmaya başlandı. Eskiden ülkemizde ezani saat kullanılıyordu. Bu saat uygar ülkelerin kullandığı saate uymuyordu. Takvimde olduğu gibi saatler arasındaki bu uymazlık büyük karışıklıklara neden oluyordu. Bunları ünlemek için takvimle birlikte bugünkü kullandığımız saat kabul edildi.
Hafta tatili Cuma'dan Pazar gününe alındı.
 
Top