Forumlar
Yeni Mesajlar
CerezExtra
EĞLENCE ↓
Şans Kurabiyesi
Renk Falınız
ÇerezRADYO
Sevgiliye Özel
ÇerezDERGİ
Hızlı Okuma Testleri
Pratik Çözümler
Yeniler
Yeni Mesajlar
Yeni ürünler
Yeni kaynaklar
Son Aktiviteler
İndir
En son incelemeler
Dükkan
Giriş
Kayıt
Yeniler
Yeni Mesajlar
Menu
Giriş
Kayıt
Uygulamayı yükle
Yükle
Forumlar
Güncel
İl İl Türkiye
48 - Muğla
JavaScript devre dışı bırakıldı. Daha iyi bir deneyim için, devam etmeden önce lütfen tarayıcınızda JavaScript'i etkinleştirin.
You are using an out of date browser. It may not display this or other websites correctly.
You should upgrade or use an
alternative browser
.
Konuya cevap yaz
Mesaj
<blockquote data-quote="Suskun" data-source="post: 281112" data-attributes="member: 21093"><p><span style="color: Blue"><strong><span style="font-family: 'Century Gothic'"><span style="font-size: 15px">Rengârenk ahşap süslemeli taş evleri, karanfilli kahveleri ve şenlikli düğünleriyle ünlü Çomakdağ’ın kadınları, çiçeklerle bezeli otantik giysileriyle Ege’nin en güzel rengi.</span></span></strong></span></p><p> <span style="color: Blue"></span></p><p><span style="color: Blue">Bodrum’un kuzeyinde, Milas Ovası’na sokulmuş Bafa Gölü’nün gözalıcı maviliği geride kaldığında, güneşin ısıttığı toprak kokusu genizleri yakıyordu. Asfalt yol, Çomakdağ köylerini saklayan Beşparmak Dağları’nın tepelerine doğru devamlı yükseliyor, devleşmiş zeytin ağaçları ise bitmek bilmiyordu. Dev kayalarla kaplı sarp yamaçlar arasında kıvrılırken, Karya’nın antik patikaları çoktan hazırlamıştı sürprizini. Günlük yaşamda bile giydikleri renk renk kıyafetleri, iki dal fesleğen ve kır çiçekleriyle süslü geleneksel başlıklarıyla nam salan Çomakdağlı kadınlarla böyle başlamıştı ilk tanışmamız. Ege’nin kuytularına gizlenmiş bu renkler diyarında, her köşe başı, her söz ve her yüz, çiçekler zamanını anlatan bir hikayeye dönüştü. Biz kulak verdik, o anlattı…</span></p><p><span style="color: Blue"></span></p><p><span style="color: Blue"></span></p><p><span style="color: Blue"><strong>Sokağın renkleri</strong></span></p><p><span style="color: Blue">İkiztaş, Ketendere, Kızılağaç… Geleneksel mimarisini ve özgün kültürünü günümüze dek koruyan Çomakdağ’ın köyleri... Yeşile, mora, maviye boyanmış ahşap süslemeli kesme taş evleri, rengârenk giysili kadınları ve cümbüşü dillere destan düğünleriyle Çomakdağ’ın hangi köyüne giderseniz gidin manzara aynı: Sabah güneşi, ahşap pencerelerden bakan, genç kızların, kadınların, ninelerin renk renk nakışlarını aydınlatır. Allı pullu işlemelerinde kuş ve çiçek figürleri dikkat çeker. Kırmızılı, mavili ve yeşilli motifler sanki oyalardan fırlayıp canlanacak gibidir. Çomakdağ’ın kadınları, tüm hünerlerini üzerlerinde taşıyor gibidir sanki. Baştan ayağa kadar şaşırtıcı bir özenle ilmek ilmek dokunmuş gibidir yöre kadınının kıyafetleri. Giysilerde yakın zamana kadar görülen ipeğin hakimiyeti kaybolmuş, pamuklu dokumalar tercih edilir olmuş. Asırlardır yöreye özgün Ege kültürünü yaşatan köylerde kesme taştan yapılmış kapıları, pervazları ve bacalarıyla hayranlık uyandıran evlerinin arasına yer yer görünümü bozan betonarme evler yapılmışsa da, genel atmosfer hâlâ özgün. Ahşap kapılar, pervazlar, tavan göbekleri, mutfak nişleri, cumbalar, saçak altları ve bahçe çitleri, gökkuşağının binbir rengini buluşturan ünlü bir ressamın tuvali gibi… Kadınların doğanın tüm renklerini taşıyan giysileri, takıları ve başlarına koydukları çiçekleri ile Çomakdağ evlerinin renkliliği tam bir uyum içinde. </span></p><p><span style="color: Blue"></span></p><p><span style="color: Blue"></span></p><p><span style="color: Blue"><strong>Kadınların hayat verdiği evler</strong></span></p><p><span style="color: Blue">Artan maliyetler nedeniyle yeni evlerin yapılamaması, iç mekânların en verimli şekilde değerlendirilmesini zorunlu kılmış. Renkli işlemeli yorgan ve yastıklar sabahları odalardaki yüklüklere üst üste diziliyor ve böylece oda günlük kullanıma hazır hale geliyor. Taş evleri bezeyen ahşap süslemelerin konuları alabildiğine özgür seçilmiş. Çiçek, bitki, kuş, at arabası tekerleği, bayrak, gökkuşağı ve mozaik gibi hayal gücünün binbir çeşit ürünü, duvarlara, tavanlara, kapılara yansımış. Çomakdağ’da köy evlerine, önce duvarlarla çevrili bahçeye, yöredeki adıyla ‘hayat’a giriliyor, sonra da ahşap bir merdivenle üst kattaki önü açık, ahşap sundurmaya ulaşılıyor. Veranda olarak tanımladığımız bu alanın Çomakdağ köylerindeki adı 'ayazlık'. Köy kadınlarının günlük işlerden geriye kalan vakitlerinde toplandığı, yemek hazırladığı, misafirlerini ağırladığı, dikiş diktiği, kanaviçe işlediği yer de burası. Boncuk oyası için renkli malzemeler, çeyizler için çiçekli dokumalar getiren bohçacı kadınların buyur edildiği mekân... Köy kızlarının, çeşme başlarında toprak testilerine su doldurma geleneği hâlâ yaşıyor buralarda. Yaşlıların köy kahvehanelerinde saatlarce yol gözlemesi, meraklı çocukların uçurtma uçurması, erkeklerin çiftelerle ava çıkması, eşeklerle yük taşınması, yağmurdan sonra topluca yamaçlara mantara gidilmesi de öyle. Eski olan, geleneksel olan, alışılmış olan kolay değişmiyor buralarda.</span></p><p> <span style="color: Blue"></span></p><p><span style="color: Blue"></span></p><p><span style="color: Blue"><strong>Eskiye sadakat</strong></span></p><p><span style="color: Blue">Zamanın yarım asır öncede donup kaldığı, derin sessizliğin sadece horoz ve traktör sesleriyle bölündüğü, çocukluğumuzda kalmış köy manzaralarına ev sahipliği yapan Çomakdağ’da uzun yürüyüşlere çıkmak, kent yorgunları için bulunmaz bir dinlencelik. Taş döşeli köy sokaklarında yürürken herkes ‘hoşgeldiniz, buyrun bize’ diye sesleniyor buralarda. Hangi eve konuk olsak acaba? Güzel gözlü, sırma saçlı kızlarını nazlı nazlı yetiştirmiş, güler yüzlü ve konuksever Tenzile Abla’ya mı uğrasak? Yoksa para kazanma arzusuyla, büyük şehrin yolunu tutan oğlunun hasretiyle yüklü Fatma Teyze’ye mi? Ne farkeder ki, bütün evlerin kapısı açık bize. Yokuşlu köy yolundan çıkarken, hangi kapıda dursak o ev bizim evimiz.</span></p><p><span style="color: Blue"></span></p><p><span style="color: Blue">Zeytincilik, elbette en önemli geçim kaynakları ama; sonbahar aylarında Söke Ovası’na mevsimlik işçi olarak giden de az değil. Anadolu’nun pek çok yerinde olduğu gibi, burada da yaz aylarında serin yaylalara çıkmak eski bir gelenek. Antik çağlardan kalma kalıntıların görüldüğü Çomakdağ’ın yüksek kesimlerindeki taş yayla evleri, kavurucu yaz güneşinden koruyor sahiplerini. Bir zamanlar Antik Karya Uygarlığı’na hayat veren buz gibi kaynak suları, ısınmasın diye toprak testilerde saklanıyor. Yemek pişirmek için odun ateşinin kora dönüşmesi bekleniyor hâlâ, asırlardır olduğu gibi…</span></p><p> <span style="color: Blue"></span></p><p><span style="color: Blue"></span></p><p><span style="color: Blue"><strong>Düğün turizmi</strong></span></p><p><span style="color: Blue">Ayaküstü sohbet vakitlerinde konu dönüp dolaşıp, Çomakdağ’ın bir başka rengine, yörenin dillere destan düğünlerine dayanıyor. Çomakdağ köylerinde yakın zamana kadar dört gün sürermiş düğünler. Günümüzde de bu adeti devam ettirenler yok değil elbette. Ancak ilk dakikasından son anına kadar adım adım rituellerle ilerleyen Çomakdağ düğünleri, turizme açılıp bir günde tamamlanıyor genellikle. Dünyanın dört bir yanından gelen gelin ve damat adayları, geleneksel bir düğünün ayrıcalığını yaşamak için tercih ediyor Çomakdağ köylerini. Çomakdağlı köylüler, düğünlerinin dünya çapında tanıtımı için, hem Türkçe hem de yabancı dillerde yayın yapan internet siteleri bile kurmuş. Damat evine bayrak dikilmesiyle başlayan Çomakdağ düğününde, köy halkının tamamı katılıyor şenliğe. Gelin çeyizi, duruma göre minibüs ya da atlarla taşınıyor yeni yuvaya. Çeyiz getirenlere yemek verilmesi adetten. Düğün öncesi, en güçlü gençlerin köy meydanında güreşe tutuşması, eğlencenin bir parçası. Gelinler, alınlığına sarı liraların dizildiği, gerdanından bir bağ ile bağlanan özel başlıklar giyiyor, etrafına koyu kırmızı ya da silah renkli bir yemeniyi çepeçevre sarıyor, üzerine ipek dokumayı doluyorlar sonra... Damadın türküler ve şakalaşmalar eşliğinde tıraş edilmesi, kına gecesi, kadınlı erkekli yerel danslar, takı töreni, gerdeğe uğurlama, topluca keşkek yenilmesi gibi pek çok geleneğin yerine getirildiği Çomakdağ düğünü; turistlerin ve kent insanının ilgisini cezbediyor. Derken düğünlerle şenlenen köyler, akşamın renklerine bürünüyor yavaş yavaş. Gelen geçen el sallıyor, buyur ediyor. </span></p><p><span style="color: Blue"></span></p><p><span style="color: Blue">Gece, civar köylerin koruyucusu, antik çağların kutsal zirvesi Çomakdağ’a iniyor yine. Biz de veda ediyoruz, bu rengârenk köylere ve onların güleç yüzlü konuksever insanlarına...</span></p><p> <span style="color: Blue"></span></p><p><span style="color: Blue"></span></p><p style="text-align: right"><span style="color: Blue"><span style="font-size: 12px">Melih Uslu- Barış Hasan Bedir</span></p><p></span></p></blockquote><p></p>
[QUOTE="Suskun, post: 281112, member: 21093"] [COLOR="Blue"][B][FONT=Century Gothic][SIZE=4]Rengârenk ahşap süslemeli taş evleri, karanfilli kahveleri ve şenlikli düğünleriyle ünlü Çomakdağ’ın kadınları, çiçeklerle bezeli otantik giysileriyle Ege’nin en güzel rengi.[/SIZE][/FONT][/B] Bodrum’un kuzeyinde, Milas Ovası’na sokulmuş Bafa Gölü’nün gözalıcı maviliği geride kaldığında, güneşin ısıttığı toprak kokusu genizleri yakıyordu. Asfalt yol, Çomakdağ köylerini saklayan Beşparmak Dağları’nın tepelerine doğru devamlı yükseliyor, devleşmiş zeytin ağaçları ise bitmek bilmiyordu. Dev kayalarla kaplı sarp yamaçlar arasında kıvrılırken, Karya’nın antik patikaları çoktan hazırlamıştı sürprizini. Günlük yaşamda bile giydikleri renk renk kıyafetleri, iki dal fesleğen ve kır çiçekleriyle süslü geleneksel başlıklarıyla nam salan Çomakdağlı kadınlarla böyle başlamıştı ilk tanışmamız. Ege’nin kuytularına gizlenmiş bu renkler diyarında, her köşe başı, her söz ve her yüz, çiçekler zamanını anlatan bir hikayeye dönüştü. Biz kulak verdik, o anlattı… [B]Sokağın renkleri[/B] İkiztaş, Ketendere, Kızılağaç… Geleneksel mimarisini ve özgün kültürünü günümüze dek koruyan Çomakdağ’ın köyleri... Yeşile, mora, maviye boyanmış ahşap süslemeli kesme taş evleri, rengârenk giysili kadınları ve cümbüşü dillere destan düğünleriyle Çomakdağ’ın hangi köyüne giderseniz gidin manzara aynı: Sabah güneşi, ahşap pencerelerden bakan, genç kızların, kadınların, ninelerin renk renk nakışlarını aydınlatır. Allı pullu işlemelerinde kuş ve çiçek figürleri dikkat çeker. Kırmızılı, mavili ve yeşilli motifler sanki oyalardan fırlayıp canlanacak gibidir. Çomakdağ’ın kadınları, tüm hünerlerini üzerlerinde taşıyor gibidir sanki. Baştan ayağa kadar şaşırtıcı bir özenle ilmek ilmek dokunmuş gibidir yöre kadınının kıyafetleri. Giysilerde yakın zamana kadar görülen ipeğin hakimiyeti kaybolmuş, pamuklu dokumalar tercih edilir olmuş. Asırlardır yöreye özgün Ege kültürünü yaşatan köylerde kesme taştan yapılmış kapıları, pervazları ve bacalarıyla hayranlık uyandıran evlerinin arasına yer yer görünümü bozan betonarme evler yapılmışsa da, genel atmosfer hâlâ özgün. Ahşap kapılar, pervazlar, tavan göbekleri, mutfak nişleri, cumbalar, saçak altları ve bahçe çitleri, gökkuşağının binbir rengini buluşturan ünlü bir ressamın tuvali gibi… Kadınların doğanın tüm renklerini taşıyan giysileri, takıları ve başlarına koydukları çiçekleri ile Çomakdağ evlerinin renkliliği tam bir uyum içinde. [B]Kadınların hayat verdiği evler[/B] Artan maliyetler nedeniyle yeni evlerin yapılamaması, iç mekânların en verimli şekilde değerlendirilmesini zorunlu kılmış. Renkli işlemeli yorgan ve yastıklar sabahları odalardaki yüklüklere üst üste diziliyor ve böylece oda günlük kullanıma hazır hale geliyor. Taş evleri bezeyen ahşap süslemelerin konuları alabildiğine özgür seçilmiş. Çiçek, bitki, kuş, at arabası tekerleği, bayrak, gökkuşağı ve mozaik gibi hayal gücünün binbir çeşit ürünü, duvarlara, tavanlara, kapılara yansımış. Çomakdağ’da köy evlerine, önce duvarlarla çevrili bahçeye, yöredeki adıyla ‘hayat’a giriliyor, sonra da ahşap bir merdivenle üst kattaki önü açık, ahşap sundurmaya ulaşılıyor. Veranda olarak tanımladığımız bu alanın Çomakdağ köylerindeki adı 'ayazlık'. Köy kadınlarının günlük işlerden geriye kalan vakitlerinde toplandığı, yemek hazırladığı, misafirlerini ağırladığı, dikiş diktiği, kanaviçe işlediği yer de burası. Boncuk oyası için renkli malzemeler, çeyizler için çiçekli dokumalar getiren bohçacı kadınların buyur edildiği mekân... Köy kızlarının, çeşme başlarında toprak testilerine su doldurma geleneği hâlâ yaşıyor buralarda. Yaşlıların köy kahvehanelerinde saatlarce yol gözlemesi, meraklı çocukların uçurtma uçurması, erkeklerin çiftelerle ava çıkması, eşeklerle yük taşınması, yağmurdan sonra topluca yamaçlara mantara gidilmesi de öyle. Eski olan, geleneksel olan, alışılmış olan kolay değişmiyor buralarda. [B]Eskiye sadakat[/B] Zamanın yarım asır öncede donup kaldığı, derin sessizliğin sadece horoz ve traktör sesleriyle bölündüğü, çocukluğumuzda kalmış köy manzaralarına ev sahipliği yapan Çomakdağ’da uzun yürüyüşlere çıkmak, kent yorgunları için bulunmaz bir dinlencelik. Taş döşeli köy sokaklarında yürürken herkes ‘hoşgeldiniz, buyrun bize’ diye sesleniyor buralarda. Hangi eve konuk olsak acaba? Güzel gözlü, sırma saçlı kızlarını nazlı nazlı yetiştirmiş, güler yüzlü ve konuksever Tenzile Abla’ya mı uğrasak? Yoksa para kazanma arzusuyla, büyük şehrin yolunu tutan oğlunun hasretiyle yüklü Fatma Teyze’ye mi? Ne farkeder ki, bütün evlerin kapısı açık bize. Yokuşlu köy yolundan çıkarken, hangi kapıda dursak o ev bizim evimiz. Zeytincilik, elbette en önemli geçim kaynakları ama; sonbahar aylarında Söke Ovası’na mevsimlik işçi olarak giden de az değil. Anadolu’nun pek çok yerinde olduğu gibi, burada da yaz aylarında serin yaylalara çıkmak eski bir gelenek. Antik çağlardan kalma kalıntıların görüldüğü Çomakdağ’ın yüksek kesimlerindeki taş yayla evleri, kavurucu yaz güneşinden koruyor sahiplerini. Bir zamanlar Antik Karya Uygarlığı’na hayat veren buz gibi kaynak suları, ısınmasın diye toprak testilerde saklanıyor. Yemek pişirmek için odun ateşinin kora dönüşmesi bekleniyor hâlâ, asırlardır olduğu gibi… [B]Düğün turizmi[/B] Ayaküstü sohbet vakitlerinde konu dönüp dolaşıp, Çomakdağ’ın bir başka rengine, yörenin dillere destan düğünlerine dayanıyor. Çomakdağ köylerinde yakın zamana kadar dört gün sürermiş düğünler. Günümüzde de bu adeti devam ettirenler yok değil elbette. Ancak ilk dakikasından son anına kadar adım adım rituellerle ilerleyen Çomakdağ düğünleri, turizme açılıp bir günde tamamlanıyor genellikle. Dünyanın dört bir yanından gelen gelin ve damat adayları, geleneksel bir düğünün ayrıcalığını yaşamak için tercih ediyor Çomakdağ köylerini. Çomakdağlı köylüler, düğünlerinin dünya çapında tanıtımı için, hem Türkçe hem de yabancı dillerde yayın yapan internet siteleri bile kurmuş. Damat evine bayrak dikilmesiyle başlayan Çomakdağ düğününde, köy halkının tamamı katılıyor şenliğe. Gelin çeyizi, duruma göre minibüs ya da atlarla taşınıyor yeni yuvaya. Çeyiz getirenlere yemek verilmesi adetten. Düğün öncesi, en güçlü gençlerin köy meydanında güreşe tutuşması, eğlencenin bir parçası. Gelinler, alınlığına sarı liraların dizildiği, gerdanından bir bağ ile bağlanan özel başlıklar giyiyor, etrafına koyu kırmızı ya da silah renkli bir yemeniyi çepeçevre sarıyor, üzerine ipek dokumayı doluyorlar sonra... Damadın türküler ve şakalaşmalar eşliğinde tıraş edilmesi, kına gecesi, kadınlı erkekli yerel danslar, takı töreni, gerdeğe uğurlama, topluca keşkek yenilmesi gibi pek çok geleneğin yerine getirildiği Çomakdağ düğünü; turistlerin ve kent insanının ilgisini cezbediyor. Derken düğünlerle şenlenen köyler, akşamın renklerine bürünüyor yavaş yavaş. Gelen geçen el sallıyor, buyur ediyor. Gece, civar köylerin koruyucusu, antik çağların kutsal zirvesi Çomakdağ’a iniyor yine. Biz de veda ediyoruz, bu rengârenk köylere ve onların güleç yüzlü konuksever insanlarına... [RIGHT][SIZE=3]Melih Uslu- Barış Hasan Bedir[/SIZE][/RIGHT][/COLOR] [/QUOTE]
Alıntıları ekle...
İsim
Spam kontrolü
Ülkemizin kuzeyindeki deniz hangisidir? (bitişik yazınız)
Cevapla
Forumlar
Güncel
İl İl Türkiye
48 - Muğla
Top